• Sonuç bulunamadı

Öğrenme, insan davranışlarının değişimi ile ilgili en karmaşık oluşumlardan biridir. Bir hayvanın avlanma becerisini nasıl öğrendiğinden tutun da sporda bir jimnastik becerisinin nasıl kazanıldığına kadar çeşitli düzey ve alanlarda kendini göstermektedir (Kasap,1990).

Yürüme, koşma, sıçrama ve fırlatma gibi temel beceriler çok küçük yaşlardan itibaren gelişmeye başlarlar. Yeni hareketlerin öğrenilmesi ve beceri öğrenimi ise yaşam boyu süren ve sonu olmayan bir süreç olarak kabul edilir.

Hareketler, basit formlarıyla öğrenilir ve kavranırlar. Tekrar edilerek ve pekiştirilerek öğrenmedeki aktarmalarla spor dalına özgü bir şekilde gelişirler.

Spor bilimlerinde ve özellikle tıp, nöroloji ve psikolojide motorik ve eylem sözcükleri daha çok kullanılmaktadır. Son yıllarda hareket ve motorik kavramları, harekette, dıştan görünen bölümün söz konusu olması, motorikte ise içsel nöro-kibernetik süreçlerin söz konusu olması nedeniyle farklı anlamlarda kullanılmaktadır.

Hareketlerin içsel ve dışsal görünümü, antrenörlerin yanı sıra, biyomekanikçileri, spor psikologlarını da ilgilendirdiğinden, bu görünüme, fiziksel süreçlerin yanı sıra bilişsel ve duygusal süreçler de etki etmektedir (Sayın, 2011).

Etkili bir öğrenme için öğrenmenin nasıl olduğunu bilmek gerekir. Öğrenme ve performans benzer değillerdir. Öğrenme, içsel (zihinsel) bir süreçtir ve doğrudan gözlemlenemez. Gözlemlenen bireyin performansıdır. (edim, icra).

Motivasyon, tam ve yarım öğrenme, transfer, uygulama ve bilgilerin sonucu öğrenmeye ve öğrenilenlerin hatırlanmasına etki eder. Motor performans, fiziksel karakterlerle, motor kabiliyetiyle, kavrama ve algılama yeteneği ve heyecansal durum ile yakından ilişkidedir.

Motor beceri ve performans, fiziksel hareketlerle ilişki halindedir. Motor ve kavrama kabiliyetleri, öğrenmenin heyecansal durumlarına bağlı olarak yine bu ilişkinin içindedir. Erken motor öğrenme, öğrencinin elde edeceği beceri için gerekli olan sinir-kas olgunlaşmasının başarısına bağlıdır (Mengütay, 1999).

10

Sporda başarıya ulaşmak için psikomotor öğrenme de denen motor öğrenme (motor learning) ve alıştırma süreçlerinin olması gerekir. Teknik antrenmanın ön koşulu,kuşkusuz hareket öğrenimidir (Sayın, 2011).

Psiko-motor beceriler, yetişkinler için sıradan ve kolay hareketler olmasına rağmen çocukların bu becerileri kazanmaları için zamana gereksinimleri vardır. Bu nedenle çocuklar psiko-motor becerileri kazanırken yetişkinler tarafından desteklenmesi gerekir. Bu desteklenmenin sağlıklı olabilmesi içinde psiko-motor gelişim özelliklerinin bilinmesi ve bu doğrultuda alıştırmaların planlanması önemlidir.

Psiko-motor gelişim baştan ayağa, içten dışa ve büyük kaslardan küçük kaslara doğrudur. Psiko-motor gelişim büyük kas ve küçük kas gelişimi olmak üzere iki alanda ele alınır. Büyük kas psiko-motor gelişimi ‘‘ kaba psiko-motor becerileri ’’ olarak ifade edilir. Bir bütün olarak vücudun genel hareketlerini ve denge dinamiğini kapsar. Emekleme, ayakta durma, yürüme, koşma, salınım, dönme, yuvarlanma, zıplama, denge gibi hareketler üzerindeki kontrolü anlatmak için kullanılmaktadır. Küçük kas psiko-motor gelişimi ise ‘‘ ince psiko-motor beceriler ’’ olarak ifade edilir. Eli ve ayağın kullanılması ile ilgili becerileri kapsar. Tutma, kavrama, yazma, yırtma, çizme, yapıştırma kesme gibi becerilerdir. Çocuk için yaptığı her psiko-motor beceri, hareket ve sözsüz iletişim anlamındadır.

Her bir psiko-motor gelişim dönemi, bir diğerinin üzerine kurulur. Temelinde refleksif hareketler dönemi vardır. Bu temelin üstünde ilkel hareketler ve temel hareketler vardır. Enüstündeki de spor hareketleridir (MEB, 2013).

Sporla İlgili Hareketler Dönemi:

Bu dönem, genelde yedi ile on iki yaş arasını kapsar. İlkokul çocukları, yeni beceriler kazanmaktan çok daha önce kazandıkları temel becerileri daha akıcı ve doğru olarak ortaya koyarlar. Burada “spor” terimi geniş anlamıyla kullanılmıştır. Yani yalnız yarışma değil aynı zamanda eğlence ve spor etkinlikleri açısından gönüllü katıldıkları faaliyetler, oyun, dans gibi aktiviteleri de kapsayan bir araç olarak benimsenmiştir. Bu döneminde, lokopsiko-motor, manipülatif ve dengelemeye ilişkin hareketler birleştirilerek ip atlama, üç adım gibi oyunlarda ya da futbol, basketbol gibi sporlarda kullanılır. Sporla ilişkili hareketler dönemi, spor becerilerine geçiş evresi, spor becerilerini uygulama evresi ve spor aktivitelerine

11

yaşam boyu katılım evresi olmak üzere üç evre halinde incelenmektedir (MEB, 2013).

Spor becerilerine geçiş evresi: Çocuklar yedi ve sekiz yaşlarında geliştirdikleri becerilerini, birleştirerek daha karmaşık ve özel formlara dönüştürmeye başlarlar. Bu becerileri günlük yaşamda, çeşitli oyunlarda, rekreasyonel ve spora özgü ortamlarda uygularlar. Bu evrede çocuklar, kendilerini fizyolojik, anatomik ve çevresel faktörler tarafından sınırlanmış hissetmezler. Beceri düzeylerini, kilo, boy, kuvvet, esneklik, dayanıklılık gibi fiziksel özelliklerini dikkate almaksızın tüm spor branşları ile ilgilenirler. Bu nedenle çocukların spor branşlarına ilgisi kısa süreli olabilir.

Spor becerilerini uygulama evresi: Çocuğun beceri gelişiminde on birden on üç yaşa kadar ilginç değişimler yer alır. Çocuk, bu dönemde fiziksel kapasitesinin ve sınırlılıklarının farkına varmaya başlar. Artan zihinsel yetenekler ve deneyimlerle, çeşitli etmenleri de dikkate alarak belli bir branşa odaklaşmaya başlar. Beceri derecesini yükseltmek için tek çözüm, uygun sayı ve nitelikte alıştırma yapmaktır(MEB, 2013).

Spor aktivitelerine yaşam boyu katılım evresi: Yaşam boyu devam eden, on dört yaşında başlayan bu evrenin en önemli özelliği bireyin kazanmış olduğu hareket becerilerini yaşam boyu kullanmasıdır. Bir önceki evrede beliren ilgiler, yetenekler ve seçimler bu evrede daha da sınırlandırılır. Etkinliğe katılım düzeyi, bireyin yeteneklerine, olanaklarına, fiziksel özelliklerine,motivasyonuna ve geçmiş deneyimlerine bağlı olarak değişir. Birey artık yeteneklerinin üst sınırına yaklaşmıştır. Zaman, para, tesis, malzeme gibi etmenler spora katılımı etkiler. Kısaca bu dönemdeki gelişim hızı, psiko-motor olgunluğa ve duygusal etkinliklere bağlıdır. Çocuk yedi yaşından on yaşına kadar olgunlaşmış olan temel becerilerini birleştirerek sporla ilgili becerilerini de kullanmaya başlar. Kuvvet, dayanıklılık, hız, denge gibi özelliklerin gelişmesiyle performans artar. Değişik hızlarda ip atlama, taş sektirme ve top fırlatma gibi hareketler, bu evrimin tipik geçiş hareketleridir. Hareketler giderek daha karmaşık ve spor türüne özgü seçilmeye başlanır. On bir yaşından sonra beceri gelişmesinde bireysel farklılıklar ve bir branşa (statüye bağlı olarak) yönelme şeklinde ortaya çıkar. Kapsamlı alıştırma ile yeni birçok hareket öğrenilmiş ve pekiştirilmiş olur. Çocuklar, hareket becerilerini öğrenmeye ve yarışmaya çok isteklidir. Daha sonraki yaşlarda ise spor dalına özgü hareketler ve

12

becerilerle yaşlara göre spor dalları söz konusu olur. Cinsiyet farklılığının psiko-motor beceri ve performans üzerindeki etkisinin arttığı bu yıllarda erkekler, sürat, sıçrama, fırlatma ve denge ile ilgili hareketlerde, kızlar ise esneklik ve küçük kas gruplarının koordinasyonunu gerektiren hareketlerde daha iyidir. Yapılan araştırmalar, kızların on dört yaş dolaylarında, performanslarının doruk noktasına ulaştıklarını, erkeklerin ise ergenlik döneminde de performanslarını arttırmaya devam ettiklerini göstermektedir(MEB, 2013).

Psiko-motor gelişiminde bireysel farklılıklar, bireye ebeveynlerden geçen genlerin, yani kalıtımın ve yaşadığı ortamın (çevresel faktörlerin) etkisi altındadır. Ebeveynlerden kalıtsal olarak geçen özellikler, her çocuğun büyüme ve gelişme oranını, boy uzunluğunu, kemik ve cinsiyet yönünden gelişimini tayin eder. Buradaki bireysel ayrılık, çocuğun kalıtım yolu ile aldığı büyüme özelliklerine, becerileri öğrenmeye az ya da çok yetenekli olmasına dayanır. Çocuğun doğup büyüdüğü çevre de psiko-motor gelişimde etkilidir. Aile yapısı, sosyo-ekonomik ve kültürel düzeyin psiko-motor gelişimde etkili olduğu yapılan araştırmalarda da belirtilmiştir. Ailenin çocuğu motive edici olması, korkularını anlaması ve ona göre tavır takınması pek çok psiko-motor becerinin öğrenilmesinde etkilidir. Aynı zamanda sosyo-ekonomik düzeyde sağlıklı beslenmenin önemi düşünülürse psiko-motor gelişime ilişkin sağlıklı beceriler kazanmada ilişkili olduğu gözlenebilir. Sağlıksız koşullar, psiko-motor gelişimi engeller. Apartmanlarda hareket kısıtlılığı yaşayan çocukların, açık havada daha çok oyun oynayan, sportif tesislerden yararlanan çocuklara nazaran psiko-motor becerilerinin daha az gelişmiş olduğu görülür. Genelde, altı aydan bir yıla kadar kazanılan psiko-motor yetenek sayısında bireysel farklılıklar görülmektedir. Bu bireysel farklılıklar, bazı çocukların yeni psiko-motor becerileri öğrenmeye neden hazır olup olmadıklarını açıklayabilir(MEB, 2013).

Psiko-motor gelişim; düzenli ve sağlıklı beslenme, yaşam şartları, giyim gibi temel ihtiyaçlarla sıkı sıkıya ilişkilidir. Sosyo-ekonomik düzeyleri düşük ailelerde, yetersiz ve dengesiz beslenme sonucunda çocuklar hastalanmaktadır. Yaşadıkları çevre şartlarının olumsuzluğu, beslenme ve giyim problemleri psiko-motor gelişimi olumsuz olarak etkiler. Bilişsel gelişim süreçlerinden olan algısal yetenekler ve beceriler, çocukların hareket becerileri kazanmasında önemli bir etken olarak rol oynar. Algısal psiko-motor yetenekler ve öğrenmeye hazır olma, olgunlaşmış beceri

13

kavramlarının kazanılmasına ve geliştirilmesine yardımcı olur. Ayrıca psiko-motor gelişim, çocukların beş duyusunun (görme, işitme, dokunma, tat alma, koklama) olgunlaşması ile dışarıdan gelen çeşitli uyarıcılara karşı algılayarak tepki vermesine neden olur. Psiko-motor gelişim; çocukların çevre ile iletişim kurmasında, yaşamlarını devam ettirmede önemli yer tutar. Çocuklar, psiko-motor becerilerini oyun içerisinde keşfederler. Çocuk, oyun sayesinde diğer bireylerle sosyal iletişime girerek toplum içerisinde sosyalleşir. Yaratıcılıkları gelişir. Böylece çocuğun kendine olan öz güveni artar, kendini yeterli hisseder ve olumlu benlik kavramı kazanır. Ayrıca çocukların psikolojik ihtiyaçları karşılanıp ruhsal durumları geliştikçe, yeni psiko-motor becerilerin de kazanılması daha yüksek seviyelerde olur.

Fiziksel gelişim, psiko-motor gelişim ile paralel gitmektedir ve birbirinden ayrı düşünülemez. Bir çocuğun çevresini tanıması ve çevresini yönetme becerisine kavuşma sürecinde ‘psiko-motor gelişimi’ son derece önemlidir. Bu süreçte, çocuğun bağımsızlığını tanımasında ve yönetmesindeki rolü de göz ardı edilmemelidir. Bunun yanı sıra çevresine uyum sağlaması ve sosyal faaliyetlerde varlık göstermesi için de ‘psiko-motor’ gelişim iyi anlaşılmalıdır. Psiko-motor gelişimin sağlıklı olması, fiziksel gelişimin yanı sıra zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimlere de önemli katkı sağlar.

Erken çocukluk dönemi çocuklarının en belirgin özelliklerinden birisi de hareketli olmalarıdır. Hareket, çocuğun gelişimini etkileyen önemli bir unsurdur. Çocukların hareket gereksinmelerini karşılayacak en uygun etkinlikler ise hareketli oyun etkinlikleri, beden eğitimi programlarıdır.

Psiko-motor becerilerin yeterli düzeyde gelişmemesi çocukların kendilerini fiziksel aktivitelerde yetersiz algılamalarına neden olabilmekte, yeterli sağlık ve uygunluğa ulaşmalarını engelleyebilmekte ve yetişkinlik yıllarında da daha sağlıksız ve sedanter (hareketsiz yaşam) bir yaşam tarzı sürdürmelerine neden olabilmektedir. Bu nedenle beden eğitimi ve spor aktiviteleri, çocukların hareket gereksinimlerini karşılamak ve tüm gelişim alanlarını desteklemek açısından önemlidir (MEB, 2013).

Beden eğitimi öğretmeni, çocukların gelişimine çeşitli şekillerde katkıda bulunur. Motor becerilerin öğrenilmesinde başlıca 3 devre vardır. Bu devrelerden birincisinde çocuklar becerilerini başarılı bir şekilde ortaya koymak için, vücut kısımlarını nasıl kullanacaklarını, alan kontrölü, hareket özelliklerini ve görev

14

anlayışını kavramaya başlar. Bu süreç; öğretmenin, çocukların vücut hareketlerini keşfetmek için becerilerini öğretirken açıklama yaptığı, gösterme ve teşebbüs ettiği zamandır. İkinci devresinde, çocuklara gerekli olan hatalarının düzeltildiği, örneklerin yapıldığı uygulama devresidir ki burada feed back kesinlikle hareketlerin düzeltilmesinde önemli rol oynar. Feed back’te hareket önce beyinde algılanıyor. Kafada tasarlıyor ve algılama yapıldığında, kavrama ortadan çıkıp cevabı otomatik olarak veriyor (Hareket otomatikleşiyor)(Mengütay, 1999).

Feed back, öğrenmede çok önemlidir. Öğrenciler uygulamanın bir sonucu olarak bazı feed back olaylarını almalarına rağmen bu bilgi, öğrencilerin uygulamanın derinliğini analiz etmede yardımı kilitleyebilir.

Öğretmen değişik bilgilerle çoğaltılan feed backleri, çocukların hatalarını düzeltmede ve performansın kaliteli bir şekilde geliştirilmesini sağlamada kullanır. Olumlu takviyeler, davranışın yeniden akıcılığı ihtimalini arttırır. Yeniden kuvvetlendirmeler kişide kendi kendine güveni, kendi kendine değerlendirme duygusunu oluşturur. Bu faktörlerin ilgisi ile öğretmen, çocuklara etkili bir yardımda bulunabilir. Üçüncü devresinde ise, becerilerin artık alışkanlık halini aldığı, performansın otomatik olarak yapıldığı uzmanlık öğrenimi ile ilgili devredir ve şimdi çocuklar çeşitli şartlar altında, farklı durumlardaki becerilerin kullanılmasına konsantre olabilirler.

Olgunlaşma ve uygulamalar çocuğun motor gelişmesinde çok önemli bir rol oynar. Erken motor gelişim, çocuğun nöro-muscular (sinir-kas) sisteminin olgunlaşmasına bağlıdır. Motor beceriler, çocuğun yapısıyla birlikte gelişir. Kızlar, erkeklerden daha çabuk bir hız gösterir. Fakat bu motor becerilerde kızlar, erkek çocuklardan daha hızlı geliştiği anlamını vermez.

Kültürel etkiler, motor gelişiminde erken yaşlarda oldukça önemli bir faktördür. Heyecansal durumlarda öğrenimde kolaylaştırıcı veya inhibe edici (azaltıcı)rol oynar. Tabi ki motor becerilerin gelişiminde beden eğitimi öğretmeninin rolü çok fazladır(Mengütay, 1999).

Öğretmenin başarılı olabilmesi için, öğrencilerinin tek tek hangi çeşitlemelere cevap vereceğini keşfetmesi gerekmektedir. Öğrenciler, uyguladıkları işin amacı ile ilgilenmelidirler. Belli bir beceriyi veya motor faaliyeti öğrenmedeki ilgiyi birkaç faktör etkiler. Kişi, boş zamanı değerlendirmedeki amaçları için becerilerini

15

geliştirmek isteyebilir. Kişi, fiziğini geliştirmek veya sağlığını iyileştirmek, bu sağlığı belli bir seviyede tutmak için boş zamanları değerlendirmek isteyebilir. Bütün bu faktörler ve diğerleri, öğrenmedeki ilgiyi etkileyebilir. Öğrencinin istek seviyesi de kişiye göre değişir. Öğrenciler bir veya birkaç faaliyetin dışında, enerjilerinin çoğunu tek bir faaliyete yönlendirirken en yüksek başarı çizgisini zorlarlar. Genellikle daha yüksek başarıya niyetlenme, daha yüksek performans verir(Mengütay, 1999).

Başarısızlığın devam etmesi, arzu edilen amaçta seviye düşmesi yaparken; başarı istek seviyesinde bir yükselmeye sebep olur. Öğretmen, güzel duygularla özdeşleştirirse motivasyon yükselir. Buna, tonda hissettirme (teşvik etme)denir. Tersine olumsuz duygular da motivasyonu azaltır.

Öğrenme transferi, bir durumdan diğer duruma geçişte, neyin öğrenildiğini uygulama yeteneğidir. Bu, daha önce öğrenilenlerin, yeni öğrenme süresi içinde öğrenmeye katkısıdır. Transfer, otomatik olarak olmaz. Öğretmen, öğrencilere eski veya yeni öğrenmedeki yakınlıkları göstererek yardımda bulunmalıdır.

Beceriler, esas olarak algılama yardımcıları ile öğrenilir. Duyu kanalları ile kuvvetlendirilen öğrenme daha manalıdır daha ilginçtir ve daha hızlı elde edilir.

Görsel yardımcılar; daha hoşa gidici öğrenme durumu sunar. Öğrenilecek malzemeyi açıklığa kavuşturur, öğrenciyi motive etme ve tekrar gözlenebilme fırsatı sağlar ve zor hareket modelleri vurgular.

İşitmeye ait yardımcılar; başlıca işitmeye yardımcı, öğretmenin sesidir. Yeni aktivitenin sunuşu genellikle anlatılmamıştır. Bu anlatım bazı enteresan bilgiler içermeli, hareketin amacını içermeli ve öğrenilecek becerinin faydalarını içermelidir. Giriş, ilgi uyandırmak ve öğrenilecek yeni aktivite anlamlarını sağlamak amacıyla kısa ve kesin olmalıdır.

Kas faaliyetiyle ilgili yardımcılar; kinestetik hareket, öğrenmenin ilk safhalarında becerinin çoğu görsel ve duyusal yolla olur. Öğrenme, öğrenci tecrübe kazandıkça yavaş yavaş kinestetik duyusuna dayanır. Kısa zamanda, golfte iyi bir atışın, topun ne kadar uzağa gittiğiyle değil, fırlatmadaki koordinasyonu hissederek tanır. İyi bir atış olduğu ona söylemek gerekmez. İyi veya kötü olduğunu hisseder, fakat muhtemelen nedenini bilmez(Mengütay, 1999).

16

Öğrenen için gelişme sürerken, kendisine yararlı olacak fiil ve görsel uyarıları almaya devam eder. Öğretmen bazen öğrenenlere vücutlarını daha iyi kullanabilmek için yeni bilgiler verecektir. Bu yeni hareket öğrenenin hoşuna giderse tekrar tekrar isteyecektir. Ayrıca hareketi yapan kişi en son eriştiği performansın bir öncekinden daha fazla olacağını fark edecektir(Mengütay, 1999).

Motor gelişim, çocukların total büyüme ve gelişiminde bütünleyici bir parça olarak görev gördüğü için bu motor gelişim, çocuk eğitiminde uygun bir perspektif içine konulmalıdır.

Küçük çocukların yönlendirilmiş oyun deneyimleri, bu çocukların kendilerini ve çevrelerini öğrenmelerinde ana vasıta görevi görebilir. Çocuk için oyun, kendisi ve dünyası hakkında bilgi edinirken arama ve araştırma vasıtasıdır. Oyun deneyimleri sayesinde çocuklar kendi dünyalarıyla ilgilenmeyi, zorluklarla mücadele etmeyi, temel hareketlere hakimiyeti sağlamayı ve kendilerine güveni geliştirmeyi öğrenirler. Bu yıllar çocukların istekli olarak hareket etmeyi öğrenme ve öğrenmek için hareket etme işlemlerinde yer aldığı bir zaman periyodudur. Bu iki işlemi birbirinden ayırmak mümkün olmamasına rağmen bu iki terimin ima ettiği farklılıkları anlamak önemlidir.

Hareket etmeyi öğrenmek, çocukların temel hareket yeteneklerinin devamlı gelişimini içerir. Okul öncesi çocuklar bebeklik periyodunu geride bırakmışlar ve karyolalarının sınırlarını aşmışlardır. Artık çevrelerinde hareket edebilmekte (lokomosyon),nesnelere kuvvet uygulayabilmekte (manipülasyon),yer çekimi kuvvetine cevap olarak dengelerini sağlayabilmektedir(stabilite).

Etkili hareket modellerinin gelişimi, çocuklara serbest bir şekilde hareket etme ve vücutlarını kontrol etme imkanı tanır. Hareket etmeyi öğrenmeye çalışan çocuklar sürekli olarak araştırma, inceleme, keşfetme, uygulama yapma ve karar verme aktiviteleri içerisindedir. Ayrıca çocuklar vücutları ve hareket etmedeki potansiyelleri hakkında daha fazla bilgi kazanmak için birçok günlük deneyimlerini sürekli olarak sınıflandırmak işlemi içinde bulunmaktadırlar(Mengütay, 1999).

Çocuklar, hareket etmeyi öğrenirken aynı zamanda öğrenmek için hareket etme işlemi içinde yer alırlar. Öğrenmek için hareket eden çocuklar kendileri ve dünyaları hakkında daha fazla bilgi sağlamak için vücutlarını kullanırlar. Olayları pişkin bir

17

seviyede koruma konusundaki yetersizlikleri çocukların, eğitiminin formal yoluyla öğrenmelerini zorlaştırır(Mengütay, 1999).

Sonuç olarak hareket; çocukların yön, boşluk, zaman ve akran ilişkileri ile ilgili temel kognitif ve afektif kavramları kavradıkları ana vasıtalardan biri haline gelir. Hareket sayesinde çocuklar, davranışları hakkında bilgi sermayelerini arttırabilirler. Dengeli motor gelişim, çocukların öğretmenini yakından ilgilendirmelidir. Hareketin, hareket etmeyi öğrenmeye ve hareket yoluyla öğrenmeye olan katkıları tüm öğretmenler tarafından dikkatlice incelenmelidir.

Çocukların motorik özellikleri çeşitli testlerle ölçülerek değerlendirilir. Ancak burada bilinmesi gereken husus bu testlerdeki veriler ne kadar iyi çıkarsa çıksın bu hiçbir zaman çocukların çok başarılı bir sporcu olacağı anlamına gelmez. Bu durum, o spor dalını yapabilmeleri için gerekli olan özelliklere sahip olduklarını gösterir. Örneğin, jimnastikçi seçiminde 25 defa şınav yapan ve asılışta uzun süre L duruşu yapabilen çocuk, çok iyi cimnastikçi olacağı anlamına gelmez. Ancak, jimnastik sporunu yapabilmesi için gerekli olan kuvvet özelliğine sahip olduğu görülür.

Spora başlamadan önce çocuğun gizli veya belirgin kalp ya da akciğerleri ile ilgili bir hastalığının olup olmadığının bilinmesi gerekir. Ayrıca bu organlarının gücünü bir efora, dolaşım ve solunum sistemi veya bu sistemlerden biri yönünden uyum durumunun da saptanması gerekmektedir. Diğer bir deyişle çocukların spor yapmalarına hekimin yeşil ışık yakmasıdır.

Çocuklara yaptırılacak olan spor uygulamasının amacı, bilimsel verilerin ışığı altında pedagojik bir yaklaşımla sportif performansın geliştirilmesinin yanı sıra onların fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden de optimum gelişiminin sağlanması olmalıdır. Son yıllarda antrenman biliminde dikkatler çocukluk çağı antrenmanlarına yönelmiştir(Mengütay, 1999).

Okul çağı ve adölosan dönemi üzerinde yapılan çalışmalar çocukların fizik performansı arttıran yükleme çalışmaları ve beceri yönünden yetişkinlerle aynı düzeyde olduğunu göstermektedir. Ancak büyümekte olan çocuk organizmasının da sınırlı yapı özelliklerini gözden uzak tutmamak gerekir. Çünkü gelişim çağındaki çocukların ağır yüklerle karşılaşmaları travmatik sporlarda, özellikle uzun kemiklerin büyüme ile ilgili epifiz bölgelerinin darbelere maruz kalması gelişimlerini olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Antrenmanlarda yükleme dozu aşırı yorgunluğa yol

18

açacak mahiyette bulunmamalıdır. Ülkemizde genellikle antrenörler başarıya çabuk ulaşmak için çocuklara çoğu kez hemen zor karışık hareketlerle yüklemeye sokarlar.

Benzer Belgeler