• Sonuç bulunamadı

Üçüncü yaş turizmi; “50 yaş ve üstündeki insanların ikametleri, çalıştıkları ve her zaman ki ihtiyaçlarını karşıladıkları yerlerin dışına yaptıkları seyahatler ve seyahatleri sırasında genellikle turizm işletmelerinin ürettiği mal ve hizmetleri talep ederek geçici, süreli konaklamalarından kaynaklanan ilişkiler bütünü” şeklinde tanımlanabilmektedir. Bu kavram 1970’lerde Fransa’da ortaya çıkıyor. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere üçüncü yaş turizminde alt yaş sınırını belirlemek önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak tıp dünyasında 50 yaşın, bazı şeylerin hatırlanmasında insanın zorlandığı, unutkanlığın başladığı kadınlarda doğurganlığın sona erdiği yaş olarak kabul edilmesi nedeniyle turizmde üçüncü yaş grubuna genelde 50 ve üzeri yaştaki insanlar dahil edilmektedir (Yıldırım, 1997, s. 77). 3. yaş turizmi için insanların aktif yaşamdan ayrıldıktan sonraki zaman dilimini kapsayan bir kavramdır da diyebiliriz. Bu insanların bol zamanları bulunduğundan turizm sektörü açısından, çok iyi bir müşteri potansiyeli oluşturmaktadırlar. AB her yıl yaşlı nüfusta 2 milyon kişi artış öngörmekte, bu bağlamda Üçüncü Yaş turizmi, önemli turizm pazarlarından biridir. Yurt dışından Türkiye’ye gelen yaşlılar genellikle ölü sezon denilen Nisan Mayıs ve Eylül Ekim aylarını tercih etmekte, bu bağlamda ölü sezonda turizm işletmelerinin doluluk oranını artırmaktadırlar. 3. Yaş grubu insanlar genellikle gruplar halinde bu seyahatlerini gerçekleştirirler. Bu insanların alışık oldukları bir hizmet talebi vardır. Bu yaş grubu insanların özel ihtiyaçları vardır ve her alanda bu ihtiyaçların karşılanması ve giderilmesi lazımdır. Türkiye de 3. Yaş turizmini geliştirmek için öncelikle bu yaş kesiminin beklentilerini saptamak, reklam ve pazarlamayı doğru yapmak ve bu yaş kesimine ulaştırmak, Avrupa ve Türkiye arası hava yollarını aktif hale getirmek, bu bölgelerde ulaşım sorununu çözümlemek, turizm bölgelerinde lokanta kafeterya otek motel gibi yerlerde kalifiye personel çalıştırmak ve alışverişlerde tarife dışı uygulamalar yapılmamasını sağlamak, Turizm bölgelerinde can ve mal güvenliklerini sağlamak, Turizm işletmelerinde gerekli sağlık personeli istihdamını sağlamak, gerekmektedir. Türkiye’ye bakacak olursak genel olarak turizme katılım oranı çok düşüktür. Bunun en önemli sebeplerinin başında da gelir seviyesinin düşük olması

gelmektedir. Bilhassa 60 yaş üstü ve emekli kesimin bu olanaklardan yararlanabilmesi için yaşlıların daha çok rağbet ettikleri Nisan Mayıs Eylül ve Ekim aylarını kapsayan dönemlerde kamu kamp ve misafirhanelerinin turizm amaçlı kullanıma açılarak hizmet vermesi ve 3. Yaş kesiminin bu olanaklardan yararlandırılması hem turizm açısından hem de işletmenin karı açısından ekonomiye katkı sağlayacağı şüphesizdir.

Avrupa ve Kuzey Amerika’nın geleneksel turist çeken ülkelerinde 2025 yılına gelindiğinde 60 yaş ve üzeri turist sayısının toplam turist sayısının üçte biri olması beklenmektedir. Turizm endüstrisi için zor olan ise bu oluşacak pazarın potansiyelini anlamak ve efektif talebin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, bu ihtiyaçlarla orantılı üst düzey ürün ve hizmetleri sunabilmektir (Forete & Keller, 1993, s. 34).

Yaşlı turistlerin seyahat tercihlerine ilişkin yapılan çalışmalar incelendiğinde bu pazarda oluşan değişim de görülmektedir. Araştırmalar yaşlı turistlerin tatile ilişkin önceliklerinin; tüm masrafların dahil olduğu ve önceden bilindiği, güvenilir bilginin sağlandığı, faturalama ve biletlemenin zamanında yapıldığı, etkin ve doğru bir rezervasyon sisteminin mevcut olduğu tatiller olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca araştırmalara giderek büyüyen bu segment’in şimdi ve ileride büyük mücadeleler gerektireceğini de ortaya koymaktadır (Forett & Keller, 1993, s. 48). Küresel ölçekte dünya, yaşlıların önümüzdeki yıllarda turizm endüstrisi üzerinde yapacağı önemli etkiye giderek daha duyarlı hale gelmektedir. Örneğin 1999 yılında 593 milyon olan 60 yaş ve üstü turist sayısının 2050 yılına gelindiğinde 2 milyara ulaşması beklenmektedir. Bu rakam ise toplam turizm harcamalarının üçte birinin bu segment tarafından yapılacağını işaret etmektedir (WTO, 2001). Hiç şüphesiz bu durum seçilen tatil türü üzerinde de kayda değer bir etki yaratacaktır. Yaşlı turistlerin ağırlıklı olarak yeni şeyler öğrenmek, farklı tarihsel ve kültürel deneyimler yaşamak gibi eğitime ve kültüre dayalı turizm türlerini tercih edecekleri ve bu tercihlerin etkisiyle deniz-güneş-kum tatil hacminin giderek düşüşe geçeceği öngörülmektedir (WTO, 2001).

Gelecekteki nüfus projeksiyonları; yaşlı insanların giderek daha sağlıklı, zengin, eğitimli ve bağımsız hissedeceklerini, emeklilik döneminin gelmesiyle birlikte boş zamanın artacağını ve sorumluluk duygusunun azalacağını işaret etmektedir. Bu durum yaşlı turistlerin genç nüfusun tercihlerine benzer tercihlerde de bulunabileceğini işaret etmektedir. Özellikle eğlence sektöründe çalışan araştırmacılar ve pazarlamacılar bu yükselen pazara dikkat çekmektedir. Ayrıca araştırmacılar genç insanlarla yaşlılar arasında

seyahat tercihleri ve seyahat deneyimlerinin etkisi konusunda net ayrımlar yapılması gerektiği konusunda hemfikirlerdir (Robertson, 2001, s. 101).

Yukarıda da belirtildiği üzere, gelecekteki nüfus projeksiyonları, yaşlı nüfusun artacağını göstermektedir, ancak organların belli yaşları vardır, dolayısıyla söz konusu kişiler, yoğunluklu olarak sağlık turizmine katılmaktadırlar. Bu organlara yönelik ameliyatlar, organ nakilleri olabileceği gibi, zamanın kişilerde yarattığı cilt yaşlanmaları, saç dökülmeleri, vücut deformasyonu gibi nedenlerden dolayı, insanlar sağlık turizmine yoğun olarak katılmaya başlamışlardır. Sağlık turizmi kişilerin herhangi bir sağlık yardımı almak için yaptıkları seyahate denir ve dünya da hızla gelişen bir sektördür. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün tahminlerine göre 2017 yılına kadar sadece Amerika Birleşik Devletleri’nden 23 milyon potansiyel hastanı 79,5 milyar ABD dolarlık bir harcama yaparak deniz aşırı ülkelere gideceği hesaplanmıştır. Türkiye dünyanın en çok rağbet gören sağlık turizmi destinasyonlarının başında geliyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri sağladığı yüzde 50-60 oranındaki tasarruf. Örnek verecek olursak bir by-pass ameliyatı olmanın maliyeti Türkiye de 8 bin 500 dolarla 21 bin dolar arasındayken, bu rakam İspanyada 43 bin, Meksika da 42 bin, Kore de 31 bin 500 dolar seviyelerine çıkıyor. Kalça protezi, ABD’de 10bin ile 23 bin dolar arasında iken, Türkiye de neredeyse yarı fiyatına bu operasyonu olmak mümkün. Omurga füzyon ameliyatının Türkiye de maliyeti 7 bin dolar ile 23 bin dolar arasındayken, Almanya da 29 bin dolar, İspanyada 32 bin 500 dolara yapılıyor. Türkiye sadece zorunlu medikal operasyonlarda değil, saç ekimi ve estetik müdahaleler için de oldukça cazip bir destinasyon haline geldi. Türkiye bu konuda da avantajlı maliyetiyle öne çıkıyor. Örneğin Türkiye de saç ekim operasyonunun maliyeti ortalama 5 bin TL. iken, bu rakam Avrupa da 10 bin Euro, ABD’de 30 bin dolar seviyesinde. Yurt dışından Türkiye’ye tedavi amaçlı gelen turistlerin illere göre dağılımına bakıldığında da turizm bölgelerinin öne çıktığı görülüyor. Nitekim 2012 yılı itibari ile Antalya’ya gelenlerin sayısı 87 bin 162 iken, İstanbul 68 bin 842 kişi ile ikinci sırada yer alıyor. İzmir, Muğla ve Aydın illeri de ilk on il arasında yer almaktadır. (http://www.dha.- com.tr/saglik-turizminde-hedef-20-milyar-dolar-gelir_762088.html) Bunun yanı sıra Türkiye’de böbrek nakli maliyeti 33bin TL. karaciğer nakli maliyeti 77 bin TL. kalp nakli 56 bin 250 TL. akciğer nakli 77 bin TL ve kornea nakli bin 446 TL yapılırken, İtalya, İspanya, Slovenya, Avusturya ve Macaristan gibi Avrupa ülkelerinde, refakatçi hariç, yalnız nakil ücretlerine bakıldığında, böbrek nakli yaklaşık 75 bin Euro, karaciğer nakli 205 bin Euro, kalp nakli 80 bin Euro, akciğer nakli 102 bin Euro ve kornea nakli 12 bin

800 Euro’a yapılmaktadır. (http://www.aa.com.tr/tr/tag/215048--yurt-disinda-organ-nakli- turkiyeden-4-kat-daha-pahali) Son dönemlerde yaşanan ekonomik sorunlar nedeni ile sağlık politikalarını değiştiren çeşitli Avrupa ülkeleri, diş ve göz bakımını sigorta kapsamından çıkarıyor. Avrupa da yaşayanlar bu yüzden tedavilerini sağlık hizmetlerinin düşük olduğu ülkelere giderek yaptırmaya başladı. Bu ülkelerin arasında ilk tercih edilen ülkelerden birisi de Türkiye oldu. Dünyada yaşlı turizmi gelirleriyle Türkiye de yaşlı turizm gelirleri karşılaştırıldığında ülkemizin çok küçük bir gelir payına sahip olduğu görülmektedir. Sağlık turizmi Avrupa’da son dönemde yaygınlık kazanıyor. Norveç, bu alanı yasa ile desteklerken, Almanya, Hollanda gibi ülkeler de sağlık turizmi adı altında çeşitli destekler vermektedirler. 850 bin 65 yaş üstü yaşlısı bulunan Norveç çıkardığı yasa ile yaşlılarını Akdeniz bölgesine göndererek başı çekmekte ve Norveç hükümeti, sağlık fonundan her yıl yaşlı nüfusuna bakım ve tatil masrafları için 250 milyon dolar ayırmakta ve bu fondan kişi başına 3 bin Euro’ya kadar harcama yapılabilmektedir. Norveç açısından yaşlılarına yurt dışında bakmak yüzde 50 tasarruf sağlamaktadır. Bunun içinde Akdeniz bölgesi tercihlerin başında gelmektedir. Türkiye gerek termal kaynaklar, gerek zengin mineraller gerekse ılıman iklimi açısından dünyada 7. Avrupa’da 1. Sırada yer almaktadır ve bu bağlamda Türkiye sağlık turizmi açısından çok önemli bir potansiyele sahiptir. Türkiye’ye sağlık turizmi için gelenlerin sayısı 2013 yılında 300.000, 2014 yılı içinse hedef 400.000 kişi. Ancak bu rakama plastik cerrahi de eklenirse rakam 2013 yılında 480.000 kişiye ulaşmaktadır. Sağlık turizminde elde edilen gelir 2.5 milyar dolar, hedef bu rakamı 2023’de 20-25 milyar dolar seviyesine çıkarmaktır. Türkiye’nin bu alanda atılım yapması için, otel hizmetleri, ulaşım, çevre, ulaşım, mimari, haberleşme, sigortacılık ve bankacılık, sağlık turizmi aracı kurumlar, reklam, pazarlama ve yabancı dil bilen eğitimli personel konusunda atılım yapması gerekmektedir (Yıldırım, 2013). Tüm bunların yanı sıra, atıl durumda olan kamu kamplarının, gerekli düzenlemeler yapılarak bu alanda kullanıma açılması, Türkiye’ye çok büyük bir gelir kaynağı yaratacaktır.

BÖLÜM IV

BULGULAR VE YORUM

4.1. Toplam Kalite Yönetimine Geçen Kamu Kampları ile Geçmeyen Kamu