• Sonuç bulunamadı

152 numaralı (H. 1302-1303/M. 1884-1885) Ayntab Şer`iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "152 numaralı (H. 1302-1303/M. 1884-1885) Ayntab Şer`iyye sicilinin transkripsiyonu ve değerlendirmesi"

Copied!
425
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

152 NUMARALI (H.1302-1303/M.1884-1885) AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NİN

TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

MEHMET ALİ YILDIRIM

GAZİANTEP TEMMUZ 2006

MEHMET ALİ YILDIRIM YÜKSEK LİSANS TEZİ GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TARİH ANA BİLİM DALI 20

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANA BİLİM DALI

152 NUMARALI (H.1302-1303/M.1884-1885) AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NİN

TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

MEHMET ALİ YILDIRIM

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Celal PEKDOĞAN

GAZİANTEP TEMMUZ-2006

(3)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANA BİLİM DALI

152 NUMARALI (H.1302-1303/M.1884-1885) AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NİN

TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRMESİ Mehmet Ali YILDIRIM

Tez Savunma Tarihi: 11.07.2006

Sosyal Bilimler Enstitüsü Onayı

Prof. Dr. Osman ERKMEN SBE Müdürü

Bu tezin Yüksek Lisans tezi olarak gerekli şartları sağladığını onaylarım.

Yrd. Doç. Dr. Celal PEKDOĞAN Enstitü ABD Başkanı

Bu tez tarafımca okunmuş, kapsamı ve niteliği açısından bir Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Yrd. Doç. Dr. Celal PEKDOĞAN Tez Danışmanı

Bu tez tarafımızca okunmuş, kapsam ve niteliği açısından bir Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Jüri Üyeleri:

İmzası

Yrd. Doç. Dr. Celal PEKDOĞAN

Yrd. Doç Dr. Murat ÇELİKDEMİR (Jüri Başkanı)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet AĞIR

(4)

ÖZET

152 NUMARALI (H.1302-1303/M.1884-1885) AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYONU VE DEĞERLENDİRMESİ

YILDIRIM, Mehmet Ali Yüksek Lisans Tezi; Tarih ABD Danışman: Yrd.Doç. Dr. Celal PEKDOĞAN

Temmuz 2006, 415 sayfa

Osmanlı Devleti’nin mahkeme kayıtları durumunda olan Şer‛iyye Sicilleri, Osmanlı’da yerel idare araştırmalarının birinci el kaynakları arasında yer almakta ve sosyal, iktisadî, askerî, kültürel alanda sürekli olarak başvurulan kaynaklar içerisinde gösterilmektedir. Dolayısıyla bu çalışmanın seçiminde en büyük etken kullandığımız materyalin güvenilebilirliği olmuştur. Çalışmamız H.1302-1303/M.1884-1885 tarihleri arasında Gaziantep’te tutulan şer‛i mahkeme kayıtlarını ihtiva etmektedir.

Defter şeklinde tutulmuş olan bu kayıtlar, transkripsiyonu yapıldıktan sonra tasnif ve tenkit süzgecinden geçirilerek değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Değerlendirme yapılırken şer‛iyye sicillerinin kaynak olarak nasıl bir metot ve vizyonla kullanılması gerektiği ve çalışmamızın sınırlandığı zaman dilimi göz önünde tutulmuştur.

Bununla beraber transkripsiyonu yapılan belgelerin içerikleri, diplomatik özellikleri, hicri ve miladi tarihleri kısa özetler şeklinde tablo içerisinde çalışmamızda sunularak okuyucuya kolaylık sağlanmaya çalışılmıştır. Bu araştırmanın sonucunda ise XIX.

yy’ın son çeyreğinde Gaziantep’in sosyal, kültürel, iktisâdî, fizikî yapısı ve Osmanlı idaresindeki konumu hakkında fikir sahibi olunmuştur.

Anahtar kelimeler: Ayntab, Şer‛iyye Sicili, Hüccet, İlâm

(5)

ABSTRACT

TRANSCRIPTION AND ANALYSIS OF AYNTAB JUDICIAL RECORD NU:

152 (LC.1302-1303 / 1884-1885 AD.)

YILDIRIM, Mehmet Ali

Master’s Thesis; Department of History Supervisor: Asst. Prof. Dr. Celal PEKDOĞAN

July 2006, 415 pages

Judicial records, which are the court records of the Ottoman Empire, are among the primary sources for Ottoman local management researches and have widely been used in social, economical, military and cultural research fields. Therefore the most important aspect of this study is the reliability of the sources we have made use of.

The present study is based on Judicial records of Gaziantep Local Court for the years 1302-1303 (Lunar Calendar- Hijrah) / 1884-1885 AD. The records, which were written in large notebooks, were firstly translated into modern Turkish, then classified and finally analyzed. While analyzing the mentioned records, utmost care was paid to the relevant analyses method for such sources. During the analyses, the time period covered by the present study was taken into account, as well. On the hand, the study comprises brief information about the content and diplomatic characteristics of each record and the Lunar and the Gregorian calendar. In this study, it was partially made possible to get a gist of the social, cultural, economical life in Gaziantep in late 19th century.

Key words: Ayntab, Judicial Records, Hüccet, İlâm

(6)

ÖN SÖZ

Osmanlı Devleti, geniş coğrafyalar üzerinde hüküm süren ve bünyesinde farklı etnik-dini unsurları barındıran bir dünya devleti olarak yaklaşık altı asır yaşamıştır. Bu süreç siyasi, sosyal, kültürel ve askerî açıdan etkin ve özgün bir tarihi mirasla neticelenmiştir. Bu çalışmada, diğer bir ifadeyle bu aşamada, mirastan bize düşen payı ise en somut ifadeyle Osmanlı tarihi deryasında bir damla olarak nitelendirmek yanlış olmaz diye düşünüyoruz. Zira Osmanlı Devleti tarihi, milyonlarca arşiv belgesinin ışığında incelenmektedir.

Bu araştırmada bizim kullandığımız materyal Osmanlı tarihinin, birinci elden yazılı kaynakları arasında yer alan şer‛i mahkeme kayıtları yani sicillerdir. Bu çalışmayı tercih etmemizin sebebi ise Gaziantep tarihine sağlamak istediğimiz katkının yanı sıra, Gaziantep özelinde Osmanlı tarihi araştırmalarına bir nebze olsun katkıda bulunmak isteyişimizdir. Bu bağlamda incelemeye aldığımız Ayntab’ın 152 Numaralı ve H.1302-1303/M.1884-1885 tarihli Şer‘iyye Sicili ile adı geçen tarih dilimleri arasında şehrin idarî, fizikî, iktisadî ve sosyal yapısı hakkında bilgi edinmek hedeflenmiştir.

Çalışmamız, Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan şer‛i mahkeme kayıtlarını transkripsiyon üzerine temellendirilmiştir. Değerlendirmemiz de yine bu temel üzerinde şekillendirilmiş ve edindiğimiz bilgiler mümkün oldukça açık ve sağlam ifadelerle yorumlanmaya çalışılmıştır. Çalışmamızda karşımıza çıkan en büyük problem, pek fazla olmamakla beraber transkripsiyon esnasında takıldığımız yabancı kelimeler ve katipten kaynaklanan yazım hataları olmuştur. Bu problemler ise Osmanlıca sözlükler yardımıyla ve zamanla yazıya aşina olmamızla minimuma indirilmiştir.

Bu çalışmada benden ilgi ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocalarım Yrd. Doç.Dr. Murat FİDAN’a, Yrd. Doç.Dr. Erdinç GÜLCÜ’ye, her zaman alaka gösteren Prof. Dr. Osman ERKMEN’e ve beni bu çalışmaya yönlendirmekle beraber her konuda yardımcı olan danışman hocam Yrd. Doç.Dr. Celal PEKDOĞAN’a sabır ve emeklerinden dolayı teşekkürü bir borç bilirim.

Gaziantep

Temmuz-2006 Mehmet Ali YILDIRIM

(7)

Sayfa No

ÖZET ... i

ABSTRACT... ii

ÖNSÖZ ... iii

İÇİNDEKİLER ... iv

TABLOLAR LİSTESİ ... vi

KISALTMALAR LİSTESİ ... vii

1. GİRİŞ ... 1

1.1. GİRİŞ ... 1

2. LİTERATÜR ÖZETİ VE TRANSKRİPSİYON ... 3

2.1. ŞER‛İ MAHKEMELER ... 3

2.1.2. Şer‛i Mahkeme Görevlileri ... 4

2.1.2.1. Kadı ... 4

2.1.2.2. Naib ………... 5

2.1.2.3. Şuhûdü’l-hâl... 6

2.1.2.4. Diğer Görevliler... ... 6

2.2. ŞER‛İYYE SİCİLLERİ ... 7

2.2.1. Şer‛iyye Sicillerinin Tanımı ve Önemi ... 7

2.2.2. Şer‛iyye Sicillerinin İhtiva Ettiği Belge Çeşitleri ... 8

2.2.2.1. İlâm ... 8

2.2.2.2. Vakfiye ... 9

2.2.2.3. Hüccet ... 9

2.2.2.4. Ma‛rûz ... 10

2.2.2.5. Mürâsele ... 10

2.2.2.6. Ferman ... 10

2.2.2.7. Buyruldu, Tezkere ve Temessük ... 10

2.3. AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLLERİ ... 11

2.3.1. Ayntab Şer‛iyye Sicilleri İle İlgili Çalışmalar ... 11

2.4. 152 NUMARALI AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ TRANSKRİPSİYONU ... 13

(8)

3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 372

3.1. 152 NUMARALI AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ ... 372

4. BULGULAR VE TARTIŞMA ... 374

4.1.152 NUMARALI AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NE GÖRE 1884-1885 TARİHLERİNDE GAZİANTEP... 374

4.1.1. İDARÎ YAPI... 374

4.1.1.1. Resmi Görevliler ... 376

4.1.1.2. Nahiye ve Karyeler ... 376

4.1.1.2. Şehrin Mahalleleri ... 378

4.1.2. İKTİSADÎ YAPI ... 378

4.1.2.1. Gıda ve Tarım Ürünleri ... 379

4.1.2.2. Esnaflar ... 380

4.1.3. SOSYAL YAPI... 381

4.1.3.1. 1884-85 Tarihlerinde Ayntab’da Aile ... 381

4.1.3.2. Gayrimüslim Ahali ... 383

4.1.3.3. Vakıflar ... 384

4.1.3.4. Medreseler ... 384

4.1.3.5. Camiler ... 385

4.2.152 NUMARALI AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLİ’NİN BELGE ÖZETLERİ ... 386

SONUÇ ... 406

KAYNAKLAR ... 408

EKLER ... 410

EK A.1. Transkripsiyonu Yapılan 152 Numaralı Ayntab Şer‛iyye Sicili’ne Ait Belge Örnekleri ... 411

ÖZGEÇMİŞ (VITAE) ... 415

(9)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa No

Tablo 4.1. Nahiyeler... 377

Tablo 4.2. Merkez Kazasına Bağlı Karyeler... 377

Tablo 4.3. Mezralar... 377

Tablo 4.4. Mahalleler... 378

Tablo 4.5. Paralar ve Kuruş Cinsinden Yaklaşık Değerleri... 378

Tablo 4.6. Çarşılar... 380

Tablo 4.7. Esnaf Grupları... 380

Tablo 4.8. Terekelere Göre Ayntab’da Aile ve Çocuk Sayıları……... 382

Tablo 4.9. Müslim Ailelerin Eş Sayıları ve Çocuk Oranları... 382

Tablo 4.10. Vakıflar ... 384

Tablo 4.11. Medreseler... 385

Tablo 4.12. Camiler... 385

Tablo 4.13. Belge Özetleri ... 386

(10)

KISALTMALAR LİSTESİ

Adı geçen eser a.g.e.

Adı geçen makale a.g.m.

Bakınız bkz.

Cemaziyelahir C.

Cemaziyelevvel Ca.

Cilt c.

Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi D.T.C.F.

Gaziantep Kültür Derneği G.K.D.

Gaziantep Şer’iyye Sicili GŞS.

Hicri H.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İ.Ü.E.F.

Kültür Bakanlığı K.B.

Miladi M.

Milli Eğitim Bakanlığı M.E.B.

Rebiülevvel Ra.

Sayfa/sayfalar s./ss.

Sosyal Bilimler Enstitüsü SBE.

Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı T.D.A.V.

Türk Tarih Kurumu T.T.K.

Varak v.

Yüzyıl yy.

(11)

1.1. GİRİŞ

Osmanlı Devleti, idarî alanda tesis etmiş olduğu özgün yapılanma ile ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaşan bir iletişim ağı örmüştür. Bu yapılanma çerçevesinde idarî-kazaî örgütler vücuda getirilmiş, merkez ile taşra arasında bir koordinasyon sağlanmıştır. Bu sayede merkezin denetim, taşranın ise idarî mekanizması bir bütün olarak işlemiştir. Bu işlerliğin pratikteki göstergesi ve en önemli delili ise -özellikle XIX. yy ortalarına kadar- değişikliğe maruz kalmadan sistematik olarak tutulan şer‛i mahkeme kayıtları yani sicillerdir. Bu bağlamda

“şer‛iyye sicilleri” merkez ile taşra arasındaki resmi yazışmaları, her türlü hukukî ve idarî düzenlemeyi içeren ferman, hüküm ve kanunnameleri, tebaanın dilek ve şikâyetlerini, ait olduğu bölgenin sosyal, kültürel, iktisadî ve idarî hayatını yansıtan mahkeme kararlarını ihtiva etmektedir. Dolayısıyla kadı veya naib gözetiminde kayda alınan şer‛iyye sicilleri, Osmanlı tarihi araştırmalarında birinci dereceden önem arz etmektedir.

Şer‛iyye sicillerinin kaynak olarak sahip olduğu bu önemli donanım göz önünde tutulduğunda, Ayntab şer‛iyye sicillerinin sosyal, kültürel, idarî ve iktisadî alanda bölge tarihi, dolayısıyla Osmanlı tarihi araştırmalarına sağladığı katkı, bize göre tartışma götürmemektedir. Kaldı ki, Ayntab şer‛iyye sicilleri, çok fazla tahribata uğramadan günümüze ulaşan siciller arasında yer almaktadır.

Yukarıda bahsettiğimiz alt yapı çerçevesinde incelemeye aldığımız 152 Numaralı Ayntab Şer‛iyye Sicili, H.1302-1303 (1884-1885) tarihleri arasında Osmanlı Devleti’nin Halep vilâyetine bağlı Ayntab şehrinde tutulan şer‛i mahkeme kayıtlarını içermektedir. 226 sayfadan ibaret olan defterde kayda alınmış toplam belge sayısı ise 293’tür. Defterde ağırlıklı olarak gayrimenkul alım-satımı, miras

(12)

anlaşmazlığı, vakıf şartnameleri, alacak-verecek meseleleri gibi konular karşımıza çıkmaktadır. Özellikle miras tespiti ve taksiminin yapıldığı kassam belgeleri ile gayrimenkul alım-satımları bölgenin iktisadî durumu hakkında fikir sahibi olmamızı kolaylaştırmıştır. Ayrıca adı geçen defterde ve dönemde belirlenen, Ayntab’a ait nahiye, mahalleler, köyler ve mezralar bölgenin idârî ve fizikî yapısı hakkında bilgi edinmemize imkan sağlamıştır.

Çalışmamızın ana teması 152 numaralı Ayntab Şer‛iyye Sicili’nin transkripsiyonu ve değerlendirilmesidir. Ancak bu araştırmanın etraflıca incelenip, yorumlanması için tezimizin ikinci bölümünde, konuya medhal teşkil etmesi açısından şer‛i mahkemelerin yapısından, işleyişinden ve şer‛iyye sicillerinin kaynak olarak ifade ettiği önemden bahsetmeyi de uygun gördük.

(13)

2.1. ŞER‛İ MAHKEMELER

Osmanlı Devleti’nin kurulduğu dönemden XIX. yy ortalarına kadar hukûkî ihtilafların çözüm yeri şer‛i mahkemeler olmuştur. Bu mahkemeler dil, din, ırk farkı gözetmeksizin herkesin müracaat ettikleri yerler olarak kadı veya naib idaresinde bulunurlardı. Osmanlı Devleti’nde örfi davalara bakmakla yükümlü özel bir mahkeme hiçbir zaman mevcut olmamıştır. Dolayısıyla şer‛i mahkemeler, yalnız şer‛i hukukun alanına giren davaları değil aynı zamanda örfi hukukla ilgili konuların da mercii idi. Merkezden gelen hüküm ve fermanlar ile bunların derlenmesi yoluyla oluşturulan kanunnameler kadılara gönderilir ve tatbik edilmesi istenirdi.1 Örfi hukukun haricinde ise şer‛i mahkemede hükümler, hanefi mezhebine göre verilirdi.2

Şer‛i mahkemeler, kaza merkezi olan şehir ve kasabalarda bulunurlardı.

Genellikle de kadının ikâmet ettiği evin yanında veya civardaki en büyük cami yanında ya da caminin içinde yer alırlardı.3 Nikah akdi, boşanma, alacak-verecek, miras taksimi, vasi tayin ve azli, vakfiyeler, cürüm ve cinayet vs. bütün davalar kadı nezaretinde şer‛i mahkemede görülürdü. Reaya ve askerî sınıf arasındaki ihtilaflar ise mahkemede görüldükten sonra merkezin onayı ile çözüme kavuşturulurdu.4 Şer‛i mahkemelere gayrimüslimler de müracaat edebilirdi. Lakin gayrimüslimlerin ve müste’menlerin anlaşmazlıkları genel olarak cemaat ve konsolosluk mahkemelerinde giderilirdi.5

1 M. Akif Aydın. (1994). Osmanlı’da Hukuk. Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, c.I, Yıldız Yayıncılık, İstanbul, ss.391-395.

2 İ. Hakkı Uzunçarşılı. (1988). Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. Yayınları, Ankara s.108.

3 Mustafa Akdağ. (1999). Türkiye’nin İktisâdî ve İçtimai Tarihi, c.II, Barış Yayınları, Ankara, s.69.

4 Uzunçarşılı, a.g.e., s.109.

5 Cemaat mahkemeleri; Osmanlı devletinin Müslüman olmayan halkının din ve mezhep yönünden bağlı bulundukları cemaatlerin mahkemeleri idi. Bunlar kendi cemaatlerine bağlı kimseler arasında medeni halleri ve ihtilafları örf ve adetlerine göre görmekteydi. Konsolosluk mahkemeleri ise kapitülâsyonlardan faydalanan yabancı devletlere mensup kimseler arasında çıkan ihtilafları görürlerdi. Enver Z. Karal. (1995). Osmanlı Tarihi. c.VI, T.T.K. Yayınları, Ankara, s.130-131.

(14)

Şer‛i mahkemelerin yukarıda zikrettiğimiz statüsü XIX. yy’a kadar ayrıntılar haricinde herhangi bir değişikliğe maruz kalmadı. Ancak Tanzimat’la birlikte her alanda esen Batılılaşma rüzgarı, idârî ve hukûkî alanda da kendini gösterdi ve şer‛i mahkemelerin görevleri yeni tesis edilen kurum ve kuruluşlara pay edildi.6

2.1.2. Şer‛i Mahkeme Görevlileri

Şer‛i mahkemeler, çeşitli görevleri ifa ile yükümlü olan bir çok görevlinin belirli bir disiplin içerisinde çalışmasıyla özellikle Müslüman tebaanın idârî ve adlî işlerini görürdü. Bu görevlilerin başında ise sadece hakimlik vasfına haiz olmayıp bunun yanısısra bir çok idarî görevi de yürüten “kadı” gelmekteydi.

2.1.2.1. Kadı

Şer‛i mahkemenin (Meclis-i Şer‛) bir numaralı üyesi kadıdır. Kadı, insanlar arasında meydana gelen anlaşmazlıkları şer‛i hükümlere göre çözmek için, yetkili makamlarca görevlendirilen şahsı ifade eder.7 Hüküm veren kimse yani “hakim”

demektir.8 Kur‛anda, geçmiş Peygamberler döneminde doğrudan ya da dolaylı olarak kadıların yargı işleriyle görevlendirildiklerinden bahsedilmiş olmakla beraber kadılık, İslam döneminde kamu görevi haline gelmiştir.9 Adalet çerçevesinde zamanla görev ve yetkileri belirlenen kadılık müessesesi, çeşitli devirlerde yargının haricinde idârî-mülkî görevleri de bünyesine almıştır. Ancak kadılar, en geniş salahiyete Osmanlı devrinde ulaşmışlardır.

Osmanlı devleti, memleketi idare şekli olarak, vilayetlere bölmüş, idarî-kazaî örgütler kurmuş ve bu örgüt içerisinde kadının yerini kaza merkezi olarak belirlemiştir. Dolayısıyla kadı, sadece adlî işlere değil aynı zamanda mülkî, askerî, beledi ve mali işlere de bakan bir görevli halini almış ve geniş bir memuriyet ile donatılmıştır.10 Böylece kadı, hakimliğin yanı sıra; sanatkâr ve esnafı kontrol etmek, lonca düzeninin, vakıf mütevellilerinin ve şehirlerin alt yapı tesislerinin denetimini yapmak, imar nizamının korunmasını gözetmek, fiyat tespit ve kontrolü başka bir

6 Tanzimat’tan sonra Ceza ve Ticaret mahkemeleri kurularak din, dil, ırk ayırt etmeksizin alanlarına giren her davayı uhdelerine aldılar. Şer‛i mahkemeler ise İslam halkının medeni davalarına bakar hale geldi. Karal, a.g.e., ss. 130-131., Aydın, a.g.m, ss. 432-433. Hukûkî düzenlemeler için ayrıca bkz.

Coşkun Üçok ve Ahmet Mumcu. (1976). Türk Hukuk Tarihi, Sevinç Matbaası, Ankara, ss.341-342.

7 Fahrettin Atar. (2001). Kadı. Diyanet İslam Ansiklopedisi, c.XXIV, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, s.66.

8 Ebül’ûla Mardin. (1997). Kadı. İslam Ansiklopedisi, c.VI. MEB. Yayınları, Eskişehir, s.42.

9 Atar, a.g.m., ss.66-67.

10 İlber Ortaylı. (1994). Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devleti’nde Kadı .Turhan Kitap Evi, Ankara, ss. 27-29.

(15)

ifadeyle narh koymak gibi beledi işleri görmenin yanısıra11 bugün noterlerce tanzim olunan kefâlet, vekâlet, mukavele, borçlanma akitleri gibi görevleri de ifa ile yükümlü hale gelmiştir. Yani Osmanlı kadısı, faal bir idareci, mali memur, müfettiş ve taşrada devletin temel direğidir.12 Şu halde bu önemli görev, alelusul herkese tevcih edilmemekteydi. Kadılar, uzun bir eğitim, müderrislik ve bekleme döneminden sonra alt kademede bir kazada göreve başlarlardı. Kadı tayini ise padişah beratı ile olur ve kadılar, atandıkları yerde iki yıl süreyle görev yaparlardı.13 Bu durum bölge insanına aşina olan kadının görevini kötüye kullanma ihtimali ile açıklanmaktadır. Öyle ki; bazı kadı ve naiblerin görevlerini kötüye kullandıkları ve bu konuyla ilgili adaletnâmelerin varlığı kaynaklarla sabittir.14

Kadılar, görevlerini beylerbeyi, sancakbeyi gibi ehl-i örfden bağımsız bir şekilde ifa ederlerdi. Dolayısıyla kadı ile adı geçen görevliler arasında bir astlık üstlük ilişkisi bulunmamaktaydı. Ehl-i örf, sanıkları yargılamak için mahkemeye getirmek ve verilen hükmü infaz etmekle mükellefti yani kadı, bağımsız çalışırdı.15 Ancak bazı durumlarda kadıların aldığı kararlar şeyhülislamın kontrolüne ve merkezin onayına sunulurdu.16 Ayrıca kadının verdiği hüküm sadece divanda bozulabilirdi. Yani Osmanlı Devleti’nde temyiz makamı, divan-ı hümayûn idi.17

2.1.2.2. Naib

Osmanlı Devleti’nde şer‛i mahkemeler kadılardan sorulmaktaydı. Ancak kadılar, görevlerini ifa ederken değişik işleri görmekle yükümlü yardımcılara müracaat ederlerdi. Bunların başında ise naibler yer almaktaydılar.

Naib, vekil anlamına gelmektedir ve vekâlet ise belirli bir süre içindir.

Naibler şer‛i mahkemelerde kadı namına belirli görevleri ifa ile yükümlüydüler ve kadının verdiği yetki çerçevesinde çalışırlardı. Naib sayısı, kazanın büyüklüğüne göre değişebilirdi. Naibler, vazifelerinin mahiyetlerine göre; kaza naibleri, kadı

11 Satışlar kadının ve tüccarın birlikte konuşarak tespit ettikleri narha göre yapılırdı. Yücel Özkaya.

(1985). XVIII. Yüzyılda Osmanlı Kurumları ve Osmanlı Toplum Yaşantısı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, s.212.

12 Ortaylı, a.g.e., ss.27-28. Ayrıca bkz. Halit Ongan. (1958). Ankara’nın 1 Numaralı Şer’iye Sicili.

T.T.K, Ankara, ss.XXXIV-XXXIX.

13 Ortaylı, a.g.e., ss.13-15.

14 Halil İnalcık. (2000). Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adâlet. Eren Yayıncılık, İstanbul, ss.106-111.

15 Aydın, a.g.m., ss. 393-394.

16 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Akman. (2004). Osmanlı Devleti’nde Ceza Yargılaması. Eren Yayıncılık, İstanbul, ss.114-118.

17 Halil İnalcık. (1997). Mahkeme, İslam Ansiklopedisi, c.VII, M.E.B. Yayınları, Eskişehir, s. 149.

(16)

naibleri, mevâli naibleri, bab naibleri, ayak naibleri ve arpalık naibleri olarak tasnif edilmişlerdir.18

2.1.2.3. Şuhûdü’l-hâl

Şer‛i mahkemelerde kadıların diğer bir yardımcısı mahkemeye müşahit sıfatıyla katılan “şuhûdü’l-hâl” dir. Ancak burada önemle belirtilmesi gereken husus şudur: Şuhûdü’l-hâl, taraflara değil mahkemedeki yargılamaya şahitlik ederdi.

Dolayısıyla şuhûdü’l-hâl meclis-i şer‛de jüri vazifesi görürdü.19 Şuhûdü’l-hâl veya

“şuhûd-ı udûl” ün sayıları, en az iki olmak kaydıyla davanın önemine göre değişirdi.

Genel olarak ise şuhûdü’l-hâl beş-altı kişiden mürekkepti ve bu insanlar bulundukları bölgede adalet sahibi ve dürüst kimseler olarak tanınırlardı. Şuhûdü’l-hâl, mahkemenin işleyişine ya da karara müdahale etmez; varlıklarıyla kadının adil hüküm vermesinde etkili olurlardı. XIX. yy sonlarına kadarki hüccetlerde şuhûdü’l- hâlin mevcut olduğunu ancak son dönem sicillerde bu tabirin kaldırıldığı görülmektedir.20

2.1.2.4. Diğer Görevliler

Osmanlı Devleti’nde şer‛i mahkemede görev yapan ve kadıya yardımcı olan diğer görevlilere gelince: Şer‛i mahkemelerden çıkan kararların icrası ile mükellef olan Çavuşlar, gördükleri iş bakımından, günümüzde icra memurlarına ve kısmen savcı ve emniyet görevlilerine denk gelmektedirler. Çavuş teşkilatının görevlerini sancak, kaza, nahiye ve köylerde ise Subaşılar yürütmekteydiler. Şer‛i mahkemede davaları tutanağa geçirme ve ilamları tanzim etme işi ise Kâtiplerin uhdesindeydi.

Mahkeme ile ilgili evrakların getirilmesi duruşma güvenliğinin sağlanması gibi işler Hademeler tarafından görülürdü.21 Duruşmaya, ilgili kişi ya da kişilerin getirilmesinde kadıya yardımcı olan görevliler Muhzırbaşı ve Muhzırlardı.22 kadının mahkeme işlerinde bir diğer yardımcısı Müfti idi. Kadı, tereddüde düştüğü bazı durumlarda karar almayı kolaylaştırmak için müftiye başvurur ve fetva alırdı.23 Ayrıca, özellikle son dönemlerde kadı tarafından havale edilen görevleri, kadı

18 Uzunçarşılı, a.g.e., ss.117-118.

19 Aydın, a.g.m., s. 399

20 Nâsi Aslan. (1999). İslam Yargılama Hukukunda “Şühûdü’l-Hal” Jüri Osmanlı Devri Uygulaması.

Beyan Yayınları, İstanbul, ss.52-55.

21 Ahmet Akgündüz. (1988). Şer’iyye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler. c.I, T.D.A.V. Yayınları, İstanbul, ss.73-74.

22 Özkaya, a.g.e., ss.223-224.

23 Mehmet Ali Ünal. (1999). Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Kardelen Kitap Evi, Isparta, s.223.

(17)

olmadığı zamanlarda ise bütün davaları gören, kadılık vasfına sahip Müşâvirler bulunmaktaydı. Kassamlar ise terekelerin mirasçılara pay edilmesi işini görürlerdi.24

2.2. ŞER‛İYYE SİCİLLERİ

2.2.1. Şer‛iyye Sicillerinin Tanımı ve Önemi

Osmanlı mahkeme arşivlerinde dava zabıtları, mukavele, senet, satış, vakfiye kayıtları, vekâlet, kefâlet, vesâyet, âzatlık belgesi, borçlanma, tereke ve taksim senetleri, günlük narh listeleri, esnaf teftişiyle ilgili kayıtların tutulduğu defterler, ferman, berat, ruûs, tezkire kayıtlarının yer aldığı siciller bulunurdu. Ki, bu siciller aynı zamanda şehrin ticari kayıtları, noterlik arşivi özelliğini taşımakta ve “Kadı Sicilleri” veya daha yaygın tabiriyle “Şer‛iyye Sicilleri” olarak tanımlanmaktadır.25

Osmanlı hukukunun dolayısıyla İslam hukukunun kaynaklarını tespit ve tenkit etmek, XV-XX. yy’lar arası Türk halkının hayat ve geçim tarzı, yetiştirilen tarım ürünleri ve sanayi mamulleri ile meslek, sanat çeşitleri hakkında fikir sahibi olmak, kaza, sancak, ve eyalet taksimatı, beylerbeyilik, sancak beyliği, kethüdalık ve voyvodalık gibi idârî; kadılık, naiblik, muhzırlık, çavuşluk ve subaşılık gibi adlî müesseselerin yapısı ve fonksiyonları yani Osmanlı idârî ve adlî teşkilatıyla ilgili bilgi edinmek, Türk halkının sosyal yapısı ve son olarak askerî konularda özellikle de sefer zamanlarında Anadolu’daki hareketlilik hakkında inceleme yapmak için şer‛iyye sicillerine müracaat etmek gerekmektedir.26

Yukarıda belirttiğimiz hukûkî, mülkî, idârî, askerî, iktisâdî ve sosyal hemen her türlü materyalin yer aldığı şer‛iyye sicilleri, tabiatıyla birinci dereceden kaynak özelliği arz etmektedir. Özellikle de şehir tarihi araştırmaları söz konusu olduğunda başvurulacak kaynakların başında şer‛iyye sicilleri gelmektedir. Dolayısıyla bu nevi donanımdan yoksun araştırmaların Osmanlı Devleti’nin idârî ve içtimaî tarihini layıkıyla ortaya koyması mümkün değildir.27

Şer‛iyye sicillerinin bu denli önem arz etmesi araştırmacıların bu önemli kaynağa dikkat çekmesine neden olmuş ve şer‛iyye sicillerinin önemini vurgulayan katalog çalışmaları ile bu konuyla ilgilenen araştırmacılara da yol gösterilmiştir.28

24 Akgündüz, a.g.e., c.I, s.74.

25 Ortaylı, a.g.e., ss.65-66.

26 Akgündüz, a.g.e., c.I, ss.12-17.

27 Halil İnalcık. (1943). Osmanlı Tarihi Hakkında Mühim Bir Kaynak. D.T.C.F. Dergisi, 1(2):89-96.

28 Bu konuyla ilgili bkz. Mücteba İlgürel. (1975). Şer’iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru.

İ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, (28-29), ss.123-167., Akgündüz, a.g.e., c.I, ss.168-217., Yusuf Oğuzoğlu.

(1981). Şer‛iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru. D.T.C.F .Dergisi, XIV(25), ss.343-361.,

(18)

Şu noktayı da belirtmek yerinde olur ki, şer‛iyye sicillerinin önemi ve zenginliği, uzun süre ona verilen değerin çok üzerinde kalmıştır. Zira, Osmanlı döneminde, özel bölgeler haricinde, arşivlenmemiş olan siciller, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da 1941 yılına kadar Adalet Bakanlığı’nın ambarında istiflenmiştir. Bu önemli belgelerden kurtulmayı başaranlar, 1941 yılından itibaren müzelere alınmıştır. Sicillerin bir merkezde bulunması gerektiğine ise 1979- 1980 yıllarında karar verilmiştir. Yine aynı dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın gayretiyle müzelerde bulunan şer‛iyye sicillerinin çoğunun katalog çalışması da yapılmıştır.29 Şer‛iyye sicilleri, bugün Ankara’da Milli Kütüphane’de bulunmakta ve mikrofilm olarak araştırmacıların incelemesine sunulmaktadır.

2.2.2. Şer‛iyye Sicillerinin İhtiva Ettiği Belge Çeşitleri

Şer‛iyye sicilleri, diplomatik yönden oldukça zengin belge çeşitlerine sahiptir. Dolayısıyla biz, Sicillerde en çok kayıtlı olan belgelerden bahsederek, bu bölümü çok fazla genişletmemeyi uygun gördük.

2.2.2.1. İlâm

İlâmın kelime manası bildirmek, bildirilmek demektir. 30 Hukuk terimi olarak ise ilâm, bir davanın mahkemece nasıl bir hükme bağlandığını gösteren belgeyi ifade eder. Ancak Osmanlı Devleti’nde kadıların verdikleri kararı tasdik için şeyhülislama veya herhangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara yazdıkları yazılar yani arzlar için de ilâm tabiri kullanılmıştır.31 Her ilâm belgesi, davacının iddiasını, dayandığı delilleri, davacının cevabını ve def‛i söz konusu ise def‛inin sebeplerini, son kısımda verilen kararın gerekçelerini ve nasıl karar verildiğine dair kayıtları ihtiva eder.

İlâmlar; borç ikrarı ile ilgili ilâmlar, alacağın ispatına ilişkin ilâmlar, yemin teklifi içeren ilâmlar, kefâlet, havale ve istihkak ilâmları, tazminata dair ilâmlar, icare

İbrahim Yılmazçelik. (1994). Şer‛iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru Diyarbakır Şer‛iyye Sicilleri, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, (90), ss.41-49., Yusuf Halaçoğlu. (1976). Şer‛iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru (Adana Şer‛iyye Sicilleri). İ.Ü.E.F. Tarih Dergisi, (30), ss.99- 108., Osman Ersoy. (1963). Şer‛iyye Sicillerinin Toplu Kataloğuna Doğru. D.T.C.F. Dergisi, XIV (3- 4), ss.33-65.

29 Akgündüz, a.g.e, c.I, s. 61.

30 M. Zeki Pakalın. (1993). Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. c.II, M.E.B. Yayınları, İstanbul, s.52.

31 Mübahat S. Kütükoğlu. (1998). Osmanlı Belgelerinin Dili (Diplomatik). Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, s.345.

(19)

ilâmları, vakıf ilâmları, evlenme ve boşanmaya dair ilâmlar, iffete iftira (kazf), içki içme (şirb) ve zina cezası (hadler) ile ilgili ilâmlar, diyet ilamları, kısas ilâmları, sulh ilâmları, hırsızlık suçu ve cezası ile ilgili ilâmlar ve buna benzer muhtelif konuları içeren ilâmlar olarak çeşitlendirilebilirler.32

2.2.2.2. Vakfiye

Vakıf kelimesi Arapça’da durdurmak, alıkoymak manalarına gelmektedir.33 Terim olarak ise vakıf, bir kimsenin Allah’a yakın olmak gayesiyle menkul ya da gayrimenkul mal ve mülkünü dini ve sosyal bir amaç için tahsis etmesidir. Vakfiye ise vakf edilen şeyin vasıfları ve vakf edilme şartlarını ihtiva eden ve kadı tarafından tasdik edilen bir belgedir. Osmanlı topraklarında yaşayan hür, aklı başında ve ergin olan herkes malını vakf edebilirdi. Vakfiyelerde, vakıf gelirinin devamlı olması ve vakfedilen şeyin tam mülkiyete haiz olması gibi özellikler de aranırdı. Bu şartların mevcut olması halinde vâkıf denilen vakıf sahibi, vakf ettiği şeylerin listesini ve şartnamesini bütün ayrıntılarıyla kaydettirdiği bir vakıfnâme ya da vakfiye tanzim ettirirdi.34

2.2.2.3. Hüccet

Arapça bir kelime olan Hüccet; delil, vesika sened manalarına gelmektedir.

Osmanlı hukuk terminolojisinde ise hüccetin iki manası bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; şahitlik, ikrar, yemin veya yeminden cayma gibi bir davayı ispat eden hukûkî delillerdir. İkincisi ise; kadının hükmünü ihtiva etmeyen, ki bu yönüyle ilamdan ayrılır, taraflardan birinin ikrarını ve diğerinin bu ikrarı tasdikini içeren, üst kısımda ise kadının mühür ve imzasını taşıyan belgedir. Bu tanım aynı zamanda hüccetin şer‛iyye sicillerindeki manasıdır.35 Bir nüshası kadı huzurunda tespiti yaptıran şahsa verilen hüccetler, içerik olarak; alım-satım, kira, nafaka, vekâlet, vasiyet, kefâlet, şehâdet, ferağ, borç, hibe, rüşdün ispatı, nezir, keşif, sulh, irsaliye gibi konulardan mürekkeptir.36

32 Akgündüz, a.g.e., c.I, s.32.

33 Bahaeddin Yediyıldız. (1997). Vakıf. İslam Ansiklopedisi, c.XIII, M.E.B. Yayınları, İstanbul, s.153.

34 Kütükoğlu, a.g.e., ss.359-360.

35 Akgündüz, a.g.e., c.I, s.21.

36 Kütükoğlu, a.g.e., s.350.

(20)

2.2.2.4. Ma‛rûz

Ma‛rûz’un kelime anlamı arz edilen şey demektir. Şer‛iyye Sicillerinde;

kadının icra makamlarına, idârî bir durumu arz ettiği yazılı kayıtlara yada halkın icra makamlarına veya kadıya hitaben yazdığı şikâyet dilekçelerine ma‛rûz denir.

Ma‛rûzlar kadı tarafından yazılmalarına rağmen kadı kararını ihtiva etmezler ve hukûkî bir delil teşkil etmezler.37

2.2.2.5. Mürâsele

Kadıların kendisine denk ya da daha aşağı rütbedeki şahıs veya makamlara hitaben kaleme aldıkları yazılı belgelerdir. Ayrıca kadıların atandıkları yere gitmeyip yerlerine nâib tayin ettiklerini gösteren belgelere ve bunun sicildeki kaydına da yine mürâsele denir.38

2.2.2.6. Ferman

Fermanlar, Divan-ı Hümayun ve Paşakapısı’ndaki divanlarda alınan kararlara uygun olarak yazılan ve üzerinde tuğra bulunan padişah emirleridir.39 Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz belgelerin haricinde şer‛iyye sicillerine kaydedilen belgelerin başında padişahtan gelen fermanlar gelir. Şer‛i hükümlerin icrasını teyit eden ve yapılan düzenlemeleri kadıya bildiren fermanlardan başka vazife tevcihi, tımar tefvizi ve ticaret beratı gibi konularla ilgili ferman, berat ve nişanlar da sicillere kadı tarafından kaydedilmiştir ki, bu kayıtlar Osmanlı hukukunun başta gelen kaynakları arasında gösterilmektedirler.

2.2.2.7. Buyruldu, Tezkere ve Temessük

Şer‛iyye sicillerinin kayıtlarından bir diğeri Buyruldulardır. Sicildeki buyruldular, Sadrazamların, Padişah’ın emirlerine dayanarak kadılara gönderdikleri hususları ihtiva eder. Tezkereler ise üstten alta yazılan ya da aynı seviyedeki makamlar arasındaki resmi yazışmalardır. Şer‛iyye sicillerinde, Evkaf muhasebeciliği, Anadolu Defterdarlığı gibi kurumlar ilgili konularda berat talep edildiğinde tezkere verirler ve bu tezkere sicile kaydedilirdi. Temessükler’e gelince, bu tabir; tasarruf sertifikası anlamına gelip, tapu yerine kullanılmıştır. Miri arazide

37 Akgündüz, a.g.e., c.I, s.37.

38 Akgündüz, a.g.e., c.I, ss.36-38.

39 Kütükoğlu, a.g.e., s.99.

(21)

veya gayr-ı sahih vakıflarda tasarruf hakkı sahiplerine verilen belgeler olarak temessükler şer‛iyye sicillerinde yerlerini almışlardır.40

2.3. AYNTAB ŞER‛İYYE SİCİLLERİ

2.3.1. Ayntab Şer‛iyye Sicilleri İle İlgili Çalışmalar

Gaziantep’e ait 200’ün üzerindeki şer‛iyye sicil defteri, tasnif edilerek toplam 174 defter haline getirilmiştir. Yine bu defterler, Gaziantep Müzesi’nde iken katalog çalışmaları da tamamlanmıştır. Buna göre; Gaziantep’e ait ilk sicil belgeleri;

H.938/M.1531-1532 tarihinde ve 1 numaralı defterde, son sicil belgeleri ise 1327/1909-1910 tarihinde ve 160 numaralı defterde kayda alınmıştır.41 Bugün diğer illere ait defterlerle beraber Ankara’da Milli Kütüphane’de muhafaza edilen Gaziantep Şer‛iyye Sicilleri, mikrofilm olarak araştırmacıların hizmetine sunulmaktadır. Ayrıca bu mikrofilmlerin bir kopyası da Gaziantep İl Halk Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Yalnız burada üzülerek belirtmek istediğimiz nokta şudur ki; Gaziantep’te, 2004 yılı itibariyle İl Halk Kütüphanesi de dahil olmak üzere, mikrofilm okuyabileceğimiz veya mikrofilmden fotokopi alabileceğimiz kamuya ait ya da özel, herhangi bir kurum bulunmamakta, dolayısıyla bu tarih hazinesinden maddi imkânların elverdiği ölçüde faydalanılmaktadır.

Tespit ettiğimiz kadarıyla bizim çalışmamız haricinde; 113 numaralı ve H.1168-1169 tarihli, 17 numaralı ve H.1055-1056 tarihli, 141 numaralı ve H.1234- 1235 tarihli, 108 numaralı ve H.1164-1165 tarihli, 155 numaralı ve H.1308-1310 tarihli Ayntab’a ait şer‛iyye sicil defterleri “Yüksek Lisans” tezi olarak çalışılmıştır.42 Ayrıca, 123 Numaralı ve H.1180-1181 tarihli, 156 numaralı ve H.1310-1314 tarihli, 151 numaralı ve H.1299-1301 tarihli defterler üzerinde yine

“Yüksek Lisans” düzeyinde halen çalışılmaktadır.43 Bunlardan başka 21 numaralı ve H.1059-1060 tarihli, 22 numaralı ve H.1061-1062 tarihli, 24 numaralı ve H.1064- 1065 tarihli,44 174 numaralı ve H.1187-1189 tarihli45 defterler üzerinde “Lisans”

40 Akgündüz, a.g.e., c.I, ss.44-49.

41 Akgündüz, a.g.e., c.I, ss.83-191.

42 113 numaralı defter; Galip Eken tarafından Ankara Üniversitesi SBE’nde, 17 numaralı defter;

Handan Bozkurt tarafından İnönü Üniversitesi SBE’nde, 141 numaralı defter, H. Adnan Arslantaş tarafından İnönü Üniversitesi SBE’nde, 108 numaralı defter, Fuat Yıldırım tarafından Fırat Üniversitesi SBE’nde çalışılmıştır. www.yok.gov.tr/YokTezSrv.

43 151 ve 156 numaralı defterler, Gaziantep Üniversitesi SBE’nde çalışılmaktadır.

44 21, 22 ve 24 numaralı defterler, Muğla Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Bitirme Projesi olarak çalışılmıştır.

45 174 numaralı defter, Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde Bitirme Projesi olarak çalışılmıştır.

(22)

düzeyinde çalışmalar yapılmıştır. Genel olarak bütün bu çalışmalar transkripsiyon ve değerlendirme üzerine olmakla beraber Ayntab şer’iyye sicillerine göre yapılan Yüksek Lisans ve Doktora tezleri de mevcuttur. Bunlardan ilki Rabia Sultan Timbil tarafından Selçuk Üniversitesi SBE’nde çalışılan Gaziantep Şer‛iyye Sicillerine Göre Mülk Satışları başlıklı Yüksek Lisans tezidir. Bunun haricinde Ahmet Yılmaz tarafından 19. Yüzyılın İlk Çeyreğinde Şer‛iyye Sicilleri ve Tereke Defterlerine Göre Medine-i Ayıntab’ın İktisâdî ve İçtimai Durumu başlıklı Doktora tezi İstanbul Üniversitesi SBE’nde çalışılmıştır. Ayrıca 18. Yüzyılın İlk Yarısında Ayıntab Şehri’nin Sosyal ve Ekonomik Durumu başlıklı Doktora tezi de Hüseyin Çınar tarafından yine İstanbul Üniversitesi SBE’nde çalışılmıştır. Kassam Defterlerine Göre XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Gaziantep başlıklı Doktora tezi ise Ankara Üniversitesi SBE’nde Zeynel Özlü tarafından çalışılmıştır. 46

Üniversitelerdeki bu çalışmalar haricinde Gaziantepli Avukat, merhum Cemil Cahit Güzelbey ve Hulusi Yetkin tarafından da Ayntab şer‛iyye sicil defterleri üzerinde oldukça mühim çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar numara 81 ile 160 arasındaki defterlerden seçilen belge örneklerini içermekte ve belgeler kısa özetler şeklinde okuyucuya sunulmaktadır. Biz de çalışmamıza başlarken bu önemli eserlerden faydalanmış bulunuyoruz. 47

46 www.yok.gov.tr/YokTezSrv.

47 Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. C. Cahit Güzelbey. (1966). Gaziantep Şer‛i Mahkeme Sicilleri (cilt: 144-152). Fasikül:2, G.K.D. Yayınları, Gaziantep, ss.113-125. Ayrıca bkz. C. Cahit Güzelbey. (1966). Gaziantep Şer‛i Mahkeme Sicilleri (cilt-142 ila 143) Fasikül:3, G.K.D. Yayınları, Gaziantep, ss.1-124. ve C. Cahit Güzelbey. (1966). Gaziantep Şer‛i Mahkeme Sicilleri (cilt: 153-160) Fasikül:4, G.K.D. Yayınları, ss.1-148. ile bkz. C. Cahit Güzelbey ve Hulusi Yetkin. (1970). Gaziantep Şer‛i Mahkeme Sicillerinden Örnekler (cilt:81-141), G.K.D.Yayınları, Gaziantep, ss.1-124.

(23)

2.4. 152 NUMARALI AYNTAB ŞERİYYE SİCİLİ’NİN TRANSKRİPSİYONU

[Belge No: 1]

Bismillahirrahmânirrahim

Elhamdülillahilellezi ce‘ale nizâmü’l-alem bekimü’ş-şerifü’l- Muhammediyye aliyye’l-efzâle’t-teslim ve’t-tahiyye ve sabberü’z-zikûk hâfızatû’l- umûru’l-câriye beyne’l-halâyık ve’l-besiriyyete mine’l-husûsu’ş-şer‘iyye ve ba‘de ittihâzed hezâ’s-sicili’l-mahfûz fi-nevbet-i umdete’l-ulemayi’l-kirâm ve zübdete’l- kazâte’l-islâm fahrü’l-emsâl ve’l-eşbâh fi’d-devleti’l-aliyyete’l-Osmaniyye ve kıdvetü’l-akrân ve nüvvâbü’ş-şehr bâ-yevvebizâde ve ismühû Abdülmuhsin edâmallahû te‛alâ en‘amehû ve ihsanehû ve hıfzullahû vücûde ve bezlillahû huyûre ve’n-nâibü’l-mûmâ-ileyh hüve’l-fazlü’n-necib ve’l-ârifü’l-edib ve’l-lebib vefkallahû te‛alâ ilâ-sebilü’l-hayrü’s-sedâr ve ömürüllahû te‛alâ bi’d-devletü’d-daimete ve icrâ- yı ahkâmü’ş-şer‘iyye-i emin. Tahriren fî’s-sani ve’l-ışrin min-şehr-i Şevvalü’l- Mükerrem li-senete ihdâ ve selâsemiete ve elf 1301.

İzzetmâab şeri‘atün-nisâb müderrisinden esbâk-ı nâbâs-ı nâib mükerremetlü Abdülmuhsin Efendi dâme mukazâ-yı bi’l-hayr bâde’t-tahiyyeti’l-vâfiye inhâ olunur ki Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde kâin ber-vech-i mevleviyet mutasarrıfı olduğum Ayntab kazâsının umûr-ı ahkâm-ı şer‘iyyesi işbu bin üç yüz bir senesi Şa‛banü’ş- Şerifi selhinden i‛tibaren zât-ı hazret-i fetevâpenâhinin intihâb ve tercih buyurduklarına binâen tarafımızdan cenâb-ı şerifinize ihâle ve tefviz olunmuşdur gerekdir ki kazâ-yı mezkûru târih-i mezbûrdan i‛tibaren bi’n-niyâbe zabt idüb beyne’l-ahâli icrâ-yı ahkâm-ı şer‘-i âlîye sa‘y ve gayret-i vuku‘ayâ feth olan muhallefât-ı mevta-yı askerîyenin mûceb-i tahrir olunanlarını tahrir ve terkîm ve beyne’l-verese bi’l-farizatü’ş-şer‘iyye tevzi‘ ve taksimi hususuna dikkat iyleyesiz.

Es-Seyyid Mustafa Nuri Mutasarrıf-ı kazâ-yı mezbûr

(24)

[Belge No: 2]

Sivas vilâyet-i celîlesi dâhilinde kâin Darende kazâsından Hacı Hasan mahallesinde müteveffâ El-Hâc Hüseyin Paşa’nın bir kıt‘a vakıfnâme-i ma‘mul- bahasında münderic ve musarrih medîne-i Ruha’da vâki‛ bir bâb hamam ve kafafhâne ve diğer iki kıt‘a vakıfnâme-i ma‘mul-bahasında mestûr ve şerâiti mu‛ayyen olduğu vechle medîne-i Ayntab’da vâki‛ kazânhane ve bedesten ve bir bâb hamamın gallelerinden vakıfnâme-i mezkûrelerin kader-i vezâif-i mu‘ayeneleri ashâb-ı vezâife ve diğer meşrutaları ifâ kılınmak ve ber-mûceb-i vakıfnâmeye tevliyet-i evlâd-ı vâkıfdan evlâd-ı zikûrun batn-ı evvelde bulunan evlâd-ı zükûru ve berâtı tecdid olmak üzere doksan altı şubat on sekiz ve yetmiş dört numaralı takdim kılınan i‛lâm ve mazbatası mûcebince mahalle-i mezbûre sâkinlerinden Abdullah Beg ibn-i Memiş Beg kazâ-yı mezkûr bidâyet mahkemesinde meclis-i şer‘-i şerifü’l- enverde sulbî kebîr oğlu işbu bâisü’l-kitâb Halid Beg mahzarında ikrâr-ı tam ve ta‘bir-i ani’l-meram idüb mezkûr Ruha’da ve Ayntab’da vâki‛ evkâf-ı şerif gallelerinden ber-mûceb-i vakıfnâme ahz ve kabz ve şurût-ı vakf üzere icâre vermeyi tasdik ve taleb idüb mûmâ-ileyh Abdullah Beg irsâl ve husûs-ı mezkûrun mütevakıf olduğu umûrun küllisine vekîl-i mutlaka-yı amme ile mûmâ-ileyh Halid Beg’i vekîl ve nâib-i menâb nasb ve ta‘yin iyledim didikde ol-dahi vekâlet-i mezkûkureyi Bâde‘l-kabûl ve merâkin-i edâya ta‛ahhüd ve iltizâm itmeğin mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb ve imlâ olundu. Tahriren fi’l-yevmi’l-hâmis min şehr-i Receb li-senete sitte ve tis‛in ve mieteyn ve elf.

Şuhudü’l-hâl

İşbu vekâletnâme huzûrumuzda icrâ olunmuşdur Aza mahkeme-i bidâyet kazâ-yı Darende

Aza mahkeme-i bidâyet kazâ-yı Darende

Numero [Sayfa No]: 1 [Belge No: 3]

Ma‛rûz-ı dâîleridir ki

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde Medîne-i Ayntab mahallâtından Kurb-ı Zencirli mahallesi sâkinlerinden ve teba‘a-yı devlet-i aliyyeden Ökkeş Ağa bin Ahmed Efendi nâm kimesne medîne-i mezbûre meclis-i şer‘iyyesine mahsûs odada ma‘kud meclis-i şer‘de Ehl-i Cefâ mahallesi sâkinlerinden ve devlet-i teb‘a-yı aliyyeden bâisü’l-i‛lâm Memi Mehmed Bin Mustafa nâm kimesne muvâcehesinde

(25)

Ehl-i Cefâ mahallesinde kâin tarafları kıblen ve garben tarîk-i âmm şarken Abacı menzili ve şimalen Hüseyin Paşa bostanı ile mahdûd ve mümtâz bir bâb mülk-i menzilin nısf hisse-i şayi‘ası benim ve nısf-ı ahiri dahi işbu merkûm Memi Mehmed’in müştereken mülkümüz olduğu ba‘de’t-tahkik menzil-i mezkûr kâbil-i taksim olduğundan menzil-i mahdûd-ı mezkûr meyanemizde mehabe-i bi’z-zemân olunması matlubumuzdur didikde ol-dahi cevâbında menzil-i mahdûd-ı mezkûr müddeî merkûm Ökkeş ile insâfen müşterek olduğunu tav‘an ikrâr ancak kendüsünün mesken-i ahirası olmadığından bahisle mehabe-i bi’z-zemân olunması meşru‘ olduğuna binâen tatbibü’l-gulub meyanlarında karye-i şer‘iyye eyledikde nevbet-i takdim Memi Mehmet tarafına isâbet eylediğine işbu târih-i i‛lâmdan itibaren altı mah müddetle Memi Mehmet menzil-i mezkûrede müstakilen sâkin olmak ve müddet-i mezbûre hitamında altı mah dahi merkûm Ökkeş sâkin olmak üzere muhâyat-ı bi’z-zemân ile hükm olunduğı tescil ve i‛lâm olundu. Tahriren fi’l- yevmi’l-hâmis ve’l-ışrin min Şevvalü’l-Mükerrem li-senete ihdâ ve selâsemiete ve elf.

[Belge No: 4]

Ma‛rûz-ı dâîleridir ki

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab mahallâtından Kastel mahallesi sâkinlerinden Hacı Fakı’nın oğlu Memik bin Hacı Mehmed nâm kimesne medîne-i mezbûre mahkeme-i şer‘iyyesine mahsûs odada ma‘kud meclis-i şer‘de Tışlaki mahallesi sâkinlerinden ve teba‘a-yı devlet-i aliyyeden bâisü’l-i‘lâm Kafadar’ın oğlu Hacı Hüseyin Ağa bin Mustafa nâm kimesne muvâcehesinde medîne-i mezbûrede Emindere caddesi üzerinde küçük debbağhane nâm mevki‘de kâin tarafları tarîk-i âmm ve işbu Hacı Hüseyin Ağa ve Hacı Abuşoğlu dükkânları ve bostan ile mahdûd mümtâz bir bâb mülk-i debbağ dükkânının cânib-i şimalinde takriben tûli on iki zira‘i mi‘mari divarın tamâmı benim mülküm olduğu halde merkûm Hacı Hüseyin Ağa divar-ı mezkûrun bir katını benim mülkümdür deyu izin ve icazetim olmayarak hadim iylediğinden sâlifü’z-zikr yalınkat divarımın hey’et-i asliyesine ircali ve kâle’l-evvel divar-ı mezkûrun ta‘mir ettirilmesi matlubumdur didikde ol-dahi cevâbında dükkân-ı mahdûd-ı mezkûr mukaddema gâib-i ani’l- meclis debbağ Salihin oğlu Hacı Halil Ağanın mülkü olub merkûm Hacı Halil Ağa dükkân-ı mezkûru iki bin guruşa müddeî-yi merkûm Memik Ağaya bundan dört sene akdem bey‘ iderek benim hadim iylediğim yalın kat divar benim mülküm olduğunu

(26)

merkûm Hacı Halil Ağa işbu müddeî-yi merkûm Memik Ağaya tefhim idüb kendü dahi yalınkat divar-ı mezkûr benim olduğunu bildiği halde ânifü’l-beyân iki bin guruşa dükkân-ı mezkûru iştirâ iylediğinden ol-vechle yalınkat divar-ı mezkûr benim mülküm olmağla bi-hak hadim iyledim müddeî-yi merkûm hadim olunan yalınkat divar-ı mezkûrda hakkı yokdur deyu müddeî-yi merkûmun inkârına mukarren def‘a tasaddi ve ber-minvâl-i muharrer def‘-i meşruhunu ahvâl-i memnu‘asına tevfikan mensûb oldukları mahallerinden zir-i mestûreye vaz‘-ı mühr ve imzâ iden debbağ esnafından Akyolluoğlu Ali bin Mehmed ve Abdulkadir bin Hasan ve Hacı Mehmed bin Hacı Mehmed ve Mehmed bin Memik nâm kimesnelerden evvelâsıra ve ba‘dehû Hacı Halil Ağa bin Salih ve İbrâhim bin Mehmed nâm kimesnelerden alenen lede’t- tezkiye adl ve makbûlü’ş-şehâde idükleri ihbâr olunan

Numero [Sayfa No]: 2

Kafadar’ın oğulları Mehmed ve Ali ibn-i Mustafa nâm kimesneler şehâdetleri ile bi’l-muvâcehe ber-nehc-i şer‘i isbât itmeğin mûcebince bade’l-hükm-ü şer‘i müddeî- yi merkûm Memik da‛vâ-yı mezkûrasıyla müddeî-yi aleyh merkûm Hacı Hüseyin Ağa’ya bi-vech-i şer‘i muarazadan men‘ olunduğu tescil ve i‛lâm olundu. Tahriren fi’l-yevmi’s-sâdis ve’l-ışrin min Şevvalü’l-Mükerrem li-sene ihdâ ve selâsemiete ve elf.

[Belge No: 5]

Berât-ı şerif-i âlişân Hüseyin Paşa Evkâfı tevliyetine

Sivas Sancağı dâhilinde kâin Darende kazâsında merkûm Hacı Hüseyin Paşanın tesyar kılınan iki kıt‘a vakfiye-i ma‘mul bahası mûcebince medîne-i Ayntabda ve Ruhada cami‘i şerif ve medreseleri için mamul-ı mezkûre ile İzmir dahiline ve Kars bazarında vâki‛ kafafhâne ve bazazistan ve hamam ve müsakkafat-ı sâiresi ve vakfının tevliyeti vâkıf-ı müşârün-ileyhin evlâd-ı evlâd-ı zükûrundan Hacı İbrâhim Beg ibn-i Ahmed Beg bilâ-berât uhdesinde iken vuku‘u vefât cihetiyle mahlûlünden li-ebeveyn ammizâdesi olarak vâkıf-ı müşârün-ileyhin evlâd-ı evlâd-ı zikirûnun ıslah ve erşedi ve umûr-ı tevliyeti ruiyeti mekandar olan Abdullah Beg ibn- i Mehmet Beg zide kadruhuya meşrutiyet üzere tevcihine dair varid olan inhâ üzerine tedkikat-ı kaydiyye lede’l-icrâ vâkıf-ı müşârün-ileyhin Darende kazâsında vâki‛ müsakkafat ve müstakilat vakfının bin yüz otuz altı târihli müddeâ ve mukayyıd-ı vakfiyesinde vakf-ı mezbûrun tevliyeti evvela kendüye saniyen oğlu Yusuf Bey’e badehû evlâd-ı zükûrun ve evlâd-ı evlâd-ı zükûrunun batnen ba‘de batn

(27)

ıslah ve erşedinı vakfa ta‘yin itmiş isede tevliyet-i mezkûrenin henüz kimseye tevcih olunarak berât verildiğine dair kayıd bulunmadığı cihet-i kaleminden muharrac der kenardan anlaşılmış ve zikr olunan sadır-ı vakfiyeden biri vâkıf-ı müşârün-ileyhin sâlifi’z-zikr Ayntab ve Darende’de vâki‛ cami‘ ve mescid-i şerifleri içün dekakin vakfının ve diğeri Ayntab ve Ruha’da cami‘i şerif ve medreselerin içün İzmir ve Ayntab ve Ruha ve Adana’da Kars bazarında vâki‛ müsekkafât-ı vakfının olarak ve mezkûr vâkıfların yevmiye on beş akçe vazife ile tevliyetlerini minvâl-i meşruh üzere şart ve ta‘yin iylediği musarrah bulunmuş ve mezkûr vakfiye sûretlerinin mühr-i mutâbık ve malen şer‘i şerife muvâfık olduğu cânib-i fetevâhâneden tahşiye ve tahrir kılınarak ol-vechle kayıd ve ihtiyaca layık görünmüş olduğundan bu suretde mezkûr vakfiye suretlerinin dahi bi-baretha mezkûr cihât kalemine kayd ile sahibi yedinde ibkâ ve vâkıf-ı müşârün-ileyhin zikr olunan cem‘an üç kıt‘a vakfiyeleri mûceblerince evkâf-ı mezkûrenin yevmi on beş akçe ile mütevellilerinin bâ-berât mutasarrıf olan müteveffâ-yı mûmâ-ileyh İbrâhim Bey’in mahlûlünden ammizâdesi olub vâkıf-ı müşârün-ileyhin evlâd-ı evlâd-ı zikûrunun ıslah ve erşedi olduğu inhâ olunan mûmâ-ileyh işbu râfi‘-i tevzi‘ refi‘ü’ş-şân-ı hâkâni Abdullah Beg ibn-i Muhsin Beg zide-kadruhûya meşrutiyet üzere evkâf-ı mezkûre umûrunu hüsn-i idare ile be-her sene muhasebelerini ma‘rifet-i şer‘le ru’yet itmek şartıyla bi’t-tevcih mezkûr iki kıt‘a vakfiye suretleri müceddiden kalem-i mezbûre kayd ile yedine berât- ı şerifim itası mahkeme-i teftiş-i evkâfdan i‛lâm olunduğu makam-ı Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn’dan bâ-takrir lede’l-inhâ mûcebince tevcih olunmak ferman olmağın bin üç yüz senesi Zi’l-hicce’sinin ikinci günü târihiyle bi’l-kayd berât-ı hümâyûnu

Numero [Sayfa No]: 3

virdim ve buyurdum ki mir-i mûmâ-ileyh ber-mûceb-i vakfiye evkâf-ı mezkûre tevliyetlerine yevmi on beş akçe vazife ile evlâdiyet ve meşrutiyet ve şart-ı mezkûr üzere mutasarrıf ola. Tarriren fi’l-yevmi’t-tâsi‘ ışrin min şehr-i Cemaziye’l-Ahir li- seneti ihdâ ve selâsemiete ve elf.

Mahruse-i Konstantiniyye

[Belge No: 6]

Ma‛rûz-ı dâîleridir ki

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab mahallâtından Tevbe mahallesi sâkinlerinden ve teba‘a-yı Osmaniyyeden Muytâb Hacı Hamid bin Mehmed nâm kimesne medîne-i mezbûre mahkeme-i şer‘iyyesine mahsûs odada

(28)

ma‘kud meclis-i şer‘i ‘ali-i ukudada medîne-i mezbûreye tabi‘ Semavin karyesi sâkinlerinden ve devlet-i aliyyeden Ahmed ve Mısdık Anbarlı Ali nâm kimesneler müvacehelerinde işbu merkûman Ahmed ve Mısdık bundan üç sene mukaddem kendiler mülk-ü âdilleri olmak zu‘amıyla karye-i mezbûre türabında vâki‛ bir kıt‘a tarlalarını dokuz yüz guruş bedel mukabilinde sahib-i arz izni olmaksızın bana ferağ ve ben dahi tefriğ ve kabûl iylediğim cihetle ferağ-ı mezkûrdan avdet itmek içün merkûman bedellerinden bin sekiz yüz guruşa bir kıt‘a sened dahi almışdım hâlâ mezkûr-ı merkûman yedinden gâib-i ani’l-meclis Savcılı Kelo nâm kimesne zabt iylediğinden el-hâletü hezihi merkûman-ı medfû‛um olan dokuz yüz guruşun tarafıma teslimini taleb iderim didikde merkûman cevâblarında husûs-ı mezkûr ber- minvâl-i muharrer üzere olub müddeî-yi merkûm Hacı Hamid Ağa’ya meblağ-ı mezbûr dokuz yüz guruş zimmetlerinde vâcibü’l-edâ deynleri olduğunu her biri bi’t- tav‘hümâ ikrar ve i‘tiraf itmeğin âlâ-mûceb-i ikrârhümâ meblağ-ı mezbûr dokuz yüz guruşu müddeî-yi merkûm Hacı Hamid Ağa’ya hâlâ edâ ve teslime müddeî-yi aleyhümâ merkûman Ahmed ve Mısdık’a ilzâm olunduğu i‛lâm. Tahriren fi’l- yevmi’s-sani ışrin Zi’l-ka‘de li-senete ihdâ ve selasemite ve elf.

[Belge No: 7]

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab mahallâtından Seng-i Tavil mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem fevt olan Tok‘ad redif taburu kâtibi Mehmed Efendi ibn-i Abdullah nâm kimesnenin sulbi kebîr oğlu Mehmed Sadık Efendi ibn-i müteveffâ-yı mûmâ-ileyh Mehmed Efendi nâm kimesne nefsinden asâleten ve müteveffâ-yı merkûmun sagîr oğlu Abdulkadir ve sagîre kızı Fatma Fahriyenin tesviye-i umûrlarına kıbel-i şer‘den bâ-hüccet-i şer‘iyye vasî-i mensûbları olmağın vesâyeten medîne-i mezbûre mahkeme-i şer‘iyyesine mahsûs odada ma‘kud meclis-i şer‘-î âli-i ukudede hâlâ medîne-i mezbûre Aşar Müdiri Halil Efendi mahzarında bi’l-asâle ve bi’l-vesâye ikrâr-ı tam ve takrir-i kelâm idüb mevrûsumız müteveffâ-yı mûmâ-ileyh hâl-i hayatında terhin iylediği İskenderzâde Hüseyin Ağa’nın bir bâb attar dükkânında olan hissesine pederim mûmâ-ileyh vefâtına değin mutasarrıf olub merkûm Hüseyin Ağa dükkân-ı mezkûru terk etmeyerek bizlerin taht-ı temininde iken merkûm Hüseyin Ağa hisse-i mezkûresini Güceklizâde karısı Afife hatuna izin ve icazet ve haberimiz olmaksısın terhin iylediğine ve o dahi fevt olmağla vârislerinden Güceklizâde Abdulkadir ve Mehmed Salih ve Hüseyin Efrendiler dükkân-ı mezkûre el-hâletü hezihi müdâhale iylediklerinden hâlâ

(29)

merkûmun vâki‛ olan mahkememize ve hakkımızı taleb ve da‛vâya ve lede’l-iktiza sulh ve ibrâya ve inde’l-icâb yerine ahiri mütevekkile ve husûs-ı mezkûrların mütevakıf olduğu umûrun küllisine tarafımdan işbu hâzır-ı mûmâ-ileyh Halil Efendi’yi vekîl ve nâib-i menâb nasb ve ta‘yin iyledim didikde mûmâ-ileyh Halil Efendi dahi ber-minvâl-i muharrer vekâlet-i mezkûreyi kabûl ve merâkin-i kemâyenbaği edâya ta‛ahhüd ve iltizâm iylediği mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb ve imlâ olundu. Tahriren fi’l-yevmi’r-rabi‘ aşere min şehr-i Zi’l-ka‘dehü’ş-Şerife li-senete ihdâ ve selasemite ve elf.

Şuhûdü’l-hâl

Numero [Sayfa No]: 4 [Belge No: 8]

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntab kazâsı kurrasından Araban karyesi sâkinlerinden vech-i ahir-i cerikeden ve Şabih kabilesinden iken bundan akdem vilâyet-i mezbûre dâhilinde Antakya kazâsında fevt olan Hacı Bilal ibn-i Ali Mirza nâm kimesnenin kerimesi ve vârisi olduğunu iddiâ iden Devlet Hatun bint-i Hacı Bilal nâm kimesne tarafından zikr-i âtî meblağı da‛vâya vekâleti zât-ı mezbûreye ârifân ve lede’t-tezkiye adl ve makbûlü’ş-şehâde idükleri ihbâr olunan Hacı Vakkas bin Ali bin Abdullah ve Ali bin Mustafa bin Ali nâm kimesneler şehâdetleriyle sâbit ve sübût-ı vekâletine hükm-i şer‘i lâhik olan şabih kabilesinden Ali bin Hacı İsmail bin Işralı nâm kimesne medîne-i mezbûre mahkeme-i şer‘iyyesine mahsûs odada ma‘kud meclis-i şer‘de cezik taifesinden Zekeriya bin Ahmed nâm kimesne muvâcehesinde müteveffâ-yı merkûm Hacı Bilal Ağa’nın cihet-i karz-ı şer‘iden vâcibü’l-edâ işbu merkûm Zekeriya zimmetinde alacak hakkı olan yüz guruşu kable’l-ahz ve’l-istifâ vefât itmekle meblağ-ı mezbûrdan elli guruş müvekkilem mezbûre Devlet Hatun’a mevrûs olmağın hâlâ meblağ-ı mezbûr elli guruşu bi’l-vekâle taleb iderim deyu ba‘de’d-da‛vâ ve’s-suâl ol-dahi cevâbında fi’l- hakika müteveffâ-yı merkûme cihet-i karz-ı şer‘den vâcibü’l-edâ yüz guruş deyni olduğunu bi’t-tav‘ ikrâr ve i‘tiraf ancak müvekkilem mezbûre Devlet Hatun müteveffâ-yı merkûmun sulbiyye-i kebîre kızı olduğu ma‘lumum değildir didikde müddeî-yi vekîl-i merkûm Bey’in müvekkilesi Devlet Hatun müteveffâ-yı merkûmun sulbiyye-i kebîre kızı olduğunu ve verâsını hisserâ müvekkilem mezbûre ile diğer kerimesi Nuriye Hatun’a münhasıra olduğunu sâlifü’l-ism şâhidân şehâdetleri ile bi’l-muvâcehe ber-nehc-i şer‘i isbât itmeğin mûcebince bade’l-hükm

(30)

ve’t-tebyin yine müvekkile-i mezbûre tarafından zikr-i âtî hususı ikrâr ve takrire kezâlik vekâlet-i şâhidân-ı merkûman şehâdetleriyle sâbit ve sübût-ı vekâletine hükm-i şer’i lâhik olan kezâlik medyûn-ı merkûm Zekeriya Ağa meclis-i şer‘-i şerif-i enverde merkûm Ali Beg bin Hacı İsmail bin Işralı mahzarında ikrâr-ı tam ve takrir-i kelâm idüb müvekkile-i mezbûre Devlet Hatun nâm kimesnenin pederi Hacı Bilal nâm kimesnenin hin-i vefâtında yanında mevcûd olan tereke ve muhallefatından hisse-i ırsiyesini ve zimem-i nâsda olan alacağını taleb ve da‛vâya ve ahz ve kabz ve lede’l-icab sulh ve ibrâya ve tarafına irsâl ve isâle ve husûs-ı mezkûrların mütevakıf olduğu her bir umûrun küllisine müvekkile-i mezbûre Devlet Hatun işbu hâzır-ı merkûm Ali Beg vekâlet-i matluka-yı amme ile tarafından vekîl ve nâib-i menâb nasb ve ta‘yin iylemişdir didikde merkûm Ali Beg dahi vekâlet-i mezkûreyi kabûl ve merâkin-i kemâyenbağin edâya ta‛ahhüd ve iltizâm iylediği mâ vaka‘a bi’t-taleb ketb ve imlâ olundu. Tahriren fi’l-yevmi’s-sani ışrin min şehr-i Zi’l-ka‘de li-senete ihdâ ve selâsemiete ve elf.

Şuhûdü’l-hâl

Hacı Vakkas Ağa ibn-i Ali bin Abdullah ve Ali bin Mustafa bin Ali ve Yusuf bin Ahmed bin Veli ve Muhzır Sinan Ağa ve Muhzır Hüseyin Ağa ve gayrihüm.

Numero [Sayfa No]:5 [Belge No: 9]

Der-i devlet-i mekine arz-ı dâ‛î-i kemineleridir ki

Nezâret-i Evkâf-ı Hümâyûn-ı Mülükâne’ye mülhak evkâfdan Haleb vilâyet- i celîlesi dâhilinde merkez vilâyet Haleb Livasına tabi‘ Ayntab kazâsında nefs-i Ayntab’da Kozluca mahallesinde vâki‛ sahibü’l-hayrat ve’l-hasenât Mustafa Ağa bin Yusuf Ağa nâm vâkıfın bina ve vakf iylediği mevlevihânenin meşîhat ve vakfının tevliyetine fazla galle vazifesiyle ber-vech-i meşrutiyet bin iki yüz altmış dört senesi şehr-i Muharremü’l-haramın yirmi birinci günü târihiyle müverrih bir kıt‘a berât-ı âlişân ile mutasarrıf olan Seyyid Şeyh İsmail Efendi ibn-i Seyyid Şeyh Feyzullah Efendi bu esnada karındaşı Seyyid Mehmed Şeyh Münib Efendi ibnü’l-merkûm Seyyid Şeyh feyzullah Efendi terk iylediği halde bilâ-veled darü’l-bekâya irtihal ve nevbet-i tevliyet ve meşîhat-ı meşrutiyet üzere karındaşı mûmâ-ileyhe intikal itmekle ve vâkıf-ı mûmâ-ileyh bin elli senesi Muharremü’l-haram gurresi târihiyle müverrih der-dest ve sicillatda ve hazine-i amirede mahfuz Anadolu muhasebesi defterinde ve evkâf muhasebesinde mukayyıd vakfiye-i ma‘mul bahasında vâkıf-ı mûmâ-ileyh ve

(31)

vakf-ı mezkûrenin tevliyet ve meşîhatına kıdvetü’l-ulemaü’l-amilin ve zidetü’s- salihatü’s-salikin Es-Seyyid Şeyh Mehmed Efendi ibn-i Es-Seyyid Şaban Dede mutasarrıf ola ve ba‘de’l-mesarif ve’l-vezâif baki fazla galleye mutasarrıf olub kendü umûruna sarf ide ruhu ber-feteva kafes-i tenden tâyyer-i civar-ı rahman olundukda evlâd-ı zükûrunun sinnen ekber ve erşedi vakf-ı şerif-i mezkûra mütevelli ve şeyh olub fazila galleye mutasarrıf ola ba‘de’l-vefât evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı zükûrunun sinnen ekber ve erşedi batnen ba‘de-batn ve karnen ba‘de-karn uslub-ı sabık üzere mütevelli ve şeyh olalar evlâd-ı zükûrun mutasarrıf olur ise evlâd-ı inasının evlâd-ı zükûrundan sinnen ekber ve erşedi tevliyet ve meşîhat-ı mezbûreye ve kefil-i galle-i mezkûreye mutasarrıf olub kendi umûrlarına sarf ideler ve mûmâ-ileyh Seyyid Şeyh Mehmed Efendi’nin evlâd-ı zükûrun veyâhûd evlâd-ı inasının evlâd-ı zükûrun mevcûd iken Konya’da asitane-i Mevlana’da ziver-i ifzası sened-i feyz ve erşed olan Çelebi Efendi tarafından azl ve ta‘riz olunmayub fakat mütevelli-i mezbûr veyâhûd evlâd-ı evlâd-ı zükûrundan her kim mütevelli olur ise yedinde bir meşihatnâme i‘ta buyura deyu şart ve ta‘yin iylediğine binâen şart-ı vâkıf-ı mûmâ-ileyh Seyyid Şeyh Mehmed Efendi ve ba‘de-vefât evlâd-ı evlâd-ı evlâd-ı zikirunun sinnen ekber ve erşedi batnen ba‘de-batn vakf-ı mezkûrun tevliyet ve meşîhatına evlâdiyet-i meşrutiyet üzere bâ-berât-ı âlişân mutasarrıf olagelüb ve teâmül-i kadimi dahi ol- vechle câri olub ve mevlevihâne-i mezkûr el-yevm mevcûd ve ma‘mûr-ı derununda sâkinun-ı fukaraya ve deruşan-ı mevleviye ve indegân ve rundegân-ı devrişana it‘am- ı ta‘am ve şurût-ı vakfiyesi icrâ olunmakda olmağla işbu bâisü’l-arz mûmâ-ileyh Es- Seyyid Şeyh Mehmed Münib Efendi bin el-merkûm Es-Seyyid Şeyh Feyzullah Efendi müteveffâ-yı mûmâ-ileyh Seyyid Şeyh İsmail Efendi’nin karındaşı ve mûmâ- ileyh Seyyid Şeyh Mehmed Efendi ibn-i Şaban Dede’nin batn-ı evlâda evlâd-ı evlâd- ı evlâd-ı zükûrunun sinnen ekber ve erşedi ve ber-mûceb-i şart-ı vakf ve amel-i kadim-i tevliyet ve meşîhat-ı mezkûrenin hasıra-yı meşrutaları ve umûr-ı tevliyet ve meşîhat-ı ru’yete kâdir ve ehliyet ve istihkâkı zâhir olduğu meclis-i idare-i kazâda evkâf muhasebecisi vekîli hâzır olduğu halde ma‘kud-ı hazur-ı şer‘i meclis-i ukudede erbâb-ı vakıf bi-arz-ı müsliminden Hasırcızâde faziletlü Hafız Mehmed Efendi ibn-i Abdullah Ağa ve Vaizzâde Mehmed Salih Efendi bin El-Hâc Mustafa Efendi ve Kethüdazâde Mehmed Tahir Efendi ibn-i El-Hâc tarafından ve Fazıl Ağazâde Mehmed Nuri Beg bin Mehmed Ağa ve Mehmed Arif Efendi bin El-Hâc Arif Ağa ve Kevkebzâde Şakir Efendi ibn-i Hacı Mehmed Efendi nâm sıfat-ı sahihatü’l-kelimatın alâ-tarîkü’ş-şehâde ihbârlarıyla inde’ş-şer‘iyü’l-enver mütehakkık ve nümayan ve

Referanslar

Benzer Belgeler

Medine-i Ayntab’da Tarla-yı Atik Mahallesi ahalisinden Battal es-Seyid Ömer beğ tarafından vekil-i müseccil-i şer‛isi olan yeğen es-Seyid Ali Ağa nam kimesne ve Medine-i

‘asâkir-i mansûre ile iş bu sene-i mübâreke Şevval-i şerîfinin beşinci günü Mısır’dan hareket (tahrib olmuş) ve’l-ikbâl Şam-ı Şerif’e dâhil olmağla Şam-ı

tahammülü olduğu sûretde tahammülü mikdârı bedel-i iltizâmına zam ile irsâline bezl ve sa‘y ve makderet eylemek fermânım olmağın zabtını hâvî işbu emr-i

mefahir-il kuzat vel hükkam meadin-ül fezail-ül vel kelam anadolunun orta kolu nihayetine değin vaki’ kazaların kadıları ve naibleri zidet fazlühüm ve

Atina Kazâsı’nın Hemşin Nahiyesi’ne tabi Tezina Karyesi ahâlîsinden Hacıosmanoğlu Ömer Ağa ibn-i Hacı Osman (م) Tevfik Efendi mahzarında ikrâr-ı tam ve takrîr-i kelâm

Haleb vilâyet-i celîlesi dâhilinde medîne-i Ayntâb mahallâtından İbn-i Şeker Mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem fevt olan Tâlibzâde Mehmed Ağa ibni Seyyid

Ma´rûzu dâileridir ki Haleb Vilâyeti Celilesi dahilinde Medine-yi Ayntab mahallatından Eblehan Mahallesi sakinlerinden iken bundan akdem vefat iden Kahveci Mustafa

Halep vilayet-i celilesi dahilinde merkez-i kaza olan Medine-i ‘Ayntab mahallâtından Đbn-i Eyyub Mahallesi’nde sakineler olup zatları Muhzır Başı Hüseyin Ağa