• Sonuç bulunamadı

2.5. Sınıf Yönetiminin Boyutları

2.5.3. Öğretmen ve öğrenci ilişkileri

Sınıf yönetimi sadece kuralları, pekiştireçleri ya da yapısal süreçleri içermenin ötesinde sosyal ve psikoloji temelli karmaşık bir süreçtir. Bu açıdan ele alındığında öğretmen ve öğrencilerin duyguları, olumlu ve olumsuz algıları, motivasyonları ya da birbirleriyle olan etkileşimleri sınıf yönetimi bağlamında önemli bir yere sahiptir.

38

Öğretmenler ve öğrenciler arasındaki ilişkiler karşılıklı olarak birbirini etkiler niteliktir. Bu nedenle öğretmen ve öğrencilerin sahip olduğu psikolojik ve sosyal özellikler aralarındaki ilişkinin niteliğini etkilemektedir (Pianta, 2006). Öğretmen ve öğrenciler arasında ilişkiler düşünüldüğünde, öğretmenlerin çoğunlukla öğrenciler için yol gösterici, destekleyici ya da sorun çözücü bir rol üstlendiği görülse de öğretmenlerin güvene ve sevgiye dayalı bir aile ortamında yetişmesi ya da yaşadığı acı kayıplar ilişkideki rollerin değişmesine sebep olabilmektedir. Kişisel yaşamlarında kayıplar yaşayan öğretmenler, öğrencilerin ihtiyaçlarına göre hareket etme, ilişkilerinde duygusal ya da davranışsal sınırlar koyamama ve öğrencilerini kendileri için duygusal destek kaynağı olarak görebilmektedir (Zeller ve Pianta, 2004). Bu bağlamda bireysel deneyimler, ailevi yaşantılar ya da kişilik özellikleri her iki tarafın birbirini etkileyebildiği bir ilişki ağı yaratmaktadır.

Öğretmen, öğrenciler ve dış faktörlere göre şekillenebilen ilişkiler sınıf yönetiminin temel taşlarından biridir. Öğretmen ve öğrenciler arasındaki bu ilişkilerin akademik başarı ve sınıf içi davranış yönetimi üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğu yapılan çalışmalarda sıkça vurgulanan konulardandır (Hoy ve Weinstein, 2006; Marzano vd., 2008; Pianta ve Stuhlman, 2004; Vijayan vd., 2016). Öğretmenleriyle duygusal olarak yakın ve sıcak bir ilişki yaşayan öğrenciler okul ortamına ve iklimine ilişkin olumlu algılar geliştirmektedir (Murray ve Greenberg, 2000). Öğrenciler, duygusal destek, yakınlık ve ilgi ile şekillenen olumlu öğretmen öğrenci ilişkileri sayesinde sağlıklı bir gelişim gösterebilmektedirler. İşbirliğine dayalı öğretmen davranışları otoriter ya da yönlendirici öğretmen davranışlarına oranla daha yüksek düzeyde öğrenci motivasyonu sağlamaktadır (Wubbels, Brekelmans, den Brok ve van Tartwijk, 2006). Bu nedenle hem etkili bir sınıf yönetimi hem de öğrencilerin sağlıklı bir şekilde gelişimi için öğretmenlerin öğrencilerle olan ilişkilerini olumlu yönde inşa etmeleri önemlidir. Sınıf yönetimi üzerine yapılan araştırmaları inceledikleri meta- analiz çalışmasında Marzano vd. (2008), öğretmenlerin öğrencileriyle ilişkisi iyiyse, öğrencilerin kural ve prosedürleri ve bunların ihlal sonucu ortaya çıkan disiplin cezalarını daha kolay kabul ettiği; ancak iyi bir ilişki yoksa öğrencilerin direnç gösterme eğilimde olduğuna dikkat çekmektedir.

Sınıftaki davranış problemlerinin öğretmen ve öğrenciler arasındaki olumsuz ilişkilerden kaynaklandığını vurgulayan çalışmalara sıklıkla rastlanırken, Plax ve Kearney (1990), sorunların temelini öğretmenlerin öğrencilerle ilişkilerinde “biz” ve “onlar” gibi ayrıştırıcı bir tutum sergilemesine dayandırmaktadır. Benzer şekilde,

39

Gordon ve Brunch (1974) öğretmenlerin öğrencileri yargılayıcı "sen" mesajları yerine soruna neden olan davranışlara işaret eden "ben" mesajlarına odaklanması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu bağlamda sınıf yönetiminde etkili bir iletişim kurabilmenin kırıcı olmayan yapıcı bir dil kullanmayı gerektirdiği düşünülmektedir. Öğretmenler iyi birer dinleyici olmalı, öğrencilerin kaygılarını ve hissettiklerini anlamaya çalışmalı ve etkili bir iletişim için üç önemli beceriyi göz önünde bulundurmalıdır (Emmer vd., 2003; Evertson ve Emmer, 2013):

 Yapıcı özgüven: Endişelerini açıkça belirtme, hatalı davranışın düzeltilmesinde ısrar etme ve zorlanma veya aldatmaya direnme

 Empatik karşılık verme: Olumlu bir ilişkiyi sürdürmek ve detaylı görüşmeyi teşvik etmek gibi yollarla öğrencilerin bakış açılarını ve tepkilerini dinleme.  Problem çözme: Tatmin edici yollarla problemleri çözme, bir değişim planı

yapmak için öğrencilerle ve anne babalarla birlikte çalışma

Öğrencilerin öğretmenlerle işbirliği yapıp yapmamaya ilişkin kararları öğretmenlerine duydukları sevgiye bağlı olarak değişmektedir (Hoy ve Weinstein, 2006). Öğrencilerin işbirliği yapmaya gönüllü olduğu öğretmenlerinin olumlu ilişki kurmada başarılı oldukları dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, öğrencilerle iyi ilişkiler kuran öğretmenler ilgi gösteren, saygı, sevgi ve güvene dayalı ilişkiler kuran, sabırlı olan, iyi dinleyicidirler (Cothran, Kulinna ve Garrahy, 2003; Stronge, 2002;Vijayan vd., 2016). Sınıf yönetiminde etkili olduğu düşünülen öğretmenlerin ortak özelliklerinin başında öğrencilere ilgi gösterme ve onların bireysel ihtiyaçlarını karşılamak için farklı stratejiler kullanma gelmektedir (Hardgrove, 2008; Harris, 2005; Holt, 2008; Stronge vd., 2011). Marzano vd. (2008), öğretmenlerin öğrencilerle olumlu ilişkiler kurabilmeleri için öğrencilerle bireysel olarak ilgilenme ve adil davranmanın önemine vurgu yapmaktadır. Bu bağlamda öğretmenler, öğrencilerle bireysel olarak ilgilendiklerini gösteren bazı davranışlar şu şekildedir:

 Öğrencilerin ilgileri konusunda onlarla, dersten önce, sonra ya da ders sırasında resmi olmayan bir dille konuşmak.

 Öğrencilere okul dışında, örneğin, ders dışı faaliyetler sırasında ya da dükkânda gördüğünde selam vermek.

 Öğrencilerin hayatını ilgilendiren spor, tiyatro ya da diğer ders dışı faaliyetler gibi önemli olayların farkında olup onlarla ilgili yorum yapmak.

 Öğrencilere okul içi veya dışındaki önemli başarılarıyla ilgili iltifat etmek.  Öğrencileri sınıfın dışında karşılayıp adını kullanarak tek tek selam vermek.

40

Olumlu ilişkiler kurmanın temeli karşılıklı güven ve değer vermeye dayanmaktadır. Öğretmenlerine güven duyan öğrenciler her türlü sorununu ya da sevincini paylaşır hale gelmektedir. Öğrencilerle öğretmenler arasında kurulan güvene dayalı ilişkilerde bireysel ve gelişimsel gereksinimlerden olan ilgi gösterme ve önemseme tüm öğrencilerin, özellikle de ailesinden yeteri kadar ilgi görmeyen ve dışlanan öğrencilerin arzuladığı durumlardan biridir (Hoy ve Weinstein, 2006). Öğrenciler öğretmenleriyle bir bağ kurmadan önce onlardan kendileriyle ilgilenmesini beklemekte ve ailevi yaşantılarına, sorunlarına, ilgi ve ihtiyaçlarına önem veren öğretmenler istemektedir (Cothran ve Ennis, 2000). Öğrenciler bir öğretmenin kendileri ile ilgilenmekte olduğunu hissettiklerinde, öğretmeni bir düşman değil müttefik olarak görürler. Tıpkı saygı duyulan ve işyerinde desteklenen yetişkinlerin daha üretken olması gibi, çocuklar da ilgi gördüklerini ve saygı duyulduklarını düşündükleri okul ortamlarında en iyi şekilde yanıt verirler (Elias ve Schwab, 2006). Buna karşın okula aidiyet duygusu hissetmeyen öğrencilerin suç işleme ve sorunlu davranışlar sergileme olasılığının daha yüksek olduğu görülmektedir (Emmer ve Gerwels, 2006). Ancak bu istek tek taraflı değildir. Öğrenciler öğretmenlerden ilgi beklerken, öğretmenler öğrencilerden otorite ve işbirliğine saygı göstermelerini istemektedir. Bu bağlamda öğrenciler güvensizlikle karşı karşıya kaldığında gardını alıp kendilerini çekerken, öğretmenler daha kontrollü ve cezalandırıcı olarak kendilerini güvende hissetmektedir (Hoy ve Weinstein, 2006). Öğretmenler ve öğrenciler arasında ortaya çıkan bu durum sağlıklı bir ilişki yürütmede arzu edilen bir şey değildir. Cezalandırıcı tutum sergileyen öğretmenler öğrenciler tarafından düşmanca algılanmakta ve bu sebeple öğrenciler öğretmenleri ile işbirliği yapmak yerine onlara direnç gösterir hale gelmektedir.

Sınıfta düzenin korunması ile akademik, sosyal ve duygusal öğrenmenin teşvik edilmesi arzu edilen bir durum olmasına rağmen öğretmenlerin zorlandığı ikilemlerin başında gelmektedir. Öğretmenler sınıfta hakimiyeti kaybetme korkusuyla sosyal duygusal öğrenmeyi geliştirecek ilişkilere odaklanmak yerine düzeni sağlamaya yönelik sert tavırlar sergileme yolunu tercih edebilmektedir (Weinstein ve Mignano, 2003). Öğretmenler “Noel’den önce gülümseme” yargısında olduğu gibi ilk derslerde sert girme, asla gülmeme gibi yanılgılara düşmektedirler. Ancak öğrencilerin gözünde iyi öğretmenler, öğrencileri ile olumlu ilişkiler geliştiren, ilgi gösteren, sert, cezalandırıcı olmadan veya haksızlık yapmadan otoritesini kullanan ve "öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek" için yaratıcı öğretim uygulamalarından yararlanan kişilerdir (Hoy ve Weinstein, 2006).

41

Öğrencilerle kurulan ilişkileri olumsuz yönde etkileyen davranış problemlerinden bir diğeri ayrım yapma ya da önyargılı davranmadır. Öğretmenler bazen başarılı öğrencilere daha fazla sorumluluk verme, kurallara uyma konusunda daha az ısrar etme gibi diğer öğrencilerden farklı davranma eğiliminde olabilmektedir (Flowerday ve Schraw, 2000). Ancak öğretmenlerin bu şekilde favori öğrencileri olması öğrencilerle kurduğu ilişkileri olumsuz yönde etkileyen sınıf içi öğrencilerin gözünden istenmeyen öğretmen davranışları arasında yer almaktadır. Bu bağlamda öğretmenlerin öğrencilere karşı adaletli olması ilişkilerin sağlam bir temel üzerine inşa edilmesinde önemlidir.

Olumlu ilişkiler kurma aradaki mesafeleri tamamen ortadan kaldırma ya da öğrencilerin her istediğini yapma anlamına gelmemektedir. Bu durumun farkında olan öğretmenler öğrencilerle kurduğu ilişkilerde makul sınırlar koymaktadır. Sağlıklı bir ilişki yürütebilmede öğretmen ve öğrenciler arasında belirli sınırların olması gerektiği görülmektedir. Bu bağlamda düzenli bir sınıf ortamı sunamayan öğretmenlere karşı daha az saygı duyma eğiliminde olan öğrenciler, sınıfta otoritesini adil ve saygılı şekilde kullanan öğretmenlerine daha fazla saygı duymaktadır (Hoy ve Weinstein, 2006). Bu nedenle başarılı sınıf yöneticileri, öğrencileri için sadece öğretmenleri olmaktan çıkıp sorumluluğu paylaşan, dışsal kontrolleri en aza indirerek hayatlarına ve ilgi alanlarına önem veren bireylerdir (Weinstein ve Mignano, 2003).

Öğrencilerle olumlu ilişkiler geliştirmede onları birer birey olarak görme ve sadece akademik başarıya odaklanmama öğretmenlere sıkça tavsiye edilen bir durumdur. Öğretmenler üzerine gerçekleştirdiği çalışmada Deaton (2003), sınıf yönetiminde öğrencilerle olumlu ilişkiler geliştiren öğretmenlerin, öğrencilerini yakından tanıdığı ve sahip olduğu bu bilgileri ilişkileri geliştirmede etkili bir yol olarak kullandığı sonucuna ulaşmıştır. Bu öğretmenler, öğrencilerini tanımaya önem vermekle birlikte, öğrencilerine kendilerini güvende ve rahat hissedebilecekleri bir öğrenme ortamı sunmaya çalışmaktadır. Güvene dayalı öğretmen öğrenci ilişkileri akademik başarı ve davranış yönetimi üzerinde büyük bir etkiye sahip olmakla birlikte öğrencilerin yalnızca okul yaşamalarının değil, geleceklerinin önemli bir parçası olmaktadır (Vijayan vd., 2016). Geleneksel ve alternatif sertifika programlarının öğretmenlerin disipliner müdahalelerine etkisini inceleyen çalışmasında Uriegas (2012), öğretmenlerin öğrencilerin eğitimini ve hayatını etkileyen formal ve informal birçok farklı rol oynadığına vurgu yapmaktadır. Öğretmenler formal olarak, öğretim uzmanı, kaynak sağlayıcı, değişimin başlatıcısı; informal olarak ise ebeveyn, aracı/birleştirici ve

42

rol model görevini üstlenmektedir. Öğretmen ve öğrenciler arasında kişisel ilişkiler kurmaya yardımcı olan rollerin öğretmenlerin oynadığı informal roller olduğu dikkat çekmektedir.

Öğrencilerle olumlu ilişkiler öğretmenin sınıf yönetiminin alet kutusundan ayrılmaz bir beceridir (Del Guercio, 2011). Öğrencilerle yakın ilişkiler kurmada öğretmenlerin oynadığı informal rollerin hayatlarına dokunan akademik başarının ötesinde araştırmalarda sıkça vurgulanmaktadır (Johnson ve McElroy, 2010; Uriegas, 2012). Saygı, sevgi ve güvene dayalı bu ilişkiler sınıf içinde saygılı ve destekleyici bir öğrenme ortamının geliştirilmesi (Westbrook-Spaniel, 2008), olumsuz davranışların azalması (Marzano vd., 2008) gibi olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Aynı zamanda, öğrencilerle kurulan bu ilişkiler etkili bir sınıf yönetici olmada önemli adımlardan biridir. Öğrencilerle yaptığı görüşmelerde Cothran vd. (2003) etkili sınıf yöneticilerinin kendileri ile yakın ilişkiler kurduğuna, ilgi ve saygı gösterdiğine, akademik sınıf iklimi dışında kendileri ile konuşmak için zaman ayırdığına vurgu yapmaktadır. Bu çalışmadaki önemli bulgulardan bir diğeri öğretmenlerin öğrencilerden saygı görebilmek için önce kendilerinin öğrencilere saygı göstermeleri gerektiğidir. Değişen toplum yapısı, ebeveynlerin her ikisinin çalışıyor olması öğrencilerin anne babasından daha çok öğretmenleri ile zaman geçirmesine hem akademik hem de sosyal hayatında yaşadıklarını öğretmenleri ile paylaşmasına sebep olmaktadır. Öğrencilerle bu kadar yakınken ilişki kuramama ya da uzak kalma etkili bir sınıf yönetimini imkansız hale getirmektedir. Bu bağlamda, öğretmeler teknik bilgilerini kişiler arası becerilerle birleştirdikleri takdir de öğrenci ve öğretmen başarısını en üst düzeye çıkarabilecek etkili yöneticiler haline gelebileceklerdir (Cothran vd., 2003).