• Sonuç bulunamadı

F- BAZI ESERLERİNİN İNCELENMESİ

1. el-Hidâye fî İlmi’r-Rivâye

1.2. Özellikleri

1- İbnü’l-Cezerî’nin Hadis Usûlü İlmine dair yazmış olduğu manzûm bir eserdir. Kendisine has bir tertibi ve ekleri bulunsa da, İbnu’s-Salâh’ın Mukaddimesi esas alınarak manzûm hale getirmiş olan eserler arasında sayılmaktadır. Bu manzûm eser 373 beyitten oluşur. Recez bahrinde yazılmıştır.

Recez bahri: recez kelime manası itibariyle develerin sağrısında beliren ve

kalkarken develerin ayaklarının titremesine sebep olan bir hastalık adıdır. Kadîm mânasıyla recez nazım ve musikiyle alakalı bir terim olup, eski Arapların “kasîd, remel, recez” diye adlandırdıkları belirli konulara tahsis edilmiş şiir nevilerinden birinin adıdır.135

Arap şiirini oluşturan 16 bahirden biridir. Tef’ilâtının sayısına göre tâmm, meczü’, meştûr ve menhûk olmak üzere dört farklı şekilden meydana gelen recez bahrinin tam şeklini altı müstef’ılun, tef’ılatı meydana getirir. Recez bahrinde diğer bahirlere oranla daha fazla ritim değişikliği bulunmaktadır. Bu da şairlere büyük bir kolaylık sağlamakta, şiir gibi dar bir alanda geniş bir hareket imkanı sunmaktadır. Bundan dolayı bu bahre “Himâru’ş- Şi‘r/ Şiirin Bineği” lakabı verilmiştir.

Nitekim gerek yukarda değindiğimiz sebeplerden ve gerekse okunuşunun güzelliği ve ezberlenmesinin kolaylığından ötürü pek çok âlimimiz ilmî metinleri bu bahr ile yazmayı tercih etmiştir. Başta sarf, nahv, belâğat, aruz, usûl-ü hadis, usûl-ü fıkıh olmak üzere pek çok dalda bu bahirden didaktik manzûm eserler kaleme alınmıştır. Bunlara nahv ve sarfta İbn Malik’in Elfiye’sini, Usûl-ü hadiste Irâki ve Suyûtî’nin Elfiye’lerini örnek verebiliriz.

İbnü’l-Cezerî’de bu bahri çok sevmiş ve manzûm eserlerini bu bahr ile yazmıştır. Örneğin;

ِﻊِﻣﺎَﺳ ﱟبَر ِﻮْﻔَﻋ ﻲِﺟاَر ُلﻮُﻘَﯾ

...

ﻲِﻌِﻓﺎﱠﺸﻟا ﱢىِرَﺰَﺠْﻟا ُﻦْﺑ ُﺪﱠﻤَﺤُﻣ

134

Harrâzî, Meşhur b. Merzuk, age., s. 25.

135

diye başlayan Kur’ân tilâvetine dair manzûm mukaddime’sini recez bahriyle yazmıştır.

Yine konumuz olan el-Hidâye fî İlmi’r-Rivâye adlı usul-ü hadis çalışmasını recez bahriyle yazarak kendisinden önce gelenlerin, bu bahr ile ilmi metin nazmetme geleneğini devam ettirmiştir.

2- Nazmı ve ezberlenmesi kolaydır.

3- Hadis ilmi ıstılahının tamamına yakınını ele almıştır.

4- Kapalı ifadelerin anlaşılması için şerhe ihtiyaç duyulur şekildedir.

5- Bölümler ve başlıkların oluşmasında döneminin hadis alimlerinin uslûbunu kullanmıştır.

6- Nazma getirmiş olduğu fazlalıklar çağdaşlarının sözlerinden ayırt edilmez. 7- Sekizinci beyitte şiiri İmam Ebû Muhammed el-Mukri es-Sâlimî adına yazdığını beyan eder.

Ebû Muhammed el-Mukrî es-Sâlimî ez-Zâhirî : Emirlik ve vezirlik yaptı. İstidâriyye (saray işleri) de çalıştı. İstişâre kurulunda bulundu. Said es-Suâdâ ve Şeyhûniyye zaviyelerinin bakımlarını üstlendi. İlimle meşgul oldu. Bir çok hadis meclisinde hadis semâ’ında bulundu. Bir gün oruç tutar bir gün iftar ederdi. Gece kıyamını çok yapardı. Zikri çok yapar sadakayı çok verirdi. Âlim ve fâzıllara karşı muhabbeti çoktu. Bütün iyilikler onda toplanmıştı, ancak İbni Arabî ve benzerlerine karşı muhabbeti çok fazlaydı. Emri altındaki insanlar onun şiddetine katlandılar, en sonunda 811 yılı Ramazan’da bir Cuma günü ikindiden sonra oruçluyken boğuldu. O zamanki gelenek yazılan bir kitabın bir devlet büyüğüne ithaf edilmesiydi. İbnü’l- Cezerî de bu kitabını Ebû Muhammed el-Mukrî es-Sâlimî’ye ithaf etmiştir. 136

1- Eser müstakil olarak basılmamıştır. Öğrencisi Muhammed b. Abdurrahman es-Sehâvî’nin (902) hâşiyeli şerhidir. Bu eserinin adı Kitabu’l-Ğaye fi

136

Şerhi’l-Hidâye fî İlmi’l-Rivâye olup iki cilt matbûdur. Medine-i Münnevvere’de Ulum ve’l-Hikem’de basılmıştır. Muhammed Seydî Muhammed el-Emin tarafından tahkik edilmiştir.

İbnu’l-Cezerî, el-Muhtasar’ının girişinde bu ilme dair çok eser yazıldığını ancak bunların ya yıldıracak kadar uzun, ya da anlamı bozacak kadar kısa olduğunu, bunun yanında konularının dizilişinin olması gerektiği güzellikte olmadığını, anlatılması gereken konulara değinilmediğini ifade etmiş, kendisinin ise sıralanışı ve dizilişi çok güzel, derlenişi ve sistematiği çok belîğ bir eser yazacağını söylemiştir.137 Aynı iddiasını el-Hidâye’de tekrarlamakta, manzûmunu da konularının sıralanmasında yapılabilecek en güzel şekilde sıraladığını ve kendilerinden tat alınacak faydalı bilgileri eklediğini söylemektedir.

Konularının sıralanışı: İbnu’s-Salâh’ın Mukaddimesi kendisinden sonra

gelen âlimlerin bu ilme dair yazdıkları kitaplarda bir şablon görevi görmüş, Mukaddime sonrası kitaplar onun, konuları sıralayışı esas alınarak yazılmıştır. Ancak İbnu’l-Cezerî, mensûr olarak kaleme aldığı el-Muhtasar’ında olduğu gibi, manzûm olarak yazdığı el-Hidâye’sinde de kendisine özel bir sıralayış ortaya koymuştur.

İbnü’l-Cezerî, önce Âdâbu’t-Tâlib ile konuya giriş yapmış ve öğrenimde doğal yöntem gereğince hadis tâlibi için ehemmiyet arzeden öncelikleri başta zikretmiştir. Aksâmu’l-Hadîs’e kadar olan 98 beyitte, hadîs tâlibinin âlî senede himmet etmesi gerektiğini dile getirerek âlî senedlerin çeşitlerini, semâ‘ ve hadis talebiyle rıhlenin müstahap olduğu vakti, hadîsin yazılması ve zabtı meselesini, hadis rivâyetinde kullanılan kısaltmaları, dinleyenin nasıl yazacağı, duyduğuyla amel etmesi ve taassuptan sakınması gerektiği, hadîs alma ve tahammül çeşitleri, icazetin türleri, hadisin aslının, manasının veya özetinin rivayet edilme konusunu, lahndan ve noktaların yanlış zabtından kaçınmayı, nahiv ve dili öğrenmeyi, benzer adları alimlerden iyice bellemeyi teşvik, rivayeti kabul edilen ve edilmeyen kimselerin tanınması, bunlar hakkında kullanılan lafızlar ile karıştıranların bilinmesi ve zikredilen şartların yekûnunun son asırlarda elde edilmesi zor olduğundan dolayı ne şeyhte, ne de tâlipte itibara alınmayacağı konularını ele almaktadır.

137

Tâlibin hadîs öğrenirken, direk konulara girmeden hadîs ilminin oluşumundaki temel doneleri öğretmesine matuf böyle bir sıralama ve seçki İbnü’l- Cezerî’nin pedagojik yönünü ve kaygılarını da göstermektedir.

Faydalı bilgileri eklemesi: Konuların sıralanışı meselesinde değindiğimiz

gibi İbnu’s-Salâh’ın Mukaddimesi kendisinden sonra gelenlerin örnek edindikleri bir kitap olmuştur. Bu kendisini konuların işleyişinde de göstermiş, bundan dolayı müellifler Mukaddime’nin işlediği konuların dışına fazlaca çıkmamışlardır. Ancak İbnü’l-Cezerî, İbnu’s-Salâh’ın ve takipçilerinin değinmediği meseleleri de, girişinde bahsettiği gibi nazmına eklemiştir.

Yine ibaresinin açıklığı, ezberlenmesinin kolaylığı, kısalığı, buna rağmen benzerlerine göre daha fazla konuyu ele alması Hidâye’nin özellikleri arasında sayılabilir.

Sehâvî, bu manzûm esere, el-Gâye fî Şerhi’l-Hidâye adını verdiği bir şerh yazmıştır. Bu şerhin girişinde eseri değerlendirirken onu dört açıdan güzel görmektedir;

1 Konuları sıralayışı, 2 Konuları ele alışı, 3 Özetleyişi, 4 Derleyişi.

Benzer Belgeler