• Sonuç bulunamadı

İslamın Sosyal Dayanışma ilkeleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslamın Sosyal Dayanışma ilkeleri"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İslamın Sosyal

Dayanışma ilkeleri

(2)

• Tarih, başlangıçtan beri insanların topluluk halinde yaşadıklarını

kaydetmektedir. Çoğu müslüman düşünür de insanı toplumsal bir varlık olarak tarif eder. Topluluk halinde yaşamanın bireye yüklediği sorumluluklar vardır.

• Hepimizin bildiği gibi insanın, tek başına, muhtaç olduğu en küçük şeyi bile çok zor temin eder. Mutlaka başkalarının yardımına muhtaç olur. Sözgelimi bir

dilim ekmeği ele alalım. insan bu dilimi yenecek hale getirinceye kadar pek çok aşamalardan geçirmek ve bir çok araç-gerece başvurmak zorundadır. Bir

insanın bu kadar şeyi tek başına bir araya getirmesi adeta mümkün değildir.

Bunun içindir ki insan tabiatı gereği medenidir denmiştir. Gerçekten de insanın

toplumdan koparak tek başına yaşaması imkansızdır. insanlar dünya ve ahiret

işlerinde birbirlerinin yardımına muhtaçtırlar

(3)

• Söz konusu zorunlu birlikteliğin getirdiği yükümlülüklerden biri sosyal dayanışmadır. insanlar tarih boyunca bu yükümlülüğü yerine

getirmenin gayreti içinde olmuşlardır. Sosyal dayanışma resmi ve sivil, başka bir tasnifle de toplu ve bireysel olmak üzere çeşitli şekillerde

gerçekleşmiştir. Kimi durumlarda sosyal dayanışmayı devlet

örgütlerken veya bizzat üstlenirken kimi durumlarda tamamen sivil girişimlerle bu hizmet yerine getirilmiştir.

• İslam, söz konusu sosyal dayanışmanın ilkelerini Kur'an ve Sünnet'te en güzel şekilde ortaya koymuştur. Konuyla ilgili pek çok ilke

bulunmakla beraber biz bunların birkaçını zikretmekle yetineceğiz.

(4)

• Sosyal Dayanışmanın İçeriği ve Alanı

• İslamda sosyal dayanışma ve yardımlaşmanın içeriği en açık şekliyle "Birr ve takva üzerine yardımlaşın. Kötülük ve zulüm üzerine yardımlaşmayın" (Kur'an, Maide, 2) ayetiyle ortaya

konmuştur. Bu ayet dayanışma ve yardımlaşmada birr ve takva'ın göz önünde bulundurulmasını şart koşmuştur. O halde, Kur'an ve sünnet'i referans alarak bu kavramları biraz açmak istiyoruz.

• Birr'in anlamları: 1. Güzel ilişki, güzel yaşayış, güzel ahlaklı olmak, azgınlık ve kötülükten

kaçınmak. 2. Allah yolunda infak, iyiliğe, kurtuluşa ve doğruya giden yol. 3. Namaz ve zekat gibi ibadetler. 4. iman ve ibadet esasları, ruhî, felsefî, ahlakî üstünlükler.

• Takva'nın anlamları: 1. itikadî, ruhî ve ahlakî faziletler. 2. Allah'ın akamını yüceltmek. 3.

Afetmek, hoş görmek. 4. Adalet, hak ve doğruluk. 5. Mal ve canla cihat. 6. Yeryüzünde azgınlık

ve fesat çıkarmamak. 7. Allah'tan korkmak, kalbi Allah'a yöneltmek. 8. Muhtaç ve yoksulların

dertleriyle ilgilenmek, Allah'ın onlar için vadetiği hakları kendilerine vermek. 9. Zalime karşı

çıkmak, ona meyletmemek. 10. Ahde vefa etmek.

(5)

• Sosyal Dayanışma Alanları

• Yukarıda zikrettiğimiz ayetlerden, Allah'ın birr ve takva kavramlarının kapsadığı bütün alanlarda dayanışmayı istediğini anlıyoruz. Bu ilkelere sahip olan müslüman toplumlarda sosyal dayanışma ve yardımlaşma pek çok alanlarda kendini göstermiştir. Biz toplum ve bireyin mutluluk, barış ve huzuru için sosyal dayanışma alanlarını tasnif ederek kısaca hatırlatmakla yetineceğiz.

• 1. Manevi Dayanışma

• Bu yardımlaşma bireyin, diğer insanlara sevgi, samimiyet ve güzel muamele ile davranması, hayatın zorluk ve kolaylık anlarında yanında olması, başka bir ifade ile psikolojik destek sağlaması demektir. Nitekim bir hadiste "Kendi nefsin için sevip istediğini başkaları için de sev, iste" ifadesiyle buna işaret edilmiştir.

• 2. ilmi Dayanışma

• Hz.Peygamber'in cahili öğrenmekle, alimi öğretmekle yükümlü tuttuğu bilinmektedir. Bu yükümlülük insan ve mümin olmanın en önemli niteliklerindendir.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken, alimin ilmiyle mağrur olmaması, ilmini şahsi ve dünyevî menfaatler için kullanmaması, dinin ve evrenin sırlarına ait bildiği bilgileri öğretmekten kaçınmaması gerekmektedir. Başka bir ifade ile bazı bilgileri tekeline almaması toplumsal ve bireysel gelişmenin en önemli kurallarındandır. Bu noktada, Hz. Peygamber "Kim bilgisini saklar, insanlara öğretmezse Allah kıyamet günü onun ağzına ateşten bir halka geçirir" sözleriyle müslümanları uyarmıştır.

• 3. Siyasi Dayanışma

• İslam her vatandaşın siyasi özgürlük sahibi olduğunu, yöneticilere öğüt verme ve tenkit etme haklarının bulunduğunu kabul eder. Çünkü, İslama göre, her vatandaş içinde yaşadığı toplumun bugününden ve geleceğinden sorumludur. Bu durumda her vatandaş, ülke ve millet adına hayırlı olan siyaseti

desteklemek, zararına gördüğü gelişmeleri de reddetmekle yükümlüdür. Nitekim Hz.Muhammed "Hepiniz çobansınız ve her biriniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz" buyurmaktadır.

(6)

• 4. Yurt Savunmasında Dayanışma

• Müslüman, ülkesinde yaşayan bireylerin selameti ve düşman saldırılarına karşı diğer vatandaşlarla işbirliği ve görev taksimi yapar.

Düşman herhengi bir anda, ülkenin herhangi bir köşesine tecavüz etmeye kalkıştığında bütün gücüyle savunma güçlerine maddi ve manevi yardımda bulunur. Kur'an "(Ey müminler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edin. Eger bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." (Kur'an, Tevbe, 41)ayetiyle müslümanlara bu yükümlülüğü hatırlatmaktadır. Hiç bir makam ve otorite bireyi, hastalık, veya meşru bir mazereti dışında, bu yükümlülükten muaf tutamaz.

• 5. Ahlakî Dayanışma

• İslam, genel ahlakın korunmasından bireyi ve toplumu sorumlu tutar. Çünkü toplum anarşi, bozgun ve çözülmeden ancak bu şekilde kurtarılıp korunabilir. Bu durumda, toplum ve birey, ahlak dışı davranışlarda bulunanlarla mücadele etmekle yükümlü tutulabilir. İslam bunu bireysel özgürlüğe müdahale olarak kabul etmez. Çünkü anarşi, fitne ve bozgunculuk toplumun dayandığı temelleri sarsar,

geleceğini tehlikeye atar: "Fitne adam öldürmekten daha büyük günahtır." Kur'an, Bakara, 217. Doğu'da da Batı'da da hiç kimse özgürlüğü gemiyi deleceklere hoşgörü ile yaklaşmak şeklinde anlamamıştır.

• 6. İktisadi Dayanışma

• İslam, iktisadi gelişmelerin ve davranışların sağlıklı bir çizgi izlemesine çok önem verir. Bireysel servetinin amaçsız harcanmasından ve israftan sakınılmasını öngörür. Aynı zamanda, ülke iktisadının vurgunculuk, karaborsacılık, kumar, dolandırıcılık, suiistimal gibi yollarla çökmesinin önüne geçilmesini ister. Bunun içindir ki reşit olmayanın ve sefihin mallarını sorumsuzca harcamasına engel olur. Bu hukuk dilinde buna hacr denir.

• Bunun yanında aşağıda açıklanacağı gibi İslam, zekat, sadaka, fitre başta olmak üzere çeşitli konularda getirdiği mali yükümlülüklerle müslümünlar hatta müslüman olmayanlarla bile ekonomik dayanışmanın yollarını açmıştır.

(7)

• 7. ibadetlerde Dayanışma

• İslamdaki ibadetlerin hemen hepsi bir yönüyle kul ile Yaratıcısı arasında bir iletişim, bir yönüyle de kullar arasında iletişim, başka bir ifade ile sosyal dayanışma ve yardımlaşmadır.

• Namaz, Ramazan orucu, hac, zekat, kurban gibi temel ibadetlerin hepsi de maddi ve manevi bakımdan birer sosyal dayanışma ve yardımlaşma kurumu niteliği taşımaktadırlar.

• Kimi ibadetler bireysel olarak ifa edilebilir. Ancak Cuma ve bayram namazları gibi en az belli sayıda müslümanın bir araya gelmesiyle kılınabilecek ibadetlerde muhakkak sosyal dayanışmaya ihtiyaç vardır.

• Bunun yanında din dilinde "farz-ı kifaye" adı verilen ve sosyal yükümlülük diyebileceğimiz dini vecibeler vardır. Sözgelimi, ölen bir insanın teçhizi, tekfini, cenaze namazının kılınması ve

defnedilmesi bütün toplumun üzerine borçtur. Eğer toplumun bireylerinde bir kısmı bunu yerine getirmezse bütün toplum günahkâr olur. Ezan okumak, cemaat namazı kılınacık yerler temin

etmek, Cuma namazını cemaatle kılmak da toplumsal görevlerimizdendir. Toplumun mutluluğunu

sağlayan diğer ruhî ve hayatî vazifeler meyanında bunlar da yerine getirilmelidir.

(8)

• 8. Sosyal Güvenlik Sigortası

• Bununla her çeşit ve düzeydeki ihtiyaç sahiplerinin dertleriyle şeklinde anlaşılan veya yalnız bunu tahsis edilen- sosyal dayanışmayı kastediyoruz. Bu anlamdaki sosyal dayanışmaya hayat sigortası veya sosyal güvenlik demek daha doğrudur.

Çünkü bu dayanışmada devlet veya toplum, muhtaçlarının, insan haysiyet ve

şerefine layık bir hayat sürdürmesini sağlayacak şartları hazırlamayı deruhte eder.

• Bu noktada İslamın Avrupa’dan farklı ve fazla tarafları bulunmaktadır. Bilindiği gibi Avrupa sosyal sigortayı genel olarak ev, gıda ve giyim ile sınırlandırır. Terbiye ahlak vb konularda sigortaya inanmazlar ve yer vermezler. İslam ise nefsine mağlup ve esir olmuş birisine de el atar ve onun ali, ruhi bir dengeye kavuşması için umdeler koyar.

(9)

• Sosyal Dayanışmada Önceliğe Sahip Olanlar:

• Yukarıda belirttiğimiz gibi sosyal dayanışma her insanın en tabii ihtiyaçlarındandır. Hiç bir insan bundan müsta'ni değildir. Bununla beraber İslam sosyal dayanışmada "yakınlara öncelik" ilkesini getirmiştir. Böylece toplumsal ve milli birlik-bütünlük, aileden başlayarak dalga dalga çevreye ve yurt sathına yayılır. Kur'an'da bu ilke "Allah adaleti, ihsanı ve yakınlara vermeyi emreder" (Kur'an, Nahl, 16/90) ve "Yakına, miskine ve yolcuya hakkını ver"(Kur'an, Rum, 30/38) ayetleriyle hatırlatılmaktadır.

• Sosyal dayanışma ve yardımı hakeden zümrelerin başlıcaları Kur'an'da şöyle sayılmaktadır: "Sadakalar (zekatlar) Allah'tan bir far olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (İslama) ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihat edenlere, yolculara mahsustur."(Kur'an, Tevbe, 60)

• Bu zümreler, başka bir tanifle, iki sınıfta toplanabilir: 1. insan haysiyet ve şerefine yakışır hayat düzeyine

uluşabilecek maddi imkandan mahrum olan yoksullar, hastalar, özürlüler, işsizler, bakıma muhtaç çocuklar ve hizmetçiler. 2. Fakirlik ve acizlik durumundu olmayan, ancak geçici olarak ekonomik yardıma muhtaç olanlar. Bu gruba girenleri de üç gruba ayırabiliriz: a. Borçlular. b. Yanlışlıkla birini öldürüp diyet ödemek zorunda kalanlar. c.

Memleketinden uzuk kalmış olanlar.

(10)

• İslamda Sosyal Dayanışmanın Yaptırımları

• a. İtikadi Yaptırımlar

• İslam, Allah'ın evrenin yaratıcısı, bütün olayların müdebbiri olduğunu telkin eder. Bu durumda insan yaptığı iyi ve kötü işlerin hesabını vermek için Allah'a yönelir. Her amelinin karşılığını göreceğinin bilincinde yaşar.

• Kur'an Allah'ın "adil" olduğunu, iyilik edene zulüm etmeyeceğini, kötülük edenin cezalandırılacağını bildirmektedir: "Senin Rabbin hiç kimseye zulüm etmez." (Kur'an, Kehf, 49)

• Yine İslam inancına göre rızk Allah'ın elindedir. O rızkı herkesin nasibine göre taksim eder. Ayrıca mümin dünyada yaptığı infak türü yardımların karşılığının sevap ve cennet olduğunu bilir. Kendisinin dünya malının başında bekçi olduğu, gerçek sahibinin Allah olduğunun bilinciyle yaşar. İslam

alimlerinin çoğunluğuna göre bir malda fakirin hakkı, sahibinin hakkından önce gelir. Çünkü malı sahibi tarafından kullanılır hale gelmesi ancak bu suretle mümkündür.

(11)

• b. Ahlaki Yaptırımlar

• İslam ahlakı adalet, iyilik, infak ve cömertliği esas umdelerden kabul eder. Bunları yerine getirmenin gerçek mutluluğa ulaştıracağını bilir. Bunları ayrı ayrı burada saymayı zaid görüyorum.

• c. Sosyal Yaptırımlar

• 1. İslam Kardeşliği

• Sosyal yaptırımların başında İslam kardeşliği ilkesi gelmektedir. "Müminler ancak birbir inin kardeşidirler"

(Kur'an, Hucurat, 10) mealindeki ayetle bir toplumun tüm bireylerini kardeş ilan etmek, onları sadece yeme- içme gibi tabii ihtiyaçlarda değil, hayatın bütün alanlarında dayanışmaya mecbur etmektir. Kardeşlik duygusu taşıyan müslüman, kardeşinin sevincini ve üzüntüsünü paylaşacak, her duruma onun iyi olması için elinden gelen gayreti gösterecektir. iki insan arasında kardeşlik kurmak, onlar arasında duygu, düşünce ve hayatî ihtiyaçlarda, makam ve mevkide kardeşliği sağlamaktır. İslamın öngördüğü sosyal dayanışmanın özü budur.

• Hz.Muhammed müslümanları bu yöne teşvik etmiştir. Konuyla ilgili hadislerden birinde: "Sen müminleri birbirlerine sevgi, merhamet ve bağlılıkları hususunda bir vücut gibi görürsün. Bu öyle bir vücut ki, bir uzvu incinince bütün uzuvlar aynı acıyı çekerler." buyrulmaktadır. Hiç bir açıklamaya gerek bırakmayacak şekilde bu hadis müslümanları sosyal dayanışmada birbirlerine karşı sorumlu tutmaktadır.

(12)

• Hz. Peygamber bir defasında arkadaşlarıyla birlikte otururken "Müminler bir yapının duvarları gibidirler. Birbirlerini destekler, birbirine dayanır, birbirini ayakta tutarlar" buyurmuş ve parmaklarını birbirine geçirip, "işte böyle birbirine sıkı sıkıya

bağlıdırlar" diyerek sözlerini tamamlamıştır. Hz. Peygamber bir hadisinde de "Her biriniz, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olamaz" ifadesiyle müslümanları sosyal dayanışmaya teşvik etmiştir.

• Söz konusu ilkeler Hz. Peygamber tarafından bizzat uygulanmıştır. O'nun hicretten sonra Medineli ensar (yardımcılar) ile Mekkeli muhacirler (göçmenler) arasında kurduğu kardeşlik tam anlamıyla ve tarihte eşi, benzeri az görülen bir sosyal

dayanışma örneği olarak değerlendirilebilir. HzMuhamed'in iki ayrı şehir halkını kardeşleştirmesinin gayesi, Mekke'de her şeyini bırakarak dinleri uğrunu başka bir şehre göçmeyi göze alan muhacirleri madi ve manevi bakımdan desteklemek, ekonomik sıkıntılarını bir dereceye kadar hafifletmeye çalışmak ve öz yurtlarından ayrılmış olmanın verdiği garipliği ve mahzunluğu gidermekti.

• 2. Misafir etme

• İslamda misafire bakmak kimi ulemaya göre vacip, çoğunluğa göre ise sünnettir. Misafirlik bir gece, üç gün sürer. iyk gece bol bol ikramda bulunulur. Addından gelen üç gün ise normal günler gibidir.

• 3. Evlendirme

• Evlilik insanlığın ilk kurumlarındandır. İslam da bu kurumun sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlayacak hükümler koymuştur:

"Aranızda bekarları, köle ve cariyelerinizin salih olanlarını evlendiriniz." (Kur'an, Nur, 32) ihtiyacı olup, harama düşme tehlikesiyle yüzyüze kalan kişinin evlenmesi kenrisine vacip olur. Eğer teşebbüs etmesine rağmen evleneme ekonomik imkansızlıklar nedeniyle evlenemezse hali vakti yerinde olan yakınlarının onu

(13)

• 5. İmdada Yetişme

• Ölecek kadar hasta olan veya aç-susuz kalan birirnin imdadana

yetişmek vaciptir. Eğer birinin yanında felakete düşeni kurtaracak

kadar yiyecek, içicek, ilaç veya bunları temin edebilicek kadar para

varsa temin eder. Eğe emin etmezse felakete uğrayan zorla alma

hakkına sahiptir. Bir kişi açlık yüzünden yemek bile isteyemeyecek

duruma gelimişse onu görenlerin yemek yedirmeleri farz olur.

(14)

• d. Resmî Yaptırımlar

• İslam, sosyal dayanışmayı sadece manevi yptırımlarla indas etmemiş bunları maddi yaptırımlarla da desteklemiştir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

• 1. Hisbe Teşkilatı

• İslamın "Sizden iyiliğe çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. işte onlar kurtuluşa erenlerdir"(Kur'an, Al-i imran, 3/104) (Emr-i maruf, Nehy-i Münker) hükmü tarihte hisbe teşkilatı adı verilen bir kurum tarafından yerine getirilmiştir. Bu kurum bir anlamda bugünkü zabıtanın görevlerini üstlenmiştir.

• Hz. Peygamber bu konuda şöyle demektedir: "İçinizden biriniz bir münker gördüğünde onu eliyle engellesin. Buna gücü yetmezse diliyle mani olsun. Buna da muktedir olamazsa kalbiyle karşı çıksın. Fakat bu son şekil, imanın en zayıf derecesidir." Münker kelimesi kötü ğörülen, beğenilmeyen şey demektir. İslami bir terim olarak Allah ve Peygamber'in çirkin bulup yasakladığı şeydir Acak burada münker, kelime anlamıyla alınıp her toplumun kötü kabul ettiği şeylerle mücadale olarak algılanabilir.

• Konunun bir başka boyutu da münkerin engellenmesinde görev taksimi yapılmasıdır. Buna göre el ile engelleme resmi makamların, dil ile engelleme alimlerin, kalben karşı çıkmanın ise hiç bir yetkisi olmayan sıradan insanların işi olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.

• 3. Cezalar

• İslam, halkın can, mal ve namus güvenlği içinde yaşamasını öngörür. Bu yönde huzur ve güvenliği bozucu tutum ve davranışları cezalandırır. Hayat hakkına tecavüz edene hayat hakkı tanınmaz. Namusa saldırana zina cezası, mülke tecavüz edene hırsızlık cezası, akla tecavüz edene sarhoşluk ceası uygulanır.

(15)

• e. Ekonomik Yaptırımlar

• 1. Zekat

• Zekat bir bağış veya ihsan değildir. Aksine sosyal bir haktır. Bunun yanında zekat miktarı % 2.5 gibi bir derecede tutulduğu için milletin çoğunluğunun katılabileceği bir sosyal dayanışma ve yardımlaşma aracıdır. Bu durum bireylerin çoğuna milletin kalkınmasına yardım etme sorumluluğunu getirmenin yanında katılma mutluluğunu yaşatmaktadır. Böylece toplum katmanları arasında kaynaşmayı sağlamakta, toplum barışına katkı sağlamaktadır.

• Yukarıda zikrettiğimiz gibi, zekat verilecek sınıflar şöyle sayılmıştır: "Sadakalar (zekatlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (İslama) ısındırılacak olanlara, kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihad edenlere, yolcuya mahsustur."

• 2. Sadaka-ı Fıtır

• Sadaka kişinin isteyerek yaptığı yardımdır. Daha çok maddi yardım olmakla beraber Hz. Muhammed'in "Hayır sayılacak her şey sadakadır" şeklindeki hadisi sadakanın alanını genişletmektedir. Sadaka-ı fıtır ise Ramazan bayramından önce, orucu başarılı bir şekilde tutmanın bir şükür nişanesi olarak verilen zorunlu adakadır.

• 3. Vakıf

• Bir çeşit sadaka-ı cariye niteliğindeki vakıf "Yararları insanlara ait olmak kaydıyla bir aynı, Allah'ın mülkü hükmünde olmak üzere temlik ve temellükten haps ve men etmektir".

• Tamamen dini gayretlerle İslam dünyasının hemen her yerinde çok çeşitli alanlarda vakıflar kurulmuştur. Bu alanların başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

• a. Din hizmet vakıfları: cami, mescid, tekke, namazgâh vb.

• b. Eğitim ve kültür vakıfları: mektep, medrese, kütüphane vb.

• c. Askeri amaçlı vakıflar: saray, kışla, tophane, silahsarayı vb.

• d. Ekonomik amaçlı vakıflar: çarşı, bedesten, arasta, han, dükkan vb.

• e. Sosyal amaçlı vakıflar: hastahane, daruşşifa, kervansaray, imaret darulaceze, yetimhane vb.

• f. Su ile ilgili vakıflar: çeşme, sebil, şadırvan, su yolu, su kemeri, hamam, kaplıca vb.

• g. Spor ile vakıflar: pehlevan ve kemenkaş tekkeleri, ok meydanları, spor abideleri vb.

(16)

• 4. Vasiyet

• İslam kişinin malının üçte birini hayır için vasiyet etmesine izin vermiştir. Bunan fazlasını vasiyet etmek ise varislerin iznine bağlıdır. Bu yola da sosyal yardm yapmak için öldükten sonra da imkan çıkmaktadır.

• 5. Defineler, Hazineler

• İslam yeraltında keşfedilen, bulunan maden ve paralardan sosyal yardım için arcanmak üzere bi miktar ayrılmasını öngörmüştür.

• 6. Nezirler

• Müslüman, Allah için - meşru olacak şekilde- bir şeyin beli bir miktarını (nezrederse) adarsa bu nezrini yerine gtirmek üzerine vacip olur.

Nezirlerin başında kurban kesmek gelir. Bu hususta İslamın ortaya koyduğu kural tamamen sosyal dayanışmaya yöneliktir. Zira şayan-ı dikkatir ki kurban kesmeyi adayan kişi, kendise ve yakınlarına bunun etinde yediremez, tamamen fakirlere dağıtır.

• 7. Kefaretler

• Kefaret bir şeyi gidermek, yok etmek demektir. İslamda işlenen bir günahın kendisiyle giderildiği şeye bu bakımdan kefaret denir. Bazı görevleri yerine getiremeyen veya yasaklanmış bazı işleri yapan kişilere İslam bir ceza ve temizlenme vesilesi olarak kefareti getirmiştir.

İslamın öngördüğü köle azad etmek, sadaka vermek gibi maddi yükümlülükler bir şekilde sosyal yardıma dönüşerek topluma yansımıştır.

• 8. Kurban

• Allan Taala "... O halde Rabbin için namaz kıl, kurban kes"(Kur'an, Kevser, 2) emriyle hali vakti yerinde ola müslümanların yılda bir defa olsun kurban kesmelerini ve bundan muhtaçların yararlanmalarını istemektedir. Hz. Peygamber de "Ekonomik gücü olup da kurban kesmeyen bizim namazgâhımıza yanaşmasın" buyurarak müslümanları teşvik etmektedir

Referanslar

Benzer Belgeler

Yönetim Kurulunun bazı sorunlarının ve çözüm önerilerinin konuşulduğu toplantıda Genel Müdür Yardımcıları Erol Aydın, Fatih Büyükasabbaşı ve Mustafa Çelik

o Başvuru sahibinin sosyal güvencesinin olmaması, o Hanede sosyal güvenceli birey olması halinde de. kişi başına düşen gelirin asgari ücretin 3’te 1’inden

derinleştirmek ve zenginleştirmek için provokasyon (öğrenme davetleri) sunarlar. Çocukları araştırma yapmaya ya da var olan araştırmalarında yeni sorular bulmaya

Sosyal olgular toplumsal yaşamın ürünü olup, (bireye göre) «dışsallık» ve (birey üzerinde) «zorlayıcılık» niteliklerine sahip olan olgulardır... Her insan

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Ankara'da çalışarak Kayseri şehir planını hazırlamış, savaştan sonra da Hamburg şehri­ nin planını -Hamburg’un

It is a sign or signs that take you to Allah. 3) Miracles of prophets that cannot be realized by normal peo- ple. They are the proofs/signs supporting the prophets sent

Sosyal yardımların, sosyal güvenlik sistemi dıĢında farklı kurum ve kurumlarca yürütülmesi için, Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢmayı TeĢvik Fonu, Sosyal Yardımlar

A) Vakıf, bireylerin yardımlaşma amacıyla sahip oldukları servet veya gelirin bir kısmını gönüllü olarak kamu yararına harcama gayesiyle ortaya çıkmıştır. B)