• Sonuç bulunamadı

1. Güçsüzlük : Marx’ın, kapitalist toplumda işçinin durumu hakkındakine görüşüne

2.1.4. Örgütsel Yabancılaşmanın Sonuçları

Yabancılaşma olgusunun birey üzerindeki etkileri ve meydana getirdiği sonuçlar çeşitli araştırmalara konu olmuştur. İşe yabancılaşma kavramı, hem kişinin mesleğine hem de çalıştığı örgüte yabancılaşma durumunu içinde barındırdığından bunların birbirlerinden ayrım noktalarını net bir şekilde belirleyemeyiz. Her biri diğerleriyle ilişkilidir ve birbirlerini tetikler. Yabancılaşma yaşayan bir çalışan mesleğine yabancılaşırken aynı zamanda çoğunlukla çalıştığı örgüte de yabancılaşır (Fırat, 2012).

Kişisel yabancılaşma hissi, bireyin toplumun ana görüşünden ayrı hissetmesine, çoğunluktan dışlanma ve yalnızlık duygusuna, ayrıca kişinin nasıl yaşaması ya da ne yapması gerektiğiyle ilgili kararsızlık hissine kapılmasına sebep olur. Sonuç olarak, statükoyu değiştiremeyecek güçsüzlük duygusu hisseder. Diener (1961), yabancılaşmış işgörenlerin düşük öz-saygıya sahip olduklarını ifade eder. Korman (1966) ve Sirgy (1986), düşük öz saygının düşük performansa sebep olduğunu belirtir. Yabancılaşmış işgörenler, iş yaşamında kendilerini yoksun ve eksik hissederler. Bu yoksunluk hissi iş tatminsizliğine o da işten kaçmaya sebep olur (Efraty, Sirgy ve Clairborne, 1991).

Melvin Seeman (1967) yayımladığı çalışmada etkileri iş yaşam alanından sosyal yaşamın diğer alanlarında da görüldüğünden yabancılaşmış işin sorun yaratan bir durum olduğunu söylemiş; iş yaşamında kontrol eksikliğinin siyasi ve sosyal meselelerde düşük kontrol duygusuna sebep olduğunu; iş yerindeki düşmanlığın grup içi düşmanlığa kadar uzayabildiğini; işten kaçınmanın, normatif düzene düşük bağlılığa neden olduğunu söylemiştir (Seeman, 1967).

Herbet J. Freudenberger (1974) tarafından literatüre kazandırılan ve “ mesleki bir tehlike” olarak nitelendirilen tükenmişlik kavramı, bireyin başarısızlık, yıpranma ve aşırı iş yükü sonucunda güç ve enerji kaybederek iç kaynaklarında tükenme durumunun oluşmasına işaret etmektedir (Freudenberger, 1974: 100. Akt: Seçkin ve Demirel, 2009). Tükenmişlik süreci, çalışanların örgütsel ortama katılımları ile birlikte mesleklerine ilişkin coşku, istek, heves ve ideallerine denk düşen bir karşılığın üretilmediği kanaatine ulaşmaları ile başlamaktadır. Çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan tükenmişlik olgusu, Maslach’ ın geliştirdiği ölçek çerçevesinde, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı boyutu ile ele alınmaktadır. Başta sağlık, eğitim, güvenlik sektöründe çalışanlar olmak üzere insanlarla yüz yüze iletişim gerektiren meslek gruplarında daha sık ve yoğun şekilde yaşanan mesleki tükenmişlik, çalışanların iş ortamındaki etkileşimlere karşı geliştirdiği fiziksel ve psikolojik bir tepki olarak tanımlanabilir (Eversvd, 2001: 441; Akt: Seçkin ve Demirel, 2009).

Melvin Seeman, yabancılaşmanın sonuçlarıyla ilgili birkaç muhtemel sonucu belirtmiş (Seeman, 1967) ve bunlar aşağıda verilmiştir.

1. İşiyle ilgili karar verme yetkisi nerdeyse olmayan insanlar, yaşamlarını genel olarak baş edilemez olarak algılar. Kendilerini, kişisel ve sosyal sonuçları etkileyemeyecek kadar güçsüz hissederler.

2. İşin nispeten anlamsız olduğu yerde, kişiler önemli hedeflerin yerine geçici amaçları ön plana koyarlar. İş, bölümlere ayrıldığında, uzmanlaştığında ve tipik olarak yüksek hareketlilik gerektiren durumlarda yapıldığında, işgörenler iş yaşamında statü kazandıran özelliklere artan ilgi gösterebilirler.

3. Ödüllendirmeyen görevler için harcanan uzun saatler, yabancılaşmış işçiler için düş kırıklığı ve hoşnutsuzluk oluşturur. Azınlık grupları bu tür hoşnutsuzluk ya da düşmanlık için muhtemel hedeftir. İş yaşamındaki ve ön yargılı tutumlardaki yabancılaşmanın aynı anda olması muhtemeldir.

4. Kariyer düzeninde, bireysel bağlılık için düşük imkân sağlayan iş, nispeten anomik bir yaşam görüşünü teşvik ediyor. Bu yüzden, işin bireyi anlamlı şekilde bağlamadığı yerde, sosyal düzen genellikle daha az destekleyici ve güvenilir olarak değerlendirilir

5. Yabancılaşmış iş, iş yaşamındaki motivasyonu engelleyici bir etkendir. İçe kapanma için gerekli bir durum oluşturur ve içe kapanıp geri çekilmeyi öğreten bir ders halini alır. Bu derste, yabancılaşmış işgörenin belli bir hedefi amaçlayan ve uyumunu sağlayan yaşamı, bu tür aktiviteden kaçınarak ya da olayları görmezden gelerek etkilenir.

Nettler (1957) çalışmasında yabancılaşmanın muhtemel sonuçlarını yedi madde halinde özetler. Buna göre; yabancılaşma yaratıcılıkla ilişkilidir, duygusal ve zihinsel rahatsızlıkla bağlantılıdır, yabancılaşmış kişiler anonim durumların sıkıntısına daha duyarlı olurlar, yabancılaşmış kişiler intihara meyillidir, kimyasal bağımlılıklara yatkındırlar, yabancılaşmış kişilerin evlilik ihtimalleri oldukça düşüktür ve yabancılaşma suç işlemeyi teşvik eder.

İş sürecindeki merkezi kontrol, katı kurallar tarafından yönetilen karmaşık olmayan rutin işler gibi çalışanın işe aktif katılımını engelleyen iş koşulları olduğunda çalışanlar, güçsüzlük, anlamsızlık ve kendine yabancılaşma boyutlarında yabancılaşmaktadır (Ashforth, 1989; Kakabadse, 1986; Kohn, 1976; Mottaz,1981;Sarros, Tanewski, Winter, Santora ve Densten, 2002). Modern örgüt kuramcıları, yabancılaşmanın güçsüzlük boyutunda, Marx’a ait görüşlerle aynı fikirde olmakla birlikte, yabancılaşmaya neden olan üç önemli örgütsel durumda hemfikirdir. Bunların ilki, ücret ve emek bağlamında olur; çalışanlar, ürünlerin ya da hizmetlerinin oluşumunda ve tasarlanmasında sahiplik ve kontrol eksikliği yaşarlar. Bu durumu

azaltmak için, modern kuramcılar, yatay örgütsel yapılar, kazanç paylaşımı gibi önlemleri tavsiye eder. İkinci durum, çalışanların yaptıkları iş üzerinde kontrol sağlayamaması ve kendini gerçekleştirememesi gibi durumlar, yabancılaşma olgusunun varlığını kuvvetlendiren etkenlerdir. Üçüncü durum ise, çalışanların, kendilerini makineleşme ya da denetlenme aşamalarına bağlı hissederler. Bu durumu önlemek için, otoriteye dayalı yönetim yerine katılımcı yönetim tavsiye edilmektedir (Kanungo, 1992: 415).

Yabancılaşma hangi biçimde olursa olsun insanın kişiliğinin, bölümlerinden yabancılaşmasından oluşur. Yabancılaşma genellikle toplumdan yabancılaşma olarak yorumlanmaktadır; her gün daha fazla alt kültür grubu, batı toplumundan yabancılaşmakta olduğunu düşünüyor. Bu sadece yüzeyde doğrudur. Yabancılaşma her ne kadar toplumsal, etmenlerden kaynaklansa da, insanın kendi içinde oluşur. Toplumdan yabancılaşmış olduklarını düşünen ve oldukları düşünülen gruplar, ya var olan toplumsal sistemde bireysel özelliklerini uygulayamadıklarından ya da toplumsal değer sistemine uyumlu oldukları halde bu özelliklerini uygulamalarına izin verilmemesinden acı çekmektedirler. Toplumdan yabancılaşmanın temelini oluşturan, her iki durum da öz yabancılaşmadır (Weisskopf, 1996: 28,29).