• Sonuç bulunamadı

CD-EKİTAP- NOETİKA AKIL 24 - MUSTAFA KARNA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "CD-EKİTAP- NOETİKA AKIL 24 - MUSTAFA KARNA"

Copied!
194
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

(2)

2

Her Zaman İstenen Kişi Olmak

CD-E-KİTAP

(3)

3

Mustafa KARNAS

Her Zaman İstenen Kişi Olmak Mustafa KARNAS

Yayına hazırlayan /Kapak tasarım/ İç sayfa düzeni NOETİKART

Baskı:

1.Baskı MART 2019

Yayıncı Sertifika no:

32792

CD-EKİTAP ISBN 978-605-7617-08-8

Basıldığı Yer:/Yayıncı:

Noetika Medya Yayıncılık Danışmanlık Bilişim Turizm Sanayi ve Tic a.ş

akıltaşı kitapları/akıltaşı yayınları Kamara Ofisleri-İstasyon Yolu Sok. No: 3

Altıntepe-Maltepe-İstanbul Telefon: (0553) 764 82 55 mail: noetika.tr@gmail.com

(Tüm Hakları Noetika A.Ş/Akıltaşı Kitapları’na aittir.

İzinsiz Yayınlanamaz)

(4)

4 SUNUM

Burada bir sitemi anlatıyoruz, bunun adı tapınak modellemesi, spiritüel bir grubun konumlanması da bu şekildedir. Spiritüel bir sistem başka türlü ken- dini kodlayamaz, modelleyemez. Kişisel gelişim, spiritüel, neyse konu bu şekilde olur. Neyse tekniği- niz, konunuz, insanla çalışıyorsanız, insana bir şey vadediyorsanız, o insanla tapınak modellemesi üze- rinden iletişim kurarsınız, başka türlü kuramazsı- nız.

Şimdi o başarılı gibi görünen, başarısız gibi görünen konusuna girişgah yapalım. Bunlara bir isim vere- lim. Danışman diyelim. On tane danışmanı alıp böy- le koyuyoruz. Bir insan nasıl danışman oluyor, şöyle oluyor, genel tabii, bunlar bir yerde eğitim alıyor, NLP vs. neyse kafasına bir şey yatıyor, veriyor üç beş bir sezon iki sezon onu da alıyor bunu da alıyor, bir şeyler alıyor, bir konsept oluşturuyor kafasında. Ne yapacak bunu işe dönüştürmesi lazım, en yakın çev- resinden başlıyor vs. Şimdi başarılı konseptlere ba- kalım, tabii tırnak içinde başarılı, ne yapıyor bunlar?

Bu işin raconu bir kitap yazmak, ikincisi bir şeyler söylemekle başlıyor, üçüncüsü gruplar oluşturmakla başlıyor, dördüncüsü mekan oluşturmak, beş me- kanı genişletmek ve ilerliyor olay büyük seminerlere, konferanslara kadar gidiyor. Pekala olay nerde batı-

(5)

5

yor, nasıl oluyor yani batış sistematiği parçalanma- lar oluyor, bölünmeler oluyor.

(6)

6 İŞLER NASIL BATIYOR…

Bir tanesi şu, bu iş çok enerji isteyen bir iş, herhan- gi bir noktada enerjiniz kayboluyor, düşüyor, bitiyor.

Diyelim ki ilan verdiniz yirmi kişi geldi sonra azal- maya başlıyor. Bunlar, siz daha olayın en başından ilanı verdiğiniz anda, gelecek kimselerle ilgili zihinsel kuantum dolanıklığına girdiğiniz için onun sonuçları sizin psikolojinizi etkiliyor. On kişi gelecek diyorsu- nuz bir kişi gelince başarısız görüyorsunuz kendini- zi. Ona göre hesaplar yapıyoruz, neyi yapmıyoruz artık biz?

-Beklenti içine girmiyoruz.

Böyle bir şey yapmıyoruz. Kim gelirse gelsin, bir ki- şide gelsin aynı performans, on kişide gelse aynı per- formans, hiç fark etmez nedir, farketmezlik konu- munda bulunmanız gerekir. Siz sağlam duracaksı- nız. Bunu yaptığınız zaman, örüntü ile ilgili zihinsel dolanıklığa girdiğiniz anda sonuçları sizi etkiliyor.

Halbuki sizin talepsizlik konumunda bulunmanız lazım, önemli değil kaç kişinin geldiği fakat sizi bu- raya iten nedir; bir mekan tuttunuz ya, onun öde- meleri var, bunlarla da örüntüye girmeyeceksiniz.

Rahat olmanız gerekiyor. Buraya kadar soru var mı?

-Burada şöyle bir şey var, yani sadece bir bilgimi, farkındalığımı paylaşmak istiyorum. Davet olmak

(7)

7

diye bir şey var ya, hediyelendirilmek, hediyelenmek, buradaki davet olmada ya da bir davetlendirme de ki beklenti limiti ne kadar düşük olursa mı…

Şimdi oralara geleceğiz, kavramları değiştireceğiz, o şekilde bakmıyoruz, kavramsal bakıyoruz.

_Yani metodolojik olarak mı değerlendirmek gereki- yor her seferinde?

HER ZAMAN, İSTENEN KİŞİ OLMAK…

Bir şeyi unutmayacağız dedim ya en başından beri, sık sık geleceğiz oraya, biz her zaman istenen kişi olacağız. İstenen kişi şudur, örüntü ile alakalıdır.

Resme bir daha bakalım, ben biliyordum bu açmaz- ların geleceğini. Örüntüye bakalım. Şimdi ben bura- da oturuyorum değil mi, istenen bir adamım, böyle kabul edelim. Pozisyonum istenen bir insan, fakat yarın herhangi bir nedenden dolayı istenmiyorum, mesela ertesi günde, bir sonraki haftada, on beş gün sonra da istenmiyorum, insan kendini ne kadar kandırabilir, ben halen istenen adam olmak istedi- ğim için kurgu yapıyorum. Sahte kurgu “istenen adam” kurgusu, birilerinin beni istemesini sağlamak için operasyona başlıyorum, işte o an kaybettiğiniz andır, tamam mı…

-Bekleyeceğiz yani, sabır gibi bir şey mi?

BÖYLE BİR TALEBİN OLMAYACAK…

(8)

8

Hayır, öyle bir talebin olmayacak. Kurguyu bozma- yacaksın. Prensiplerini bozmayacaksınız. Birileri da- yatabilir. Siz kendi pozisyonunuzla ilgili çevrenizle bir örüntüye girdiğinizde de yine aynı hataya düş- müş olursunuz. Nedir o, şudur; ben talep edilenim, istenenim diyorsunuz ya, birine, en yakın arkadaşı- na, kardeşine söylüyorsun ya, bunların sizin gizli bilgileriniz olması lazım, bir gün istenmediğiniz za- man, ilk onlar çıkıyor “hani isteniyordun sen” diyor, zihin böyle düşündüğü için, bunu dedirtmemek için sahte bir örüntü yaratıyorsunuz isteniyormuş gibi.

Ben de Hayatın Şifreleri’nde rapor hazırlıyorum sü- rekli, oranın danışmanıyım. İçerik sağlıyorum vs. o ayrı bir konu. Ama dersem ki, “Ömer’i salla beni al”, işte burada örüntü yaratıyorum, istemektir bu işte.

İkisi farklı şey. Adam bana soruyor? Havas nedir?

Ben rapor hazırlayıp gönderiyorum. Ledün ilmi ile Havas arasındaki fark nedir Mustafa Bey diye soru- yor adam, onun bir sürü işi gücü var, onunla mı uğ- raşacak, danışmanı var nasıl olsa, soruyor, ben de onun anlayacağı cümlelerle yazıp gönderiyorum. Ben programa çıkıyorum, şu şekilde çıkıyorum, her za- manda son programa çıkıyorum diye çıkıyorum.

Arkası yok diye çıkıyorum, hiç kimse ile örüntüye girmiyorum o anda, hiçbir konuda, gidişata göre bi- rilerini hacamat edip bırakıyorum.

(9)

9 HAYATIN AKIŞI BU…

Farkı anladınız mı? Biriyle sen bir sözleşme yapmış- sındır, sana iş veriyor adam, senden isteneni yapar- sın, hayatın akışı bu.

- Bunu güzel anladım ama diğeri hep bozup da sü- rekli çok aşırı şey istiyorsa, aşırı iş yükü …

Şimdi başka bir şey, bilgi ile kurulması gereken örüntüyü de anlatacağım, onlar birbirine karışma- sın. Şimdi konu şu, bir insanla pozisyonu gereği ku- antum dolanıklığına beyin girer, sen girmeyeceksin.

Yakalayacaksın kendini. Bende bunları biliyorum ama yakalıyorum kendimi, kovalıyorum, yakaladı- ğım anda hemen şakır şakır sistemleri değiştiriyo- rum. Uyanıklık hali çünkü o içindeki zehir, korteks beyin senin zehrin.

ÇOK ZEKİSİNİZ..

Birini kazanmak ya da kaybetmeme derdiniz yok, o zaman rahatlığı sağlıyorsunuz. Zihin girmiyor bura- da devreye. Bir programa çağırdılar, iyi de bir bayan, teklifi kabul ettikten sonra bir baktım tüh falcının eline düşmüşüz, oraya gittim hanım öyle değil, düz- gün bir insan, bir şekilde bulaşmış ama efendi bir insan. Goetia kitabı için gittim ama bana başka şey- ler soruyor. Bende sunucuya söyledim bunları sor- ma, bildiğim doğrular dışında bir şey söylemem, sen üzülürsün, bunları sorma dedim sordu bende bun-

(10)

10

ların hepsi fasa fiso dedim. Melek kartıymış şöyle böyleymiş. Burada şunu anlatmak istiyorum, pren- sip dışına çıkaracak olaylar oluyor sizi, birini kır- mamak, bir menfaat, bir beklenti, havuçlara dikkat edeceksin, birini kazanmak ya da kazanmamak gibi bir derdiniz olmayacak.

GELİR KAYNAĞI…

Biraz önce bahsettiğim gibi size, bir gelir kaynağın var, bir şey veriliyor size, fakat öyle bir talep geliyor ki size orada şey yapmayacaksın, neyse doğru bildi- ğin direk mevzu budur diyeceksin, hiçbir zaman dü- şünmeyeceksin, ikna edeyim, ilişki sürsün, kurnaz hesaplara girmeyeceksiniz. Yoksa çizginin sürekli bu tarafında kalırsınız. Orada mesela “Dur şununla iyi geçineyim iki lira kazanıyorum aylık, gitmesin elim- den“ demeyeceksin kardeşim, onun hesabında ol- mayacaksın, sen hep burada duracaksın yani men- faatler için prensiplerden vazgeçmeyeceksin. İstenen kişisin değil mi, Allah’ın bir hikmeti mesela bir süre istenmeyen bir kişi olursun, oturursun, ama sen halen istenen kişisindir, ne zamana kadar, sen iste- meye başlayana kadar. “Benimle neden ilgilenmiyor- sun” dediğin an battığın andır. Battığın andır. Bu nedenle bu işlerle uğraşanların ilk yapacağı iş kitap yazmaktır. Ama kitap yazarken bir şeye dikkat edin.

Sahte yazar ile gerçek yazar arasındaki farkı anlata- yım. Diyelim, bir gün bana bir iş teklifi geldi; “Mus-

(11)

11

tafa Bey aşk hakkında bir şeyler yazar mısınız?” Ben de tamam deyip başkaları ne yazmış diye interneti açıp başka kitaplara baktığım anda bittiğin andır.

BAŞKALARININ YAPTIĞI İLE İLGİLENMEYECEK- SİN….

Prensip önemli, prensip geliştireceksin, bakmaya- caksın, başkalarının yazdığı, çizdiği bir satıra bak- mayacaksın. Bir satıra bile bakmayacaksın. Ne de- mişler, onu böyle yapsam bunu böyle yapsam deme- yeceksin.

-Bittikten sonra da mı bakmayacağız.

Başkalarının yaptığı ile ilgilenmeyeceksin. Senin ka- fanda ne varsa onu yaz kardeşim. Ne kitaba baka- caksın başkalarının yazdığı, ne de internetine, pren- sibin olacak…

-Meraktan mesela, sevdiğimiz bir yazardır…

Anlamadınız galiba diyelim ki bana bir konu verildi.

-Yok oraları anladım, başka zaman aşkla ilgili ki- tap…

Hayatta okuyorsun zaten, o donanım ikisi farklı şey- ler. Ben 6000 tane kitap okudum mesela çocuk oyuncağı değil. Hayatımız okumakla geçti, şimdi

(12)

12

yazmakla geçiyor. Bakın davranış kalıbını veriyo- rum, senden bir şey istendi, diyelim ki “ilişkiler” ko- nusunda bir kitap yazar mısın? Sen tamam dedin, başkaları ne yazmış diye baktığın an bittiğin andır.

ÖZGÜN ESER ÜRETMEK…

Özgün eser üreteceksin, özgün eser, hepsi bu, ne yazarsan yaz, önemli değil, özgün eser. Buradan çı- kacak, hiçbir şeye bakmayacaksın, oturup bilgisaya- rın karşısına tıkır tıkır yazacaksın. Bakın prensibi söylüyorum, prensip bu. Tabii okuyacaksın, ben onu okumuşum bunu okumuşum, burada biriktirmişim, oradan besleniyorum ben, ama Mesnevi ‘yi oku za- ten, keyfine oku, hep söylüyorum başucu kitabı ya- pın diyorum, ama bir karar alacağım sonra baka- caksın başkaları ne yapmış diye bittiğiniz andır.

-İşte mesela bir işi bilmiyorsunuz başkası yapmış ondan referans alıp “Sen nasıl yaptın bunu? Bize de göster” yahut takıldığımız noktalarda sorsak?

Onda bir sakınca yok, onu öğrenebilirsin, mesela benden yazarlık kursu alabilirsin, örnek veriyorum.

Ama sen kendini yazacaksın kardeşim, beni yazma- yacaksın ki, ben sana nasıl yazılacağını öğreteceğim, ben senin beynin değilim ki, belki de ilginç deneyim- ler yaşamışsındır benim yaşamadığım. Ben sana tekniğini öğretiyorum, teknik öğrenmede bir sakınca

(13)

13

yok, orijinalliğini kaybetmeyeceksin . Buradaki kişi- ler tekniklerini biliyorlar, ben onlarla tartışıyor mu- yum teknikleri, doğru kabul ediyorum.

YARDIM ALMAK…

Niye ben alıyorum yardım, web sitemi yapacak biri var mı, şu var mı, bu var mı diyorum. Her şeyi bile- cek halimiz yok ya bizim. Geçen gün biri bir şey sor- du bende bilmiyorum deyince ”senin gibi bir adam nasıl bilmez” dedi, ne var kardeşim her şeyi bilmek zorunda mıyız, aradan bir şey de kaçmış, önemli de- ğil basitte bir şeydi aslında… Bildiğimizi konuşuruz bilmediğimizi de söyleriz önemli de değil, itibar ara- ma derdi yok, bakın bu takıntılara tekrar döneceğiz ben hissetmiştim. Zihin takılacak, örüntünün tekrar tekrar düzenlenmesi lazım.

-Çünkü bir şey yaratılıyor size, küçüklükten beri, ya da anne karnında yahut daha önceki yaşamdan be- ri, onun dışındaki bir aykırı taş, ya da tuğla ya da orda olmayan bir pencere veya olan bir pencere ra- hatsızlık veriyor, çünkü kalıbın dışında bir şeymiş o, diyorsun ya her şeyi bilmiyorum, sen de bilmiyorsun ne olacak şimdi…

-Sır Bekçileri’nde Hasan Sabbah’ın eğitim taktikle- rinde, ilk önce her şeyi öğretip de, sonra birden so- run ediyor… Çok güzel bir şey o.

(14)

14 PARADİGMAL ALGI…

Burada akışın içinde var. İlk konumuza gelelim Paradigmal Algı, buradan takip edebilirsiniz, onun için dedim, notlar alabilirsiniz. Şu anda anlatacağım olay şudur; bir mekana girildiği anda mekan kendi örüntüsünü oluşturur. Mekanın içindekiler; eşya, duruş, pozisyon ve mekanın içindeki insanlar. Bir hermetik kapalı devre sistem oluşturur, özel bir örüntü oluşturur az önce askerlikte anlattığım gibi…

Az önce de bahsettim biz bu durumla nasıl baş ede- ceğiz? Ama biz kimiz unutmayın, biz şuyuz unutma- yın, biz danışmanız, oturmuşuz o grubu biz topla- dık, bir şeyler anlatacağız. Bizim usta retorikçi ol- mamız lazım. Şimdi… Burada biz nasıl bir insan olacağız? Bir, Talep edilen…

-Siz çağırdınız ben de geldim konumunda

Ya da sizde çağırmış olabilirsiniz neyse, talep edilen.

Pozisyonunuz şu istenen kişi olmak. O pozisyonu asla kaybetmeyeceğiz.

İkincisi o örüntü ağını biz kontrol edeceğiz, orada bulunan hiç kimse ile zihinsel kuantum dolanıklığına girmeyeceğiz. Şimdi size bir şey anlata- yım, retoriğin sırrını vereyim, retorikçi bir şey anla- tır, retorikçi olmayan kendini ifade eder.

(15)

15

İFADE ETMEK İÇİN RETORİK…

Bu kalın bir çizgi, ayıralım. Kendini ifade etmek ile retorik yapmak; bir şeyi anlatmak arasındaki farkı anlatacağım. Bu da düşünce sistemi ile zihinsel ku- antum dolanıklığına girmekle oluyor. Bir insan ne- den kendini ifade etmek ister , kavramın kendisine bakalım, şundan dolayı ister, bu kişilerle daha ön- ceden zihinsel kuantum dolanıklığına girdiği için onay kodu aramaktadır. Söylediğinin kabul edilmesi, desteklenmesi, ters tepmemesi vs. üzerinden “ne de- sem doğrudur?” der, bakın kendi doğrusu yokmuş gibi sanki başkalarının doğrusunu söylemek ister gibi… İfade etmek bir talebenin hocaya bir dersi bil- diğini ikna etmeye çalışmasıdır. Sözlüye kalktın ya, sen orda kendini ifade edersin, işte patronuna karşı, müşteriye karşı neyse ne, karşındaki insana sen is- teyen pozisyonda olan kişi olduğun için hakim ko- numda olan karşındaki insan olduğu için, sen hep kendini ifade edersin. Bir şey anlatırken, tekniğin ne olursa olsun; Access Bar, Access Conciousness ney- se ne bir şey anlatıyorsunuz ya anlattığınız şeyi siz anlatmıyorsunuz aslında, ifade ediyorsunuz yani karşı tarafla beklentiye giriyorsunuz, işte girmeme- niz lazım.

-Onay istiyorsun ya da merak uyandırmak istiyor- sun.

(16)

16

KARŞINIZDAKİLER SİZİ BAĞLAMAZ…

Sizin bir sözünüz var, usta retorikçiler böyledir, kar- şınızdakiler sizi bağlamaz. Onu nasıl yapacağınızı anlatacağım askerlikle bağlantılı, siz usta bir reto- rikçi olarak diğer herkesi sistem dışı bırakıyorsunuz, demin ki yılan hikayesine bağlayacağım bunu ve siz bir şeyi anlatıyorsunuz ve herkes o anlattığınız şeyle ilgili bir örüntü yaratıyor, sonuçları sizi ilgilendir- mez. En başından kurguyu böyle yapacaksınız. Hiç- lik konumunda davranacaksınız insanlara. Sonuçla- ra odaklanmayın. Sizin bir doğrunuz var, bir şey bi- liyorsunuz siz, o zaman ne oluyor bakın ben zihinsel hazırlığımı şöyle yapıyorum, diyorum ya ben de ken- dimi yakalarım sık sık yakalarım. İşte dün kötü de- meyelim de biraz koşuşturmaca yaşadım, karşı ta- raftaydım, işte neyse eve geldim. İşte bugünde bu var, bir iki saat kendimi aldım, böyle boş kağıt, he- men zihni tamir etmeye başladım. Tıkır tıkır ne ka- dar böyle virüs örüntüler varsa, ben o enerjileri ya- kalıyorum, siz de zamanla yakalayacaksınız, anlaya- caksınız. Kendine akışını buldur, ya tamam ben iyi- yim şu anda dedim, şimdi geyik çevirmeye başlaya- bilirim. Öbür türlü sistemle örüntüye giriyorsunuz, onla bunla şunla falan, yok o şöyle baktı, yok bu bunu dedi, bu bunu dedi… Bunların engellenmesi lazım. Bu işi yapacak kişinin retoriği bilmesi gereki- yor.

(17)

17

BİR RETORİKÇİ ASLA KENDİNİ İFADE ETMEZ…

Temel kaide şu; retorikçi asla kendini ifade etmez.

Bir şey anlatılacaktır ve onun bir anlatılma sistemi vardır, siz onu anlatırsınız, o şekilde anlatırsınız.

Mesela ben paralel geçişli anlatmayı severim, konu- dan konuya geçerim, onu ona bağlarım, onu buna bağlarım. Bunu nasıl yapıyorsunuz önceden plan- lamıyorsunuz, donanımınız böyle, zihinsel akışınız böyle o bilgi birbirini buluyor beyninizde, bundan dolayı da kendinizi beslemeniz lazım farklı farklı yönlerden. Şimdi gelelim beslenme kısmına. Şimdi size bir tane tuğla sorusu….

TUĞLA KONUSU…

Siz bir duvar inşa edeceksiniz fakat bir kural var bir senaryo yazılmış bununla alakalı iki tane tuğlayı üst üste koyduktan sonra size yeni bir tuğla veriliyor, onu da ördükten sonra yenisi veriliyor, fakat verilen malzemeyi ve bir sonraki verilecek olan malzemenin siz ne olduğunu bilmiyorsunuz. Belki taş, belki ki- remit, belki ne bileyim kumaş verecek, teneke, demir herhangi bir şey verecek. Siz bilmiyorsunuz, size ne verileceğini ve siz bir duvar öreceksiniz bir bina ya- pacaksınız. Sizin bu binanın yapısının başkalarının istediği şekilde değil de, kendi istediğiniz şekilde ol- masını sağlamak için nasıl bir teknik geliştirmeniz lazım.

(18)

18

BİR BÜTÜNLÜK SAĞLAMAK İÇİN NE YAPMALISI- NIZ…

Ne yapmalısınız da bir bütünlük sağlamalısınız, yok- sa duvarınızın, evinizin bir tarafı demir olacak, bir tarafı tahta bir tarafı çamur böyle tuhaf bir şey ola- cak, siz ne yapmalısınız, soruyorum size.

-Geçen sefer sormuştunuz bilememiştik. Cevabını vermiştiniz, ilk önce ne oluyorsa yapıp sonra yıkın, yeniden tekrar yapın demiştiniz.

Evet, bilgi ile karşılaşma. Cevabı şu; bir bilgi sizin sisteminize girdiğinde genelde insanlarda bilgi sabit kalıyor orada, kavram sabit kalıyor, kavramın üzeri- ne hiç düşünmemiş, orda onunla ilgili bir bilgi du- ruyor, blok halinde, işte bu döküntü bina… İnsan zihni döküntü bir bina, Allah, Tanrı, peygamber, sevgi, aşk mesela ayrı ayrı kalıplar halinde kalıyor.

Müracaat ederken beyin başkasının lafını söylüyor.

Aşkla ilgili bir şey söyleyeceksiniz, başkasının lafını söylüyorsunuz orada, Tanrı ile ilgili bir şey söyleye- ceksiniz kalıplaşmış bir şeyi söylüyorsunuz, neden çünkü siz size gelen bilgileri kendiniz haline getir- mediniz.

BİLGİYİ KENDİNİZ HALİNE GETİRMELİSNİZ…

Evet. Bilgiyi kendiniz haline getirmelisiniz. Siz bilgi, bilgi siz olacaksınız, orijinallik burada. Bundan do-

(19)

19

layı siz ne yaparsanız, hiç üşenmeyeceksiniz, sokak- taki ile, sizi farklı yapan da bu olacak. Bakın bir bilgi yeni bir tuğla demek, ne yapıyorsunuz, yeni bir bilgi geldiği zaman bir tuğla, isterse bilgi sapasağlam ol- sun, 500 metre yükselmiş olsun, hepsini yıkıyorsu- nuz, harç yapıyorsunuz yeniden tek bir madde yapı- yorsunuz yeniden onu yeniden örüyorsunuz, bakın yıkıyorsunuz örüyorsunuz, yıkıyorsunuz örüyorsu- nuz her defasında tekrar tekrar.

Bunu neyle yapıyorsunuz, siz bütün bilgilerin ken- disisiniz zaten, bildiğiniz her şey, bir bilgi geldiği zaman sizin konseptinize, bir kitap okudunuz bir yerden bir şey geldi, onu alıyorsunuz kendi sistemi- niz içinde kavramları sorguluyorsunuz.

_Evet biz onu alıyoruz, depoda bekletiyoruz, hiç dö- nüştürmüyoruz, o olmuyoruz.

Usta retorikçi böyle oluyor, beyin böyle çalışıyor.

Ben mesela hiçbir yere bakmadan 48 saat konuşu- rum, çünkü hepsi zihin matrikslerimin içinde dola- şıyor ve hepsi birbiri ile bağlı, çünkü ben o bilgileri kendim haline getirdim. Mesnevi bende Mesnevi de- ğil başka bir şey,

HER DENEYİMDE…

Onun için her bilgi karşılaşmasında her deneyimde bu usulü geliştirmeniz lazım bunu da sorgulayarak

(20)

20

yapıyorsunuz ve üzerine düşünerek, çünkü beyin şöyle çalışıyor, yani sizin biraz da kendi beyninize karşı hareket etmeniz lazım, onun tembelliğine kar- şı... Sistem şöyle çalışıyor, bir bilgi geldiği zaman beyninize onunla ilgili alana giriyor orada bir bağ kuruyor, diyelim ki annenizle ilgili bir bilgi alanı var, depo, anne, örüntü orada oluşmuş, anne ile ilgili konu ne olursa olsun gidip oraya bağlanıyor, konu ne ise onunla alakalı, işte hatalı konsept bu… Sizin bağları koparıp yeniden bağlamanız lazım, yani üze- rine düşünmek… Bir şeyin üzerine düşünmeye baş- ladığınız zaman o bağ kopar, başka bir yere bağlanır ve bir matriks alan oluşur. Anne dediğim zaman, anneden Mesneviye gönderme yaparsın, eğitim dedi- ğim zaman üniversiten askerliğe kadar geniş bir ska- la üzerinden farklı farklı bağlar kurarsın yani bir bil- gi bir tek kümeye bağlanmamış olur, bir sürü küme- ye bağlanmış olur ve siz konuşurken bir kavram di- ğer kavrama enerji verir, oradan oraya bakarsın 18 saat aralıksız konuşuyorsunuz, nasıl oluyor diye millette sırrını çözmeye çalışıyor…

ÜZERİNE KONUŞMAK…

Temel nokta bir, ifade etmeyeceksin kendini, bir şe- yin üzerine konuşacaksın, bir şeyin hakkı neyse onu vereceksin. Üzerine konuşmak budur, yani sen yok- sun bilgi var. Sen aracısın, bilgiyi aktarıyorsun, öyle aktarırsın böyle aktarırsın, usta retorikçi budur. Ta-

(21)

21

rihin ilk retorikçisi kimdir biliyor musunuz, Julius Caesar’dır. Bağı nasıl kurmuşum bak gördün mü, çünkü Julius Caesar’ın kitabını yazmıştım. Ama ki- tabını yazıp bırakmadım, adamın usta retorikçi ol- duğunu bildiğim gibi, ne konuştuğunu da öğrendim, İskender’i ve halkı kafaya alıyor. Halka pek söz hak- kı vermiyorlar önce, o asiller,

senatörler, bu da senatör olmak için, o da halkın gücünü arkasına almak için halka rüşvet vs dağıtı- yor, bir şeyler vaat ediyor, seviyorlar bu adamı yani.

Paradigmal Algı: Sorunsal İletişim ve Algıdaki Kur- gusal Örüntünün Çözümlenmesi birinci maddemiz.

Sizinle bir mekanda iletişime geçmiş insanlar, siz ne derseniz deyin kendi eleğinden geçirecektir sözleri- nizi, eğer onları yılana bağlamazsanız. Bundan dola- yı, siz bir konu getireceksiniz, ortaya koyacaksınız, herkesin fikrini dışarıda bırakacaksınız, yeni bir algı oluşturacaksınız.

YENİ ALGI OLUŞTURMAK…

Bu yeni algı bir kavram üzerindendir, ben çok kav- ram üretirim, sizde üretin. Kavram üretmek nedir biliyor musunuz, o yılanı ortaya çıkartmak, “tabula rasa” dır. Tabula rasa açtığınız zaman, beyinde bir kavram ve sizinle özdeşleştiği için ve yeni olduğu için

(22)

22

beyin mecburen, eli mahkum boş sayfayı açar ve açtığı zaman da kimin kafasında ne mevzu var ise biter, oraya odaklanır, işte bu askerin durumudur.

Kavram, yeni bir kavramın durumudur. Yepyeni bir şey, yeni bir kavram, döneceksin onun konseptini de koyacaksın ortaya ve herkesin ilgi odağı orası ola- cak, o bizim yılanımız, bir yılan olduğu zaman yılanı gördüğün zaman onu düşüneceksin, o anda geri ka- lan her şey aklından çıkar gider.

İKONOGRAFİ…

Nedir bu, ikonografiye girer bu iş, bilim gibi yani.

Sembolizmin içinde ikonografi arketiptir. Arketip şu- dur, bin yıllardan beri insanlık tarihinden gelmiş geçmiş ve günümüze ulaşmış sembolizmdir, bundan dolayı sakın dağınık laflar söylemeyin, arketip olsun bir tane elinizde, bir figür olsun. Bundan dolayı geçmişten yardım alabilirsiniz, bugün edebiyat dedi- ğiniz şeyin içinde 250 tane konu var, hepsi de Yu- nan mitolojisinde işlenmiş, bizim işlediğimiz konular zaten işlenmiş konular ama ikonografi geçerlidir.

İKONOGRAFİYİ ÖĞRENMEK…

İkonografiyi öğrenmek için Yunan mitolojisini öğ- renmelisiniz, kavrayacaksınız yani orada çok şey var. İkonografi yılanı ortaya çıkarmaktır. Kavanozun

(23)

23

içinden yılanı çıkarıyorsunuz, bir şeye bağlıyorsu- nuz, sembolizmin en had noktasıdır, arketiptir. Bir tek şey, bu dikkati çekiyor. Mesela 13. Havari bu ikonografidir. Kayıp Nesil, Yitik Bilgi, bu tür şeyler ikonografidir, yani elinizde bir ikonografi olacak ko- nunuzla ilgili. Mesela siz bilinç vs. ile çalışıyorsunuz değil mi? Bilinci başka kelimeyle ifade edeceksiniz Access Bilinç falan değil, mesela bir kavram ürete- ceksiniz, diyeceksiniz ki “kopuşma”, kopuşma yep- yeni bir şey, “Dönüşümsel Kopuşma” ,”İlişki mimari- si”… Yine aynı şeyleri anlatın önemli değil, tabula rasayı siz açacaksınız. Kelimeyle ilk sizinle tanışa- cak, ilk kez. Sonra ödünç alacaksınız Yunan mitolo- jisinden, şurdan burdan, hiç sorun değil, niye ora- daki yapı formları bununla alakalı, o zaman kurgu- sal örüntünün çözümlenmesi iletişim ve algıda, yani burada tersine bir işlemle kurgusal bir örüntü var.

Onun kafasında sevgili, onun kafasında başarı, onun kafasında para, yani herkesin kafasında var bir şey, onu karşılamaya gelmiş. Ama sizin öyle bir derdiniz olmayacak, hata orada başlıyor zaten, soru- yor zaten, yok şöyle bir şey var, yok… dinle zaten bu bilgilerden faydalanırsın, yani cevap bile vermeye- ceksin, atacaksın onu dışarı, kişisel olarak ne ise ne derdi.

YILANI ORTAYA ÇIKARMAK…

(24)

24

Sonra ortaya çıkaracaksınız yılanı, yılanı ortaya çı- karmak arketipi ortaya koymaktır. Her tapınağın bir arketipi vardır, çok araştırdım, arketipsiz bir tane yok, arketipi koyacaksın bir yılanı olacak. Kelimeyi üreteceksin, konunuz ne ile ilgili ise, neyse ne fark etmiyor onunla alakalı. Mesela bilinç, bilinçaltı, sor mesela bilinçaltı ne diye ama herkes kullanır. Size ait bir gücü yok mesela kelimenin kendisinin enerjisi yok, orta malı, geçmiyor karşıya. Bunu karşıya ge- çirmenin tek yolu tabula rasa, dikkati çekmek, BOŞ.

Ne diyor bu, yeni bir şey, beyin açılıyor, beyini kont- rol edemez insanlar yani, beyin kendi kendini açar, onda bir şey var, yılan, adam kendi kendine diyor mu ki yılanı görme falan, aman boş ver işim var di- yor mu gidip bakıyor adam. Hani derler ya ayı mı oynatıyorsun derler, ayı oynayacakta sen seyretme- yeceksin…

Şimdi yine başa saracağız, şöyle düşünün, boş bir tane binanın içine giriyorsunuz, burası sizin meka- nınız olacak, tabula rasa, orayı öyle bir donatmalısı- nız ki bakın boş olması çok önemli, örüntüyü siz ya- pacaksınız bu bilgiler eşliğinde, kapının boyasının renginden, duvara asılacak şeyler ve oturma düze- ninden ritüelin oluşmasına kadar ki sistematiğini bu bilgilerle kuracaksın, beyninizi böyle kabul edin zih- ninizi. Şu anda yaptığımız şey bu bizim.

YAPI BOZUMU VE YAPI MİMARİSİ…

(25)

25

Yani yapı bozumu ve yapı mimarisi yapıyoruz, zihni değiştiriyoruz. En başlangıca geri dönüyoruz, bakın unutmayın, prensip kararınız olmalı, “ama”larınız olmamalı, kalın çizginiz, asla unutmayınız, kendinizi sık sık isterken yakalayacaksınız, durdurun! Çok sık yakalayacaksınız, bunun sebebi şu, zaman zaman havuçlar gelecek, havuçlar sizde şüphe yaratacak, şeytani bir şeydir bu, zaten şeytan oyunudur, havuç.

Sizde şüphe yaratacak, “acaba” diyeceksin, “olur mu”, “ne olacak canım” filan uzanmaya çalışacaksın, işte buralarda kendinizi yakalayıp durdurmanız la- zım, yakalayıp durdurmanız lazım. Kendinizle çok boğuşmanız gerekecek. Övgüler alacaksınız, siz küf- redeceksiniz, karşı taraf şaşıracak, nasıl yani diye- cek, siz işte öyle diyeceksiniz, övdüğün için bedel olarak sana küfrediyorum, niye, övmeyeceksin, ne- den, çünkü kendini benim üzerimden gerçekleştir- meye çalışıyorsun.

ALGISAL KONUMLANMANIN PARADİGMASI…

Şimdi geçelim ikinci konuya: Algısal Konumlanma- nın Paradigması. Buradaki sorunsal; İletişimin Örüntüsünün Vorteks Haline Getirilmesi. Bakın bu şu demek, vorteks bildiğimiz hortum var ya hava hortumu, bahçe hortumu değil. Zaten bakın hortu-

(26)

26

mun kendisi de bir arketiptir, doğa boşuna değildir, doğa bize resim verir, topoğrafya arketipleri vardır.

Şimdi bir hortumun oluşması sıcak havanın buhar- laşırken, yukarıdan rüzgarları içine almasından kaynaklanır. Küçük rüzgarları içine alıyor sıcak ha- va, içine giriyor dışına çıkamıyor ve içinde dönmeye başlıyor ve kuvvetli bir enerji doğuyor. Bu sistemler bunun üzerine kurgulanır. Tanrı’nın yasalarına asla karşı gelemezsiniz.

TANRI HERŞEYİ BİR YASAYA BAĞLADI…

Ben bunlara tersinen güç ve tersinmeyen güç diyo- rum. Tanrı bir şeyi bir yasaya bağladıysa, o yasanın karşıt hareketinde başarılı olma ihtimaliniz yok. Ku- antumun birinci maddesi “Belirsizlik”tir. İnsanlar- daki kontrol etme hırsı, güvensizlikten kaynaklanı- yor, birinci maddenin ihlal edilmesine neden oluyor.

Birinci maddeyi ihlal etmemelisiniz, bu vorteksle alakalıdır. Bir hortum, içindeki rüzgarı kapsar ama onu kontrol etmez, edemez. Bu ne demek, şunu bilin ki her ne yapıyorsanız yapın bir akıntı vardır, akar bir şeyler, sizin kontrol ediyorum zannettiğiniz alan, zihinsel olarak stabilize edilmiş alandır. Sadece dur- durulmuş alandır. Şimdi size borsadan bir örnek vereyim. Borsada numaralar akar ya, akıyor işte kardeşim, değerler, sen nasıl müdahale edeceksin, nasıl hesap yapacaksın, varsayımsal olarak orayı

(27)

27

durduruyorsun, herhangi bir noktada onun üzerine hesap yapıyorsun, bu yükseliyor bu düşüyor diye.

Sen onu hesap yaparken o zaten değişmeye devam ediyor. Bundan dolayı bakın sistematiği düşünün, korteks beyin iter zaten sizi o noktalara durdurmak zorunda bırakır. Siz yeni bir teknik geliştireceksiniz, gitmekte olanın üzerinden hesap yapabileceksiniz.

Bundan dolayı vorteks enerji şudur, başkalarının kullanmadığı minik enerjiler sizin hazinenizdir.

VORTEKS ENERJİ…

Minik enerji şudur, ben bunu sık sık yapıyorum, adamın canı sıkılıyor, aynı anda elli kişinin canı sı- kılıyor, ben bir soru soruyorum orada elli kişi yaz- maya başlıyor, tek nedeni minik işe yaramayan enerjileri, hoca bir soru sorsa da makaraya takılsak ama o vorteks enerji, ama görünmeyen alanlarda size hizmet ediyor. Nedir o? Şimdi ben soru soruyo- rum ya, şunu unutmayın, tepki vermezler ama iz- lendiğinizi bilin, her zaman izlerler, bunun şuna katkısı oluyor, vorteks enerji önemli ve belirsizlik hareketini görmeniz lazım. Mesela adam diyor ki ba- na dediler bunu ”bizim programdan fazla reytingin var”. Aynı anda açıyorum mesela ben 400 yorum alıyorum adamlar 200 yorum alıyor, bunlar etkili olur, pekala bu işte zararı olan var mı, yok. Bundan dolayı insanlara küçük şeylerinin kendini gerçekleş-

(28)

28

tirme alanı buldurursanız, rahatlıkla onlar mekanın içinde kendiliğinden yer alırlar. Yer aldıkları zaman, onların oradaki küçük, minik, kendi kendine, işe yaramayan hortum kuvvetine gireceksiniz . Siz far- kına varmazsınız mesela orada birinin varlığı başka birinin oraya gelmesine neden olur.

Belirsizlik Yasası sabit bir yasadır, kesindir, şunu bilin, gerçek bir alanı kontrol edemezsiniz, kesik çiz- gilerle plan yapabilirsiniz, sadece iyi yüzücü olacak- sınız, kontrollü yüzücü.

MUHTEMELLERE AÇIK OLMAK…

Nehir akıyor, 500 m sonrasını bilmiyorsun, yapaca- ğın tek şey muhtemellere açık olmak, uyanık olmak, kuvvetli olmak. Vorteks enerji bu işlerde çok önem- lidir. Birincisi hiç kimseyi küçümsemeyeceksin, ikincisi katışımcılığı sağlayacaksın, küçük şeylerle, çünkü insanlar, fazla büyük şeyleri göremeyecek kadar şeydir. Mesela Üsküdar da bir tane Migros tabelası var, kocaman , aşağısında duruyorum.

Adamın biri geldi, Migros nerede dedi, böyle yaptım.

Çok çok büyük yazmışlar, büyük şeyleri insanlar görmez, ben denemeler yapıyorum mesela, sert soru soruyorum, cevap az, kolay soru soruyorum, ko- laymış gibi yani, mesela “sabun köpüğü neden yu- varlaktır ?” diye soruyorum 400 cevap geliyor, alen- girli soru soruyorum 30 cevap geliyor. Bu size neyi

(29)

29

kazandırıyor, insanlar izler ve konuşmaz, ama yeri geldiğinde onun bir faydası vardır. Zihin olarak dü- şünün, hep kafada resim olarak bakın, akış var ve siz bir hareketin içinde gidiyorsunuz. Bir hareketin içinde olmanız gereken tek şey kişisel performansı- nız, onun için şeylere yatırım değil, kendinize yatırım yapacaksınız, kişisel performans, iyi yüzücü olacak- sınız. Bağlaşıklıkları da ona göre kuracaksınız. Bu- radaki espri şu, vorteks enerjiyi insanlar kullanamı- yor mesela ben çok güzel kullanırım.

MİNİK HAREKETLER…

-Öyle bir enerjiden insanların haberi yok ki, biz de sizden öğrendik yani.

Ben mesela ufak tefek şeyleri birilerine yazılırım, sa- rarım. Geçen gün mesela ayakkabı alıyoruz, bunda vorteks bilmem ne var dedi, ben makarayı bağladım hemen satıcıya. Minik hareket, adamı çiziyorsun, başka bir yerde başka birini çiziyorsun, mesela hadi burada sözü geçti perşembe programında Şanal’ı ben bir çizdim, sonra da güldüm, bir de NLP’ci ola- caktın güya dedim. Şimdi onlar orada görmüyor me- sela, ben onları şöyle çiziyorum, onun makarasını yapıyorum, çünkü keyif almazsam olmaz yani, mut- laka keyif almam lazım, ben karşımdaki insanı üç beş kelime sonra “Haklısın Mustafa Bey” dedirtirim.

(30)

30

Şimdi bakın korteks beyin, şimdi bunların da kusur- lu beyinleri, kusursuz beyin şeyindeyiz, korteks be- yin öyle çalışıyor. İtiraf etmek zorunda kalıyor, yoksa rahat etmiyor. Adamın söylemesi muhtemel olacak bir şeyi, zihin konuşmayı tasarlıyor, mesela 15 daki- ka sonra neyi konuşacağını tasarlıyor ama ben onu yakalıyorum, öyle bir şey söylüyorum ki adam o knuşmayı yapabilmesi için o cümleyi söylemesi ge- rekiyor, beyin kilitlenmiş orada, “ Mustafa Bey’ gö- re…,Mustafa Bey’in dediği….”

ZİHNİNİZ SAYI HESABI YAPMAMALI…

Bunlara gerek yok, zaten sizin zihniniz sayı hesabı yapmadığı için, istersen duvara anlat. Bu işte önemli olan bilginin kendisi değil, bilginin örüntüsü, nasıl aktardığınız. Nasıl aktardığınız! Hepsi bu. Arketiple- ri, sembolizmi asla bilmiyorlar. Bir resmi zihne kazı- yacaksınız. Temel bir resim, sizin hakkınızda bir re- sim oluşacak karşı tarafta ve çok sağlam duracak o resim. Bozulmayacak, bozmak için çok deneyecekler emin olun. Uyanık olun. Havuç politikası, prensip olarak havuçları reddettiğinizde hiçbir sorun kalmı- yor.

KURGUSAL DİNAMİK YAPI BOZUMU…

Kurgusal Dinamik Yapı Bozumu: zihinsel yapı taşla- rının ikonlaştırılması gerekiyor. Şimdi bakın kurgu- sal dinamik yapı bozumu şu, yine kuantumun birin-

(31)

31

ci maddesi ile alakalı bir sistem. İnsana zor geliyor ama hayatın gerçekliği bu. Bir akış var başkada bir şey yok. Bizim akışı durmuş gibi algılamamız bizim kusurumuz, hayatın gerçekliğini değiştirmiyor. Nasıl söyleyeyim 100 tane şeyden 99’u kurgu. Bunu unutmayın. Burada çok tuhaf bir mekanizmayı ça- lıştırmamız gerekiyor, çok tuhaf, bu tarafta duraca- ğız, bu tarafı kontrol edeceğiz. Tekrar söylüyorum, hayatta var olan bütün sistemlerin hepsi kurgudur.

Devlet, din, arkadaşlık, okul, her şey kurgudur, ba- kın, bize doğruymuş gibi gelmesinin tek nedeni yete- rince sayıda insanın onu doğru olarak kabul etmesi- dir. Başka da hiçbir neden yoktur. Kıyaslama yapın mesela bundan 3000-5000 yıl önce Mısırlılar ne ya- pıyordu, garip bir toplum, bu dünyaya takılmıyordu.

Öbür dünyaya takılıyorlardı, bu dünyadaki hayatı yok sayıyorlardı. Bütün çalışmayı öbür tarafa yapı- yordu, paso oraya çalışıp çalışıp para harcıyor, elle yazılıyor ya kitaptan parçalar alıp tabutuna koya- cakta öbür tarafa geçecek, böyle bir kurgu. Şimdi geçmişe bir bakın, yüzlerce böyle kurgular var, bize komik geliyor onlar, ama orada yaşam biçimi, bura- da bizim yaşadığımız kurgular bize sanki mutlak doğruymuş gibi geliyor, bu böyledir yani, sistemler kurulmuş, işte standart hayat, standart…

HEPSİ BİRER KURGU…

(32)

32

Nedir bu? Hepsi birer kurgu, başkasının yaptığı kur- gunun içinde yaşıyoruz. Şimdi burada ciddi bir yol ayırımına giriyoruz, biz bunu kullanacağız ama bir parçası olmayacağız. Ciddi bir yol ayırımı. Bizi stan- dartlaştırmak isteyecekler, biz standartlaşmayaca- ğız. Ama biz standartlar üretip, başkalarının onu kurgu olarak almasını sağlayacağız, profesyonellik bunun gereği. Bunun nasıl yapılacağını anlatacağım.

Madem her şey kurgu, diyelim adam bilgisayar üretmiş satıyor, kurgu, bizim bir mecburiyetimiz mi var. Her şey bir kurgu, adam diyor ki mesela, her şey kurgu, inançla alakalı “Ben foton terapisi yapı- yorum” diyor, yerse… “Melek terapisi yapıyorum”

diyor, yerse… Kurgu, hepsi kurgu, gerçekliği yok bunların, ama bunlara inananlar var, maalesef. Ba- kın bir ayrım yapalım, sizlerin yapmanızda bir sa- kınca yok, işiniz bu, ben asla yapmam. Ben, yapan- ları yadırgamıyorum, benim bakış açım şu, servetler el değiştirir herhangi bir şekilde, bundan dolayı me- lek kartı açtırıp birkaç yüz lira veren kadın, parayı oraya vermese, fala verecek, yok kahve falına, yok ayakkabıya bir yere verecek, mühim değil versin, para ekonomiye giriyor sonuçta dolaşıyor. Bir şeyin fiyatı nedir ki, yani, ayakkabının fiyatı 500 lira de, yerse, melek kartı açıyorum 850 de yerse…

SATACAĞINIZ TEK ŞEY DE KURGU…

(33)

33

Bunların hepsi kurgu, satacağınız tek şey de kurgu, Ben asla yapmam böyle bir şey, ama yapanı da ya- dırgamam. Tek bir tane şartım var, prensip olarak ben kimseye bulaşmam ama karşıma çıkıp da ben doğruyu yapıyorum derse hacamat ederim onu ora- da. Bitiririm onu orada, ama şunu derse “Yolumuzu buluyoruz” tamam kardeşim buluyorsan bul, bana ne. Her şey bir kurgu, adam TV’de ayı oynatıyor, o da bir kurgu, bana ne, herkes bir şekilde rızkını ka- zanıyor, ben doğruluk misyonu değilim ki. Beni ilgi- lendirmiyor. Kurgu, bakın sizin de vereceğiniz tek şey kurgu, sorunu anlatıyorum, karşınızdaki insa- nın çikletten başka bir talebi yok, tamam mı, prob- lem burada. Senin karının, sevgilinin senden isteye- ceği dört tane şey kardeşim. Sana mı takılıyor sanı- yorsun. Kafasındaki resme takılıyor. 1-Yanıma yakı- şıyor mu? Kendine göre mi yanına, yok, başkalarına göre kurgusu, resim. 2-Güvenilir mi? Gelir kaynak- ları yani, serbest meslek sahibi olsan gelirsin yani.

3-Kontrol edilebilir mi? Bunlara takılıyor yani. Şimdi kardeşim insanların 1milyonda 999bin 900 bilmem kaçı hap arıyor tamam mı..

Hap arıyor, ve kandırılmak istiyor, teselli istiyor, avunmak istiyor, orada bir alan var sen yapmazsan o yapmazsa o yapacak, çünkü onun ondan başka bir derdi yok, onun kabım genişlesin anlayayım gibi derdi yok.

(34)

34 KUTSANMA ARZUSU…

Kutsanmak. İşte ben burada arenaya savaşçı yetişti- riyorum yani, ben yapmam böyle bir şey ama yapa- na da neden yaptın demem. Beni ilgilendirmiyor o para gidecek zaten, yabancıya gideceğine size gitsin, çünkü onun potansiyeli o zaten. Sistemi de onun üzerine kurmanız gerekiyor. Bakın bilgeliğin bir so- runu var günümüzde, bir bilge bir insana erdem dı- şında bir şeyi öneremez yasak, öneremezsin. Gelen adamın böyle bir derdi yok, biz insanlara o zaman bilgelik yapmayı bırakıyoruz, ne yapacak? Şunu isti- yor ya, yok liseden arkadaşı onu geçmiş, o da ona yetişmek istiyor, hap istiyor, hap. Hapı vereceksin, tutar tutmaz, ayrı konu, ikide bir ihtimal var, ya tu- tar ya tutmaz. Talep bu yönde, zihinler düşmüş baş- ka çaresi yok, talep bu yönde, istedikleri pragmatik şeyler, palyatif. Size şimdi en büyük sırlardan bir tanesini veriyorum, bir şeyin çok satmasını ve ticari ürün haline gelmesini sağlamak istiyorsanız, kesin tek çözüm, onu banal hale getireceksiniz, banalite … ÇOK SATAN OLMANIN SIRRI..BANALİTE…

Hatta banalliği dibe vurduracaksınız. Banalitedir, başka da hiçbir yöntemi yoktur. Bir şeyi ifade eder- ken spotlarla ifade edeceksiniz, hareket de verecek- siniz, çakallaştıracaksınız, yılanı göstereceksiniz, boyayacaksınız kibrit kutusunu, bir sürü banalite

(35)

35

yapacaksınız, kazı kazan yapacaksınız, bir şeyin çok satmasını istiyorsanız banalite haline getireceksiniz.

Şunu unutmayın, banaliteden oraya geçiş yapaca- ğım, bir şeyin duygusal bir resmi vardır, bakın, eğer resim kayarsa, duygusallıklarını değiştirirse, orada tutarsızlık olur, o olmaz, duygulanım rengi neyse onu dik tutmanız lazım. İnsan ne arıyor sizde, ba- kın. Her şey hormonaldir, teselli mi arıyor, dinginlik mi arıyor, coşku mu arıyor, bunu çok iyi bilmeniz lazım, gelen kişi ne arıyor sizde onu vermeniz lazım.

Mesela Evanjelistler vardır Amerika’da aralarında çok takıldım, çok makara herifler, nasıl biliyor mu- sunuz, bir gaz veriyorlar mesela millet nasıl coşuyor biliyor musunuz, bende çok coştururdum onları hem de İngilizce, tabi canım, İngilizce bir nutuk ata- rım aklın durur. Gençtim, 23-24 yaşındaydım, bir dalardım, hoplardı…

COŞKU BİR İBADET TARZIDIR…

Neden coşku bir çeşit ibadet tarzıdır. Kuracağınız sistemin bir renginin olması lazım, nereye hitap ede- ceğinizi bilmeniz lazım, çünkü bunun tamamıyla hormonal bir sistemle alakası vardır. Şimdi buradan pornografiye gireceğiz. Cinsellik değil, dikkat edin, pornografi bir şeyin gerçeği yoksa ulaşılmazsa, aynı sonucu alacağın sahtesi ile yaparsın bunu, sahte mutluluk, sahte keyif, sahte… Çünkü niye, beyin

(36)

36

kurgu ile çalıştığı için, önemli olan hormonun üre- tilmesidir.

ADRENALİN OLMASA ÖLÜRSÜNÜZ…

Bakın eskiden, adrenalin nedir, yaşam ağacı, adre- nalin olmazsa ölürsün yani çabuk ölürsün, arada bir adrenalin salgılaman lazım. Eskiden mecburi adre- nalin vardı, millet ava gidiyordu zaten, mızraklarla falan, temel arketip olduğu için, adrenalin ihtiyacını nasıl karşılıyor insanlar, dağdan bayırdan atlayarak, kentte kalanlar ne yapıyor, insanların boşuna mı sürat yaptıklarını sanıyorsunuz, boşuna mı kumar oynadığını zannediyorsunuz. Çünkü hiç sportmen olmadığı için, birazda korkak olduğu için pornografi- ye gidiyor, kumar ne zannediyorsunuz, kumar adre- nalinin pornografisidir, yani sahte risk alıyorsun pa- ran kadar, sahte risk. Bundan dolayı yaptığınız iş herhangi bir duygulanım alanında mutlaka ve mut- laka bir şey ile örtüşmeli. Şimdi bu Evanjelistler, gi- tarla takılıyor bunlar, şarkıları var bunların “In the name of Jesus, we have the victory….” böyle çalıyor.

Bir sürü böyle kadın erkek, onların tabi biraz şizoid yapıları var, meyilliler, coşmak istiyorlar, ama o coş- kunun kabul edilebilir olması lazım, coştuğu an deli gözüyle bakmayacaksın onun için coşturucunun hakikaten bakın onların zihin matrikslerine enerji yüklemesi lazım, bunu yapıyor. Ben çok yaptım, giy-

(37)

37

diriyorsun giydiriyorsun kopuyorlar. Hoplayıp zıplı- yorlar, devamı karışık.

BİRŞEY OLMALI…

Şimdi ne oluyor, bir şey olmalı, eğer konsepti coşku üzerinE kurduysanız, bakın Türkiye’de coşku üzeri- ne konsept kuran fazla yok.

Size bir resim lazım, bu resmi sabit tutmanız lazım, bu iş duygu ile yapılan bir şey yani “logic” mantık aramayacaksınız burada. İnsanlar oraya gelecek, bir şey alıp gidecek, işte bu aldıkları şey pornografi, me- sela coşkuyu kocasından ya da karısından alamıyor değil mi veyahut çevresinden oradan alacak, dingin değil …. Yani parayla satın alacak bunu. İşte bunun adı ritüeldir. Bir ritüeli, programı. Neyi satacaksanız, coşku ise coşku, mevzunuz ne ise, teselli ise teselli, kutsanma ise kutsanma, ama her şeyi birbirine ka- rıştırmayacaksınız ve son derecede yaptığınız şeye inanacaksınız, ama çizginin hep bu tarafında dura- caksınız. Farkındalıkla, ne yaptığınızı bileceksiniz.

Başka formülü yok, resimle.

TAMAMININ BİR KURGU OLDUĞUNUN FARKINA VARMAK…

Kurgusal Dinamik Yapı Bozumu bu, yani buradaki şudur, hayatın tamamının bir kurgu olduğunun far- kına varmanız lazım. Siz kurgulanıyorsunuz, at yarı- şı oynamanız, şunu oynamanız, bunu oynamanız

(38)

38

hepsi bir kurgu, ama size bir şans veriyor, nedir o şans biliyor musunuz, siz de bir kurgu yapabilirsi- niz. Daha büyük bir kurgunun olması, sizin yapma- yacağınız anlamına gelmez. Ya da onların kurgusu- nun bir parçası olmanızı gerektirmez. Siz merkezi oluşturup kurguyu yapabilirsiniz, onların bildiği her şeyi ben size zaten anlatıyorum, onlar gizliyor ben anlatıyorum.

-Şu konuda hani banalleştirmek dedik ya, tam ter- side geçerli olmuyor mu, mesela, elmas hiçbir değeri yokken, az üretildiği için öyle bir vazgeçilmez hale geliyor. Birden çok değerli yapıyor bazı şeyleri.

Şimdi bakın size bir şeyin nasıl banalleştirildiğini anlatayım, mesela on beş yirmi tane parametre alın, nedir mesela, bazen parametreyi kendi uyduruyor, özsaygı, özgüven uyduruyor kavramları tamam mı, böyle kavramlar uydurabilirsiniz adam uydurmuş zamanında, özsaygı diye bir problem, yok böyle…

HAYATTAKİ BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ…

Yazıyor adam orada, hayattaki başarısızlığın nedeni özsaygı eksikliğiymiş.

Bende şimdi diyorum ki, kardeşim bir insanın özgü- ven problemi olamaz, kıyaslanabilir olabilen bir şe- yin gerçekliği olamaz. Derece var kardeşim, burada özgüvenin vardır, şurada yoktur, bugün var, yarın

(39)

39

yok. Kıyaslanabiliyorsun, sabit değil, sen onu yaz- mışsın, sonra da terapisini yapıyorsun, önce hasta- lık icat ediyorsun sonra satıyorsun. İlacını da satı- yorsun. Böyle bir kavram da üretilebilir, şey de üre- tilebilir, zaten ben diyorum, elinizdeki bilgileri, tek- nikleri sakın kendi orijinal adı ile kullanmayın ve referans da göstermeyin, kendim haricinde.

_Hocam çok önemli bir konuya temas ettiniz, onu biraz açabilir miyiz? Hani dediniz ya kıyaslanabilen bir şeyin gerçekliği yoktur. Şimdi bir kişi geliyor, öz- güvenini artırmak istiyor bu gerçekliğin farkında ol- madığı için, onu nasıl sağlayacak, bu ortamda ken- dine güveniyor var ama diğer ortamda güven istiyor.

-Burada merak uyandırmak mı gerekecek, yani gi- zemimi oraya koymak gerekiyor.

REFERANS GÖSTERMEK ZORUNDA KALMAK…

Evet, bir de baştaki şeyi söylüyorum, isteyen kişi referans göstermek zorunda kalıyor. Ben şunu öğ- rendim bunu öğrendim, şundan eğitim aldım vs.

göstermek zorunda kalıyor, çünkü talep ediyor, bak ben önemliyim, ben değerliyim, biliyorum vs. şeklin- de. Talep edilen kişi sunum yapmıyor zaten, ben şu- yum ben buyum demiyor, fakat nerede kendini ger- çekleştiriyor, cümlesinde, yazdığı cümlede, çünkü biliyor o cümlenin etki alanını. Mesela geliyor adam,

(40)

40

beni tanımıyor soruyor “Ne iş yapıyorsunuz?” diyor,

“at hırsızıyım” diyorum. “Gerçekten, nasıl yani” di- yor, “bayağı at çalıyorum” diyorum. Bunların hepsi arketiptir. Bir insan ne iş yapıyorsunuz diye size sorduğu zaman, eğitiminiz ne diye cevap verdiğiniz zaman siz onu otomatikman yukarıya taşırsınız. Çi- zer sizi. Ben bunu bildiğim için, bana soruyorlar mesela, şurada burada, tanımaz etmez, ama adamı- na bağlı, mesela bir çocuk sormuştu, ona ben filozo- fum dedim, “filozof ne iş yapar abi“ dedi, ben de,

“sabun köpüğünün neden yuvarlak olduğunu düşü- nür ve cevabını da bulur” dedim. “Ne işe yarar ki abi bu” dedi, ben onun ne diyeceğini zaten biliyorum, ben de cevap verdim ve dedim ki “uzay mekikleri uzaya bu bilgi ile çıkıyor” dedim. Öyle kaldı tabii.

Adamın biri, öööyle,” ne iş yapıyorsun sen?” diyor,

“at hırsızıyım“ diyorsun ve değersizleştiriyorsun adamı.

KENDİMİ SANA KABUL ETTİRME DİYE BİR….

Yani diyorsun ki ben sana bunu bile söyleyebilirim, o kadar değersizsin ki, kendimi sana kabul ettirme gibi bir derdim yok, istediğimi söylerim sana. Onun söyleme tarzından meydana geliyor. Mesela bana soruyorlar işle alakalı, “abi ne mezunusun?” diye soruyor, “bilmiyorum unuttum” diyorum, “nerelisin diyor?”, “unuttum” diyorum. Benzer sorular gelebilir

(41)

41

yani, mesela “kitabın çok satıyor mu?” diyor “Ne bi- leyim saymadım” diyorum, buradaki espri şu, hep havuçlar gelir, standartlaştırma, size bir şeyi sorar- lar, benim size önerim, bir şey söyleyin, mesela ilişki mimarisi, ne yapalım kardeşim ben doğru ilişki kurmanızı öneriyorum. Karşınızdakinin kim olduğu önemli değil, sevgili, karın, müşterin, patronun, ben ilişki mimarisi yapıyorum. İşte bu kadar. “Bunu ne- reden öğrendiniz?”,” Uzaylılar öğretti.” Bu kadar.

Buradaki espri şu, bu tür hareketlere karşı bir ko- runak yapıyor, kendinizi küçültmüş gibi davranarak onu küçültüyor ve onu yargılayıcı konumda tutmu- yorsunuz. Benzer durum, bazen sohbetlerde kendi kendime……’nın önde gideniyim diyorum, niye, niye biliyor musunuz, şundan dolayı, o kendi gözünde yüceltmesin, arıza yapsın, kafası karışsın çünkü ilerletirse kıyaslama yapacak, bir de yargılama po- zisyonuna girecek ama kabul ettiği zaman ona rağ- men…

KABUL ETMİŞ BİRİ…

Pozisyonu düşürdüğün zaman adam halen kalıyorsa o demek ki kabul etmiş, bitti…

-Hocam tekrar o kıyaslanamayan konusuna gelsek, onu tam anlayamadım.

(42)

42

Gelelim, şimdi bak sevgili kardeşim, bir şey zıddıyla beraber, bir şeyin görünür haline gelebilmesi için yanında bir şey olması lazım, zıddıyla beraber. Şimdi soruyorum bu uzun mu? Hiçbir şey uzun kısa değil, şimdi bakarsan bu uzun, bu uzun, hayat böyle bir şey, insanlar bakarken palyatif bakarlar. İnsan san- ki böyle kendi düşünceleri bakimişde, her yargıyı doğru veriyormuş da, bugün seni sever, yarın seni sevmez, yani insanların davranış kalıplarına takıl- mayın. Bakın benim bir örneğim var, bunlar gerçek örnekler hayatın içinden, bir kadın kocasını çok se- viyor, ama adam ………. önde gideni, adi, alçak, kumarbaz, zampara yani. Kadına diyorlar ki senin kocan şudur budur, eğer kadın adamı istiyorsa ne diyor biliyor musun, yapıyor ama, bir ama var, evine de sahip çıkıyor. İstediği sürece rasyonalize eder.

Mükemmel olun, seni istemediği zaman sen her şeyi yapıyorsun, ya çok ilkel, çok mıy mıy bir adam, ya sana her şekilde kulp takarlar, bana kulp takmasın- lar deme, taksınlar aldırma, hepsi bu kadar.

KEDİ KEŞMİSSİN…

Bazen bana diyorlar, “hocam kedi kesmişsin”, “ben kedi kısmı hariç hepsi doğru” diyorum. “Bu hakika- ten doğru mu?” diyorlar, “kedi kısmı hariç hepsi doğru” diyorum. Buradaki espri şu, ben niye kendi- mi sana kabul ettirmeye çalışayım, ben bir defa sen- den üstünüm, sen bana muhtaçsın.

(43)

43

-O zaman isteyen oluyorsun çünkü…

Sen bana muhtaçsın, benim senden bir şey istedi- ğim yok ki, hiçbir şey istemem ben, canım mı sıkılı- yor, gider okey oynarım, bitti. İstersem sekiz sene kimseyle konuşmadan yaşarım. En ufak bir iletişime girmeden hemde, hiç de umurumda değil.

Buradaki espri şu, o bilgiyi birisi sızdırmış, set kur- duk ya, kimin sızdırdığını da biliyorum, bir oyuncu vardı, ben onu setten kovdum, o yaptı yani, onlarla bağlantılı. Bu olay şu, işin esprisi, şimdi biz “Simya- cı” diye bir film çekiyoruz, bu Goetia kitabından alınmış maji sözleri var, filmi konsept üzerine kur- dum ben, şimdi bunun İbranice tabi okunması gere- kiyor, bunalttılar beni okuyamıyorlar, istediğim ha- vayı veremiyorlar, canlıda çekiyoruz, tonlamayı ya- pamıyorlar, aldım ben okumaya başladım, böyle okumanız lazım diye, bir baktım herkes soğuk terler döküyor.

HERKES TİTRİYOR…

Şimdi böyle bir etkisi oldu. Bir baktım herkes titri- yor. Ben kağıttan okuyorum, anlasınlar yani, kafamı bir kaldırdım, nasıl bir tir tir titriyor hepsi, kedi işi yalan yani, komple yalan, kedi ile bir işimiz yok, ne yapacağız, kedi kullanmadık ki, şey kısmı doğru, maji, kardeşim film icabı, çünkü filmin konusu o,

(44)

44

ses üzerine, böyle bir şey. Tabi diyorum sana kulp takar, onu alır bir şey der, bir ayini filmleştiriyorsun, ayin çünkü o, filmleştiriyorsun, e tabi gerçekçi film, nasıl yapılacağını, işini görüyor zaten nasıl yapıldı- ğını onu resimleştiriyorsun.

-Onu bir anda yakalasa bile, o, ona yetiyor değil mi?

Yani o hayal ettiğini sen ona bir anlık dahi verebil- sen ona yetiyor değil mi?

Bakın insanın hafızası zaten zayıftır, hafızayı bece- rebilen insan namağlup olur. İnsanın hafızasının unutmak gibi bir kusuru vardır. Türkçesi şu, şunu koydun mesela değil mi, bakın paketlemeniz lazım her şeyi, paketsiz hiçbir şey yapamazsınız, bakın sorduğunuz için söylüyorum, ne satarsanız satın, paket ve kategori haline getireceksiniz, basitleştire- ceksiniz, bana, diş ağrısına, kulak akmasına, sorun- ları tek tek çerçeveleyeceksiniz,

SORUNLARI NEYSE…

insanların sorunları, neyse ne, basit tek bir şey ve ona tek bir çözüm, palyatif tek bir hap, onu gelip sizden alacak. Fikri siz o hale getiriyorsunuz, işin ritüel kısmı da var, oraya geleceğiz, yani kendini önemli hissetmesi lazım orada. Bakın bir insanın mekanla bağını kurmasının %50 sine yakını karşı- lanmakla alakalıdır. Sizin kişisel olarak karşılamanız

(45)

45

gerekmiyor, bir karşılayıcı bir ritüel gereği karşıla- malıdır. Bir ritüel gereği, onu siz olgunlaştıracaksı- nız, o özel proje, kapıdan girdiği anda bir

sistemle kabul edeceksiniz içeriye. Özel olduğunu orada hissetmesi lazım ve ben bakın çok yaparım bunları ama şifreli sözü en sona bıraktım, ama ben öyle olduğum için, ben birisi hoşuma giderse sarılı- rım, hiç tanımadığımın yanağından öperim, bilmem ne, şudur budur, bunlar önemli şeylerdir, kaynaş- mak. O kişi çünkü %50’si bunun karşılanmakla alakalıdır. Öyle bir karşılayacaksın ki onun girişini o bir ritüelin parçası olacak, hem memnun olacak hem de sınırlarını göstereceksin ona. Bir insanı sı- nırlamak ona değer vermektir. Sınırlamak, işte şunu giyin lütfen, kural koyuyorsun, ayakkabısını çıkart- tırıyorsun özel bir ayakkabı veriyorsun. Koluna bir tane ip bağlıyorsun, bir düğüm atıyorsun, on kuruşa onu yüceltiyorsun. Bu ne işte kabul edilen olmak.

DÜĞÜM ATMAK….

Koluna ipi bağlayıp, bir tane düğüm attığınız zaman, işte bu da aramıza katıldığınızın bir göstergesi. Çün- kü ona konuşacak bir alan tanımanız lazım. Bir şey vereceksiniz ki, o da onunla kendi çevresinde işte takılacak, işte buraya katılanlara bunu, işte karate- deki sarı kuşak hesabı. Kuşağı vermezsen adam ka- rate yapar mı, geçişleri göstermen lazım. Şimdi ba-

(46)

46

kın tekrar söylüyorum, beni kırbaçlasalar böyle yapmam, ama yapılacak tek şey de bu. Ben onun için yazarlık kombinasyonu ve koçlara koçluk yap- manın dışında bir şey yapmam, sohbetlerim benim geyik zaten, öğrenen bir şey öğreniyor zaten, kabı genişletmek için gelirim, şöyle bir projem olmaz yani benim, ayda bir tane yapayım, her hafta olsun, şu kadar kişi gelsin, şu kadar kazanayım, benim umu- rumda bile değil, ben asarım kaç kişi gelirse gelir, konuşuruz, sermayesi ne?

-Vorteks enerji ile ilgili tekrar bir şey söylemek isti- yorum.

KIZKARDEŞİN VORTEKS ENERJİ…

Vorteks enerji kim? Şimdi bak, kız kardeşin vorteks enerji, ağabeyin, bakkal, kapı komşusu, yolda gör- düğün simitçi vorteks enerji, herkes vorteks enerji.

Bunların kullanılmayan enerjileri var, kullanacak, nereye gidecek, bir mekana, bir mekana gittiği za- man içinde kullanabilir onu. Mekanı sen kontrol edeceksin. Şimdi geldi bir insan mekan ortamına girdi değil mi, orada onun minik enerjisi vardır, me- sela etkili olduğu birisi vardır. Memnun olursa onu da çağırır. Yapmak istediği bir şey vardır, iki cümle- de ona söyletirsin.

(47)

47

-İşte benim söylemek istediğim şey de bu, hayatta hep yarım bıraktığım şeyler var, bir türlü o projeyi sonlandıramıyorsun, onu nasıl tamamlayabilirsin, mesela daima kitap yazmak istiyorum, daima 150.

Sayfadan sonra kalıyorum, şiirlerim yarım kalıyor, bir türlü son rötuşlar yapılamıyor.

Ben öyle insanlar tanıyorum, çok şiddetli bir kusur o, iş bitirememe kusuru o. Söyleyeyim bak, bu işlem nasıl yapılıyor, bir şeyi çerçevelemezsen bu iş bit- mez. Bir işi yapmadan önce bittiği yeri gösterecek- sin.

OMEGA KODU…

Biz buna Omega kodu diyoruz. Bittiği yeri göstere- ceksin. Zaten konuşacağım şeyleri konuşturuyorsu- nuz bana da, neyse arada, mesela ben bir kitap mı yazacağım, önce kurguyu tamamlarım çerçevelerim.

Ne yazacağım. Sonra içini doldururum, parçalara ayırırım, sonra parçaların içini doldururum, sonra birleştiririm bitti, karar veririm bitti. Bittiği zaman, hatalı kusurlu bitiririm, bitti derim, ilişkimi de kese- rim. Hemen yayın evine gönderirim, geri kalanı o dü- zeltsin.

(48)

48

-Hocam Sır Bekçileri’ ni okudum, ilk bölümdeki, o bilgi nasıl bir bilgi, gerçek bilgi mi, kurgu mudur?

Mesela Tanrı hakikaten o heykelle konuştu mu, o enerji mümkün mü?

Roma tarihine geçiyorsun, evet, gerçekliği var onun.

-Yani gerçek olduğunu hissediyorum, ama o bilginin kaynağı nedir? Cansız bir şeyi çalıştırmak, konuş- turmak gibi, sırf bu bilgiyi merak ediyorum, böyle bir şey mümkün mü?

PARADİGMAL ZAMANLAR…

Dostum bak, paradigmal zamanlar vardır, eski za- manlar, majinin kuvvetli olduğu dönemler, şimdi yok artık öyle şeyler, ya da kentte yok. Bu alanla alakalı.

-Ya da hocam, Tanrı diyor ki tamam o zamanlar faz- la bilim yoktu, böyle şeylere müsaade ediyorum.

Şimdi üniversiteler var gidin araştırın mı bunu de- mek istiyor?

Bunun müsaade ile alakası yok, zaten yaratılıştan müsaadeli. Şöyle yapabilirsin ama iflah olmazsın, bedeli bu, sana o kapı açık, ama oralara girmek is- temiyorum konumuz o değil. Şimdi kısaca kesmek istiyorum bu konuyu, bu Havas konusunu biz tartı-

(49)

49

şıyoruz tamam mı… Havas alimi olduğunu söylüyor, Havas majidir tamam mı, Ledün değildir. Majinin sistematiğini söyleyeyim başka da yoktur, tamam mı… Bir insan maji yapıyorum diyorsa iki şeyden biridir, üçüncüsü değildir. Ya yalancıdır bir şey yapmıyordur ya da içine demon almıştır. İnisiye ol- mak demek demon almak demek. Kitabını yazdık, Goetia.

_Peki Ledün?

LEDÜN

Ledün ayrı bir konu, ona ayrıca gireriz, o ayrı, o bi- lim. Ama bambaşka bir şey. Şimdi metafiziktir Le- dün. 72 tane bilinen demon var, iblis, kitapta listesi var, ne iş yaptıkları da, yani özellikleri… Ritüelleri var bunların, ayinleri, Masonlar yapıyor, illuminati yapar bunları, bilirler yani, demon çağırırlar.

Demonu niye davet eder adam, birini inisiye etmek için, demon onun zihin matrikslerine girmek için.

Onun bedenini kullanıyor, zihnini de kullanıyor, kullanırken ona hediye de veriyor konusu ne ise, maji öğreten bir şey, majiyi yapan adam değil o, bir şey elde ediyor mu, ya kardeşim Allah’ın hükmü var, elde edeceğin şey, ya hiç kimse mülkün sahibi değil-

(50)

50

dir Allah’tan başka, bilgi de öyle, Allah bir taraftan şak diye basiretini bağlıyor, iptal ediyor onu, yani aptalca bir şey. Ben bunu “Tanrı Denizini Geri Çek- sin” de çok iyi anlattım.

-_Ama onda hocam, o lanet demiş desek, ama çok iyi işler de yapıyor.

Bakın büyü çok alçakça bir şey tamam mı… Şimdi bak eski zamanlarda, maji zamanlarında, doğanın gidişatını değiştiren büyüler vardı. Ak büyü kara büyü, mesela adam yağmur yağdırıyor, fırtınayı dur- duruyor, fırtına çıkartıyor vs. ne bileyim hayırlı bir iş içinde kullanabilir onu ben bilemem.

MAJİNİN ŞİFACILIK YÖNÜ…

İşte ürünlere su lazımdır, yağmur yağdırabilir, sonuç olarak bu bir işlem ne için kullanıldığını ben bilmi- yorum, ama şimdi majinin şifacılık yönü de var, bu yönde de kullananlar var ama bir de majiyi isteyen- lerin hepsi birbirine kötülük yapmak istiyor. Birini kendine bağlamaya çalışmakta kötülüktür ya, senin ne hakkın var, ben NLP’cilere o yüzden kızıyorum.

Senin ne hakkın var. Şekil, şemal yapacaksın onu kontrol edeceksin. Seni var ya, biri bana denesin ben var ya, ağız burun girerim dedim.

(51)

51

-Hipnozcularda aynı şey değil mi?

Hipnozda NLP’nin şeyi…

-Onun alt yapısı değil mi?

Adam geçmiş videoları var, çok alçakça bir şey, güya beni etkileyecek, böyle hareketler yapıyor. Bana yap- sın, şerefsizim tekme tokat indiririm oradan, sen kimsin, terbiyesiz, adam gibi iletişim kursana, şak- labana bak. Biliyorsun ne yapmaya çalıştığını, sen buna izin verir misin? Maji böyle bir şey, peki benim maji ile ne alakam var, kardeşim ben araştırmacı- yım, iki dilde araştırma yapıyorum, merak ettim araştırdım, öğrendim biliyorum ne olduğunu, yaptın mı de, bir kere yapmışlığım yok, bak tılsımlar asılı, bunlar hazır tılsımlar, ben mi yaptım bunları karde- şim, Hz. Süleyman yapmış, ben yapmadım.

_Bereket için, sağlık için, bolluk için, işte neyse ne.

_Onlarda sakınca var mı?

Ne sakınca olacak, dekoratif işte takılıyorlar.

-Yok işe yarayan tılsımlar mı?

Ne sakıncası olacak hiçbir şey olmaz.

-Kendinden üstün tutup ona anlam yüklediğinde oluyor sanki…

(52)

52

Şunlar bak beş baş melek ismi, onun bir altındaki Süleyman mührü çok önemli, genel koruyucu tıl- sımdır o, ben bu folklorik bilgi aktarımı, kitapta ne yazıyorsa onu aktarıyorum, alttaki yedi tane meleğin mührüdür. Alttaki bolluk bereket şeyi derler, rivayet ederler, kitapta yazanı söylüyorum. Ben kendim ya- pıyor muyum, kendim için yani, ihtiyaç duymam ki, çünkü hangi noktadayım, ben bir şey istemiyorum kardeşim, ben bir şey istemiyorum. Tv’de dün söyle- dim ben, “bu kitaptaki tılsımları alıp da bolluk bere- ket bekleyende akıl yoktur “ dedim. Aynen söyledim tak diye. Biz burada akıl anlatıyoruz ne işin var se- nin tılsımla…

SÜS OLSUN DİYE…

-Ona kendinden daha önemli anlam kılınacak, kud- retini gücünü ve kendi inancını yüklüyorsun galiba.

Ama şunu yapın mesela, ben olsam yaparım bu tür dekoratif tılsım mılsımları böyle bir mekanım olsa oralara koyarım, süs olsun diye mesela… Benim için anlamı o kadar yani. Şöyle bir katkısı olabilir insan- lara, bazı düşük enerjili insanlar var ki, çoğu insan düşük enerjilidir ona bir anlam yükleyebilir, teselli bulabilir ondan, ver gitsin teselli bulsun, bir zararı yok. Ama şunu iddia edemezsin fifty fifty ihtimal var,

Referanslar

Benzer Belgeler

Buna karşılık, 'Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar' bölümünde yer alan, 'Göreve İlişkin Sırrın Aç ıklanması' başlıklı 258'inci

 Yağ asitlerinin, triaçilgliserollerin, fosfolipidlerin ve glikolipidlerin yıkımı ve yapımı ile ilgili metabolik yollar hakkında bilgi edinir.  Lipid depo

(c) İkinci adam, düşey doğrultu yerine yatay doğrultuda kuvvet uygularsa, bloğun harekete başlaması için bu kuvvetin minimum büyüklüğü ne olmalıdır?.?. 325 N

Hemşirelerin eğitim sonrası en fazla doğru cevabı verdiği önermeler; “Kapalı sistem aspirasyon yöntemi sekresyonların hastaya kontaminasyonunu önler

a)Amigdala: Beynin hipotalamus bezinin üzerinde bulunan ve badem şeklinde olan Amigdala, beyinde temporal lobların derinliklerinde nöronların meydana getirmiş olduğu

Bu bilgilere edebi bir bakış açısı getirildiğinde ve ka- dim bir çok efsaneden ve inanıştan faydalanıldığında bir kült olarak eski uygarlıklara ait ve herhangi bir

Başına bir iş geldiği zaman… Benim elimde bir tane “Öğrendiğim” bilgi var, bunu örnek olarak vereceğim size.. Lise talebesiyken bir edebiyat

MADDE 15- (1) Bakım Politikası ile ilgili kurallar aşağıda belirtilmiştir. a) Kurum sistemlerinin tamamı (donanım, uygulama yazılımları, paket yazılımlar, işletim