İLT Kültürlerarası İletişim
Dr. Öğr. Üyesi Engin SARI
13. Hafta Kültürlerarası İletişim, Çağdaş Tartışmalar ve Çokkültürlülük
Bhikhu Parekh, çokkültürlü toplumların yarattığı sorunların
yalnızca siyaset kuramcılarının değil, ortalama vatandaşın ve
politik eylemcilerin de gündeminde olduğunu ve toplumların
kültüre ve kültürel çeşitliliğe ilişkin sorunlarını daha derin bir
kuramsal perspektiften görmeleri gerektiğini belirtirken kitabı
yazma amacını da özetlemiş olmaktadır.
Birincisi çağdaş
çokkültürlü toplumlarda kültürel ve siyasal
talepler ilginç bir şekilde birbirlerine eklemlenmiş, dolayısıyla yeni bir
kültürel ve politik iklim oluşmuştur..
İkinci olarak sosyal adalet kavramının çağdaş
toplumlarda yalnızca ekonomik değil kültürel hakları ve refahı da kapsaması gereği ortaya çıkmıştır. Dolasıyla kültür de politik açıdan önemli bir kategori haline
gelmiştir.
.Üçüncü olarak ekonomik ve kültürel küreselleşme çağdaş çokkültürlü
toplumları birbirine bağlamıştır. Bununla birlikte teknoloji ve
mallar serbest bir şekilde dolaşabilmektedir ancak kültürel olarak tarafsız değildir.
Dördüncüsü çağdaş çokkültürlü toplumlar homojenleştirici ulus- devletlerden sonra ortaya çıkmıştır. Ulus devlet uzun bir geçmişe sahip toplulukları
parçalayarak,
“özgürleştirdiği” bireyleri merkezi bir otorite
etrafında birleştirmeye ve kültürel-sosyal
homojenliğe gerek duyduğundan toplumu bu yönde
biçimlendirmeye
çalışmıştır. Bu nedenle derin ve direnen bir çeşitliliğin talepleri karşısında çözüm üretmek konusunda çaresiz kalmıştır.
Parekh’in bu kitaptaki temel çabası, çokkültürlü bir toplum kuramının anahatlarını çizmektir. Buna öncelikle çağdaş toplumların neden öncekilerden farklı bir çokkültürlülük doğasına sahip olduğunu belirterek başlamaktadır. Geçmişteki toplumlar –Osmanlı İmparatorluğu gibi- birden fazla kültürel topluluktan oluşmuştur ancak onlardan farklı olarak günümüz toplumlarını çokkültürlü kılan dört unsur vardır.
Parekh, çokkültürlü toplumların siyaset kuramının doğası ve işlevi hakkında yeni soru ve sorunlara neden olduğunu öne sürmektedir. Bu soru ve sorunlar kültürle
bağlantılı olduğundan, bunlara yanıt üretebilecek bir çokkültürlü toplum kuramı, kültürün doğası, yapısı, iç dinamikleri ve insan yaşamındaki yerine ilişkin ayrıntılı bir kuramı barındırmalıdır.
• Parekh kitabında böyle bir çokkültürlü toplum ve siyaset kuramı geliştirme çabasına, Batılı siyasi düşünce geleneğinin kültürel çeşitliliği anlamak
konusundaki yetersizliklerini eleştirerek başlar.
Geleneksel siyaset kuramı, temeline insan doğasını ve kültürü koyan iki düşünce akımına dayanmaktadır. Parekh’in doğacılar dediği birinci akım, insan doğasının
değişmez olduğu, kültürün ve toplumun insan doğasını etkilemediği ve en iyi yaşam tarzını bu mutlak insan doğasının gösterebileceği düşünenlerini içermektedir.
• Bunlar arasında Yunan ve Hıristiyan filozoflarını, J. S. Mill’i, Hegel’i. Hobbes, Locke ve Bentham’ı saymaktadır. İkinci akım ise doğacılığın karşısında, genel olarak
insanların kültürle beraber oluştuklarını ve kültürden kültüre değiştiklerini
söyleyen sofistler, Vico, Montesquieu, Herder ve Alman romantikleri tarafından
paylaşılan kültürcülüktür.
Parekh, birinci düşünce akımını derin monist eğilimler taşımakla eleştirmektedir
Kültürcüler ise kültüre, üyelerin davranışlarını belirleyebilecek bir güç atfederek
kültürel determinizme saplanmışlar ve kültürü tarih dışı bir gerçek olarak kavrayarak onu farklı yollardan doğallaştırmışlardır.
Şu halde Parekh, çokkültürlü toplumlardaki tartışmaları beslemeye devam eden bu iki geleneğin –doğacılık ve kültürcülük- çokkültürlü toplumlara ilişkin kuramlar geliştirmeye yardım edemeyeceğini belirtir.
Parekh kitabını, en fazla yeri sonuncuya ayırmak kaydıyla tarihsel, kuramsal ve pratik olarak beş düzeye ayırmıştır.
Birinci bölümde doğacı geleneği ve bu gelenek
içindeki liberal düşünürlerin monist eğilimlerini değerlendirir.
Burada liberal düşünce geleneğinden beslenen ahlaki monizmin, kültürel
çeşitliliğe yaklaşımının anlamaya dayanmak
yerine yargılayıcı olduğundan
“yorumbilimsel bir felaket”
olduğu sonucuna varır (63).
İkinci bölümde çoğulcu kültürcüleri inceler.
Kültürcüleri, çoğulcu bir alternatifin temellerini
atabilme başarı göstermekle birlikte bütüncülük, farklılık, tarihselci ve tarih-sonu,
etnikleştirme, kapalılık, kültürel belirlenimcilik ve muhafazakarlık yanılgıları
içinde olmakla eleştirir.
. Üçüncü bölüm çağdaş liberal siyaset
kuramcılarına ayrılmıştır.
Rawls, Raz ve Kymlicka’nın kendilerini önceleyen
liberal düşünceleri zenginleştirerek aşmaya
çalışmalarına rağmen, kültürel ve ahlaki çeşitliliğe
tutarlı ve inandırıcı bir yanıt üretmelerini engelleyen monist eğilimlerini eleştirir.
Dördüncü bölümde “insan doğası” kavramı eleştirel
bir şekilde ele alınarak, çokkültürlü toplum kuramının gerek duyduğu
kültürel duyarlılığa sahip insan kuramının çerçevesi
oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Dördüncü bölümde “insan doğası”
kavramı eleştirel bir şekilde ele alınarak, çokkültürlü toplum kuramının gerek duyduğu kültürel
duyarlılığa sahip insan kuramının çerçevesi oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
Beşinci bölüm kitabın ortaya koyduğu en önemli sorunlara yanıt aramakla ilgilenir: kültürün doğası, temelleri ve yapısı; kültürler arası
ahlaki ilkelere nasıl ve ne ölçüde ulaşılabileceği; kültürlerin
yargılanabilirliği ve nasıl
yargılanacağı; diğer kültürlere neden saygılı olunması gerektiği ve saygının sınırları; kültürel çeşitliliğin neden ve nasıl korunması gerektiği. Parekh bu
bölümde kültürü nasıl anlayabileceğimiz konusuna da değinir ve çok isabetli bir şekilde,
kültürün anlam ve normlar sisteminin, çatışan çıkar ve emeller
arasında tarafsız olamayacağını vurgular. Kültürün belirli tipte bir toplumsal düzeni meşrulaştırıp bazı
gruplara diğerlerinden fazla fayda sağladığını, bu nedenle ona bazı
açılardan eleştirel yaklaşmamız gerektiği üzerinde durur (201).
Altıncı bölüm çokkültürlü toplumlarda ortaya çıkan politik sorunları, politik birlik ile kültürel çeşitililik
taleplerini uzlaştırmanın imkanlarını tartışır. Bu
politik sorunsalı ele alırken yazarın önerdiği başlangıç noktası, çağdaş
devleti eleştirel bir gözle yeniden
değerlendirmektir.
Yedinci bölüm ise bu eleştirel değerlendirmenin
ardından, çokkültürlü toplumlara uygun yeni politik yapıları araştırır ve
tartışır.
Sekizinci bölüm kültürel çeşitilik ve liberal eşitlik ilkesi arasındaki sorunlu
ilişkiyi irdeler.
Dokuzuncu ve onuncu bölüm çeşitli özgül örnekler üzerinden,
çokkültürlü toplum içindeki farklı kültür
pratiklerini değerlendirirken başvurabileğimiz ahlaki
ilke ve standartların olanaklığını ve bunların
uygulanma biçimlerini inceler.
Parekh, sonuç bölümünü çokkültürlülüğü kaba bir şekilde politik içeriğe sahip bir program olarak değil, insan yaşamına bir bakış açısı olarak eksikleri ve doğrularıyla tartışmaya ayırmıştır. Burada bir kültürün kendi iç farklılıklarıyla barış olmadıkça, diğer
kültürlerle arasındaki farklılıklarla da barışık olamayacağı ve kültürler arasındaki diyaloğun önemi vurgulanmaktadır:
“İyi toplum, kültürel çeşitliliğin gerçek ve arzu edilir bir şey olduğunu kabul eder ve politik
yaşamını buna göre düzenler. Diyalog sayesinde oluşturulmuştur ve en başta gelen
kaygısı diyaloğun sürmesini sağlamak, etkili bir şekilde devam edebileceği bir ortam
yaratmak, baskın düşünce biçimlerinin sınırlarını genişletmek ve toplu olarak kabul
edilebilecek ilkeler, kurumlar ve politikalar yaratmaktır” (432).
Parekh çokkültürlü toplumların tarihte benzeri görülmemiş
zorluklarla karşılaşmakta olduklarını vurgular ve meşru birlik ile çeşitlilik taleplerini uzlaştırmanın, asimilasyoncu olmadan
kapsayıcı olabilmenin, kültürel farklılıklara saygı gösterirken ortak
bir aidiyet hissi yaratmanın, vatandaşlık kimliğine zarar vermeden
çoğulcu kültürel kimlikleri korumanın politik yollarının bulunması
gereğine dikkat çekerek kitabı sonuçlandırır.
Parekh’in, kaçınılmaz bir şekilde ve giderek çokkültürlü hale gelen
günümüz toplumlarında, kültürel çeşitliliği koruyan ve besleyen bir
kamusal hayatın olanaklarını incelemeye, liberal monist ve tikelci
kültürcülük düşünce geleneklerini eleştirel bir gözle tartışarak
başlaması yerinde ve gerekli bir girişimdir. Kendi çokkültürlü
toplum kuramını bu eleştirel değerlendirmenin üzerine kurmak
istemektedir.
Parekh kitap boyunca, aynı zamanda kuramının anahatlarını çizen sorular ortaya koymaktadır.
• Temel soru, kültürlerin yargılanıp yargılanamayacağı ve yargılanacaksa bunun hangi ahlaki ilkeye göre, nasıl yapılabileceğidir.
Parekh, kültürel çeşitliliğin çokkültürlü bir toplumda, bir arada ve barış içinde
varolabilmesi ve sürdürülebilmesi için kültürlerin eleştirilebilmesi ve yargılanabilmesi gerektiğini söylemektedir.
• Ancak Parekh, yargılama ilkelerinin neler olması gerektiği konusunda tatmin edici
bir açıklama getirememektedir. İnsan hakları, çekirdek değerler, zararsızlık ilkesi,
diyaloglu konsensüs gibi mevcut ilkeleri eleştirmekte (339-342) ancak bunların
yerine ya da bunlara ek olarak somut bir öneri geliştirememektedir.
Bunlarla birlikte geliştirmeye çalıştığı çokkültürlü toplum kuramı açısından önemle üzerinde durduğu ve önerdiği bir başka konu kültürler arası etkileşim ve diyalogtur. Haklı bir şekilde derin ahlaki ve kültürel anlaşmazlıkları çözmek için kültürler arası iletişimin gerekliliğini vurgulamaktadır. Ancak bu diyalog ve
etkileşimin olanakları, koşulları ve biçimi konusundaki açıklamaları zayıftır.
Farklı kültürel grupların iletişimin maddi ve politik olanaklarına eşit oranda sahip olmadığı açıkken, Parekh politik ve kültürel güç eşitsizliklerine çok sınırlı
bir şekilde değinmektedir.
Son olarak yazar ve çeviri hakkında birkaç söz söylenebilir. Bu kitap Bhikhu Parekh’in Türkçe’ye çevirilen ilk kitabıdır. Hull Üniversetisi siyaset teorisi profesörü olan Bhikhu Parekh,
Hindistan’da çeşitli üniversitelerde ve Birleşik Krallık Irklar Arası Eşitlik Komisyonun’da uzun yıllar görev yaparken, kitabında işlediği sorunları pratik olarak deneyimlediğini belirtmektedir
(V-VI). Bu deneyimleri, Parekh’in kültüre ilişkin sorunları tartışırken geniş bir bağlamlar setinden yararlanmasını sağlamış ve derin kuramsal tartışmaları, farklı kültürel sorun
alanlarından örnekler üzerinde somutlaştırarak çalışmayı zenginleştirmiştir.
Kaynakça
Touraine, Alain (2001).
Türkiye’de çokkültürlülük, daha çok özcü bir kültür yaklaşımının etkisi altında kavranmaktadır. Oysa kültürel farklar doğal değil, toplumsal etkileşimle
yaratılırlar. Dolaysıyla çokkültürlülüğü yan yana gelmiş (izole) kültürel grupların belirlediği bir toplumsallık hali olarak değil, kültürlerarası iletişim
olarak düşünmek gerekir. Örneğin çokkültürlü bir kent olarak Mardin’de kültürlerarası etkileşimin
biçimi bize kültürel farklılıkların ve kimliklerin, diyalojik karakterine ilişkin ufuk açıcı içgörüler
sağlamaktadır.
…
Sonuç
Bununla birlikte çokkültürlülüğe açık ve çokkültürcülüğü önemseyen yaklaşımların
da eksiklerinden bahsedilmelidir.
Çokkültürlülük yaklaşımlarının ve görgül çokkültürlülük çalışmalarının en kritik eksiklerinden biri, ulusal, dinsel ve etnik
kimliklendirmelerle kesişen kültürlerin
çokluğuna ve kültürel egemenlik ilişkilerinin işleme biçimlerine gereken önemi
vermemektir.
Kaynakça
Touraine, Alain (2002). “Sosyolog Tarlakuşu Gibidir…” Cem Akaş (Haz), Kavramlar ve Bağlamlar Arasında 20. Yüzyıl Düşünürleriyle Söyleşiler, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, ss. 193-210.
Özkazanç, Alev (2000). “Eğitim ve Çokkültürlülük: Amerikan Üniversitelerinde Irk ve Kültür Savaşları”
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi 55(4):111-141.
Parekh, Bhikhu (2002). Çokkültürlülüğü Yeniden Düşünmek: Kültürel çeşitlilik ve siyasi teori. Çeviri Bilge Tanrıseven. Ankara: Phoenix.
Baumann, Gerd (2006). Çokkültürlülük Bilmecesi. Türkçesi Işıl Demirakın. Ankara: Dost Kitabevi.
Turner, Terence (1993). “Anthropology and Multiculturalism: What is Anthropology That Multiculturalist Should Be Mindful of it?” Cultural Anthropology 8 (4): 411-429.
Somersan, S. (2004). Sosyal Bilimlerde Etnisite ve Irk. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Andrews, P. A. (ed.) (2002), Ethnic Groups in the Turkey, Wiesbaden: Ludwig Reichert Verlag.
Hall, Stuart (1990). “Cultural Identity and Diaspora” içinde J. Rutherford, (Derleme). Identity, Community, Culture, Difference. London: Lawrence and Wishart.
Hall, Stuart (1998). “Kültürel Kimlik ve Diaspora”. İçinde J. Rutherford, (Derleme). Kimlik:
Topluluk/Kültür/Farklılık. Çeviren: İrem Sağlamer. S. 173- İstanbul: Sarmal Yayınevi.
Taylor, Charles vd. (2005). Çokkültürcülük: Tanınma Politikası. (Haz. Amy Gutman). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Aksoy, Nazan vd. (2001). Modernleşme ve Çokkültürlülük. Helsinki Yurttaşlar Derneği Dizisi. İstanbul:
İletişim.
Kymlicka, W. (1998) Çokkültürlü Yurttaşlık. Çev. Abdullah Yılmaz. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Willett, Cynthia (1998) (Ed.). Theorizing Multiculturalism: A Guide to the Current Debate. Cambridge, Mass: Blackvvell.
1. Çokkültürlülük konusundaki incelemeleri kuramsal olarak sınıflayan bir çalışma olarak bkz.: Cynthia Willet (1998)