• Sonuç bulunamadı

bir Zarif Orgun

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "bir Zarif Orgun"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

B o ğ a z i ç i n d e e s k i b i r

Z a r i f O r g u n

Topkapı sarayı düzesi memurlarından Eski Türk konakları, yalıları v e evleri, stilleri, taksimatı

inşaat malzemeleri itibarile millî m i m a r î için geniş b i r tet-kik m e v z u u teşkil etmektedir.

Arkitekt nüshalarında kıymetli mimarlarımızın b u saha-daki etüdlerini b u l m a k v e onları okuyarak eski yuvalarımı-zın ne kadar kullanışlı, b o l ışıklı, her türlü sıhhî tedbirleri havi binalar olduğunu g ö r m e k v e anlamak kabildir.

Eski evlerimizin diğer b i r hususiyetleri d e dahilî tezyinatının güzelliğindedir. Maalesef, şehrimizi, bilhassa e k -seriyeti Boğaziçini süsliyen b u güzel evlerden zamanın v e kazmanın elinden kurtulup da b u g ü n ayakta durabilenler o kadar azalmıştır ki, ecnebilerin seyahatnamelerinde o k u d u -ğumuz Boğaziçinin yalıları nerede?.. Diye soracak meraklı-lara, seyyahlara gösterebilecek ancak iki üç yalı - onlar da daha bir kaç sene bakımsız kalırsa göçeceklerinden şüphe-edilmesin - kalmiştır.

Bunlardan biri, en eskisi v e üzerinde en ziyade durularak iyi bir çalışma ile tetkik edilen A n a d o l u h i s a r m d a K ö p r ü l ü A m c a z a d e Hüseyin Paşa'nın (Meşruta) ismile maruf yalısıdır. Yerli v e ecnebî muharrirler b u yalının eşsiz güzelliğinden, tezyinatının emsalsizliğinden zaman zaman bahsile, burada Karlofça muahedesi senesinde A v u s t u r y a maslahatgüzarına verilen ziyafeti kaydetmişlerdir. Ecnebiler de

seyahatname-T ü r k y a l ı s ı

y t / p j U ' - ^ ^

Abdülhamid I. in Sadırazamına hattı. Aynen: Banim vezi-rim. Dün muhtasarca Küçüksuya gittim bazan kibar harem-lerli kefere fefrenç avretleri gibi kayıklarında şemsiye tutu-yorlar doğru Igerek diyanet değildir. Mukaddema ve geçen-sene dahi. Sadarete cildinizde size söyledim men'oldu Ule-ma efendilerin haremleri ise anların dahi şanları değildir. Men'i hususu münasip ise siz bilirsüz değil ise dahi lâykı diyanet olmamak gerektir.

(2)

A h ş a p d u v a r t e z y i n a t ı n d a n b ü y ü k p a n o lerinde. makalelerinde bina hakkındaki hayranlıklarım

izhar-dan geri kalmamışlardır.

Mamafih, burası için (istanbul şehri muhibleri cemiyeti) nin O ) neşriyatı hiç şüphesiz en mükemmeldir. Fakat; bugün (Meşruta) yalıya gidilse esk! mecmualarda gördüğümüz

Y a l d ı z l ı o d a n ı n p e r s p e k t i v l

F o n d a k i b ü y ü k p a n o i l e a l t ı n d a k i d o l a p l a r , y a n k ı s ı m l a r , t a v a n ı t u t a n i k i y a n d a k i s ü t u n l a r v e t a v a n g ö z ü k m e k t e d i r . O d a n ı n ö n

t a r a f ı d e n i z e n a z ı r o l u p a l t ı b ü y ü k p e n c e r e s i v a r d ı r . ( 120 defa küçültülmüştür )

(1) Bu cemiyet 1909 senesinde teşkil edilmiştir. Azayi asli-ye, müessise, kaydı hayat şartile aza, muhsine, ve müftehire olmak üzere beş kısım âzası bulunan bu cemiyette

memle-resimlerinden büsbütün başka bir manzara ile karşılaşılır: Harabiyet... Tahta üzerine olan emsalsiz tezyinatından eser kalmamıştır. Dolap kapılarının üzerindeki yüksek sedef iş-çiliğinin izleri de kaybolmak üzeredir. Burada zaman tam manasile hükmünü icra etmiş, bu yalının bir kaç direk ile deniz üstünde duran eşi b u l u l m a z salonunda yalnız taşçılık san'atınır. en güzel örneklerinden biri olan havuz ile fıskiyesi boynu bükük durmaktadır. Yalı bu senelerde esaslı bir tamir görmezse belki de tamamen yıkılacağından korkulmaktadır. Halbuki, (istanbul şehri muhibleri cemiyeti) nin neşriyatın-dan istifade ederek az bir himmetle bu san'at âbidesini res-tore etmek hâlâ mümkündür. Eser böyle bir tamire sarfo-lunacak parayı hak edecek kadar fevkalâdedir, bu hem de san'at tarihimiz için yerinds bir kadirşinaslık olur. Yalnız böyle bir işin bir kaç sene sonra muhal olacağında da şüphs edilmemelidir.

Amacazadenin yalısını görmeğe belki binlerle meraklı A -nadolühisanna geldiği halde yine Hisarda bulunan ve (Meş-ruta) yalıyı görmeye gidenlerin geliş ve dönüşlerinde önün-den geçtikleri bir yalı daha vardır ki, bu tarihçilerimizin ve eski eser severlerimizin gözlerinden bu güne kadar sak-lı kalmıştır.

ketin ileri gelenleri ile ecnebi sefaret erkânı ve diğer ecne-biler bulunmakta idi.

Topkapı sarayı tamiratı hakkında bir raporla senelik mesai raporları, Amcazade Hüseyin Paşa yalısı üzerine neşriya-tı vardır. Bazı tamirlerde de bulunulmuştur. Bereketzade çesmesinin restorasyonunu da bu cemiyet yapmıştır. Büyük harp çıkınca faaliyetini tatil etmiştir.

(3)

Yarı dıvar panolarındaki tezyinat İşte, bu yazımızla bilhassa Türk mimarları ve klâsik

Türk tezyini san'atına çalışanlar için bir tetkik sahası olan bu yalıyı yalnız tanıttırmakla iktifa edeceğiz.

Bir odasında tahta üzerine yapılmış ç o k ince v e ahenkli Türk tezyinatının en güzel parçalarını saklıyan bu yalı Za-rif Mustafa Paşa yahşidir.

Zamanında, Mehtabiyesile, kayıkhane dairesile, h a r e m v e selâmlığı' ile Buğazm en güzel v e en b ü y ü k sahilhanelerin-den biri, olduğunda şüphe buluıımıyan bu yalı, A m c a z a d e ve Mirgüne oğlununkilerinden sonra yine Buğazın en eski binalarından da biridir.

(4)

-T a v a n k ö ş e s i i N / N / V / N / N / N / N z ^ / N / N / N / H 1 / \

— (

t | p p i

— (

t | p p i l \ 1 ^

fuz kalmıştır. Bununla beraber, bu binanın K ö p r ü l ü n ü n k ü kadar eski olmaması v e rutubet tehirine de daha az maruz bulunması nazarı itibara alınmalıdır.

Şimdi bu yalıyı gözden geçirelim;

Zarif Mustafa Paşa'nm torunlarından birinde bulunan v e kendi elile yazmış olduğu hatıratında burasını 1848 sene-sinde aldığını zikretmektedir. Binaenaleyh Paşa yalının ilk sahibi değildir. Başkasından almıştır, fakat kimden aldığı da yazılı değildir. Ailesi erkânının söylediklerine g ö r e Paşa yalıyı Mahmut II nin kahvecibaşılık hizmetinde bulunmuş olan Kâni Mustafa (2) b e y d e n almış, ancak Kâni bey de yalı-nın üçüncü sahibi imiş. G ö r ü l ü y o r ki yalı hayli eskidir. Tahminimize g ö r e 17 inci asrın sonuna v e y a 18 inci asrın ilk çeyreğine kadar geri gitmektedir. Esasen tezyinatı ve in-şaat tarzı da bunu göstermektedir. (Meşruta) yalı ile bir-birlerine benzeyen kısımları çoktur. Bordürler tamamen iki yalıda da aynıdır. Panolardaki tezyinat esası da birdir, aynı ekolün d e v a m ı olduğunda şüphe yoktur.

Cihan harbi senelerinde yalının ortasından bir kısıın yıktırıldığı için şimdi bu b ü y ü k bina ayrı ayrı üç yalı

ha-(2) Kâni Mustafa b e y .

Enderundan yetişmiş, sarıkçıbaşılıktan 1817 de k a h v e -cibaşı olmuş 1818 de azledilmiştir. 1820 de masraf kâtibi, 1824 de cizye muhasebecisi; 1835 de esham mukataacısı, 1836 da Duhan gümrükçüsü, 1837 de Meclisi vâlâ âzası, 1838 de Başvekâlet muavini, 1839 da tekrar Meclisi vâlâ azası, 1842 de Evkaf nazırı, 1844 de Defter emini, 1845 de Ziraat m e c -lisi reisi, 1846 da tekrar Duhan g ü m r ü ğ ü emini, 1848 d e ikinci defa defter emini oldu 1849 da öldü.

b o r d U r l e r d e k i Y a l d ı z l ı i s t a l a k t i t l e r

T a v a n d a H a l k â r i b i r i n c i su ( b o r d ü r )

(5)
(6)

linde bulunmaktadır. Resimlerini v e detaylarını k o y d u ğ u -muz tezyinatlı odayı müştemil kısım her halde binanın en eski parçasıdır. Diğer kısımları belki de Kâni Mustafa b e y yahut da ondan evvelki sahipleri ilâve ettirmişlerdir. Çün-kü, tezyinatlı oda bulunan tarafla diğer kısımlar arasında epi b ü y ü k farklar bulunmaktadır.

Zarif Paşa hafidleri yalının odalarını hususiyetlerine g ö r e isimlendirmişler; Ocaklı oda, Orta oda v e tezyinatı havi bulunan kısma da Yaldızlı oda demişlerdir.

Yaldızlı edaya girildiği zaman insan kendisini b o l ışık-lı bir yerde, denizden aksedip odaya dolan ziya huzmeleri arasında, dıvarlardaki ve tavandaki rengârenk çiçekli v e meyvalı tezyinatın v e altın yaldız kısımlarının parıldamasm-dan hasıl olan tatlı bir r e n k armonisi içinde hisseder. B u oda-da altı metre altmış santim b o y v e iki metre beş santim eninde v e altı parçadan m ü r e k k e p fevkalâeninde bir pano b u l u n m a k -tadır. B u kısım fondadır. Odanın iki yan dıvarlarmda da bu panodan ayrı tezyinatta v e üzerlerinde ayet veya ebyat yazılmak için kitabe yerleri bulunan başka bir tahta tezyinatı daha vardır. Buradaki çiçek gruplarının sadeliği v e b o r dürle olan ahengi nadir bir güzelliktedir. Tavan, ortada g ü -neş, etrafında sekizer köşeli yıldızlarla v e halkâr tezyinatlı (2) çifte b o r d ü r ü ile odanın güzelliğini tamamlamaktadır.

B ü y ü k tahta panonun tezyinatına göz g e z d i r e c e k olursak p a n o y u teşkil eden altı kısım da içinde muhtelif m e y v a lar bulunan bir tabağa konulmuş vazodan çıkan çeşitli ç i ç e k ler bulunmaktadır ki bu tarz tezyinata Topkapı Sarayı M ü -zesi h a r e m dairesinde yine tahta üzerine olarak A h m e d Ill.ün yernek odasında, v e T o p h a n e d e Mahmut I. çeşmesinin terasa yakın kısmında kabartma m e r m e r şeklinde tesadüf etmekte-yiz. Yine aynı deseni Topkapı Sarayı Müzesi A h m e d III. kü-tüphanesinde alçıdan kabartma olarak yapılmış görüyoruz, işte, Türk san'atkâı-ının kudretli eli tahtaya, mermere ve al-çıya aşağı yukarı ayni desenleri tatbik lederken aynı kudret-le çalışmıştır. Bu JanrJ(genre) da bir- tezyinatın (böykudret-lece üç ayrı sahada aynı (muvaffakiyetle temsili ilk değildir. Devir-lere hâkim olan motifler daima muhtelif san'at şubelerinde beraber yürümüştür. Bugün müze kolleksiyoniarı larasında aynı devrin çinisinde, kumaşında, işlemesinde, cildinde, deri ve demir işçiliğinde aynı desenlerin tezahürünü görmek müm-kündür.

Yalnız, memleketimizde tahta üzerine olan müzelik işler ç o k azdır. B ö y l e bir iki nadir parça da bulundukları bina-lar tamir ettirilmediğinden v e zamanın da tesiri ile gündeıı güne kaybolmaktadır. Bunların tamiri v e korunması işine derhal başlanılmadı lâzımdır.

Uzun müddet tamir g ö r m e m i ş olan Zarif Paşa yalısı da zaten bir kısmının yıktırılması ile sakatlanmış bulunmaktadır, ciddî bir tamire muhtaçtır. B u n u sahipleri y a p a m ı y o r -larsa eski eserlerin korunması lüzumu göz önünde tutularak

(3) Dr. Süheyl ü n v e r . Halkâriye dair:

Arkitekt No. 10 - 1 1 . Sene 1938.

alâkadarların bu işle meşgul olmaları gereklidir, i h m a l bu yalıyı da Meşruta'nın yanına sürükler.

* * *

Anadoluhisarmda yalnız Türk'ün yapıcı elinin istanbul-da ilk diktiği kaleleri değil en güzel yalıları istanbul-da bulunmakta idi. On yedinci asrın vekayiini yazan tarihler burasını tarif eder-lerken azim sarayları v e yalıları vardı. Defterdar Halıcıza-de, Mustafa Paşa, Hoca Çelebi. Kaftancı Ali Çelebi, Emir Paşa sarayları başlıca saraylarındandır. Yalıların en güzeli Bahai (4) efendinin kâşiî çiıı ile m ü z e y y e n kasrı âlisidir. Demektedirler.

Kanlıca körfszinin diğer bir ismi Bahaî efendinin m u h -teşem yalısının orada bulunmasından dolayı Sultan ibra-him v e M e h m e d IV. devrinde (Bahaî) ismini almıştı. Evliya Çelebi de Hisardan şöyle bahseder: (Göksu abıhayat misâl bir nehirdir ki A l e m dağlarından careyan e -dip gelir, iki tarafı y ü k s e k ağaçlarla m ü z e y y e n bağlardır. Ekser yerleri Halıcızade bahçeleri, un değirmenleridir. B u nehir üzerinde bir tahta k ö p r ü var. C ü m l e erbabı sefa bu n e -hirden ilerü ferahfeza k ö y l e r e v a r u p ağaçlar altında zevkü sefa ederler. V a c i b i seyir bir mesiredir.)

Elli sene evveline kadar Hisar, deresi v e korusu ile, yine şehrimizin en mutena bir mesiresi idi. Saraylıların, Vüzera ve zengin hanımlarının piyadelerinin, bir kaç çifte kürekli kiklerinin, saltanat kayıklarının d e r e y e girip çıkışlarını gös-terir resimler, gravürler p e k çoktur. Bugün bütün bunldan h e m e n hiç biri kalmamıştır. Topkapı sarayı Müzesi ar-şivinde bulunan v e Hamid I. e ait hattı h ü m a y u n d a bu mesireg'âha o devirde olan rağbet anlaşıldığı gibi bayanların hareketi v e m e m l e k e t e yeni g i r m e y e başlamış olduğu anlaşılan şemsiye hakkında Padişahın düşüncesi bakımından h a y -li enteresandır. Padişah Hanımların şemsiye tutmalarını di-ne aykırı bir hareket sayıyor.

Evliya Çelebi kitabının diğer bir faslında madenlerden bahsederken, dokuzuncu v e c n u n c u madenin Anadoluhisa-r m d a bulunduğunu zikAnadoluhisa-redeAnadoluhisa-r. DeAnadoluhisa-r ki: (Göksu nam HisaAnadoluhisa-r me-siregâhır.daki dağlarda bir güne taşlardan kireç hasıl olur ki kardan v e p a m u k v e ısütten beyaz 'bir güne kireçtir ki rubu'meskunda naziri yoktur. Y i n e Göksıı n a m mesiregâhta A h -m e r güne bir turab hasıl olur andan dahi gûnagûn bardaklar v e çanaklar v e sifaller icad ederler a m m a hükema kavlince bu hâkin gözesinden abı safı nuş edenler renci basuru d e m e -viden halâs olur kerrat ile tecrübe olunmuştur.)

Hakikaten son zamana kadar Hisarda bir kireç ocağı ve çimento fabrikası çalışmakta idi. Çömlekçilik ise can çekiş-mektedir. B ö y l e c e Hisarın tarihe geçmiş hususiyetlerinden madenleri de ö l m e k üzeredir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Taksimden Ayaspaşaya giden dönemeç ti- lerinde yüzü dar, derinliği çok bir arsa üzerine yapılan bu kira evinde katlar ön ve arka yön- lerde birer daire olmak üzere

Alt katlarda kalın ve kârgir duvarlar görülür. Bu taş malzeme ile yapılan duvarlarda çamur harç kulla- nılmıştır. Üst katlarda kuzeye rastlayan duvarlar kalın ve

Özel anıtlarımızı ve bize tarih- ten mal olan mimarlık ve diğer sa- nat eserlerini daha bilimli ve daha esaslı koruyabilmek için; bir çok kollarda çalışan ayrı ayrı

rı nsağ ve solunda vazodan çıkan yıldız çiçekleri yanlarda birer servi ağacı, orta kısımda dört ayaklı bir kaide üzerinde kâse içinde armutlar ve kaidenin sağ ve

Halkevleri gibi ka- labalığı çok binalarda bu kadar küçük idare odaları yapmak hiç de doğru değildir.. Mimar her halde, iktisadî bir plân yapmak düşüncesine çok sadık

Y e k û n altı yüz yirmi bir bin sekiz yüz altmış iki hanedir yirmi ikişerden yüz otuz altı kere yüz bin ve seksen bin dokuz yüz altmış iki ha- nedir yirmi ikişerden yüz

Muhtelif memleketlerde vâsi mikyasta vazifelendiril- miş yapı teşekkülleri, inşa tarzında, malzemede ve iş terti- batında yeni yeni imkânlar tatbik ve tecrübe etmeğe fırsat