• Sonuç bulunamadı

Öfke insanda var olan doğal bir duygu olmasına rağmen ifade tarzına göre insanı etkileme Ģekli değiĢmektedir. Öfke kaynağına ve kontrollü doğru bir Ģekilde ifade edildiği zaman insan için sağlıklı ve faydalı bir duygu haline gelmektedir.

Kültürel olarak çocukluktan bu yana öfkenin doğrudan ifadesinin engellenmesi, davranıĢları yetiĢkinlerden öğrenmesi, öfkelendiğimizde kendimizi çok fazla denetlememiz ve bu denetimi yitirme korkumuz, öfke duygumuzu ifade ettiğimizde karĢımızdakini yitirme korkumuz, kızgınlık duygusunu kendimize yakıĢtıramamamız ve üstünlük elde isteğimiz öfke duygusunun ifade edilmesini engelleyici diğer nedenler olarak belirtilmektedir(Terakye,1998; Akt: Sülün 2013).

Korku, üzüntü ve kaygı gibi birincil duyguların sonucunda ortaya çıkan öfke duygusu çoğu zaman bireylerin farkında olmadan yaĢadıkları bir duygudur. Biyolojik olarak öfke duygusunun eĢlik ettiği tepkiler genellikle, insan sinir sisteminin, içsel ve dıĢsal istekler, davranıĢlar ve baskılar karĢısında verdiği bir stres tepkisi olarak değerlendirilir. Bütün bu tepkiler, insanın, psikolojik ve biyolojik güvenliğini sağlamasına ve yaĢamını davam ettirmesine yardım ederler. Duygular, insan doğasında genetik olarak bulunurlar. Duyguların insan genetiğinde bulunmayan ve sonradan öğrenme yaĢantılarıyla kazanılan yönü ise bu duyguların nasıl yaĢanacağıdır. Diğer bir ifadeyle insan, duyguların nasıl yaĢayacağını (ifade edileceğini – ortaya koyacağını) sonradan öğrenir. Öğrenmenin etkisi en fazla öfkenin yaĢanması (ifade edilmesi) üzerinde kendisini göstermektedir (Gentry,2000; Akt: Özmen, 2004).

Öfkenin ifade ediliĢ biçiminin bireyin yaĢamında ayrı bir önemi bulunmaktadır; çünkü öfke ifade ediliĢ biçimlerine göre kimi zaman yararlı, kimi zaman ise zararlı olabilmektedir. Öfke bastırılarak yok sayıldığında ya da saldırganca ifade edildiğinde bireyin kendisine ve çevresine zararlı hale gelmektedir. Alan yazınında bastırılan öfkenin birçok fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklarla iliĢkili olduğu ileri sürülmektedir (Smith ve Furlong, 1994; DanıĢık, 2005).

Öfke ifade tarzlarına göre bireylerin kiĢilik özellikleri hakkında tespitte bulunan çalıĢmalar olmuĢtur. Özer (1994b) öfke, kaygı, depresyon eğilimlerinin biliĢsel alt yapıyla ilgili bir çalıĢmasında öfkelerini dıĢa vuran kiĢilerin, “aĢırı bireysel kontrol” ve “ben bilirimcilik” eğiliminde kiĢiler olduğunu, öfkelerini bastıran kiĢilerin ise “hatalara iliĢkin aĢırı duyarlı” olduklarını tespit etmiĢtir. Öfke kontrolünün gerisinde ise “kiĢiliği yüceltme veya değerli kılmak için sabırlı ve kontrollü davranmak gerektiği inancı” yattığı tespit edilmiĢtir(DanıĢık, 2005).

Öfkenin nasıl ifade edildiği çok önemlidir. Öfke, ifade edilme tarzına göre yorumlanmakta ve ifade ediliĢindeki sonuçları nedeniyle sorun yaĢanmaktadır (Batıgün 2004; Erkek ve ark. 2006; Akt: Avcı, 2009).

Efron (1994) öfkeyi ifade etme biçimlerinin, öfkeyi algılayıĢ biçimlerine göre değiĢtiğini belirtmektedir. Öfke, herkes tarafından yaĢanabilecek normal bir duygu olarak algılandığında; kiĢiye bir sorunu olduğunu, bu sorunu üzerinde biraz düĢünmesi ve sonra harekete geçmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. Her an öfkeli olan ve ökeyi kötü bir duygu olarak algılayan kiĢi ise, öfkeden kurtulamayacağını onunla baĢ edemeyeceğini düĢünebilir (Akt: Baltacı ve Demir, 2012).

Öfkenin açıkça ifade edilmemesi ve içe atılarak bastırılması, öfkeyi ve öfke kaynağı olan sorunu ortadan kaldırmaz. Öfkenin sürekli bastırılması çeĢitli bedensel ve duygusal sorunlara neden olabilir. Öfkeyi içe yöneltmek ve bastırmak bireyde alıĢkanlığa dönüĢtüğünde, kiĢilerarası iliĢkilerde de sorunlara zemin hazırlar ve böylece sorun devam eder. Üstelik sürekli biriken öfke kiĢiler arasında gücenmiĢliklere, beklenmedik bir anda kiĢinin denetimsiz ve aĢırı öfke tepkileri sergilemesine ve çok daha yıkıcı sonuçlara neden olabilir (Tavris, 1982; Özer, 1990; Zillman, 1994; Thomas, 1998; Akt: Öz ve Aysan, 2012).

Friedman (1993), öfkenin ifade edilme biçiminin ve denetiminin kültürel özelliklere ve beklentilere, öğrenilmiĢ davranıĢlara, ailenin davranıĢ biçimlerine, eğitim durumuna, yaĢa ve cinsiyete göre değiĢtiğini belirtmiĢtir. Bir çok toplumda kiĢiler kendilerinden üstün konumda ya da güçlü gördükleri otorite konumunda bulunan kimselere öfkelerini açıkça dile getiremezler. Bazı kiĢiler de öfkeyi ortaya koymanın getireceği olası çatıĢma durumlarından kaçınma, kimseyi karĢısına almak istememe ya da kırmak istememe gibi olası nedenlerle öfkelerini bastırırlar. Bu türde öfke içe atma durumlarında öfke yön değiĢtirir. Öfkenin baĢka bir nesneye ya da kiĢiye yönlendirilmesi de bağırma, vurma, tekme atma, kapı çarpma, duvarları yumruklama, eĢyaları fırlatma, kendi bedenine zarar verecek biçimde hareket etme davranıĢları görülür. Bunlar öfkenin zararlı yanları olan Ģiddet tepkilerini içerir (Stearns, 1972; Walters, 1983; Rosselini ve Worden, 1985; Akt: Öz,2008).

Öfke duygusunun yapıcı bir Ģekilde ifade ediliĢinin yolu ise etkili iletiĢim becerilerinden ve güvengen davranıĢtan geçmektedir. Güvengenlik baĢkalarını küçük görmeden, onların haklarını yadsımadan, bireylerin kendi haklarını koruyabilmeleri için geliĢtirilen bir çeĢit kiĢilerarası iliĢkiler biçimidir. Güvengen birey, kiĢilerarası

iliĢkilerde ne saldırganca davranır, ne çekingendir ne de içine kapanıktır; ancak iletiĢimde bulunurken etkilidir (Voltan-Acar,1980; Akt: Öz ve Aysan, 2012).

Farklı nedenler sonucu ortaya çıkan öfkenin ifade ediliĢ biçimleri de farklılık göstermektedir. Köknel (1999) öfkenin ifade ediliĢ biçimlerinin baĢında öfkenin sözlü olarak anlatımının geldiğini belirtmiĢtir. Örneğin birey karĢısındakini küçük düĢürücü, kırıcı, alay edici sözler kullanabilir. Öfkenin diğer bir ifade biçimi ise ağlamaktır ve genellikle saldırganlıkla birlikte görülür. Bu tür anlatım bebekler ve çocuklar için doğaldır. Çocukluk döneminde öfke; vurma, ısırma, nesne atma gibi doğrudan yollarla dıĢa vurulurken, yaĢ ilerleyip çocuk sosyalleĢtikçe bu anlatım biçimi bazen denetim altına alınmakta, bazen de yön değiĢtirerek ortaya çıkmaktadır ( Akt: DanıĢık, 2005).

Öfke ile ilgili ikinci mit kadınların öfkelerini daha az dıĢa vurduğu ve öfkelerini içe attıklarıdır. Bu mit “erkekler saldırganlık için cesaretlendirilirken, kadınlar saldırgan olmamaları yönünde cesaretlendirilir” veya “öfke kadınlarda sosyal olarak arzulanan bir nitelik değildir” gibi inançlardan kaynaklanmaktadır. Ancak araĢtırmalar göstermektedir ki kadınlar ve erkekler aynı yoğunlukta, sıklıkta ve aynı sebepler için öfkelenmektedir. Hatta kanıtlar, kız ergenlerin erkeklerden daha fazla öfke ifadesinde bulunduklarını, erkeklerin ise öfkelerini daha çok bastırdıklarını göstermektedir. Ancak bu mitin doğru yanı, yetiĢkin erkeklerin öfkelerini sözlü ve fiziksel saldırı yoluyla ifade etme olasılıklarının daha fazla olduğudur (Mayne ve Ambrose, 1999; Akt: Tuna, 2010).

Yılmaz (2007)‟a göre bireyler öfke duygusunu yaĢadıklarında Ģu davranıĢları gösterirler:

1. YaĢanan yoğun öfke duygusunun açıkça ifade edilmesi ve tüm Ģiddetiyle ortaya çıkmasına izin verilmesi.

2. Öfkenin küserek ifade edilmesi. Öfke yasayan kiĢinin tüm öfke duygularını bastırıp içine atması ve ortada hiç de öfke yaĢanmasına neden olabilecek bir Ģey yokmuĢ gibi davranması.

3. Bireyin yaĢadığı öfke duygularını kabul etmesi ve tüm enerjisini öfkeye yol açan nedenleri bulmaya çalıĢarak yapıcı çözüm yolları aramaya yöneltmesi.

4. Öfke duygularını azaltabilmeyi baĢararak nedenleri ortadan kaldırıp adil bir çözüme ulaĢabilmesi.

Bu seçeneklerden ilk ikisi kazan-kaybet mantığı içerir. Olumsuz, sağlıksız, yıkıcı eylemlere yol açarak iliĢkilerin kopmasına, Ģiddete ya da yeni öfkelerin doğmasına yol açar. Son iki seçenek ise, öfkenin kabul edilebilir bir duygu olduğunu bilerek akıllıca ifade edilebilmesini sağlar. Birey sorunlarını çözerken öğrenir ve geliĢir. Buradaki mantık ise kazan-kazan anlayıĢıdır (Yılmaz, 2007; Akt: Önem, 2010).

Öfkenin kaynakları ne olursa olsun bütün insanlar öfkelenir. Ancak öfkeyi ifade ediĢ biçimi ya da kimin en çok neye öfkelenebileceği kiĢilere göre farklılıklar gösterir. Kızgınlıklarını süzgeçten geçirmeden saldırgan bir Ģekilde ortaya koyan kiĢiler, genellikle düĢünmeden davrandıkları için, gösterdikleri tepkileri kontrol edemezler. Kontrolsüz davranıĢlarıyla da çevrelerindeki kiĢilerin dostluklarını kaybederler. Duygularını davranıĢlarını kontrol edebilecek bir duygusal olgunluğa eriĢmiĢ olan kiĢi, aynı öfke heyecanını, önce kendisini yatıĢtırarak, karĢısındaki kiĢiyi de kırmadan ortaya koyabilir. Öfkesini hiç ortaya koymayan, devamlı bastıran kiĢinin de psikomatik ya da depresif bazı sorunları ortaya çıkabilir (Kasatura, 2003; Akt: Türker, 2010).