• Sonuç bulunamadı

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TELİF HAKLARI VE SİNEMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI TELİF HAKLARI VE SİNEMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ"

Copied!
136
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

TELİF HAKLARI VE SİNEMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER VE TÜRKİYE’DE YAPILAN MEVZUAT UYUMU ÇALIŞMALARI ÇERÇEVESİNDE

FİKRİ HAKLAR VE KORUNMASI

UZMANLIK TEZİ

Hazırlayan M. Ahuseda KAYA

Şubat – 2008 İSTANBUL

(2)

T.C.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

TELİF HAKLARI VE SİNEMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER VE TÜRKİYE’DE YAPILAN MEVZUAT UYUMU ÇALIŞMALARI ÇERÇEVESİNDE

FİKRİ HAKLAR VE KORUNMASI

UZMANLIK TEZİ

Hazırlayan M. Ahuseda KAYA

Tez Danışmanı Zuhal ÇEVİK(Daire Başkanı)

Şubat – 2008 İSTANBUL

(3)

GİRİŞ

Fikri mülkiyet, fikir ve sanat eserlerini kapsar. Bu anlamda fikri mülkiyet terimi yerine “telif hakkı” terimi de kullanılmaktadır. Patent, marka, ticaret unvanı ve diğer ad ve işaretler ise “sınaî mülkiyet” olarak adlandırılmaktadır. Geniş anlamda fikri mülkiyet terimi hem fikri hakları hem de sınaî hakları kapsamaktadır.

Sınaî haklardan farklı olarak fikri haklarda, eser sahibinin yarattığı eser üzerindeki haklar söz konusudur. Dar anlamda fikri haklar, ülkemizde telif hakları olarak bilinmekte olup inceleyeceğimiz tezin temelini bu hakların korunması teşkil etmektedir.

Fikri mülkiyet hukukunun amacı, fikri mülkiyetin sahibini koruyarak onu fikri ürün ortaya koymaya özendirmektedir. Fikri haklar, fikir ürünlerinin sahipleri için, ürünlerinden diğer kişilerin yararlanmasına izin verme ve haksız yararlanılmasını önleme amacını taşır Bilim ve edebiyat adamları, sanatçılar ne kadar iyi korunur ve teşvik edilirse bundan o toplum o kadar kazançlı çıkacaktır.

Toplumun gelişmesi, kültürel ve ekonomik kalkınması o kadar çabuk olacaktır.

Günümüzde sanayi toplumundan bilgi toplumuna doğru geçişimizle bilgiyi esas alan fikri mülkiyet olgusu da oldukça önem arz etmeye başlamış, toplumların kültürel ve ekonomik kalkınmışlığı, fikri mülkiyet haklarına verdikleri önemle doğrudan ilgili bir husus olmuştur. Zira uluslararası pazarlarda en çok ticareti yapılan ürünler arasında fikri ürünlerin de bulunması ve yetersiz fikri mülkiyet korumasının, uluslararası ticareti olumsuz etkilemesi gerçeğini günümüz devletleri göz ardı edememektedirler. Dolayısıyla fikri mülkiyet haklarının ticarette artan önemi ile etkin bir fikri mülkiyet koruması arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle; bugün gelişmekte olan ülkeler, teknoloji transferi ve doğrudan yabancı yatırımları çekebilmek için fikri mülkiyet haklarının daha iyi korunması yönünde önemli adımlar atmışlardır. Yabancı yatırımcılar, yatırım kararlarını verirken o ülkede iyi bir fikri mülkiyet koruması olup olmadığını esas almaktadırlar.

Fikri mülkiyet haklarının bu anlamda uluslararası ilişkiler bakımından da korunması gerekliliği nedeniyledir ki; Türkiye, Gümrük Birliğine ilişkin 1/95 Sayılı

(4)

OKK’ ye imza koyarak fikri mülkiyet mevzuatını AB mevzuatı ile uyumlaştırarak direktifler doğrultusunda bu hakları etkin bir şekilde koruma yükümlülüğü altına girmiştir Türkiye’den, özellikle iç hukuk mevzuatının Birliğe üye ülkelerin standartlarına ulaştırılması bunun yanında fiili olarak da gelişme kaydedilmesi istenmektedir. 5846 sayılı kanunda 1995 yılından sonra gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleri bunun bir sonucu olmuştur. Bu değişikliklerin ne ölçüde başarılı olduğuna yeri geldikçe tezimizde değineceğiz

Bu incelemede, esas itibariyle 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki mevzuat uyumu sonucu yapılan değişiklikler ele alınacak olup FSEK dışındaki mevzuatlara da yeri geldikçe değinilecektir.

Bu bağlamda, birinci bölümde; bir fikri faaliyet ve çaba sonucu oluşturulan eser ve eser kavramı ile eser türlerine kısa bir giriş yaptıktan sonra ikinci bölümde;

eser sahibine tanınan maddi ve manevi haklar ile tanınan bu hakların hukuki ve cezai anlamda korunması konusu incelenecektir. Üçüncü bölümde, dünya çapında hızlı bir gelişme kaydederek modern ekonomilerin temel unsurlarından biri halini alan fikri mülkiyet, uluslararası düzenlemeler çerçevesinde ele alınmış ve dördüncü bölümde fikri mülkiyete ilişkin Avrupa Birliği sürecinde, AB hukukundaki düzenlemeler, AB direktifleri ve mevzuat uyumu kavramı ile Türkiye’deki mevzuat uyum çalışmalarının iç hukukumuza yansıtılan yönleri ve yansıtılması süreci detaylı olarak incelenmiştir. Sonuç bölümünde ise, telif hakkının korunmasında AB uyum çalışmalarının iç mevzuatımıza yansıtılmasının sonuçları olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilmiştir.

(5)

BİRİNCİ BÖLÜM ESER VE ESER TÜRLERİ 1. ESER KAVRAMI

1. Kavram Olarak Eser

Fikri haklar kavramı, yaratıcı düşünce ürünü olan eserler üzerindeki hakları anlatan bir deyimdir.1 Eser ise, FSEK. m.1/B-a bendinde; “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlanmıştır.

İşleme ile ilgili 6.maddeye 4630 sayılı yasa ile eklenen son fıkrada ise buna benzer bir hüküm yer almaktadır. Bu hükme göre: “İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla, oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır”

Yasanın gerek eserin tanımıyla ilgili FSEK 1-B maddesinden, gerekse işlenmelerin de eser olduğunu açıklayan 6.maddenin son fıkrasından hareketle bir fikri çabanın eser olarak nitelendirilebilmesi ve eser olarak korunabilmesi için şu iki unsurun birlikte bulunması gerektiği sonucu çıkmaktadır.2

FSEK, yukarıdaki tanımla bir fikri ürünün eser kabul edilebilmesi için, sübjektif ve objektif olmak üzere iki şart aramıştır. Bu şartların ilki “esasa” ilişkin, ikincisi ise “şekle” ilişkindir. Esasa ilişkin şart, “ sahibinin hususiyetini taşıma”

olarak belirtilmiştir. Bu anlamda eser, onu meydana getirenin özelliklerini taşıyan, onun fikri çalışmasının ürünü olarak koruma kapsamına girer. Buna göre, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda; bütün fikri çabalar değil, sadece sahibinin özelliğini taşıyan ve Kanunda yer alan çaba ve çalışmalar eser olarak kabul edilmiştir.3

1 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY, İnternette Fikri Hakların Korunması (Ankara 2007), 47 2 Ahmet KILIÇOĞLU, Sınai Haklarla Karşılaştırmalı Fikri Haklar (Ankara 2006), 114

3 K: Emre GÖKYAYLA, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Yapılan Değişikliklerin Değerlendirilmesi, 17

(6)

Sahibinin hususiyetini taşıma, fikri mülkiyet hakları alanında geçerli olan genel ilkelerden “yenilik” unsurunu ifade eder. Eser sayılabilmenin bu unsuruna

“sübjektif unsur”4 dememizin sebebi, eser sahibinin fikri çabasına ve yaratma yeteneğine ilişkin olmasıdır.5 Bir çalışmanın fikri hak koruması kapsamında yer alabilmesi için, mevcut özellikleri itibarıyla diğer eserlerden ayırt edici bir niteliğinin bulunması gerekir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunumuz, yenilik oluşturan fikri çabaları korumaktadır. Mevcudu tekrar, taklit veya kopyada yenilik unsuru değil, başkasının fikri çabasını sömürme ya da kullanma söz konusudur. Mevcut eserlerden yararlanma ile mevcut eseri taklit ve tekrarı kesinlikle birbirinden ayırt etmek gerekir. 5846 sayılı yasamız, bilim ve sanat alanında gelişme ve yeni eserler yaratılmasının bu alandaki mevcut eserlerden yararlanma ile mümkün olduğu gerçeğini kabul etmiş, bu nedenle 35.maddesinde “iktibas serbestîsi” kenar başlığı altında mevcut eserlerden yararlanmanın koşullarını sıkı ve sınırlandırıcı bir şekilde belirlemiştir. Madde incelendiğinde, iktibasın mevcut eserlerden yararlanmanın

“bazı cümle ve fıkralarının alınması”, mevcut bir bestenin en fazla tema, motif, pasaj ve fikri nevinden parçalarının alınması”, güzel sanat eserlerinde “maksadın haklı göstereceği bir nisbet” gibi koşullarla sınırlı olduğu görülür. Buna göre, iktibas mevcut esere olan ihtiyacı ortadan kaldıracak nitelikte olmamalıdır. Sahibinin hususiyetini taşıma unsuru, bilineni tekrar etmemeyi gerektirir.6

Doktrinde hususiyet kavramının anlamına ilişkin değişik görüşler ileri sürülmüştür. Hirsch ve Ayiter, hususiyeti “herkes tarafından vücuda getirilemeyen, yani ancak yaratıcı bir fikri çaba mahsulü “olarak tanımlamışlardır.7 Arslanlı,

“nisbi istiklal ölçüsüne yer vermiştir. Yazar mümkün olduğunca fazla eseri koruyabilmek için esnek bir ölçünün kabulünü gerekli görmektedir. Arslanlı, yukarıda izah edilen, sübjektif kritere esas teşkil eden “hususiyet” tabirinin eser vasfını ağır şartlara bağladığını ileri sürmüştür.8 Bu görüş, hususiyeti “nispi istiklal

4 Aynı Yönde: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E:2003/4260, K: 2003/271,T: 02.04.2003 Sayılı Karar 5 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,114

6 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,115

7 Nuşin AYİTER, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri (Ankara1981), 40 8 Halil ARSLANLI, Fikri Hukuk Dersleri, (İstanbul 1954), 5-6

(7)

görüşü ile açıklar. Bu ilkeye göre, hiçbir eser mutlak bağımsızlık arz etmez yani, her eser, kendinden önceki fikirlerden istifade ile meydana getirilir.

Diğer bir görüşe göre, bir eserin sahibinin özelliğini taşıyıp taşımadığını belirlemek için esas alınması gereken ilk kriter “orijinal fikir ürünü” olup olmadığıdır.9. Yarsuvat orijinal, yani özgünlük ölçütüne yer vermektedir. Yazara göre sanat eserlerinde özellik, biçimde belirlendiği halde; bilim ve edebiyat eserlerinde orijinalite daha ziyade fikirde, fikrin işleniş veya sunuluşunda ortaya çıkar”10

Tekinalp'e göre ise hususiyet, anlatımda (üslupta) olup, sahibinin yaratıcılığına, yani sıradan olmadığına ve bu nedenle de bireysel ve öznel olduğuna vurgu yapar. Yazara göre “ hususiyet anlatımda kendisini gösterir, her anlatım sahibinin yaratıcılığını gösterir “11.Yazara göre, sadece hikâye, roman, makale gibi eserlerde değil mimari eserlerde, tablolarda, karikatür ve fotoğraf gibi eserlerde de üsluptan bahsedilebilir. Ancak üslup, eserin türüne göre değişik tarzlarda görünebilir.

Eser üzerindeki ayırt edici özellikler bakımından, yeterli farklar yoksa bu durumda eserin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda komşu haklar veya haksız rekabete ilişkin hükümler çerçevesinde korunması gerekir. FSEK m.80’de eser sahibinin hakları ve bağlantılı haklar başlığı altında yer alan komşu hakları tek tek sayılmıştır. Komşu haklar, eser sahibine, haklarına halel gelmemek şartıyla, onun izniyle bu eseri tanıtan, anlatan, yorumlayan, eseri ilk defa tespit eden fonogram yapımcılarının sahip olduğu haklardır.12 Bu tür hakları kullananlar, eser sahibinden bağımsız olarak eser üzerinde hak sahibi olmadıkları için, eser sahibinin hakları ile bağlantılı bir hakka sahip oldukları söylenebilir.13

9 Duygun YARSUVAT, Türk Hukukunda Eser Sahibi ve Hakları (İstanbul 1984), 62-64.

10 Cahit SULUK/Ali ORHAN, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku (İstanbul 2005), 142 11 Ünal TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku(İstanbul 2005), 98

12 Yavuz KAPLAN, İnternet Ortamında Fikri Hakların Korunmasına Uygulanacak Hukuk(Ankara 2004), 76 13 Bkz., Fsek m.80

(8)

Türk hukukunda, eserin korunmaya değer nitelikte bir fikri çalışma olarak kabulü ve korumadan yararlanması için onun tamamlanması şart değildir. Belirli bir düzeye gelmesi ve ortaya çıkan kısımlarının sahibinin hususiyetini taşıması yeterlidir. Bu anlamda mesela, kroki, taslak, tasarım mevcut ise, henüz tamamlanamamış bir eserin varlığı kabul edilir14

Eser, bir fikri faaliyet ve çaba sonucu yaratılan bir ürün olduğuna göre, ancak gerçek kişiler tarafından yaratılabilir. 4630 sayılı yasa ile getirilen “eser sahibi” tanımına ilişkin l/B maddesinin ‘b’ bendinde “Eser sahibinin eseri meydana getiren gerçek kişiyi” ifade ettiği kabul edilmişti. Bu düzenleme son derece isabetli iken, 5101 sayılı yasa ile 2004 yılında bu hükümde yer alan “gerçek” sözcüğü çıkarılmıştır. Eser, fikri bir çabanın ürünü olduğuna göre, tüzel kişilerin eser yaratmaları ve eser sahibi olmaları mümkün değildir. Tüzel kişiler, ancak eser sahipliğinden doğan hakları kullanma yetkisine sahip olabilirler. Tüzel kişilerin gerçek kişi olan organları eser yaratabilir. Burada, “eser gerçek kişiler tarafından yaratılabilir” ilkesi geçerlidir. Bu ilke, eserde şahsen ve fikren yaratmayı zorunlu kılar. Bunun sonucu olarak, makine ve cihazlarda insanın zihinsel faaliyetinin sonucu bir eser yaratımı söz konusu değildir. 15

FSEK de bir fikri ürünün eser olarak korunması için kabul edilen ikinci şart,

“şekle” ilişkindir. Bir ürünün Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunması için, sahibinin şahsi niteliklerinin yansıdığı bu eserin FSEK m.1/B-a’da sayılan eser kategorilerinden birisine girmesi yani fikri ürünün “eser” niteliği taşıması ve fiziki unsur üzerinde somutlaşması gerekmektedir.

Bu şarta göre bir fikri ürün sahibinin hususiyetini taşıyor olsa bile eser olarak kabul edilebilmesi için, FSEK’ de belirtilen “eser kategorilerinden birine dâhil olması” gerekmektedir. FSEK’ de ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri ve sinema eserleri olarak dört eser kategorisi öngörülmüştür. Kanun'da eser türleri tek tek sayılmak suretiyle kazuistik bir metod tercih edilmiştir. Bu sebeple Türk hukuku açısından fikri mülkiyet haklarının ihlali iddiası ortaya

14 Yavuz KAPLAN, age.,76; Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY, age,50 15 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,119

(9)

atıldığında yapılması gereken ilk işlerden biri, söz konusu eserin kanunda sayılan türlerden birine girip girmediğini tespit etmektir. 16

Fikri çaba sonucu yaratılan ürün, bu dört eser grubundan birisine girmiyorsa, eser sayılamaz ve bu yasa kapsamında değil diğer yasalara göre korunurlar. 5846 sayılı yasa, eser niteliğinde olmadığı halde fikri çaba sonucu yaratılan bu ürünlerden bazılarının diğer yasalara göre nasıl korunacağı konusunda özel hükümler getirmiştir (md.83–87). Bunların başkaları tarafından haksız olarak kullanılması, ancak 83.maddedeki koşullar varsa haksız rekabet hükümlerinin uygulanmasını gerektirir.17

Gerek doktrinde ve gerekse Yargıtay kararlarında, fikri bir çalışmanın “eser”

olup olmadığının, hakim tarafından re’sen araştırılması gerektiği kabul edilmektedir.

Yargıtay kararlarında genel olarak "ekonomik açıdan değerlendirilmeye elverişli olma" şartı ifade edilmekte olup Yargıtay kararları ile geliştirilen bu şart, diğerlerine göre daha fazla bir anlam ve önem ifade etmektedir. Çünkü teknoloji sonucu geliştirilen DVD, CD'ler veya internet ortamındaki kayıtlar, her zaman fiziki ortam olarak kabul edilmeyebilir.18

2. Şekil Şartları

Fikri hakların korunması bakımından, herhangi bir şekil şartına ihtiyaç yoktur. Çünkü eserin korunması, esere karşı bir haksız kullanımın ortaya çıkması ile doğrudan doğruya gündeme gelir, herhangi bir tescil veya başvurunun bulunması gerekmez. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda, eser sahipliğinin iktisabı için eserin ortaya çıkarılması yeterli kabul edilmektedir. Sınaî haklardan olan patent hakları gibi teknik konularda ise koruma için tescil şarttır19

16 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY, age,49 17 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,122

18 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY, age, 49 19 Yavuz KAPLAN, age.,77;

(10)

Bir fikri çabanın eser sayılabilmesi için sübjektif ve objektif unsurlar dışında ayrıca alenileşmiş ya da yayımlanmış olma unsurlarına yer verilmemiştir yani telif haklarının korumadan yararlanabilmesi için, tıpkı sınaî mülkiyet haklarında olduğu gibi, herhangi bir kayıt veya tescil işleminin yapılmasına gerek yoktur. Temel olarak, Amerikan hukukundan kaynaklanan bir yaklaşımla, telif hakkını simgeleyen işaretlerin ‘©’ ile gösterilmesi veya delil olarak ileri sürülmesi, hakkın varlığının kabulü açısından bir zorunluluk değildir.20

Eserin alenileşmesi ve yayımlanması, eser sahibinin bilgi ve gizli alanından çıkıp kamuya açılmasını ifade eder. Ama bu yapılmasa dahi yani eser alenileşmemiş ya da yayımlanmamış olsa bile eserdir. Bu anlamda olmak üzere, bir yazarın hazırlamış olduğu kitap, bir şairin yazdığı şiirler, bir senaristin hazırladığı fakat diziye vermediği senaryo, kamuya açıklanmadığı ya da yayımlamadığı halde eserdir. Eserin umuma arzı, yani alenileşmesi yasada açıkça eser sahibine tanınmış olan bir manevi haktır (md. 14). Eser sahibi manevi haklarının ihlali halinde, yasada öngörülen davaları açabilme olanağına sahip bulunduğuna göre, alenileşmemiş ve yayımlanmamış eserin fikri hukuk alanında korunmayacağı, kişilik hakları koruyan hükümlere göre korunabileceğini ileri sürmek, isabetli olamaz.21

II. ESER TÜRLERİ

Fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri, FSEK’te münferit maddelerle düzenlenmiştir. FSEK’in 2. maddesi ilim ve edebiyat eserlerini, 3. maddesi musiki eserlerini, 4. maddesi güzel sanat eserlerini, 5. maddesi sinema eserlerini ve 6.

maddesi işlenme ve derlenme eserleri düzenlemektedir. FSEK’ de ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri ve sinema eserleri olarak dört eser kategorisi öngörülmüştür. Kanun'da eser türleri tek tek sayılmak suretiyle kazuistik bir metod tercih edilmiştir.

Fikir ve sanat eserleri kanunumuzdaki dört eser kategorisinin saptanmasında belli bir kriter kullanılmamıştır. Örneğin ilim ve edebiyat eserleri kategorisi içinde

20 Yavuz KAPLAN, age.,77 21 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,123

(11)

dil (m.2, bent 1) ve dans (m.2, bd.2) gibi ifade aracı, bilimsel ve teknik olmak gibi muhtevaya ilişkin nitelikler (m.2, bd.3); musiki eserleri kategorisi içinde ifade şekli (m.3) güzel sanat eserleri kategorisi içinde ifade aracı ile estetik nitelik (m.4);

sinema eserleri kategorisi içinde muhteva ve ifade aracı gibi kriterlerden yararlanılmaktadır. İşlenmelerin ayırıcı vasfı ise diğer bir eserden yararlanılarak vücuda getirilmiş olmalarıdır.22

Fikri çaba sonucu yaratılan ürün, bu dört eser grubundan birisine girmiyorsa, eser sayılamaz ve bu yasa kapsamında değil, diğer yasalara göre korunurlar. 5846 sayılı yasa, eser niteliğinde olmadığı halde fikri çaba sonucu yaratılan bu ürünlerden bazılarının diğer yasalara göre nasıl korunacağı konusunda özel hükümler getirmiştir (md.83–87). Örneğin: Bir eserin adı (bu kitabın adı gibi) ve alametleri (kitap kapağında kullanılan tasarım, şekiller); çoğaltılmış nüshaların şekilleri (kitap kapağında kullanılan boyutlar, şekiller, sözcüklerin büyüklüğü, rengi gibi) eser değildir. Bunların başkaları tarafından haksız olarak kullanılması, ancak 83.maddedeki koşullar varsa haksız rekabet hükümlerinin uygulanmasını gerektirir.

1. İlim v e Edebiyat Eserleri

Bu ana kategori altında üç farklı eser türü yer almıştır (FSEK m.2). Bu maddeye göre ilim ve edebiyat eserleri; “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler ve her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları”, “rakıslar, kareografi eserleri, pandomimalar vb. sözsüz sahne eserleri, teknik ve bilimsel mahiyette fotoğraf eserleri, haritalar, projeler, krokiler, resimler ile maketler”dir.

Birinci gruba “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler”; “her biçim altında ifade edilen bilgisayar programları”; ve “bir sonraki aşamada program sonucu doğurması koşuluyla bunların hazırlık tasarımları” girer.

Herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan eserler sadece fikri ürünün söz, yazı ile ortaya konulmasını kapsamaz. Dil ve yazı ile ifade edilen eserlerde kullanılan dil önem taşımaz. Yabancı diller, ölü diller, Esperanto gibi sanat dili,

22 Nuşin AYİTER, age., 47

(12)

bilgisayar dili, resim dili gibi ifade biçimleri, keza dil sembolleri, matematik sayılar ve işaretleri de buraya girebilir. Dijital şekillerle yaratılan eserler de dil ile ifade edilen eserler grubuna girer.23 Eser sahibinin bilgisayar kayıtları, diskete, cd’ye geçirilmiş olan fikirleri, hatta taş ya da bez üzerine yazdığı fikirleri de eserdir. Yasa, bu nedenle, “herhangi bir şekilde dil ve yazı ile ifade olunan” hükmüne yer vermiştir.

Birinci grupta yer alan eserlerden diğeri “bilgisayar programlarıdır.” FSEK m.1/B, bent g’ye göre; bilgisayar programı, bir bilgisayar sisteminin özel bir işlem veya görev yapmasını sağlayacak bir şekilde düzene konulmuş bilgisayar emir dizgesini ve bu emir dizgesinin oluşum ve gelişimini sağlayacak hazırlık çalışmalarını ifade eder.

Avrupa Konseyi Yönergesinde, bilgisayar programları eser olarak koruma altına alınmış ancak, bilgisayar programlarına ilişkin bir tanım verilmemiştir.

Yönergeye göre, “üye ülkeler, bilgisayar programlarını Bern sözleşmesi bağlamında eser olarak değerlendirecek ve fikri hukuka göre koruyacaklardır”. Avrupa Konseyi 1991 yılında üye ülkelerden bilgisayar programlarının korunması konusunda iç hukukta düzenlemeler yapılmasını istemiş ve bir yönerge yayımlayarak bu düzenlemenin çerçevesini çizmiştir.24 1/95 sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı’nın 8 No’lu Ek’i 4. maddesinin 1. fıkrasında , Türkiye’nin 91/250/EEC sayılı Konsey Direktifi’ne uygun olarak ilim ve edebiyat eserleri kategorisinde bilgisayar programlarını koruyacağı öngörülmüştür.

İkinci gruba giren eserler, sözsüz sahne eserleridir. Buraya “Her nevi rakıslar, yazılı koreografi eserleri, pandomimalar ve bunun benzerleri” girmektedir.

Bu türün özelliği fikir ürünü olan eser, yazı, söz vb. ifadelerle değil, sanatçıların hareketleri ile meydana gelen ve daha çok göze hitap eden hareketlerdir. Sözsüz sahne eserinin korunması için, sanatçı tarafından ortaya konan hareketlerin sahne

23 Ahmet KILIÇOĞLU, age,128

24 Şafak N. EREL: “Fikri Hukukta Bilgisayar Programlarının Korunması”. İlhan Öztrak’a Armağan(Ankara 1994), 141

(13)

gibi bir yerde ortaya konması gerekmemektedir.25 Kanun sözsüz sahne eserlerinin birkaçını (raks, yazılı kareografi, pandomima) örnek olarak saymıştır. Maddede sayılanlar sınırlı değildir. Yasa, bu hususu, “buna benzer sözsüz sahne eserleri”

ifadesiyle belirtmek istemiştir.

Kareografi; bale, opera, müzikal gibi sahne eserlerinde yer alan dans hareketlerinin düzenlenmesidir yazılı kareografi” yazılı eserler ile ortaya konan veya konabilecek hususlar, örneğin, bir hikaye ve roman ile anlatılan olaylar, müzik eşliğinde hareketlerle ortaya konarak (mesela müzikal balelerle) sahnede vücut diliyle anlatılır.

Pandomima duygu ve düşüncelerin söz ile değil, beden (vücut) hareketleriyle yani beden diliyle, yani mimiklerle ifade edilmesidir. Burada danstan farklı olarak, müzik yani ses zorunlu bir unsur değildir ve taklit sanatı söz konusudur. İçinde müzik bulunmaması ve hareketlerin sadece vücut diliyle ortaya konulması açısından, kareografiden ayrılır.26 Bu tür eserlerin ayırıcı özelliği, belirli bir bilimsel veya teknik konuyu açıklayıcı veya öğretici nitelikte ortaya koymasıdır.

Yarışmalarda ve spor karşılaşmalarında ortaya konan gösterilerde amaç ortaya bir eser koymak olmadığından eser sayılmayacağı genel olarak kabul edilmektedir.27

Üçüncü gruba giren ilim ve edebiyat eserlerini “bedii vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve topografyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri, mimari maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projeleri” oluşturmaktadır. Bu grupta yer alan eserlerle güzel sanat eserlerini birbirinden ayırt eden unsur, “estetik değere” (bedii vasfa) sahip olup

25 Ömer ÇINAR; Fikri Hukuk Açısından Eser Sahibinin Hakları ve Korunması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2002, s.14 26Ahmet KILIÇOĞLU, age,130

27 Şafak N. EREL, age.,42

(14)

olmamalarıdır. . Bu tür eserler estetik nitelik taşıyorlarsa güzel sanat eseri olarak korunurlar.28

2. Musiki Eserleri

FSEK m.3’ e göre, “musiki eserleri, her türlü sözlü ve sözsüz bestelerdir”.

Kanun musiki eserlerini açıkça tanımlamadığı gibi örnek de göstermemiştir. Musiki eserleri duygu ve düşüncenin sesle iletilmesidir. Musiki eserlerinin özelliği, seslerinin birbirini izlemesi yani ritimdeki özelliktir.29

Sözsüz musiki eseri beste, sözlü musiki eseri ise, bestelenmiş güftedir ve her ikisi de FSEK çerçevesinde korumadan yararlanacaktır.30 Güfte, müzik eseri değil;

2.maddenin 1.bendinde sözü edilen “dil ile ifade olunan” bir ilim ve edebiyat eseridir. Bunun sonucu olarak, bir kimsenin (söz yazarının) güftesi, rızası dışında müzik eseri haline getirildiğinde, ilim ve edebiyat eserinin ihlali söz konusudur.

Buna karşılık, bir kimsenin bestesinin rızası dışında kullanılması, müzik eserinin ihlalidir. Güfte (söz) yazarının rızası dışında beste haline getirilen bir müzik eseri, bestekârın rızası dışında icra edildiğinde, icra eden müzik eserini, bestekâr ise ilim ve edebiyat eserini ihlal etmiştir.31

Müzik endüstrisinin boyutları, günümüzde internet ortamında yeni işletme biçimlerinin açılmasıyla oldukça genişlemiştir. Eserlerin internet ortamında sunulmasının eser sahipleri açısından doğurabileceği sorunların ise, günümüz şartlarında halen bertaraf edildiği söylenemez..32 Bugün en çok tartışmalı ve mahkeme kararlarına yansıyan ihtilaflar bu alanda cereyan etmektedir. Zira tüm sanatçıların eserleri kolaylıkla dijital ortamda işlenerek internet aracılığıyla kullanıcılara sunulabilmektedir. Müzik eserlerinin sanal ortamda Mp3 formatında sunulması, sahiplerinin hakları ve bu alanda yatırımları olan girişimciler bakımından

28 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,130 29 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,22-23.

30 Yavuz KAPLAN, age.,83 31 Ahmet KILIÇOĞLU, age.,131.

32 Yavuz KAPLAN, age., 83

(15)

büyük tehditler getirmiştir.33 Nitekim, müzik endüstrisi bu noktada, halen ekonomik amaçlı korsan kopyaların en yoğun şekilde kullanıldığı dönemi yaşamaktadır34.

3. Sinema Eserleri

Yasanın 5.maddesinde sinema eserlerine hangi eserlerin girdiği hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre; “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” Bu maddeye göre, sinema eserleri film üzerine tespit edilmiş olan ses ve/veya görüntülerdir.

Yasa, sinema filmlerinde en yaygın olan bazı örnekleri vermiştir. Yasanın

“sinema filmleri gibi”35 ifadesindeki “gibi” sözcüğü burada sayılanların sınırlandırıcı nitelikte olmadığını ifade eder. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere, sinema ve televizyonda yayınlanan filmler, kültürel amaçlı programlar ve belgeseller, haber programları bu düzenlemenin kapsamına girmektedir. Sinema eserlerinin “tespiti” FSEK m,l/B, bent e’ de, tanımlanmıştır. Bu hükme göre, tespit;

seslerin veya ses temsillerinin veya ses ve görüntülerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi işlemini ifade eder. Bir filmin sinema filmi sayılabilmesinin ön koşulu: “tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisi” olmasıdır. 2001 yılında, 4630 sayılı kanunla yapılan değişiklik doğrultusunda, sinema filmleri artık sesli ve görüntülü veya sessiz görüntülü olabilmektedir. 36 Bu değişiklikle, daha önce sinema eseri kabul edilmeyen filmler sinema eseri olarak kabul edilmektedir.

33 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY, age, 210.

34 Özellikle Mp3 türünde piyasaya sürülen müzik eserlerinin, illegal yollarla internet ortamına sunulması, bu tür kullanımların dünya çapında ulaştığı rakamlar ve giderek büyüyen korsan kullanım riski hakkında ayrıntılı açıklamalar için Bkz., Tekin MEMİŞ, Fikri Hukuk Bakımından İnternet Ortamında Müzik Sunumu(Ankara 2002), 38-40.

35 4630 Sayılı Kanundan Önce, FSEK m.5’ de “sinema eserleri şunlardır” düzenlemesiyle örnekleme yolu kabul edilmişti.

Değişiklikle, örnekleme yolundan farklı bir düzenleme getirilmiştir.

36 Ahmet KILIÇOĞLU, age., 134

(16)

Sinema eserlerinde, diğer eser türlerinden farklı olarak, yasadan doğan

“birden fazla eser sahipliği” söz konusudur.(md.8.f.III). Diğer eser türlerinde ise

“birden fazla eser sahipliği yasadan değil, eser sahiplerinin anlaşmasından”

kaynaklanabilir. Sinema eserinde esere özelliğini veren bir kişi değil birden fazla kişidir. Yönetmen, senaryo yazarı, diyalog yazarı, müzik bestecisi karine olarak sinema eserinin sahibi sayılırlar, m.81 f.3. Bunların yanında diğer emeği geçen kişilerin de örneğin, aktörler, aktrisler, kameraman vb. esere özgünlük verdiği kabul edilmelidir.

5846 sayılı yasa, sadece dar anlamdaki sinema sanatına ilişkin filmleri değil, bunun dışında kalan diğer filmleri de eser saymıştır. 5224 sayılı “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun”un 3/c maddesinde ise sinema sanatına ilişkin filmler koruma altına alınmıştır.

4. Güzel Sanat Eserleri

FSEK’in 4’üncü maddesinde güzel sanat eserleri geniş bir şekilde sayılmıştır. Bu sayılan eser türleri sınırlı sayıda değildir ve FSEK’ da 4110 sayılı kanunla yapılan değişiklikle, güzel sanat eserlerine verilen örnek sayısı artmıştır. Bu maddeye göre:

‘Güzel sanat eserleri estetik değere sahip olan,

1. Yağlı ve sulu boya tablolar, her türlü resimler, desenler, pasteller, gravürler, güzel yazılar ve tezhipler, kazıma, oyma, kakma veya benzeri usullerle maden, taş, ağaç veya diğer maddelerle çizilen veya tespit edilen eserler, kaligrafi, serigrafi,

2. Heykeller, kabartmalar ve oymalar 3. Mimarlık eserleri,

(17)

4. Elişleri ve küçük sanat eserleri, minyatürler ve süsleme sanatı ürünleri ile tekstil, moda tasarımları,

5. Fotoğrafik eserler ve slaytlar, 6. Grafik eserler,

7. Karikatür eserleri, 8. Her türlü tiplemelerdir.

Krokiler, resimler,maketler, tasarımlar ve benzeri eserlerin endüstriye1 model ve resim olarak kullanılması, düşünce ve sanat eserleri olmak sıfatlarını etkilemez. Güzel sanat eserleriyle 2 inci maddenin 3 üncü bendinde sayılan eserlerin diğer kanunlara göre sınaî model ve resim olarak kullanılması fikir ve sanat eserleri olmak sıfatlarına halel getirmez”.

Yasanın 4.maddesi, bir eserin güzel sanat eseri sayılabilmesi için iki koşul öngörmüştür:

1. Estetik değere sahip olma: Bir sanat eserine “güzel olma” niteliğini veren estetik değerdir. O halde güzel olma, estetik güzelliği ifade eder. Bu güzelliğin ölçüsü, sanatsal değerdir. Sanatsal değer, eseri sıradan, gelişigüzel, bilinen, herkesçe yaratılabilen ürünlerden ayırır. Yasanın 2.maddesinin 3.bendinde sanatsal değere sahip olmadığında, bazı ürünleri ilim ve edebiyat eseri saymıştır.

Örneğin: Bir fotoğraf eseri, estetik değere sahip değilse, ilim ve edebiyat eseridir, buna karşılık, estetik yani sanatsal değere sahip ise güzel sanat eseridir.

2. Güzel sanat eseri türlerinden birine girme: Yasa 4. maddesi, güzel sanat eserlerini sekiz bent halinde sınırlı olarak saymıştır. Bir eser, sanatsal değere sahip olsa bile, bu gruplardan birine girmiyorsa güzel sanat eseri sayılamayacaktır. Güzel sanat eserlerinde, teklik ilkesi geçerlidir.37 Manevi hakların ihlali halinde, saldırının durdurulması (tecavüzün ref’i) davasında, 67.

maddenin 4.fıkrasının 2.bendindeki talepler, sadece güzel sanat eserleri için

37 Cahit SULUK, Telif Hakları ve Korsanlıkla Mücadele(İstanbul 2004), 91

(18)

öngörülmüştür. Bu hükmün diğer eser grupları için uygulanması mümkün değildir.

5. İşlenmeler ve Derlemeler

5846 sayılı yasa, eser türlerini saydıktan sonra, “C” bendinde 6. madde ile

“İşlenmeler ve Derlemeler” bu ad altında alınan eserleri düzenlemiştir.

Maddenin kenar başlığı 2001 yılında 4630 sayılı yasa ile değiştirilmeden önce “İşlenmeler” şeklinde iken değişiklik sonucu başlık “İşlenmeler ve Derlemeler” olmuştur. Ancak kanun işlenme tanımına yer vermiş, derlemeye ve tanımına yer vermemiştir. Ayrıca, maddede sayılan örneklerden hangisinin derlenme hangisinin işleme olduğu belirtilmemiştir. Derleme eserler, işlenmenin bir türü olduğuna göre, maddenin kenar başlığında ayrı bir eser türü imiş gibi yer alması doğru olmamıştır Derleme, “Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dâhilinde seçme ve toplama eserler tertibi” olup, bu maddenin 7. bendinde işlenmelerin sadece bir türü olarak düzenlenmiştir.38

Kanun işlenme eserin tanımını “diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder şeklinde yapmıştır.39 İşlenmenin de bir eser olduğu ise, maddeye 4630 sayılı yasa ile eklenen son fıkra ile ortaya konulmaktadır.

Bu fıkraya göre: “İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler, bu kanuna göre eser sayılır”

Bir eserin işlenme eser sayılabilmesi için esasa ilişkin olarak; asıl eserin varlığı, işleyenin hususiyetini taşıma, işleme türlerinden birisine girme ve asıl eser sahibinin haklarına zarar vermeme şartları, şekle ilişkin olarak da aynı kategori

38 Ahmet KILIÇOĞLU, age., 136 39 Fsek m.1/B, bent C ve m.6.

(19)

içinde diğer eser türüne çevrilmesi ve ana eserle olan ilişkinin belirtilmesi şartları gereklidir.40

İşlenme, asıl eserin varlığını gerektiren ondan üretilmiş yeni bir eserdir yani eserin aslının başka bir şekle dönüştürülmesidir. Bu husus, işlenmeyi iktibas ve esinlenmeden ayırt eder. İktibasta, asıl eseri değiştirmeden alıntı yapılan eseri ve sahibinin kimliğini açıklayarak ondan alınma söz konusudur. Esinlenmede ise bir eserin ana temasından ilham alınmak suretiyle yeni bir eser yaratılması söz konusudur.

FSEK m.6’ da 11 bent halinde işlenme esere örnek gösterilmiştir. Yasada öngörülmüş olan başlıca işlenme türleri şunlardır:

1. Tercümeler.

2. Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi

3. Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin film haline sokulması veya filme alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması 4. Musiki aranjman ve tertipleri

5. Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması

6. Eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması 7. Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dâhilinde seçme ve toplama eserler

tertibi

8. Henüz yayımlanmamış olan bir eserin, ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi “editio princeps” (ilk baskı) (ilmi ve araştırma ve çalışıma mahsulü olmayan alelade transkripsiyonlarla, faksimileler bundan müstesnadır)

9. Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması

10. Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması.41

40 Fırat ÖZTAN, Fikir ve Sanat Eserleri Hukukunda İşlenme Eser(Ankara 1998), 223.

41 Bu Hüküm, 4110 Sayılı Kanun İle Eklenmiştir

(20)

11. Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip denenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları (Ancak burada sağlanan koruma, veri tabanı içinde bulunan veri ve materyalin korunması için genişletilemez).42

Kanunun örnekleme yoluyla saydığı bu işlenme eser türlerinin hepsinde aynı türden eserlere dönüştürme söz konusudur. Örneğin: Tercümeler; bir romanın sinema filmi haline getirilmesinde; seçme ve toplama eserler yaratılmasında; bir eser sahibinin eserlerinin tamamı veya bir kısmının külliyat haline sokulmasında, eserin aslının bir başka şekle dönüştürülmesi değil; eserinin aslının korunması ve değiştirilmeden bir başka eser yaratılması söz konusudur.43 Ancak FSEK madde 6’daki bu kuralın istisnası bent 3’deki düzenlemedir.44 Buna göre; musiki, güzel sanatlar ve ilim edebiyat eserlerinin filme alınarak başka bir kategori olan sinema eserlerine dönüştürülmesinde aynı türden eserlere dönüştürme söz konusu değildir.

Bir eserin kısaltılması veya genişletilmesi, büyüklüğünde değişiklik yapılması, müzik parçasına yeni metinler eklenmesi işleme sayılmaz.45

.

42 Bu Hüküm, 4110 Sayılı Kanun İle Eklenmiştir 43 Ahmet KILIÇOĞLU, age., 136

44 Halil ARSLANLI, age., 34 45 Fırat ÖZTAN, age., 226.

(21)

İKİNCİ BÖLÜM

ESER SAHİBİNİN HAKLARI VE KORUNMASI A. ESER SAHİBİNİN HAKLARI

1. Genel Olarak

Türk hukukunda fikri haklar, sahibine herkese karşı bunları ileri sürebilme yetkisi veren mutlak haklardandır. Bu haklar sahibine verdiği yetkiler sebebi ile ayni haklara yakın etki doğururlar.46 FSEK. m. 13/1’de eser sahibinin hakları mali ve manevi haklar olarak sınırlayıcı şekilde belirlenmiştir. Bunun sonucu olarak;

kanunda sayılan bu hakların dışında yeni yararlanmalar ortaya çıktığında eser sahibine yeni yararlanma yetkisi tanınmayacaktır.47

Fikri hak; eser sahibine, FSEK’in 13. ve 14. maddelerine göre eserle ilgili olan gayri maddi ve şahsi haklar, başka bir deyişle manevi haklar bakımından ve eserden yaralanma yani maddi menfaatler ve kullanım hakları olarak bilinen mali haklar bakımından koruma sağlayacaktır.

FSEK’ in belirlediği sistem çerçevesinde manevi ve mali haklar birbirine bağlanmadan ve karışmadan yan yana bulunurlar. FSEK’in kabul ettiği bu sistem çift cephe teorisi olarak adlandırılmakta olup teorinin savunucusu Hirsch’e göre eser sahipliği hakkı tek bir subjektif hak olmayıp birçok sübjektif hak ve yetkilerin kaynağıdır. Bundan dolayı, “telif hakkı” tabirini kullanmak doğru değildir, “eser sahipliği” teriminin kullanılması tercih edilmelidir. Zira, bu deyim sadece bir subjektif hakkın varlığına işaret etmektedir. Her ne kadar bu görüşün FSEK’in de temelini oluşturduğu söylense bile, FSEK’de “eser sahipliği” teriminin kullanılması tercih edilmemiştir. Bunun yerine “fıkri hak” veya “fikri mülkiyet” terimlerinin kullanıldığını görmekteyiz.48

46 Yavuz KAPLAN, age., 108 47 Şafak N. EREL,age., 111

48Ayrıntılı bilgi için bkz. Yavuz KAPLAN, age., 109-110

(22)

2. Manevi Haklar

Manevi haklar, eser sahiplerinin eserleri ile manevi ve şahsi ilişkisini korumayı amaçlamaktadır.49 Manevi hak, eser sahibinin eserle olan manevi bağlarına ilişkin haktır.50 Ancak bundan, manevi hakkın ihlalinin sadece manevi zarara yol açacağı sonucuna varılmamalıdır. Manevi hakkın ihlali, manevi zarara yol açabileceği gibi maddi zarara da yol açabilir. Örneğin: Eserde değişiklik yapmayı yasaklama hakkı bir manevi haktır. Eser sahibinin rızası dışında yapılan değişiklik esere olan ihtiyacı ve ilgiyi azaltmış, esere olan talepler azalmış ise bu manevi hakkın ihlali maddi zarara yol açmıştır.51

Manevi haklar, FSEK sistemi içinde sınırlı sayı ilkesine göre düzenlenmiştir.52 Manevi haklar; FSEK’in 14 ila 17. maddelerinde, eseri umuma arz hakkı, eserde adını belirtme hakkı, eserde değişiklik yapılmasını engelleme hakkı, ve eser sahibinin zilyet ve malikine karşı hakları olarak düzenlenmiştir.

2.1 Eseri Kamuya Sunma Hakkı

FSEK m. 14, “umuma arz salahiyeti” kenar başlığı altında, eserin kamuya sunulmasını düzenlemiştir. Kamuya sunma; yani umuma arz eserin belirli sayıda veya dar bir çerçevede değil, belirsiz ve geniş bir çerçevede topluma açıklanmasını gerektirir. Nitekim, Yargıtay da bir kararında53; bir tablonun duvar takvimi haline getirilmesini umuma arz ve çoğaltma hakkının ihlali olarak değerlendirmiştir.

Bunun sonucu olarak; eserin aile, akraba, belirli meslek mensupları arasında tanıtılması, umuma arz olarak değerlendirilemez. Örneğin: Bir doktora tezinin jüri üyelerine dağıtılması ve bunların önünde savunulması umuma arz değildir.54

49 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 101

50 Akın BEŞİROĞLU: Düşünce Ürünleri Üzerinde Haklar- Fikir Hukuku(İstanbul 2004), 86 51 Ahmet M. KILIÇOĞLU.: age., 218

52 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 102

53 Yargıtay 11. H.D. 20.2.2001 tarih ve E:2000/10395, K: 2001/1478 sayılı kararı 54 Ahmet M. KILIÇOĞLU: age., 223

(23)

FSEK m.7/1, “hak sahibinin rızasıyla umuma arz edilen bir eser alenileşmiş sayılır” diyerek umuma arz edilmekle eserin alenileştiğini kabul etmiştir. Umuma arz eserin üçüncü kişilere duyurulması veya sunulması ile mümkündür. Eserin alenileşmesi sadece yayımlanma, çoğaltma gibi FSEK’nun saydığı şekillerde olması gerekmez.55 Eser sahneye veya ekrana konularak, sergilenerek, seslendirilerek ya da internette erişime hazır hale getirilerek de umuma arz edilebilir.56 Eseri kamuya sunma hakkı, kural olarak, kayıt ve tescil gibi herhangi bir şekle bağlı değildir.57

Eser sahibinin rızası ile yapılan umuma arz, eserin alenileşmesi anlamına gelirken başka birinin eseri kamuya arz etmesi durumunda eser aleni hale gelmiş sayılamaz ve bu durum eser sahibinin manevi haklarına tecavüz teşkil eder. Umuma iletim, bir anda meydana gelen bir defalık hukuki bir fiildir. Aleniyet gerçekleştikten sonra artık geri dönüş mümkün değildir.58

FSEK 14/3’e göre; eser sahibi kamuya sunma hakkını, vereceği yazılı izinle bir başkasına da bırakabilir.

2.2 Eser Sahibi Olarak Tanıtılma Hakkı

FSEK’in 15. maddesinde eser sahibine, eser üzerinde öz adını veya müstear adını belirtme hakkı tanınmıştır. Buna adın belirtilmesi ya da eser sahibi olarak tanıtılma hakkı denilmektedir.

Maddenin 1.fıkrasında ; eser sahibinin, eseri , kendi adıyla ya da adsız olarak umuma açıklama yetkisi düzenlenmiş 2.fıkrasında ise; güzel sanat eserlerinin kopyaları ile işlenmenin aslı veya çoğaltılmış nüshalarında asıl eser sahibinin adının belirtilmesi zorunluluğu hükme bağlanmıştır.59

55 Nuşin AYİTER,: age.,108 56 Ünal TEKİNALP,: age.,165 57 Şafak N. EREL,: age,115.

58 Yavuz KAPLAN, age., 143; Cahit SULUK/Ali ORHAN: age., 325-326 59 Ahmet M. KILIÇOĞLU : age., 226-227

(24)

Bu hak, Bern Anlaşmasının 6. maddesinde eser sahiplerine tanınması gereken asgari haklar arasında sayılmıştır. Yargıtay, eser yayımlanırken, eser sahibinin adının yazılmamasının maddi ve manevi tazminata dayanak oluşturacağına hükmetmiş 60 ; tercüme eserde adın belirtilmemesini de hak ihlali olarak kabul etmiştir.61 FSEK m.15’deki düzenleme de MK’un 26’ıncı maddesi doğrultusunda yapılmış özel bir hükümdür.62 Ancak MK m.26’daki düzenlemeye göre ad, kişi yaşadığı müddetçe korunmaktayken, FSEK m.19/2’ye göre, adın belirtilmesi hakkı ölümünden sonra 70 yıl daha korunur.63

Eser sahibinin şahsi ve gayri maddi menfaatlerinin korunması konusunda çok önemli olan eser sahibi olarak tanıtılma hakkının kullanılması, dijital eser sahipleri bakımından daha zordur. Zira dijital hale getirilen eserler üzerinde değişiklik yapılması konusundaki kolaylık ve teknolojik gelişmeler eser sahipliği haklarının korunmasını daha da güçleştirmektedir. 64

Eser üzerinde adın belirtilmesi ve belirtilmemesi durumlarına bağlı olarak FSEK m.11’de eser sahipliğinin ispatını kolaylaştıran eser sahipliği karinesi benimsenmiştir. FSEK m.l5/3’e göre de, eser sahipliğinin ihtilaflı olması halinde esas hak sahibi hakkının tespit edilmesini tespit davasıyla mahkemeden isteyebilmektedir.

Kamuya sunma hakkında olduğu gibi eser üzerinde adın belirtilmesi hakkı da eser sahibinin açık iradesi varsa başkası tarafından kullanılabilir.

2.3 Eserde Değişiklik Yapılmasını Yasaklama Hakkı

Bir eserin, sahibinin hususiyetini taşıdığından yola çıkarak, eser sahibinin eserin her parçası, her bölümü ve ayrıntısı üzerinde fikri mülkiyet hakkı

60 Yargıtay 11. HD. E.1979/1183, K.1979/1704 sayılı kararı

61 Cahit SULUK/Ali ORHAN: age., 329; Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 103

62 Yasemin BAYSAL, Mukayeseli Hukuk ve Uluslar arası Sözleşmeler Işığında Türk Hukuk Sisteminde Eser sahibi ve Telif

Hakları, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1999,.88 63 K. Emre GÖKYAYLA, Telif Hakkı ve Telif Hakkının Devri Sözleşmesi, (Ankara 2001), 150.

64 Yavuz KAPLAN, age., 144

(25)

bulunduğunu kabul etmek gerekir. FSEK 13/2. maddesinde bu durum açıkça düzenlenmiştir.65

FSEK m.16’ ya göre, “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz”. Yasanın gerek esere ve sahibinin adında değişikliğe ilişkin olarak getirmiş olduğu bu yasak, eserin niteliği ve eser sahipliği ile ilgili olup, bunun değiştirilmesini önlemeye yöneliktir.66 Eserin tamamı veya bir kısmı üzerinde yapılacak değişiklik sahibinin hususiyetini bozuyor ise , eser sahibinin bunu engelleme hakkının olduğu kabul edilmelidir. Yargıtay eserde izinsiz değişikliğe cevaz vermediği gibi eserin özelliğini bozacak şekilde icrasına dahi müsaade etmemektedir.67

Eser ve eser sahibinin adı üzerinde değişikliğe izin verme yetkisi eser sahibine aittir. Ancak m.16/2 bu kuralın bir istisnasını oluşturmaktadır. Maddeye göre işleme, çoğaltma, temsil ve yayım gibi teknik açıdan zorunluluk olan hallerde eser sahibinin haklarını kullanma yetkisini izniyle elde eden kişi bu değişiklikleri onun özel izni aranmaksızın yapabilecektir.68

İzin verme yetkisi üçüncü şahıslara devredilemez, eser sahibinin ölümünden sonra değişikliğe izin verme yetkisi kullanılamaz. Eser

sahibinin değişikliği engelleme hakkı da ölümünden itibaren m.19/l’de öngörülen kişiler tarafından 70 yıl içinde kullanılabilecektir.

2.4 Eserin Malik ve Zilyetlerinden Eserden Yararlanmayı Talep Hakkı FSEK m.17/l’e göre, “eser sahibi, gerekli durum/arda; eserlerinin asıllarından geçici bir süre için yararlanmayı talep etme hakkına sahiptir”. Bu hükme göre bazı eser türlerinde eser sahibi eserin aslından geçici bir süre için yararlanmasını talep etme hakkına sahiptir. Örneğin: Bir tablonun ressamı, bunun malikinden geçici olarak yararlanmasını talep edebilir. Burada malikin mülkiyet

65 Yavuz KAPLAN, age., 146 66 Ahmet M. KILIÇOĞLU: age.,229

67 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 105 68 Ahmet M. KILIÇOĞLU: age.,230

(26)

hakkı eser sahibinin esere ulaşma hakkıyla sınırlandırılmıştır. Yasanın amacı, eser sahiplerinin, yarattıkları eski eserlerine ulaşarak ondan yararlanmak suretiyle yeni eserler yaratmalarını sağlamaktır.69

Eserin aslını talep hakkı sadece fıkrada belirtilen eserler üzerinde tanınmıştır.

Fıkrada belirtilmeyen eserler üzerinde, eser sahibine, eserin aslından yararlanmayı talep hakkı tanınmamıştır.70

FSEK m. 17/2’de eserin malikine tanınan tasarruf hakkının neleri kapsamadığını hükme bağlamıştır. Buna göre malik; eseri bozamaz, yok edemez ve eser sahiplerinin haklarına zarar veremez.

FSEK m. 17/3’e göre de eser sahibinin, eserin çalışma ve sergilerde kullanılması amacıyla eserin teslimini talep hakkı vardır.

3. Mali Haklar

Mali haklar, eserden ekonomik olarak yararlanma ve bunun şeklini tayin etme hakkını münhasıran sahibine veren ve ona üçüncü kişilerin eserden yararlanmasına izin verme konusunda yetki tanıyan mutlak haklardandır.71

FSEK m.20 ; henüz alenileşmemiş bir eserden her ne şekil ve tarzda olursa olsun faydalanma hakkının sadece eser sahibine ait olduğunu, alenileşmiş bir eserden eser sahibine tanınan faydalanma hakkının ise bu yasada mali hak olarak gösterilen haklardan ibaret olduğunu hükme bağlamıştır. Burada eser sahibi, mali haklardan her birini ayrı bir sözleşme ve tasarruf konusu yapabilecek, bunlardan birine ilişkin bir işlem diğerini etkilemeyecektir.72

Manevi haklar, eser sahibinin eserle olan manevi bağlarına ilişkin olduğu halde; mali haklar, mali ve ekonomik bağlarına ilişkindir. Eser sahibinin

69 Ahmet M. KILIÇOĞLU: age.,232 70 Ömer ÇINAR; age, s.52

71 Cahit SULUK/Ali ORHAN: age., 373 72 Ahmet KILIÇOĞLU: age., 237

(27)

mali hakları, ona eserini ekonomik açıdan değerlendirme ve ekonomik getiri sağlama amacıyla tanınmış haklardır. Manevi haklar, eser sahibine ekonomik yarar temin etmezler. FSEK 48.maddeye göre “Eser sahibi veya mirasçıları kendilerine kanunen tanınan mali hakları başkalarına devredebilirler”. Manevi haklar ise hukuksal işlemlere yani tasarruf ve sözleşmelere konu olamazlar. Bu yasak manevi hakların niteliği ile ilgilidir. Manevi haklar, ekonomik ve mali getirisi olmayan haklar olduğundan; hak sahibinin ölümü halinde, ancak bunları kullanma yetkisi intikal eder. Buna karşılık, mali haklar, ekonomik ve mali getirisi olan haklar olduğundan, hak sahibinin ölümü halinde miras hükümlerine göre mirasçılara intikal eder. Manevi haklar, terekeye dâhil olmayan haklar olduğundan, bunları kullanma yetkisi, 19. maddede sayılan kişilere intikal edebilir. Buna göre, manevi hakları kullanma yetkisine sahip olan kişiler ile mirasçılar farklı olabilir. Manevi hakları kullanma yetkisinin intikali, miras hükümlerine tabi olmadığından mirasın kabulünü de gerektirmez.73

Türk hukukunda mali haklar sınırlı sayı ilkesine göre FSEK m.21 ile 25 arasında sayılmıştır. FSEK’ de 4630 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucu mali haklar; “işleme hakkı”, “çoğaltma hakkı”, “yayma hakkı”, “temsil hakkı” ve internet hukuku alanındaki son gelişmelerle birlikte 25.maddedeki “işaret-ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı” olarak düzenlenmiştir.74 3.1 İşleme Hakkı

İşlenme eser, başka bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu eserden müstakil olmayan ve sahibinin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsulünü ifade eder. İşleme, eser üzerinde az veya çok bir değişikliğin yapılmasını zorunlu kıldığından dolayı, bir eserin işlenmesine izin verme yetkisi münhasıran eser sahibine tanınmıştır.75

73 Ahmet M. KILIÇOĞLU: age.,220-222

74 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 108 75 Yavuz KAPLAN, age 111

(28)

İşlenme; asıl eserden faydalanarak, asıl eserin sırtından yeni bir eser yaratmak olduğuna göre, işlenme hakkı, eser sahibine ait bir haktır yani eseri işleme hakkı öncelikle eser sahibine aittir. FSEK m.21’de de ‘Bir eserden onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir” denilmiştir. Eser sahibinin izni olmadan, eserin işlenmesi, mali hakkına yönelik bir tecavüz oluşturur.

Eser sahibinin izni, işleme türündeki mali hakkın ya da kullanım hakkının başkasına devri olup 52.maddedeki koşullara uygun olarak yapılan bir sözleşme ile hukuka uygun olabilir. Bu maddeye göre, mali hakkın devrine ilişkin sözleşme, yazılı olmalı ve mali hakla ilgili hangi konuları kapsadığını içermelidir. Buna göre; eser sahibiyle yapılacak işlenme hakkına ilişkin sözleşmede, 6.maddede yer alan hangi işleme türünü kapsadığı yer almalıdır. 76

Bir eserin işlenmesine eser sahibi tarafından izin verilmesi sonucu olarak ortaya çıkan bağımsız eser, daha sonra kendisinden yararlanılan eserin sahibinden ayrıca bir izin alınmasına gerek olmaksızın yayımlanabilir. 77 İşleme hakkı, temelde eser sahibine ait olan bir haktır. Eseri sahibinin izniyle işleyen kişi de eser sahibidir.

Ancak işleyenin eser sahipliği, asıl eser sahibine bağlıdır. Asıl eser sahibi ne gibi haklara sahip ise, işleyen de aynı haklara sahiptir.78

3.2 Çoğaltma Hakkı

Bir eser üzerindeki en önemli mali hak, eseri çoğaltma hakkıdır. Zira, eserin bir şekilde nüshaları üçüncü kişilere ulaştırılmadıktan sonra, eser sahibinin dilediği ekonomik faydayı elde etmesi mümkün değildir. Diğer tüm haklar çoğaltma hakkından türemiştir.79

Çoğaltma, bir eserin maddi varlığı olan bir şey üzerinde somutlaşması suretiyle bir nüshasının elde edilmesidir. Çoğaltma kavramı günümüzde genişleyen anlamı ile bir eserin herhangi bir şekilde doğrudan veya dolaylı olarak, insanın duyu

76 Ahmet KILIÇOĞLU: age., 239

77 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 109 78 Ahmet KILIÇOĞLU: age., 239

79 Cahit SULUK/Ali ORHAN: age., 379

(29)

organları vasıtasıyla algılanmaya uygun hale getirilerek, bir veya daha fazla sayıda üretilmesi şeklinde tanımlanabilir. Günümüzde, klasik anlamdaki yorumun yanında, eserin fiziki varlığına gerek kalmadan, herhangi bir elektronik ortamda depolanması, bilgisayar hafızasına alınması, çoğaltma kavramı içinde kabul edilmektedir.80 Bir toplantıda söylenen sözlerin manyetik cihaz gibi teknik vasıtalarla tespiti de çoğaltma sayılırken bir tiyatro oyununda fotoğraf çekilmesi çoğaltma sayılmaz.81 FSEK m.22/1, “Bir eserin aslını veya kopyalarını, herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli olarak çoğaltma hakkı münhasıran eser sahibine aittir” şeklindedir. Madde, bir eserin aslından ya da kopyalarından çoğaltılması hakkının eser sahibine ait olduğunu vurgulamıştır. O halde, eserin sadece aslından değil, kopyalarından yapılan çoğaltmalar da mali hak kapsamına girmektedir. Bunun sonucu olarak, eserin aslından ya da çoğaltılmış nüshalarından çoğaltma yapma hakkı eser sahibine ait bir haktır. 82

Teknolojik alandaki gelişmelere paralel olarak Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda FSEK m.22 yeniden düzenlenerek bir eserin aslının veya kopyalarının, doğrudan veya dolaylı, tamamen veya kısmen, geçici veya sürekli herhangi bir şekilde çoğaltılması, çoğaltma kavramı içine dâhil edilmiştir.83

FSEK m. 22/2 ‘de, “Eserlerin aslından ikinci bir kopyanın çıkarılması ya da eserin ses, işaret veya görüntü nakil ve tekrarına yarayan, bilinen ya da ileride geliştirilecek olan her türlü araca kayıt edilmesi, her türlü müzik ve ses kayıtları ile mimarlık eserlerine ait plan, proje krokilerin uygulanması da çoğaltma sayılır”

hükmü yer almaktadır. Burada, eserin çoğaltılmasında kullanılan yöntem önem taşımaz.84 Zira, kanun çoğaltmanın nasıl yapılacağı ve çoğaltma şekli hakkında herhangi bir sınırlama koymamıştır. Bu hüküm isabetli bir şekilde, sınırlayıcı değil,

80 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 114 81 Nuşin AYİTER,: age.,128

82 Ahmet KILIÇOĞLU: age., 239

83 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 115 84 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,240

(30)

gelecekteki teknolojik gelişmeleri bile kapsayacak tarzda geniş kaleme alınmıştır.

Mesela, teknolojideki gelişmelere paralel olarak internet ortamında meydana gelen çoğaltma faaliyeti, gelecekte farklı teknolojilerin ortaya çıkması ile başka boyutlara varabilir. Ancak, internet üzerindeki faaliyetlere ilişkin Türk hukukunda ayrıntılı herhangi bir düzenleme de bulunmamaktadır. Avrupa Birliği tarafından hazırlanan AB Elektronik Ticaret Direktifi, bu konuda oldukça önemli hükümler getirmiştir. 85

FSEK’in m. 22/3 çerçevesinde, “çoğaltma hakkı, bilgisayar programının geçici çoğaltılmasını, gerektirdiği ölçüde programın yüklenmesini, görüntülenmesini, çalıştırılmasını, iletilmesini ve depolanmasını da kapsar.”

Yargıtay da bir kararında86, bilgisayar veri tabanının lisanssız olarak kullanılması eyleminin FSEK’in m. 22/3’e göre programın başka bilgisayara yüklenmesi ve depolanması olduğunu ve bunun çoğaltma hakkının ihlalini oluşturduğunu kabul etmiştir. Basma, kopyalama ve naklin olduğu her halde kural olarak çoğaltma vardır.87 Çoğaltma kavramının muhtevası, bilgisayar teknolojisinde meydana gelen gelişmelere paralel olarak, gün geçtikçe genişlemektedir. Bugün için, diskete kaydedilmiş olan eserin bilgisayar ekranında geçici olarak görünmesi, RAM denilen geçici hafızaya kaydedilmesi bile bu hüküm çerçevesinde çoğaltma sayılmaktadır.88 Yasal bir sınırlama konulmuş olması veya hak sahibinin sözleşme ile kullanıma ilişkin hakları düzenlemiş olması ya da buna dair muvafakatini bildirmiş olması hallerinde, artık çoğaltma hakkının ihlal edildiğinden söz etmek mümkün olmayacaktır.89

Eserin çoğaltılması anı özellikle koruma süreleri açısından önemlidir. Bir eserin çoğaltılmış sayılması için, eserin nakil ve tekrara yarayan bir tespit vasıtasına alınması yeterli olmaktadır.90

85 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 115-116 86 Yargıtay 11.HD, 1804/4344 sayılı kararı

87 Yavuz KAPLAN, age., 113

88 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 115 89 Yavuz KAPLAN, age., 114

90 Halil ARSLANLI: age.,98.

(31)

3.3 Yayma Hakkı

FSEK m. 23’de düzenlenen yayma hakkı; eserin aslı veya çoğaltılmış nüshalarının, kiralamak, ödünç vermek, ilk olarak satışa sunmak veya diğer yolla ticaret konusu yapılarak kamuya sunulmasıdır. Örneğin, film kopyalarının gösterilmek, kitapların okunmak için kiracıya bırakılması veya bu amaçla internete verilmesi yayma hakkının kullanılması demektir.

Yayma hakkı, doktrinde eserin ilk defa ticaret mevkiine konulması veya eserin ilk satış hakkı olarak olarak tanımlanmaktadır. İlk satış hakkı, eser sahibine veya onun lisans verdiği kişiye aittir. Yayma hakkı kural olarak eserin ilk defa satışı ile tükenir ve ikinci el satış için eser sahibinin veya lisans verdiği kişinin iznine gerek yoktur. İlk satış hakkının kullanılmasından sonra eser sahibinin yayma hakkının ortadan kalkmasına “tükenme ilkesi” denir. Tükenme ilkesi ülkeseldir, yani ülke ile sınırlıdır. Türkiye”de satışa sunulan ya da dağıtımı yapılan nüshalar açısından bu hak Türkiye’de tükenir, yurt dışında eseri yayma hakkı yine eser sahibine aittir. Hakkın tükenmesi ilkesi, sadece eserin mülkiyetinin devri sonucunu doğuran satım veya bağış gibi durumlarda uygulanmakta olup kiralama ve kamuya ödünç verilme tükenme ilkesi kapsamına alınmamıştır.91 Yani eserin satılmasıyla yayma hakkı sona ermesine rağmen, kiraya ve kamuya ödünç verme hakları tükenmeyip eser sahibinde kalmaktadır.

Ayrıca hakkın tükenmesi ilkesi yalnız fiziki varlığı olan fikri ürünlere uygulanabilmekte olup gayrimaddi varlığı olan eserler tükenmeye konu olamazlar.Bu nedenle internet üzerinden sunulan eserlerin fiziki varlığı olmadığından hakkın tükenmesi ilkesinin uygulanamayacağı ileri sürülmüştür.92

Kamuya sunulması yönüyle yayma hakkı, bir manevi hak türü olan eserin umuma arz edilmesi sonucunu da doğurur. Eserin umuma arz edilmesi alenileşmesi olup, alenileşme ise eseri yayma ile gerçekleşmektedir. Böylece eser sahibinin

91 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 110-111 92 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 112

(32)

umuma arz yetkisi ile yayma hakkı iç içe girmiş olan, biri diğerinin sonucu olan haklardır.93

Yayma hakkı, genellikle çoğaltma hakkını takip eden bir haktır. Çünkü önce eserin çoğaltılmasına izin verilmelidir ki, sonra yaymak mümkün olsun. Ancak yayma hakkı böyle bir hak olsa da, bu mecburi değildir.94 Bu iki hak birbirinden bağımsız haklar olup birinin kullanılması diğerini etkilemez. Eser sahibi çoğaltma hakkını kullandığı halde yayma hakkını kullanmayabilir. Eser sahibi çoğaltılmış nüshaları kamuoyuna sunmak istemeyebilir veya kendisi için en ekonomik dönemde bu hakkını kullanmak isteyebilir.95 Eserin hiç çoğaltılmadan yayma hakkının konusu olması da mümkündür. Mesela, bestecinin eserin orijinal nüshalarını icracılara devretmesinde durum böyledir.96

Bir eserin çoğaltma hakkının devredilmesi çoğunlukla yayma hakkının da devredildiği anlamına gelmektedir. Fakat eserin çoğaltılması ile yayımı farklı hakların konusunu teşkil ettiği için eser sahibi eserin çoğaltılmasından sonra, eserin yayımını başka bir yerde başka bir kişiye yaptırabilir.97

Yayma hakkı ile yayımlama hakkını karıştırmamak gerekir. 23. maddede düzenlenen yayma hakkı, eser sahibinin eserini ilk kez kamuoyuna açıklama, eseri hakkında bilgi verme hakkını kapsarken 25. maddede düzenlenen yayınlama hakkı, eser yayılmış olsun olmasın radyo-televizyon, kablo, uydu, dijital ortam gibi kitle iletişim araçlarıyla umuma iletim hakkıdır.98 FSEK’in m.38’inci maddesine göre kar amacı gütmeyen, şahsi kullanım amaçlı çoğaltmalar yayma olarak kabul edilmez ve fikri hak ihlali teşkil etmez.99

93 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,243 94 Ünal TEKİNALP, age.,178 95 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,243

96 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 110 97 Halil ARSLANLI: age.,101.

98 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,244

99 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 111

(33)

3.4 Temsil Hakkı

FSEK m. 24/1’de temsil hakkı; ‘bir eserden, doğrudan doğruya yahut işaret, ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynamak ve göstermek gibi temsil suretiyle fayda/anma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.’ şeklinde açıklanmıştır.

FSEK’in 24/1. maddesinde yer alan temsil hakkının kapsamı içerisinde, bir ilim ve edebiyat eserinin umuma okunması, bir musiki eserinin çalınması, bir tiyatro eserinin seyirciler huzurunda oynanması, bir sinema eserinin izletilmesi, bir güzel sanat eserinin teşhir edilmesi gibi filler yer alır. Bu fillerin bir teknik vasıta ile bir yerden başka bir yere iletilmesi de 24/2. madde kapsamında temsil hakkına dahil kabul edilmiştir.100

Yayma hakkında eserin cisimlendiği maddenin başkalarının kullanımına sunulması söz konusu iken temsilde doğrudan ya da işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla eserin umuma sunulması söz konusudur. Bu nedenle temsilde umuma sunulan bir madde değil eserin umuma okunması, çalınması, oynanması veya gösterilmesi gibi yöntemler geçerlidir.101 Şu halde temsil hakkı, bir eserin yayma dışı yollarla doğrudan duyulara hitap edecek şekilde okunması, gösterilmesi, icra edilmesi gibi yollarla kamuya iletilmesidir. Temsilde, eserin sunumunun kamuya yapılması en önemli şarttır.102

Temsilde, eserden faydalanma hakkı veren aktarma sadece o ana münhasır ve geçici niteliktedir. Ancak, temsilin umuma arz edilmek üzere bir teknik vasıta ile iletilmesinin de geçici nitelikte olduğu ve temsilin tanımına uyduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, bir salonda sergilenen tiyatro eserinin veya bir musiki konserinin ya da bilimsel bir sempozyumun, kablolu veya kablosuz olarak, ses ve görüntü nakline yarayan vasıtalarla bir başka yerde dinlenebilir veya izlenebilir hale getirilmesi de temsilin naklini oluşturur. Eserin internet ortamında naklen

100 Yavuz KAPLAN, age., 140 101 Ahmet KILIÇOĞLU: age.,246

102 Veysel BAŞPINAR/ Doğan KOCABEY: age, 131

Referanslar

Benzer Belgeler

(2) Kişinin özür oranı, özürlü sağlık kurulunca bu Yönetmeliğin ekinde yer alan EK-2 Özür Oran e bulunan özür oranlarına göre yüzde (%) olarak belirlenerek

Avrupa Birliği’nin çevre müktesebatı kapsamında yer alan ve Doğa Koruma Başlığı’na uyum açısından önemli olan 92/43 sayılı Yabani Flora ve Faunanın ve

Direktifin 5 inci maddesinin üçüncü paragrafının (c) bendi uyarınca, “Güncel ekonomik, politik veya dini konular hakkında yayımlanmış makalelerin veya yayınlanmış eser

Yetki belgesinde belirtilmesi gereken hususlar ve uyulması gereken kurallar 04.09.1986 tarih ve 19211 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Fikir ve Sanat

Bu söz konusu belgeler telif hakkı kapsamında olmasa bile, büyük bir zahmet ve sermaye harcanarak veri tabanlarında sunulduğu için, Avrupa Birliği Veri Tabanı Direktifinde

 Eser sahibinin mali hakkı devretmesi halinde mali hakkı devralan kişinin bu hakkı kullanma yükümlülüğü altında olup olmadığına ilişkin Fikir ve Sanat Eserleri

Tercih Ettikleri Konaklama Türü 5 Yıldızlı Oteller ve tatil köyleri Ziyaret Ediş Amacı Tatil, dinlenme, iş ve alışveriş Çıkış Yapan Turistin Tercih

1) Risk azaltma faaliyetleri kapsamında heyelanların yoğun yaşandığı Karadeniz Bölgesinde öncelikler göz önün- de bulundurularak bir plan dâhilinde havzayı bütünleşik