• Sonuç bulunamadı

1.6. Kavramsal Çerçeve ve İlgili Araştırmalar

1.6.1. Kavramsal Çerçeve

1.6.1.4. Yaşar Kemal ve Çakırcalı Efe Hakkında

1.6.1.4.2. Çakırcalı Efe hakkında

Yaşar Kemal, Çakırcalı Efe adlı eserinde 19.yy.da Osmanlı’ya baş kaldıran Çakırcalı Mehmed Efenin hayat hikâyesini Albay Rüştü Kobaş’ın anılardan faydalanarak anlatır. Yazar eserin açıklama kısmında Arpaz’ın basılışına kadar ki kısmını kendisinin anlattığını diğer kısımları ise Çakırcalıyı öldüren Albay Rüştü Kobaş’ın ağzından olduğu gibi eklediğini belirtmiştir. Çakırcalının yarı destanlaşmış eşkıyalık öyküsüne dair yazdığı bu romanın Arpaz’ın basılışına kadar ki ilk bölümü yirmi beşe kadar sayılandırılmıştır. Bu bölüm, Çakırcalının ilk eşkıyalık ve olgunluk dönemlerini içine alır. Çakırcalının öldürülmesiyle sonuçlanan eşkıyalık serüvenin sonu ise, Albay Rüştü Kobaş’ın hatıra notlarından oluşan ikinci bölüme kadar verilmiştir. İlk baskısı 1972’de Ararat yayınevince yapılan ve daha sonra Cem Yayınevi, Karacan Yayınları, Toros Yayınları, Adam Yayınları gibi çeşitli yayınevlerince yayımlanan buromanın en son baskısı Yapı Kredi Yayınları’ndan (2004) yapılmıştır.

Yazar kitabın önsözünde Efenin yaşamı hakkında bildiklerini 1956 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımladığını belirtmiştir. On altı yıl sonra bu yazdığını ilginç bulup kitaplaştırmaya karar vermiştir. Bu nedenle Arpaz’ın basılışına kadar olan kısmı Cumhuriyet gazetesinde Çakırcalı hakkında yazılarına dayanarak yazmıştır. Çakırcalı Efenindestanlaşmış yaşam öyküsünde Çakırcalının yetişme, olgunluk çağlarını ilk yirmi beş bölümde sıralayarak vermiştir. Öldürülmesi kısmı ise Albay Rüştü Kobaş’ın ağzından numaralandırılmadan anlatılmıştır. Bu kısmı daha önce Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.

Yaşar Kemal, Çakırcalı Efenin eşkıyalık serüvenini üç devre diyebileceğimiz devrelerde ele alır. Bunların ilki, eşkıyalıkta “toy”luk dönemi diyebileceğimiz ilk dönem; ikincisi, “olgunluk” dönemi diyebileceğimiz ustalık dönemi ve üçüncü dönemse Çakırcalı Efenin “öldürülüşü” dönemidir.

52

Çakırcalı Efe’de olaylar, Çakırcalı Mehmet Efenin çocukluk yıllarından başlar. Yaşar Kemal, Çakırcalının çocukluğundan ölümüne kadar, yetiştiği sosyal çevreyi, annesi Hatçe ve baba dostu, tecrübeli eşkıya avenesi Hacı Eşkıya’nın eşkıyalık yolundaki telkinlerini ustalıkla anlatır. Çakırcalı Mehmet Efenin babası Ahmet Efe de kendisi gibi bir eşkıyadır. Yıllarca dağlarda gezmiş, eşkıyalık yapmış fakat yüze inmiştir. Babası Osmanlıyla anlaşma içinde olmuştur. Fakat daha sonra Osmanlı Müfrezesi Hasan Çavuş tarafından öldürülmüştür. Çocukluğundan beri babasının intikamını alma telkinleriyle büyüyen Çakırcalının toplumsal düzene, Osmanlıya karşı isyan girişiminde bulunmasının ardında bu sebep yatar. Annesi ve babasının yakın arkadaşı Hacı Eşkıya, Çakırcalıyı çocukluktan beri bu intikam duygusunu kullanarak Efelik duygusunu aşılamışlardır. Hacı EşkıyaÇakırcalıyı Efeliğe alıştırmak için türlü türlü girişimlerde bulunur. Babasının yakın arkadaşları sayesinde başta kaçakcılıkla başlayan eşkıyalık yaşamına Çakırcalı Efelikle devam eder. Meteliği bile hava vuracak kadar efeleşir. Yazara göre o dönemde dağlar Efe yetiştiren bir eşkiyalık okulu gibidir. Çünkü bu dönemde eşkiyalık bir gelenekti.(ss.63)

Romanda bu durum şu cümlelerle geçer. “Efelik Ege’de, kökü ta ötelere, derine dayanan bir gelenekti. Osmanlıdan, Bizans’tan daha eski. Belki de bu dağlar dağ olalı zeybeksiz kalmamıştı. Kaçakçılık bir okuldu. Delikanlıları alıp eşkıya yetiştiren bir okul. Çok Efenin heybesinde, atının eyerinde tütün kokusu vardı.” (Y.Kemal, ÇE, 21).

Çakırcalı Efe ilk cinayetini Hacı Eşkiya'nın eski karısını öldürmekle işler. Fakat Çakırcalı oldu olası eşkiyalığı hiç sevmemiş ve yüze inmek için Osmanlıyla sürekli anlaşmalar yapmıştır. Bu durum bazı çevreleri rahatsız etmiş, Çakırcalı bir nevi toplumsal koşullar gereği eşkıya olmaya zorlanmıştır. Yine zorlu bir eşkıya olmasının altında dönemin yönetiminin büyük hatalar yapması büyük bir etken olmuştur. Hasan Çavuş’un Çakırcalı’ya hırsızlık yaptığı iftirasıyla yakalama kararı çıkartması gibi. Eşkiyalığın en önemli kurallarından birisi de köylü üzerinde güven kazanmaktır. Bunu yapabilmek için önemli bir vukuat işlemek gerekir. Çakırcalı da ilk önemli vukuatını dönemin zenginlerinden Hacı Mustafa’dan iki yüzbin altın alıp fakir köylüye dağıtmasıyla yapmıştır. Böylece tebaa üzerinde saygın bir yer etmeye

53

başlar ve köylünün güvenini kazanır. Bir süre sonra bu güven Çakırcalı için destanlaşmaya dönüşür. Çakırcalı bir süre sonra Hasan Çavuş’u öldürüp intikamını alır. Yazara göre bundan sonra artık Çakırcalı Mehmet Efe'dir ve olgunluk dönemine geçmiştir. Bundan sonra Çakırcalı hem dağlarda hem de köylerde büyük bir nufüs sahibidir ve Osmanlı bu eşkıyakarşısında çaresiz bir konuma düşmüştür.

Yaşar Kemal, halk arasında bir destana dönen, bugün bile aydınlatılamamış Çakırcalı Efe olayını ve Çakırcalının eşkıyalıkta ulaştığı mertebeyi şöyle değerlendirir:“Çakırcalı zengin soyuyordu. Fabrika yakıyordu. Önüne geleni öldürüyordu. Artık hükümet ortadan silinmiş gibiydi. Dövüşü, kavgası olan, zulüm gören, yoksulluğa düşen, kız kaçıran, hükümete değil, Çakırcalıya geliyordu. Çakırcalı bir mahkeme, Çakırcalı bir maliye, Çakırcalı doktor, Çakırcalı ilaçtı.” (Y.Kemal, ÇE, 56).

Yazar eşkiyalık olgusunu çok yönlü değerlendirmiştir. Çakırcalı Efe efsaneleşmiş bir mit olmasının yanında aynı zaman da eşkiyadır da. Bu dönemde eşkiyalık devlete karşı olan yerli ve yabancı güçlerin maşası haline gelmiştir. Yüze inen eşkıyaların tümü bu yüzden öldürülmüştür.

Eşkıyalığın bu denli yaygınlaşmasının nedeni devletin yapısındaki bozukluktur. Devlet halkla ilişkisini koparmış ve halkı ezen bürokratlar karşısında sessiz kalmıştır. Bunun sonucu olarak da halkı kollayıp dağa çıkan eşkıyalar, efsane haline getirilmiştir. Devlete karşı korunan halk, kendisini koruyan eşkıyalara yardımcı olur ve yerlerini hiçbir zaman söylemez. Çakırcalı iyi bir eşkıya olmasının yanında iyi bir siyaset adamdır da. Dağa çıktığı ilk günden beri birçok ağayı eşkıyayı vb. unsuru arkasına almayı bilmiştir. Maddi yardımını ise o dönemin önemli esnaflarından Halil Bey’in şahsında verilmiştir.

Yaşar Kemal, Çakırcalıyı insanî zaaflarıyla da ele alarak eşkıyalığı bir nevi meşrulaştırma çabası içerisine de girmiştir. Anlaşmaya yanaşmayan bir başka eşkıya olan Posluoğluyu öldürdükten sonra ölüsünün karşısında ağlaması bunun en büyük örneklerindendir.

Yaşar Kemal, Çakırcalı Efe olayını çok araştırmış ve gerçek belge ve bilgiler üzerinden anlatmaya çalışmıştır. Halkın Çakırcalı Efe hakkındaki söylemleri zamanla destanlaşmış olsa da Kemal, özellikle Albay Rüştü Bey’in vermiş olduğu

54

bilgiler ışığında Çakırcalı Efeyi anlatırken gerçeklikten vazgeçmemiştir. Yazara göre Çakırcalı Efe merkezinde gerçekleşen bu büyük olay, dönemin devletinin arka sokağında gerçekleşen çok yönlü ve türlü olayların varlığından da kaynaklanır. Bu nedenle yazar tarihçilerin bu olayları aydınlatması gerektiğini söyler. Yazar, ülkeye ilk yabancı sermayeyi sokan Vitol ailesiyle Çakırcalının bir ilişkisinin bulunmasını, İngilizlerin, Çakırcalıyı Osmanlıyı parçalamak için bir maşa olarak kullandığı ihtimaline bağlar. Çünkü bu dönemde İngiliz basını Çakırcalıya büyük ilgi duyar.

Çakırcalının eşkiyalığı sevmediğini açıklamıştık. Bu nedenle Osmanlının yüze inme teklifini Vitol kefilliğinde kabul etmiştir. Kabul etme şartları, o dönemde devlet yapılanmasının Çakırcalıya karşı ne kadar güçsüz olduğunun göstergesidir. Bu dönemde Çakırcalı civardaki bütün çeteleri temizlemiştir ve kendisine rakip tanımamaktadır. Yüze indiğinde ise evi adeta bir devlet kurumu gibi işlemiştir. Çakırcalı bir nevi hâkim işlevi görmüştür. Yaşar Kemal’e göre ağaların, beylerin çıkarları için zorla dağa itilen Çakırcalı asla kendini kullandırtmamış bilakis ağaları ve beyleri kullanmıştır.

1911 yılında, Talat Paşa kabinesi ve dönemin İçişleri Bakanlığınca geniş yetkilerle ve kendi kurduğu kırk beş kişilik müfrezesiyle Ödemiş’e gelip karargâh kuran Rüştü Kobaş, Çakırcalı çetesiyle Ödemiş’in Karıncalıdağ (Kız Kayası) mevkiinde çatışmaya tutuşur. Çatışma sonrasında iki ceset bulunur. Bunlardan birisinin başı ve elleri kesilmiş ve göğüs derisi yüzülmüştür. Öteki cesetse Arpaz’dan kaçırılıp rehin alınan Osman Bey’in cesedidir. Başı ve elleri kesilmiş ceset, Çakırcalının ilk karısı Iraz’a teşhis ettirilir ve ayaklarından Nazilli meydanına asılır. Mezarı Nazilli’nin çıkışındadır.

Bir süre sonra da Ödemiş’te bulunan Çakırcalı çetesinin büyük kısmı yapılan baskınlarla yok edilmiştir. Kayaköy’de olduğu tespit edilen çetenin has adamları da bulundukları eve yapılan baskınla öldürülür.

55

Benzer Belgeler