• Sonuç bulunamadı

Her devirde büyük ihtiyaçlar, bü- yük tedbirler doğurmuştur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her devirde büyük ihtiyaçlar, bü- yük tedbirler doğurmuştur"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i n ı u n « İ M A R M T I Y A Z : A N A D O L U 1 6 5 - 1 «i fi

. I K , Ş E H S A H İ B İ : -I A N N O

R C I L I K V E Z E K İ S A Y A R l 3 3 E M I N ö

S E R İ I I I .

Ü S L E M E S A N A T L A R I D E R G İ S İ N E Ş R İ Y A T MÜDÜRÜ. A B İ D İ N M O R T A Ş

S T A N D U L T E L : 2 1 3 0 7 : 19 4 5

H A R P S O N R A S I İ M A R İ Ş L E R İ Y . Mimar: Abidin M O R T A Ş

İnsanlık tarihinin görmediği bir ölçüdeki ci.

han harbi birçok memleketlerde tasavvura sığmaz tahripler yaptı. Her devirde büyük ihtiyaçlar, bü- yük tedbirler doğurmuştur. Bu harpten sonraki imar kalkmmasi da yalnız tahrip gören memleket- lere inhisar etmiyecsk, bütün dünyaya şamil bü- yük bir yapı faaliyeti ortaya atacaktır. Harp yıl- larının uzamasile, artan bir hızla insan gayretinin üstünde bir gelişmeye varmış harp sanayii bugün, yarın sivil sanayie, bu meyanda bilhassa yapı sa- naj'iine inkılâp ettiği zaman her memleket, umumî imar dâvasının tahakkuku problemi karşısında ka- lacaktır.

Bizim memleketimizi de geniş ölçüde ilgilen- direrek bu problemin hallinde hangi e.na prensiple- re göre hareket edilmesi lâzım geldiğini mütalea etmek, yerinde bir düşünüş olur.

Umumî bir imar dâvasını mütalea etmek için ıbir memleketi, bütün hudut ve sahillerile, şehir ve köylerile, demiryolları, deniz ve kara yollarile, orman, tarla, kır ve dağlarile birlikte kuşbakışı görmek lâzımdır.

Bu büyük arazi parçasını tabiî ve sun'î kay- nakları bakımından birçok bölgelere ayırarak ve ticari, ziraî, sınaî, turistik, kültürel merkezler tes- bit ederek bunlar arasında iktisadî bir müvazene tesisini düşünmelidir. Büyük bir imarın finaıısı- manmı mevcut bir bütçenin mahdut çerçevesi i- çinde temine çalışmak imkânsızdır. Yukarıda yazılı her böige, kendi hususiyetine göre ve 'müte- kâmil bir istihsal zihniyeti le verimini âzamiye çıkarmak suretile bu finansmanı desteklemelidir.

Malî imkânları ümit verici bir şekle soktuk- tan sonra imarın teknik ve san'at cephesini gözden

geçirmek mümkün olur. Büyük harp tehlikeleri zaman zamaıı insanları, bu korkunç âmili gözünün, de tutarak tedbirli bir inşa sistemi düşünmiye mecbur etmiştir. Fakat harp tekniğinin bugün vardığı akıl almaz üstünlük en ileri görüşlü ted- birleri iflâs ettirmiştir.

Artık sulh ve huzur günlerinin temadisini, insanların sağ duyularını kaybetmeden insanca düşünüp yaşamalarını temenni ederek ileri fakat normal bir inşa prensibini kabul etmek ve norma- lin üstünde tezahür edecek hâdiseleri ds tevekkül- le karşılamak pratik bir zaruret haline gelmiştir.

Bu takdirde, memleketimizin her tarafında tatbik edilecek bir imar programında, olağanüstü hâdiseleri ve bunların tedbirlerini, her türlü ge- lenek ve san'at kaidelerini hiçe sayacak şekilde izam etmeden kültürlü bir insan camiasının rahat yaşıyacağı, kendisine ve dünyaya faydalı olacağı bir muhit yaratmak gayesi gözönünde tutulmalı- dır.

Bir memleketin, umumi imar projesi, tabiat, tarih, yaşayış esasları ve mahallî hususiyet temel- lerine dayanmalıdır. Bunlara değer verilmezse belki bütün ihtiyaçlar yine karşılanabilir, fakat proje nazarî ve şematik; bir bütün halindeki tesir de kuru ve hususiyetsiz olur.

Tabiatiıı imar işlerine müsbet veya menfi te- sirlerini her yerde görebiliriz. İnsan eli başı boş ve bozgunca bir kendini beğenmişlikle muhitini hiçe saymışsa bundan bir eza duyarız. Tabiati derinli- ğine duymuş ve anlamış bir sanatkârın inceliğine de, aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, bir sanat heyecanile hayran kalırız.

Her memleketin coğrafî vaziyeti, iklimi, ta-

(2)

biî hususiyetleri o memlekete has bir umumî at- mosfer yaratır. Yalnız rakama, grafiğe ve tekniğe dayanarak bu atmosferi ihmal etmek gerilik 'olur.

Tabiat, yarattığı her köşede ayrı bir güzellik aramış ve temin etmişken insan oiğlunun bu tesiri kısırlaştırmaya hakkı va mıdır?

Ormanlarımız, göllerimiz, çaylarımız, sahille- rimiz, dağlarımız yeni plânlıyacağımız şehirlerimi- ze, yeni yapacağımız binalarımıza tabiî fon olmalı- dır.. Şehirlerimiz, köylerimiz, yollarımız, köprüle- rimiz ve binîJarımız bu tabiat parçası içine kendi bünyesinden hasıl olmuş tabiî bir medeniyet eseri olarak uymalı, yabancı, sun'î ve soğuk kalmamalı- dır. Huzur ve refah içinde salim kafa ile düşünen dedelerimiz ta biatle insanı birlikte mütalea etmiş- ler ve bir çınaraltı kahvesi, bir Boğaziçi yalısı, bir cami avlusu, bir köprü kemeri, bir kerpiç köy evi yaratırken tabiatin icaplarına uymasını bilmişler- dir. Tabiatin bu eserleri nasıl yadırgamadan be- nimsediğini biz ve yabancılar hayran ve takdirlı gözlerle seyretmekten bıkmıyoruz.

Yeni imar plânımızda ihmal edemiyeceğimiz bir de tarihimiz vardır. Bu tarih en usta sanatkâr- ların dünya çapında bir anlayışla yarattıkları eser- lerle memleketin her bucağında tesbit edilmiştir.

Zaman ve hissiz düşünceler bu eserlerin bir kısmı- nı yıkmıştır. Kalanları iyi muhafaza etmek, düz- gün seyrüsefer çizgileri elde etmek pahasına bir şehrin bütün karakteristik şahsiyetinin unsurlarını feda etmemek lâzımdır.

Dünden bugüne kalmış öyle binalar vardır ki yüz yıllar boyunca bütün bir şehrin veya bir şehir parçasının san'at mukadderatını tayin etmiş, bu- lunduğu muhiti kendi atmosferile işba haline ge- tirmiştir. İşte bu kudretli ve yeri dolmaz eser en modern bir seyrüsefer tekniğine .dahi feda edile- mez. Düz, birbirine müvazi veya amut ve geniş caddelerle, ip çekilmiş gibi bir sırada, bir çırpıda binalarla, bizi tetkik eden muasır yabancı kültür adamlarına ne ifade edebiliriz? Bu düşünceleri ro-

mantik ve bajat bulmamak l'âzımdır. En ayık ve en teknik bi.- düşünüş de eser haline, ifade haline gelirken sanatı inkâr etmemelidir.

Yaşayış tarzımızı, yarınki muhtemel ileri şartlara feda edersek yapacağımız evlerde rahat oturamayız, iyreti kalırız. Bu sebeple Amerikadan seri halinde geleceği ve şehirlerimizi rahata kavuş- turacağı hakkında ümitler beslenen tip ve Standard kurma evlerin içinde yabancı şartlara intibak e- debilerek yaşıyacağımızı şüpheli görmek yerinde bir endişe olur.

Kendi evimizi neden kendimizin yapabilece- ğimiz mevzuu ele alınmayıp ta otomobil gibi, buz dolabı gibi hazır tip evler akla. geliyor. Bunu tahlil edip lehte veya aleyhte bir hüküm çıkarmak icap eder.

Memleketimiz başlı başına ve bağımsız bir varlıktır. Bize yaşayış tarzımız başka memleket- lerin zevk ve anlayış seviyesi tarafından dikte e- dilmemelidir. Çatımızın meyli, penceremizin şekli, saçağımızın çıkıntısı, odalalarımrzın birbirile müna- sebeti, mutfağımız ve helâmız kendi konsepsiyo- numuza göre tertiplenmiş olmalıdır.

Yabancı dilleri, yabancı jestleri, allürleri tak- lit edenlerimiz nasıl aramızda bizimle kaynaşma- mış kalıyorsa bizim elimizden ve düşünüşümüzden çıkmıyan binalar ve şehir parçaları da bize yaban- cı kalacaktır.

Bütün bunları ifade etmiş olmak, gelenekten ayrılmadan, babadan görme usuller ve şekillerle bir mimari yapalım mânasına alınmamalıdır. Pren- sip olarak garp yapı tekniği kabul edilmeli, fakat binalarımızın, yol vo köprülerimizin teesimindeki ıuh bizim olmalıdır, bizim olarak gelişip olgunlaş- malıdır.

Şuurlu bir imar programının tahakkuku so- nunda memleketimizi gezen kültürlü bir yabancı, bu memlekete has bir atmosfer içinde dolaştığını, ' her yerden ayrı, fakat yine ileri bir san'at anlayışı, bir mimarî ifade ve bir nisbetleı hususiyeti sezme- lidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sırayla seleksiyondaki ilerleme, her bir özelliğin seleksiyonu için ne kadar zaman harcandığına ve seleksiyon uygulanan özellikler arasındaki genetik korelasyona

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Bazı araştırmacılara göre VBNC hale geçmiş olan bakteriler uygun koşullarla kar- şılaşınca tekrar kültürü yapılabilir hale geçmektedirler ve bu durum resuscitation

Turan, örneğin Tuz Gölü kadar bir alana kurulacak güneş panelleriyle, enerjiyi depolama imkânının olması koşuluyla, Türkiye için gerekli enerjinin tamamı- nın

gibi "elyak” (layık, liyakatli) sahaftı onlar. Kitabı satmak için hele eski harflerle yazılmışsa, içeriğini de bilmek lazım. Müzayedelerde 2-3 kişinin

İZMİR'E ARMAĞAN Seramik Sanatçısı Ümran Baradan, Vali Aktaş’ın ricası üzerine caminin dökülen çinilerini yeniliyor. Baradan, işi, armağan olarak

Bunlardan biri­ ne Molla Yunus, Sünni Yunus; ötekine Derviş Yunus, Sûfi Yunus diyebiliriz.”.. Bu görüşten yola çıkan yazar Yunus Emre’nin iki dö­ nemine ait ve aynı

Hava yükseldiğine göre burada alçak basınç, sıcaklığa bağlı olarak yükseldiği için termik alçak basınç olur.. Yükselen hava tavana çarparak yön değiştirir ve