• Sonuç bulunamadı

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

4. BSH EV GEREÇLERİ A.Ş.’NİN ALMANYA-TÜRKİYE UYGULAMALARININ KARŞILAŞTIRILMAS

4.2. YASAL ZORUNLULUKLARDAN KAYNAKLANAN FARKLILIKLAR

4.2.1 Çalışma Süresi Kavramı

Yasanın 2.maddesinin 1.fıkrasında çalışma süresi, işin başlaması ve son ermesi arasında gecen ve ara dinlenmelerin dikkate alınmadığı süre olarak tanımlanmaktadır. Aynı fıkranın devamında işgörenler birden fazla işverene bağlı olarak çalışmaları halinde bu sürelerin toplamının dikkate alınmak zorunda olduğunu hükme bağlanmıştır. Bununla beraber Maden ve yer altında gerçekleştirilen çalışmalarda ara dinlenmelerinin çalışma süresinden sayıldığı ifade edilmiştir.

Saat 23.00 ile 06.00 arasında en azından iki saat süren çalışma, gece çalışması olarak tanımlanırken, bu süre fırın ve pastahaneler için 22.00 ile 05.00 arası olarak belirlenmiştir. Yasada gece çalışması böylelikle yedi saatlik bir dilim içersinde değerlendirilmek suretiyle, çalışma sürelerine ilişkin 93/ 104/EG sayılı Direktifin 2.maddesinin 1.fıkrası ile uyum sağlamaktadır. Vardiyalı veya bir yıl içersinde en azından 48 gün gece çalışması gerçekleştiren kişiler yasa kapsamında gece çalışan işgörenler (Nachtarbeitsnehmer) olarak kabul edilmektedir. Bu ayırım, özellikle bu işgören grubunu ayrı bir koruma getirmesi sebebiyle önem taşımaktadır.

Yasa kadın ve erkeklerin gece çalışması konusunda herhangi bir ayırım yapmamaktadır. Daha önceden yürürlükte olan mevzuatta, kadınların gece çalıştırılması

yasaklanırken, yürürlükteki yasada bu düzenlemenin Anayasal hakların ihlali anlamına geleceğinden, bu yönde bir düzenlemeye gidilmemiştir. Buna karşın kadınların halen yeraltında ve madenlerde çalıştırılması yasaktır.

Günlük çalışma süresi, yasanın 3.maddesi ile kapsama aldığı işgörenler - ki bunlar yönetici konumdaki işgörenler - kamu sektöründeki yöneticiler ve 18.yaşın altındaki işgörenlerin dışındakiler olup, temelde 8 saat olarak belirlenmiş olmak ile birlikte, yasa koyucu işverenlerin de ihtiyaçlarını gözeterek, çalışma süresini 10 saat’e çıkarma imkanını tanımıştır, ancak bu konuda bir kural getirerek, 8 saatin üzerinde geçekleştirilen çalışmaların altı ay içersinde dekleştirilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Böylelikle yasa koyucu, yasanın temel amaçlarından biri olan işgörenlerin sağılığını koruma ilkesinden ödün vermez iken, diğer taraftan giderek artan uluslararası rekabet yarışında çalışma sürelerini işverenin ihtiyaçları doğrultusunda ayarlama imkanı getirerek, Alman ekonomisinin rekabet edebilirliği üzerinde önemli bir katı sağlamıştır.

Fazla çalışmanın yapılıp yapılamayacağı, yapılacak ise bunun ne şekilde düzenleneceği konusunda yasada herhangi bir düzenlemeye rastlanmamaktadır. Böylelikle fazla çalışma ile ilgili hususların hizmet sözleşmesi, işyeri sözleşmesi ve toplu sözleşme ile düzenlenmektedir. Uygulamaya bakıldığında ise bu hususun genellikle toplu sözleşme ile yapıldığı görülmektedir. Örneğin, Hessen Eyaletinde Metal İş Kolu için akdedilen çerçeve toplu sözleşmesinde azami 8 haftalık bir süre için haftada da toplam 10 saat fazla çalışmanın yapılabileceği konusunda taraflar anlaşmışlardır. Fazla çalışma nedeniyle ortaya çıkan ücret konusunda da doğal olarak yasada herhangi bir hüküm yer almadığından dolayı bu konudaki düzenlemeyi de taraflar getirmektedirler.

İşgörenler hangi nedenlerden olursa olsun kanunen belirlenen günlük 8 saatlik çalışma süresinden fazla çalıştırılırsa, işveren bu fazla çalışma sürelerini kayıt etmek ve ilgili belgeleri iki yıl süresince saklamak zorundadır. Yasa koyucu ayrıca yasadan kaynaklanan haklardan işgörenlerin yeterince bilgi sahibi olabilmeleri için yasa metninin ve bu kapsamda getirilen düzenlemelerin, işgörenlerin görebilecekleri bir yerde ilan edilmesi yükümlülüğünü getirmiştir.

Türkiye’de uygulanan yasalara göre ise tatil günleri çalışmaları ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmışsa da, çalışmayı legal kılacak alanlar çok daha geniş tutulduğundan işverenler bu açıkları kullanarak tatil günü çalışma uygulamasına devam etmektedirler.

BSH firmasının Almanya-Türkiye arasındaki uygıulamalarında belirgin biçimde göze çarpan ve sorun teşkil eden uygulama farklılığı, tatil günleri çalışma uygulamasıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi, her ne kadar yasalar bu konuda düzenleyici bazı yaptırımlar içerse de açık bırakılan bazı noktalar, Türkiye’de tatil günleri çalışmalarıyla ilgili işçinin sosyal hayatına ve sağlığına yönelik olumsuz etkilere sebebiyet vermektedir.

Örnek olarak; 29 Ekim, 30 Ağustos gibi resmi bayramlarda çalışılmaması kuralı kanuni bir zorunluluktur. Ancak kanunda yer alan “zorunlu hallerde yerel yönetimlerden özel izin alınarak çalışılabilir” ibaresi, neredeyse her bayram gününü çalışılabilir hale getirmiştir. Firmalar daha resmi tatil günlerine birkaç gün kala gerekçelerini yaratıp (!) başvurularını yaparak tatil günü çalışmalarına devam etmektedirler.

Ancak Almanya hükümeti tarafından koyulmuş olan kanunlarda hiçbir esneklik yolu bırakılmamış, kanun işveren için %100 bağlayıcı hale getirilmiştir. Sadece kanun koyularak bu iyileştirmenin yapılamayacağı barizdir. Uygulama konusunda kontroller de çok sıkı yapılmaktadır. Herhangi bir şekilde kanuna aykırı olan bir uygulama ile karşılaşılmışsa işverene uygulanan yaptırım kesinlikle çok ağırdır. Tüm bunların bilincinde olan işverenler her halükârda kurallara uymak zorunda kalmaktadırlar.

Ülkemizdeki BSH uygulamalarında ‘yerel yönetimlerden izin alınarak çalışma’ yöntemine sıkça rastlanmaktadır. 2006 yılında firma içinde yapılan anket sonuçlarına göre, çalışan motivasyonunun düşüşünde etkin rol oynayan sebepler arasında mevzu bahis uygulama ilk sıralarda yer almaktadır. Özellikle sürekli yurtdışı koordineli görev yapan beyaz yakalı çalışanlar, iki ülke arasındaki bu uyulama farklılığından motivasyon anlamında çok etkilenmektedirler.

Almanya'da kısmen 2004 yılının başında uygulamaya sokulan ve on yıla yayılan bir süreç içerisinde hayata geçirilmesi hedeflenen yasal değişikliklerin bir bölümü 2005 yılının Ocak ayıyla birlikte, sonraki bölümleri ise 2006'dan itibaren uygulamaya konulacak. Bu yeni kanun değişiklikleriyle, emekçilerin gerek çalışma hayatında gerekse sosyal güvenlik haklarında epeyce değişiklikler olacak. Hükümetin başında bulunan Alman Sosyal Demokrat Parti SPD ile Yeşiller Partisi'nden oluşan koalisyon hükümeti, "Gündem 2010" adını taşıyan programıyla, başa geldiği günden bu yana sağlık, eğitim, sosyal güvenlik sistemlerinden tutun da, vergi kanununa, iş kanununa kadar sosyal haklarda Almanya'nın

tarihinde İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemden bu yana görülmemiş boyutta kısıtlamalar getiriyor.

Kamuoyu tarafından "Hartz IV" yasaları olarak bilinen ve Gündem 2010 programının temelini oluşturan yeni yasal değişiklikler, daha 2002 yılındaki seçimler öncesinde koalisyon hükümetinin gündemindeydi. O dönem adını komisyon başkanının adından alan "Hartz Komisyonu", hükümetin seçimler öncesinde adeta cankurtaran gibi sarıldığı ve sözümona işsizliğe "çare" olarak gösterilen bir öneri paketi hazırlamıştı. İşte pandoranın kutusu o zaman açılmış ve sosyal haklar alanındaki kısıtlama harekâtı ortaya çıkıvermişti. Hartz yasalarının dördüncüsü olan bu yasanın en temel özelliği ise işsizlik sigortasında ve sosyal yardımlarda kısıtlamaların getirilmesi.