• Sonuç bulunamadı

Çocuklar Hakkında Adli Kontrol Tedbiri

2.2 Çocuklar Hakkındaki Özel Düzenlemeler

2.2.4 Çocuklar Hakkında Adli Kontrol Tedbiri

Tutuklama, kişi özgürlüğünü sınırlayan ağır bir tedbir olduğu için, daha hafif tedbirlere başvurularak, şüpheli veya sanığın kaçmasını veya delilleri karartmasını önlemenin mümkün olduğu hallerde, tutuklamaya başvurulmaması gerekir. İşte tutuklamanın fonksiyonunu yerine getirebilecek olan alternatif tedbirlere adli kontrol denmektedir.160

Adli Kontrol, kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tabi kılmaktadır; böylece kişinin kaçması riski azaltılırken, hürriyetten tümü ile yoksun kılmanın zararları da ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu koruma tedbiri tutuklamayı da istisnai hale getirmektedir. Adli kontrol, 5271 sayılı CMK'nın 109. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddenin değişiklikten önceki ilk haline göre; 100. maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir hükmü yer alırken, 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı yasayla değişik 5271 sayılı CMK'nın 109. maddesine göre; bir suç sebebiyle

yürütülen soruşturmada, 100. maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir.

Bu tedbirler, yurt dışına çıkamamak, hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak, hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak, her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek, özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dâhil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek, şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak, silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence

altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak, aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek, konutunu terk etmemek, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek, belirlenen yer veya bölgelere gitmemek, olarak sayılabilir

Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir. Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, Maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz. Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. CMK'nın 101/1 maddesinde, tutuklama kararı verilirken, adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir, demek suretiyle, şartları oluşmuşsa tutuklamadan önce başvurulması

gereken bir tedbir olarak öngörülmüştür. CMK'nın 100/2 maddesine göre, ölçülülük ilkesinin uygulanması için tutuklamaya alternatif olarak adli kontrol müessesi getirilmiştir.161

Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve Sulh Ceza Hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adli kontrol altına alınabilir. Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adli kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yükümlülük altına koyabilir; bu yükümlülükleri kısmen veya tamamen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan muaf tutabilir (CMK m.110/1 ve 2). Bu maddenin ilk iki fıkrasından adli kontrolün sadece kamu davası açılmadan önce uygulanacağı izlenimi uyanmamalıdır. Çünkü 110/3 maddesinde adli kontrolün duruşma esnasında da uygulanabileceği belirtilmiştir. CMK'nın 110 ve 111. maddelerinin, Cumhuriyet savcısına verdiği yetkiyle orantılı olacak şekilde, şüpheli ve sanığa da adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını isteme hakkı vermiştir. Bu istem sonrasında Cumhuriyet savcısının görüşü alınarak, Hâkim veya mahkeme tarafından tedbirin kaldırılmasına karar verilebilir. CMK m.111/2’ye göre; adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir.

Adli kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı merci hemen tutuklama kararı verebilir. Mülga 1412 sayılı Kanun'da, tutuklama sebeplerinin ortaya çıkması halinde kişi tutuklanabiliyordu. 5271 sayılı CMK'da ise adli kontrol yükümlülüğünün ihlalini tutuklama için yeterli saymıştır. CMK' nın 111. maddesine göre; soruşturma ve kovuşturma evresinde mahkeme ya da Sulh Ceza Hâkimi'nce verilen adli kontrol kararlarına, bu kararın

161 Yılmaz, Zekeriya; Ceza Muhakemesi Kanunun Getirdiği Yenilikler ve Yargılama Sistemi, Seçkin Yayınevi,

değiştirilmesi ya da kaldırılmasına yönelik kararlara itiraz edilebilir. İtiraz etme yetkisi CMK'nın 260 ve devamı maddelerine göre; Cumhuriyet savcısına, şüpheliye, sanığa, onların yasal temsilcilerine, eşlerine ve katılana aittir. CMK'nın 268. maddesine göre itiraz hakkının kullanılması süreye bağlıdır. Süre, kararın öğrenildiği tarihten itibaren yedi gündür. İtiraz yazılı olarak yapılabileceği gibi istemin tutanağa geçirilmesi sağlanarak da yapılabilir. İtirazın yapılacağı merci, kararı veren mahkeme ya da sulh Hâkimidir. Kararına itiraz edilen Hâkim ya da mahkeme itirazı yerinde görür ise değiştirir, yerinde görmez ise üç gün içerisinde yetkili mercie gönderir.

CMK' nın 268. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince, adli kontrol kararına karşı itiraz mercii; kararı soruşturma evresinde Sulh Ceza Hâkimi vermiş ise, yargı çevresinin bulunduğu Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi, sulh ceza işleri asliye ceza mahkemesi tarafından yürütülüyor ise ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanıdır. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi tarafından verilen adli kontrole ilişkin kararlar için ise, yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine itiraz edilir.

Adli kontrol kararına konu olan yükümlülükler niteliği itibariyle, kişi hürriyeti ve güvenliğini esaslı bir şekilde sınırlandırmadığı için, adli kontrol altında geçen süre daha sonra mahkûmiyet kararı verilmesi halinde cezadan mahsup edilmeyecektir.162

Çocuk Koruma Kanunu’nun 20. maddesinde CMK’nın 109. maddesine de atıf yaparak bir düzenlemeye gidilmiştir. Maddede CMK'nın 109. maddesinin yanında ayrıca sadece çocuklar açısından uygulanabilecek olan ve adli kontrol mekanizması içinde yer alan bazı koruma tedbirlerine yer verilmiştir. Bu maddeye göre;

“Suça sürüklenen çocuklar hakkında, soruşturma veya kovuşturma evrelerinde adlî kontrol tedbiri olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 109. maddesinde sayılanlar ile aşağıdaki tedbirlerden bir ya da birkaçına karar verilebilir:

a) Belirlenen çevre sınırları dışına çıkmamak.

b) Belirlenen bazı yerlere gidememek veya ancak bazı yerlere gidebilmek. c) Belirlenen kişi ve kuruluşlarla ilişki kurmamak.”

CMK’da adli kontrol tedbirlerine bilerek uymama durumunda verilebilecek tutuklama kararı için Çocuk Koruma Kanunu’nda yine farklı bir düzenleme yapılmıştır. Kanun'un 20. maddesinin 2. fıkrasına göre, bu tedbirlerden sonuç alınamaması, sonuç alınamayacağının

anlaşılması veya tedbirlere uyulmaması durumunda tutuklama kararı verilebilir, hükmüne yer

verilmiştir. Çocuklar hakkında öngörülecek adli kontroller, 5271 sayılı CMK ya göre daha

162 Hacıoğlu, Burhan Caner; 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda Tutuklama Koruma Tedbirine Seçenek

sınırlıdır.163 Tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabileceğinden çocuklar hakkında üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilememesi adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına engel değilken; onbeş ile onsekiz yaş arasındaki çocuklar için, yürütülen soruşturma ve kovuşturmada tutuklama yerine, yapılan yasal değişiklikle üst sınır aranmaksızın adli kontrol hükümleri uygulanabilecektir.

Tutuklama kişi özgürlüğünü kısıtlar, tutuklamadan daha hafif bir tedbir olarak, amaca ulaşmak mümkünse, adli kontrolün uygulanması, tutuklamada yer alan ölçülülük ilkesinin bir gereğidir. Bu anlamda adli kontrol, daha hafif tedbirlerden oluşan bir demettir.164 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun'un 98. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 109. maddesine yapılan eklemelerle; konutunu terk etmemek, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek ve belirlenen yer veya bölgelere gitmemek tedbirleri eklenmiştir. Bu yasal değişiklikten önce, söz konusu maddenin a bendinde belirtilen yurt dışına çıkmamak ve f bendinde belirtilen güvence yatırmak tedbirleri açısından 3 yıllık üst süre uygulanmıyordu. Diğer tedbirlerin uygulanması açısından suçun cezasının üst sınırının 3 yıldan az olması gerekiyordu. Yapılan yasal değişiklikle bu üç yıllık süre sınırı kaldırıldığından, Hâkimin adli kontrol kararı vermesindeki alanı oldukça genişlemiştir.

Mukayeseli hukukta, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 09/04/1965 tarihli ve 11 sayılı kararla tutuklama konusunda hükumetlere tavsiyelerde bulunmuş, bu tedbirlere alternatif olabilecek tedbirleri de belirtmiştir. Bu tavsiyelerini 1980 yılında daha da genişletmiştir. Örneğin tutuklama yerine, ikametgahta gözetleme, Hâkimin izni olmadan belli bir yeri terk etmeme, belli makamlar önüne düzenli olarak çıkma, pasaport ve diğer kimlik belgelerinin geri alınması, teminat istenmesi gibi alternatifler önerilmiştir. Adli kontrole ilişkin tedbirler; Fransa, Almanya, İtalya ve Avusturya gibi ülkelerde uygulanmaktadır. Fransa'da sosyal bir koruma fonksiyonuna sahip olduğu belirtilen bu kurum, 1970 yılından itibaren uygulanmaktadır.165