• Sonuç bulunamadı

1.2. İstanbul’un Ekonomik Yapısı

1.2.1. Genel Durum

1.2.1.2. Ücretler Genel Seviyesi

Amerikalı bilim adamlarının alan araştırması çerçevesinde fabrikalarda çalışan işçilerle görüşerek elde ettikleri verilere göre; vasıf gerektirmeyen işlerde yeni işe girmiş bir erkek işçinin aylık ortalama ücreti 25 lira civarındaydı. Az da olsa vasıf gerektiren en büyük işçi grubunun dahil olduğu işçilerin ortalama aylık ücretleri ise 30 ile 50 lira arasında değişmekteydi. Bazı işlerde çalışan az sayıda işçinin ortalama ücreti ise 60 lira civarındaydı. Nitelikli ve şef görevi yapan işçilerin ücretleri ise 100 ile 150 lira arasında değişmekteydi. Bu ücretlerin daha üstünde alan çok az sayıda işçiler de mevcuttu. Kadın ve çocuklara verilen ücret ise erkeklere verilen ücrete nazaran daha düşüktü. Erkeklerin vasıfsız bir işe giriş ücreti 20 lira civarında olurken, kadın ve çocuklarda bu rakam 10 lira ve daha altına düşmekteydi.22

20 Mehmet Aydın, “Mütareke Döneminde İstanbul’da Hayat Pahalılığı Sorunu (1918-1922)”, History Studies, C.2, S. 2, 2010, s. 444-445.

21 Eldem, a.g.e., s.146; Filiz Koçak, “Mondros’tan Mudanya’ya İşgal Altında Bir Başkentte İktisadi Hayat”, 7. Uluslararası Türk Kültürü Kongresi, Konya, Ocak 2012, s. 352-354.

22 Laurence S. Moore, ”Sanayi Yaşamının Bazı Yönleri”, İstanbul 1920, Ed. Clarence Richard, Johnson M.A, (Çev. Sönmez Taner), İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2. bs., 2013, s. 153-154.

Dönemin sosyalist partilerinden birinin bir üyesi, bu dönemdeki asgari ücretin günlük 20 – 30 kuruş arasında olduğunu ve vasıflı işçilerinse günlük 2 lira ücret alabildiklerini ifade etmekteydi. Buna göre asgari ücret aylık 6-9 lira arasında değişirken, vasıflı işçiler aylık 60 lira civarında ücret alabilmekteydi.23

Fabrikalarda çalışan işçilerin ortalama ücretleri böyleyken, küçük işletme ve atölyelerde çalışan işçilerin ücretleri ise fabrikada çalışan işçilerin ücretlerinden daha düşüktü. Fakat küçük işletme ve atölyelerde de nitelik gerektiren işleri yapan işçiler yüksek ücretler alabilmekteydi.24

Memur ücretleri de fiyat artışlarından önemli derecede etkilenmiş ve memurlara sürekli zam yapılmasına rağmen, alım güçlerinin savaş öncesine göre %60- %75 oranında düşmesi engellenememişti. Bununla birlikte devlet maliyesinin içinde bulunduğu zor durumdan dolayı memurların maaşları bazı zamanlar uzun süre ödenememişti.25 Osmanlı maliyesinin zor durumda olmasının en önemli sebeplerinden birisi İstanbul ve çevresi dışından vergi alınamamasıydı.26

1919 yılında meclisin yıllık yayınladığı resmi istatistiklere göre İstanbul’daki pahalılık oranı savaş öncesine göre %1225’di. Buna göre savaştan önce 15 liraya geçimini sağlayan bir aile, aynı geçim şartlarını elde etmek için 1919 yılında ayda 182 liraya ihtiyaç duymaktaydı.27

23 “Türk Amelesinde Mücadele Hazırlığı”, İkdam Gazetesi, 29 Aralık 1919, s. 1.

Amerikalı bilim adamlarının vasıfsız işçilerin ortalama aylık ücretlerine ilişkin verdiği rakamlarla, söz konusu haberde verilen bu rakam arasında büyük fark vardır. Bu farkın muhtemel bir sebebi; Amerikalı bilim adamları büyük fabrikalardaki işçileri göz önüne alırken, söz konusu haberde mülakat veren sosyalist parti üyesinin büyük işletmeler dışında çalışanları da göz önüne alarak yorum yapmış olmasıdır.

24 Bir fırında baş usta ayda 120 lira alırken, bir hamurkâr (hamur yoğurucu) ayda 30 lira kazanmaktaydı.

Bkz. Moore, a.g.e., s. 156.

25 “… Küçük memurlar tam beş aydır maaşlarını alamamakta, yardımlarla ya da borçlarla yaşamakta, ya da ölmektedirler! Konstantinopl’de ziyaret ettiğim bir cezaevinde, açlıktan ölmemek için aldığı 40 lirayı ödeyemediği için 4 ay önce hapse atılmış olan 23 yıllık bir devlet memuru gördüm, tanıdım…”Bkz.

Magdeleine Marx, 1921-1922 Makaleler-Anılar, İstanbul, Sosyal Tarih Yayınları, 2007, s. 44,

Bu dönemde memurların içerisine düştükleri sefalet ve eskiye göre kaybettikleri itibarları dönemin gazetelerinde karikatür malzemesi olmuştur. Bkz. Georgeon, a.g.e., İstanbul 1914-1923.

26 Abdurrahman Bozkurt, İtilaf Devletlerinin İstanbul’da İşgal Yönetimi, (Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi S.B.E.,) 2009, s. 791.

27 “Hayat Ne Kadar Pahalılaştı”, İdrak Gazetesi, 14 Temmuz 1919, s. 2

Duyun-ı Umumiye’nin pahalılık istatistikleri çerçevesinde 1920 yılında; İleri Gazetesinde yapılan bir haber ücretlerin fiyatlar karşısındaki durumunu gözler önüne sermekteydi;

“…Bu istatistiklere nazaran İstanbul’da orta halli bir adama yalnız yemek ve elbise için ayda laakal 3591 kuruş (yaklaşık 36 lira) kuruş lazımdır. Bu miktar içinde mesken kirası, vesait-i nakliye ücreti ve doktor, ilaç parası dahil değildir. Bu 36 lira masrafa her ay için en az 15 lira mesken kirası, 10 lira tramvay, vapur veya tren ücreti ve 5 lirada doktor veya ilaç parası ilave edersek bütün masraf yekûnu 65 lirayı geçer…”28

Bu hesaplama bekar bir kişinin ihtiyaçları doğrultusunda yapılmıştı. Evli ve çocuklu aileler için bu rakam daha da çıkmaktaydı. Fiyatlardaki artış, ortalama ücret oranları ve ücret artışlarıyla beraber düşünüldüğünde, bu dönemde ücretlerin son derece düşük olduğu görülmekteydi. Dolayısıyla nitelikli ve üst düzey işçiler haricinde kalan büyük çoğunluk, çalışmasına rağmen zor koşullar altında ve temel ihtiyaçlardan yoksun bir şekilde yaşamlarını devam ettirmekteydi.29

1922 yılında işsizlik ve ücretler üzerine yayımlanan bir risalede ise; ortalama ücretlerin ayda 18 lira olduğu ve 4 kişilik bir ailenin zorunlu ihtiyaçları için gereken miktarın 60 lira civarında olduğu belirtilmekteydi.30 Yukarıda bekar bir bireyin aylık ihtiyacı 65 lira olarak belirtilirken, bu risalede dört çocuklu bir ailenin ihtiyacı 60 lira civarında belirtilmişti. Rakamlar arasındaki bu farklılık büyük ölçüde ihtiyaç sepetine konulan maddelerden kaynaklanmaktaydı. Fakat her iki rakam da ücretlerin fiyatlar karşısındaki durumunu göstermekteydi.

28 “İstanbul’da Bir Kişinin Aylık Sarfiyatı”,İleri Gazetesi, 27 Kasım 1920 s. 3.

29 İşçi ücretlerinin bu dönemde yükseldiği ve fiyat artışlarını yakından takip ettiği belirtilmiş ve buna dayanak olarak da Zonguldak Kömür Havza’sında, tütün ve tekstil sektöründe çalışan işçiler emsal gösterilmiştir. Fakat burada kastedilen işçi grubunun muhtemelen vasıflı işçiler olduğunu düşünmekteyiz.

Çünkü bu dönemde vasıflı ve uzmanlaşmış işgücü kıtlığı olduğu bilinmektedir. Bkz. Eldem, a.g.e, s. 148, 169.

30Şükrü Hanioğlu, “Ali Cevdet’in Bir Risalesi: İş Ücreti ve İşsizlik Buhranı”, Toplum ve Bilim, S.4, Kış 1977, s. 120.