• Sonuç bulunamadı

Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar

2.2. SERMAYE AKIMLARI AÇISINDAN ÇİN EKONOMİSİ

2.2.1. Çin’e Yapılan Doğrudan Yabancı Yatırımlar

Çin piyasa reformlarına geçiş yaptığı 1978 yılından itibaren, doğrudan yabancı yatırımları ülkeye çekmeye başlamıştır. Piyasa reformlarının ilk döneminde yabancı yatırımlar için bir yasal çerçeve hazırlanmıştır. İlk olarak daha önce değinilen, özel ekonomik bölgeler oluşturulmuştur. Oluşturulan bu bölgelerde, yabancı yatırımcılara diğer bölgelere göre daha düşük vergi oranları uygulanmıştır. Ancak, 1986 yılına kadar yabancı şirketlerin tek başlarına doğrudan yatırım yapmalarına izin verilmemekteydi.

Dolayısıyla Çin’de ilk ortaya çıkan yabancı şirketler, bir sermaye katılımlı ortalık ve sözleşmeye dayalı ortaklık girişimleri olarak ortaya çıkmıştır. Bunlardan sermaye katılımlı ortaklık girişimi, piyasa reformlarının ilk zamanlarından uygulanan ve Çinli firmaların ortaklık payının en az yüzde 25 olması şartı konulan bir şirket tipidir (Çelik, 2016: 49).1986 yılında yabancı şirketlerin Çin’de tek başlarına faaliyet göstermesine izin verilmesiyle birlikte, ülkeye doğrudan yabancı yatırımların girişinde önemli artışlar meydana gelmiştir. Ancak burada da yatırım yapmak isteyen yabancı şirketlere,

107

üretimde kullandıkları teknolojilerin Çin’e getirilmesi ve üretimlerinin en az belli bir bölümünün ihracata yönelik olmasıyla izin verilmiştir. 1979-1988 döneminde Çin’e gelen stok doğrudan yabancı yatırım miktarı 12 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir (Çelik, 2016: 51).

1989 yılı sonrasında, ikinci piyasa reformu döneminde Çin önceleri yabancı yatırımcılara kapalı olan enerji, ulaşım ve tarım gibi sektörlerde yabancılara yatırım izni vermeye başlamıştır. Bu dönemde ülkeye doğrudan yabancı yatırım girişi hızlanmış ve en fazla doğrudan yabancı yatırım çekmede, 1993 yılında gelişmekte olan ülkeler arasında birinci, dünyada ise ABD’nin arkasından ikinci ülke olmuştur (Çelik, 2016:

52).

Çin’de piyasa reformlarının başlangıcında yabancı doğrudan yatırımlara verilen teşviklerin, özellikle Çin’in doğu kıyısında yer alan özel ekonomik bölgelerde ve serbest ticaret bölgelerinde yoğunlaşması, yabancı yatırımların dağılımında bölgeler arası dengesizliğe sebep olmuştur. 2002 yılına gelindiğinde, Çin’deki stok doğrudan yabancı yatırımların yüzde 86’sı, ülkenin doğu bölgesinde yoğunlaşmıştır (Kıbrıs, 2006:

22). Bu nedenle 2002 yılı sonrasında, bölgesel dengesizliklerin azaltılması için öncelikli olarak batı ve iç bölgelere doğrudan yabancı yatırımların çekilmesi ve özellikle yüksek teknolojili ve yüksek katma değer yaratacak ürünlerin üretimine yönelik yatırımların teşvik edilmesi amaçlanmıştır. Özellikle de 2001 yılında Çin’in DTÖ’ye üye olmasıyla, yabancı şirketlerin önündeki bazı yasal engellerin azaltılması ya da kaldırılması sayesinde, yabancı yatırımların ülkeye girişinin artışına uygun bir ortam sağlanmıştır.

DTÖ’ye girişle birlikte Çin, ekonomisinin doğrudan yabancı yatırımlara açılması konusunda bazı taahhütler üstlenmeyi kabul etmiştir. Çin bu anlaşmayla, yabancı yatırımlar için anlaşmayla belirlenen istisnalar dışında, faaliyet alanı kısıtlamaları, minimum ihracat tutarı, minimum yerli girdi kullanım oranı ve ülkeye teknoloji transferi gibi koşullar uygulayamayacaktı (Oktay: 2019: 26). Çin’in DTÖ’ye üye olmasından sonra, 2002 yılında 52,7 milyar dolar düzeyinde olan doğrudan yabancı yatırımlar, on iki yıl sonra 128 milyar dolar düzeyine çıkmıştır (Çelik, 2016: 52).

Çin’in 1978 yılında başlayan dışa açılım sürecinde, ülkeye yabancı sermaye çekmek için bir dizi teşvik politikası uygulamıştır. Örneğin, yabancı şirketler yerli şirketlerden daha düşük oranlarda gelir vergisi ödemekteydiler ve birçok vergi

108

muafiyetinden yararlanmaktaydılar. Ayrıca bu şirketlere yatırımlarını gerçekleştirmek için gerekli altyapı hizmetlerinin sağlandığı özel ekonomik bölgeler ve düşük maliyetli arazi imkanları sunulmaktaydı.

Daha önce birinci bölümde de değinildiği gibi, 1990’ların ortalarında yapılan vergi reformu sonrasında tüm Çinli şirketler yüzde 33 oranında gelir vergisi ödemekteyken, bu oran yabancı sermeyeli şirketler için sadece yüzde 15’ti. Bu durum, ancak 2018 yılında yürürlüğe giren Şirketler Gelir Vergisi Yasası ile tüm şirketler için gelir vergisi oranın yüzde 25’e getirilmesiyle ortadan kalkmıştır (Oktay, 2019: 28).

Çin’in doğrudan yabancı yatırımlara yönelik politikaları, 2000’li yıllarda yapısal olarak farklılaşmıştır. Daha önce sadece doğrudan yabancı yatırımların ülkeye çekilmesi en çok önem verilen hususken, sonraları ülkedeki ekonomik dönüşümü sağlamaya yönelik bir bakış açısı öne çıkmıştır. Bu açıdan, yabancı şirketlerin ülke dışına kar transferini engellemek amacıyla, karlarını Çin’de yeniden yatırım olarak değerlendirmeleri durumunda, ödemiş oldukları kurumlar vergisinin yüzde 40’ını, ileri teknoloji gerektiren sektörlerde ihracat amaçlı olarak en az beş yıl üretim yapmaları durumunda ise tamamını geri alma olanağı verilmiştir (Çelik, 2016: 52).

Piyasa reformlarının başladığı yıl olan 1978’de neredeyse sıfır düzeyinde olan doğrudan yabancı yatırımlar, küresel kriz yılı olan 2009 yılı hariç, sürekli olarak yükselmiş ve 2014 yılında 128,5 milyar dolara çıkmıştır. O yıl 230 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çeken ABD’nin ardından Çin, dünya ekonomisinde en fazla yabancı yatırım çeken ikinci ülke olma konumunu sürdürmüştür (Çelik, 2016: 53).

Çin’e gelen doğrudan yabancı yatırımların tutarı 1984 yılında sadece 1,3 milyar dolarken, Tablo 2.19’dan da görüleceği gibi, sadece 2005 yılı içinde Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırım stok tutarı 272 milyar doların üzerine çıkarak, 2018 yılında ülkedeki yabancı yatırımlar stoku 1,61 trilyon dolarlık bir hacme ulaşmıştır. Çin, doğrudan yabancı yatırımların yapıldığı ülkeler sıralamasında 2017 yılında yedinci sırada yer alırken, 2018 yılında 142 milyar dolar ile ABD’nin ardından ikinci sıraya yükselmiştir (Dilek vd., 2019:20).

109

Tablo 2.19: Çin’e Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımlar

Yıllar

Çin’e Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımlar

Çin’deki Doğrudan Yabancı Yatırım

Stoku Milyar Dolar Trilyon Dolar

1995 37,5 0,101

2000 40,7 0,193

2005 72,2 0,272

2010 114,7 0,587

2014 128,5 1,085

2015 135,6 1,220

2016 133,7 1,354

2017 136,3 1,490

2018 142,0 1,610

Kaynak: (Dilek vd., 2019: 21)

Çin’e gelen doğrudan yabancı yatırımların geldikleri ülkeler açısından bakıldığında, 1980’li yılların başında birkaç ülke üzerinden gelen doğrudan yabancı yatırımlar zamanla çeşitlenmeye başlamıştır. İlk dönemde doğrudan yabancı yatırımlar içinde çok yüksek düzeyde olan Hong Kong’un payı zaman içinde azalmıştır. 2010’lu yıllarda Çin, Japonya, ABD, Tayvan, Singapur ve Güney Kore’den de doğrudan yabancı yatırım çekmeye başlamıştır. Çin’e 2013 yılında giren yabancı doğrudan yatırımların yüzde 80’i, başta Hong Kong olmak üzere Asya ülkelerinden gelmiştir.

Hong Kong dışındaki yabancı doğrudan yatırım yapan ülkelerin başında sırasıyla, Japonya, Singapur ve Güney Kore gelmektedir. AB’nin yabancı doğrudan yatırımlar içindeki payı, yüzde 2’si Almanya olmak üzere toplam yüzde 6’yı, ABD kaynaklı yabancı doğrudan yatırımların payı ise yüzde 2,4’ü bulmaktadır (Çelik, 2016: 55).

Burada ilginç olan, Virgin Adaları, Cayman Adaları ve Samoa gibi vergi cenneti olarak bilinen ülkelerin Çin’in çektiği doğrudan yabancı yatırımlar içindeki payı yüzde 10’a yaklaşmaktaydı (Oktay, 2019: 23). Bunun nedenin, vergi cenneti olarak nitelenen ülkelerdeki vergi avantajlarının ve ayrıca yatırımın kaynağını gizli tutma isteği olduğu söylenebilir. Bir başka neden ise ülkeye gelen doğrudan yabancı yatırımların, aslında Çin kaynaklı olup, bu sözü edilen yabancı yatırımlara sağlanan avantajlardan yararlanmak amacıyla bu ülkelere gidip, sonra tekrar Çin’e dönen ‘’gidiş-dönüş yabancı sermaye’’ diye nitelenebilecek bir yatırım türü olmasıdır (Sönmez, 2003: 309).

110

Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırımlar içinde Hong Kong’un payının göreli olarak yüksek olmasının arkasında, yatırımların asıl kaynağının başka ülkeler olması yatmaktadır. Diğer yandan Çin’e 2000 yılına kadar giren yabancı doğrudan yatırımların yaklaşık üçte ikisi, başta Hong Kong olmak üzere, Tayvan, Singapur ve Malezya’da yaşayan etnik köken olarak Çinli olan yatırımcılar tarafından gerçekleştirilmiştir (Sönmez, 2003: 304). Günümüzde Çin’e gelen doğrudan yatırımlardaki Asya’nın diğer bölgelerinde yaşayan Çinli yatırımcıların ağırlığı azalsa da sürmektedir (Oktay, 2019:

25). Hong Kong’un 7 milyonluk nüfusunun yüzde 95’i, Tayvan’ın 23 milyonluk nüfusunun yüzde 98’i, Singapur’un 6 milyonluk nüfusunun yüzde 75’i, Malezya’nın nüfusunun dörtte biri kendilerini etnik olarak Çinli görmektedir.

Sözü edilen etnik olarak Çinli yabancı yatırımcılar daha çok Çin’in fason ihracatına yönelik alanlara doğrudan yatırım yaparken, ABD, başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya ve Güney Kore kaynaklı doğrudan yabancı yatırımlar daha çok Çin’in büyük çaplı iç pazarını hedeflemektedir. Örneğin ilginçtir, ABD’nin otomobil üreticisi General Motors, aynı Almanya’nın Volkswagen şirketinde de olduğu gibi, Çin’de kendi ülkesinde olduğundan daha çok otomobil satmaktadır6 (Oktay, 2019: 25). Genel olarak bakıldığında, Çin ekonomisindeki tüm sektörlerde gelişmiş ülke firmalarının doğrudan yabancı yatırımlarını Çin’in iç pazarının kalitenin önemli olduğu üst segmentlerinde, buna karşılık Çinli firmaların ise fiyatın önemli olduğu alt segmentlerinde yoğunlaştıkları söylenebilir.

Çin’e yapılan doğrudan yabancı yatırımların sektörel dağılımına bakıldığında imalat sanayinin payı yaklaşık yüzde 50’yi bulmaktadır. Gelen doğrudan yabancı yatırımların yüzde 24’ü emlak sektörüne, yüzde 10’u finansal hizmetlere, yüzde 10’u perakende sektörüne, yüzde 4’ü ulaşım sektörüne, yüzde 2’si ise tarım sektörüne gitmiştir (Çelik, 2016: 56). Ancak ilginçtir, Çin’de bazı sektörlerde doğrudan yabancı yatırımların girişinde kısıtlamalar vardır. Kısıtlamaya giren alanlar birkaç yılda bir, Ticaret Bakanlığı ile Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu tarafından yayımlanan

‘’Yabancı Yatırımlar Sanayi Yönlendirme Kataloğu’’nda açıklanmaktadır. 2013 yılından itibaren yeni büyüme stratejisinin uygulamaya konulduğu dönemde çıkarılan

6 1998 yılında Çin’de bir ay içinde 88.416 araç trafiğe katılırken, 2016’da bir ay içinde bu rakam 3.057.300’e ulaşmıştır. Çin’de 2016 yılında 24 milyon 600 bin otomobil satılmıştır. Oysa Türkiye’de aynı yıl sadece 1 milyon 300 bin yeni taşıt trafiğe katılmıştı (Öğütçü, 2017: 174).

111

2015 yılı katalogunda koşula bağlı olarak doğrudan yabancı yatırım yapılacak 38, tamamen doğrudan yabancı yatırımın yasak olduğu 36 yatırım alanı listelenmiştir. Aynı şekilde, bu katalogda 50 alanda yatırım yapmak Çinli şirketlerle ortaklık kurma koşuluna bağlanmaktadır. Yabancı yatırımların yapılması yasaklı olan alanlara örnek olarak, havaalanları, nükleer enerji santralleri, petrol ve gaz boru hatları, metro ve demiryolları, su işleri, savunma sanayi, tarımda genetik araştırmalar, radyoaktif ve nadir toprak elementleriyle ilgili araştırma ve işleme faaliyetleri, tıbbi kurumlar, madencilik, petrokimya, gemicilik, haritacılık, uydu haberleşmeciliği ve basın yayın gibi stratejik alanlar ve hatta yeşil çay üretimi, tütün ürünleri, alternatif tıpla ilgili Çin ilaçları ve pirinç kağıdı gibi geleneksel el sanatları verilebilir (Kıbrıs, 2006: 27).

Çin’de gerçekleştirilen yabancı doğrudan yatırımların Çin ekonomisindeki ağırlığını anlamada, yabancı sermayeli şirketlerin sanayi sektörü istihdamı içindeki payı önemli bir gösterge olarak alınabilir. Bu açıdan, 2013 yılı rakamlarıyla Çin’de sanayi sektörü istihdamının yaklaşık yüzde 20’sini yabancı şirketler sağlamaktaydı. Bu konudaki diğer bir gösterge de, yabancı sanayi şirketlerinin satışlarının, toplam satışların yüzde 24’ünü oluşturmasıdır (Oktay, 2019: 27). Aynı şekilde, Çin ekonomisine 1980’lerin başında itibaren yatırım yapan yabancı firmalar, ülkedeki toplam firmaların dörtte birini oluşturmaktadırlar ve Çin’in toplam ihracatında yaklaşık yüzde 50’lik bir paya sahiptirler (Dilek vd., 2019: 20).