• Sonuç bulunamadı

Karakter ve Değerler Eğitimi: 

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Karakter ve Değerler Eğitimi: "

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Karakter ve Değerler Eğitimi: 

Karakter

(2)

KARAKTER Mİ KİŞİLİK Mİ? 

GİRİŞ

 Ortaçağ Avrupa’sında suç işleyen kişiler günahkar olarak tanımlanıyor, ya  aforoz ya da idam ediliyorlardı. 

 Günahkâr olmaları onların ahlaki zayıflığı ile açıklanıyor; yağmacılık, adam  öldürme, isyan çıkarma gibi işledikleri bütün suçlar ahlak bozukluğuna  yükleniyordu. 

 Yani bu insanların yaptığı olumsuz davranışlar, kişinin duyguları, mizacı ve  alışkanlıkları gibi içsel nedenlere yükleniyordu. 

 Bu içsel özelliklerin kişiye özgü, tutarlı, kalıcı ve bir kişiyi diğer kişilerden ayırt  eden özellikler olduğu varsayılıyor ve buna da karakter deniliyordu. 

 Böylece karakter kavramı,  insanları tanımak veya nerede nasıl 

davranacaklarını tahmin etmek için kullanılan bir yapı haline gelmişti. 

 Eski Yunan düşünürlerinden beri devam eden bir gelenekle de insan 

karakterinin doğası, karakterin oluşması veya gelişmesi, iyi veya kötü karakter  gibi konular tartışma ve inceleme konuları arasında yer almaktaydı. 

(3)

 19. Yüzyılın sonlarında bazı yazar ve düşünürler, sık sık isyan eden işçilerin bu  davranışının nedeninin o kişilerin karakterleri öyle olduğu için değil, bu 

insanların içinde yaşadıkları çevresel koşulların ve olumsuz çalışma  koşullarının olabileceğini öne sürdüler. 

 Soğuk, nemli, pis kokan bir çevrede çok düşük bir ücret karşılığında günde 16  saat çalışan insanlar, aslında ahlaken veya karakter olarak kötü oldukları için  saldırgan davranıyor veya isyan ediyor değillerdi. 

 Bu insanların etrafı yakıp yıkarak zarar vermeleri, saldırgan davranmaları veya  isyan çıkarmaları, aslında bu olumsuz çevre koşullarının bir sonucuydu. 

 Böylece daha önce ahlak zaafına veya kötü karaktere yüklenen davranışlar, o  dönemde popüler olmaya başlayan ve davranışların nedenini çevresel 

uyaranlarda arayan davranışçı yaklaşımın görüşlerinin yaygın olarak kabul  görmesine yol açtı. 

(4)

 Olumsuz davranışların kişinin karakterinden mi yoksa çevre koşullarından mı  kaynaklandığı tartışması nedeniyle, karakter kavramı oldukça yıpranmıştı. 

 Tam da bu dönemde ilk kez kişilik kavramı karakter kavramının yerine  kullanılmaya başlandı. 

 Böylece 20. Yüzyılın ilk yarısında karakter kavramı yerini kişilik kavramına  bırakarak geri plana itildi. 

 Ancak, 20.Yüzyılın sonlarında yeniden şiddet ve vandalizm olayları artmaya,  uyuşturucu madde kullanımı yaygınlaşmaya, aileler parçalanmaya, ergen  hamilelikleri artmaya, … başladı ve bu sorunlar toplumları tehdit eder hale  geldi. 

(5)

 Bazı din adamları, politikacılar ve eğitimciler, bütün bu olumsuzlukların 

nedenini karakter ve ahlak eğitiminin yetersiz olması ile açıkladılar ve yüksek  karakterli, erdemli, sosyal değerlere sahip bireyler yetiştirilmesinin önemini  vurguladılar. 

 Bütün bu tartışmaların sonunda, 20. Yüzyılın sonu veya 21. Yüzyılın başında  Karakter ve Değer Eğitimi, öncelikle ABD’de olmak üzere dünyanın birçok  ülkesinde yeniden gündeme geldi. 

 Türkiye’de dahil, günümüzde bir çok ülkede çocuklar ve gençler için okullar  karakter eğitimi programları geliştirmekte ve karakter ve değer eğitimini  önemsediğini kamuoyuna kanıtlamaya çalışmaktadır. 

 Doğal olarak bu da bir dizi bilimsel araştırmayı tetiklemekte, karakter ve  değer eğitimiyle ilgili yeni kuramlar, modeller, yöntemler geliştirilmektedir

(6)

Karakter

 “Karakter” sözcüğü, İngilizce «Character» sözcüğünden Türkçeye geçmiştir. 

Character sözcüğünün kökeni eski Yunanca “Charassein” sözcüğüdür. 

Charassein, değerli bir taşı ya da metal bir yüzeyi oymak anlamına  gelmektedir. 

 Bir kavram olarak «karakter», «bir bireyi ya da ırkı diğerinden ayıran ahlaki ve  zihinsel niteliklerin toplamı; kişisel nitelikler ve aklın özel yapısı» şeklinde 

tanımlanmaktadır.

(7)

Karakter, Erdem, Değer

 İnsanı «iyi» yapan nedir? 

 Benim için «iyi» olan nedir?

(8)

Karakter ve Değer Eğitiminde Tartışma Konuları (1)

 Karakter ve değer eğitimi ile ilgili tartışmalar, benimsenen değer anlayışı ve  dünya görüşünden kaynaklanmaktadır. Örneğin; 

 Bireylerin kötü davranışlarının (hırsızlık, gasp, vb.) nedenleri o kişilerin “kötü  karakterleri” veya sahip oldukları “kötü değerler” midir? 

 Ahlaki olmayan davranışların kaynağı bireyin kendisi midir yoksa bireyin  içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre midir? (Temel yükleme hatasına  dikkat!) 

 Karakter ve değer eğitimi programlarında çocuklara ve gençlere  kazandırılmak istenen (hedeflenen) değerler, özellikle çok kültürlü 

toplumlarda, egemen kültürün değerleri lehine işleyerek azınlık kültürünün  değerlerinin asimilasyonuna yol açar mı?

(9)

Karakter ve Değer Eğitiminde Tartışma Konuları (2)

 Okullarda karakter ve değer eğitimi adı altında yapılan etkinlikler, bir süre  sonra çocuklara söyleneni yapmaları veya daha fazla çalışmaları gerektiği gibi  bir dizi öğüt vermeye dönüşür mü? 

 Okulda çocuklara kazandırılmak istenen değerlerle ailenin değerleri 

çeliştiğinde, özellikle ailenin benimsemediği değerlerin okulda çocuklara  öğretilmesi durumunda, her ailenin kendi değerlerini çocuğuna aktarma  imtiyazı ihlal edilmiş olmaz mı? Bu durumda çocuk aile ve okul arasında  kalmaz mı? 

 Karakter ve değer eğitimi, bu programı uygulayabilecek nitelikli öğretmenler  gerektirir. Okullarımızda karakter ve değer eğitimi verebilme yeterliğine 

sahip, nitelikli öğretmenler var mı?

(10)

Karakter inşasında üç farklı yaklaşım

 Klasik dönem olarak adlandırılan aydınlanma öncesi dönemde bireylerin  dünya tasavvurlarını belirleyen temel öge dindir. 

 Bireylerin karakterlerini belirlemede, davranış kriterlerini oluşturmada da din  önemli bir yere sahiptir. Hayatı anlamlandırmada ve bireylerin dünyaya anlam  verme çabasında metafizik ögeler ön plandadır. 

 Bireylerin davranışlarını belirleyen ve ahlak kriterlerinin kökenini oluşturan  prensipler “Tanrı”nın buyruklarıdır. 

 Yaşamın amacı, Tanrının belirlemiş olduğu ideal insan tipine uygun bir yaşantı  sürmektir.

(11)

 Aydınlanma dönemi ile birlikte dinin etki alanı sınırlandırılmış; coğrafi keşifler  yapılmış, Dünyanın evrenin merkezi olmadığı ve güneşin etrafında döndüğü  anlaşılmış, yer çekimi kanunu bulunmuş, doğru bilgiye gözlem ve deneyle  (bilimsel yöntem) erişilebileceği görüşü benimsenmiş, insan hakları ile devlet  ve toplum arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği sorgulanmaya 

başlanmıştır. 

 Bu gelişmeler eğitim anlayışına da yansımış, dini kurumların yanında  seküler/laik eğitim kurumları da faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. 

 Bu da karakter eğitiminde artık dinin tek referans kaynağı olmaktan çıkması  anlamına gelmektedir.

(12)

 İnsanlar önceki dönemlere ait ahlaki kriterleri sorgular hale gelmiş,  referans  alınan bazı ahlaki kriterler gittikçe değersizleşmeye ve önemini kaybetmeye  başlamıştır. 

 Bu değişimin nedenleri arasında, doğada her şey değişiyorsa ahlak 

kriterlerinin de değişiyor olması ya da değişmesi gerekir gibi farklı görüşler ,  doğada görecelilik söz konusu ise ahlak kriterlerinin de ortak değil, 

toplumdan topluma veya kültürlere ve hatta bireylere göre farklı olması 

şaşırtıcı değildir gibi görecelilik kuramının ortaya atılmış olması da önemli rol  oynamıştır. 

 İnsanın kendi kararlarını verme konusunda özgür olduğu görüşü 

yaygınlaşması, bu da bireylerin kendi değerlerini oluşturma çabasına yol  açmış, sonuçta ahlaki değerler gittikçe çok daha fazla önemli hale gelmiştir. 

 Okullarda uygulanmak üzere gündeme gelen karakter eğitimi programları  tam da böyle bir ortamda ve Batı toplumlarının yaşadıkları problemlere  çözüm önerisi olarak da ortaya çıkmıştır (Pamuk, 2007).

(13)

 Karakter ve değer eğitimi temelde ailelerin sorumluluğu altındadır. Ancak bu  konuda okullar, dini kurumlar, çocuklara ve gençlere hizmet veren diğer 

kurumlar (örneğin gençlik merkezleri, yerel yönetimler, vb.) işbirliği yapmak  zorundadırlar. Neden?

(14)

Tartışma Soruları

 Kişisel ve toplumsal yaşamımızı düzenleyen kurallar nelerdir? 

 Bu kurallar ne kadar evrensel veya kültüre (hatta bireylere) özgüdür? 

 Bu kurallar mutlak mıdır yoksa göreceli midir? Göreceli ise hangi kuralları,  değerleri, gençlere öğretmeliyiz? 

 Doğruyu, iyiyi, güzeli, kabul edilebilir veya kabul edilemez olanı belirlemek  için başvurulan ölçütlerin kaynağı nedir? Metafizik güçler mi yoksa insan mı? 

 İnsanın, davranışlarını denetleyen bir otoritenin varlığına ihtiyacı var mıdır? 

Bu otorite kim? Tanrı mı yoksa diğer insanlar mı? 

(15)

Karakter Güçleri

 Karakter güçleri, erdemli oluşu tanımlayan psikolojik süreçlerdir. Erdemli oluş 6  boyuttan oluşmakta, erdem boyutları da 24 karakter gücünden oluşmaktadır. 

(Peterson ve Seligman, 2004). 

 Bilgelik (wisdom) erdemi; yaratıcılık, (creativity), merak (curiosity), öğrenmeye açık  oluş, açık fikirlilik (openmindedness) ve çok yönlü bakış açısı (perspective) karakter  güçlerinden; 

 Cesaret (courage) erdemi; dürüstlük (integrity), cesur olma (bravery), sebatkârlık  (persistence), zindelik, yaşam coşkusu (vitality, zest) karakter güçlerinden, 

 İnsaniyet (humanity) erdemi, nezaket (kindness), sevgi (love; sevme ve sevilme)  sosyal zekâ (social intelligence) karakter güçlerinden; 

 Adalet (justice) erdemi; hakkaniyet (fairness), liderlik (leadership) ve grup sadakati  (citizenship) karakter güçlerinden, 

 Ölçülülük (temperance) erdemi; affedicilik (forgiveness), alçakgönüllülük, (humility),  tedbirlilik (prudence) ve özdenetim (self‐regulation) karakter güçlerinden, 

 Aşkınlık (transcendence) erdemi güzelliğin ve mükemmelliğin takdiri (appreciation of  beauty and excellence), minnettarlık (gratitude), umut (hope), mizah (humor) ve  maneviyat karakter güçlerinden oluşmaktadır

(16)

Karakter ve Değerler Eğitimi: 

Mizaç

(17)

Mizaç

 Çok fazla sinirlenir misiniz? 

 Sizi kızdırmak ya da güldürmek çok fazla zaman alır mı? 

 Doğumda bile bebeklerin farklı duygusal stilleri olduğu görülmektedir. Bir  bebek çoğu zaman neşeli ve mutlu, diğer bir bebeğin çok sık ağladığım 

görülmektedir. Bu eğilimler, davranış stilleri, duygular ve karakteristik yön ile  tepki vermedeki bireysel farklılıkları kapsayan mizacı yansıtmaktadır.  

 Duygu ile ilişkisi bakımından, mizaç duygunun ne kadar hızlı gösterildiği, ne  kadar güçlü olduğu, ne kadar sürdüğü ve sönmesinin ne kadar zaman 

aldığındaki bireysel farklılıkları yansıtmaktadır.

(18)

Mizaç: Tanımı

 Mizaç, biyolojik veya genetik bir temeli olduğu varsayılan, farklı durumlarda  bireyin duygusal, dikkat ve motor tepkilerini belirleyen ve daha sonraki sosyal  etkileşimlerde ve sosyal işlevsellikte rol oynayan bireysel özellikleri (individual characteristics) ifade eder

(19)

Mizacı Tanımlamak ve Sınıflandırmak

 Kendinizin ya da bir arkadaşınızın mizacını nasıl tanımlarsınız? 

 Araştırmacılar bireylerin mizacını farklı yollarda tanımlamış ve  sınıflandırmışlardır. 

 1. Chess ve Thomas’ın Sınıflandırması: Psikiyatrist Alexander Chess ve Stelle Thomas (1977; 1991), mizacın üç temel türünü tanımlamışlardır: 

 Kolay çocuk, genellikle pozitif duygu durumundadır, bebeklikte hızlıca düzenli  alışkanlıklarını oluşturur ve yeni deneyimlere kolayca uyum sağlar. 

 Zor çocuk, olumsuzca tepki verir ve sıklıkla ağlar, düzensiz günlük  alışkanlıklarla ilgilenir ve değişimi kabul etmesi yavaştır. 

 Yavaş hareket eden çocuk, düşük faaliyet düzeyine sahiptir, kısmen olumsuz  ve düşük yoğunlukta duygu durum sergiler

(20)

 2. Mizacı sınıflandırmanın bir diğer yönü, utangaç, bastırılmış, ürkek çocuk ile  sosyal, dışa dönük, cesur çocuk arasındaki farklılıklara odaklanır. 

 Yabancılardan (akranlar ya da yetişkinler) utanmayı, tanıdık olmayanlara karşı  gösterilen engellenme olarak tanımlanan genel mizaç kategorisinin bir özelliği  olarak ele alır. 

 Engellenmiş çocuk 7 ile 9 ay civarından başlayarak tanıdık olmayan pek çok  duruma karşı öncelikle kaçınma, sıkıntı ya da bastırılmış heyecan şeklinde  tepkiler verir

(21)

 Engellenme bebeklikten ilk çocukluk dönemine kadar önemli düzeyde  değişmezlik gösterdiğini bulunmuştur. 

 Bir çalışma, yürümeye yeni başlayan çocukları aşırı derecede inhibe olmuş,  aşırı derecede inhibe olmamış ve orta derecedeki grup olarak sınıflamıştır.

 Takip eden 4 ve 7 yaş döneminde değerlendirmeler yapılmıştır. 

 Önemli sayıdaki inhibe olmuş çocuğun 7 yaşında orta derecedeki gruba 

geçmesine karşın, inhibisyon ve inhibisyon eksikliğinin sürekliliği gösterilmiştir

(22)

Rothbard ve Bates’in Sınıflandırması

 3. Mary Rothbart ve John Bates, mizaç yapısını karakterize etmek için 

buldukları özellikleri en iyi temsil eden üç kapsamlı boyut ileri sürmüşlerdir. 

Dışadönüklük/Coşku, Olumsuz duygusallık ve çaba harcayarak kontrol (öz  düzenleme): 

 Dışadönüklük, “olumlu” beklenti, dürtüsellik, aktivite düzeyi ve duyum 

arayışını” içerir (Rothbard, 2004, s. 495). Kagan’ın engellenmemiş çocukları  bu kategoriye uymaktadır. 

 Olumsuz duygusallık, “korku, engellenme, üzüntü ve rahatsızlığı” içerir. Bu  çocuklar kolayca sıkıntı yaşarlar; endişelenebilir ve sıklıkla ağlayabilirler. 

Kagan’ın engellenmiş çocukları bu kategoriye uymaktadır. 

 Çaba harcayarak kontrol (öz‐düzenleme), “dikkatte odaklanma ve kayma,  engeli oluşturan kontrol, algısal duyarlılık ve düşük şiddetli memnuniyeti” 

içerir (Rothbard, 2004, s. 495). Çaba harcayarak kontrolü yüksek olan 

bebekler, aşırı uyarılmışlıktan kendilerini uzak tutma becerisi gösterirler ve  kendilerini sakinleştirme adına stratejileri vardır. Aksine, çaba harcayarak  kontrolü düşük olan çocuklar uyarılmışlıklarını kontrol etme becerisinden  çoğunlukla yoksundur; kolayca ajite olurlar ve aşırı derecede duygusaldırlar.

(23)

 Rothbard’a (2004, s. 497) göre “mizaçla ilgili ilk teorik temeller, olumlu ve  olumsuz duygularımız ya da uyarılmışlık düzeyi gibi eğilimlerimiz tarafından  yönlendirilen eylemlerimizle birlikte yaptığımız davranışlarımıza vurgu yapar”. 

 Ancak çaba harcayarak kontrol konusunda yapılan son vurgu, bireylerin stresli  durumlara karşı daha bilişsel ve daha esnek bir yaklaşım gösterebileceğini  savunur

(24)

 Chess ve Thomas’ın ve Rothbart ve Bates’in yaptığı mizaç sınıflamalarındaki  önemli bir nokta, çocukların “zor” ya da “olumsuz duygulanım” gibi sadece  tek bir mizaç boyutu altında toplanmaması gerektiğidir. 

 Çocukların mizacını sınıflama eğilimindeki en önemli strateji, mizacın çok  boyuttan oluştuğunu düşünmektir (Bartes, 2008). 

 Örneğin bir çocuk dışadönük olabilir, düşük düzeyde duygusal olumsuzluk  gösterebilir ve iyi bir öz‐düzenlemeye sahip olabilir. 

 Bir başka çocuk içedönük olabilir, düşük düzeyde duygusal olumsuzluk  gösterebilir ve düşük düzeyde özdüzenlemeye sahip olabilir

(25)

 Çaba harcayarak kontrol gibi mizaç yeteneklerinin gelişimi, bireysel 

farklılıkların ortaya çıkmasını sağlar (Bates, 2008). Örneğin beynin ön frontal lobunun olgunlaşması herhangi bir çocuğun çaba harcayarak kontrolü 

geliştirmeye olan dikkatini ve bu kontrolü kazanımını ortaya çıkarmak 

zorunda olmasına rağmen, bazı çocuklar çaba harcayarak kontrol gösterirken  bazıları göstermez. Mizacın ne olduğunun temelini oluşturan da çocuklardaki  bu bireysel farklılıklardır (Bates, 2008). 

(26)

Biyolojik Temeller ve Deneyim 

 Bir çocuk belli bir mizacı nasıl kazanır? 

 Kagan (2002, 2008, 2010), çocukların belli bir mizaç tarzı kazanmalarını  etkileyen bir fizyolojiyi miras olarak aldıklarını savunur. 

 Ancak deneyim yoluyla mizaçlarını bir dereceye kadar değiştirmeyi  öğrenebilirler. 

 Örneğin çocuklar korkulu ve engellenmiş olmalarını etkileyen bir fizyolojiyi  miras almış olabilir, ama korkularını ve engellenmişliği azaltmayı bir dereceye  kadar öğrenebilir.

(27)

 Biyolojik etkiler: Fizyolojik özellikler farklı mizaçlarla ilişkilidir (Nigg ve  diğerleri, 2010; Rothbart ve Bates, 2006; Schmidt ve Jetfa, 2009). 

 Özellikle, engellenmiş mizaç, yüksek ve sabit kalp atışını, yüksek düzeyde  kortizol hormonunu ve beynin sağ frontal lobundaki yüksek aktiviteyi içeren  eşsiz (unique) fizyolojik örüntü ilr ilişkilidir (Kagan 2008, 2010). 

 Bu örüntü, beynin yapısından biri olan ve korku ve engellenme üzerinde  önemli rolü bulunan amigdalanın uyarılabilirliği ile bağlantılı olabilir.

(28)

 Mizacın biyolojik temelleri üzerinde kalıtımın rolü nedir? İkizlerle ve evlat  edinilenlerle yapılan çalışmalar, bir grup insan içerisinde, mizaç bakımından  oluşan farklılıklar üzerinde kalıtımın belirleyici bir etkisinin olduğunu ortaya  koymuştur (Bush ve Goldsmith, 2007; Goldsmith, 2011). 

 Çağdaş bakış açısına göre mizaç, biyolojik temellidir ama davranışın gelişen  bir yönüdür. Çocuğun kişiliğini tanımlayan kendilik algıları ve davranışsal  tercihler ağı içinde biraraya gelmiş deneyimleri ile gelişir (Thompson ve  Goodin, 2007).

(29)

 Cinsiyet, Kültür ve Mizaç: Cinsiyet, mizacın yapısını etkileyen bağlamı  şekillendiren önemli bir faktör olabilir (Blakemore, Berenbaum ve Liben,  2009). 

 Anne babalar, bebeğin erkek ya da kız olup olmadığına bağlı olarak bebeğin  mizacına farklı tepkiler verebilir. 

 Örneğin bir çalışmada, anneler huzursuzluktan dolayı ağlayan erkek 

çocuklarına kıyasla, aynı nedenden dolayı ağlayan kızlara karşı daha duyarlı  olmuştur (Crockenberg, 1986).

(30)

 Bebeğin mizacına gösterilen tepki kısmen kültüre bağlı olarak da değişebilir  (Gartstein ve ark, 2009; Kagan, 2010). 

 Örneğin Çin’de görülen davranışsal engellenme, kuzey Amerika’ya oranla  daha yüksek değerdedir ve araştırmacılar Çinli çocukların Kanadalı 

bebeklerden daha fazla engellenmiş olduklarını bulmuşlardır (Chen ve  diğerleri,1998). 

 Mizaçtaki kültürel farklılıklar anne babaların tavırları ve davranışları ile  bağlantılı bulunmuştur. 

 Engellenmiş iki yaşındaki Kanadalı bebeklerin anneleri, bebeklerinin 

engellenmiş mizaçlarına karşı daha az kabul edici olmuş; Çinli anneler ise  daha çok kabul edici olmuştur. 

 Özetle; bebeğin çevresindeki pek çok durum, mizaç özelliklerinin direncini  artırabilir veya azaltabilir (Bates ve Pettit, 2007). Bu ilişki hakkında 

düşünmenin bir yolu, uyum iyiliği kavramını uygulamaktır

(31)

Uyum İyiliği ve Anababalık

 Uyum iyiliği, çocuğun mizacı ile çocuğun başa çıkması gereken çevresel  talepler arasındaki uyum anlamına gelir (Thompson, Meyer ve Jochem,  2008). 

 Yürümeye yeni başlayan iki çocuk düşünelim: Jason uzun bir zaman periyodu  boyunca oturan, aktif bir çocuktur. 

 Jack ise düzenli bir şekilde aniden yeni durumlara itilen, yavaş harekete geçen  bir çocuktur. 

 Her ikisi de kendi mizaçları ve çevresel talepler arasındaki uyum eksikliğiyle  yüzyüze gelir. Uyum eksikliği, uyum problemlerini yaratabilir (Rothbart ve  Bates, 2006).

(32)

 En azından modern Batı toplumlarında bazı mizaç özellikleri diğer  toplumlardan daha fazla anne babalık mücadelesi ortaya koyar. 

 Çocuklar sıkıntıya olan eğilimlerini sık ağlama ve huzursuzlukla birlikte  sergilediği zaman, anne babaları çocuklarının sıkıntısını reddeden ya da  çocuğun “uslu durması” için onu zorlamaya çalışan bir tepki verebilir. 

 Buna rağmen bir araştırmada, sıkıntıya eğilimli bebeklerin annelerine yapılan  ekstra desteğin ve eğitimin anne bebek etkileşiminin kalitesini geliştirdiği 

görülmüştür (van den Boom, 1989). 

 Bu eğitim annelerin çocuğa dair taleplerini değiştirmeye yardımcı olmuş,  çocuk ve çevre arasındaki uyumu geliştirmiştir. 

(33)

Kaynaklar

 Santrock, J. W. (2011).Yaşam boyu gelişim (Çev. Ed. G. Yüksel), Nobel yayınları

 Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi

(34)

TEŞEKKÜRLER

Referanslar

Benzer Belgeler

• Değerler kişilerarası uzlaşma gerektirdiği için kavramsal olarak diğer değerli

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2010/53 nolu genelgesi ile 2010-2011 öğretim yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm resmi ve özel örgün eğitim

Bunlar; genel doğru kabul edilen değerleri öğrenciye aktarmayı hedefleyen tümdengelimci (değerlerin doğrudan öğretimi), öğrencilerin kendi değerlerini

Örneğin; değer aktarımı temelli karakter eğitimini onaylayan Lickona değerlerin doğrudan öğretilmesi yaklaşımını ve çeşitli hikâyelerin kullanılmasını

Sosyolojik açıdan bakıldığında değerler ile insanlar arasındaki ilişki karşılıklıdır; değerler insanları, insanlar değerleri yaşatır.. Ancak değerler

Sınıf Sosyal Bilgiler Dersinde Değer Eğitiminin Etkililiği”, adlı çalışmasında sosyal bilgiler dersinde değerlerin gerçekleşme düzeylerinin ne olduğunu;

Bu kişiliğin küçük bir parçası bile aile ortamını etkileyebileceği gibi olumsuz da etkileyebilir bu nedenle çocuklar ve gençler ahlak eğitimi ve karakter eğitimi

Sarı (2005), Öğretmen adaylarının değer tercihlerini belirlemek amacıyla yapılan bu araştırmada, öğrencilerin değer tercihleri önem sırasına göre, siyasi, genel ahlak,