• Sonuç bulunamadı

2.7. Anne Babalık Nedir?

2.7.2. Anne Babalığı Etkileyen Faktörler Nelerdir?

2.7.2.2 Çocuğun Özellikleri

Çocuğun Yaşı: Yapılan çalışmalar anne babalık ile çocuğun yaşı ve gelişim dönemi arasında bağlantı olduğunu göstermektedir. Çocuğun yaşı ilerledikçe anne babanın çocuğun bakımı konusundaki becerilerinin, çocukla konuşma yeteneklerinin ve anne babalıktan memnuniyet ve tatmin düzeylerinin de arttığı bilinmektedir (19).

Çocuğun yaşı aile dinamiklerinde değişikliklerin oluşmasına neden olur. Çocuklar gelişim gösterdikçe aileler değişik taleplerle karşı karşıya kalırlar. Herhangi bir anne için bebeği ile iletişim kurmak farklı iken iki yaşındaki ve on iki yaşındaki çocuğu ile iletişim kurmak daha farklıdır. Aynı zamanda anne-babalar davranışlarını çocuklarının gelişimsel ihtiyaç ve koşullarına göre ayarlamakta güçlük yaşayabilmektedirler. Ailelerin büyüyen çocuklarına karşı geliştirdikleri davranış değişiklikleri onların aile sistemlerini de etkilemektedir. Çocukları okul çağına geldiğinde aileler çocuklarının eğitimi konusunda kendilerini daha sorumlu hissederler ve davranışlarını buna göre değiştirirler (28).

Çocuğun Cinsiyeti: Araştırmalar anne babaların kız çocukları ve erkek çocukları ile farklı bir şekilde etkileşim kurduklarını göstermektedir. Örneğin 0-5 yaş döneminde, anne babaların erkek çocuklara kız çocuklarına göre daha çok disiplin uyguladıkları, kız çocuklarına ise erkek çocuklarından daha fazla sözel ve fiziksel uyaran verdikleri bilinmektedir. Kültürlerin cinsiyetlere göre kalıplaşmış yargıları olması nedeniyle, anne babalar kız ve erkek çocuklarına farklı davranmaktadırlar. Ayrıca kız ve erkek çocukların farklı bir takım özellikler göstermeleri (Örn. erkek çocukların daha çok negatif tepki ve rahatsızlık verici davranışlar sergiledikleri, kız

çocukların daha çok sözel iletişim kurma eğiliminde olmaları gibi) nedeni ile de anne ve babalar cinsiyete göre farklı davranışlar sergilemektedirler (26).

Anne-babalar erkek ve kız çocuklarına farklı davranmaktadırlar. Bu farklık ebeveynin ve çocuğun cinsiyetinden kaynaklanmaktadır. Örneğin annenin ya da babanın aynı cinsiyetten olan bebeklerine daha fazla açıklayıcı müzikal tonda konuşmalar yaptıkları bilinmektedir. Buna benzer olarak annelerin kız bebekleri ile erkek bebeklere göre daha çok fiziksel ve görsel kontak kurdukları bilinmektedir. Anne ya da baba ile çocuğun aynı cinsiyetten olması ileriki çocukluk yıllarında özdeşim kuracak bir model olması açısından önemlidir. Gerçekte erkek ya da kız çocuklarının davranışsal farklılıkları, anne babaların algıladığından çok daha az farklıdır. Bu konuda yapılan çalışmalardan birinde bebeklerin cinsiyetleri deneklere belirtilerek, bebeklerin değişik yüz ifadelerini yorumlamaları istenmiştir. Katılımcılar kız bebeklerin bir yüz ifadesini “korkmuş” olarak yorumlarken aynı ifadeyi erkek çocukta gördüklerinde “kızgınlık” olarak yorumlamışlardır. Bunun yanında kızların daha az aktif olmaları kız olmalarına yorumlanmakta, kabul ve destek görmektedir. Aynı zamanda aktif erkek çocuklar erkek olmaları nedeniyle aktivite düzeylerinden dolayı yadırganmamakta ve desteklenmektedir. Bunu tersi olarak aktif kız çocukları olan anne-babalar onları daha sakin olmaya zorlamakta, sessiz sakin erkek çocuğa sahip anne babalarsa çocuklarını daha aktif olmaları için zorlamaktadırlar. İlerleyen dönemlerde bu anne-babalar çocuklarını reddetme, onaylamama gibi davranışlar sergileyebilmektedirler. Erkek ve kız çocukların duygusallıklarına yönelik yapılan çalışmalarda, kız çocuklarının hatta kız bebeklerin bile, erkek çocuklara göre sözel ve sözel olmayan ifadeleri, duygularını ifade etmek için daha çok kullandıkları bulunmuştur. Aynı zamanda kız çocukları yüz ifadelerine daha çok tepki vermektedirler. Bu farklılık yetişkinler tarafından kızların daha duygusal olarak algılanmasına neden olmaktadır. Anne-babaların kız çocuklarıyla duygularını ifade etmeye yönelik daha çok iletişim başlattıkları, dolayısı ile kızların duygularını daha rahat ifade edebildikleri erkeklerinse bu konuda teşvik edilmemeleri nedeniyle duygularını daha az ifade edebildikleri bulunmuştur. Okul döneminde de cinsiyete göre çocuktan beklentiler değişmektedir. Her iki cinsiyete de aynı tip desteği vermelerine rağmen kız çocukları başarısızlıkları konusunda daha çok hesap vermektedirler (28).

Doğuş Sırası: Anne babalar ilk doğan çocukları ile daha sonra doğan çocuklarına farklı davranmaktadırlar. Araştırmalar anne babaların ilk çocuklarını daha sık besledikleri, daha fazla uyaran sağladıkları, daha çok etkileşimli oyun oynadıkları, daha çok zaman ayırdıklarını göstermektedir. Yine anne babaların ilk çocuklardan daha çok beklentileri vardır (26).

Çocukların anne-babalarıyla iletişimleri doğuş sıralarından etkilenir. Anne-babaların ilk doğan çocuklarından olgunlaşmaları konusunda (konuşma, yürüme…) beklentileri daha yüksektir. Daha çocuk merkezli ve daha heveslidirler. İlk doğan çocuklar, anne-babalarının disiplin konusundaki deneyimsizlikleri nedeniyle, daha çok cezalandırılırlar. Yüksek beklenti nedeniyle ilk çocuklar daha çok başarı odaklı davranışlar sergilerler. Yetişkin olduklarında daha çok yönetici vb gibi görevlerde olurlar, üniversite okuma oranları yüksektir (Sutton, Smith, 1982). Bu fark çeşitli şekillerde açıklanabilir. Ancak pek çok araştırmacı doğuş sırasının aile etkileşim örüntülerinin anlaşılmasında çok yardımcı olmadığı sonucuna varmışlardır (28).

Bir tarihçi olan Frank Sulloway “Born to Rebel” (1996) isimli eserinde bu konuda şaşırtıcı bir açıklama yapmıştır. Geçmişte yaşamış 7000 tarihi figürü detaylı bir şekilde inceledikten sonra, ilk sırada doğanların kendilerine daha çok güvendikleri, otorite ve güç sahibi olma eğiliminde oldukları ve bunların bileşimi sonunda erken yaşlarda sosyal sistemde ve toplumda başarılı bir şekilde yerlerini aldıkları sonucuna ulaşmıştır. Sonra doğan çocukların hayal güçlerinin daha çok gelişmiş olduğu, daha empatik, bağımsız bireyler oldukları bilinmektedir (28).

Harel ve arkadaşları (2002) çocuğun doğuş sırası ile cinsiyetinin kendi kendisini algılama becerinsinin kazanımına etkisini incelemişledir. Araştırmada çocukların 12 aydan sonra anneleri ile duygusal uyum kazandıkları ve bunun bu dönemde kendilerini daha iyi tanımaya başlamaları ile olduğu hipotezi test edilmiştir. 54 anne ve çocuğu araştırmaya alınmıştır. İlk doğan çocuklar ve kız çocuklarının kendilerini daha erken farkına vardıkları bulunmuştur (34).

Mizacı: Bebeklerin değişik davranışsal özellikleri vardır. Bazıları daha çok ağlarken diğerleri sakin olabilir, bazıları aktifken diğerleri daha az aktif olabilirler. New York’da yapılan uzunlamasına bir çalışmada Thomas ve Chess (1977) bebeklerinin davranış özelliklerine yönelik 3 ay ara ile görüşmeler yapmıştır. Annelerin cevaplarına yönelik olarak dokuz temel davranış boyutu belirlenmiştir. Bu

boyutlara göre araştırmacılar bebekleri, zor bebekler (negatif, düzensiz, zor adapte olabilen) ve kolay bebekler (pozitif, düzenli ve kolay adapte olabilen) olarak sınıflandırmışlardır. Sanson ve arkadaşları (2002) bebekleri üç temel görüşe göre gruplamıştır.

1. Tepkili ya da negatif duygusallık: negatif duygu durumu, esnek olamama, negatif tepkilere aşırı duyarlılık gösterme, kolay kızma,

2. Kendi kendini ayarlama: ısrarcı, dikkati başka tarafa çekilemeyen ve duygusal kontrolü olmama,

3. Çekingenlik: Yeni kişilere ve durumlara karşı çekingen davranma (7). Olson ve arkadaşları (2002) 0-3 yaş dönemindeki 50 erkek 39 kız çocuk ile çalışılmışlardır. Yapılan çalışmada 1-3 yaş döneminde anne baba-çocuk etkileşimi, çocuğun mizacı ve çocuğun zihinsel yetenekleri ile çocuğun sekiz yaşındaki tepkisel davranışları arasında ilişki anlamlı bulunmuştur (35).

Benzer Belgeler