• Sonuç bulunamadı

Dünyaya gelen her yeni kuşak, atalarından öğrendikleri bilgileri, yaptıklarını ve edindikleri tecrübeleri kendinden sonraki kuşaklara aktarmıştır. Böylece dünya sürekli bir değişim ve gelişim sürecine girmiştir (Palabıyık, 1994:4). Oluşan bu süreçte dinamik olarak yer alan en önemli kavram da eğitim olmuştur. Eğitim süreci ise birbiriyle ilgili iç içe olan öğrenme ve öğretme olaylarından meydana gelmektedir.

Bilgi, bilim ve eğitim aralarında önemli sağlam ilişkileri olan temel yapılardır. Endüstri devrimi ile birlikte Avrupa'da eğitim, bilim ve teknolojinin niteliklerinde yeni gelişmeler olmuştur.Bilim ve bilgi modern toplumlarda toplumsal önemini arttırmış ve bilgi toplumu kavramı ortaya çıkmıştır (Aktan ve Tunç, 1998:118).

Son yüzyılda özellikle bilgi ve bilim sınır tanımamaktadır. Fakat bu sınırı belirleyici bir etken vardır ki o da eğitimdir.Ülkelerin sosyal, kültürel ve ekonomik alanda kalkınması ancak çağdaş bir eğitim sürecinde iyi eğitim almış bireylerle olanaklıdır (YÖK /Dünya Bankası: 1997).

Eğitimin hedeflediği noktalara ulaşabilmesi için bir yolu,bir yöntemi yani bir sistemi olmalıdır. Öğrenmeyi hedefleyen bir eğitim sisteminde öğretim, öğrencilerin bilgiyi üretmesini esas alır.Oğrenme, sözel-dilsel zeka, görsel zeka, sosyal zeka matematiksel-mantıksal zeka, bedensel-kinestetik zeka, içsel zeka, doğa zekası, müziksel zeka gibi zekanın bir çok yönünü geliştirmeye yönelik olarak düzenlenmelidir.Öğrenme, magazin bilgileri yerine bilimsel olarak bilgilendirmeyi hedef alır. Hazırlanacak müfredat programı öğrencinin zeka düzeyine uygun şekilde düzenlenir, kendi ilgi alanında çalışma fırsatı verir (Özden, 1998:10).

Eğitim ve Öğretimde yeniden yapılanma esastır. Eğitim kurumları bireyin tüm zeka çeşitlerini geliştirmesine ,ilgi ve yeteneklerinin ortaya çıkarmasında olanak sağlamalıdır. Türk eğitim sisteminin yapısı anayasa, hükümet programları, kalkınma palanları, milli eğitim şuraları kararları ile birlikte Milli Eğitim Temel Kanunu'na göre oluşturulmuştur.Türk eğitim sistemi örgün ve yaygın olmak üzere iki ana bölümden meydana gelmektedir (Şişman, 2004:67). Örgün eğitim; okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim ve yüksek öğretim kurumlarını kapsamaktadır.Her eğitim kademesinin genel amacı, bireyin bedensel, duygusal, zihinsel gelişimini ve iyi alışkanlıklar kazanmasını sağlamaktır. Yaygın eğitim ise, milli eğitimin genel amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak örgün eğitime hiç girmemiş ya da herhangi bir kademesinde bulunan veya herhangi bir kademesinden ayrılmış olan yurttaşlara sunulan eğitim hizmetleridir (Özsoy, 1987:17-26).

Ortaöğretim, çocuğun zihinsel gelişiminin ve diğer yeteneklerinin geliştirildiği, bilgi ve tecrübelerin hızlı, yoğun olarak artırıldığı kritik ve önemli bir dönemdir (Gürkan ve Gökçe, 1999:3). Ortaöğretim programı öğrencilerin meslek seçiminde uygun kararlar vermelerini sağlayıcı kendilerini ve çevreyi tanıma, ilgi ve yeteneklerini deneme fırsatı veren bir eğitim programıdır (Özgüven, 1998:374).

Eğitimde yeniden yapılanma denince akla ilk gelenlerden biri de Çoklu Zeka Kuramı ve bunun eğitime uyarlanmasıdır. Bu kuram eğitimi bireyselleştirmek için etkili bir modeldir. Ayrıca her öğretmenin kendi zeka yapısını anlamada yardım

etmektedir. Nasıl ki her öğrenci öğrenmek için farklı yollar kullanıyorsa her öğretmen de öğretmek için farklı yollar kullanmaktadır. Genelde her öğretmen en güçlü olduğu zeka alanını kullanarak öğretmektedir. Bu yönden bakıldığında Çoklu Zeka Kuramı, her öğretmenin kendi öğretim yaklaşımının zayıf ve kuvvetli yanlarını daha iyi anlamasına yardım etmektedir. Böylece öğretmen önce kendisini tanıyarak zayıf ve güçlü zeka yönlerini tespit edip geliştirmeye çalışacak daha sonra da öğrencilerin zeka gelişimlerine yardım edecektir. Öğrencilerin bütün duyu organlarına dayalı öğrenim sunarak onların daha aktif öğrenmelerini sağlayacaktır (Saban, 2004:70).

Çağdaş eğitim sistemi içinde yer alan çoklu zeka kuramı çocukların nasıl öğrendiğiyle, öğretmenlerin nasıl öğrettiğiyle ve okulların nasıl öğretmesi gerektiği ile ilgili bir eğitim felsefesidir (Hoerr, 1984:29).

Çoklu Zeka Kuramının öğretim sürecindeki en büyük etkisi, öğretmenlerin öğretim stratejileri geliştirmede yaratıcılıklarının artmasıdır. Öğretmen her bir zeka alanı ile ilgili etkinlikler düşünürken doğal olarak yöntem ve teknik repertuarları gelişmekte, farklı ve orijinal teknikler ortaya çıkabilmektedir. Bu süreçte farklı zeka türlerini sınıf etkinliklerinde kullanma söz konusudur. Böylece farklı derslerde uzmanlaşmış öğretmenler arasında işbirliği de gelişmektedir (Gold, 2002).

Eğitim sisteminde çoklu zeka kuramının amaçları; öğrencilerin kendi potansiyellerinin farkına varmalarını, öğretmede güçlü yönlerini kullanıp zayıf yönlerini geliştirmelerini, özgüvenlerini sağlama imkanı bulmalarını sağlamaktır (Greenhawk, 1997:62-64).

Çoklu Zeka Kuramına göre öğretim düzenlenmesinde dikkat edilmesi gereken dört temel ilke bulunmaktadır (Küçükahmet, 2001:35).

1) Zekanın harekete geçirilmesi: Zekaların her biri beş duyumuzla ilişkilidir. Öğretmen, hangi zeka ile öğretime başlayacaksa bu zekaya ilişkin olarak dersin başında beyin jimnastiği çalışmaları yaptırmalıdır.

2) Zekayı güçlendirmek: Etkin hale getirilmiş zekanın düzenli olarak kullanılması ve beslenmesi gerekir.

3) Zekayı öğretimde kullanmak: Bir dersin içeriğinin öğrencileri sahip olduğu farklı zekalara uygun olarak uyarlanmasıdır.

4) Zekanın transferi: Geliştirilen zekanın günlük yaşamda problemleri çözmeye yardımcı olmasıdır.

Öğrenciler için öğrenme yaşantıları düzenlenirken, "amaç hangi alanla ilgilidir ve diğer alanlarla ilişkisi nasıl kurulabilir?"sorusu çoklu zekanın kullanımına yöneliktir. Sınıf ortamında çoklu zekanın kullanımı, öğretmene geniş hareket ortamı sağlarken, öğrencilerde birden çok yöntemle kendilerini ifade etme, kendilerini geliştirme fırsatı bularak kalıcı izli öğrenmeyi gerçekleştirebilirler. Bir eğitim amacı öğrenme yaşantıları düzenlenirken, sekiz zeka alanı ile desteklenmeyebilir. Ancak düzenlenecek öğrenme etkinlikleri amaca uygun planlanmalı, uygun strateji yöntem ve teknikler amacı gerçekleştirebilecek araç gereçler işe koşulmalıdır (Güleryüz, 2002:35).