• Sonuç bulunamadı

CEMİYETTEN PARTİYE İTTİHAT VE TERAKKİ ( )

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "CEMİYETTEN PARTİYE İTTİHAT VE TERAKKİ ( )"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

CEMİYETTEN PARTİYE İTTİHAT VE TERAKKİ (1899-1918)

Seyit SEVDİ*

ÖZET

İttihat ve Terakki Cemiyeti Türk Siyasi Tarihinde önemli bir yere sahipti. Gelişen fikir akımları, yenilikler, sorgulamaların başlaması, devletin gerilemeye başlaması Jön Türkleri devleti nasıl kurtarırız düşüncesine itmişti. Özellikle 1890 kuşağının Namık Kemal, Ziya Paşa gibi şair ve yazarlardan etkilenmesi, gelişen olaylar 1908 Meşrutiyet’ inin ilan edilmesinin önünü açacaktı.

Diğer yandan Selanik, Manastır gibi kentler Jön Türklerin örgütlenmesinde önemli bir yere sahipti. Bu kentler hem Avrupa’ ya yakın olması hem de haberlerin burada çabuk yayılması fikir ve düşünce bakımından önemli bir yere sahipti. Öte yandan 2. Abdülahmit’ in sansür, baskı, yayın yasakları getirmesi neticesinde Jön Türkler Avrupa’ ya kaçacaklar ve orada örgütleneceklerdi. Bu örgütlenme neticesinde bazıları memlekete dönse de (Mizancı Murat Bet memlekete geri dönmüştü.) diğer Jön Türk aydınları Avrupa’ da kalmışlardı.

ANAHTAR KELİMELER: 1908 Meşrutiyet, İttihat ve Terakki Cemiyeti, 31 Mart Ayaklanması, Jön Türk Harekâtı, 1902 ve 1907 Jön Türk Kongreleri

İTTİHAT VE TERAKKİ

Kazım Karabekir İttihat Terakki’ yi kuruluş bakımından ikiye ayırır:1

‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruluşu bakımından iki devreye ayrılır. Birinci devre kuruluşuna 1889 (1305) tarihinde İstanbul’da henüz olgunlaşmayan bir muhitte ve yine henüz olgunlaşmayan beş tıbbiye talebesinin hürriyet severlik heyecanları sebep olmuş ve teşkilatını hemen hemen İstanbul’a hasrettirmiş ve daha çok da mektep talebesini içine almıştır.

Ordulara da el atamadığından sayıca çokluğuna rağmen kudretçe istibdadın merkezi olan İstanbul’da beceriksiz bir halde sözü ayağa düşürmüş ve ufak bir sarsıntıya karşı koyamayarak varlığını kaybetmiştir.

İkinci devre kuruluşu ise 1906’da İstanbul’dan uzak olan Makedonya’da ihtilaller arasında olgunlaşan bir muhitte ve yine olgunlaşmış sivil ve asker başların zamanın icaplarını düşünerek ve daha uzun görüşmeler ve didişmelerle başlamış ve Selanik’te on kişilik bir merkezle faaliyete girişmiştir. Teşkilatını hemen ordulara hasretmiş, Manastır mıntıkası gibi, istibdat mihrakından çok uzak bir yerde icra kudretini haiz bir kuvvet vücuda getirmiştir…’’

1 Mayıs 1889 tarihinde Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane’de, İttihad-ı Osmanî adında gizli bir cemiyet kuruldu. Örgütün kuruluşu Fransız Devriminin 100. Yılına denk geliyordu.

Bu cemiyetin kurucuları İbrahim Temo, Abdullah Cevdet, İshak Sükuti, Mehmet Reşid, Hüseyin Ali idi.

*DEÜ, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi

1 Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 20-21

(2)

2

Bu gençleri bir araya getiren şey devlet nasıl kurtulur, 2. Abdülhamit’ in kurduğu istibdat ve ortadan kaldırdığı Kanun-i Esasi’ yi ilan ettirmek idi. Bu cemiyete İtalyan Carbonari Teşkilatı model olmuştur. Hareketin bu dönemdeki faaliyeti, yurt dışında basılan gizli gazetelerin eski sayılarının öğrencilere okutması ve Namık Kemal ile bazı arkadaşlarının eserlerinin el yazısıyla çoğaltılarak dağıtılmasının ötesine gitmedi.2 1895 yılı içinde cemiyet liderleri bir yandan önde gelen ulema temsilcilerini örgütlerine kazanmaya çalışırken diğer yandan 1889 yılında gittiği Paris'te bulunan Ahmet Rıza ile temasa geçerek Nazım Bey yurt dışına kaçırıldı.3 Ahmet Rıza, pozitivizme merak salarak, İttihad-ı Osmanî ile temas kurarak, pozitivizmin düsturu olan ‘’intizam ve terakki’’den (düzen ve ilerleme) esinlenen İttihat ve Terakki adını onlara benimsetti.4 İttihat ısrarı üzerine cemiyet, Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adını aldı.

Cemiyet ilk toplantısını 1899 yılında yapmıştır. Ahmet Eyicil şöyle anlatıyor;

‘’Okul dışında yapılan ilk toplantı Haziran 1899 tarihinde Edirnekapı dışında bulunan kahvehanede yapıldı. Kahvehanede yapılan bu toplantıya on iki üye katıldı. Üyeler kahvede bir araya geldikten sonra arka tarafta Mithat Paşa’nın bağında çukurca yerde bulunan incir ağacının altına gittiler. Etraftan görülmesi mümkün olmayan bir gizlilik içinde ağacın altına serilmiş bulunan hasır ve çuvallar üzerine oturdular. Bağ bekçisi Aluş Ağa da bunlara hizmet etti. Bir piknik görüntüsü verilen bu toplantıda gençlere Aluş Ağa yiyecek ve içecek hazırladı.

İnciraltı Toplantısı olarak bilinen bu ilk toplantıya İbrahim Temo, İshak Sukuti, Şerafettin Mağmumi, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmet Reşit, Asaf Derviş, Hersekli Ali Rüştü, Giritli Muharrem, Hikmet Emin, Ali Şefik ve ismi tespit edilemeyen bir kişi katıldı. Toplantıda yaşlı bulunmasından dolayı Ali Rüştü başkan, Şerafettin Mağmumi sekreter, Asaf Derviş ise veznedar seçildi. İbrahim Temo cemiyette bir göreve getirilmedi fakat üye kaydında cemiyetin bir numaralı üyesi oldu. Piknik görüntüsü altında yapılan ilk İnciraltı Toplantısı’nda gizli olan bu milli cemiyete kimlerin üye olacağı tartışması yapıldı.

Sonuçta güvenilir ve iş yapabilecek her Osmanlı vatandaşının dikkatli bir şekilde belli denemelerden geçirildikten sonra üye olabilmesi, her hafta düzenli bir şekilde çeşitli yerlerde toplanılması, yardımların titizlikle alınması, üyelerin ait oldukları şube ile sıra numarasının deftere kaydedilmesi ve her üyeye bir numara verilmesi kararlaştırıldı. Ayrıca bu toplantıda idare heyeti kuruldu. Cemiyette alınan kararları yazma görevi Şerafettin Mağmumi ile İshak Sukuti’ye verildi.’’5

Abdülhamit cemiyetin farkına varmış ve Cemiyet üyelerini birkaç defa tutaklamış ve affedilip serbest bırakılmıştır. Temo Romanya’ ya gitmiştir. 1889 yılında gittiği Paris'te bulunan Ahmed Rıza ile temasa geçerek Nazım Bey yurt dışına kaçması yeni süreçleri de beraberinde getirecekti.

Ahmet Rıza’nın Paris’ e gitmesiyle beraber İttihat ve Terakki’nin Paris’teki şube başkanı olmuştur. Ahmet Rıza, Hıristiyan bir Arap olan Halil Ganem’le birlikte, Meşveret Gazetesini Cemiyet adına Osmanlıca ve Fransızca olarak yayımlamaya başlar.6 Bab-ı Ali’nin

2 M. Şükrü Hanioğlu, ‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001) c. XXIII, s. 476

3 M. Şükrü Hanioğlu, ‘’İttihat ve Terakki Cemiyeti’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001) c. XXIII, s. 477

4 Sina Akşin ve Diğerleri, Osmanlı Devleti 1600-1908, Cem Yayınevi, İstanbul, 2013, s. 171

5 Yuriy Aşatoviç Petrosyan, Sovyet Gözüyle Jöntürkler, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1974, s. 174 Bkz. https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=283219

6 Erdem Sönmez, Ahmed Rıza Bir Jön Türk Liderinin Siyasi-Entelektüel Portresi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2012, s. 73 1895 yılından sonra Jön Türklerin Yayın organları şunlardır:

-Ahmet Rıza ve Meşveret gazetesi, -Murat Bey ve Mizan gazetesi,

(3)

3

Fransa Hükümetine Meşveret’in kapatılmasını istemiştir. Fransa Hükümeti Meşvereti kapatmış ve Ahmed Rıza İsviçre’ye geçerek, Meşvereti orada çıkarmaya başlamıştır.

Yurt dışına kaçarak Fransa ve İngiltere de temaslarda bulunan Mizancı Murad 1895 Aralık ayı sonunda Kahire'ye gitti ve şehirdeki İttihat ve Terakki Cemiyeti şubesinin faaliyetine hız kazandırdı.7 Murad, Mısır’da Mizan Dergisini çıkarmaya başlamış ve cemiyet tarafından kısa sürede benimsenmişti.8 Paris’e gelmesinden sonra Murad, yurt dışında bulunan kişiler onun etrafında toplanmaya başlanmış ve Jön Türk Harekâtı Rıza-Murad arasında kutuplaşmaya yol açacaktır. Daha sonra Murad Paris’teki şubenin başkanlığına getirilecektir.9

Meşveret Gazetesinde, Aristi Efendi’nin yazdığı yazıda Girit’te ki isyancıları haklı görüyordu. Cemiyet Mensupları buna tepki gösterip tekzip edilmesini istediler ancak Ahmed Rıza bunu kabul etmeyince cemiyetten ihraç edildi.10 Daha sonra Murad sarayla anlaşarak İstanbul’a geri döner.

Mizancı Murad’ ın İstanbul’ a dönmesinden sonra diğer İttihatçıların da memlekete dönmesini istiyor Karabekir şöyle anlatıyor:11

‘’Bir müddet sonra Sultan Hamid İttihatçıların geri kalanlarını ikna etmek üzere Necip Melhame’yi Avrupa’ya gönderdi. Paris’te Ali Kemal ile buluşarak fikirler için münasip bir memuriyet listesi tanzim edildi ve İttihat ve Terakki mensuplarına denildi ki:

“Eğer İstanbul’a gelmekten korkuyorsanız memleket dışında da vazife alabilirsiniz. Sizler el memleketinde böyle topluluk halinde bulundukça ve istediğiniz zaman istediğiniz gibi neşriyatta bulundukça Sultan Hamid kuşkulanıyor. Yalnız Murat Bey’in İstanbul’a gelmesi dahilde ve hariçte lazımı olan tesiri yapmış değildir. Eğer bu teklifi kabul etmez de neşriyata devam ederseniz birçok canların yanmasına ve ailelerin sönmesine sebep olacaksınız.

Padişahı da büsbütün istibdada sevk edeceksiniz.

İttihat ve Terakki mensuplarının çoğu bu teklifi kabul ettiler ve bu suretle İshak Sükûti, Roma Sefareti; Abdullah Cevdet, Viyana Sefareti; Tunalı Hilmi, Madrid Sefareti kâtipliklerine; Çürüksulu Binbaşı 437/599 Ahmet Bey, Belgrad Sefareti ve Kaymakam Şefik Bey de Viyana Sefareti ateşemiliterliklerine tayin olundular. Diğer bazılarına da maaşlar verildi. Bunlar Sultan Hamid aleyhine artık bir şey yazmayacaklarına söz verdiler.’’

Böylece Abdülhamit İttihat ve Terakki’ yi dağıtmış oluyordu. Ahmet Rıza ve Doktor Nazım ise mücadelelerine devam etmiştir. Aslında yeni bir gelişme olmuş ve 1899’da Prens Sabahattin ve Prens Lutfullah namındaki iki oğlu ile Avrupa’ya kaçan Damat Mahmut Paşa12 yeni süreci beraberinde getirecektir. Avrupa’ ya kaçmaları Jön Türk -Abdullah Cevdet ve İçtihad dergisi,

- Osmanlı gazetesi çevresi,

·Prens Sabahattin'de somutlaşan akım, -Şüra-yı Ümmet grubu.

Bütün bu gruplar ve onlara bağlı yayın organları 1908 Devrimi ve sonrasının düşün akımlarını oluşturmuşlardır.

Tevfik Çavdar, İttihat ve Terakki, İletişim Yayınları, İstanbul, Temmuz, 1991, s. 18

7 M. Şükrü Hanioğlu, a.g.m, s. 477

8 Gazanfer İbar, , ‘’Avrupa’da Jön Türk Gazeteleri’’, ATLAS Tarih Dergisi, Sayı:42, Ağustos-Eylül, 2016, s. 71

9 Mizancı Murad, 3 ay içerisinde padişahı ıslahat yapmaya ikna edemezse İTC’ ye geçecekti. Kanun-i Esasi’de öngörülen iki Meclis yerine küçük bir istişari meclisi istiyordu. İslamiyet’e, Hilafete, Padişahlığa büyük önem verirken, öte yandan, çok kozmopolit havayla, Osmanlı Devleti’nde yapılacak ıslahatı, Tanzimat Paşaları gibi Avrupa’nın müdahale ve teminatına bağlamayı düşünüyordu. Bkz. Sina Akşin, Jön Türkler Ve İttihat Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 67

10 Gazanfer İbar, a.g.m, s. 73

11 Kazım Karabekir, a.g.e., s. 437

12 Kazım Karabekir, a.g.e., s. 438

(4)

4

hareketine canlılık getirecektir. Abdülhamd’e eletiriler yine artmaya başlayacaktır. Siyasi çekişmeler de birbirini izleyecektir.

1902 Kongresi

Prens Sabahattin kongre toplanması için bir çağrıda bulunmuştu. Paris’ te kongre 4 Şubat 1902 yılında toplandı. Kongre de iki önemli, fikir çatışacaktı. Birincisine göre, yalnız propaganda ve yayınla devrim yapılamazdı, onun için de askeri kuvvetlerin de devrim çalışmalarına katılmasını sağlamak gerekiyordu, ikinci tez, devrimi sağlamak için yabancı müdahalesinin davet edilmesi yönündeydi.13 Petrosyan, 1902 Kongresinde açılışı yapan Hüseyin Siret Bey’in konuşmasını şöyle aktarır:14

“Başarının biricik koşulu, güç ve yalnız güçtür; dağının güçler başarısızlık, güç birliği ise yengi getirir.”

Lakin kongrede güç birliği sağlanamayacak tam tersine Jön Türklerin gücü parçalanacaktı.

Kongrede, Osmanlı unsurlarını oluşturan bütün milletler hemen hemen temsil edilmişti. 60-70 kişiye varan kongreciler "Jön Türk" aleminin ve Sultan Abdülhamid muhaliflerinin en tanınmış simaları arasından seçilmişti.15 Bu kongre inkılap tarihimizin de önemli bir dönüm noktası olmuştu.

Prens Sabahattin’in dışarıdan müdahalesi ve Ahmed Rıza’ nın müdahale karşıtları olarak kongre iki gruba ayrılır. Müzakere sırasında şu iki nokta üzerinde durulmuştur:16

a) Yalnız propaganda ve yayınla inkılap yapılamaz. Dolayısıyla askeri kuvvetlerin de ihtilal harekatına katılmalarını sağlamaya çalışmalı.

b) Yabancı hükümetlerin müdahalesini davet yoluyla memlekette ıslahat icrasına girişilmeli.

Böylece kongre iki guruba ayrılmıştı. Açıklama yapan Prens Sabahaddin Bey, yabancı müdahalesinin memleketimize daima zarar verdiğini ve bu defa da zarar vereceğinin umulduğunu ve böyle bir talepte bulunmanın akıl karı olmadığını söyledikten sonra, ancak yabancı müdahalesine de ihtiyaç bulunduğunu ve bunu memleketimiz yararına çevirmek gerektiğini anlatmıştı.17 Yani dış destekli müdahaleye de destek verilecekti. Buna göre kongre;18

 Yirmi beş yıldır imparatorluğun başına gelen tüm felaketlerin tek kaynağı bütün insanlığın utanç vesilesi olan bugünkü baskı rejimiyle Osmanlı halkları arasında her türlü ilişkiye karşıyız.

 İmparatorluk' un çeşitli halkları arasında Hattı Hümayunlar ve uluslararası

antlaşmalarda sağlanacak haklardan eşit olarak yararlanmalarını sağlayacak bir birlik yaratmak amacındayız. Bu birlikledir ki, yönetime katılma gibi haklı ve yasal

istekleri yerine getirilecek, bütün yurttaşlara eşit hak ve görevler tanınacak ve bu birliğin sürebilmesi için biricik koşul olan Osmanlı tahtına ve hanedanına karşı bağlılık duygusunun uyanması sağlanacaktır.·

13 Sina Akşin, a.g.e., s. 81

14 Yuriy Aşatoviç Petrosyan, a.g.e., s. 217

15 Ahmet Bedevi Kuran, İnkılâp Tarihimiz ve Jön Türkler, Kaynak Yayınları, İstanbul, Nisan, 2000, s. 189

16 Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 190

17 Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 191

18 Tevfik Çavdar, a.g.e., s. 19

(5)

5

 Koşullar ne olursa olsun, ülkenin tüm halklarının çıkarlarını korumak için, bütün gücümüzü aşağıdaki dört amaca yönelteceğiz:

a) Osmanlı İmparatorluğu 'nun bütünlüğünün ve bölünmezliğinin sürdürülmesi, b) İlerlemenin gereği olan ülke içi barış ve düzenin yeniden kurulması,

c) İmparatorluk' un temel yasalarına ve özellikle de imparatorluğumuz halklarının hak ve özgürlüğünün ve genel reformlarının koruyucusu olan 1876 Anayasası'na saygı duyulması,

d) Uluslararası antlaşmalara ve özellikle Berlin Antlaşmasına duyduğuumuz kesin ve sarsılmaz saygımızı bir kez daha belirtiriz.

Böylece kongre de müzakere salonu bir süre bu tartışmalarla çalkalandıktan sonra, şu yolda iki görüş ortaya çıkmıştı:

"Müdahaleci" ve o zamanın diliyle "Ademi Müdahaleci",

Prens Sabahaddin Bey'in açıkladığı şekilde müdahaleye çoğunluğu oluşturuyordu ve bu hizbi İsmail Kemal Bey temsil ediyor aynı zamanda Ademi müdahaleci azınlık hizbine de Ahmed Rıza Bey baş olmuştu.19 Tevfik Çavdar, Tarık Zafer Tunaya’ nın düşüncesini şöyle aktarır:20

“Bu kez de yıkıcı olmaları gereken yerde müttefik, yapıcı olmaları gereken yerde tam anlamıyla birbirlerinden ayrıldılar."

Demişti. Böylece 1876 Kanuni Esasi geri getirilecek ve Osmanlı’nın birlik ve beraberliği öncelik olacaktı.

Bölünen kongrede Ahmed Rıza önderliğinde Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti kuruldu. Kurulan bu cemiyet kısa sürede Rumeli’ de örgütlenecek ve yayılacaktır. 1906 Eylül’ünde Selanik’ te, çoğunluğu 3. Ordu subayları olan 10 kişi ‘’Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’’ kurmuşlardır.21 Paris’ tekiler bu cemiyetin oluşmasına seyirci kalmışlar ve onunla ilgilenme gereği duymuşlar, bu amaçla Selanik’ gizli olarak gelen Paris temsilcisi ( Dr.

Nazım Bey) ile birleşme antlaşması yapılmıştır ve ‘’Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’’ , ‘’Terakki ve İttihat’’ adını almıştır.22

1907 Kongresi

27 Aralık 1907'de Paris'te toplanan ikinci kongrede Prens Sabahattin, Ahmet Rıza, Malumyan ortak başkanlığını altında kongre açıldı.23 Çalışmalarını tamamlayan kongre şu kararları aldı:24

 ‘’Bildiri ile Osmanlı Devleti'ni oluşturan milletlerin birlik olmayı başardıkları ve çabalarını birleştirerek amaca ulaşıncaya kadar ihtilal yolunda ısrar edecekleri duyuruldu.

 Bildiride belirtilen amaç II. Abdülhamit'i tahttan indirerek parlamenter düzeni kurmaktı. Bunu elde etmek için isitbdat yönetimine silahla karşı konulacak.

19 Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 191, Yuriy Aşatoviç Petrosyan, a.g.e., s. 218

20 Tevfik Çavdar, a.g.e., s. 19

21 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’ de Siyasal Partiler, C. 1, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s., 53

22 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 54

23 Sina Akşin, a.g.e., s. 113

24 Kongre beyannamesi için bkz. Ahmet Bedevi Kuran a.g.e., s. 290-297

https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=283219&/Osmanl%C4%B1-%C4%B0ttihat-ve-Terakki-Cemiyeti-/- Do%C3%A7.-Dr.-Ahmet-Eyicil-

(6)

6

 Hükümet yetkilileri ve güvenlik görevlilerini yıpratmak amacıyla politik ve ekonomik grevler yapılacak.

 Vergi ödememek suretiyle pasif direnişe geçilecek.

 Askerin devrimciler üzerine yürümesine engel olmak için propaganda yapılacak. Gerektiğinde toptan ayaklanılacak ve şartlara göre diğer eylemler belirlenecek.’’

Bildiriyi imzalayan örgütler, Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti, Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet Meşrutiyet Cemiyeti, Ahd-ı Osman Cemiyeti (Mısır) Londra’ da Türkçe ve Arapça çıkan Hilafet’ in yazı kurulu, Taşnaksutyon, Mısır Cemiyet-i İsrailiyyesi, bazı Ermeni yayınlarının yöneticileri imzalamıştı.25

Böylece bu kongre ile beraber 1908 yılına gelindiğinde Hürriyetin İlanı ile sonuçlanacak bir yeni döneme doğru gidiliyordu.

2.Meşrutiyete Giden Yol

Osmanlı Devleti’nin 1. Meşrutiyeti ilan edilmesinden sonra Meclis 1 sene çalışmış ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Abdülhamid Meclisi fes ettiğini açıklamıştır.

Meclisin fesih edilmesi ile beraber 1908 yılına kadar meclis açılmayacak ve bu süreçte Abdülhamid kurduğu gizli hafiyelerle memleketi 33 sene idare edecekti. Ahmet Bedevi Kuran Meşrutiyete giden yolda Makedonya’ nın etkisini şöyle anlatır:26

“Vaktiyle Tıbbiye Mektebi'nde kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti Rumeli'de hızla yayılmıştı. Böyle olmasının birtakım önemli nedenleri de vardı. Özellikle Bulgar, Sırp ve Yunan çetelerinin varlığı ve Makedonya'ya milletlerarası adli denetim konması bu yayılmada çok etkili olmuştur. Vatansever üçüncü ordu subayları memleketin maruz kaldığı yakın tehlikeyi sezmişler ve daha samimi bir fedakarlık hissiyle birbirlerine yaklaşmışlardı.

Çünkü, adli denetimin oluşması, bazı yabancı subayların Bulgar komitelerini daha yakından teşvik etmesine yarıyor; Makedonya'daki olumsuz ruhu kolaylıkla besliyordu. Halbuki adli denetimin kurulması, komiteciliğe son vermek amacına dayanıyordu. Şimdi durum değişmiş, amaç tersine dönmüştü. Kaldı ki, adli denetim zaten Sultan Abdülhamid'in yanlış idaresi ve kayıtsızlığı yüzünden kurulmuştu. Ufak bir çaba ve biraz iyi niyet bu denetime kolaylıkla engel olabilirdi. Bu denetim gitgide nitelik değiştirmiş ve Avrupa devletleri için Osmanlı hükümetinden taviz koparmaya da vesile oluşturmuştur.”

Balkanlarda ki durum elbette Meşrutiyete giden yolu etkilemişti. Tarih 9 Haziran 1908’i gösterirken İngiltere Kralı Edward27 ile Rus Çarı Nikola Reval’ de bir araya gelmişlerdir. Her iki hükümdar özellikle Uzak ve Yakın Doğu’ da tampon bölgeler kurma ve Almanya’ ya karşı bir denge politikası uygulama konusunda anlaştılar.28 Reval Görüşmeleri’

nin içeriğine dair bilgi vermeyen iki devlet Osmanlı Devleti’nin bölünmesi düşüncesini ortaya çıkarmıştır.

İttihatçılar, Reval Görüşmelerini Makedonya'da bulunan Avrupalı konsoloslardan ve yabancı postanelerin aracılığıyla ulaşan Avrupalı gazetelerden öğrenmişlerdi. Dışarıdan gelecek olan müdahaleler karşı orduda bulanan askerler isyan bayrağını açmıştı. Böyle İngiltere- Rusya görüşmeler neticesinde Makedonya da ateş başlayacaktı:

25 Sina Akşin, a.g.e., s. 114

26 Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 298

27 İngiltere 1878 Berlin Antlaşması ile beraber Osmanlı Devleti’ nin ‘’toprak bütünlüğünü’’ koruması politikasını terk etmiştir.

28 Vahdettin Engin, Bir Devrin Son Sultanı 2. Abdülhamid, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2017, s. 308

(7)

7

Bu bildiri İTC’ yi harekete geçirmiş ve hareket daha da hızlanarak 5 Temmuz 1908’ de Makedonya’ da Resneli Niyazi’ de isyan bayrağını açtı.29 Meşrutiyetin ilanı için Rumeli’ den saraya devamlı telgraflar gönderiliyor ve eğer Padişah, Meşrutiyet’i tekrar ilan etmezse zorla yaptırılacağı ifade ediliyordu.30 Padişah isyanı bastırmak için Metroviçe 18.

Nizamiye Fırkası’ nın Komutanı Arnavut Şemsi Paşa’ yı, Niyazi’ nin hareketini bastırmakla görevlendirmiş ve Paşa, 7 Temmuz’ da Manastır’a geldi ve Yıldız’la haberleştikten sonra yola çıkmak üzereyken, Terakki ve İttihad’ ın fedai bir subayı, Teğmen Atıf (Kamçıl) tarafından vurularak öldürüldü.31 Arnavutlar isyan’a destek verdi ve isyancılar, ‘’Ya Kanun-i Esasi ya ölüm’’ tehdidiyle sultanın Kanun-i Esasi’yi ilanını ve Meclis-i Mebusan’ın toplanılmasını istiyordu.32

Selanik, Ohri, Manastır’ dan telgraflar yağıyor ve Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesini isteklerin yerine getirilmezse, Rumeli’ de 3. Ordu’ nun İstanbul’a doğru harekete hazırlanması ve Kanun-ı Esasi ile ilgili bu talepler üzerine Sultan Abdülhamid Kanun-i Esasi’ yi ilan etmek zorunda kaldı.33

2.Meşrutiyetin ilanından34 sonra Osmanlı siyasi devriminde 23 Temmuz 190835 tarihinde ‘’Hürriyetin İlanı’’ edilmesi memlekette coşku ile karşılanmıştır. Yakın Tarihimizde ‘’İkinci Meşrutiyet’’ olarak anılan dönem (1908-1918) Türkiye’nin demokratik gelişmelerinde ileri ve yürekli atılımlarla doludur.36 Yine bu dönem de Abdülhamid’ in kurduğu baskı, istibdat rejimi yıkılmış ve İTC ülke de önemli bir yere sahip olacaktı.

1908 kapısından hayli genç olmakla beraber özellikle Batı’nın düşünce şablonları hızla girerken, bayram havası içindeki insanlar mucizelerin acele bekleyicileri olarak cennetin kapılarını açan demokratik bir rejime kavuşma heyecanını çok kısa bir süre de olsa yaşamışlardır.37

Meşrutiyet ne hürriyeti getirmiş ne de sağlanan özgürlük ortamını getirmişti.

Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti38 iktidarı tam eline alarak ülkeyi Abdülhamid Dönemindeki gibi istibdat ile yönetmiştir.

2.Meşrutiyet ve İktidara Doğru

24 Temmuz 1908 tarihli bir irade-i seniye ile Kanun-ı Esasi'nin yürürlüğe konulacağı ve Meclis-i Mebusan'ın açılacağı ilan edilmiş ve Kanun-ı Esasi hemen yürürlüğe girmiş, ancak Meclis-i Mebusan'ın toplanabilmesi için Kanun-ı Esasi'nin 60. ve 64.

29 İT Rumeli’ de daha iyi örgütlenmişti. Enver Bey’ de Selanik’ te dağa çıkmasıyla süreç daha da hızlanmıştır.

’’Hürriyet Kahramanı’’ olarak halk nezdinde bilinecektir.

30 İhsan Burak Birecikli, ‘’Yüzüncü Yılında II. Meşrutiyet’in İlanı Üzerine Bir İnceleme’’, Akademik Bakış, Cilt 2, Sayı 3 Kış 2008, s. 216

31 Sina Akşin, a.g.e., s. 128, Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 307-308

32 Halil İnalcık, Devlet’i Aliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-4, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2016, s.300

33 Halil İnalcık, a.g.e., s. 300

34 24 Temmuz 1908’ de gazeteler yazılarını sansüre uğramadan yayınladılar. Meşrutiyet halk tarafından coşkuyla kutlandı. Kadın Hareketleri, işçi hareketleri, ortaya çıktı. Bkz. Sina Akşin, , Jön Türkler Ve İttihat Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2017, Sina Akşin ve Diğerleri, Çağdaş Türkiye Tarihi 1908-1980, C. 4, İstanbul, 2013

35 İT’nin Rumeli’de Hürriyeti ilan etmiş olmasına karşılık, İstanbul, Anadolu ve Arap ülkelerinde meşrutiyeti Abdülhamid ilan ettirdiği için, İT Abdülhamid’ in padişahlığını sürdürmesine razı olmak zorunda kalmıştı. Bkz.

Sina Akşin ve Diğerleri, Çağdaş Türkiye Tarihi 1908-1980, C. 4, İstanbul, 2013, s. 27

36 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 35

37 T. Zafer Tunaya, a.g.e., s.35

38 1914’ ten 1918’ e kadar İTC ülkede tam hâkimiyet sağlamıştır.

(8)

8

maddelerine göre Ayan Meclisi'nin, 65 ve 80. maddeler gereğince de Meclis-i Mebusan'ın seçilmesi gerekiyordu.39

İTC40 ülke çapında iyi örgütlenmiş ve bu seçimlerden galip çıkmak istiyordu.

Seçime girecek diğer parti ise Ahrar Fırkası idi.41 Seçimler 1908 yılı Kasım ayında yapıldı.

Ahrar Fırkası seçimlere İstanbul’ dan katılmıştır. Fakat bu şehirden tek mebus dahi çıkmamıştır. Aday gösterilmedikleri halde, Sadrazam Kamil Paşa, Prens Sabahattin Mizancı Murad 18 oy alabilmişlerdir.42

Seçimler sonucunda mecliste 142 Türk, 60 Arap, 25 Arnavut, 23 Rum, 12 Ermeni, 5 Yahudi, 4 Bulgar, 3 Sırp ve 1 Ulah Mebusu çıkmıştır.43

2. Meşrutiyetin Osmanlı Devleti’nde ilan edilmesinden sonra, Balkanlar ve büyük devletlerin buraya müdahile etmemesini umuyordu. Ne yazık ki bu parçalanma durdurulamamıştır. Bu parçalanma Avusturya-Macaristan, Bosna-Hersek’i topraklarına kattığını ilan etti44, Girit, Osmanlı Devleti’nden ayrılarak, Yunanistan’a bağlanma kararı aldı ve Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti.

Gerici Bir Ayaklanma: 31 Mart Vakası ve Bastırılması

Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra bazı kesimler rahatsız olmuş ve hoşnutsuzlukların artmasına neden olmuştur.45 İttihat ve Terakki’ nin uygulamaları bunda etkili olmuş ve İttihatçılar, II. Meşrutiyetin ilanından sonra, II. Abdülhamid’in halline kadar hükümet kurmayıp, hükümetleri yönlendirmek ve sorumluluğu üzerine almadan iktidarı elde tutmak istemiştir.46

Said Paşa’ dan sonra göreve gelen Kamil Paşa meclisten aldığı güvensizlik oyuyla beraber istifa etti.. Abdülhamid, Hüseyin Hilmi Paşa’ yı sadarete getirdi. Bunlardan en sert

39https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=286950&/II.-Me%C5%9Frutiyet-D%C3%B6nemi-(1908-1914)-/- Prof.-Dr.-Bayram-Kodaman-

40 İttihat-Terakki 8 Ekim 1908'de programını Şura-yı Ümmet Gazetesi'nde yayınladı. Programda Osmanlılık ülküsüne hizmet edecek eğitim sistemi, Anayasa değişikliği, demokratik ve sosyal bir düzen vaad ediyordu.

Özellikle resmi dilin Türkçe olacağı, her türlü resmi haberleşme ve görüşmelerin Türkçe yapılacağının altını çizmiştir. Bkz. https://www.tarihtarih.com/?Syf=26&Syz=286950&/II.-Me%C5%9Frutiyet-D%C3%B6nemi-(1908- 1914)-/-Prof.-Dr.-Bayram-Kodaman-

41 Ahrar Fırkası, 1900’ lerde Paris’ te oluşan Prens Sabahattin’ ci akımın 1908’ de Osmanlı siyasal hayatına girişi olmuş ve Prens Sabahattin’ in çevresindeki gençler, onun Bebek bahçesinde verdiği bir konferanstan esinlenerek, İttihat ve Terakki karşısında, bir ağırlık kurmayı düşünmüşlerdir. Bkz. T. Zafer Tunaya, a.g.e., s. 175- 176 Ahmet Bedevi Kuran ise, Ahrar Fırkası'nın doğuşunu Prens Sabahaddin Bey'e atfedenler vardır. Halbuki, bu fırkanın kuruluşu Prens'in Manastır seyahatine rastlamaktadır. Prens Sabahaddin Bey'in Manastır'dan dönüşünde fırka başkanlığı, kurucular tarafından kendisine teklif edilmişse de kendisi bunu kabul etmemiş, nezaketle reddetmiştir. Fırka programında "yetki genişliği" prensiplerine yer verilmiş olması, Prens Sabahaddin Bey'in siyasi fikirlerine taraftar olan birçok kişinin bu fırkaya katılmalarını kolaylaştırmış ve bu durum fırkanın Prens Sabahaddin Bey tarafından kurulduğu iddiasına yol açmıştır. Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 330

42 T. Zafer Tunaya, a.g.e., s.177

43 Halil İnalcık, a.g.e., s. 301

44 Avusturya-Macaristan 2. Meşrutiyetin ilanı sırasında çıkan karışıklıklardan yararlanarak Bosna Hersek’ ilhak etmişti. Osmanlı Devleti Avusturya- Macaristan’ dan fes’ i boykot etti ve onun yerine kalpak giyilmeye başlandı.

Osmanlı Devleti Bosna Hersek’ i Avusturya’ya terk etti.

45 Orduda ki hoşnutsuzluk, Hürriyetin İlanı ile beraber Harbiye Mektebi mezunu subayların kurmaya çalıştığını yeni düzen ve Harbiye mezunu olmayan, alaylı denilen subayların ordudaki sayı ve rollerini azaltmak için teşebbüse geçtiler. Böylece, 1. Ordudan 1400 alaylı subay kadro dışına çıkarıldı. Bkz. Sina Akşin, a.g.e., s. 195

46 Prof. Dr. Oğuz Aytepe, Teori Dergisi, Sayı: 326, Mart 2017, https://www.aydinlik.com.tr/teori/2017-nisan/31- mart-isyani

(9)

9

eleştiriyi Serbesti Gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey yapıyordu.47 Hasan Bey azledilmiş kaymakamlardan Şakir Beyle Galata Köprüsü’ nden geçerken bilinmeyen biri tarafından öldürüldü.48Muhalefet olaya büyük tepki göstermiş ve olayı İT’ ye yıkmaya çalışmıştır.

Hasan Fehmi’ nin cenazesi büyük bir kitle gösterisi haline geldi ve cenazeden beş gün sonra 13 Nisan 1909’ da (Rumi Takvime göre 31 Mart 1325’ de ) ayaklanma çıktı.49

İttihat ve Terakki’ ye diğer bir eleştiri yapan gazete ise Volkan’ dı.50Gazete orduyu muhalefet saflarına kazanmak için çaba göstermesi, gücünü ordudan alan İttihat ve Terakkililere büyük bir huzursuzluk ve öfke veriyordu.51

Sabahın erken saatlerinde Taksim civarında bulunan Taşkışla’ daki 4. Avcı Taburu Hamdi Çavuş ve diğer çavuş onbaşıların komutasındaki erler, subaylarını tutukladıktan sonra, başka kışlaları da ayaklandırdılar.52 Ayaklananlar Sultanahmet’ te toplandılar. ‘’Şeriat İsteriz’’ diye slogan attılar. İsyancılar Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa ile Harbiye Nazırı Ali Paşa’ nın azledilmesini, Meclis-i Mebusan Reisi Ahmed Rıza Bey ile Talat, Hüseyin Cahit, Rahmi ve Bahattin Şakir gibi inde gelen ittihatçıların sınır dışı edilmesini istediler.53 İttihat Terakki zamanında açığa alınan subayların görevlerinin geri iadesini istediler. Bu arada, Meclise gelmekte olan Adliye Nazırı Nazım Paşa Ahmed Rıza Bey zannedilerek, Lazkiye Mebusu Şekip Arslan Bey de Hüseyin Cahit’e benzetilerek öldürüldü ve askeri isyanını yatıştımak üzere Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi, ders vekili Halis Efendi ve Şerif Mehmet Sadık Paşa Sultanahmet Meydanına gittiler.54

İsyan duyulunca, Selanik’ te Hareket Ordusu’nun kurulmasını55 ve başına 3. Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa getirildi. Hareket Ordusu İstanbul’a doğru ilerlemeye başlamış ve Hareket Ordusu 24 Nisan’ da İstanbul’a geldi. Ordu Babıâli, Taksim ve Taşkışla bölgelerini ele geçirmiştir. Mahmut Şevket Paşa’nın İstanbul’un ele geçirilmesinde en hassas davrandığı yer Yıldız Sarayı olmuş, askeri planlar uyarınca Topağacı ve Nişantaşı semtlerine ağır toplar yerleştirilmiş ve Yıldız Sarayı kuşatılarak bir çatışmaya meydan vermeden teslim alınmıştır. Böylece 24 Nisan 1909’da Anadolu yakasındaki Üsküdar Selimiye Kışlası dışındaki bütün İstanbul, Hareket Ordusu denetimine girmiştir.56

Şeyhülislam Ziyaeddin Efendi fetva vererek Abdülhamid tahtan indirildi.5733 yıl iktidar süren Abdülhamid’in yerine 5. Mehmed Reşat tahta çıkacaktır. Daha Sonra Mahmut Şevket Paşa’nın isyanı bastırması onu, Birinci, İkinci ve Üçüncü Ordular Kıtaları Genel Askeri Müfettişi unvanı verilmiştir.58

47 Vahdettin Engin, a.g.e., s. 316

48 Sina Akşin, a.g.e., s. 197

49 Sina Akşin ve Diğerleri, a.g.e., s. 29

50 Derviş Vahdedi bu gazetenin sahibidir.

51 Sina Akşin a.g.e., s.199-200

52 Sina Akşin ve Diğerleri, a.g.e., s. 29

53 Vahdettin Engin, a.g.e., s. 317

54 Vahdettin Engin, a.g.e., s. 317-318

55 Ordunun komutanlığına Hüseyin Hüsnü Paşa’nın, Erkânı Harbiye Başkanlığı’na ise Mustafa Kemal’in getirilmesi uygun bulunmuştu. Ordu hızla hazırlanmış, stratejik bir konumda olan Edirne’deki 2. Ordu komutanı Salih Paşa ile görüşülerek, “Hareket Ordusu” adındaki bir kuvvetin tertip ve sevkine karar verilmişti. Bkz. Prof.

Dr. Oğuz Aytepe, ’’31 Mart İsyanı’’, Teori Dergisi, Sayı: 326, Mart 2017, https://www.aydinlik.com.tr/teori/2017-nisan/31-mart-isyani

56 Oğuz Aytepe, Teori Dergisi, Sayı: 326, Mart 2017

57 Abdülhamid daha sonra sessizce Selanik’ e gönderilecektir.

58 Prof. Dr. Oğuz Aytepe, Teori Dergisi, Sayı: 326, Mart 2017

(10)

10

1913’ e Kadar Olaylar ve İttihat Terakki

Osmanlı Devleti’nin zayıflamasıyla beraber Kuzey Afrika’da son toprak parçası Trablusgarp kalmıştı. Esasen İtalyanlar öteden beri bu bölgeyi istila etme düşüncesini beslemekte ve fırsat kollamaktaydılar.59 Gelişen İtalya siyasi birliğini tamamlamış ve sömürge arayışına girmişti. İtalya, Bingazi’ de imtiyazlar talep etmeye başlamıştı. İtalya’nın bu teklifi Osmanlı Devleti tarafından reddedilmişti. İtalya, 23 Eylül 1911’de, Osmanlı’ya ilk notasını göndererek İttihat ve Terakki Partisinin, Trablusgarp ve Bingazi’de yaşayan İtalyanlar aleyhine tahrik edici faaliyetler yürüttüğünü belirterek işgal için politik ön hazırlıklarını yapmaya başladı.60

İtalya, Osmanlı Devleti’ne baskı uygulayarak 28 Eylül’de 24 saat içerisinde Trablus ve Bingazi’nin tahliye edilerek teslim edilmesini ve vergi verilmesi istedi.61 Osmanlı Devleti 29 Eylül’de buna red kararı verdi. Nitekim Osmanlı hükümeti tarafından bu notada özetle, İtalya’nın Trablusgarp üzerindeki işgal emellerinden vazgeçtiği takdirde burada kendilerine iktisadi faaliyet alanını genişletmek üzere çeşitli bayındırlık imtiyazlarının verilebileceği bildirilmiş, bu konuda İtalya’dan şartlarını bildirmesi istenmiştir.62

İtalya, 30 Eylül’de Trablusgarp’ı bombalamaya başlamıştı. Trablusgarp’ta kara bağlantısı bulunmayan Osmanlı Devleti asker gönderememiştir. İtalya, 1 Ekim’ de Bingazi, Derne, Tobruk’a çıkartma yaptı. Trablusgarp’ta bulunan tek Osmanlı kuvveti 2.

Abdülhamit’in bizzat silahlandırdığı yerli halk Sünusi’ler ve şehirden henüz ayrılmamış olan çok az sayıdaki Osmanlı zabitiydi. Osmanlı da, Miralay Neşet Bey’in oluşturduğu kısıtlı sayıdaki müdafaa cemiyetinin komutası için Mısır üzerinden gizli yollarla Subay ve para gönderiyordu.63Gizli yollarla Trablusgarp’a ulaşan Mustafa Kemal, Enver Bey, Nuri Bey gibi genç subaylar bulunuyordu. Trablusgarp Komutanlığını Miralay Neşet Bey, Bingazi Komutanlığını Kurmay Binbaşı Enver, Derne Komutanlığını da Kurmay Binbaşı Rütbesine yükselen Mustafa Kemal üstleniyordu.64Direnişle karşılaşan İtalya, asker sayısını artırdı Osmanlı yönetimini barışa zorlayabilmek için savaşı Anadolu sahillerine, Ege denizine aktarmaya karar verdiler. Nitekim bir İtalyan filosu 24 Şubat 1912'de Beyrut'u bombardımana tutmuş, 18 Nisan'da Çanakkale Boğazı ile Sisarn Adasına saldırmış, adaları Anadolu'ya bağlayan haberleşme kablolarını kesmiş. 23 Nisan'da Çeşme telgraf merkezini tahrip etmişti. Bunları Rodos ve Oniki Ada'nın işgali izledi.65 Mart ayına gelindiğinde İtalya, Bingazi’ yi kontrol altına almış, halen İtalya, Tranblusgarp’ı kontrol altına almış değildi. 1 yıl süren savaşta hiçbir devlet kazanamamıştı.

Bu savaşın bitmesinin nedeni Balkan Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne karşı birlşip savaş ilan etmeleri idi. İki cephe de savaş açılınca Osmanlı Devleti, hiçbir şart ileri

59 Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 358

60En dikkate değer nokta, Roma sefirimizin İtalyanların hazırlık.lan hakkında hükümeti uyarmasının dikkate alınmaması ve hatta Trablusgarp saldırısından birkaç gün önce Sadrazam Hakkı Paşa'nın Mebusan Meclisi'nde İtalyanlarla mevcut dostluktan bahsetmek garipliğini göstermesidir. Ahmet Bedevi Kuran, a.g.e., s. 380 http://www.turktarihim.com/Trablusgarp_Sava%C5%9F%C4%B1.html

61 İtalya, büyük devletlerin desteğini sağladıktan sonra Trablusgarp'a saldırmak için bahaneler aramaya başladı.

Bölgeyi içten ele geçirebilmek amacıyla orada okullarla birlikte Banco di Roma nın bir şubesini de açmış. bütün yatırımların kendi firmalarınca yapılmasına ve yerlilerden toprak satın alınmasına çalışmıştı. Bkz. Şerafettin Turan, ‘’İtalya’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001) c. XXIII, s. 450

62 Nurdan İpek Şeber, Arşiv Belgelerine Göre Trablusgarp Savaşı’nın Osmanlı Topraklarındaki İtalyan Tebaaya Yansımaları, Osmanlı Araştırmaları / The Journal of Ottoman Studies, C. 38, Sayı. 2011, s. 239

63 http://www.turktarihim.com/Trablusgarp_Sava%C5%9F%C4%B1.html

64 Derne’ de M. Kemal başarılar elde edecektir. İtalyan birlikleri kıyı şeridinde kalacaktır ve içeriye doğru ilerleyemeyecektir.

65 Şerafettin Turan, ‘’İtalya’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001) c. XXIII, s. 450

(11)

11

sürmeden Trablusgarp’tan çekilmek zorunda kaldı. Osmanlı subayları, yönetimi yerel idarecilere bırakarak Anadolu’ya geçtiler. Savaş İtalya’nın galibiyeti ile sonuçlandı.66

Sopalı Seçimler

1911 ara seçimlerinde İttihat Terakki ve Hürriyet İtilaf67 arasında seçim mücadelesi yaşanmıştır. Seçimi 1 oyla Hürriyet ve itilaf kazanmıştır. Seçimlerde Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın adayı Tahir Hayrettin Bey 196 oy alırken İttihat ve Terakki’nin adayı Mehmet Memduh Bey 195 oy almış ve seçim sonucu Hürriyet ve İtilaf Fırkası tarafından büyük bir sevinçle karşılanırken, İttihat ve Terakki için “kendilerini uyaran ağır bir tehlike çanı”

olmuştur.68 İttihat ve Terakki yeni kurulan bir partinin kendisinin en güçlü olduğu İstanbul’da seçimi kazanmasını, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın teşkilatını tamamladıktan sonra gireceği genel seçimlerde iktidara gelmesini, kuvvetli bir ihtimal olarak değerlendirmiş, Böyle bir ihtimalden çekinen İttihat ve Terakki, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın hazırlanmasına fırsat vermemek amacıyla meclisi feshettirip seçimleri öne alma çalışmalarını başlatmıştır.69

1909 Kanun-i Esasi değişikliğinde Meclisi dağıtmak zorlaşmıştı. Bunun için Kanun-i Esasi’nin değiştirilmesi önerildi.70 Uzun mücadele sonucunda meclis fesih edilmiştir. Meclis dağıtılınca, başta Talat ve Cavit, 4 İT’ li nazır hükümete girdi.71

1912 yılında yapılan seçimler tarihimize ‘’Sopalı Seçimler’’ olarak tarihe geçecektir.72 Seçimler uzun sürmüş ve iki dereceli olarak yapılmıştı. ilk turda birinci

66 Sonunda 1 S -18 Ekim 1912 tarihleri arasında bir gizli antlaşma ile onun eklerini teşkil eden bir barış antlaşması ve üç ayrı protokol imzalandı. Uşi (Ouchy) ya da Lozan anlaşmaları diye anılan bu belgelerle Osmanlı hükümeti Trablusgarp ve Bingazi' yi İtalya ya terk ediyor. İtalya da Rodos ve Oniki Ada yı geri vermeyi kabulleniyordu. Ancak bu geri veriş, Trablusgarp ve Bingazi' deki bütün Osmanlı askeri kuvvetleriyle sivil memurlarının geri çekilmesi gibi önemli bir şarta bağlanmıştı. İtalyanlar bu şartın yerine getirmediğini öne sürerek ve o sırada başlayan Balkan Savaşı’ ndan dayanarak Rodos ve Oniki Ada yı Türkiye'ye geri vermediler.

Böylece Uşi Antlaşması ile savaş işgali" halinden çıkıp "rehin e olarak işgal " durumuna geçen adalardaki İtalyan yönetimi 1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle tam hükümranlığa dönüştü. Üçlü ittifaktan ayrılıp üçlü itilafa yanaşmayı tercih eden İtalya, 26 Nisan 191S'te söz konusu devletlerle imzaladığı Londra Antiaşması ile işgal altında bulundurduğu Rodos ve Oniki Ada'nın egemenlik hakkını koruduğunu İtilaf devletlerine kabul ettirdi.

Öte yandan Uşi Antlaşması'na Trablusgarp'a tayin edilecek dini reisler, Kadılar vb. hakkında Osmanlı yönetimine bazı haklar tanıyan bir gizli anlaşma da eklenmişti. Bu anlaşmanın hükümleri de İtalya' nın çok geçmeden anlaşmayı tanımadığını ilan etmesi yüzünden işlerlik kazanamadı. Buradaki İtalyan hâkimiyeti ll. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisine kadar sürdü. Bkz. Şerafettin Turan, ‘’İtalya’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001) c. XXIII, s. 450

67 Hürriyet ve İtilaf 2. Meşrutiyet’in en güçlü muhalefet partisi olmuştur. Kuruluşu 8 Kasım 1911’ dir. Bkz. T.

Zafer Tunaya, a.g.e., s. 294

68 Kenan Olgun, Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Ara Seçimler (1908-1912 Dönemi), ATAM, Sayı: 82, Yıl: 2012, s.

10

69 Kenan Olgun, a.g.m., s. 11

70 Meclisin fesih ve yetkisini tekrardan padişaha verildi.

71 Sina Akşin ve Diğerleri, a.g.e., s.39

72 Diğer taraftan İttihat ve Terakki Fırkası devlet imkânlarından da yararlanmış ve seçim pusulalarını postacılara dağıttırmıştı. Başkaları adına oy verilmesi diğer yolsuzluklardandı. Yolsuzluklar sayım esnasında da devam etmiş, şahıslara göstermeden sayım tamamlanmıştı. Gerçekten seçim sürecine müdahale eden İttihatçılar ve hükümet, İtilafçıların seçim propagandalarını ve faaliyetlerini önlemek için her türlü tedbiri almış hatta adaylarına belli zorluklar çıkartmıştı30. İttihat ve Terakki Fırkası’nın otoriter gölgesi altında yapılan seçimlerde usulsüzlük ve yolsuzluk yapılması, muhalefetin eleştirilerine yol açmıştı. Hürriyet ve İtilâf Fırkası gazeteleri, yolsuzluklar konusunda şikâyetlerini dile getirmiş ayrıca fırka, seçim yolsuzluklarından ötürü Dâhiliye Nezâretine, Sadârete ve Padişah’a şikâyetlerini bildirmiş fakat bir sonuç elde edememiştir. Bkz. Muzaffer Tepekaya, 1912 Osmanlı Meclisi Mebusan Seçimlerinde Saruhan (Manisa) Sancağı İttihat ve Terakki Fırkası Adayı Rıza Bey ve Seçim Beyannamesi, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies, XIII/27 (2013-Güz/Autumun), s. 40

(12)

12

seçmenler, mebusları seçecek olan ikinci seçmenleri seçiyordu. 500 birinci seçmenin oyuyla 1 ikinci seçmen seçiliyordu ve Anayasa’nın 65. maddesine göre her 50.000 erkek nüfusa 1 mebus seçilme hakkı kazanıyordu.73 İttihatçılar din ve vicdan hürriyetini en iyi şekilde kendilerinin sağlayacağını söylerlerken muhalifler, İttihatçılar’ı dinsizlikle suçluyor ama halkın dini duygularına dayanarak oy talep etmek, her parti için ana slogan hâline geliyordu...74 Hürriyet ve İtilafçılar ise İTC iktidara gelirse namazı ve orucu yasaklayacağını söylemişti.75

Seçim müdahaleleri ve sert tedbirler sonucunda muhalefetin büyük bir kısmı meclis dışında kalmış, muhalif 100 mebustan sadece 6’sı meclise girmeyi başarabilmişti.76 Böylece İttihatçılar muhalifleri temizlemiş ve mecliste tek başına kalmıştır.

Sopalı seçim de hayatını kaybeden Mustafa Nuri Bey’di. Sonuçta, seçimleri İttihat ve Terakki kazandı. 5 Ağustos 1912 tarihinde meclis feshedilmişti. Balkan Savaşı’nın çıkmasıyla seçimler 2 yıl gecikmişti.

BALKAN SAVAŞLARI 1.Balkan Savaşı (1912)

Osmanlı Devleti asırlar boyunca Balkanlara hâkim olmuştu. 1789 Fransız İhtilali’nin gelişmesiyle Balkanlar da yaşayan diğer milletler de bundan etkilenmişti.

Milliyetçilik akımından etkilenen uluslar bağımsızlığını ilan etmiş ve Rusya’nın da desteği ile beraber Balkanlar da Osmanlı Devleti’ne karşı bir birleşim olmuştu.77

Osmanlı Devleti'nin iç ve dış gailelerle meşgul olduğu bir sırada Rusya, Balkan devletlerinin bir birlik içinde bulunmalarını engelleyen Türkiye'ye ait Makedonya'nın taksimi konusunu ele aldı.78 Rusya'nın bu kışkırtmaları sonunda Osmanlı Devleti'ne ait toprakların taksimi esası üzerinde 13 Mart 1912'de Bulgaristan-Yunanistan. Ağustos 1912'de Karadağ- Bulgaristan ve 6 Ekim 1912'de de Karadağ - Sırbistan arasında ittifak antlaşmaları yapıldı.79

22 Temmuz 1912'de Gazi Ahmed Muhtar Paşa'nın kurduğu, hükümet Balkanlar’daki gelişmelerden habersizdi.80 Arnavut İsyanı’nın başlaması üzerine Osmanlı

73 http://www.turksolu.com.tr/milli-iradeye-sopa-darbesi-%E2%80%A81912-sopali-secimleri/

74 Murat Bardakçı, “Seçim tarihimizden tuhaf bir hatıra: Oy için sakal-ı şerifi yakmaya kalkmıştık”, Habertük, 12 Nisan 2015,

Erişim: https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/1064835-secim-tarihimizden-tuhaf-bir-hatira-oy- icin-sakal-i-serifi-yakmaya-kalkmisti (10 Şubat 2019)

75 “İttihatçılar, Anayasa’nın 35. maddesini değiştirmek istediler. 35 demek, 30 oruç, artı 5 vakit namaz demektir.

Bunlar orucu ve namazı kaldırmak istiyorlar.” Propagandasını ortaya atmışlardır.

Bkz. http://www.turksolu.com.tr/milli-iradeye-sopa-darbesi-%E2%80%A81912-sopali-secimleri/

76 Muzaffer Tepekaya, a.g.m., s. 39

77 Bu savaşta Osmanlı Devleti’nin galip çıkacağını düşünen Avrupalı devletler olası bir toprak değişikliğine karşı izin vermeyeceklerini açıklamıştı.

78 Balkan Savaşlarının sebebini Ayastefanos Antlaşmasına kadar dayandırılmaktadır.

79 Cevdet Küçük, ‘’Balkan Savaşı’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991) ,cilt: 5, s.23

80 29 Temmuz 1912 tarihinde Osmanlı ordusunda bulunan 1908 girişli nizamî erlerin ve bir kısım redif askerinin de izinli olarak terhis edilmesine karar verilmiştir. Bu karar çerçevesinde 120 tabur asker (yaklaşık 75.000 er) terhis edilmiştir. Terhis işlemi birden yapılmayıp parça parça gerçekleştirilmiş ve yaklaşık bir ay sürmüştür.

Balkan Savaşı’nın hemen öncesinde silâhaltında bulunan ve eğitim almış askerin terhis edilmesi nedeniyle Osmanlı ordusu savaş başlangıcında düşmanlarına karşı hem sayısal üstünlüğünü kaybetmiş hem de eğitimli erlerden mahrum kalmıştır. Dolayısıyla, savaş arifesinde Osmanlı ordusunun durumu çok parlak olmamıştır.

Ordunun ikmal ve ulaşım sorunu, askerin yiyecek sıkıntısı ve ordu içerisindeki politik çekişmeler, Osmanlı

(13)

13

Devleti İsyanı bastırmak için asker göndermiş ve isyancılar kaçarak Karadağ'a sığınmaları üzerine Osmanlı Devleti buraya asker sevk etti ve 3 Ekim 1912'de Bulgaristan, Sırbistan . Yunanistan ve Karadağ hükümetleri Bab-ı Ali'ye ortak bir nota vererek Türk hükümetinden üç gün içinde eski Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk ve Girit'e muhtariyet verilmesini istediler.81

Bunun üzerine Osmanlı Devleti bunları reddetti. İlk olarak 8 Ekim 1912’de Karadağ Osmanlı Devleti’ne savaş ilân etti. Karadağ’ın ardından 17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan, 19 Ekim’de de Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş ilân ederek harekete geçti.

Balkan Savaşı, doğu (Trakya) ve batı (Makedonya ve Arnavutluk) olmak üzere iki cephede cereyan etti. Doğu cephesinde Bulgarlar'la, batı cephesinde ise bütün müttefiklerle savaşıldı. Ayrıca denizde de Yunan donanmasıyla harp edildi. Savaş sırasında ordu içindeki siyasi görüş ayrılıkları yenilgide büyük rol oynadı ve Osmanlı şark ordusu 23 Ekim 1912' de kendisinden üç kat fazla olan Bulgar ordusuna yenilerek Çatalca'ya kadar çekildi.82

Bunun üzerine yeni kurulan Kamil Paşa Hükümeti Avrupa’dan yardım istedi.83 İttihat ve Terakki bunu propaganda olarak kullandı ve iktidarı ele geçirdi.84

2. Balkan Savaşı

Balkan Devletlerinin kazandığı zafer kısa süre sonra bu devletlerin kendi aralarında anlaşmazlıklara düştüğünü görüyoruz. 1. Balkan Savaşı'na katılmamış olan ve Bulgaristan ın büyümesinden rahatsız olan Romanya, Silistre'nin Bulgaristan'dan alınarak kendisine verilmesinden de tatmin olmadı. Ayrıca Makedonya'nın büyük bir kısmının Bulgaristan'a bırakılmasına Sırbistan ve Yunanistan itiraz ediyorlardı. Bulgaristan 23 Haziran 1913'te Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan'a karşı savaşa başladı. 1 O Temmuz'da Romanya da Bulgaristan'a savaş ilan etti. Böylece Osmanlı mirasını paylaşamamalarından dolayı Balkan müttefikleri arasında ll. Balkan Savaşı başlamış oldu.85

Balkan Devletlerinin birbiri ile savaşmasından yararlanan Osmanlı Devleti, Bulgaristan’a savaş açmış, Edirne ve Kırklareli’ni geri almıştır.2. Balkan Savaşı Bulgaristan Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ arasında imzalanan Bükreş Antlaşmasıyla savaş son bulmuştur. Osmanlı- Bulgaristan arasında antlaşma İstanbul’ da imzalandı ve bu anlaşma ile Meriç Nehri iki ülke arasında sınır olarak kabul edilmiş; dolayısıyla Edirne, Kırklareli, Dimetoka ve Kırkağaç Osmanlı Devleti’ne kalmıştır.

Babıâli Baskını ve Tam İktidar: İttihat ve Terakki

2.Meşrutiyeti ilan ettiren İttihat ve Terakki ülke de yeni bir cemiyet olarak tanınmaya başlamıştı. 31 Mart Vakası bastırılınca artık gücünü ordudan alan bir cemiyet haline gelmişti. 1911 yılında kurulan Hürriyet ve İtilaf Fırkası İTC’ ye bir yeni rakip parti olarak karşısına çıkmıştı. Sopalı seçimlerin yapılması ve İTC’nin bu seçimlerden galip çıkması, İTC’nin ülkeye tam hakim olmasını sağlamıştır. İttihatçılar'ın partizanca tutumları daha da arttı ve Arnavutluk'ta çıkan isyanı bastırmak üzere gönderilen asker arasında Devleti’nin karşısına çıkan en büyük sorunlar olmuştur. Bkz. İsmail Faruk Aksu, Türk Akademisi Siyasi Sosyal Stratejik Araştırmalar Vakfı, Balkan Savaşları’ nın 100. Yıldönümünde Balkan Tecrübeleri

Dış Politika Araştırmaları Merkezi Rapor No. 1 // Ekim 2012, s. 9

81 Cevdet Küçük, ‘’Balkan Savaşı’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991) ,cilt: 5, s.23

82 Cevdet Küçük, ‘’Balkan Savaşı’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991) ,cilt: 5, s. 24

83 Londra’ da konferans toplanmıştır. Avrupa’ da bulunan toprakları kaybedilmiş ve Ege Adaları, Girit, Oniki Ada kaybedilmiştir. Bulgaristan en fazla toprak alan ülke olmuş, Karadağ ise en az toprak alan ülke olmuştur.

84 Babı Ali Baskını ile beraber İttihat ve Terakki 1918 yılına kadar iktidarda kalacaktır.

85 Cevdet Küçük, ‘’Balkan Savaşı’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991) ,cilt: 5, s. 24

(14)

14

İttihatçılar’ın politikasını beğenmeyen muhalif subaylar, "Halaskaran" veya "Halaskar Zabitan" adını verdikleri bir grup kurup dağlara çıktılar.86Bu grup bir muhtıra vererek Kamil Paşa’nın sadrazam olmasını istiyordu.87 İttihatçılar, iktidardan geri çekilerek yerini Kamil Paşa Hükümetine bırakmıştı. Bu arada Balkanlarda ki devletler Osmanlı Devletine karşı birleşmiş ve savaş açmıştı. Balkan Savaşlarının başlaması ve Osmanlı Devleti’nin geri çekilişi Bulgarların Çatalca’ya kadar gelmesiyle Avrupalı Devletler BabıAli’ ye nota vererek Edirne'nin Bulgaristan'a ve Adalar ın da kendilerine bırakılmasını istediler.88 Böylece İttihat ve Terakki’nin planladığı Babıâli Baskını gerçekleşecekti.

23 Ocak 1913 yılında İttihat ve Terakki arkasındaki büyük kalabalıkla Enver Paşa ile beraber Babıâli’ ye doğru yürüyordu. Girişe engel olmayan muhafızlar sayesinde içeri girilmiş ve girişe engel olmak isteyen birkaç asker vurulmuştu. Bu sırada, Nazım Paşa küfrederek ’’siz beni aldattınız’’ diye çıkışırken Yakup Cemil tarafından vuruldu.89Bundan sonra Talat ve Enver Paşa sadrazamın yanına giderek Kamil Paşa’yı istifaya zorladı. Enver Bey sadrazama sert bir ifadeyle milletin kendisini istemediğini ve istifa etmesini bildirdi ve Kamil Paşa da hiçbir şey söylemeden bir kağıt alarak asker tarafından gelen teklif üzerine istifaya mecbur kaldığını padişaha hitaben yazarak Enver ve Talat Bey buna "ahali"

kelimesini de ilave ettirip "ahali ve asker tarafından" şekline sokturdular.90

Yazıyı alan Enver Paşa Mehmed Reşad’ın yanına giderek, İttihadçıların önerdiği Mahmud Paşa’yı sadrazam olarak atamıştır. Böylece İttihat ve Terakki iktidarı eline almış ve 1.Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ülkeyi yönetmiştir.91

1. Dünya Savaşı

2.Balkan Savaşı’nda Edirne’yi alan Enver Paşa yine büyük bir üne sahip olmuş ve gücünü pekiştirmişti. Avrupa da ise 19. Yüzyılda gelişen olaylar ve son olarak Almanya ve İtalya’nın da siyasi birliğini sağlamasıyla Avrupa da yeni dengeler ortaya çıkmıştı. Almanya’

nın 2. Abdülhamid döneminde aldığı Berlin-Bağdat demiryolu projesi İngiltere’yi endişelendirmişti. Özellikle 20. Yüzyıla gelindiğinde Avrupa iki bloğa ayrılmış ve gerginleşen bir hava vardı. Bu hava 28 Nisan 1914 tarihinde Saraybosna’ da Avusturya veliahdı Ferdinand’ ın bir Sırp tarafından öldürülmesiyle92 1. Dünya Savaşı başlayacaktı.93

Osmanlı Devleti bu güç içinde kendine bir yer arıyordu. İttifaklar haline girerek Fransa, İngiltere ile görüşülmüş cevap alınamamıştı.94 Almanya’ nın

86 Cevdet Küçük, ‘’Babıâli Baskını’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991) ,cilt: 4, s. 389

87 Gazi Ahmet Muhtar Paşa kabinesi kurulmuş ve bu kabine "Büyük Kabine" veya Baba-oğul Kabinesi" şeklinde adlandırılır. Bu kabine çoğunluğu ittihatçı idi ve bu kabine güvenoyu alamayarak istifa etti.

88 Cevdet Küçük, ‘’Babıâli Baskını’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991), cilt: 4, s. 389

89 Sina Akşin ve diğerleri, a.g.e., s. 42

90 Cevdet Küçük, ‘’Babıâli Baskını’’, DİA (Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı, 1991), cilt: 4, s. 390

91 Talat, Enver ve Cemal Paşalar ülkeyi 1918 yılına kadar yöneteceklerdir.

92 ‘’Avusturya-Macaristan efkâr-ı umumiyesi haricde zan ve tahmin olunduğundan ziyade müteheyyicdir.

Temmuz'un yirmi beşinci veya yirmi sekizinci günü Sırbistan'a kırk sekiz saat mühletle bir ültimatom itâsı takarrür etmiştir.’’ Uğur ÜNAL ve diğerleri, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Osmanlı Belgelerinde I The First World War Birinci DünyaHarbi In Ottoman Documents, İstanbul, 2013, s. 21

93 Ültimatomun verilmesiyle beraber Rusya genel seferberlik ilan etmiş ve 1 Ağustosta Almanya Rusya’ya savaş ilan etmiş, Fransa ve Almanya genel seferberlik ilan etmişti. 3 Ağustos’ta Almanya Fransa’ ya, 5 Ağustos’ ta İngiltere Almanya’ ya savaş ilan etti. Ve 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu.

94 Cemal Paşa anılarından Fransa ile görüşmelerini ve bir cemiyet kurarak Fransa’ ya nasıl davranıldığı hakkında bilgi veriyor. Bkz. Cemal Paşa, Anılarım 1913-1922 ( Haz. Fahri Parin), Parola Yayınları, İstanbul, 2016

(15)

15

müttefiklik önermesiyle beraber Osmanlı Devleti Almanya’ ya yaklaşacak ve gizli antlaşma ile beraber İttifak Devletleriyle beraber 1.Dünya Savaşına girecekti.

Goeben ve Breslav adlı iki Alman savaş gemisi İngiltere’ den kaçıp Osmanlı Devleti’ ne sığınmıştı. İngiltere gemilerin iade edilmesini istemişti. Osmanlı Devleti ise bu gemileri satın aldıklarını açıklamıştı. Gemilerin isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirilmişti. Bu gemilere Osmanlı bayrağı çekilmiş ve içindekiler başlarına fes takmışlardı.

Donanmanın Başına bir Alman95 getirtilerek Karadeniz’ de bir tatbikata çıkar ve Sivastopol ve Odessa Limanlarını topa tutar ve batırır. 2 Kasım da Rusya Osmanlı Devletine savaş ilan ederek Cihan Harbine girmişti.

Tehcir Kanunu

1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’ nin bu savaşı kaybetmesiyle Ayastefanos Antlaşması yapılmıştı. Bu antlaşmanın imzalanmasından sonra Avrupalı devletlerin tepkisi çekmiş ve Berlin de bir kongre toplanılmasına karar verilmişti.

13 Temmuz 1878 de Berlin Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma da Sırbistan, Romanya, Karadağ bağımsız oluyordu. Bosna- Hersek Avusturya’ ya bırakıldı ve Bulgaristan’

da özerk bir Bulgar Prensliği kuruldu. Berlin Antlaşmasında Ermeniler ve Kürtler ile ilgili olarak şu madde yer aldı:

‘’Madde 61- Babıâli, Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde yerel ihtiyaçların gerektirdiği reformları geciktirmeden yapmayı ve Çerkez ve Kürtlere karşı Ermenilerin huzur ve güvenliğini sağlamayı yükümlenir. Bu hususta alınacak önlemleri (büyük) devletlere bildirecektir ve devletler de alınan önlemlerin uygulanmasını gözetleyeceklerdir.’’96

Berlin Antlaşması’ nın 61. Maddesiyle Osmanlı Hükümeti’ ne Ermeniler için reform yapma yükümlülüğünü dayatmış, Osmanlı Hükümeti yapacağı reformlar, alacağı önlemler hakkında antlaşmayı imzalayan altı devlete rapor verecekti.97

Osmanlı Devleti’ nin 1. Dünya Savaşı’nda bir çok cephe de savaşması ve Doğu’ da Ermenilerin Müslümanlara ve yerel halka saldırmasıyla 27 Mayıs ( Rumi tarihle 14 Mayıs) 1915 günü resmi adı ‘’Vakt-i seferde icraat-ı hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyece ittihaz olunacak tedabir hakkında kanun-ı muvakkat’’ı yani bugünün diliyle ‘’ Savaş sırasında hükümetin icraatına karşı gelenler için askeriye tarafından alınacak tedbirler hakkındaki geçici kanun’’u çıkarttı.98

İttihat ve Terakki’ den Teceddüt Fırkasına

1908’ de 2. Meşrutiyeti ilan ettiren İttihat ve Terakki, sorunların çözüleceğini düşünmüşlerdi. Lakin Meşrutiyet dağılmayı engellememiş, süreci daha da hızlandırmıştır.

Avrupa’ da güç dengeleri arasında bloklaşmalar olması yeni bir savaşın doğacağını gösteriyordu. İTC ise bu güç dengesinden yerini almak istiyordu ve Fransa, İngiltere ile görüşmeler yapılmış lakin sonuçsuz kalmıştı. Almanların ittifakı ile Osmanlı Devleti 1.

Dünya Savaşı’na girecektir. Bu savaşla beraber buradan Osmanlı Devleti yeni ayrılacaktır.

Mondros Mütarekesi ile açılacak dönemin daha başlarında99 İttihat ve Terakki’ nin son kongresi toplanmadan, yani Ekim ayı içinde İttihat ve Terakki’ den bir kopma hareketi

95 Bu komutan Amiral Wilhelm Souchon’ dur.

96 Bilal Şimşir, Kürtçülük 1787-1923, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 2010, s. 153

97 Bilal Şimşir, a.g.e., s. 156-157

98 Murat Bardakçı, Talat Paşa’nın Evrak-ı Metrukesi, Everest Yayınları, İstanbul, 2009, s. 21

99 Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 69

(16)

16

meydana gelmiş, Sofya elçiliği yapmış olan Mustafa Kemal’in arkadaşı, İttihat ve Terakki mebusu ve İzzet Paşa kabinesinin Dâhiliye Nazırı Ali Fethi Bey, Karesi mebusu Hüseyin Kadri ile birlikte Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkasını kurmuştu.100

İttihat ve Terakki Kongresi toplanmış, İttihat ve Terakki’ yi feshe karalı olmakla birlikte, yeni bir fırka kurulup kurulmaması tartışılmış, kurulması yönünde karar alınmış ve yeni fırkanın programı kongrede hazırlanmıştır.101 İttihat ve Terakki 5 Kasım 1918’ deki son toplantı 4 çekimser, 9 olumsuz oya karşı 35 oyla İttihat ve Terakki adının tarihe karıştığı kabul edilmiş ve en çok Teceddüt adının üzerinde durulmuştu.102 Teceddüt Fırkası, İttihat ve Terakki’ nin yerini almıştı.

İttihat ve Terakki’ nin yerine Teceddüt Fırkası kurulmuştu. Bu fırka kuruluşu Akal Muhittin Birgen’ den şöyle aktarır: ‘’Radikal bir liberalizm bünyesi içinde yeni bir fırka kurmak yahut İttihat ve Terakki’ nin anarşik ve muhafazakâr olan tarihinden, Osmanlı bünyesi içinden, yeni fikirleri kendisine bayrak yapmış radikal ve Türk yeni fırka çıkarmak’’.103 Bu şekilde İttihat ve Terakki’ den kurucu olanlar ayrılmış Teceddüt Fırkası’

nın kurucuları şöyle oluşmaktadır: Reis Hüseyin Hüsnü Paşa, Reis-i Sani İsmail Canbolat, Şemsettin (Günaltay), azalar Faik (Kaltakkıran), Yunus Nadi, Dr. Tevfik Rüştü, Galip Bahtiyar, Babanzade Hikmet, Sabri (Toprak), Rahmi ( İzmir Valisi) Teceddüt Fırkasını kurmuşlardı.104

İttihat ve Terakki yerini Teceddüt Fırkasına bırakmıştır. Aslında İttihat ve Terakki kendisini ne kadar da tasfiye etse de İttihat ve Terakki kadroları Milli Mücadele Döneminde yer alacaktır.

100‘’Nitekim İttihat ve Terakki Fırka toplantısından Halil Beyin Mebusan Reisi seçilmesi kararlaştırıldığı halde, Fethi Beye 53 kişi oy vermişti. Bunlardan bir bölümü gayrimüslim olmakla birlikte, yine de 30‘ dan fazla mebusun İttihat ve Terakki’ den ayrıldığı anlaşılıyordu.’’ Sina Akşin, a.g.e., s. 468-469

101 Sina Akşin, a.g.e., s. 469

102 Sina Akşin, a.g.e., s. 469

103 Emel Akal, Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 2018, s. 131

104 Emel Akal, a.g.e., s. 133

Referanslar

Benzer Belgeler

l~yların sakinleşmesine ramen yine de evden pek fazla çıkmak 1emiyorduk. 1974'de Rumlar tarafından esir alındık. Bütün köyde aşayanları camiye topladılar. Daha sonra

,ldy"ryon ordı, ırnığ rd.n ölcüm cihazlan uy.nş ü.rinc. saİıtrd fıatiycılcri

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın "Ananı da al git" diye hakaret ettiği Mersinli çiftçi Mustafa Kemal Öncel, Başbakan'ın bir televizyon program ında "Bu şahıs

Bir tarafta siyasal iktidar gücünü ve meşruiyetini tüm kolluk kuvvetleriyle simgelerken, diğer taraftan toplumun daha çok özgürleşme talebiyle kamusal alanda var olma

Erzincan'ın İliç ilçesinin çöpler köyünde altın çıkarmaya hazırlanan çokuluslu şirketin, dönemin AKP'li milletvekillerini, yerel yöneticileri ve köylüleri gruplar

Öte yandan, hemen her konuda "bize benzeyeceksiniz" diyen AB'nin, kendi kentlerinde yüz vermedikleri imar yolsuzluklar ını bizle müzakere bile etmemesi; hemen tüm

do ğalgazlı, çift katlı ve özürlüler için otobüslerin kendi döneminde hizmet vermeye başladığını anlatan Sözen, Erdo ğan'ın "İstanbul'da CHP iktidardayken

Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısının ekim ayının son haftasında meclis gündemine taşınması ile Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasar ısı olarak bilinen