• Sonuç bulunamadı

DiN-DEVLET İLİŞKİLERİ VE TÜRKİYE'DE DİN HİZMETLERİNİN YENİDEN Y APILANMASI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "DiN-DEVLET İLİŞKİLERİ VE TÜRKİYE'DE DİN HİZMETLERİNİN YENİDEN Y APILANMASI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DiN-DEVLET İLİŞKİLERİ VE

TÜRKİYE'DE DİN HİZMETLERİNİN YENİDEN Y APILANMASI

ULUSLARARASI SEMPOZYUMU

26-27 Mart 1996 Atatürk Kültür Merkezi 1 istanbul

CEMVAKFI Bilimsel Toplantılar Dizisi: 1

(2)

CEMVAKFI

(Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültör Vakfı) Yayınları: 2

Bilimsel Toplantılar Dizisi: ı

Din-Devlet İlişkileri ve Türkiye'de Din Hizmetlerinin Yeniden Yapılanması Uluslararası Sempozyumu

Of set Hazırlık ve Baskı:

Yaylacık Maıbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.

lstanbul, 1998

(3)

FRANSA'DA LAiKLiK:

TARİHÇESİ VE GÜNCEL DURUM

Prof. Dr. Jean BAUBEROT

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) Dinler Sosyolojisi ve Laiklik BölUma Başkanı

Tebliğimiz üç bölüm içerecektir: 1) Tarihsel bir çatışmanın sonucu olarak Fransa'da laiklik; 2) Bu çatışmanın banşçı çözümü olarak laikliğin oluşturul­

ması; 3) Günümüzde laiklik: Dinlerin v~ inançların çoğulculuğunun (plüraliz- minin) temeli (bu en uzun bölümü oluşturacaktır).

Bizim çaJışmamız Av_rupa Uzerine olacaktır. Sonuç olarak laik Fransa,

devletlerarası ilişkilerin, dinlerin ve inançların bir çeşit "Avrupa modeli" için- de yer almaktadır.

I. "İki Fransa 'nın Çah1ması" ve Bu Tarüısel Çatıfmanın·Sonucrı

. .

Olarak Laiklik

Bu çatışma Fransız Devrimi sırasında gelişmiş ve bütün XIX. yüzyıl bo- yunca devam etmiştir. Ancak bu çatışma din yandaşlannı ve din karşıtlarını karşı karşıya getirmemiştir: XIX. yüzyıl Fransası'nda Katolikler'in oranı

%97 . .3 idi ve ateistlerin sayısı da oldukça azdı. Bu durumda "tek bir Fransa"

mevcuttu denilebilir. Bu çatışma Katolilc dininin ahlak kuraJlannın siyasal ik- tidar yoluyla sosyal açıdan zorla kabul ettirilmesi ni isteyenlerle, eşyanın tabia- tını reddedenler ve Fransız Devrimi'nin değerlerine, özellikle de 1789İnsan ve

Yurttaş Hakları Bildirgesi'ne dayanıyordu. Bir yanda "uzlaşmaz Katolikler"

olarak nitelenenler (Devrimin sonucu olan modem toplumun fikirleriyle uzlaş­

mak istemeyenler), öbiir yanda çoğunluğu Katolikler'in oluşturduğu ama ya-

şam biçimlerinin dinsel hiyerarşi tarafından kendilerine dikte ettirilmesi ni iste- meyenler, diğerleri ise Protestani ar, Yahudiler, Agnostikler ve Ateistlerdir.

Bu iki tarafın karşı karşıya gelmesine bir örnek olarak, evliliğe ilişkin ya- salar gösterilebilir. 1792'de devrim rasında medeninikah yasalarda yer alı­

yordu ve boşanma serbestti. Ama Restorasyon döneminde, 1816 tarihinde, bo-

şanma yeniden yasaklandı. Sorıra Cumhuriyetçi Laiklik, bu kurumu 1884'te yeniden düzenledi.

Genel olarak "İki Fransa'nın Çatışması" son derece dikkat çekiciydi, çün- kü topyekun politikaya dayanıyordu.

(4)

FRANSA'DA LAIKLiK: TARİHÇESI VE GÜNCEL DURUM 73

II. "İki Fransa 'nın Çatı~ ması "n m Barı~çı Çözümü Olarak

lAikliğin Olui/urulması

1871 bozgunundan sonra, laiklik karşıtlan monarşiyi yeniden kurmaya ça-

lıştılar, ama seçimlerde birkaç yıl sonunda kazananlar, Cumhuriyetçiterdi ve 25 yılda laiklik programJannı gerçekleştirdiler.

Önce 1882'de laik okulun kurulması ile işe başlandı. Artık din okulda öğ­

retilmiyordu, ama öğrencilerin pazar günü dışında bir gün daha tatilleri vardL Okul bu günlerde çeşitli dinlerin inananlannın ve inanmayanlann uyduklan genel ahlaka ilişkin ders (cumhuriyetçi laikliğin kurucusu Jules Ferry ve yar-

dımcısı Perelinand Buisson'a göre) veriyordu. Jules Ferry 1883'te, öğretmente­

rin ahlak derslerinde "aile babalan na" ters düşmemeye dikkat etmeleri gerekti-

ğini belirtti.

Laiklik ile ilgili farklı durumlara gelince, yukanda boşanmanın yeniden ya-

sallaştınlmasına değincük. Ayrıca daha eksiksiz bir dinsel özgürlükten bahseeli- lebilir (özeJJjkJe de kendi inancını yayma çabası) veya eskiden olduğu gibi me-

zarlıklarda yalmzca Katoliklere ayn lmış bölümterin artık bulunmaması gibi.

1905 yılında kiJiselerin ve devletin birbirinden aynimasıkonusu (bu resmi bir başlıktır, ama din işleriyle devletin birbirinden ayniması demek daha ye- rinde oiacaktır) ki bu da, laik okulun kuruluşundan 25 yıl sonradır ve bir öğ­

rencinin bu okulda öğrenime tabi tutulması ve yetişkin duruma gelmesi anla-

mına gelmektedir. Aynlma ilkesine göre devlet hiçbir mezhebi tanımaz, onla- ra sübvansiyonlar vermez ve din adamianna da aylık bağlamaz (III. bölümde bunun nasıl uygulandığını göreceğiz). Bununla birlikte devlet, inanç özgürlü-

ğünü korur ve ibadetleri n özgürt:e yapılmaSım güvence altına alır. Bu güvence

yalnızca formel değildir, bunu iki örnek bize gösterebilir. Biri, devletin sahip

olduğu dini yerler (ki liseler, tapınaklar ve sinagoglar) ve halkın ödediği fonlar- la idame ettirilen ve farklı tarikatlarca ücretsiz kullanılan, özgürce ve kendine özgü kurallarıyla teşkiladanan yönetim bölgeleri veya komünler. Bir de, ka- nun açıkça hastaneler, hapishaneler, okullar ve ordu gibi kamu kuruluşlannda

din görevUsi bulundurulmasının devletçe güvence altma alınmasını öngör- mektedir.

Bu düzenlemeler aşırı uçtalci laiklerin hoşuna gitmiyordu. Sonuç olarak,

eğer laiklik, uzlaşmaz Katolikler karşısında cumhuriyetçi tarafın zaferi olduy- sa, bu zafer ılımlı kalmayı, uzlaşma aşamalanndan geçmeyi, radikal durumlar- dan kendini korumayı bilenlertarafından sağlanmıştır. ·

Önemli ilerlemeler ancak demokrasi kuralları ile uzlaşarak gerçekleşebi­

lirdi. Belirttiğim gibi pek çok insan aynı zamanda hem Katolik, hem de cum- huriyetçiydi.

Bununla birlikte, laiklik hemen zihinlerdeki çatı§malan yatıştırmadı. İlk olarak Papa, kiJiselerin ve devletin aynimasını yasakladı. Bu nedenle Katolik

(5)

74 DÜNYA HUKUK SİSTEMLERINDE DİN-DEVLET ILIŞKILERI

kilisesi yeni kanunun kurallarına uymayı reddetti. 1907'de Katolik kilisesinin

yasadışı durumda kalmaması için ayrılma kanununun başka bir kanunla ta- mamlanması gerekti. Bu duium kesin olarak 1923-24'te ve İkinci Dünya Sava-

şı'nın ertesinde düzenlenecektir.

Bundan başka, kısaca laik ahiakın içeriğinden bahsetmek gerekir. Sonuç olarak, Fransa'da laikliğin yaygın hale gelmesi, biiyük ölçüde laik ahiakın

okullarda öğretilmesi ile olmuştur. Bu ahlak, kişisel olgunluğun gerekliliğini öğretiyordu. (Burada aynı zamanda fiziksel ve entellektüel açıdan ahlak söz konusudur.) Aynı zamanda sosyal bir dayanışmanın, eşitsizliğin giderilmesi gerekliliğini öğretiyordu: Bunun etkisiyle Gelir Vergisi ve İkinci Dünya Sava-

şı'ndan sonra da Sosyal Sigorta ortaya çıkmıştır. Okul, eğitim yoluyla özellikle köylüler açısından sosyal hareketliliğe teşvik etmiştir.

III. Günilmiizde Laiklik, Dinlerin ve inançların Çoğulculuğunun (Plüralizminin) Temeli

Fransa'da laikliği biçimlendiren önemli kanunlar anayasal hale gelmiştir.

Sonuç olarak laiklik 1946 Anayasası'na konulmuş (IV. ·Cumhuriyet), daha sonra da 1958 Anayasası'nda yer almıştır (V. Cumhuriyet). Anayasanın giriş

bölümünde, "Eğitimin her kadernede ücretsiz ve laik bir biçimde düzenlenme- si devletin bir ödevidir" rlenmiştir. Madde 2, Fransa'nın laik bir cumhuriyet ol-

duğunu, vatandaşiann kanun karşısında eşitliğini; mezhep, ırk, din ayrımı ol-

maksızm güvence altına alır. Devlet tüm inanç! ara saygılıdır.

Laikliğin bu ikili durumunun İldnci Dünya Savaşı'nın hemen ardından, ya- ni Nazizm'e karşı direnişin hemen ardından ortaya kondoğunun altını çizmek gerekir. O dönemde hükümet, iki sol partiyi ve direnişe katılmış olan Katolik- ler'den kurulu bir Hristiyan Demokrat Parti'yi (MRP) içeriyordu. 1945'ten he- men önce bir kardinaBer ve piskoposlar kurulu, laikli~n din karşıtı anlayışını reddederek (o dönemde Stalinisı komünizmden çekiniliyordu), liberal bir laik-

liğin mümkün olabileceğini belirtmiş ve tümel bir "clericalisme"i (kilise ege-

menliğini) reddetmişti.

Bu arada denilebilir ki, Katolik otoriteler resmen, topluma kendi dinlerin- den yansıyan ahlak kurallarını veya toplumla ilgili kurallan empoze etmekten vazgeçtiler. Buna karşılık, Katoliklik, Fransa'yı ve onun kültürünü biçimlen- dirmeye katkıdabulunan tarihsel din, kimi zaman· sembolik olgulardan yarar-

lanır. Katoliklik'ten kimi durumlarda sosyal bağı resmileştirmesi istenir. En son yaşanan örnek, eski Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın cenaze töreni- dir. Paris Notre-Dame Katedrali'nde Mitterand'ın halefi Jacques Chirac tara- fından resmi bir tören organize edildi. Öteyandan yüzyıllardan beri ulusal dü- zeyde Protestanlar ve Musevller gibi dinsel azınilklar oldukça iyi bir entegras- yon sağlamışlardır. Bu azıniıkiann pek çok üyesi laikliğin kurulmasına katıl­

mışlar ve onun korunması için çaba göstermişlerdir.

(6)

FRANSA'DA LAIKLİK: TARIHÇESI VB GÜNCEL DURUM 75

l905'te çıkan yasanın özellikle de finansal alandaki uygulamaları esnek-

leşmiştir. Kiliseler vasiyetle bağış kabul edebilir, din görevlileri sosyal sigorta- dan yararlanabilir, kendilerine verilen bağışlar bazı kısıtlamalarla vergiden

muaftır ki bu da do lay bir sübvansiyon oluşturur.

Tüm bunlar tab it ki hiçbir konuda gerginliğin olmadığı anlamına gelmez.

Katelikliğin yeri ve rolü çoğu kez tartışmaların konusu durumundadır. Bazı

konular az ya da çok tartışmaya açıktır lar. Örneğin özel okullar da -çoğunluğu Katolik'tir-sözleşme yoluyla kamu fonlanndan yararlanmaktadırlar ve kimi laikler bu durumun karşısındadırlar. Ama solun 1984'teki mil ll eğitime yöne- Jik "bütünleştirilmiş büyük hizmet" projesi, 1994'te büyük gösterilerin yapıl­

masına neden oldu ve gerçekleştirilmedi". Buna karşılık, sağın 1994'teki bu sübvansiyonlarda mevcut sınırlan kaldırma projesi de büyük gösterileri bera- berinde getirdi ve bu proje de başarısızlığa uğradı. Özet olarak, bu gerginlikie- rin her toplumda görülen normal gerginliği aşmadığı söylenebilir ve Fransız­

lar'ın büyük bir çoğunluğu için şu anda durum dengelenmiştir demek müm- . kündür.

Halihazırda başlıca iki sorun mevcuttur. Öncelikle, eğer Fransa'da laiklik bugün inançların ve dinlerin sağlam ve sürekli temeli olarak ortaya çıkıyorsa

(dinsel özgürlük, ibadetterin özgürce icrası, hatta hiçbir dine bağlı olmama

hakkı), bu çoğulculuk (plüralizm), Fransa'da yeni ortaya çıkan mezheplere na- zaran, öteden beri mevcut olan mezhepler açısından daha çok işlerlik kazan-

maktadır. Durum, "yeni dini hareketler" ve "tarikatlar" açısından bu denli basit değildir, ama ben burada zamanın yetersizliği nedeniyle, bu noktayı ve İslam ile ilgili durumu gereğince ele alamayacağım.

Müslüman cemaat Fransa'çla 1975'ten. bu yana çok gelişti. Bu tarihten ön- ce Müslüman cemaat, özellikle periyodik olarak ana vatanlanndan gelen eriş­

kin erkeklerden meydana geliyordu. Bunun aksine son 20 yıldır bu cemaat, de-

vamlı surette Fransa'da yaşayan ve onların Fransa topraklannda doğan ya da

Fransız vatandaşlığına geçen çocuklarından meydana gelmektedir. Bunun sa-

yısı yaklaşık dört milyon civarındadır ve en küçük dini azınlığı oluşturmakta­

dırlar.

Yaşanan başlıca sorunlar nelerdir? Öncelikle ibadet yerlerinin yetersizliği.

İlk cami olan Paris Camii, iki savaş arasında özel fonlada -bir kısmı Suud!

Arabistan'dan gelmiştir-ve devlet yardımıyla inşa edilmiştir. Diğer bazı cami- ler, özellikle deLyon'daki cami, şu son birkaç yıl içinde inşa .edildi ama sayıla­

çok azdır ve genel olarak sadece mescit şeklindedir (40 kadar caminin yanı sıra, lOOO'e yakın mescit bulunmaktadır).

Bundan başka, Müslüman demek Vf( kuruluşların çokluğu sorunu, yüzler- ce sayıda, çoğunluğu yöresel ama bazıları bölgesel veya ulusaldır. Devlet yö- netiminde de onlara karşı bir durum söz konusudur. Özellikle 1990'Iı yılların başında "Fransa'da İslam" adıyla bir araya gelme girişimleri yapıldı. Bunun

amacı kökeni olduğu ülkelerden daha bütünleşmiş ve daha özerk bir oluşumu

(7)

76 DÜNYA HUKUK SISTEMLERINDE DfN-DEVLBT ILlŞKILERl

teşvik etmek ve aynca Fransızca konuşan imamların yetiştirilmesini de sağla­

maktı. Günümüze dek İsl§m'ın daha yapısaıcı bir oluşumu hayata geçirileme-

miştir.

Karşılıklı anlaşmaya varmak, diyalog kurmak zaman ister. Aşırı sağcı ve sömürgeleştirme dönemine özlem duyan bazı Fransızlar, Fransa'da İsl§m'ın varlığına karşı düşmanca bir tutum sergilemektedirler. Bunlann çoğunun kötü niyetleri yok, ama İsHi.m'ı yeterince tanımıyorlar ve lsl§m ibadetlerini anlamı­

yorlar. Eğer günde beş kez yapılan dua (namaz), genel olarak büyük güçlükler- le karşılaşılmadan yapılabiliyorsa, 1992'den bu yana genç Müslümanlar ordu- da "helru" yiyeceklerden yararlanabiJiyorsa ve okullarda domuz eti hariç, baş­

ka et yiyebiliyorsa, dini bayramlarda ve özellilde Ramazan Bayramı'nda okul

yoklamalarından muaf tutulabiliyorlarsa, bunlar sadece kamu kuruluşlannda

olabilmektedir. Öte yandan son yıllarda, devlet okullannda türbanta derse gir- mek isteyen kız öğrencilerle ilgili sorunlar yaşandı. Bugün bu sorun uzlaşmay­

la sonuçlandı gibi görünüyor, ama medya bu konunun çok üzerine giden ya-

yınlar yaptı.

Burada ayrıntıianna giremeyeceğim bir diğer önemli sorun da ahl§ki ku- rallardaki, törelerdeki hızlı değişimlerdir. Bu sorun yalnızca Fransa'ya özgü

değildir, ancak yukarıda gördüğümüz gibi laik ahl§k, Fransa'da laikliğin olu- şumu için guçlü bir kültürel yapı oluşturmuştur. Ahillin güncel mutasyonları ve bunların yeni sorunlara uygulanması (çevre, nükleer enerji, işsizlik, bio- etik, teröri'zm, vb.) durumu biraz daha karmaşık hale getirmektedir.

Kısaca, Fransa Avrupa Birliği üyesidir ve Avrupa'nın yapılanmasında pa-

yı vardır. Dolayısıyla da Fransa'daki sistemin diğer Avrupa ülkelerinin sistem- leriyle çelişınesi düşünülemez. Bunun aksine, Avrupa İnsan Haklan Konvan- siyonu'nun 9. maddesi şöyle bir çerçeve çizmektedir: Her şahıs düşünme, vic- dan ve din hürriyetine sahiptir. Bu hak, din veya kanaat değiştirme hürriyetini ve alenen veya husus! tarzda ibadet ve ayin veya öğretimi yapmak suretiyle tek

başına veya toplu olarak dinini veya kanaatini izhar eylemek hürriyetini ta- zammun eder.

Bununla beraber, Fransa'daki durumda bazı kendine özgü durumlar söz

. konusudur. İşte bu noktada da laiklik ve sekülarizasyon arasında bir aynm kur-

mak gereklidir. Örneğin Kuzey Avrupa'nın Protestan ülkeleri laik değil, sekü- larize olmuş ülkelerdir, çünkü özellikle

xvn.

yüzyılın sonlanndan itibaren bu ülkelerde devlet ve kiliseler arasında önemli çatışmalara rastlanmamaktadır.

Fransa'da böyle bir çatışmanın varlığı devleti müdahaleye iter, bu müdahale iki grubu karşı karşıya getirir: din adaJDlan ve laik kesim. Sonuç olarak din ve devleti birbirinden ayırari laiklik, sivil banşın sürmesi açısından bu iki kesimin birbirine saygılı olmasını sağlamaktadır.

Çev. Inci Ya~i Çınarlı

(8)

77

Ethem Ruhi FIGLALI: Değerli konuklar, söz sırası Prof. Dr. Sayın Niyazi Öktem Beyefendide. Dikkat buyurursanız yurtdışından, Almanya, Fransa ve İspanya'dan katılan, ülkelerindeki din ve devlet ilişkileri üzerinde gerek özel gerekse genel olarak konuşan konuklanmıza süre bakımından biraz cömert davrandım. Zamanın çok ilerlemesi nedeniyle sayın Öktem için aynı şeyi söy-

leyemeyeceğim.

Buyurun sayın Öktem.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sosyalist hareketin önümüzdeki süreçte iklim, gıda, su gibi ekolojik krizin tüm görünümlerine yönelik emekçiler/aşağıdakiler ve canl ı yaşamı lehine

İnsanların dini tümüyle kabul etmeme veya kısmen kabul etme durumları göz önüne alındığında, yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı gibi, din dışı yönelimlerin tek

Roman Katolik Apostolik inancının, zorunlu eğitimin bir parçası olarak tüm devlet okullarında öğretilmesi sağlanmalıdır.” 19.. Devletin dini ibaresinin

Basılacak bildiriler için son gönderim tarihi 1 Temmuz 2018 Sunulan bildirilerin elektronik ortamda yayımlanması

Ali'nin, çalışma konumuz olan yeryüzündeki en organize bir iyilik ilgili hareketi olarak değerlendirilecek Ahiliğin ·temel felsefesi ile örtüşen bazı önemli

katı’ doğruya ulaşabilm ek İçin kullanılan yollardan b irid ir.'0 Aşağıda bu noktayı onun m etafizik yöntem i olarak ta rtışac ağ ız ve böylece, bu

Altınışık, Umut ve Solak, Serdar, “Yaz Okulunda Bilgisayar Derslerini O�rgün Eğitim I�le alan O�ğrencilerin Görüşleri”, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları

Mesele: Zeyd-i mütevelli bir mikdar akçe ücret-i muaccele alub bir mikdar dahi ücret-i müeccele tayin edüb Amr'a bir dükkiin verdikden iki yıl sonra Bekir ücret-i