• Sonuç bulunamadı

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3 OSMANLI PERİYODİKLERİNDE HAT

3.1. OSMANLI PERİYODİKLERİNİN YER ALDIĞI KÜTÜPHANELER

Periyodik yayınlar, kültür yaşamımızın dinamikleri arasında ilk sırada olması nedeniyle pek çok alanda çalışan araştırmacıların vazgeçemediği bilgi kaynağıdır. Muhtevasındaki bilgilerin haber ve fikirlerin ait oldukları dönemdeki canlılıklarını taşıyor olmaları, bu kaynakların diğer bilgi taşıyıcılara kıyasla her zaman aranan ve sıklıkla müracaat edilen eserler olmalarını sağlamıştır. İçeriklerinde yer alan çeşitlilik bu yayınların daha fazla tercih edilmesine imkân sağladığı gibi, yalnızca belli bir konu üzerinde yayın yapan periyodik yayınların da araştırmacılar tarafından çok fazla ilgi çektiği bilinen bir gerçektir.

Günümüzde bazı kütüphanelerin kaynaklarından bu yayınlara ulaşmak, hatta dijital ortamda tüm sayıları incelemek mümkündür. Matbaanın Osmanlı’da kullanılmaya başlanmasından harf inklâbına kadar geçen zaman diliminde yayımlanmış gazete, mecmua, nevsâl, yıllık ve salnâmeler arasında tek sayı yayımlananlar olduğu gibi, şahıs koleksiyonlarında bulunup araştırmacıların ulaşma imkânı olan kütüphanelere henüz ulaşmayan yayınlar da mevcuttur.

Osmanlı’da ilk yayımlanan gazete olarak kabul edilen Vekāyi-i Mısriyye’nin yayımlandığı 20 Kasım 1828 tarihinden Latin alfabesine geçilen 1-3 Kasım 1928 yılına kadar yayımlanmış olan süreli yayınların sayısı konusunda farklı tesbitler mevcuttur. Bu periyodik yayınların sayısını Milli Kütüphâne, Eski harfli Türkçe süreli yayınlar toplu kataloğunda: 2325 olarak tesbit etmiştir. Araştırmacı-yazar Hasan Duman tarafından1986 yılında yayımlanan ve bu alanda hazırlanmış en kapsamlı eser olan “İstanbul Kütüphaneleri Arap Harfli Süreli Yayınlar Toplu Kataloğu 1828-1928” isimli çalışmada süreli yayınların sayısı: 1526 olarak belirtilmiştir.

Ancak bu dönemde yayımlanan gazete, dergi ve mecmuaların yayımlanma sürecinde bazı isim değişiklikleri yaşamış olmaları ve bu durumun henüz tesbit edilememiş olması ve şahıs kütüphanelerinde bulunan periyodik yayınların halihazırda

104

kayıt altına alınamamış olması nedeniyle süreli yayınların sayısı henüz netlik kazanmamıştır156.

Ömrünü ilmî araştırmalar yaparak geçiren ve bilgiye erişebilmek için uzak mesafelere gitmekten kaçınmayan ecdadımız bizlere son derece zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Bu miras, medreseleri, çeşmeleri, kervansarayları ve kütüphaneleri ile varisi olmaktan iftihar ettiğimiz mekanlar olarak medeniyetimizin izlerini taşımaktadır. Her dönemde donanımlı kaynakları ile ilim yuvası olan kütüphanelerimizin içinde bulunduğu külliyeler, yer aldıkları şehirleri kültürel ve ekonomik yönden ihya etmişlerdir.

3.1.1. Beyazıt Kütüphanesi Hakkı Tarık Us Koleksiyonu

1884 yılında Kütübhâne-i Umûmî-i Osmânî adıyla kurulmuş olan kütüphane, daha sonra Bayezid Umumi Kütüphanesi ismini almış, bu isim 1961 yılında toplanan VII. Milli Eğitim Şûrası tarafından alınan kararla “Beyazıt Devlet Kütüphanesi” olarak değiştirilmiştir. Kütüphânenin kuruluşu esnasında yapılan tüm harcamalar devlet tarafından karşılanmıştır.

İstanbul’un muhtelif yerlerinde yer alan vakıf kütüphânelerindeki kitapların bir araya toplanması, çeşitli mekanlarda okunmayı bekleyen kitapların zâyî olmasının önlenmesi ve kitapseverlerin istifadesine sunulması niyetiyle millî bir kütüphâne kurma kararı alındığında bu kütüphânenin merkezi bir yerde olması istenilmiş, Beyazıt İmareti bu iş için uygun bulunmuştur. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Sultan II.Beyazıt tarafından 1501-1506 yılları arasında yaptırılmış olan imâret, toplam 17 kubbeden oluşmaktadır. İmaretin 6 kubbeli bölümü, zamanın padişahı II.Abdülhamit’in direktifleri ile restore ettirilir. Vakıf kütüphanelerinden farklı olarak Maarif Nezâreti’ne bağlanan kütüphanenin restore edilmesinin hızlanması için Sultan II. Abdülhamid şahsî bütçesinden nakdî yardımda bulunmuştur.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi 25 Haziran 1884 (1 Ramazan 1301) tarihinde âlimler, devlet erkânı ve halkın da katılımıyla açılmıştır. Kütüphanenin açılışından sonra bağışlar yapılarak kitap sayısı ilk üç yılda 4164’e, 1888 yılında 7068 kitaba ulaşmış, II. Abdülhamid döneminde 8054 kitap bulunduğu kütüphane kayıtlarında bulunmaktadır.

156 https://www.basinhayati.net/osmanli-basin-tarihinde-tek-sayi-yayimlanabilen-sureli-yayinlar-

105

Balkan savaşı sırasında kaybettiğimiz topraklardan kaçırılarak muhafaza edilen kitaplarda Beyazıt Devlet Kütüphanesinde depolanmıştır157.

Günümüzde Beyazıt Kütüphânesi’nde 1.000.000’in üzerinde döküman bulunmaktadır. Bu sayı her geçen gün devamlı olarak artmakta olup, kayıtlı olan ve araştırmacıların ulaşabileceği kitap sayısı 812.858’dir. Bununla birlikte kütüphânede sayısı sürekli artan, takriben 130.000 ciltten meydana gelen 30.618 çeşit dergi ve 55.000 ciltten oluşan gazete mevcuttur.

Ülkemizde şahıs tarafından biriktirilen en iyi kitap ve süreli yayın koleksiyonu olma özelliğine sahip Hakkı Tarık Us koleksiyonu 2003 yılında Beyazıt Kütüphânesi bünyesinde araştırmacıların istifadesine sunulmuştur.

Hakkı Tarık Us Manisa Gördes’te Hacı Hasan Hulûsi Bey’in ve Sıdıka Hanım’ın üçüncü evladı olarak dünyaya gelmiştir. Asıl adı İsmail Hakkı’dır. İlk ve orta öğrenimini Gördes’te tamamlayan Hakkı Bey, 1906 yılında burada belediye sandık eminliği ve Evkaf Komisyonu kâtipliğinde göreve başlamıştır. Gördes kaymakamı Şair Eşref Bey’in yazdığı şiirlerini beğenmesi üzerine, çalışmalarını İstanbul ve İzmir’de basılan bazı gazetelere göndermiş, bu vesile ile basın hayatı başlamıştır158.

Hakkı Bey, İstanbul’da yaşayan ağabeyi Mehmet Âsım Bey’in yanına gelerek Dârülfünun Hukuk Fakültesi’nde eğitimine başlamıştır. Çarşıkapı’da oturdukları bu yıllarda hemen her gün Beyazıt’taki kitapçıları, Kapalıçarşı sahaflarını, Hakkaklar çarşısını gezerek kitaplarla sıkı bir münasebet kurmuş, ağabeyinin vesilesi ile Tanin’de çalışmaya başlayarak tecrübe kazanmış ve ardından önce Tercümân-ı Hakîkat’e ve daha sonra Tasvîr-i Efkâr’a geçmiştir. Burada yazı işleri müdürlüğü yapan Hakkı Bey, bir taraftan da eğitimine devam ederek 1911’de Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

Hakkı Tarık Us, 1831'den yılından itibaren gerek İstanbul'da gerek Anadolu'da çıkan süreli yayınları toplamış, yurt dışında yayımlanan Türkçe mecmuaları ise mübadele yoluyla elde etmeye gayret etmiştir. Dünyanın hiçbir kütüphanesinde rastlanamayan çok nadir mecmualar ve gazeteleri kurmuş olduğu “Vakit” yurdunda bulunan kütüphanede okuyucuların istifadesine sunmuştur. 1949 yılında Sahaflar’da çıkan yangının ardından çarşının yeniden kurulması için büyük çaba harcamıştır. Yurdun işgal edildiği yıllarda kurtuluş mücadelesi için kurulan cemiyetlerde aktif rol almakla beraber Vakit’te Millî Mücadele’ye dair yazılar kaleme alan Hakkı Bey, Müdafaa-i Milliye Grubu’nun Anadolu

157 Hasan Duman, “Beyazıt Devlet Kütüphânesi” madd., DİA, TDV Yayınları, İstanbul 1992, c. 6, s.51. 158 Selahaddin Öztürk, Abdurrahman Hacıismailoğlu, “US Hakkı Tarık” madd., DİA, TDV Yayınları,

106

ile haberleşmesi hususunda yerine getirdiği hizmetlerden ötürü İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

21 Ekim1956 pazar günü vefat eden Hakkı Tarık Us vasiyetinde, Türk milletine vakfettiği kitap, dergi, gazete, yıllık, almanak ve salnâmelerden meydana gelen kıymetli koleksiyonu için Cemal Nadir Sokağı’nda kütüphane binası kurulmasını istemiş, bu kütüphane hakkında bütün detayları 22 madde halinde vasiyetine ilave etmiştir. Ölümünün 9. Sene-i devriyesinde Hakkı Tarık Us koleksiyonu Beyazıt Sübyan Okulu’na nakledilerek vasiyet kısmen yerine getirilmiştir.

2003 yılında Kütür ve Turizm Bakanlığı’na devredilen koleksiyon, o güne kadar sınırlı zamanlarda okurların istifadesine sunulurken ve büyük bir bölümü imkanların yetersizliği nedeniyle yeterince istifade edilemezken bundan sonra nasıl daha verimli kullanılabileceği düşünülmüştür. Tokyo Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Masami Arai’nin özverili çalışmaları Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa İsen ve Prof. Dr. İskender Pala’nın bu projeye olan destekleri neticesinde Hakkı Tarık Us Kütüphanesi’nde bulunan eski harfli periyodik yayınların dijital ortama aktarılması gerçekleşmiş ve bu alanda ülkemizdeki önemli bir boşluk doldurulmuştur.

Bir ülkenin tarihî, edebî, siyasî, sanatsal ve tolumsal yaşamı ile alakalı bilgileri periyodik yayınlarda bulmak mümkündür. Hakkı Tarık Us’a ait süreli yayınlar koleksiyonu bu bakımdan büyük bir öneme haizdir. “İBB Atatürk Kitaplığı'nda düzenlenen “Kitaba Adanan Ömürler: Hakkı Tarık Us” programında dinleyiciler arasındaki bir akademisyen şöyle bir anekdot anlatmıştır: “Soğuk kış günlerinde sadece etrafını ısıtabilen çini bir sobanın etrafında koca koca İkdam, Tercüman-ı Hakikat, Tanin vs. gazetelerin ciltleri arasında çalışan Japon araştırmacılar görürdük. Bir gün bir tanesine sorduk: “Niye Osmanlıca gazeteleri bu kadar inceliyorsunuz?” Verdiği cevap oldukça manidardı: “Siyaset bilimi çalışıyorum. Osmanlı’nın cihan İmparatorluğunu 600 yıl nasıl ayakta tuttuğunu öğrenmek için süreli yayınlardan istifade ediyorum” demiştir159.

107