• Sonuç bulunamadı

3.2. Sosyal İnovasyon Sürecinde İşbirliği

3.2.1.3. Üniversiteler ve Diğer Eğitim Kurumları

Durumların tespiti, önerilerin geliştirilmesi ve sürecin ilerletilmesinde verilmesi gereken kararların yerindeliği için ihtiyaç duyulan enformasyonun sağlanması, ilişkilendirilmesi, biçimlenmesi ve yorumlanması, inovasyon sürecinin yapısını oluşturur. Yapının inşası ve devamlılığının sağlanmasında, (yapının) niteliği itibarıyla eğitim kurumlarının, özellikle üniversitelerin desteği gereksinir. Bir

56

Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı kapsamında destek alan, Avrupa Birliği içerisindeki ülkelerde sosyal inovasyon çalışmalarını etkinleştirmek yönelik çalışmalar yapan The Theoretical, Empirical and Policy Foundations for Social Innovation in Europe (TEPSIE) için Davies vd. (2012), Davies (2013), Davies ve Simon (2013a, 2013b, 2013c) tarafından gerçekleştirilen ve raporlaştırılan araştırmalarda, sosyal inovasyon sürecine vatandaşların katılımı üzerinde durulur; vatandaşların katılımı, sürecin esaslarından birisi olarak değerlendirilir. Vatandaşların katılımının gereksinimlerin anlaşılabilmesinde ve uygun çözüm önerilerinin geliştirilmesinde işlevsel olduğunu öner sürerler. Sivil toplum kuruluşları ve kar amacı gütmeyen örgütlerin süreç içerisindeki önemi vurgulanabilir bu katılımın sağlanması açısından vurgulanabilir.

Söz konusu araştırmacılar, vatandaşların katılımının, yüz yüze yapılan derinlemesine görüşmeler, etnografik araştırmalar vb. şekilde sağlanabileceğine işaret eder. Bu bakımdan, işbirliğinin taraflarından birisi olan üniversitelerin de araçsal bir önemi vardır.

inovasyon süreci olduğundan, bu gereksinim, sosyal inovasyon için de geçerlidir; sürecin sosyal faydaya hedeflenmiş olması bunu pekiştirir.

Yukarıdaki ifadelere paralel olarak, Hazelkorn (2009: 2), yükseköğretim kurumlarının sosyal inovasyon süreci açısından önemini değerlendirmektedir. Araştırmacı, yükseköğretim kurumlarını, bilgi üretmedeki yerlerine vurgu yaparak, üretken ekonominin yaşamsal unsuru olarak değerlendirmekte; sosyal inovasyona toplumsal katılımın bir tarafı olarak ele alınmaları gerektiğine işaret etmektedir.

Üniversitelerin (ve diğer eğitim kurumlarının) süreç içerisinde yer almalarının gerekliliği, enformasyonun uygulanabilir bilgi ya da tekniklere dönüştürülmesindeki becerileri ile ilişkilendirilmektedir. Örneğin, Feldman ve Stewart (2008), inovasyon süreci çerçevesinde teknolojin aktarımını değerlendirirken, teknolojinin ortaya konulmasından geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına kadar üniversitelerin rolünün önemini vurgulamaktadır.

Üniversiteler, dönüştürme dinamikleri yüksek, toplumsal tarafların düğüm noktası niteliğindeki kurumlar olduğundan, işbirliği oluşturulmasını sağlayan ve işbirliğini geliştiren mekanizmalardır da. Bu bakımdan, Leadbeater (2007: 10), üniversiteleri, sosyal girişimler ile özel ve kamu sektörleri aktörlerini, inovasyon akışının sağlayacak şekilde ilintilendirmesinden bahsetmektedir.

3.2.2. Başarılı İşbirliğinin Özellikleri

İşbirliğinin etkin bir şekilde kurulması ve yönetilmesi için (tıpkı yönetime konu olan diğer ilişkilerde olduğu gibi), gözetilmesi gereken birtakım başarı ölçütlerinin belirlenmiş olması gerekir. İşletmenin hedefi, bu ölçütlerin dayanak kabul edilerek ilişkilerin geliştirilmesi ve sürdürülmesi olmalıdır.

Bu bakımdan, işletmelerin sosyal fayda yaratmak üzere yürüttüğü inovasyon süreci kapsamında kurduğu başarılı işbirliklerinin sağladığı üstünlükleri belirtmek yararlı olacaktır. Başarı ölçütlerine de işaret eden bu üstünlükleri, konu üzerine çalışan Kanter (1999: 126-131)’ı dayanak alarak şu şekilde sıralamak mümkündür:

Çalışma gündemi belirlidir: Değişen paradigma, işletmelerin sosyal katkı

yapmayı arzulamalarını sağlamaktadır. Bunun için işletmelerin, belli sosyal gereksinimleri, işletmenin çalışma gündemi ile açık bir şekilde ilintilendirilmiş olması gerekir.

İşbirliğinin tarafları, söz konusu ilişkilendirmenin net bir şekilde yapılmasında katkı sağlar (işletmenin hangi yeteneklerini kullanarak sosyal fayda sağlayabileceği konusunda yön gösterici olabilir), hem de işletmenin ilintilendirilmiş çalışma gündemine uygun olarak faaliyet göstermesine olanak sunar.

Kanter (1999: 126), bu şekilde belirlenmiş çalışma gündeminin işletmeye iki temel üstünlük sağlayacağına değinmektedir: Tasarımın test edilmesi ve

politik sermaye.

Değişime adanmış güçlü ortaklık vardır: Sosyal yaranın sağlanması, yararın

ortaya çıkmasını olanaklı kılacak tasarım bireyler tarafından kabul edilmesi (benimsenmesi) ile mümkün olacaktır. Bunun için de, farklı yöntemleri ve araçları benimsemiş, farklı toplumsal katmanlar üzerinde etkisi olan tarafların (ortakların) değinilen değişimi benimsemiş, değişimin yönü ve derinliği üzerinde mutabakata varmış olması gerekir.

Hedeflenen sosyal kabul sağlanmasına ilişkin kurulan ortaklık, Kanter (1999: 128)’ın de belirttiği üzere, işletmenin faaliyetlerine meşruiyet kazandıracaktır.

Hizmet sunulmamış pazarlara (underserved markets) erişim de, bu sayede,

mümkün kılınacaktır.57

Taraflar sürece yatırım yapar: İşbirliğinin tarafları, sürecin yürütülmesi,

tasarımın hayata geçirilmesi ve/ya yaygınlaştırılması için katlanılması gereken maliyetlere ortak olur ya da sürecin belli aşamalarının yürütülmesini

üstlenmesi gerekir. Böylelikle, süreç, taraflarca sahiplenilir,

sürdürülebilirliğinin sağlanması için çaba gösterilir.

Kanter (1999: 129)’ın de bahsettiği üzere, taraflar arasında bir “ödeşim

(trade-off)”58 olması gerekir. Ayrıca, tarafların yatırımı ile kast edilen,

yalnızca finansal nitelikli olanlar değildir.

Kullanıcılarla yerleşik ilişkiler geliştirilir: İşletmeler, (yasal düzenlemeler, kültürel koşullar vb. nedenler ile) doğrudan erişimlerinin mümkün olmadığı

pazarlara kurduğu işbirlikleri ile erişirken, söz konusu pazarlarda da değerlendirme yapma imkanı bulabilir.

57 C. K. Prahalad’ın yazına kazandırdığı ─gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul (kaynaklara

erişim imkanı ve kaynakları kullanım kapasiteleri kısıtlı) kesimlere işaret eden─ “piramidin altı (bottom of the pyramid)” kavramı bu noktada değerlendirilmesi gerekir. Prahalad’ın kendisi (2002; 2004; 2006; 2009; 2012) ve meslektaşları çalışmalarda; işletmelerin, devlet ile ve sivil toplum örgütleri, kar amacı gütmeyen kuruluşlarla işbirliği gerçekleştirerek “piramidin altı (bottom of the pyramid)”na (hizmet sunulmamış pazarlara) erişim sağlayabileceğini ifade etmektedir.

58 İşletmelerin sosyal değer yaratmada dikkat etmesi gereken durumları ele alırken Porter ve Kramer

(2011) de taraflar arasındaki “ödeşim”den bahseder, “ödeşim”in ötesine geçen bir işbirliğinin gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtir. Ancak, yazarların işaret etti ödeşim, işletmelerin faaliyetlerinden gelir elde ederken, faaliyetleri sırasında oluşan dışsallıkların maliyetinin devlet tarafından (gerçekleştirilen çeşitli kamusal düzenlemeler ve vergilendirmeler yolu ile) işletmelere yansıtılıyor olmasıdır. Buradan hareketle, sosyal inovasyon sürecinin, ödeşimi, “ödenen bir bedel”den, sosyal fayda yaratımı ile tarafların amaçlarını gerçekleştirmek üzere yaptığı “yatırım”a dönüştürdüğü ifade edilebilir.

Kanter (1999: 129), yukarıda işaret edilen sosyal kabulün, kullanıcılarla geliştirilen bu ilişkilerle birlikte hızlanacağını vurgulamaktadır.

Diğer örgütlerle bağlantı kurulur: İşbirliğinin tarafları ile kurulan ilişki,

tarafların iletişim içerisinde olduğu örgütlere de ulaşma imkanı sağlar. Bu açıdan, işbirliğinin başarısı, işletmenin sosyal sermayesini kuvvetlendirmesi ile değerlendirilebilir.

Hedeflenen değişimin ve etkinin sağlanabilmesi, bu bağlantılar ile mümkün olacaktır. İşletmenin itibarı ve güvenilirliği artacaktır (Nelson ve Zadek, 2000: 27). Kanter (1999: 130) de, bu tür birliktelikler olmadan uzun vadeli değişimin gerçekleşmesi olanağının bulunmadığını ifade eder.

Çözümün devamlılığı ve yaygınlaştırılması üzerinde uzun dönemli mutabakat vardır: Sosyal inovasyonun başarısı, sürecin aşamaları ele alınırken de

değinildiği üzere, tasarımın test edilmesi, kullanıma sokulması ve yaygınlaştırılması ile doğrudan ilgilidir. Sosyal fayda, inovasyon ürünün kullanımı ile ortaya çıkacaktır. Bu bakımdan, işbirliğinin, ürünün yaygınlaştırılmasına hizmet ediyor olması önem arz eder.

İnovasyon sürecinin doğası, Kanter (1999: 130) tarafından da vurgulandığı üzere, (teknolojik gelişmelerden, siyasi karmaşıklıktan, yeni fırsatlardan kaynaklı) belirsizlik içerir, işletmelerin bu belirsizliğin üzerinden tek başlarına gelmesi güçtür. İşbirliğinin taraflarının, uzun vadede bu risklerin azaltılmasına ve ürünün yaygınlaştırılmasına olan bağlılığı değerlidir.