• Sonuç bulunamadı

Öznel iyi oluş ile ilgili yurt dışında yapılan araştırmalar

2. KURAMSAL BİLGİLER ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2.2. Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar

2.2.2.1. Öznel iyi oluş ile ilgili yurt dışında yapılan araştırmalar

Măirean ve Diaconu-Gherasim (2018) yaptıkları araştırmada ergenler ile annelerinin yaşama bakış açıları ve ergenlerin öznel iyi oluşları arasındaki ilişkileri incelemiştir. 15 ve 17 yaşları arasındaki 104 ergen ve annesi araştırmaya dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda yaşamlarında yüksek düzeyde olumsuz olay bildiren ergenlerin, daha yüksek düzeyde depresif belirtiler ve daha düşük yaşam doyumu düzeylerine sahip olduğu bulunmuştur. Ergenlerin depresif belirtileri geçmiş dönemlere ilişkin olumsuz bakış açılarıyla pozitif, olumlu bakış açılarıyla negatif olarak ilişkili bulunmuştur. Ayrıca, ergenlerin yaşam memnuniyeti geçmiş dönemlere ilişkin olumsuz bakış açılarıyla negatif, olumlu bakış açılarıyla pozitif yönde ilişkili bulunmuştur. Annelerin kaderci bakış açısına sahip olmasının ergenlerin yaşam doyumu ile negatif yönde ilişkili olduğu bulunmuştur.

Sabatini ve Sarracino (2017) yaptıkları araştırmada sosyal medya kullanımı ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Elde edilen sonuçlar sosyal medyanın öznel iyi oluş üzerindeki doğrudan etkisinin yanı sıra iki dolaylı etkisi olduğunu göstermektedir; yüz yüze sosyal etkileşim üzerindeki olumlu etki ve toplumsal güven üzerindeki olumsuz etki. Sosyal medya kullanımı ve çevrimdışı etkileşim arasındaki ilişki olumluyken, toplumsal güven arasındaki ilişki olumsuz bulunmuştur. Yine

araştırmada sosyal medya kullanımının öznel iyi oluş ile negatif yönde ve anlamlı bir korelasyona sahip olduğunu bulunmuştur.

Geng (2016) 365 üniversite öğrencisi ile yaptığı araştırmada duygusal zeka, minnettarlık ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Yapısal eşitlik modelinin sonuçları duygusal zekânın minnettarlık ve öznel iyi oluş ile olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu, minnettarlığın öznel iyi oluşla olumlu yönde ilişkili olduğunu ve minnettarlığın duygusal zeka ile öznel iyi oluş arasındaki pozitif ilişkiye kısmen aracılık ettiğini göstermiştir.

Litalien, Lüdtke, Parker ve Trautwein (2013) yaptıkları araştırmada öz-belirleme teorisini kuramsal bir çerçeve olarak kullanarak, okul sonrası geçiş döneminde özerk hedef düzenlemesi ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkileri incelemiştir. Araştırmanın örneklemi Almanya'da, lise sonda ve 2 yıl sonra 3 farklı durumda (üniversitede, mesleki eğitimde, eğitimde değil) bulunan 2.284 öğrenci oluşturmuştur. Yapısal eşitlik modellemesi, Zaman 1'de ölçülen özerk hedef düzenlemesinin, Zaman 2’deki yaşam doyumunu, olumlu duyguyu, benlik saygısını ve özerk hedef düzenlemesini pozitif yönde yordadığını ayrıca olumsuz duyguyu negatif yönde etkilediğini göstermiştir.

Kim ve Lee (2011) tarafından yapılan araştırmada öğrencilerin Facebook arkadaşlarının sayısına ve kendini sunum stratejilerine (olumlu ve dürüst) odaklanarak öznel iyi oluşlarını arttırıp artırmadığı incelenmiştir. 391 kolej öğrencisiyle yapılan araştırmada Facebook arkadaşlarının sayısının öznel iyi oluş ile pozitif yönde bir ilişkisi olduğu ancak bu ilişkinin algılanan sosyal destek tarafından yönlendirilmediği bulunmuştur. Kendi kendini sunma stratejilerinden pozitif benlik sunumu öznel iyi oluş üzerinde doğrudan bir etkiye sahipken, dürüst öz-sunumun algılanan sosyal destek aracılığıyla öznel iyi oluş üzerinde anlamlı bir dolaylı etkisi olmuştur. Araştırma sonuçları Facebook arkadaşlarının sayısının ve olumlu benlik sunumunun, kullanıcıların öznel iyi oluşunu geliştirebileceğini, ancak bu mutluluğun bir kısmının algılanan sosyal destekten kaynaklanamayacağını göstermektedir. Öte yandan, dürüst öz sunumun Facebook arkadaşlarının sağladığı sosyal destekten kaynaklanan mutluluğu artırabileceği bulunmuştur.

Howell, Kern ve Lyubomirsky (2007) yaptıkları meta analiz çalışmasında 150 araştırmadan elde edilen bulguları bütünleştirmiştir. Sonuçlar iyi oluşun bireylerin sağlık durumlarını olumlu etkilediğini göstermektedir (r= 0.14). Öznel iyi oluşun kısa

dönem sağlık durumu ile (r = 0.15), uzun süreli sağlık durumu ile (r = 0.11), hastalık veya semptom kontrolü ile (r = 0.13) pozitif yönlü anlamlı bir ilişkiliye sahip olduğu tespit edilmiştir.

Jokisaari (2004) yaptığı araştırmada yaş ve cinsiyet açısından pişmanlık içeriğindeki farklılaşmayı ve pişmanlık ile öznel iyi oluş arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırma örneklemini 19 ile 82 yaş arasında değişen 176 katılımcı oluşturmuştur. Araştırma sonucunda genç erişkinlerin (19-29 yaş) orta yaşlardan (30-54 yaş) ve yaşlı erişkinlerden (55-82 yaş) daha sık ilişki ve boş zamanla ilgili pişmanlık yaşadıkları; iş ve aile ile ilgili pişmanlıkların ise orta yaşlı ve yaşlı yetişkinler arasında daha belirgin bulunmuştur. Cinsiyet karşılaştırmasında ilişkilere ve aileye ilişkin pişmanlıkların kadınlarda erkeklerden daha sık olduğunu belirlenmiştir. Öznel iyi oluş açısından, eğitim ve iş ile ilgili pişmanlıkların yaşam doyumu ile negatif yönde anlamlı; kendiyle ilgili pişmanlıkların ise depresif belirtilerle pozitif yönlü anlamlı bir ilişkiye sahip olduğu bulunmuştur.

Ben-Zur (2003) yaptığı araştırmada gençlerin öznel iyi oluşunu etkileyen ana iç kaynaklar olarak kontrol duygusu ve iyimserlik üzerine odaklanmıştır. Ergen-ebeveyn benzerliklerinin yanı sıra ergen-ebeveyn ilişkilerinin ergenlerin iç kaynakları ve iyi oluşları üzerindeki etkisini incelemiştir. Araştırma örneklemini yaşları 18–30 arasında değişen 97 üniversite öğrencisi ve yaşları 15-17 arasında değişen 185 lise öğrencisi oluşturmuştur. Araştırma sonucunda hem kontrol duygusu hem de iyimserlik ile olumlu duygular arasında pozitif yönlü; olumsuz duygular açısından ise negatif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca analizler yaş ve baba eğitimi gibi demografik değişkenlerin olumlu ve olumsuz duygular tarafından ölçülen öznel iyi oluş ile ilişkili olmadığını, erkeklerin olumsuz duygu puanlarının kızlara göre daha yüksek seviyelerde olduğunu göstermektedir. Ergenlerin ve üniversite öğrencilerinin olumlu ve olumsuz duygu puanları arasında bir fark olmadığı tespit edilmiştir. Ergenlerin ve babaların öznel iyi oluş; ergenlerin ve annelerin ise yaşam doyumu puanları arasında anlamlı düzeyde pozitif yönlü bir ilişki olduğu belirlenmiştir.

Diener ve Biswas-Diener, (2002) yaptıkları çalışmada gelir ve öznel iyi oluş ilişkisini incelemiştir. Gelir ve öznel iyi oluş arasındaki ilişki incelendiğinde dört tekrarlanabilir bulgunun ortaya çıktığı görülmektedir: 1. Ulusların refahı ile öznel iyi oluş ortalamaları arasında büyük korelasyonlar vardır. 2. Ulusların gelirleri ve öznel iyi

oluş puanları arasında çoğunlukla küçük korelasyonlar vardır ancak bu korelasyonlar yoksul ülkelerde daha büyük görünmektedir ve mutsuzluk riski yoksul insanlar için daha yüksektir. 3. Ekonomik olarak gelişmiş toplumların çoğunda son on yıldaki ekonomik büyüme öznel iyi oluşu çok az artırmıştır ve bireysel gelirdeki artışlar değişken sonuçlara yol açmıştır. 4. Maddi hedefleri diğer değerlerden daha fazla önemseyen insanlar, zengin olmadıkça, büyük ölçüde daha az mutlu olma eğilimindedirler. Son madde açısından bakıldığında; A. Gelirin, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olduğu sürece öznel iyi oluşu artırdığı görülmektedir. B. Gelir ve öznel iyi oluş arasındaki ilişkinin, maddi arzuların karşılanabilme miktarıyla da ilgili olduğu ifade edilebilir. C. Üretim ve tüketim için işleyen toplumsal normların gelir-öznel iyi oluş ilişkisini anlamak için gerekli olduğu görülmektedir.