• Sonuç bulunamadı

1. KORKU VE YALNIZLIK

1.1 HAYATI

1.1.3. Çalışma Hayatı

Sabahattin Ali yaşadığı tüm olumsuzluklara rağmen İstanbul Muallim Mektebi’ni 21 Ağustos 1927’de bitirir. Yozgat Merkez Cumhuriyet İlkokuluna tayini çıkar ve ilk görev yeri Yozgat olur. O mesleğini icra edecek olmanın verdiği heyecan ile beraber aynı zamanda yeni yeni kendisini bulduğu şiir ve edebiyat âleminde de aynı heyecan ve hislerle doludur. Bu sebeple okumak, yazmak, üretmek ve tüm bunlar üzerine istişare etmek ihtiyacı bu dönemde hiç olmadığı kadar fazladır. Ne yazık ki Yozgat onun bu ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kadar küçük, sanat ve sanatçı muhiti bakımından da oldukça tenha bir Anadolu ilidir.

Sabahattin Ali, Yozgat’ta geçirdiği bir yıllık sürede, dış hayatının hareketli ve eğlenceli tarafına karşın, ruhen tam ve mutlak bir yalnızlığı yaşamaktadır.70 Yozgat’ta geçirdiği bu sıkıntılı günlerin nihayete ermesi için çeşitli çareler ararken Milli Eğitim Bakanlığı’nın yabancı dil öğretmeni açığını gidermek amacıyla açtığı sınavlara da katılır. Sınav sonuçlarının olumlu gelmesi ile beraber Sabahattin Ali’nin hayatında yeni ve renkli bir dönem başlar. 1928 yılı Kasım ayında sınavı kazanan ve seçilen diğer arkadaşları ile beraber (Melahat Togar, Osman Faruk, Ömer Lütfü)71 Almanya’ya hareket eder.

Almanya yolculuğunun başladığı ilk dakikalardan itibaren trenin hareket etmesiyle birlikte bu ülkeyi ve bu dili tanımak amacıyla bavuluna yerleştirdiği kaynaklara başvurur.

Sabahattin Ali, Almanya yolculuğunu, Berlin’e varışlarını ve Potsdam’ı ‘‘Mufassal Cermenistan Seyahatnamesi’’nde uzun uzun anlatmaktadır.72 Almanya’da kaldığı iki yıl boyunca daima okur. Almancasını ileri bir seviyeye getirir. Alman edebiyatı ve Alman yazarları yakından tanıma fırsatı bulur. Turgenyef, Maksim Gorki, Edgar Allen Poe, Guy de Maupassant, Heinrich Von Kleist, Knut Hamsun, E.T.A. Hoffman ve Thomas Mann’ın eserlerini okur ve onlardan etkilenir. Sabahattin Ali Almanya’dan döndüğünde düşünceleri belirgin bir biçimde değişmiş, giderken eğilimli olduğu Türkçülüğün yerini sosyalizm almış, ancak bu değişiklik başlangıçta dostluklarına olumsuz yansımamıştır.73 Gerçekten de Türkiye’ye döndüğü ilk zamanlarda Türkçü, sosyalist, liberal ayırt etmeksizin tüm eski dostları ile görüşür. Bir müddet İstanbul Yüksek Muallim Mektebin de yatılı okuyan

69 Sabahattin Ali, Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2014, s.87

70 Ramazan Korkmaz, a. g. e. , s.33

71 Ramazan Korkmaz, a. g. e. , s.34

72 Sevengül Sönmez, A’dan Z’ye Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017, s.36

73 Sevengül Sönmez, a. g. e. , s.67

dostlarının yanında gizlice misafir olur. Bu okulda Nihal (Atsız), Pertev Naili (Boratav), Orhan Şaik (Gökyay), Nihat Sami (Banarlı) gibi isimler eğitim görmektedir ve hepsi de Sabahattin Ali’nin yakın arkadaşlarıdır.

1930 yılının Mart ayında Türkiye’ye dönen Sabahattin Ali, fikir hayatında yaşamış olduğu değişimi yavaş yavaş eserlerine de yansıtmaya başlar. Irmak, Çağlayan, Ayda Bir, Ağaç, Akbaba gibi yayınlarda ilk eserlerinin yayımlanmasından sonra Almanya dönüşünün hemen akabinde o artık İstanbul’daki edebiyat çevrelerinin tanıdığı, merakla takip ettiği bir isim haline gelir. Almanya’da şekillenen görüşlerinin de etkisi ile Resimli Ay dergisi olgunluk çağı eserlerinin vücuda gelmesi için seçtiği yeni durak olur.

Türkiye’ye döndüğü aynı yılın Eylül ayında Gazi Terbiye Enstitüsü’nce açılan yabancı dil yeterlilik sınavlarına girerek Aydın’a Almanca öğretmeni olarak atanır. Sabahattin Ali, Aydın Ortaokulu’nda Almanca öğretmenliği yaptığı sırada ilk toplumcu gerçekçi öykülerini de yazmaya başlar. Resimli Ay’da ilk öyküleri bu günlerde yayımlanır.74 Aydın sevdiği, keyif aldığı, kendisini mutlu hissettiği bir yer olur. Öğrenciler ile olan ilişkileri, sanat ve edebiyat çevreleri ile olan irtibat, aralıksız ortaya çıkarmaya başladığı edebi ürünler kısa sürecek bu huzurlu günlerin eseridir. Sabahattin Ali gerek dünya görüşü gerek topluma bakışı ve gerek çizdiği öğretmen profili ile 1930’lu yıllar Türkiye’sinin çok ilerisindedir. Bu sebeple onun görüşleri bir takım şüpheci ve tutucu kesimlerce tehlikeli görülür. Komünizm propagandası yaptığı gerekçesi ile Aydın’da gözaltına alınır. Üç ay ceza alır ve tutuklanarak Aydın hapishanesine gönderilir.

Cezası bittikten sonra Konya Ortaokulu’na Almanca öğretmeni olarak atanır. Konya’da hayatına yeni bir sayfa açmak ister. Mesleğini icra ederken şiir ve edebiyatla da iç içe olmak, sakin ve huzur içinde şiir yazmak, hikâyeler tasarlamak Konya’daki planları arasındadır.

Annesi ve kız kardeşini de yanına aldırır. Sabahattin Ali, Konya’da Yozgat ve Aydın’da olduğu gibi dıştan oldukça hareketli, şen ve eğlenceli bir hayat sürerken; içten içe derin ve aşılmaz bir yalnızlığı yaşamaktadır. Onun yalnızlığı insanlara ve etrafını saran kalabalıklara rağmen duyulan bir yalnızlıktır. Katıldığı toplantılarda gördüğü samimi olmayan tavırları ve sahte ilgileri açıkça tenkit eder; dolayısıyla da şimşekleri üzerine çekmiş olur.75

74 Sevengül Sönmez, a. g. e. , 73

75 Ramazan Korkmaz, Sabahattin Ali İnsan ve Eser, Kesit Yayınları, İstanbul 2016, s.38

Sabahattin Ali, Yaşar Nabi’nin roman vadisindeki ilk tecrübesi ve orijinal bir memleket romanı76 dediği Kuyucaklı Yusuf adlı romanını Konya’da yazmaya başlar. Kuyucaklı Yusuf, Haziran 1932’de Yeni Anadolu gazetesinde tefrika edilmeye başlanır ve okurlar tarafından çok beğenilir. Gazetenin satışında beklenmedik bir artış olur. Buna rağmen telifi ödenmeyince Sabahattin Ali de tefrikayı 26.sayıda yarım bırakır.77 Yeni Anadolu gazetesinin sahibi Cemal Kutay, tefrikayı yarıda kesmesi sebebi ile Sabahattin Ali’ye komplo kurar. Onun bir süre önce gazeteye yayımlanması için bıraktığı şiirlerden birinin üzerinde değişiklik yapar. Mustafa adlı bir öğretmen aracılığıyla da şikâyetçi olurlar. Memleketten Haber adlı şiirinde devlet büyüklerine hakaret ettiği gerekçesi ile bir yıl ceza alır ve tutuklanır. Sabahattin Ali, Konya’da 22 Aralık 1932’de tevkif edildikten sonra; 29 Nisan 1933 tarih ve 1249 sayılı kanunla memuriyet kaydı silinir. 12 Mayıs 1933’te ise, adına ‘‘Gurbet Hapishanesi’’ de denilen Sinop Hapishanesi’ne sürülür.78 29 Ekim 1933’te Cumhuriyet’in kuruluşunun 10.yılı münasebetiyle çıkan af kanunundan yararlanır ve tahliye olur.

Bir yıl gibi bir süreyle memuriyet hayatından uzak kalan Sabahattin Ali tercümanlık, gazetecilik gibi işlerle uğraşsa da memuriyet hayatına dönmek ister. Bu sebeple Ankara’da neredeyse her gün Maarif Vekâletine uğrar. Uzun ısrarlarının sonucunda nihayet kendisine Maarif Bakanınca: ‘‘Sizin korumaya değer bir genç olduğunuzu birkaç kişi, birkaç kez bana söyledi. Fakat ben elimde sizin fikir ve zihniyetinizin değiştiğini kanıtlayan bir belge olmadıkça bir şey yapamam. Siz bana bir belge getirin’’79 cevabı verilir. Bunun üzerine Sabahattin Ali Benim Aşkım adlı şiirini kaleme alır. Şiir 15 Ocak 1934 tarihli Varlık dergisinin 13.sayısında yayımlanır.

Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran Sensin ülke adıyla beynimde dimdik duran Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran Seni çıkarsam ömrüm başlamadan bitiyor

Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye!

76 Filiz Ali, Atilla Özkırımlı, Sevengül Sönmez, Sabahattin Ali – Anılar, İncelemeler, Eleştiriler, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2014, s.226

77 Sevengül Sönmez, A’dan Z’ye Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2017, s.62

78 Ramazan Korkmaz, Sabahattin Ali İnsan ve Eser, Kesit Yayınları, İstanbul 2016, s.40

79 Hıfzı Topuz, Başın Öne Eğilmesin – Sabahattin Ali’nin Romanı, Remzi Kitabevi, İstanbul 2006, s.83

Hisler kambur oluyor döküldükçe yazıya Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı atıyor80

Şiirin yayımlanmasından sonra Sabahattin Ali önce bakanlık içerisinde bir memuriyete alınır. Bir süre sonra da Ankara Musiki Muallim Mektebi’ne Türkçe öğretmeni olarak atanır.

Aynı yıl Devlet Konservatuvarına dramaturg olarak atanır. Türk opera ve tiyatrosunun kurulması için Almanya’dan gelen Carl Ebert’in çevirmenliği ve yardımcılığı görevini üstlenir. Bu yıllar en verimli yıllarıdır.

1946 yılında Aziz Nesin ile yolları kesişir. Ülkenin güncel konularını mizahi bir dille aktardıkları Markopaşa gazetesini çıkarmaya başlarlar. Mim Uykusuz ’un karikatürlerini çizdiği gazetenin yazı kadrosu, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Şerif Hulusi’den oluşmaktadır.81Gazete siyasi konuları iğneleyici bir dille ele alması ve siyasileri eleştirmesi sebebiyle ancak yirmi bir sayı çıkar. O kapanınca yerine Merhumpaşa çıkarılmışsa da o da birinci sayıdan sonra kapatılır. Onun devamı olan Malumpaşa dört sayı kadar dayanabilir.

Gazetelerin sürekli kapanması ve paşaların sürekli değişmesi tirajı düşürür ve ilgiyi azaltır.

Bunun üzerine Sabahattin Ali’nin ismini koyduğu Alibaba çıkarılır. O da uğradığı baskılara ancak dördüncü sayıya kadar dayanabilir.

Sabahattin Ali muhalif kalemi sebebiyle artık sürekli gözlem altındadır. Polis devamlı peşindedir. O ilk zamanlar bu durumu önemsemeyip alaya alsa da sonraları sürekli takip edilmek, izlenmek, rapor edilmek canını sıkar. Bu sebeplerle bir süre yazı işlerinden uzaklaşmak amacıyla yakın dostları Mehmet Ali Cimcoz ve karısı Adalet Cimcoz vasıtasıyla tanıştığı Melek Celal Sofu ile beraber nakliyecilik işine girer. Türkiye’yi gezerek hem çalışmak hem de yeni yazacağı hikâyeleri için insanlar tanımak, konular biriktirmek ister.