• Sonuç bulunamadı

U. i. A. ŞEHİRCİLİK KOMİSYONUNUN İSTANBUL'DAKİ TOPLANTISI MÜNASEBETİYLE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "U. i. A. ŞEHİRCİLİK KOMİSYONUNUN İSTANBUL'DAKİ TOPLANTISI MÜNASEBETİYLE"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

U. i. A. ŞEHİRCİLİK KOMİSYONUNUN İSTANBUL'DAKİ

TOPLANTISI MÜNASEBETİYLE

Dr. Y. Mimar Turgut CANSEVER

Yabancı şehirciler Türk meslekdaşlariyle bir arada İstanbul, 18 Mayıs 1959 ile 26 Mayıs

günleri arasında, bilhassa ilgililer için çok canlı bir fikir hayatı yaşadı. Bugünler için-de Türk şehircileri ve mimarları Ü İ A nın (Union İnternationale des Architectes'in) Şehircilik Komisyonunun İstanbul'da yaptığı toplantıları ve bu vesile ile tertiplenen kon-feransları, sergileri, musahabeleri ve gezin-tileri, takip etmek imkânını buldular. Bu nevi temaslardan aşağı yukarı mahrum bu-lunan Türk şehircileri için» bu, geniş bir he-yecan vesilesi teşkil etti.

Senelerdir müdafaa ettikleri esas fikir-leri yabancı mütehassısların salâhiyetli ağız-larından dinlemek, Türk şehircileri için bir iman kaynağı oldu. Komisyon üyelerinin ve bilhassa komisyon adına Başkan Sayın A. Gutton'un yaptığı açıklamalar son derece ilgi çekici ve ehemmiyetli idi. En önemli fikrî faaliyetin ancak bütün haftayı doldu-ran toplantılarda, konfedoldu-ranslarda ortaya konduğunu söyleyebiliriz. Bu yazıda bu

şe-hircilik haftası boyunca, sırasiyle Varşova, Amsterdam, Moskova ve Roma şehir plân-ları ve imar faaliyeti ile ilgili konferans-larda ortaya konulan bilgileri ve fikirleri ana hatları ile nakletmeye çalışacağız.

Salı akşamı Mimarlar Klübünde Prof. Skibniewski'yi dinlemek imkânını bulduk. Bu konuşmada, harpte yerle bir olmuş Var-şovanın nasıl yeniden inşa edildiği ortaya kondu. Skibniewski'nin konuşmasının heye-can verici birçok yönü arasında, üç hususu bilhassa zikretmek gerekiyor. Bombardıman-la yıkıBombardıman-lan, tarihî ve surBombardıman-lar içinde kaBombardıman-lan, Var-şova'nın nasıl yeniden inşa edildiğini, daha doğrusu aynen eskisi gibi restore edildiğini gördük. Modern kültürün ana istikametleri ile hiçbir akrabalığı olmıyan bu şehir par-çasının restorasyonu için sarfedilen gayret, millî şuurun ve tarih şuurunun, tarihe ve millî kıymetlere bağlılığın modern insanlık için hayran olunacak bir örneği idi. Bom-bardıman altında yanan tarihî şatonun

res-torasyonunda, Varşovalı gençlerin yangından kurtardıkları ahşap aksamın kullanılmış

bu-lunmasını önemle zikre değer buluyoruz. Restore edilmiş olan şehrin tarihî mahalle-leri, yeni maksatlar için, meselâ müze ola-rak veya profesörlere, akademisyenlere bü-yük devlet misafirlerine, misafirhane veya ikametgâh olarak tahsis edilecek şekilde tan-zim edilmiş bulunuyor. Skibniewski ikinci olarak mesken inşaatı için sarfedilen gay-retleri ortaya koydu. Tamamen yıkılmış olan Varşova'da kısa bir zaman sonra, mes-ken meselesinin halledilmiş bulunacağı gö-rülmektedir. Böylece kısa bir istikbalde is-kân edilmemiş aile kalmıyacağı, şehrin bü-yük kısmının şehir teshini ve sıcak su ile teçhiz edileceği zikredildi. Üçüncü olarak da şehir organizasyonu yolunda atılan cesur adım açıklandı. Vistul'ün iki kıyısında yer alan şehrin, kusursuz bir organizma olarak geliştirilmiş bulunduğu görülüyor.

(2)

düşüncesinin, çok geniş bir inşa iradesinin şahidi olarak görürken, gerek mahalle tan-ziminde ve gerekse mimarîde 1925 seneleri-nin kısır rasyonalizmiseneleri-nin aşılamamış olduğu da ortaya çıktı.

Skibniewski, Polonya şehir plancılığının bu kısırlığından şikâyetçi ve bu safhanın aşılması gerektiği kanaatinde.

Aynı karakterde bir formalizmin Rus-yayı kasıp kavurduğunu da perşembe günü Prof. Zaslawsky'nin Moskova şehri hakkın-da verdiği konferansta görmüş bulunuyoruz.

Şehrin sıhhî şartlarının iyileştirilmesi yolunda, meselâ Varşova'da inşa edilmiş bi-naların yarısına yakınının şehir teshini ile ve sıcak su ile teçhiz edilmiş bulunması, Vistül'ün iki kıyısının muhteşem bir park olarak tertiplenmesi yanında, iskân ünitrinin büyük ölçüleri ve tekerrür eden ele-manları ile tahammül edilmez bir yekne-saklık yaratılmış bulunuyor.

Le Corbusier'nin, içinde bir çarşı, bir çccuk bahçesi, misafirhane ihtiva eden «uy-gun ölçülü ikamet üniteleri» ile bir bakıma hiçbir suretle benzerliği olmıyan bu ikamet-gâh blokları diğer taraftan ölçü bakımından irilikleri dolayısiyle kaçınılmaz şekilde Le Corbusier'yi sevkeden felsefe ile bir akraba-lık gösteriyorlar.

Ayrıca 6, 8 veya 10 katlı yapıların cad-de ile münasebetleri cad-de 19 uncu asır sonun-daki ve caddelere paralel yapılar dizmek şeklindeki çözümü çok fazla aşmış gibi gö-zükmüyor. Böylece Paris ve diğer benzeri Avrupa şehirlerinin tabiattan uzak karakteri devam ettirilmiş bulunuyor.

Gerek Bursa ve gerekse İstanbul'da ta-biatla bir bütün teşkil eden ve insan ölçü-sündeki eski Türk mahallelerinin, Ü İ A şe-hircilik komisyonu üyelerini neden tesir et-tiği, büyülediği modern şehircilik meseleleri-ne aşina olanlar için böylece bir kere daha ortaya çıktı.

$ S: *

Van Eestereen, çarşamba günü Amster-dam şehri ve şehir plânı üzerinde konuştu. Amsterdam gerekli bütün unsurlara sahip eksiksiz bir mekanizma olarak gelişmiş bu-lunuyor. Bu mekanizma içinde insan ihti-yaçlarının karşılanması için her tedbirin alındığı ve şehir imarının bir güzelleştirme meselesi değil, dosdoğru, iskân çalışma ve istirahat yerlerinin organizasyonu olduğu Van Eestereen tarafından bir defa daha or-taya kondu. Van Eestereen'nin konuşmasın-da üzerinde durulacak en mühim hususlar :

a) Amsterdam şehir plânlamasının na-sıl Hollanda memleket plânlamasının netice-sine istinad ettirilmiş bulunduğu,

b) Tarihî Amsterdam'ın değerlendiril-mesi için sarfedilen büyük gayret ve bu husustaki sonsuz itina,

c) Şehrin,, tabiat ile bağı ve şehre ka-zandırılmak istenen tabiat parçalarının vüs-ati

d) Amsterdam şehir plânını sevkeden mimarlık düşüncesi ve imarın temel unsur-ları,

olarak zikredilebilir.

Hollanda'da şehirlerin gelişmesini tan-zim ve kontrol edebilmek için bölge ölçü-sünde ve memleket ölçüölçü-sündeki plânlama çalışmalarının ne kadar ileri bir safhada bu-lunduğu, bu konuşma ile Türk şehircilik çev-relerine en salahiyetli bir ağızdan duyurul-muş oldu.

Son 30 sene zarfında hazırlanan Türk şehir plânlarının kifayetsizliğinin son 15 se-nedir ortaya çıkmasından beri, bu konu üze-rinde, memleketimizde ısrarla durulmuştu.

Bölge ve memleket plânlaması vasıta-siyle şehir gelişmesini kontrol etmek zaru-reti belki de dünyanın hiçbir memleketin-de bugün Türkiye'memleketin-de olduğu kadar ehemmi-yetli olmamıştır. Bu konunun memleketi-mizde ele alındığı bugünlerde, Hollanda şe-hir plânlamasının bölge ve memleket plân-laması ile bağlarının bir defa daha ortaya konulması son derecede faydalı oldu.

Tarihî Amsterdam'ın korunması ve de-ğerlendirilmesi için sarfedilen gayretler hu-susunda, Van Eestereen'in verdiği malûma-tın bilinmesi de tarihî İstanbul üzerinde ya-pılan çalışmalar sırasında faydalı olacaktır. Tabak gibi düz bir arazi üzerinde geli-şen Amsterdam da zemin seviye değişmele-rinden istifade etmek için nasıl uğraşıldığı ve en ufak seviye değişmesinin muhafaza edilmesi için nasıl gayret sarfedildiği, Van Eestereen'nin salâhiyetli ağzından ortaya konuldu. Eski Amsterdam'da hususî bir mi-marî kıymete sahip bulunmıyan, ancak, ta-rihî bir gelişme mahsulü olan şehir köşele-rinin ölçü ve teşekkül özellikleköşele-rinin, dar ufak tarihî sokakların ne derin bir itina ile korunduğunu ibretle gördük. Son 40 - 50 se-nedir altüst ettiğimiz tarihî şehirlerimizin, lâvık oldukları itinayı talep etmek gerek-tiği ve bu neticenin hangi usullerle elde edi-leceği bir defa daha ortaya konulmuş oldu. Dört beş sene evvel hayalperest veya tarih budalası addedilen Türk şehircilerinin ilmî hakikatin müdafileri oldukları ve modern şehirlerin geliştirilmesine tarihî şehir parça-larının mania teşkil ettiğini müdafaa etmiş bulunan sözde şehircilerin de tam bir hata içinde bulundukları böylece dünyanın en modern şehirlerinden birini salâhiyetle vü-cuda getirmiş bir şahsiyet tarafından ifade edildi.

Denizden bir karış toprak kazanmak için sonsuz gayretler sarfeden Hollandalıla-rın, Amsterdamın yeşil sahalarını geliştirir-ken takip ettikleri gaye ve bu yolda göze

aldıkları fedakârlık da bilhassa bizler için önemle üzerinde durulacak bir konu teşkil ediyor. Amsterdam şehir parkı, — h e r karış toprağı binbir fedakârlıkla kazanılan bir memlekette— bin hektar (1000 hektar) ölçüsünde. Dolayısiyle tarihî İstanbul yarı-madası kadar. Van Eestereen İstanbul şehri ile Amsterdam şehir parkının aşağı yukarı aynı ölçüde olduğunu işaret etmekle İstan-bul şehir plânının, üzerine dayanması ge-reken bir temel fikri de ortaya koymuş bu-lundu. Bu mukayese sonunda tarihî şehrin bir kültür mıntakası, bir tarihî park, bir müze gibi kullanılması zarureti ortaya çıktı. Ayrıca Boğaziçini bir iskân sahası, Haliç'i Kâğıthane'yi sanayi mıntakası olarak kul-lanmak isteyenlerin derin hatası da bir ke-re daha belirmiş bulunuyor.

Amsterdam gelişme meselesinin, bilhas-sa tatbikat bilhas-safhasında bir mesken inşaatı meselesi sayıldığına işaret edelim.

Bu konunun bir mesken meselesi ol-maktan da ileri götürüldüğü ve Amsterdam şehir plânı tatbikatının bir mahalle inşaatı olarak geliştiği Van Eestereen tarafından ortaya kondu.

Ebenezard Howard'dan beri bilinen bu realitenin Jansenn tarafından Ankara'daki kısmî ve plân safhasında kalmış tatbikatın-dan sonra memleketimizde ancak bugünler-de bahis konusu edilmesi, bu sahadaki önemli gecikmeyi ortaya çıkarıyor.

Şehir gelişmesini güzelleştirme faaliyeti sayan telâkki safhasında, bundan fazlası da beklenemez, Amsterdam'da şehir meseleleri-nin ilk safhada güzelleştirme, müteakip saf-hada büyüme, üçüncü ve son safsaf-hada da organizasyon zihniyeti ile ele alındığının ve ancak bu son telâkki ile bir şehir vücuda getirileceğinin Van Eestereen tarafından açıklanmış bulunması da bizler için çok önemli bir ikaz teşkil ediyor. Tarihî saha-larla ilgili davranışlarda olduğu gibi, son 15 senedir Türk şehir plânlamasında, şeh-rin organizasyonu yeşeh-rine yalnızca bir yol şebekesi tesisi şeklinde beliren davranışa tevcih edilmiş tenkidlerin haklılığı da bir kere daha Van Eestereen'in ağzından tasdik edilmiş oldu.

Şehir plânlamasının bir yol şebekesi vücuda getirmekten çok başka bir şey ol-duğunun bu şekilde belirtilmiş ve anlaşıl-mış bulunmasından sonra yeni plânların doğru ve metod dahilinde hazırlanmaları temenni edilebilir.

Şehir plânlamasını sevkeden bu esas dü-şüncelerin büyüklüğü ve öğreticiliği yanında Amsterdam'da yeni geliştirilen mahallerde formiilleşmiş, klişeleşmiş mimarinin tenkide şayan olduğunu ve tekrarından kaçınılması gereken bir tatbikat teşkil ettiğini de ifade edelim. Bu mimarinin, hayatı yalnızca fizik

(3)

bir problem olarak kabul eden ve modern insanlığın çoktan aşmış bulunduğu bir te-lâkkiyi temsil ettiği görülüyor. Böylece bin-lerce ruhsuz tekerrürden ibaret olan, yeni olmaktan başka bir isteğe dayanmıyan ve bir evvel yapılmış iyi işleri hareket noktası saymıyan bu mimarinin memleketimizde de aynı tahribatı yapmaması için de dikkatli olmak gerekecektir.

* * *

Prof. Zazlavvsky tarafından perşembe günü, Moskova şehir plânı hakkında yapılan açıklamalar da değişik yönlerden şayanı dik-kat idi.

Moskova şehir plânının bir merkez et-rafında halkalardan teşekkül etmekle Paris plân şemasına büyük bir benzerlik göster-diği ve 3 milyona varan şehir nüfus artışı-nın bundan böyle civarda tesis edilecek peyk şehir ünitelerinden istifade edilerek durdurulacağı, şehirde mesken inşa faaliyeti ve bellibaşlı yapı gruplarının mimarî özel-likleri hakkında bir fikir edinilmiş olundu.

Moskova şehir plânı çalışmalarının na-sıl bir şehir organizasyonu fikrine dayandığı hakkında, konferanstan, az şey öğrenmiş bu-lunuyoruz. Daha doğrusu Prof. Zazlavvsky-nin alâkasının bir şehir organizasyonundan ziyade, bir şehir inşa meselesine müteveccih bulunduğunu söylemek gerekir. Nitekim kon-feranslarında bize şehirlinin hayatını tanzim edeceğini düşünen bir plâncı olarak değil, daha çok sayıda ve daha yeni, daha ucuz evler, mahalleler inşa etmekle ilgili bulun-duklarını gösterir şekilde malûmat verdiler.

Şehir plânlamasının, çalışma ve mesken arasındaki münasebetin tanzimi olarak gö-rülmesi neticesinde, plânlamaya iktisadî bir temel aranması zarureti, artık Türkiye'de de sık sık tekrarlanan bir hakikat haline gelmiş bulununca; Moskova'daki şehircilik tatbika-tının neticelerini de görerek, bu vesile ile, şehir plânlamasının, iktisadî temelin de öte-sine giden bir hayat telâkkisi ve dünya gö-rüşüne istinat ettirilmesi gerektiğini de ifa-de etmek erken ve lüzumsuz olmıyacaktır. Gerek Moskova şehir plânına ve gerekse Moskovada mimariye hâkim olan telâkkinin, çağdaş ve ileri bir düşünüşle, (20 nci asııla ilgili standardizasyon ve prefabrikasyon tat-bikatından başka) her hangi bir ilişiği ol-madığı ilk bakışta görülüyor. Şehri vücuda getiren unsur olarak yapıda müşahede edi-len ölçüsüzlük, mikyas yokluğu tesirini şe-hirde de gösteriyor.

Buna bir de Moskova Üniversitesi bina-sında olduğu gibi sahte monümantallik ve Yunan - Roma kültürünün mahsulü olan yapı formlarının sathî bir hayranlıkla tek-rarı eklenince, Moskova'nın nasıl bir veçhe kazandığı tasarlanabilir. Bütün bu mahzur-larına rağmen, mesken ihtiyacının, bundan böyle yalnızca yenilenme gibi bir meseleye

inhisar edecek ölçüde, karalanmış bulun-ması, şehir hayatına karakter veren disipli-nin tahakkuk ettirilmiş bulunması, yine de Moskova hakkındaki bu konuşmayı şayanı istifade kılmıştır denilebilir.

Haftanın son konuşmasını, Prof. Picci-nato yaptı ve Roma şehir plânı üzerinde konuştu. Her sene nüfusu 40.000 kişi artan Roma şehrinin karşılaştığı zorluklan ve bu meseleleri halletmek için, bölge ve şehir öl-çüsünde alınan tedbirlerin bilinmesi de, Türk şehirlerinin benzer meselelerini çözebilmek için, son derece faydalı olacaktır. Prof. Picci-nato'nun ele aldığı konu Roma'ya, civar fa-kir mıntakalardan gelen muhaceretin, Roma şehir gelişmesine nasıl tesir ettiği ve Roma için yarattığı tehlike idi.

Nüfusu her sene 80.000 kişi artan İs-tanbul şehrinde, konunun ele alınmamış olması, önemle üzerinde durulacak bir hu-sus teşkil ediyor. Son seneler içinde, şehir plânlarının en az bölge ile tâyin edilen şart-lara tâbi oşart-larak ele alınması için bölge plân-laması çalışmalarını bir an evvel başlatmak lüzumunu ileri süren şehircilerin bu düşün-celerini o zamanki mesul şehircilere anlat-mak imkânına varamadıkları da hatırlanın-ca, Roma şehir meselelerinin bölge içinde halledilebileceğini, Prof. Piccinato'nun bu konferansı ile ortaya koyuşu şüphesiz ki ehemmiyetli bir olay sayılmalıdır.

Bundan birkaç- sene evvel, İstanbul gi-bi gi-bir şehrin muhtelif kısımları iç*in Beyoğ-lu nâzım plânı, İstanbul nâzım plânı altın-da plânlar, (hiçbir temel analize altın- dayanma-dan) hazırlanan ve bu metod noksanını or-taya koyanların istihfafla karşılandığı bir memlekette, Roma plânlamasındaki metod bütünlüğünün görülmesine ne kadar kıymet verilse az olmıyacaktır. Zira, böylece bun-dan bir müddet evvel hâkim bulunan şehir plânlarının çevrelerinden ayrı olarak yapı-labileceği hususundaki hatalı görüşlerin so-na ermesi yolunda, bu açıklama iyi bir ikaz olmaktadır.

Şehir meselelerinin ele alınması değil de, şehirde bazı yollar çizmeyi şehircilik sa-yan, bölge problemlerinin, şehir plânların-dan ayrıca çözülebileceğini düşünen veya bölge ile şehri bir arada ele almanın zor-lukları karşısında yalnızca şehir için bir plân çizmekle bazı meselelerin halledilebileceğini safça ümid eden şehircilerin bu telâkkisinin aşılması yolunda, Prof. Piccinato'nun konuş-ması önemli bir adım teşkil ediyor.

Fakir mıntakalardan muhaceret edenle-rin Romada yerleşmeleri sonunda vücut bu-lan gelişmesinin karakteri ve yönü ile ilgili açıklamalar da büyük bir önem taşıyorlar. Cenuptan gelenlerin, şehrin cenubunda yer-leşmeleri ile vücut bulan gelişmenin, mer-kez sahalarını işgal eden tarihî Roma'ya şimdilik zarar vermediği, ancak gelişmenin

şimalde de vukubulması halinde tarihî Ro-ma'nın yok olmak tehlikesi ile karşılaşacağı hususundaki endişe, bizi düşünmeğe sevke-diyor. Roma'nın şimdilik bir tarafında vücut bulan bu büyümenin bir hadden sonra mer-kez sahalarına fazla uzak olacak bir ölçüye varmasının gelişmeyi merkez sahalarına, da-ha yakın noktalara çekebileceğini ve bunun da tarihî Roma'ılın yeni şehir ölçüsüne göre yeniden tanzimine yol açacağını ve neticede yok olmasına sebep olabileceğini Prof. Picci-nato, çok parlak bir şekilde ortaya koymuş bulunuyor.

Bütün bir kültür sahasını ve şehri teh-dit eden bu tehlikenin bertaraf edilmesi için alınacak tedbirlerin, şehirde periferik veya simetrik bir gelişmenin önlenmesi gerektiği açıklandı. Bu neticeyi elde etmenin de şehre muhacereti durduracak ve bölgeye şâmil ka-rarlarla, mümkün olacağı gösterildi.

Tarihî şehir etrafında simetrik veya çevrevarî (periferik) gelişmeleri, şehir plân-lamaları ile teşvik edilen ve tarihî sahaları şehir plânları ile tadil edilen bir memlekette Prof. Piccinato'nun bu açıklamasını da son derecede kıymetli bulmamaya ihtimal olmı-yacaktır.

İstanbul'da, gelişmeyi tarihî şehrin şar-kında, şimalinde ve garbında teşvik eden plânlara tevcih edilmiş tenkidlerin bu yön-den haklılığı bir kere daha görülmüş bulu-nuyor.

Prof. Piccinato'nun bu açıklamasının en önemli tarafı da bundan sonra yapılacak işlerde benzer hataları önleyici bir tedbire ulaşılması yanında son bir asırdır, derin bir kargaşalık içinde, düzensizlik ve disiplin yokluğu yüzünden korkunç bir tahribata du-çar olan Türk şehirlerinin doğru bir yönde gelişmesi için, cesaret ve feragat isteyen bazı adımları ve bu ruhu hazırlaması olacaktır.

Prof. Piccinato'nun konferansı, bize bir defa daha şehir plânlamasında iskân ve ça-lışma bütünlüğünün önemini göstermiş bu-lunuyor. Bölgede çalışma ve iskân ünitele-rini geliştirmek ve iş bulmaya gelenleri bu çalışma sahalarında durdurmak böylece şe-hir meselelerinin çözümü için en temelli ça-re olarak ortaya çıkıyor.

*

$ *

İstanbul ve sayısız Türk şehrinin benzer meselelerini çözmek için, en temelli pren-sipleri ortaya koyan bu konferansların ilgili teknisyen ve talebe grupları dışında, ilgili idareciler tarafından da takip edilmiş olması temenni edilirdi.

Bu yazı, bu neticeye ulaşmaya yardım ederse, vazifesini yapmış sayılabilir.

Ü İ A şehircilik komisyonu üyeleri ile yapılan görüşmeler ve Başkan Andre Gul-ton'un komisyon adına yaptığı açıklamalar üzerinde ayrıca duracağız.

Referanslar

Benzer Belgeler

Biz Le ni nist ler on la rýn gös ter di ði bu yol dan gi de ce ði - mi ze ve biz le re bý rak týk la rý dev ri min ký zýl bay ra ðý ný bur ju va zi - nin burç la rý na di ke

Masaldan İş Merkezi A-Blok No:46 34696 Çamlıca İSTANBUL... ı@uı İHLAS

Aktarıcı için: kaynak cihazın HDMI çıkış portuna bağlanma yeri Alıcı için: görüntüleme cihazının HDMI giriş portuna bağlanma yeri 3 Aktarım Butonu

Fenâri Isa Camii'nin bu bölümü ilgi çekici bir taş ve tuğla işçiliğine sahiptir.. Son devir Bizans mimarisinde tuğla

Hususî mahiyette, fakat bittabi natamam olarak yapılan bazı tetkiklerin bizi götürdüğü neticeye göre zati sermayenin umumiyetle daha fazla ol- ması icap etmektedir, çünkü

Şuurlu bir imar programının tahakkuku so- nunda memleketimizi gezen kültürlü bir yabancı, bu memlekete has bir atmosfer içinde dolaştığını, ' her yerden ayrı, fakat yine

iptaras imtahaṣ iptaqid irtapud. paris mahiṣ

iptaras imtahaṣ iptaqid irtapud. paris mahiṣ