• Sonuç bulunamadı

Fenâri İsa Camii Halıcılar ve Vatan Caddelerinin kavşağındadır, plânsız ola- rak etrafına yapılan evler araşma sıkışıp kalmıştır

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fenâri İsa Camii Halıcılar ve Vatan Caddelerinin kavşağındadır, plânsız ola- rak etrafına yapılan evler araşma sıkışıp kalmıştır"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

arkeologi :

F E N Â R İ İ S A C A M İ İ

Arkeolog Erdem YÜCEL

İstanbul'da kiliseden camiye çevril- miş Bizans yapıları arasında şüphesizki, Fenâri İsa Camii'nin kendine has ayrı bir yeri vardır. Bu yapı orta ve son Bizans devrinin belli başlı mimari özelliği olan kapalı Yunanhaçı ile dehlizli tipi bir ara- ya getirmiştir.

Fenâri İsa Camii Halıcılar ve Vatan Caddelerinin kavşağındadır, plânsız ola- rak etrafına yapılan evler araşma sıkışıp kalmıştır. Ayrıca, güzergâhına rastlıyan eski eserleri dikkate almadan açılan Vatan Caddesi de Fenâri İsa Camii ile karşısı- na gelen Halıcılar Medresesini (1) yol seviyesinin altında bırakmıştır.

Buraya aynı zamanda Halıcılar Köş- kü Mahalli de denilmektir. İstanbul'un fethinden sonraki durumunu E. Hakkı Ay- verdi şöylece belirtmektedir: «Kanuni devri başında yazılan Ayasofya Defteri- nin hâlâ eski Manastır ismi ile kaydetmek- te devam eylemesine nazaran Fatih dev- rindeki isminin Lips Manastırı Mahalle- si olduğu anlaşılmaktadır.» (2)

Fenâri İsa Camii Lips Manastırının kilisesidir ve XV yüzyıl sonlarında da Fe- nârizâde Ali Efendi tarafından zaviye ha- line getirilmiştir. (3) Diğer taraftan bu konu üzerinde esaslı bir tetkik yapan Prof. Dr Semavi Eyice, yapının uzun za- man yanlış teşhis edildiğini, bir takım kay- nakların, mevcut bir kitâbesinin ve 1929 da yapılan bir kazının yardımı ile nisbe- ten sarih sayılabilecek bir tarihçe ile ta- nındığını belirtmektedir. (4)

Bu yapının yerinde VI yüzyılda ya- pılmış daha eski bir kilise olduğu ve mal- zemesinin X yüzyılda Lips Manastırında kullanıldığı iddia edilmiştir. Son zaman- lardaki araştırmalarda bu fikri doğrulaya- cak bir ize rastlanmamıştır. Ele geçen bir kitâbeden ötürü bu yapı bir ara Panah- rantos kilisesi sanılmış ve bazı eski kitapla- ra da öylece geçmiştir. Fakat Panahran- tos kilisesinin Sarayburnu ile Gülhane Par- kı arasında olduğu öğrenilmiş ve Gülha- ne kazılarında da buna ait bazı kalıntılar ele geçmiştir. Böylece bu yanlış iddia da kendiliğinden çürütülmüştür.

Fenâri İsa Camii birbirine bitişik olarak inşâ edilmiş iki ayrı kilise ve bir

parekklisiondan meydana gelmiştir. Ku- zey yönünde bulunan kilisenin birinci bö- lümü orta Bizans devrine (843 — 1204), güneydeki bölüm ile exonarthex de son Bizans devrinde (1261 - 1453) yapılmıştır.

Manastırı yaptıran Konstantinus Lips'in 917 yılında öldüğü dikkate alınacak olur-

sa yapının X yüzyıl başlarında inşa edil- diği ortaya çıkmaktadır. (5) Bundan son- raki devirler hakkında pek fazla bir bil- gimiz yoktur. Kaynaklarda da ismine pek rastlanmamaktadır. Ancak Lâtin istilâsın- dan (1261) sonra bu kilisenin ismi yeniden ön plâna geçmiştir.

XIII yüzyıldan sonra sur dışında ka- lan bölgeler artık eskisi kadar emin bu- lunmuyordu. Bu nedenle bir çok manas- tır şehir içerisinde yeniden kurulmuş ve-

ya tamir edilmiştir. Bu arada imparator Mikhael VIII (1261 - 1282)'in karısı Theo- dora Lips Manastırını onarmış ve bunun- la da kalmıyarak güneyine bir ikinci kili- se daha ilâve etmiştir. Imparatoriçe Theo- dora bu yeni kiliseyi Hagios İoannes'e ithaf etmiş ve burasını adeta imparator ailesi için bir mezar kilisesi haline getir- miştir. XIII yüzyıl sonlarında bu kilisele- rin güney ve batısına iki uzun galeri ile sarılmıştır. (6) Böylece yapı topluluğu Pa-

(2)

Camii yanmış ve yapının bünyesinde bir takım değişiklikler meydana gelmiştir.

Fenâri İsa Camii üzerinde ilk defa 1928 - 1929 yıllarında S. Casson'un yardı- mıyla bir takım araştırmalar yapılmıştır.

Prof. S. Eyice bu araştırmanın doyurucu bir şekilde yayınlanmadığını kaydetmekte-

dir. (11) Fenâri İsa Camii 1959 yılına ka- dar harabe halinde kalmış ve bu tarihten sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafın- dan restore edilmiştir. Bu arada yapının

dış duvarları, parekklision, narthex ve üst örtüyü meydana getiren kubbe ile tonozlar onarılmıştır. Onarımdan sonra camii içe- risinde arkeolojik araştırmalar yapılabil- mesi için Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün emrine verilmiştir. Ame- rikan Bizans Esntitüsü bu arada bazı son- dajlarda bulunmuş ve camii 1969 yılında ibadete açılmıştır.

Y a p ı n ı n m i m a r i y ö n d e n i n c e l e n m e s i : Fenâri İsa Camii'nin vaktiyle Hz.

Meryem'e ithaf edilen bölümü dört sütun- lu kapalı Yunanhaçı plânının güzel bir ör- neğini göstermektedir. Orta Bizans devrin- de kilise mimarisinde hâkim olan plân şek- li kapalı Yunanhaçı idi. Fenâri İsa Camii'- nde de haçın eşit ölçüdeki dört kolunun köşelerine birer hücre yerleştirilmiş ve böylece kilisenin dış duvarları dikdörtgen bir çerçeve içerisine alınmıştır. Beşik to- nozlarla örtülü haç kollarının tam ortada birleştiği yere de kasnağı pencereli kule şeklinde bir kubbe oturtulmuştur.

Orta Bizans devri mimarisinde, kapalı Yunanhaçı plânı benimsenmiş ve o devrin esas kilise tipi olmuştu. Orta Bizans dev- rinde sık sık uygulanan kapalı Yunanhaçı- nın menşei oldukça eski tarihlere kadar laiologoslar (1261 - 1453) devrinde impa- da vefat etmiştir. Bursa'da medfundur.» inmektedir. Bu tip bir bakıma Sasani ateş- ratorluğun en önemli manastırlarından (10) gedelerini hatırlatmaktadır. İstanbul' da biri ve adeta devletin bir nevi resmi tür- Türk devrinde Lips manastırının Gülhane ile Sultanahmet Camii arasında besi olmuştur. Başta imparatoriçe Theo- müştemilâtı yavaş yavaş ortadan kalkmış, olduğu sanılan ve günümüze kadar gelemi- dora olmak üzere Palaiologos ailesinden sadece kilise kalmıştır. Bu da bir yangın yen Basileus I'in yaptırttığı Nea kilisesi bir çok ünlü kişi buraya gömülmüştür. Ni- sonunda 1633 yılında harap olmuş, Sad- de bu tipin ilk örneklerinden birisidir, öte tekim R. Janin gömülenlerin bir listesini rıazam Bayram Paşa tarafından tamir edil- yandan Bodrum Camii, Eski İmaret Ca- vermiştir. (7) Burada gömülü olanların ba- miştir. Yüzyılımızın başlarında 1918 yı- mii, Zeyrek Camii, Vefa Kilise Camii ve zıları şunlardır : Theodora'nın oğlu Kons- l ı n d a Cibaliden başlıyar?Jk Fatihe kadar Ahmet Paşa Mesçiti de kapalı Yunanhaçı-

tantinos, kızı Eudoxia, İmparator Andro- uzanan ve önüne gelen her şeyi silip sü- nın İstanbul'da akla gelen belli başlı ör- nikos II, Andronikos IIl'ün birinci karısı Pü r e n Cibali yangını sırasında Fenâri Isa nekleridir.

irini, imparator loannes'in karısı Rus ^ menşeili Anna ve 22 mezar... Diğer taraf- tan Palaiologoslar devrindeki bu önemli manastırın ilgi çekici teşkilâtı günümüze kadar gelmiş bir typikion'dan öğrenilmek- tedir. (8)

istanbul'un fethini izleyen günlerde burası bir süre daha Hıristiyanların elin- de kalmıştır. Nitekim Fatih Sultan Meh- met'in vakfiyesinde burası kilise olarak gösterilmiştir. (9) Fakat yapı topluluğu XV yüzyıl sonlarında Fenârizâde Ali Efendi tarafından zaviye haline getirilmiştir. Bu- nunla ilgili olarak H. Ayvansarayi şunla- rı kaydetmektedir : «Vâkıfı Fenânzâdeler- den Şeyhülislâm Şemseddin Mehmed Efen- dinin torunu Alâeddin Ali Efendidir, 902 d* (M. 1496 - 1497) Bursa kadısı iken orı-

Kilisenin güney cephesi ve tuğla işçiliği

Güney-batı cephesinden bir görünüş

(3)

Fenâri İsa Camiinin bu bölümünde kubbenin istinat ettiği sütunlar XVIII yüzyıldaki yangın sırasında patlamış ve yapının çökmesini önlemek için bunlar kaldırılarak, ağırlık doğu - batı duvarına paralel iki büyük sivri kemere verilmiş- tir. Burada bugün sadece dört sütunun ka- idelerine rastlanılmaktadır.

Apsisin önünde yer alan Vima olduk- ça derindir. Bu nedenle apsisin iki yanın- daki müstakil şapel hüviyetinde olan hüc- relerde kendiliğinden derinleşmişler, dört yapraklı yonca biçimini almışlardır. Dia- konikon ve prothesis ismindeki bu hücre- lerin kendilerine mahsus ayrı birer bema- ları vardır. Bizans mimarisinde iki yanla- rında nişleri olan bu hücrelerin oldukça nâdir oluşu, yapıyı daha da ilgi çekici bir duruma sokmuştur. Naosu örten kubbe ol- dukça yüksektir. Bununla beraber kubbe- nin XVII yüzyılda tamir gördüğünü dü- şünecek olursak orijinal kubbenin de bun- dan pek farklı olmadığı akla yakın gelmek- tedir. Ayrıca ön kısımda da üç bölüm ha- linde üzeri çapraz tonozlarla örtülü bir narthex vardır. Bunun yanındaki kare bö- lümün ise bir merdiven kulesi olması kuv- vetle muhtemeldir.

Burada tuğla tazyinat yok denilecek kadar azdır. Bununla beraber yapı tama- men de süslemesiz değildir. Zira ilgi çe- kici bir mermer işçiliğine sahip olduğu sa- nılmaktadır. İç mekânın duvarları üzerin- deki bazı oyuklarda, bu kısımların renk- li mermerler ile kaplı olduğuna işaret et- mektedir. Bunun yanında yapının evvelce mozaikler ile kaplı olduğunu gösterecek izler de vardır. Türk devrindeki onarımlar sırasında kullanılan sıva içerisinde, muh- telik yerlerde altın yaldızlı yeşil, kırmızı ve mavi renkli mozaik küplere tesadüf edilmiştir.

Imparatoriçe Theodora'nın yaptırdığı ilâve yapı ise yukarıda da sözünü ettiği- miz gibi ilk kilisenin güneyine bitişik ola- rak inşâ edilmiştir. Ayrıca ara duvarlarda geçitler açılmak suretiyle de her iki ki- lise arasında bağlantı sağlanmıştır. Bu ya- pı son Bizans devri mimarisinin en güzel örneklerinden olup dehlizli tiptedir. Bu ti- pin benzerleri Kaş ile Finike arasındaki Dereağzı kilisesi, Koca Mustafapaşa Ca- mii ve Fethiye Camii'dir.

Dehlizli tipte naos iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Bunlar üzeri kubbe ile örtülü naos ve onu üç taraftan U şeklinde saran çapraz tonozlu koridordur. Naos üze- rindeki kubbe dört paye üzerine oturtul- muştur. Payeler arasındaki kemerler iki sü- tuna binen üçüz kemerlerdir. Fakat son- radan bu sütunlar kaldırılmış ve yerini bu- günkü büyük sivri kemerler almıştır. Son onarımlar sırasında da bu sütunların kai- deleri bulunmuştur.

Fenâri Isa Camii'nin bu bölümü ilgi çekici bir taş ve tuğla işçiliğine sahiptir.

Son devir Bizans mimarisinde tuğla hâ- kimdir. Taş işçiliği ise artık eski önemi- ni kaybetmiştir, özellikle bu durum Fe- fiâri Isa Camii'nin duvarlarında kendisini

açıkça göstermektedir. Tuğlalar büyük bir intizamla işlenmiş, balık sırtı, balık pulu veya meandr motifi gibi çeşitli geomet- rik şekiller meydana getirilmiştir. Yapının içerisinde de mozaik kalıntılarına rastla- nılmıştır. Nedense Fenâri Isa Camii'nden söz eden bir çok kaynaklarda bahsedilme- yen bu mozaikler F. Dirımtekin tarafından yakın zamanlarda neşredilmiştir. (12) Bu mozaikler güney kilisesinin narthexi ile bunun yanındaki şapel arasında kalan ka- pının doğu duvarı üzerindedir. Mozaikler 95 X 90 cm. büyüklüğünde, üçgen şek- linde bir kısım ile ona bitişik duvarda bu- nun devamı olan parçalardan ibarettir.

Üzerlerinde ayakta durarak iki elini uzat- mış bir insan figürü ve bir kitâbe bulun- maktadır. Oldukça harap bir durumca olan kitâbenin neyi ifade ettiği kesin ola- rak bilinmemektedir. Zira var olan kısım- lar iyi okunamadığı gibi satırların baş kı- sımları da epeyce zedelenmiştir. Diğer mo- zaiğin ise bütün kapının üzerini kapladığı sanılmaktadır. Gfinümüze sadece 106 X 90 cm'lik bir kısım gelebilmiştir. Burada da Hz. Isa veya bir imparator tasviri ile bir kitâbenin bulunduğu sanılmaktadır.

Fenâri İsa Camiinde bu bölümün ta- mamiyle mozaiklerle kaplı olduğu sanıl- maktadır. Burada da çok sayıda mozaik küpler sıva altında ele geçmiştir. Bunun yanı sıra İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunan renkli taşlardan kakma olarak

yapılmış Eudoxia ikonu da kilisenin üst katında ele geçmiştir. (13)

Genellikle vertikal hatların hâkim ol- duğu yapının dış bezemesini ise onu en iyi şekilde dile getiren Prof. Dr. S. Eyi- ce'den aynen nakletmeyi yerinde buluyo- rum : «Zeminden az bir yükseklikte dola- şan bir mermer silme her üç apsiste uza- nan içleri tuğla tezyinatlı kör kemerlere sahip ve taş bir temel üzerine kurulmuş bir podium'u sınırlandırır. Bunun üstünde, yan apsislerde mermer sütunlar ile ayrıl- mış pencereler mevcuttur. Orta apsisteki pencereler, bu kısmın ehemmiyetini belir- tecek şekilde yukarı uzatılmış ve bunların yanlarına ayrıca ikişer kör kemer de ya- pılmıştır. Bu dizide ortada yan pencere- lerden birisinin üstünde tuğla bir madal- yon'un bulunması, pencerelerin böylece be- lirtildiğini gösterir. Bu uzun dizinin üs- tünde apsis sathı, horizontal ve vertikal konan çifter tuğlanın temin ettiği bir örgü motifi ile kaplanmıştır. Bu örgü motifi ile en üst sınırını belirten ikinci bir mermer silmenin yukarısında ise, içleri balık sırtı tuğla hatlar ile doldurulmuş bir niş dizisi yer almıştır. Tamamen bu silendirik kit- leyi hafifletmek gayesiyle yapılan nişleri gamalı haç motifi esasına göre tertip edi-

len tuğlalardan geniş bir meandr frizi takip eder. Nihayet saçak hattı ise, aşağı- dan yukarı genişleyen dörder tuğla konsol ile temin edilen bir nevi iptidai stalaktitli bir korniş ile belirtilmiştir.» (14)

Fenâri İsa Camii'nin ilgi çekici bir diğer yönü de batı ve güney cephelerinin bir galeri il» L teklinde »arılmasıdır. Bu

durum bir yönden Kariye Camii'ni hatır- latmaktadır. Fakat bu parekklision'un müstakil bir şapel hüviyeti yoktur ve ko- ridor halinde uzanmaktadır. Kariye Ca- miin'de ise müstakil bir şapel durumu vardır.

Parekklision'un iç mimarisi yekna- saktır. Buna karşılık dışarıda kademeli kemerler, bir takım nişler ve geometrik tuğla motifleri ile zengin bir görünüşe ulaşılmıştır. Alt kısımlarda beş, altı tuğla dizisini dört muntazam taş sırası izlemiş ve her birinin aralarına da tuğla şeritler yerleştirilmiştir.

Fenâri Isa Camii bütünü ile bugün iyi bir durumdadır, onarımı tamamlanmış- tır. Ancak yapılan restorasyon çalışmaları

sırasında Türk devrindeki ilâvelerin de pek dikkate alındığı söylenemez. Cami ibadete açılmış olmasına rağmen minare- si henüz yapılmamıştır. Halbuki minare- ye ait 1930 yılında çekilmiş bir fotoğraf ise bize oldukça iyi bir ip ucu vermekte- dir. (15) Diğer taraftan camiin alelâcele açılması sırasında yaptırılan acaip mihrap- ta ibadet mek'anına oldukça eğreti bir gö- rünüş vermektedir. ,

KAYNAKLAR t

1) Bir diğer ismi ile Yavuz Sultan Selim Medresesi olan bu yapı Vakıflar Ge- nel Müdürlüğünün Türk Yazı Sanat- ları Müzesidir.

2) Ekrem Hakkı Ayverdi, Fatih devri sonlarında İstanbul mahalleleri, An- kara 1958, S. 34

3) A. G. Paspates, Byzantine Meletai, İstanbul 1877, S. 325; A. V. Millin- gen, Byzantine Churchs in Constan- tinople, London 1899, S. 122: J. E- bersolt —A. Thiers, Les eglises de Constantinople, S. 211; Scheider, Byzance, Berlin 1936, S. 61-62; R.

Janin, Eglises et monasteres, S. 318 4) Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mi-

marisi, İstanbul 1963, S. 11 5) ilgili bir kitâbe için bk : A. Vö Millin-

gen, aynı eser, S. 131

6) Bunlar exonarthex ve parekklision- dur.

7) R. Janin, aynı eser, S. 318-319.

8) Semavi Eyice, aynı eser, S. 12: H.

Delehay, Deux typica byzantins dc'l'- epoque des paleologues «Academie Royale de Belgique» Bruxelles 1921, S. 4, 172.

9) Vakıflar Umum Müdürlüğü, Fatih Mehmet II Vakfiyeleri, Ankara 1938, S. 166

10) Hüseyin Ayvansarayi, Hadikatül Ce- vâmî, istanbul 1281, C. I, S. 157 11) Semavi Eyice, aynı eser, S. 12

12) Feridun Dirimtekin, Fenâri İsa - Eglise de Monastere de Lips'deki mo-

zaik kalıntıları «Ayasofya Müzesi Yıllığı istanbul 1960, S. 2, S. 20-21.

13) Bk. A. Grabar, L'art Byzantin, Paris 1938, Pl. 47

14) Semavi Eyice, aynı eser, S. 15 l î ) Semavi Eyice, aynı eser, Re. 14

Referanslar

Benzer Belgeler

yüzyılın ilk çeyreğine kadar baklava, zigzag ve çapraz örgüler meydana getiren tuğla yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren çini ile birlikte de kullanılmıştır.

Erken Devir Bizans Mimarisinde bazilikal plan olarak bilinen, doğu-batı doğrultusunda uzanan, en az üç neften oluşan, orta nefin diğer neflere göre daha geniş tutulduğu

Osmanlı tahtına 1451’de II.Mehmed (1451-1481) çıktığında, İmparatorluğun artık Anadolu ve Balkanlardaki Türk toprakları arasında kalmış ve sadece surları içinde

Manastırlar, kiliseler de taş veya tuğla, diğer sivil yapılar ise genellikle ahşap iskeletli kargir malzemeden inşa edilmiştir.... Bizans devrinde Aynaroz’da inşa edilen

Kantakuzenos’un oğlu Manuel Kantakuzenos (1348-1380 döneminde Mistra başkent olarak süratle gelişti ve önemli bir kültür merkezi haline geldi.... 1376 yılında

İstanbul’un, komşu olduğu Kafkas süsleme ve yapı sanatına daha yakın olduğu görülen Trabzon ekolü ile inşa edilen yapıların planları genellikle “Tek Nefli ve Kapalı

 5-CAMİNİN DÜZ DAMINI TAŞIYAN AYAKLAR KERPİÇTEN 5-CAMİNİN DÜZ DAMINI TAŞIYAN AYAKLAR KERPİÇTEN YAPILMIŞ OLUP DÖRT KÖŞELERİNE ÜÇER PARÇALI YAPILMIŞ OLUP

Balkanlardaki Osmanlı hazirelerinin içler acısı du- rumu da göz önünde bulundurularak, çalışmamıza İsa Bey Camii haziresinde tespit ettiğimiz bir grup mezar