EĞİTİMDE
ALTERNATİF
YAKLAŞIMLAR
Alternatif eğitimi tartışırken en zorlanılan şey terminolojideki karışıklıktır. Martin sözde alternatifleri dışarıda tutmak için gerçek alternatifleri “felsefî alternatifler”
olarak adlandırır . Miller Gilnes gibi
yazarlar ise “eğitim alternatifleri” terimini kullanırlar. Kimi kaynaklarda terimin
“öğrenme alternatifleri” olarak kullanıldığı
görülmektedir
.Glines ise her programın seçeneklerden birisi olması gerektiğini savunarak “alternatif eğitim”, “alternatif okul”, “alternatif eğitimci” ya da “normal / normal olmayan okul” gibi tekil kelimelerin kullanımına karşı çıkarak, terimleri çoğul olarak kullanır. Yine farklı yazarlar tarafından alternatifin yerine
geleneksel olmayan, klasik olmayan, standart olmayan; otantik / gerçek, holistik, ilerici gibi kelimelerde sık sık kullanılır. Ancak
bu kelimelerin her biri basitçe alternatiften daha belirli ya da
belirsiz farklı anlamlara sahiptir.
alternatif eğitim terimi özellikle gerçek anlamda alternatif
uygulamaların bulunmadığı ülkelerde literatürdeki anlamının çok dışında uygulamaları akla getirmektedir. Örneğin ülkemizde
alternatif eğitim denildiğinde e- öğrenme, uzaktan eğitim, yurtdışı eğitim programları, kısa süreli gerçekleşen atölyeler, yaz kampları gibi eğitim pratikleri ya da alternatif eğitim içinde yer almayan okul sistemleri, eğitim yöntemleri akla gelebilmektedir. Türkiye’de çok iyi bilinmeyen bir alan olması, bu yanlış algının oluşmasını normal kılmakla beraber, “alternatif eğitimin” yaygın olduğu ülkelerde dahi bu terimin farklı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Bu nedenle alternatif eğitimin ne olduğu konusuna girmeden önce Raywid]’in deyimiyle “sözde alternatiflerin” neler olduğunun belirtilmesi,
alternatif eğitim kapsamına nelerin girdiğinin anlaşılmasına olanak verecektir. 3 tip sözde alternatiften bahsedilebilir:
ÖZGÜR OKULLAR
▪ Öğrencilere özgürlük ve seçme hakkı tanınması
▪ Açık, esnek ve enformel okul ortamı
▪ Veli ve toplum katılımının yüksek olması
▪ Bireyin bir bütün olarak bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimine önem verilmesi
▪ Öğrencinin olumlu bir benlik kavramı geliştirerek yetişmesi ve sorumlulukların paylaşıldığı bir ortamda yaratıcılığın teşvik edilmesi
1960’larda birçok özgür okul ortaya çıkmış olup en iyi örneklerinden biri olan ve Alexander Sutherland Neill tarafından kurulmuş olan Summerhill günümüze
kadar varlığını sürdürmüştür.
SUMMERHİLL OKULU
▪ Summerhill 1921 yılında Londra yakınlarındaki Leiston kasabasında A.S Neill tarafından kurulmuştur.
▪ Summerhill’de temel ilke, okulun özgürlükle yönetilmesidir. Hiçbir çocuk derslere devam etmek zorunda değildir. Çocuklar okula uymak durumunda değildir, okul çocuğa uymalıdır. Etkin çocukları sıralarda oturtup,
çoğunlukla yararsız konuları çalıştıran bir okul, iyi bir okul değildir.
Dersler seçmelidir. Çocuklar derslere girip girmemekte özgürdürler. Bir program vardır, ama yalnızca öğretmenler için. Yeni öğretim yöntemleri yoktur çünkü çocuk öğrenmek istediğinde nasıl öğretilirse öğretilsin, öğrenir.
▪ Tüm öğrenciler yatılıdır ve üç gruba ayrılmışlardır: 5 ve 7 yaş arasındaki en küçükler, 8-10 yaş arasındaki ortalar ve 11-16 yaş arasındaki büyükler.
Öğrenciler odalarını toplamak zorunda değildirler ve kimse de
arkalarından toplamaz. Özgür bırakılmışlardır. Hiç kimse onlara ne giyeceklerini söylemez, istediklerini istedikleri zaman giyebilirler.
SUMMERHİLL OKULU
Bu okulun ve diğer özgür okulların eğitim yaklaşımının iki temel özelliği vardır.
Birincisi, her çocuğun kendi istediği eğitimi almada özgür
olmasıdır. Bu durumun somut yansımalarından biri de derslere devam zorunluluğu olmamasıdır. Not verilmez, sınav yapılmaz çünkü okulun kurucusu A.S. Neill’e göre başarının tek ölçüsü mutluluktur. Ancak okul bitiminde yüksek öğrenimine devam etmek isteyenlerin girmek zorunda oldukları sınavlara hazırlık da yine istenilen durumlarda sağlanır. Mezunları pek çok değişik mesleğe sahip mutlu bireylerdir.
İkinci özellik de, "özgürlük her istediğini yapma ehliyeti değildir"
anlayışını uygulamada somutlaştıran düzenli okul konseyi
toplantılarıdır. Bu toplantılarda çocuklar ve yetişkinler bir araya
gelerek kendi yaşayışlarıyla ilgili kuralları ve kural ihlalleri olduğunda uygulanacak yaptırımları belirlerler. Bu süreç tamamen demokratiktir, okul müdürünün oyu da 5 yaşındaki bir çocuğun oyu da eş değerdedir.
SUMMERHİLL OKULU
▪ Neill, Summerhill’den mezun olan
öğrencilerin geliştirdiği en önemli özelliği kendine güven duygusu olduğunu söyler.
Summerhill’i bitiren öğrenciler ne oluyor?
Sorusuna: “Benim başarı ölçütüm sevinçle çalışma ve olumlu bir biçimde yaşama
yeteneğidir.” yanıtını verir.(Neill, 1978:39).
SUMMERHİLL OKULU
▪ Okuldan mezun olan gençlerin bazıları kaptan, hemşire, hostes, klarnetçi, balerin, radyo
operatörü, ünlü ulusal bir gazetenin hikaye yazarı, büyük bir firmanın pazarlamacısı
olmuşlardır. Bazıları ise Cambridge’de Tarih, Manchester’da Modern Diller üzerine,
Oxford’da Matematik Profesörü olarak çalışmışlardır.
AÇIK EĞİTİM
▪ Çocuğun doğal gelişim özellikleri ve yaşantılarını eğitim programının temeli kabul eden eğitim
yaklaşımıdır.
▪ Bu kavramın teorik temellerini Jean J.Rousseau,
Frederic Froebel, Maria Montessori ve Susan Isaacs gibi teorisyenlerin görüşleri oluşturmuştur.
▪ John Dewey’e göre her öğrenci farklıdır ve kendi ilgisini çeken konuları farklı zamanlarda farklı şekillerde öğrenir bu nedenle öğrencinin doğal gelişimini sağlayıp onun yaratıcılığını, kendini ifadesini, dürtülerini ortaya çıkaracak özgür
davranışları için olanak yaratılmalıdır (Dewey,1963).
AÇIK EĞİTİM
▪ Eğitim ve öğretimde ilerlemeci felsefe temel alınmıştır.
▪ Tümleşik programlar uygulanmaktadır.
▪ Değişik yaş gruplarındaki öğrenciler aynı sınıfta öğrenim görebilirler.
▪ Okul içinde düzenlenmiş değişik ilgi merkezleri vardır.
▪ Açık sınıf öğretimi öğrenci merkezlidir.
▪ Öğrencilerin kendi aralarında ve öğretmenleri ile kurdukları ilişkiler özgür ve esnektir.
▪ Öğrenciler arasında rekabet değil işbirliği vardır.
▪ Sınıfın fiziksel düzenlemesi daha çok bir ev ortamını andırır.
▪ Açık okul ve sınıflarda yapılan standart sınavlar sadece öğrenmede karşılaşılan sorunları belirlemek amacıyla kullanılır.
▪ Açık okul ortamında öğrencilerin motivasyonlarının yükseldiğini, öğrenmeye olan ilgilerinin arttığını ve bağımsız düşünme
becerilerinin daha fazla geliştiğini göstermiştir.
EVDE EĞİTİM
1. Evde Eğitim (Home education): Okul çağındaki çocukların bir özel veya devlet okulu yerine, anne babaları veya onlardan sorumlu biri tarafından evde eğitilmesi durumudur.
2. Evde Okul (Homeschooling): Okul çağındaki çocukların belli bir okulun veya okul sisteminin denetiminde evde ders yapmalarıdır.Bu durumda evde verilen eğitim belli bir müfredata dayalıdır.
Bazı durumlarda okul görevlileri önerilen
müfredatın uygulanıp uygulanmadığını denetlemek üzere belli aralıklarla evleri ziyaret eder ve
çocuklara evde eğitim verecek kişinin öğretmenlik sertifikası sahibi olmasını şart koşar.
EVDE EĞİTİM
▪ Zorunlu resmi eğitimi eleştiren eğitimcilerden John Holt, Raymond ve Dorotyh Moore evde eğitimi
önermişlerdir.
▪ Holt, eğitimin insanoğlunun en baskıcı ve tehlikeli toplumsal icadı olduğunu ifade etmiştir.Ona göre okullar düşünmeyen, hissetmeyen, düzene bağlı
insan tipine özgü ahlaki, ekonomik, siyasal ve cinsel değerleri telkin eden kurumlardır.Ona göre ev ortamı
“öğrenme” veya “eğitim” olarak adlandırılan
dünyaya araştırma ve anlama çabası için uygun bir ortamdır (Holt,1972).
EVDE EĞİTİM
Holt’a göre çocuk bilgiyi öğrenmek için zorlanmamalıdır.Çünkü kendi ilgi alanlarına yönelmek için yeterli özgürlük tanındığında zaten doğal olarak öğrenecektir.Ona göre
öğrenme öğrenci etkinliklerinin bir sonucudur.
Dolayısıyla,çocukların okul eğitimine benzer bir eğitimle eğitilmemesi gerektiğini savunan Holt, Unschooling kavramını ortaya
atmıştır(Holt,1989).
EVDE EĞİTİM
▪ Raymond ve Dorotyh Moore 8 ile 12 yaş öncesi zorunlu resmi eğitimin çocuklara akademik, sosyal, zihinsel hatta fiziksel
olarak zarar verdiğini öne sürmüşlerdir.
▪ Günümüzde Avustralya, Kanada, ABD, Almanya, İngiltere, Yeni Zelanda evde eğitim yasal bir temele oturtulmuştur.
▪ Çocuklarına evde eğitim vermeyi tercih eden aileler bunun nedenlerini şöyle sıralamışlardır:
Okul ortamının güvensiz olması
Çocuğun akran grubundan olumsuz etkilenmesi
Dini ve ahlaki eğitim verme isteği
Okulda iyi eğitim verilemediği düşüncesi
Okulun çocukları yeterince çalıştırmaması
EVDE EĞİTİM
▪ Evde eğitime karşı olanların eleştirileri de daha çok şu noktalarda yoğunlaşmaktadır:
Evde eğitilen çocukların akademik olarak yeterli olmamaları
Çocukların farklı dini ve etnik gruplardan akranları ile sosyalleşme olanağı bulamamaları
Dini ve sosyal aşırılılıkların artma tehlikesi
Evde eğitim için hazırlanan eğitim programların bazı önemli konuları içermemesi
Anne ve babaların çocuklarını aşırı derecede korumaya almaları
PAULO FREİRE:
EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ
Freire var olan eğitim anlayışının radikal
eleştirisini yapmış ve yeni bir eğitim kuramı geliştirmiştir.
Freire göre eğitimin tarafsız olması mümkün değildir. Eğitim ya insanı evcilleştirerek var olan
sessizlik kültürüne uyumunu sağlayan bir araç ya da insanların özgürleşmek için yaşadıkları toplumda
kendi gerçekliklerine eleştirel bir yaklaşımla
bakmalarına ve bu gerçekliği dönüştürmelerine yardım edebilecek bir özgürleşme pratiği rolünü üstlenen bir araç olmak durumundadır. Hâlbuki okullar ailelerin, işadamlarının ve toplumun kendi inanç ve değerlerini genç nesillere empoze ettiği kurumlar haline gelmiştir.
Bu süreç kasıtlı olmasa bile toplumda imtiyazlı olmayan grupların ezilmesine neden olmuştur. Ona göre bir toplumda ezilenler
özgürleşme mücadelesine girebilmek için ezilme gerçekliğini çıkışı olmayan kapalı bir dünya olarak değil dönüştürebilecekleri
kısıtlayıcı bir durum olarak idrak etmelidirler.
Bu dönüştürme süreci için “ezilenlerin pedagojisi” adında bir kuram önermiştir.
Freier geleneksel eğitimi “bankacı eğitim modeli” olarak niteler. Bankacı eğitim kavramı; bilgiyi bir yatırım aracı olarak gören anlayış için kullanmıştır.
Öğrenim görenler birer banka veznedarı gibi çeşitli konularda bilgi mevduatı
kabul ederler. Gerekli olduğu zamanda çıkarıp kullanırlar.
Bankacı eğitim modelinde:
1) Öğretmen öğretir ve öğrenciler öğretilir.
2) Öğretmen her şeyi bilir öğrenciler hiçbir şey bilmez.
3) Öğretmen düşünür öğrenciler hakkında düşünülür.
4) Öğretmen konuşur öğrenciler dinler.
5) Öğretmen disipline eder öğrenciler disipline sokulur.
6) Öğretmen seçer ve seçimini uygular öğrenciler buna uyar.
7) Öğretmen yapar.
8) Öğretmen müfredatı seçer.
9) Öğretmen bilginin otoritesini kendi mesleki otoritesiyle karıştırır.
10) Öğretmen öğrenme sürecinin öznesidir öğrenciler ise sadece nesnedirler.
Freier bankacı eğitim modeline karşı soru soran sorun ortaya koyan problem tanımlayıcı pedagojiyi önermiştir. Bilgi öğretmenden öğrenciye geçen bir mal değildir. Dolayısıyla öğretimde bilginin bir öğretmen tarafından öğrencilere
aktarılması olmamalıdır.Böyle bir süreç ezberciliği doğurur.
Problem tanımlayıcı eğitim
yönteminde öğrenciler uysal dinleyiciler değil öğretmenle diyalog içinde eleştirel araştırma ortaklarıdır. Öğretmen
öğrencilere üzerinde düşünmeleri için malzeme sunar ve öğrenciler kendi düşüncelerini ifade eder.
Bankacı eğitim insanların içinde
bulundukları konumu kaderci algılamalarını doğrudan veya dolaylı olarak pekiştirirken problem tanımlayıcı yöntem bu durumu
insanlara bir problem olarak sunar. Problem tanımlayıcı eğitim diyalogu bilinçliliğin
oluşmasında vazgeçilmez bir öğe olarak görülür.
Freier bu konuda şunları söylemektedir:
“Çözüm ezilenlerin içinde ezildikleri yapıya entegre edilmeleri değildir, bu yapıyı kendileri için varlıklar haline getirebilecekleri şekilde dönüştürmeleridir. Böylesi bir dönüşüm
ezenlerin amaçlarının temelini yok eder.
Ezenlerin bankacı eğitim modeline
başvurmaları bu yüzdendir amaç öğrenci bilinçlenme tehdidinden kaçmaktır.”
OKULSUZ TOPLUM IVAN ILLİCH
20. yy. en yaratıcı eğitim reformcularındandır.
Zorunlu eğitimin problematik olduğunu düşünmeye başlamıştır.
Okulun vaat ettikleri ile elde edilen sonuç arasındaki büyük farkı sorgulamış ve okulda verilen eğitimin çok pahalı
Olmasına rağmen etkili olmadığını
öne sürmüştür.
Bir kurum olarak okula ilişkin eleştirileri şöyledir:
1)Değerlerin kurumsallaştırılması kaçınılmaz olarak fiziksel kirlenme toplumsal kutupsallaşma ve ruhsal yetersizliğe yol
açmaktadır.
2)Okullar eşitlik ve kaliteli eğitim vaat etmelerine rağmen sınıf temelli toplumun güçlenmesine katkıda bulunmamaktadırlar.
3)Okul artışı silah artışı kadar yıkıcıdır ancak bu pek göze çarpmaz.
4)Özgür bir toplum çağdaş bir okulla kurulur savı açmazdadır.
5)Okul sayesinde ne öğrenim bir adım ilerleyebilir nede eşitlik.
6)Okul bir ticari merkez haline gelmiştir.
7)Okul genç insanları öyle bir dünyaya sokar ki orada her şey ölçülebilir hayalleri bile hatta insanın kendisi bile.
8)Okul sisteminin dayandığı diğer bir yanılsama ise öğrenmenin öğretim sonucu olduğudur.
Bütün bu nedenlerden dolayı İllich toplumların aşamalı olarak
okulsuzlaştırılma programları
geliştirmelerini ve başlangıç olarak da okullarda verilen alıştırma eğitimine
ayrılan kaynakların kısılması gerektiğini
savunur
.İllich iyi bir sistemin 3 amacı olduğunu söyler
-Bir şeyi öğrenmek amacındaki
insanlara yaşamlarının hangi dönemlerinde isterlerse gerekli kaynakları sağlayabilmek.
-Bir şeyler bilenlere onlardan öğrenmek isteyenlerle bilgilerini paylaşmak üzere
yardımcı olmak.
-Bir konuyu kamuoyuna duyurmak isteyenlere girişimlerinin duyulması
olanağını vermek.
1)Eğitsel amaçlara yönelik kaynak hizmetleri:
herkesin kullanabileceği açık öğrenim alanları oluşturulmasını önerir.
2)Beceri değiş-tokuşu: kamuya açık beceri merkezleri kurularak beceri alışverişlerinin
kamusallaştırılmasını söyler.
3)Eşleme: Belirli bir anda aynı konuya ilgi duyan insanları bir araya getirecek olanaklar yaratılmasını önerir.
4)Meslekten eğitimciler: yurttaşların yeni seçeneklere yeni öğrenim olanaklarına sahip oldukça önderlik
arayışlarının süreceğini iddia eder.
Ivan illich toplumda ve eğitimde standartların olmasına karşı değildir, hatta bilginin yeteneğin ve başarının ölçülmesi için standartlar belirlenmesini önerir. O belli bir müfredata dayalı eğitimi tekelinde tutan ve belgelendiren kurumsallaşmış zorunlu
okula karşıdır.
Wilhem Reich:Otoriter Karakter
▪ Reich daha çok kişilik özelliklerinin bir politik sistemi nasıl etkilediğini araştırmış ve baskıcı politik sistemlerin altında otoriter yönelimli çocukların yetiştirme süreçlerinin yattığını iddaa etmiştir.Ona göre,çocuk yetiştirme
yapısının toplumsal örgütlenme biçimleriyle doğrudan bağlantısı vardır.
▪ Reich, otoriter kurumların kontrolünü arzu eden otoriter karakter yapısını çocuk yetiştirme
yöntemlerine ve cinsel bastırmaya
bağlıyordu.20.yy eğitimle ilgili en önemli görevi cinsel özgürlük ve patriarkal ailenin ortadan
kaldırılmasıydı.
▪ Reich,tüm toplumun özgürleşebilmesi için en baskıcı iki kurum olan ‘ataerkil yapı’ ve ‘zorunlu evliliğin’ kaldırılmasını savunuyordu.
▪ Ataerkil=Erkek otoritesine dayanan
▪ Reich’in amacı, büyük kurumsal değişiklikler
getirerek, insanların karakterlerindeki zalimlik ve düşmanlığı yok etmekti.
▪ Reich’e göre, eğer birey sevgi ve nefretini ifade etme yollarına sahip olursa, cinsel kaygısı ortaya çıkmaz.
▪ Reich kendi kendisini düzenleyen bir karakter yapısı öneriyordu.Kendi kendini düzenleyen karakter yapısı bireylerin faşizm türü otoriter yapılara bağlılığını azaltacak insanların
doğasında olan sosyallik ve sevgi doluluğu ortaya çıkaracaktır.
▪ Faşizm= otoriter devlet üzerine kurulu bir radikal milliyetçi yönetim sistemidir.
▪ Zorunlu tek eşlilik,otoriter topluma bireyler yetiştirmektedir.
▪ Sadist ebeveynlerin çocuklara sevgiside sadistçe olmaktadır
Joel Spring:Özgür Eğitim
▪ Özgürlükçü eğitim teorileri, toplumda başarılı olmuş her hangi bir radikal değişimin, kısmen halkın karakter yapısında ve tutumundaki
değişikliklere dayandığı yolundaki inancın ürünüdürler.Kendi içinde işgören yeni bir
insan doğmadan yeni bir toplumun meydana gelmesi mümkün değildir
▪ Spring, günümüz devlet okulu eğitimi ile radikal eğitim arasındaki farkları şöyle
belirtmektedir:Devlet okulu eğitim ile radikal eğitim neredeyse tamamen birbirleriyle çelişen kavramlardır.Devlet okulları hakim oldukları
toplumsal yapıdan destek görürler.Devlet okulları bünyelerinde reform yapabilir ve gelişme gösterebilir ama temel yapısını
değiştiremez.Devlet okullarının reddedilmesi radikal eğitim biçimlerinin tarihi gelişmesinde önemli temalardan birini meydana getirir.Bu ret, okulların hakim bir elit sınıfın çıkarları için halkın ahlak ve toplumsal inançlarının şekillenmesinde kullanılan bir araç olduklarını kabul eden görüşe dayanmaktadır.
▪ Spring,Stirner’in ‘Özgür insanlar aralıksız olarak kendilerini özgürleştirmeye devam edecek ancak bunun tersine birini onları eğitirse kendileri her zaman en eğitimli ve en kibar şekile koşullara uyduracak ve kölece sürünen ruhlara
dönüştürecektir’ sözüne önem vermiştir.
Spring çocukların kolay kontrol edilebilen verimli makineler olarak değil özgür ve hayattan zevk alan bireyler olarak yetişmesini savunmaktadır.’Bir bireyin eylemlerine kaçışı olmayan içselleşmiş bir otorite
kılavuzluk ediyorsa politik özgürlüğün çok az anlamı vardır’ Spring içselleşmiş otoriteyi oluşturan
mekanizmaların birinin eğitim olduğunu ileri sürmüştür.
Eğitime Feminist Yaklaşım
▪ Feminizm,doğrudan toplumsal bir kuram olmaktan çok analitik bir yaklaşımdır.Temel konusu kadının toplumdaki yerini
araştırılması ve açıklanmasıdır.
▪ Feministeler eğitimde cinsel eşitsizlik üzerinde durup eğitimdeki cinsel farklılaşma konusunda araştırmalara yapmışlardır.
▪ Yapılan araştırmalarda özel okullarda kız
öğrencilerin azlığı orta öğretime az sayıda kız
öğrenci gitmesi üniversiteye giden kız öğrencilerin doğrudan annelik rolüne dönmesi ve iş
piyasasındaki kadın azlığına dikkat çekmişlerdir.
▪ Eğitim erkeklere kadınların baskı ya da denetim altında tutulucak nesneler değil yetileri yetenekleri ve gereksinimleri kendilerininkinden aşağıda
olmayan eşit bireyler olarak görmelerini ve
geleneksel olarak kendilerine verilen yetkilere
geleneksel olarak kadınlara yüklenen sorumlulukları onlarla paylaşmayı öğretmelidir.
▪ Althusser, eğitimi kapitalist devlet
aygıtlarından biri olarak ele alır ve eğitimin modern kapitalist toplumlarda bir ideolojik kurum haline geldiğini savunur. Althusser’e göre toplumun üst yapı kurumlarının tümü devlet aygıtının birer parçasıdır.
Louis Althusser: İdeolojik
Devlet Aygıtı Olarak Eğitim
▪ Devlet aygıtı da baskıcı ve ideolojik devlet aygıtları olarak ikiye ayrılır. Baskıcı devlet aygıtları (ordu, polis, mahkeme vb.) zor ile
çalışırken ideolojik devlet aygıtları ikna yöntemi ile çalışır. Günümüzde temel ideolojik aygın
olarak dinin yerini eğitim almıştır.
▪ Bowles ve Gintis, 1977’de yayımladıkları
“Schooling in Capitalist America” adlı kitaplarıyla Marksist bir eğitim anlayışı kurmaya çalışmışlardır.
Samuel Bowles, Habert Gintis:
Eğitime Sınıfsal Bakış
▪ Bowles ve Gintis kitaplarında; sınıf, cinsiyet ve ırk eşitsizliklerinin dökümünü yaparak Amerikan
okullarının hiyerarşik toplumsal ilişkiler
tarafından istila edildiğini ve otoriteye boyun eğme olduğunu ileri sürdüler.
▪ Onlara göre okullar, öğrencilere geldikleri sınıfsal yapılarına göre eğitim veriyordu.
Gelecekte işçi olarak çalışacaklara, dakiklik, talimatları yerine getirme ve otoriteye itaat öğretilirken; yönetici olacaklara esneklik ılımlı davranma yeteneği, değişme ve gelişmeye
açıklık öğretiliyordu.
▪ Poulantzas, eğitimle ilgili görüşlerini,
kapitalist sistemdeki eğitimin ve okulların radikal bir eleştirisini yaparak ortaya
koymaktadır. Ona göre toplumsal sınıfları yaratan ve sürdüren okullar değil, eğitim sistemidir.
Nicos Poulantzas: Yeniden
Üretim
▪ Okulları işlevlerine ilişkin olarak Poulantzas, Bowles ve Gintis gibi düşünmektedir.
Kapitalist okulun temel rolü, el emeğini, niteliği artırılmış zihinsel emeğe tabii
kılmaktır. Ona göre, eğitimi toplumsal sınıf yapısıyla birlikte ele almak, politik iktidar biçimini ve ideolojisini dikkatlice incelemek ve bu öğeler arasındaki ilişkilere bakmak gerekmektedir.
WİLLİAM GODWİN:
AKLIN KULLANIMI
▪ Godwin,devletin,özgül ideolojisini okullarda
yayabilmesi ile kazanacağı politik iktidara karşı çıkan ilk eğitim eleştirmenlerinden biriydi.
▪ Godwin ‘in düşenceleri,aydınlanma’nın insan aklının gelişmesinin bir sonucu olan ilermeye duyduğu inanç çerçevesinde
değerlendirilmelidir.
▪ Düşünce biçimleri değiştirildiğinde insanların
özgür olabileceğini öne süren Godwin,eğitimden ilerlemeye ilişkin çok şey bekler.
▪ Godwin,”isterseniz bizi yok edin, ancak milli eğitim aracılığıyla düşüncelerimizde yer alan adalet ve adaletsizlik ayrımını yok etmeye kalkışmayın”diyerek milli eğitimi
eleştirmektedir.
▪ Godwin,herhangi bir ülkede yasaları öğreten ulusal eğitime karşı çıkar. Çünkü akıldışı olan ve anlaşılmaktan çok aşılamaya yönelik bu yasalar,egemenlere çıkar sağlayan
araçlardır.o halde insan,kendi aklına ters gelen yasalara karşı çıkmalıdır.
Max Stirner:
▪ Kafadaki Tekerlekler
▪ Stirner’e göre modern toplumların en önemli sorunu,eğitimli insanların çokluğudur. Modern toplumlarda devletler,otoriteyi bireylerin
içselleştirmesini sağlarlar.Yasa ve kuralların içselleitirilmesi bireylerin özgürlüğünü
sınırlamaktadır.Bu yüzden insanlar kendilerine sahip çıkmamakta,ama kurumların gereklerini yerine getirmektedirler.
▪ İnsanlar kendilerine sahip oldukları zaman din ve devlet gibi kurumlara gerek
kalmayacağından,bu kurumlar (kafataki tekerlek)ortadan kalkacaktır.
CATHERİNA BAKER:
▪ ZORUNLU EĞİTİME HAYIR
▪ Baker,bir anne anarşist olarak çok sevdiği kızı
Mari’yiokula yollamamış ve kızı 14 yaşına gelince ,onu okula yollamama gerekçelerini ona
anlatmak için”zorunlu eğitime hayır”adlı kitabı kaleme almıştır.
▪ Baker ,okulun toplumu bir makine olarak kabul eden anlayışa bağlı olarak bireyleri
seçtiğini,rolleri dağıttığını ve itaati aşıladığını dile getirmiştir.
▪ Eğitimin amacının kişilik gerçekleşmesi olması gerektiğini vurgulamakta,fakat bu amaca hizmet edilmediğini önemle dile getirmektedir.