• Sonuç bulunamadı

Okul başarısı öğrencinin bulunduğu okul, sınıf EBEVEYN TUTUMLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Okul başarısı öğrencinin bulunduğu okul, sınıf EBEVEYN TUTUMLARI"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

2012

03

Ocak

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA

BAŞARIZLIK NEDENLERİ HİKAYE

OKUL BAŞARISINDA AİLENİN ROLÜ

O

kul başarısı öğrencinin bulunduğu okul, sınıf ve derse göre belirlenmiş sonuçlara ulaşma- da göstermiş olduğu ilerlemedir. Ancak çağdaş an- lamda başarı kavramının akademik başarı ile sınıf- landırılamayacağı, bilgi ve beceri gibi bilişsel dav- ranışlar kadar, ilgiler, kişilik özellikleri ve tutumlar gibi bilişsel olmayan davranışları da içerdiği görül- mektedir.

Başarısızlık kavramı ise daha çok çocuğun ya da gencin uzun süreli, (bir eğitim öğretim döneminden daha uzun süre) hemen her dersten, gelişim düze- yinin ve yeteneklerinin altında başarı göstermesi ve bu başarısızlığı bir türlü telafi edememesi durumu olarak kabul edilmektedir.

EBEVEYN TUTUMLARI

Çocuğun öğrenmeye dönük tutumunu belirlemede aile- nin tutumu ve değerleri son derece önemlidir. Ebeveyn- lerden birinin veya her ikisinin, okula ve öğrenmeye kar- şı olumsuz tutumu, çocuğunda okula karşı negatif duy-

gular geliştirmesine yol açmaktadır.

Başarılı öğrencilerin ebeveynlerinin çocuklarını, özel bir kişilik yapısına sahip olmaları, kendi kararlarını verme- leri ve bir yetişkin gibi davranmaları şeklinde yönlendir- dikleri belirlenmiştir. Başarısız öğrencilerin ebeveynleri ise çocuklarını kişisel hakkını korumak ve varolan yete- neklerini geliştirmek üzere yönlendirmektedir.

Başarılı çocukların annelerinin başarısız çocukların an- nelerinden daha fazla kontrol edici oldukları görülmekte- dir. Bu kontrol, gücün otoriter bir şekilde kullanılmasından çok kontrol şeklindeki otoritenin oluşmasıdır. Bu anneler daha sosyal, sınırlamadan kontrol edici, akıl yürütücü ve yerine göre ödüllendirici bir yapıya sahiptirler.

Eğer Bir Çocuk;

Desteklenip, yüreklendirilmişse; Kendine güven duymayı öğrenir.

Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir.

(2)

Anne babası boşanmış veya mutsuz bir evliliği olan ailelerden gelen çocukların, mutlu bir evliliği olan aile çocuklarına oranla daha düşük başarı göster- dikleri görülmektedir.

Aileleri tarafından yüksek düzeyde kabul gören ve des- teklenen öğrenciler, kabul görmeyen, sürekli eleştiri- len ve yeteri kadar desteklenmeyen öğrencilere oranla daha yüksek başarı motivasyonuna sahiptirler.

BAŞARISIZLIK NEDENLERİ

Bireysel Nedenler:

Öğrencinin bilişsel, fi ziksel ve duygusal olgunluk açı- sından yetersiz olması.

Başarısızlığın devamlılığına yol açmada gelişim görev- lerini gerçekleştirememek de etkilidir. Gelişim görevi ki- şinin yaşamının belli bir döneminde ortaya çıkan öyle bir ödevdir ki bunun o sırada başarılması insanı mutlu kılarken, başarılamaması mutsuzluğa ve ileri ki ödevle- rini gerçekleştirmesinde güçlüklerle karşılaşmasına ne- den olur. Bu durum, başlangıçta başarısızlığın benliğe mal olan yanını, daha sonra da kişinin ilerdeki başarı- sızlıklarını nasıl etkileyeceğini gösterir.

Kaygının çok yüksek yada çok düşük olması gibi moti- vasyon eksikliği de başarısızlığa neden olabilmektedir.

Çocuğun ön bilgilerinin yetersiz olması, diğer bir ifadey- le bulunduğu sınıf düzeyine gelinceye kadar almış oldu- ğu eğitimle oluşturduğu akademik temelin gereken be- cerileri ortaya koymasına engel olmaktadır.

Anlayamadığı konularda soru sormaktan çekinen, utan- gaç, kendine güveni düşük ve sınavlarda çok heyecan- landığı için bildiği soruları dahi yapamayan, kaygılı kişi- lik yapısına sahip olması.

Geçmişte aynı dersten başarısız olma veya o ders, ko- nuyla tanışık olmama nedeniyle “Nasıl olsa başarısız olacağım” önyargısıyla çocuğun yeterince çalışmama- sı.

Görme, işitme kaybı, bulaşıcı hastalıklar gibi nedenler ders çalışmayı engellediği ve dikkat dağılmasına neden olduğu için başarısızlığa zemin oluşturur.

Okul olgunluğuna sahip olmama, aşırı hareketlilik, ye- rinde duramama ve hareketlerde kararsızlık gibi durum- larda da çocuğun dikkatinin toplanması güç olduğu için başarısızlık ortaya çıkmaktadır.

Öğrencilerin ders çalışma alışkanlıklarının (zamanı iyi planlama ve kullanma, öğrenme motivasyonu vb.) aka- demik başarıyı olumlu etkilediği görülmektedir.

Çocukta öğrenme güçlüğü olması başarısızlığın çocuk- tan kaynaklanan en önemli nedenidir.

Aileye Bağlı Nedenler:

Anne babanın arasında sağlıklı bir iletişimin olmaması, huzursuz ve kaygı verici bir ev ortamı,

Anne babanın, kendi hayatlarındaki sıkıntılarından do- layı eleştirel ve sabırsız olması, çocuğun hatalarını tale- re edememesi, baskıcı tutumu, çocuğu zorlamaları, ço-

(3)

cuğun iyi yanlarından ziyade yetersiz yanlarına yoğun- laşması, çocukta kendine güvensizliğe ve kaygıya bu da başarısızlığa yol açmaktadır.

Anne babanın çok kaygılı olması çocuğunda kaygılan- masına neden olur. Anne babalardaki başarısızlık kay- gısı başarısızlık var olmadan hatta daha çocuk okula başlamadan önce de görülür ve bazen tüm okul yaşa- mı boyunca sürer. Çocuğa da bulaşan bu kaygı çocu- ğun gerçek performansını ortaya koymasını engelleye- rek başarısızlığa sebep olur.

Çocuk üzerine gerçekçi olmayan beklentiler ve çocuğa güven duymama önemli bir nedendir. Ebeveynlerin ço- cuğun potansiyelinin üzerinde olan beklentilerini çocuk- lara yansıtmaları çocukta kaygı ve başarısız olma kor- kusu geliştirir. Çocuktan başarılı olması konusunda çok fazla beklenti içinde olmak, onun kişilik değerinin sade- ce başarıyla değerlendirilmesi anlamına geldiği için, de- ğerini anne babasının gözünde başarılı olmaya bağlan- ması çocukta kaygı yaratmaktadır. Başarıda en önem- li engellerden biri olan kaygı veya korku böylece ailede yaratılmış olur.

Anne babanın zamanı etkili kullanma, okuma, sorum- luluklarını yerine getirme konularında olumsuz model olup, bir taraftan çocuğun çok fazla televizyon izlemesi- ne, gezmesine kızarken diğer taraftan zamanlarını hep bu şekilde geçirmeleri.

Ödül verme yöntemini doğru kullanamayarak çocuğun, başarıyı başlı başına bir ödül olarak görmesinin engel- lenmesi,

Çocuğun ders çalışmaktan başka sorumluluğu yokmuş gibi davranarak aslında gelişimi için gerekli olan arka- daşlarıyla oyun oynama, sportif faaliyetlere katılma, re- sim yapma, müzik dinleme, yetişkinlerle vakit geçirme gibi etkinliklerin anne baba tarafından gereksiz görül- mesi hatta çocuğa bunları gerçekleştirmesi için izin ve- rilmemesi. Bu tutumların yol açtığı yüksek kaygının sa- dece kendisi bile başarısızlığın oluşmasında önemli bir etkendir.

Aileden çocuğa genler üzerinden aktarılan özellikler, onun bedensel ve zihinsel yapısında önemli bir yere sa- hiptir. Dolayısıyla çocuğun başarısında anne babadan aldığı bu genler belirleyici rol oynamaktadır. Aile aktar-

dığı genlerle olduğu gibi çocuğu yetiştirme tarzı ve ço- cuğa sağladığı olanaklarla da çocuğun başarısında et- kilidir.

Ailenin eğitim hataları, ana baba tutumundaki kararsız- lık, anne babanın eğitim anlayışındaki farklılık başarı- yı engelleyici olabilmektedir. Çocuğun gereğinden faz- la koruyup güvensiz bir birey haline getirmek yada aşırı baskı ve otorite yoluyla eğitmek hatalı davranış model- leridir. Bunun yanı sıra anne babanın geçimsizliği gibi nedenlerde aileden kaynaklanan başarısızlık faktörleri- dir.

Ailenin öğrenim durumuna bakıldığında, başarısız grup- taki çocukların anne ve babalarının başarılı gruptakilere oranla daha eğitimsiz oldukları görülmektedir.

Anne babaların kültürel yoksunluk içinde olması ve ço- cuklarını nasıl eğitmeleri konusunda yeterince bilinçlen- memiş olmaları başarısızlıkta önemli bir nedendir. Anne ve babanın eğitim düzeyi yükseldikçe öğrencinin başarı düzeyi yükselmektedir. İyi eğitim görmüş anne ve baba- lar çocuklarıyla iyi ilişki kurabilmekte onların başarı gü- düsünü arttırabilmektedir. Anne babanın eğitim düzeyi- nin düşük olması aile içi ortamı eğitim açısından elve- rişsiz kılarak çocukların zihinsel gelişimini engellemek- tedir. Çocukların okul başarısını artırmada zihinsel ye- tenekler kadar, ailenin sosyal etkinliklere katılma imka- nı, sosyal yaşantı, bilgi ve becerisinin çeşitliliği, anne ve babanın tutum ve davranışları da etkili olmaktadır.

Aile bireylerinden birini hastalanması veya ölmesi, ana babanın ayrılması, yeni kardeşin doğması gibi değişik- likler başarı üzerinde etkili olabilmektedir.

Başarısız çocukların yarıdan çoğunun babalarının ken- dilerine zaman ayıramayacak kadar meşgul oldukları, yarıya yakınının ailesinde anne baba ilişkisinin iyi olma- dığı görülmektedir. Ailedeki bu ilgisiz ve sorunlu ortam sadece çocuğun okul başarısını etkilememekte bunun- la birlikte duygusal gelişiminde de sorunlar yaratmak- tadır. Başarısız çocukların yarıya yakınında dikkatsizlik ve dalgınlık, 3/1’inde arkadaş ilişkilerinde sorunlar, oto- riteyle çatışma, yalan söyleme ve tırnak yeme gibi bel- li davranış problemleri gözlenmektedir. Okul başarısız- lığıyla birlikte çocukta davranış problemi de görülüyor- sa başarısızlığın kaynağının anne babanın hatalı tutu- mu olduğu inancı güçlenmektedir.

”Aileden çoçuğa genler üzerinden aktarılan özellikler, onun

bedensel ve zihinsel yapısında önemli bir yere sahiptir.”

(4)

Çocuk ebeveynin eğitim konusundaki düşünce ve duy- gularını kendine mal eder. Eğitimsel süreçlere değer veren, öğretmenin çabasına saygı duyan ebeveynler çocuğun okula karşı tutumlarını olumlu etkilerken, öğ- retmene saygısı olmayan yada uzun bir eğitim görme- diği halde yaşamda başarılı olan aileler genellikle olum- suz etkilemektedir. Benzer şekilde eğitimin önemli oldu- ğunu söylemesine rağmen okuma ve öğrenmeye hiçbir kişisel ilgi göstermeyen ebeveyn, çocuğun okula duy- duğu ilgiye engel olabilmektedir.

Bazı anne babalar ilk çocukluktan itibaren çocuklarında zeka belirtisi ararlar. Her gülümseme, her davranış, her düşünce, her soru onlar için zeka belirtisidir. Daha son- ra çocuklarına bunları sergiletmeye başlarlar. En küçük bir hataya bile müdahale ederler. Alınan notlar, sırala- madaki düşüş, öğretmenlerin uyarısı ana babaların şid- detli tepkilerine yol açar. Bunun çocuk için zararlı olabi- leceğini akıllarından geçirmezler. Gelecekteki engelleri bir türlü düşüncelerinden silemezler ve çocuklarını bun- lardan haberdar etme gereğini duyarlar. “İyi çalışmıyor- sun, böyle giderse sefalet içinde yaşayacaksın”, “haya- tını kurtarmazsan ömür boyu pişmanlık çekersin” gibi yoğun endişe dolu konuşmalarla çocuklarının duygusal dengelerini bozabilmektedirler. Onlardaki bu karamsar- lık çocukları da olumsuz etkiler. Başarısızlık duygusu anne babaların çocukların güçlüklerine doğrudan katıl- malarına neden olur. Çocuklarının her ödeviyle ilgilene- rek kontrol ederek, adım adım izleyerek yardım ettikle- rini zannederler.

Ebeveynler başarısızlıktan tümüyle kendilerini sorumlu tutmamalıdırlar. kendilerini suçlu hissettikçe başarısız- lık karşısında hatalı hareket ederler. Kendileri tek sebep değildir, okul yaşamı, sistemin katılığı, bilgilerin verilişi, öğretmenin davranışları da hesaba katılmalıdır.

Anne babanın okula karşı tutumları çocuğu etkilemek- tedir. Bazı anne- babalar öğretmen ve okula karşı olum- suz tutum takınırlar. Bu durum benzer tutumları bir süre sonra çocuğunda geliştirmesine yol açar. Bazı anne ba- balar ise çocuklarının okul başarıların pek önemseme- dikleri için az ödüllendirirler.

Okul başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biri de çocuğun sorumluluk almaya ve başladığı işi bitirmeye alışmasıdır. Bu hemen gelişen bir durum değildir. Be- beklikten itibaren gelişen ve anne babanın kazandırdığı bir süreçtir. Eğer anne baba bu duyguyu kazandırmak için fırsatlar yaratmamışsa ve okul zamanı geldiğinde derslerinin sorumluluğunu almasını istiyorsa bu konuda bir sorun yaşamaları ihtimali kuvvetlidir.

İyi niyetle sunulan bilgisayar, TV oyunları gibi teknolojik olanakların kullanımına sınır getirilmemesi sonucu ço- cukta bağımlılık yaratması,

Evde çocuğun kendine ait bir çalışma mekanının (oda, masa, bunlar mümkün değilse en azından bir köşe) ol- maması,

ÇOCUK YAŞADIĞINI ÖĞRENİR Eğer Bir Çocuk;

Sürekli eleştirilmişse; Kınama ve ayıplamayı öğrenir.

Kin ortamında büyümüşse; Kavga etmeyi öğrenir.

Alay edilip, aşağılanmışsa; Sıkılıp utanmayı öğrenir.

Devamlı utandırılarak terbiye edilmişse; Kendini suçlamayı öğrenir.

Hoş görü ile yetiştirilmişse; Sabırlı olmayı öğrenir.

Desteklenip, yüreklendirilmişse; Kendine güven duy- mayı öğrenir.

Övülmüş ve beğenilmişse; Takdir etmeyi öğrenir.

Haklarına saygı duyularak büyütülmüşse; Adil olma- yı öğrenir.

Güven ortamı içersinde yetişmişse; İnançlı olmayı öğrenir.

Kabul ve onay görmüşse; Kendini ve insanları sev- meyi öğrenir.

Aile içinde dostluk ve arkadaşlık görmüşse; Bu dün- yada mutlu olmayı öğrenir.

(5)

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA

Başarı programla gerçekleşir. Birey için anlamlı olan amaçların yapılmış günlük programlarla adım adım ger- çekleşmesidir. Belirlenmiş “kişisel amaçlar“ olmadan başarılı olmak mümkün değildir. Amacını açık seçik be- lirlememiş bir kişi dümeni olmayan bir gemiye benzer.

Gemi sürekli yol alır, içindekiler çalıştıklarını zanneder ancak geminin akıbeti şansa kalmıştır... Böyle bir gemi kayalara çarparak parçalanabileceği gibi, hiç ilgisiz bir limana da gidebilir.

Ders Çalışırken Dikkat Edilmesi Gerekenler:

1. Yeterli ışık alan ve uygun ısıda bir yerde çalışılma- lıdır.

2. Çalışılan yerde öğrenci dikkatinin dağılmadığını, ken- disini etkilemediğini de söylese, TV, müzik vb. uyarıcı- lardan korunmalıdır.

3. Ders masada çalışılmalı, çalışırken dikkati çekecek afi ş, resim, materyaller vb. görüş alanında olmamalıdır.

4. Okul dönüşü, okulda o gün öğretilenlerin tekrarı mut- laka yapılmalıdır.

5. Tekrar yaparken ÖNEMLİ NOKTALARIN belirlen- mesi ve tekrarın sonunda bu noktaların yeniden gözden geçirilmesi gerekir.

6. Hafta sonunda, tüm hafta içinde öğrenilenlerin (önemli noktaların) genel tekrarının MUTLAKA yapıl- ması gerekir.

7. Birbirine benzeyen ders konuları birbiri ardına çalışıl- mamalıdır. Arada benzemeyen bir konu yer almalıdır.

Örneğin iki sosyal ders konusu arasında sayısal muha- keme ile ilgili bir konunun çalışılması verimliliği artırır.

ÖDEV YAPMA ALIŞKANLIĞINI KAZANDIRMA

Çocuklarımızın zamanını verimli değerlendirmesini, et- kili bir şekilde ders çalışmasını, ödev ve sorumlulukları- nı zamanında yerine getirmesini bekleriz. Onların yap- maları gerekenleri üstlenmek yerine yol gösteren bir rehber olmayı benimsemeliyiz. Çocuğumuzun ders ça- lışma alışkanlığını edinebilmesi ve kendi başına verim- li çalışabilmesi için, bize düşen rehberlik görevini net-

leştirmede üzerinde duracağımız önerilere gelin bir göz atalım:

Aileler ödevin asıl amacının çocuğun kendisine öğre- tilmiş olan beceriyi kendi başına tekrarlamasını sağ- lamak olduğu gerçeğini hep akılda tutmalıdırlar.

Aileler,çocukların verilen ödevi tamamlayabilmek için gereken beceriyi öğrenmelerini sağlamalıdırlar.

Çocuğumuzun ödevlerine ne zaman başlayacağına ke- sin olarak karar vermesini isteyelim, zamanında (birkaç dakika gecikebilir) başladığında onu ödüllendirelim.

İlk beş dakika çocuğumuzun yanında oturalım, iyi bir başlangıç yaptığından emin olalım.

Çocuğumuzun dikkatini ödevine vermesinde, kendisin- den isteneni anlamasında ona yardımcı olmaya çalışa- lım.

Yeterli dinlenme araları verdiğimizden emin olalım . Bir saatlik bir sürede hiç ara vermemek yerine, iki saatlik bir ödev yapma süresinde sık sık aralar vermek daha iyi sonuçlar verebilir. Bir çalar saat yardımı ile beş, on da- kikalık dinlenme süreleri belirleyip uygulayalım. Bu ara- larda bir şeyler yiyebilir fi ziksel egzersizler ya da yap- maktan hoşlandığı başka şeyleri yapabilir.

Dinlenme aralarını elindeki bitirmesi gereken bölümü bitirdikten sonra vermesi uygun olacaktır. Aksi takdirde çocuk araya kadar kalan süreyi hayal kurarak geçirir.

(6)

ÖĞRENCİLERİN DERS ÇALIŞMA ALIŞKANLIĞI

KAZANMALARINDA ANNE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER

Eğitim, insanlar ve toplumlar için vazgeçilmez bir süreçtir. Bu süreç doğumla başlar, ölüme kadar sü- rer. Bu süreç içerisinde anne ve ba- balar çocuklarına dünyayı ve yaşa- mayı öğretirler. Anne ve babalar çocuk hazır olduğu zaman ken- di kendine öğrenebilsin diye ço- cuklarına özgürlük tanırlar. Neyi ne zaman öğreneceğinin sorum- luluğunu, yeteneklerine güven- dikleri için kendisine bırakırlar.

Çocuklarının yetenekleri konu- sunda kuşkuları yoktur.

Ancak, çocukları yürümeye ve ko- nuşmaya başlayınca ana ve baba- lara bir şeyler olur. Etkili öğretmen- liklerini yitirmeye, ödül ve ceza ve- rerek çocuklarını zorlamaya ve başka çocuklarla karşılaştırmaya başlarlar. Bu davranışların çocu- ğun okula başladığı dönemde de sürdürülmesi çocuğun derslerinde başarısız olmasına ve kendi yete- neklerini ortaya koyamamasına, içi- ne kapanık, pasif bir kişiliğe sahip olmasına neden olmaktadır. Bu- nun yerine çocuğa sorumluluk bilin-

ci aşılamak doğru olacaktır. Bunun için çocuğa kendi kendini yönetme fırsatı verilmeli, onu davranışlarının sonuçlarıyla baş başa bırakmalıdır.

Çocuğa küçük yaştan itibaren ya- şına, yeteneğine ve cinsiyetine uy- gun görevler vererek güven duygu- sunun pekiştirilmesine çalışılmalı- dır. Örneğin, okul öncesi dönemin- de kendi başına yemeğini yemeye başlayan, kendi yatağında uyuma alışkanlığı yerleşen, dişlerini fırça- layıp oyuncaklarını toplamayı öğre- nen bir çocukta okula başladığında verilen ödevi alıp evde yapma so- rumluluğu da kolayca gelişecektir.

Anne baba olmanın en büyük er- demliliği, topluma yararlı bireyler yetiştirmektir. Topluma yararlı bi- reyler yetiştirmenin esası da ana babanın birer eğitimci gibi davran- malarıdır. Çocuklarının okulda ba- şarılı olmasını istiyorlarsa çocukla- rına iyi bir ‘Model’ olmalıdırlar. Bu nedenle anne babalara çocuğu- nun ders çalışma alışkanlığını ka- zanmasında önemli görevler düş- mektedir:

Öncelikle çocuğunuza ders ça- lışması için evde; ısı, ışık bakı- mından yeterli, gürültüsüz, ço- cuğu ders çalışmaya motive ede- cek uygun bir ortam hazırlayın.

Çocuğunuzdan ders çalıştığı süre- ce, onun dikkatini dağıtacak başka

işler yapmasını istemeyin.

Çocuğunuzun başarısında önemli etkenlerden bir tanesi de düzenli ve uyumlu bir aile hayatı- dır. Çocuğunuzun düzenli yemek yemesine ve uykusunu almasına özen gösterin.

Çocuklarınıza sürekli ders çalışma- ları için baskı yapmayın. Çocukları- nızı resim, müzik ve spor gibi diğer sosyal faaliyetlere de yönlendirin.

Çocuğunuz derslerle ilgili bir şey sorduğunda onu iyi dinleyin ve alaycı, aşağılayıcı, hor görücü ol- madan yumuşak bir ses tonu ile cevap verin.

Anne baba olarak, çocuğunuz ders çalışırken ya da sınava hazırlandı- ğı sırada, onun çalışma isteğini ar- tırmak ve onu çalışmaya teşvik et- mek için kaygı yükseltici yaklaşım- lardan kaçının. “Bu kadar çalış- mayla kazanamazsın...”, “Bu ka- fayla gidersen zor kazanırsın...”

gibi ifadeler kullanmakla çocuğunu- zun daha çok çalışmasını sağlaya- mayacak aksine onun kendine olan güvenini azaltacaksınız. Bunun so- nunda ortaya çıkan kaygı, başarı- yı olumsuz yönde etkileyen kaygı- dır ve çocuğunuz için bununla başa çıkmak oldukça zor olacaktır.

(7)

ÇOCUKLARIMIZIN

OKULA UYUM KONUSUNDA AİLELERE ÖNERİLER

Çocuklarınızın olumlu yönlerini görüp, üzerinde duru- nuz. Olumlu yönlerin desteklenmesi, çocuğun pek çok alanda kendine güven duymasını sağlayacaktır. Unut- mayınız ki, çocuğunuz yaşamının en önemli değişik- liklerinden birini yaşıyor. Pek çok kuralı öğrenmek ve uyum sağlamak durumunda, ayrıca derslerin sorumlu- luğunu da unutmamak gerekir. Bu noktada onu takdir etmek ve yapamadıklarını değil, iyi yaptıklarını vurgu- lamak ona yapabileceğiniz en önemli yardımdır.

Çocuğunuz başlangıçta girdiği bu büyük çevrede ken- dini yalnız hissetmiş olabilir. Bu noktada onunla ko- nuşmak ve rahatlatıcı çözümler bulmak doğru dav- ranışlardan biridir.Zaman içinde yeni arkadaşlıklar edinmesi,sınıf içinde kendini yakın hissettiği çocuklar bulması da uyum sürecini kolaylaştırabilir.

Çocuğunuzun okul ortamı ile ilgili kaygıları olabilir, ör- neğin kaybolmaktan korkabilir, hastalandığında nere- ye başvuracağını bilmeyebilir. Bu gibi durumlarda okul- dan alacağınız bilgileri çocuğunuzla onun anlayabile- ceği bir dille paylaşınız. Okulun güvenli bir yer olduğu bilgisi sizler tarafından etkili bir dilde aktarılırsa uyum süreci daha kısa olur.

Anne baba olarak sizler, çocuğunuzun yaşamında en önemli ve etkili yetişkinlersiniz. Çocuğunuzun oku- la başlamasıyla birlikte “öğretmeni” de onun yaşamın- da önemli yetişkinlerden biri oldu. Sizin öğretmeniy- le olumlu ve uyumlu bir iletişim kurduğunuzu görmek, onun hem okula ilişkin tutumunu hem de başarı düze- yini olumlu etkileyecektir.

ANNE - BABA VE OKUL İŞBİRLİĞİ

Anne-babaların, üzerinde durduğu en önemli konular- dan biri, çocuklarının iyi bir eğitim alıp alamayacağıdır.

Bu açıdan anne-babaların, çocuklarının eğitim yaşan- tılarını nasıl destekleyecekleri önem kazanmaktadır.

Anne-babalar çocuklarının okul dışındaki öğretmen

leridirler. Bu nedenle de öğretmenler, anne-babaların çocuklarına okul dışında yaptıkları eğitim uygulamala- rının doğruluğundan kaygı duymaktadırlar.

Öğretmenler; “Öğrenci ne tür bir eğitim ortamında yaşıyor? Aileler çocukların ödevlerini yapmaları- na ne tür yardım sağlıyorlar? Aileler, okulu ve öğ- retmenleri eleştiriyorlar mı? Çocuklarının okul ve derslerle ilgili sorunlarını önemseyip ilgileniyorlar mı?” gibi sorulara yanıt ararlar. Anne - baba ve öğ- retmenler, çocuklara elverişli bir öğrenme ortamı ya- ratabilmek için ortak bir çaba göstermelidirler. Çocu- ğun evde oluşan ilk öğrenme deneyimleri, okuldaki öğ- renme girişimlerine destek sağlayarak, öğretmenin sı- nıf içi uygulamalardaki başarı şansını yükseltir. Bu yüz- den öğretmenlerin çocuğun aile ortamlarını iyi değer- lendirmeleri ve onun daha iyi eğitimine olanak hazır- lamak amacıyla aile sorumlularıyla iletişim kurmaları önemlidir.

Okulda kazandırılan davranışların, evde anne-babalar tarafından da desteklenmediği sürece okul eğitiminde başarıya ulaşmak olası değildir. Okul ve aile iki farklı toplumsal kurumdur ve farklı beklentiler etrafında şekil- lenmişlerdir. Bu iki farklı kurumun çocukların eğitimle- ri konusunda çıkar birliğine getirilmesi gereklidir. Sorun özellikle okul eğitiminin başlangıcı olan ilköğretim birin- ci sınıfl ar için çok daha önemlidir; çünkü en temel ça- lışma ve öğrenme becerileri bu yılda oluşturulmaktadır.

Öğrenci karneleri, öğrencilerin okul başarıları hak- kında velileri bilgilendirmenin geleneksel yoludur.

Ancak, bu karneler velilerde yanlış yorumlara ne- den olabilecek bir çok eksik bilgiyle doludur. Sa- dece her bir ders hakkında, A, B, C gibi sembolik değerlerle yapılan notlandırma, öğrencilerin ilgi- leri, gelişimleri, tutumları ve performansları konu- sunda çok sınırlı bilgi vermektedir.Bu yüzden aile- ler çocuklarını karneyle değerlendirmemeli;onların okul ve öğretmenleriyle sürekli iletişim içinde ol- malıdırlar.

(8)

YAŞAYARAK ÖĞRENMEK

Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş. Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal da Napolyon’u müsait bir yere saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da ‘Az evvel biri koşarak şu tafra kaçtı.’diye savuşturmuş. Nihayet biraz sonra Napolyon’un muhafızları yetişmiş- ler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon’a sormuş: ‘Efendim af buyurun ama merak ettim, ölümle bu kadar burun buruna gelmek nasıl bir duygu?’ Napolyon birden öfkelenmiş. ‘Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?’ diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamcağızı kurşu- na dizmelerini emretmiş. Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürül- müş, artık ‘ateş’ emri verilecek… Adamcağız içinden ‘Ah ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin.’ diye dü- şünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış. Karşısında Napolyon varmış. Tek cümle ile ce- vaplamış Napolyon ‘İşte böyle bir duygu!’

YAŞAYARAK ÖĞRENMEK, BEDELİ EN YÜKSEK ÖĞRENME BİÇİMİDİR.

ÖNCEDEN ÖĞRENMEK İNDİRİMLİ FİYATTAN ÖĞRENMEKTİR.

DENEYEREK ÖĞRENMEK ETİKET FİYATINDAN ÖĞRENMEKTİR.

HAYAT ÖĞRETİRSE ZAMLI FİYATTAN ÖĞRETİR.

Napolyon Bonapart

Napolyon Bonapart (Fransızca Napoléon Bonaparte) (15 Ağustos 1769-5 Mayıs 1821), Fransız Devrimi’nin generali, 11 Kasım 1799’dan 18 Mayıs 1804’e kadar Fransa Konsülü olarak Fransa Cumhuriyeti’nin ilk başkanı, sonrasında da 18 Mayıs 1804 ile 6 Nisan 1814 arasında Napolyon I adını alarak Fransa İmparatoru ve İtalya Kralı olmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Oktav, bir telin en basit bi- çimde bölünmesiyle elde edil- diğine göre, değişik notalar oluştururken kuşkusuz ona da temel olacak.. Bir oktav aralıklı iki Do

Türkiye'nin dünya üzerindeki siyasi sosyal ekonomik ve askeri açıdan önemini kavratmak görevi daha çok coğrafya dersinin ve coğrafya öğretmenlerinin ilgi alanı olması

Buna göre anne ve babası beraber olan çocukların sözel saldırganlık, nesnelere ve hayvanlara yönelik saldırganlık düzeylerinin anne ve babası boşanmış

Öğrenci davranışları ve akademik başarıları üzerinde yapılan bir araştırmada, okulda olumlu davranışlara sahip olan öğrencilerin büyük çoğunlunun akade-

Anne-babası boşanmış olan ergenlerin yalnızlık ve genel yaşam doyumu düzeylerinde sadece kardeş sayısına göre anlamlı fark bulunmuş; gerek yalnızlık ve gerekse genel

 Anne babası boşanmış veya mutsuz bir evliliği olan ailelerden gelen çocukların, mutlu bir evliliği olan aile çocuklarına oranla daha düşük başarı

Göçmen aileler arasında yaygın olan akraba evliliğine bağlı, tedavisi uzun ve çok pahalı olan hastalıklar karşısında sigorta şirketleri de yeni kısıtlamalara gitmek

‹nsanlarda en s›k olarak karaci¤er ve daha son- ra akci¤er tutulumu görülür.. Kemik doku tutulumu enfestas- yonlar›n %