• Sonuç bulunamadı

IV. ULUSLARARASI AHILIK SEMPOZYUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "IV. ULUSLARARASI AHILIK SEMPOZYUMU"

Copied!
29
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KIRŞEHİR

AHi EVRAN

ÜNİVERSİTESİ Yayın

No: 002

@

IV. ULUSLARARASI

• •

AHILIK SEMPOZYUMU

"XIII-XVI. Yüzyıllarda Ahilik"

THE IV. INTERNATIONAL SY1v1POSIUM OF AKHISM

27-29 Eylül/ September 2018

KIRŞEHİR

. . .

BILDIRILER

· I. CİLT

Kırşehir, 2019

(2)

IV. ULUSLARARASI AHİLİK SEMPOZYUMU

Xill-:XVI.

Yüzyıllarda

Ahilik 27-29 Eylül2018,

KIRŞEHİR

-BİLDİRİLER-

Editörler:

Prof. Dr. Ahmet GÖKBEL

Doç. Dr. Ahmet DOGAN- Doç. Dr. Ahmet GÜNDÜZ Öğr. Gör. Fatih ÇİL

Haberleşme Adresi:

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Rektörlüğü Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

web: https:/ /basin.ahievran.edu.tr e-mail: basin@ahievran.edu. tr

Kapak Tasarım:

EmineÇAKIR

Baskı:

NEYİR MATBAACILIK

Matbaacılar Sitesi 1341. cd. No: 62 İ veelik- Ankara Tel: 0312 395 53 00

©Bu kitabın bütün hakları Kırşehir Ahi Evran Üniversitesine ait olup elektronik/ dijital ortam dahil, herhangi bir şekilde çoğaltılması, yayıml~ası

yasaktır. Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

(3)

XVI. YÜZYIL OSMANLI FETVA LiTERATÜRÜNE GÖRE

AHiLERiN iŞYERLERiYLE İLGİLİ KARŞILAŞTIKLARI HUKUKi

SORUNLAR VE ÇÖZÜMLERİ LEGAL PROBLEMS AND SOLUTIONS THAT

AKHIES FACED ABOUT WORKPLACE ACCORDING TO OTTOMAN FATWA

LITERATURE IN XVI. CENTURY

Doç.

Dı~ Alımet İNANIR Gaziosmanpaşa

Üniversitesi

İl alıiyat

F akiiltesi

alımet.bıanir52@gop.

edu. tr

(4)

XVI. Yüzyıl Osmanlı Feıva Literaıüıiine Göre Ahilerin Işyerleriyle ilgili Karşıl~hklan Hukuki Sorunlar ve Çözümleri

Özet

Diikkanlaı; ahilerin üretim yaptıkları ve ürettiklerini sattıkları mekôll- lm·du: Haliyle üretim ve ticaret/e uğraşan ahilerin işyerlerinde, gerek işye­

rinin kendisi, gerek üretim ve gerekse diğer esnaflarla ilgili yaşadıkları bir

takım Imku/d sorunlar vardu: Dolayısıyla bu sorunlarm hem mahkemeye intikal etmeden önce hem de mahkeme aşamasmdafetvaya konu olması söz konusudw: Zira Müslüman top/ımılarda fetva müessesesi yöneticisinden esnafina herkesin dfnf-huldi!.:i meşruiyeti aradıklan makamlardu: Osmanlı

Devleti döneminde de bu makam şeylıiilislômlık olarak kımmısallaşmıştıi:

Osmanlı Devleti 'nde lıukıık, şer 'f esaslara dayalıd11: Dolayısıyla alıi­

lerin tabii olduğu lıukıi/.:i kıtrallar aynntılı bir şekilde muteber filah kitap- larmda diizenlenmiştiı: Fetvalar ise genellikle yaşanan hayatta karşılaşı­

lan sorunlarla ilgi/idil: Bu yüzdenfetva mecmualarmdan hareketle fasmen de olsa ahilerin işyerleriyle ilgili sorunları ve bunlara önerilen çözümleri tespit etmek miimkiindiiı:. Şeyhülislum/arm verdikleri fetva/m; hem diğer

miiftii ve kadı/ara yol gösterici hem de halla irşad edici olması balanım­

dan müstakil veya karma bir şekilde mecmualarda toplanmıştu: Osmanlı

Devleti 'nde özellikle İbn Kemal ve Ebussuüd, XVI. yiizyıldd yaşamış çağ­

Iarım aşan meşhur şeylıiilislôm/ardll: Sımlarm verdikleri fetvalar da öne- mine binaen çeşitli mecmualarda benze şekillerde toplammştzı: Haliyle b_u

çalışmada öncelikle lıer iki şeyhiiiislama isnad edilen fetva mecmualarm- danhareketle bu dönemde diikkônlarla ilgilifetvalar tespit edilmeye d_ola- y/Slyla işyerleriyle ilgili sorımiarı tespit edilmeye çalışılmıştıı: Araştırma

sonunda konuyla ilgili yiize yalan fetva tespit edilmiştiı:

Bu

araştırmada, söz konusu fetvalar kendi içinde tasnif edilerek on larm işyeri, meslek gru- bu, üretim çeşidi, farklı iş kollany/a ilişkili tutımılan

'

vb. tespit edilip de-

ğerlendirilerek XVI. yiizyıl Osmanlıfetva literatürüne yansıdığı kadarıyla alıilik teşkilatı aniaşılmaya ça/ış~lmıştzı:

Anahtar Sözcükler: İbn Kemal, Ebussuıid, Fetva, Alıilik ve Diikkôn.

Abstz·act

Shops are tlıe places where aklıies make a production and sel! tlıeir

produce. Naturally, it is lıiglı/y likely that a number of !ega! problemsarise in the workplaces of those who are engaged in production and trade. Slıops

are places where the aklıfes produce and sel! wlıat they produce. As a re- sult, ılıere aresome !ega/ problems faced by aklı i es dea/ing witlı production and trade in the. workplace, bot/ı in the ıvorkplace it s elf and in the produc- tion and otlıer tradesmen. Tlıerefore, tlıese problems are subject to Janvas

botlı before they are transfened to the court and during the court stage.

Because, in Muslim societies, they seek tlıe. religious-legal legitinıacy of

eveıyon e from tlıe lıead of the fanva institution to the artisans.

(5)

Doç. Dr. Ahmet iNANIR

@

During the Ottomaıı period, this ·authority was institutionalized as

slıeil.:ulislam.

In tlıe Ott01nan Empire, tlıe law is based on tlıe principles of Slıariah.

Tlıerefore, the !ega! rıtles of tlıe people are regulated in detail in tlıe book of well-knownfiqh. Fatwas are usuçılly i·elated to the problenıs encowıtered in life. For tlıis reason, it is possible to detemıine the problems of tlıe people

witlı regard to tlıeir workplaces and the solutions suggested to tlıem, even if tlıey are partly based on fatwa majors. Tlıe janvas given by the slıeiklıu­

lislam were collected in tlıe magmuas eitlıer individually or in a mixed way, in ternıs of gıtiding tlıe otlıer mufti and kadıs, as well as· being a gıtide to

tlıeir people. In the Ottoman Empire, especially Ibn Kemal and Ebussuud,

tlıe famous slıeikulislam who lived in tlıe 16t/ı centuıy. The fatwas tlıey gave were also collected in various magnıuas, based on tlıeir importance. As a result of tlıis study, firstly. both slıeikulislam

s

fatwa mecmuas is known to

detemıine the Janvas related to slıops during this period, tlıerefore, workp- laces related problems were tried to be detected. At tlıe en d of tlıe researclı,

close to fa ce Janvas were identified. In this researclı, tlıese fatwas are clas- sified in their own business, pr;fessional group, production type, attitııdes related to different busineşs branclıes and so on detection and evaluation as rejlected in tlıe Ottomaıı fanva literature of I 6tlı tlıe centuıy, Akhism organization was tried to be ımderstood.

Keywords: Ibn Kemal, Ebussuud, Fanva, Aklıism and Shop.

GİRİŞ

Osmanlı Devleti, gerek hukuk gerekse müessese olarak kendisinden önceki İslam medeniyetinin ve Türk devlet geleneğinin bir devamı niteliğindedir. Önceki Türk-İslam devletlerinden devraldığı Hanefi/Maturidi yorumu asırlar boyu kendi şartlanna uyarıaya­

rak muhafaza etmiştir. Dolayısıyla devlet, resmi hukuk olarak şer'1 hukuku, günlük dev- let işlerinin devamıru sağlamak üzere de meşruiyetini yine şer'1 hukuktan alan ve onun

tamamlayıcısı mahiyetinde olan öqi hukuku, hukuk sitemi içinde daima banndırmıştır.

Şer'1 hukuk, bugünkü gibi kanunlaştırılmanın yapılmadığı dönemlerde Hanefi mezhebin- de en muteber görüşlerin bir arada toplandığı fıkıh ve fetva kitaplan esas alınarak uygu- lanmaya çalışılmıştır. Özellikle ihtilaflı konular ve yeni sorunlarla ilgili önceki alimierin

görüşleri ve uygulamalanndan istifade etmekle birlikte dönemin ileri gelen din ve devlet adamı niteliğinde olan müftülerden özellikle de İstanbul Müftüsü' ndenfetva alma yoluna

gidilıniştir. XVI. asırdan itibaren bu makam Şeyhlilislamlık olarak tanınınış ve verdikleri fetvalar hukuken bağlayıcı kılınmıştır. Hem benzer sorunlara hazır cevap sunma hem de ülkede hukuki birliği sağlama adına bu müftülerin verdikleri fetvalar mecmualarda der-

lenmiş ve bunların pek çoğu günümüze kadar ulaşmıştır. Bu araştırmada esas aldığımız

XVI. asırda yaşamış şeyhülisl~ardan İbn Kemal ve Ebussuı1d Efendi hem yaşadıklan dönemde hem de sonraki asırlarda Osmanlı coğrafyasında şer'1 ve örfi uygulamaların

yönünün belirlenmesinde tartışılm~ mühim tesiri olan iki öncü fakihtir.

(6)

XVl. Yüzyıl Osmanlı Fetva Literatürüne Göre Ahilerin İşyerieriyle ilgili K:ırşıi3Ştıklan Hukuki Sorunlar ve Çözümleri

Osmanlı devleti asırlanna gelinceye kadar ahilik teşkilatı da gerek müessese gerekse teori bakımından kuruluşunu tamamlarnıştu. Anadolu' daki geçmişi ise ilk fetihlere kadar dayanır. Bu teşkilatı İslam'ın ilk asulanndan itibaren göıülmeye başlayan civanmerd, ayyar (ayyaran), feta (fıtyan) gibi isimlerle.de tanınan fiitüvvet teşkilatuıın bir devamı niteliğinde kabul etmek gerekir. (Günay 1998: 70; Ocak 1996: 262-263; Sancaklı 2010:

3) Fakat özellikle XIII. yüzyılda kurumsallaşmış ve çalışmayı ibadet sayan, birbirini se- ven, sayan, yardım eden, fakiri gözeten, din, ahlak ve meslek ilkelerine bağlı esnaf ve sanatkarlar birliği balini almıştu. (Eran 1999: I 18; Demirci 1992: 84; Kazıcı 1998: 540)

Osmanlı döneminde de teşkilat esas iribatiyle bu özelliğini devam etti.rmiştir. ·

Fetvalar, Osmanlı devlet ve toplum yapısında dini ve hukuki meşruiyetin kaynağı du.

Bu sebeple memlekette olan biten neredeyse bütün meseleler bir şekilde fetvalara konu

olmuştur. Nitekim 1471 tarihli Ahi şeçerenamesinde şer'i şerif ve emr-i padişabiye itaat etmeyenlerin tecdid-i iman ve tecdid-i nikah etmeleri gerektiği, inatlan halinde katiedile-

ceği hükmü yer almaktadır. (Yılduım 1994: 51, 70) Fakat genellikle tartışmalı ve sorunlu alanlarin fetvalara yansıdığı düşünüldüğünde yukarıda yer verilen; birbirirıi seven, sayan,

yardım eden, fakiri gözeten, din, ahlak ve meslek ilkelerine bağlı esnaf ve sanatkarlar

birliği olmaları dışında insan olmanın da tabiibir sonucu olarak ahilerin işyerleriyle ilgili bazı sorunlar yaşadıklan göıülmektedir. (İııanu 2014: 105 vd.) Maalesefbazı kimseler tarihi gerçekliklerden kopuk kabulleri sebebiyle tarihte olan biten hadiseleri değerlen­

diernekte zorluk çekmektedir. Zira fetvalarda tespit edilen sorunlar oolann ahlaki genel tutum ve yaklaşımının gerçek dışı olduğunu değil, bu güzellikler yanında gÜl bahçesinde- ki diken misali çeşjtli haksızlık ve zulümler yapanlarıo da varlığını ortaya koymaktadu.

Fetvalarda söz konusu hareketlerin gayr-i meşru olduğu tespit edilmektedir. Bu çalışmada İbn Kemal ve Ebussuı1d Efendi'nin fetvalan çerçevesinde ahilerin işyeriyle ilgili sorunla- n incelenecektir. Bu sorunları dükkanın satımı ve kiralan.ması, sahcı müşteri ilişkileri ve üretimle ilgili başlıklarda toplamak mümkündür. · '

Dükkanlar

Dükkaolar ahilerin.üretim yaphklan ve ürünlerini müşterilerle buluşturduklan helal nzık kazanma mekanlandır. İslam'ın ilk dönemlerinden itibaren Müslümanlar ticareti

inançlannın ayrılmaz bir cüzü ve helal kazanç kapısı olarak kabul etmişlerdir. Bu sebeple dükkaolar genellikle büyük mabedierin etrafında şekillenmiş, pazann zulme ve haksız

kazançlara imkan vermemesine özel gayret sarf etmişlerdir. Bu amaçla denetim ve mes- lek birliği olarak hisbe ve ahilik teşkilatlan kurulmuş, pazarda da aynı iş kollanru bir araya getirerek sağlıklı bir piyasanın oluşması sağlanmaya çalışılmışhr. Günümüze kadar ayakta kalmış Osmanlı çarşıları ticarete verilen önemi göstermektedir. İşte bu çarşılar­

da olan dükkanlar; mülk ve vakıf dükkanlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Fetvalara mülk dükkaolarla ilgili pek fazla sorun yansımadığı söylenebilir. Zira mülk dükkaolarla ilgili fetvalarla vakıf dükkanlanyla ilgili fetva sayısı karşılaşhnldığında mülk dükkanlarda,

işyerinin mülkiyeti kişinin kendisine ait olduğundan vakıf dükkaolarda olduğu gibi müte- velü, kiracı vb. sorunlar pek fazla söz konusu değildir. Daha çok miras, hibe ve kira gibi konular fetvalara yansımaktadır.

(7)

Doç. Dr. Ahmet İNANIR

@

Mahremiyet, Osmanlı toplumunun öncelik verdiği konulardan biridir. Bu yüzden yeni yapılan dükkanın komşusunun evine bakan penceresi ve havlusu olmaması gerekir.

Evinin rüzgiiruu engellediği babanesiyle dükkau inşaasına karşı çıkan kimseler de fetva- lara konu olmaktadır:

Mesele: Zeyd, bir yüksek dükkan bina eylese ama Amr'ın evine penceresi ve ha- valesi olmasa mücerred aviiz gelir diye Zeyd'e binasın yıktırrnağa şer'an kadir olur mu?

el-Cevap: Kadir olmaz. (İbn Kemal ur. 1967: vr. 122b)

Tatlıcılann karşısına bozalıane dükkaru açılmasına karşı çıkanlar da vardır. Bu du- rum abiler arasında yardırnlaşma esas olmakla birlikte aralarında rekabetinde bulunduğu­

nu ortaya koymaktadır:

Mesele: Tarik-i ammde olan tatlı odalannın mukabelesinde Amr bazı dükkiinlar bina edip ol dükkanıarın birisini tatlı bozalıane dükkanı eylese, ol odalann sahibi ol bozabiine

dükkanını ref ettirmeye şer'an kadir olur mu? el-Cevap: Kadir olmaz. (İbn Kemal nr.

1967: vr. 122b)

Mesele: Zeyd birkaç kirnesnenin dükkaru kurbunda bir börekci dükkanı bina edüb

ashabı sükUt eylese ba'debu ihtimaldir bize zarar ede deyü kal' ettinneğe kadir olurlar

mı? el-Cevap: Olmaz. (Ebussuud nr.l78: vr. 195b)

Bazen yeni inşaa edilen caminin anayola kapısını açmak için nalband dükkanının kamulaştırmak istendiği görülür. Ebussuud Efendi'nin caminin anayola kapısı için yapı­

lacak kamulaştırrnayı zanıret olarak değerlendirmez. Ama bir Müslümanın bağış yoluyla iyilik yapmasının hem ahireti hem de dünyası için daha hayırlı olacağını ifade eder. Bu fetva onun diyaneten verilen hüküm ile şer'an verilen hüküm arasını ayırdığını göster- mektedir:

Mesele: Zeyd-isiibib-i hayır bir mahallede camii şerifbina edüb tarik-i amme olan mevzi'de kapusın ta'yfu edicek yerinde Amr'ın na'lbend dükkanı olub kıymeti ondört bin akçeye satun alınmış olsa Zeyd'in binasında eı:nfu olanlar Amr'a otuz bin akçe verüb kabul eylemese ınühim dahi olsa şer'an nice olmak gerektir? Beyan buyurulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a'lem-: Ciirni-i şerifin kendi içüo bacet olsa behası verilüb cebr ile alınmak meşru idi. Amma tarik-i amme Ôlan kapusı içüo hacet olıcak cebr olunmaz.

Amma müslümana vermemek layık değil. Musırr olursa uhrevi ve dünyevi zararı gö- rür. İhtiriiz etslin. Ketebehu Ebussuı1d.el-hakir ufiye anhu. (Ebussuud or.l78: vr. 195b;

Anonim or. 2867: vr. 14a):

Dükkao önleri öteden beri sosyalleşme alanlarından biridir. Ahiler buralarda uzun süre kaldıklanndan işleri olmadığı zamanlarda biribirleriyle sohbet ed~rler. Tabii zu:ruıll­

lerde ticaretle uğraştık.lanndan aralannda bir dostluk ve arkadaşlık gelişir. Falcihlerin Müslümaniann ziın.ınllerle aynı mecliste dükkan önlerinde içli dışlı sohbet etmesini çok da tasvip etmedikleri anlaşılmaktadır:

Mesel e: Zeyd birkaç zinırnller ile bir dükkao önünde oturup musababet ederken Amr Zeyd'e sen kiifirsin dese şer'an Amr'a ne liizım olur? el-Cevap: Zimrnllere gayetle mey-

(8)

@

XVI. Yüzyıl Osmanlı Fetva Literatürüne Göre Ahilerin işyerleriyle İlgili Karşılaştıklan Hukuki Sorunlar ve Çözii.m1eri

lin ve muhabbetingörüp dedi ise nesne lazım olmaz. (Ebussuüd nr.l78: vr. 7la; Düzdağ

1983: 92)

Şimdi İbn Kemal ve Ebussuüd Efendi fetvalan ışığında mülk ve vakıf dük.k.anlarla ilgili meselelere yer verilecektir.

Mülk Dükldinlar

Mülk dükkanlarla ilgili beş fetvadan ikisi baba-oğul arasında hibe ve satım akdiyle ilgilidir. Baba oğluna hibe ettiği dükkanını başka bir kimseye sattığı görülür. ~bussuüd Efendi burada babanın salih bir kimse olup olmamasına göre hüküm verileceğini ifade etmektedir.

Mesele: Zeyd mülk dükkanını oğlu A.mr'a hibe edüb yine Arp.r içün zabt ederken Bekir' e bir mikdar akçeye bey' etdikten sonra A.mr'a zarardır deyü yine Bekir' e akçesin verüb dükkiiru alınağa kildir olur mu? el-Cevap: Amr kebir ise da'va ettikdirir (?)'olur

sağir ise dahi eksiğiyle satdı ise yahud Zeyd muslıh kirnesne değil ise bey' na meşrü'dur.

Ebussuüd. (Ebussuüd nr.l78, vr. ·ı 63a-b ).

Diğer fetvada ise baba oğluna dükk§nını sattığını ve bedelini aldığını şaliider hu- zurunda ikrar ve itiraf eder. Fakat bir müddet geçtikten sonra "lıa)ıır bedelini almamış­

tım" diyerek satıştan vazgeçmesiyle ilgilidir. Burada babanın müvazaalı satış yoluyla

aynıncılık yapmaya çalıştığı bu yolla bazı çocuklannı mirastan mahrum etmek istediği

anlaşılmaktadır: ~

Mesele: Zeyd ·mülk evin ve diliddinın oğlum Amr'a pey' edüb semenin bi'ıt-tamam

alub kabz eyledim deyü Müslümanlar mahzarlannda ikriir ve itiraf edüb işhad eylerlük- den sonra Zeyd-i mezbür akça almadım ikriinmda kazib idim deyü zikr olunan milklerio Amr elinden alınağa şer'an kildir olur mu? beyiin,_buyurula. el-Cevap -Allah-u alem- : A.mr'a Zeyd-i mezbür ikriinnda kazib aeğil idügine yemin verüb bu meselede fetva İmam Ebu Yusuf rahimehullah kavli üzeredir. Ketebebu Ebussuüd el-Hakir ufiye aohu.

(Ebussuüd nr. 3729: vr. 117b).

Öğretmenierin ve din görevlilerinin ek iş yapması günümüzde de karşılaşılan sorun- lardan biridir. Bu dönemde bir batibin dükkanda bizzat alıverişle uğraşması meslekten ihraç sebeplerinden biri olduğu görülmektedir. Ona göre din adamı dünya nimetlerine pek itibar etmeyen bir kimse olmalıdır:

Mesele: Zeyd-i hatib dükkiinda oturuh bey' u şirii etmekle azle müstabak olur mu?

el-Cevap: Olur dahi cif u dünyaya rağbet etmez kirnesne o lıcak Ebussuüd. (Ebussuüd nr 241: vr. 30b; Düzdağ 1983: 69).

/

Mülk dükkiinlarla ilgili bir başka sorun ise vasilerin küçüğün mirasına düşen dük-

kaniarı gasp etmesi ya da kötü niyetini gizlemek amacıyla vakfetınesiyle ilgili olduğu gö- rülmektedir. İslam hukukuna göre küçükler tam Vücüb ehiliyetine sahip olmakla birlikte eksik eda ehliyetine sahiptir. Onlar için öncelikli olarak viisi tayini hakkı en geniş vela- yete sahip bulunan babaya aittir ve vefatından sonra küçüğün mallarının idaresi ~abanın

tayin ettiği vasiye geçer. Dede ise babanın vas! tayin etmemesi halinde küçüğüri malında

tasarruf etme veya birini vas! olarak belirleme ha~a sahiptir, Her ikisi deviisi tayin et-

70

~~!!tt~~,

(9)

Doç. Dr. Ahmet İNANIR

@

memişse kadı vasi tayin eder. (Mecelle, md. 974) Gerek veli gerekse kadı tarafından tayin edilen ehliyetsizler ve eksik ehliyetliterin vasi' yoluyla vesayet altına alınmasındaki temel gaye onların mali haklannın korunmasına yöneliktir. Vasi'nin, küçüğün malında yapacağı

harcamalarda ve malın idaresinde örfe ve maruf olana uyması gerekir. (Bardakoğlu 20 ı 0:

c. 43, 68) Genel ilke böyle olmakla birlikte vasllerin maruf olanın dışına çıkarak küçüğün

kendisine miras kalan dükkaruru gasp· etmesi veya vakıf yapmak suretiyle yetkisi dışına çıkmaya çalıştığı ve bunun da fetvalara konu olduğu görülmektedir:

Mesel e: Hind-i yet!meye Zeyd vasi olu b mülk dükkanını ve çiftlik olan mülk akannı zarfıret yok iken bey' eyleyüb ba'dehfi Hind ... olub mezbfir dükkanı ve akarlan müşte­

riden alınağa kadire olur mu? Beyan buyurulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a 'lem-: Olur. Ketebehfi Ebussuüd el-bakir ufiye anhu. Anonim or. 2867: vr. 24a).

Mesele: Zeyd-ivasi Bekir-i sağlrin babası Amr'dan intikal eden evini gasbla alub bozub altını dükkanlar üstünü muallimhane idüb vakf-ı müseccel eylese Bekir baliğ olub evi taleb edüb alınağa kadir olur mu? el-Cevap: Kal' 9lunub yeri sahibine verilüreski bina tazmin olunur. Ebussufıd. (Ebussuüd or. ı 78: vr. 2ı2a).

Vakıf Dükkanlar

Osmanlı'da kurulan vakıilar; mülkiyetleri, gelirleri, kendisinden yararlanmaları, ki- ralanmalan, idareleri ve yararlananlan bakımından çeşitli kısırnlara aynlır. Bunlardan biri de yararlananlan bakımından vakı.flardır. Yararlananları bakımından vakıflar hayri, yan zürıi ve zürri olmak üzere üçe aynhr.

Hayri vakıflar ya doğrudan doğruya hayır amacıyla sadece fakiriere ve kimsesizlere

yardım gibi sınırlı ya da böyle bir sınır konulmadan vakıfın ailesi de ihtiyaç sahibi dahil herkesin yararlanması için kurulan vakıilardır. Bu vakıf türünde v§kıfuı vakfettiği men- kul ya da gayrimenkulle hiçbir kişisel bağı kalmaz, bütün kullanım hakkım ve gelirini Allah rızası için bağışlar.( Akgündüz 1988; 200vd.; Yener 1992: 92 vd.; inanır 2015:

311-315) Yarı zürri vakıfise vakfedilen menkul ya da gayrimenkullerin veya bunlardan elde edilen gelirlerin bir kısmının hayri vakıfta olduğu gibi Allah rızası için harcarup bir kısmının vakfiyedeki şartlar doğrultusunda vakıfın ailesi arasında paylaştınlmasıdır.

(Yediyıldız 1986: XIII, 153-158) Evlatlık veya ehli vakıflar da denilen zürri vakıflar ise

kişinin vakfettiği mallar ve gelirl~ri vak:ıfın nesli kesilene kadar zengin yahut fakir hı­

sımlannın yararlanması amacıyla vaktiyede belirtilen şartlar doğrultusunda aile üyeleri

arasında paylaştınlır, v§kıfın nesli kesildikten sonra hayır kurumlannın hizmetine su- nulan vakı.fiardır. (Akgündüz 1988: 200-201; Ebu Zelıra 1971: 188) Evlatlık vakıflarda

fakir hısırnlar yanında zengin lıısunların da bu vakıfların gelirlerinden yararlanma hak-

kına sahip olması evlatlık vakıfların şer'an caizliği hususunu tartışmalı hale getirmiştir.

Osmanlı uygulamasında Ebu Hanife ve İmam Muhammed'in görüşü esas alınıruştır. O da vakıfın, vakfını ebediyeo sonu gelmeyecek (te'bid) bir cihete tahsis etmesi gerekir.

Ebu Yusuf'a göre ise vakıfta te'bid şart· değildir. O, vakıf sonu gelebilecek bir cihetten söz etse de etmese de neticede fakirlere·ait olur. (İbn Hümam 1316: V, 48) Osmanlı zürıi

(10)

xvt. Yüzyıl Osmanlı Feıva Liter:ırürüne Göre Ahilerin Işyerleriyle İlgili Karşılaştıklan Huk-uki Sorunlar ve Çözümfen

vakıf kuruculan vakıflannın hukuk~n geçerli olabilmesi için soylannın i..ıı.kırılıı balinde fakirl.ere tev~ih edileceğine dair maddeyi vakıf şartlan arasına ekJeterek tescil ettirirlerdi.1

Vakıf dükkanlar daha çok cami, medrese vb. kamu hizmeti veren kurumların ilitiyaç- lanru karşılamak üzere inşaa edilmişlerdir. Doğrudan vakıf olarak inşaa edilen bu dük- . kanlar yarunda başlangıçta mülk olan dükkaniann da vakıf dükkaniara dönüştüıüldüğü

görülmektedir.

Mesele: Hind'e babasından irs-i şer'i ile intikal eden köyden mülk hissesini ve mülk dükkaniann altrruş yıldan beri vakfedip mabsı1lünü tayin ettiği mesarifinin mürtezikas ma mevacib "kameriyye hesabı üzere ver bir yıldan ziyade tedahul eylese mürtezikadan bazı

vetat ettükde yerine gelen sene-i cedidenin cümlesini ya ba'zıru hıdmet edip .. mahsUl benim zamarnmda olmuştur. Sene-i maziyede hıdmet edip vetat edenin veresesine veril-

diğinenzam yoktur" dese mütevelliler: ... alan sene-i cedide mahsGlünü sene-i maziyeye tedabul tarikı ile veregeldik deseler şer'an hak kimindir? el-Cevap: Dükkanlar basılında

tedahul mümkün değildir. Mütevelli karye hasılında vaki olan her senede on bir gün mik-

tarı te!avüt muhafaza edip dükkanlar basılı ile sene-i şemsiyye ile kameriyye ta'dil etmek gerek idi. EtiDiyecek her zamarun hasılıru ol zamanda vaki olan hıdroetin ücretine sarf edip sabıklara vermemek lazLmdır. Ebussuı1d (Ebussuı1d nr.l78: vr. !Ola-b).

Osmanlı toplumu sultan başta olma üzere vezirinden2 reayasına herkesin mülkünü ebedi kılma arzusuyla dolu, adarunış insanların oldukça fazla olduğu bir toplumdur. Zira mütevazı imkanlara sahip olan birçok kimseler ~ahi cami yararına dükkan vak.f~ttiği ve daha sonra da iktisa~en dara düştüğü içinde vazgeçmeye çalıştığı, kendisi vak.f~ttiği halde

Zeyd Amr'a bir dül<kan vakf eylese Zeyd ve Amr··revt olduklanndan sonra mezbıi.r dükkan

şer'an fukaraya intikal eder yoksa vereseye mi? el-Cevab: Müseccel ise Amr'a bila-hizmete vakf ettiği ıakdirce fukaraya intikal eder. Hizmet ta'yin etti ise yine o hizmetle müstehak olanlara tevcih olunur.

Amma tevcih olunan fukara fakir olmak evlacl.ıi (Düzdağ 1983: 78)

2 Sa'idü'l-hayat Şehidü'l-memat merhiım ve mebrür Hasan Paşa bin el-Merhıinı Hayreddin Paşa

hal-i hayatında vüciıh-i hayrattan mahrüse-i İstanbulöa bir medrese bina edüb_bir kaç dükkanla bir ev medrese-i rnezbıireye va.kf edüb mahsUI.leri şey-i kalil olmağın medrese civarında arz-ı vakf üzerine bir çifte hamam bina etmeğe Mahriıse-i mezbiı.re kadisinden arz alu b paye-i serir-i a'Jaya ref' olundukda ber müceb-i arz-ı şerif emr-i alişan sadaka buyurulu b ... Bir çifte vakıfhamam bina olunmasına izn-i sultani ferman buyurulub ve hamman1-1 mezbılr bina olunmasına izn-i sultani ferman buyurulub ve hammarn-ı mezbur bina olunuh ... tamam harnmaını ve gayrileri bir ... ile evkafına mütevelli olan Zeyde cemaat-i müslimin önünde teslim edüb müreveili mezbür dahi cümle-i kabı ettikden sonra hamarnı hakimü'ş­

şer' marifetiyle icareye verüb eline hüccet-i Şer'iyye alub· mahsülatı mes3.rifine sarf edüb ve medrese-i

mezbiı.re ehl-i ilimden üç müdereise sadaka buyurulub be~ biri nice müddet ders deyü ... vazifelerdeden alub ... mezbfır dahi ulema-i izam ve vüzera-i fiham ve ekser-i enam katında vakfiyet ile Şöhret bulub vakıf-ı mezbfır dahi ce mü emanda hamam-ı mezbıir vakıfdır de i'lam-ı avarn ve ha vas edüb vakfiyyetine

musırren haliyyü'l-gaflet (?) vefat edüb ancak tescil bulunmasa veeh-i meşnih üzre hamam ve sayiri vasiyyet ... olub vakfiazım olur mu? Beyan buyurulub müsab oluna. el-Cevab -Allah-u a'lem-: Sülüsden vakıf lazımdır. Ketebehiı Ebussuiıd el-hakir u.fiye anhu. (Anonim nr. 2867: vr. 6Sb).

72

ı~):( f@I~Jif4!ffı,W ~ :Yftm.~t@Fiı!irg ı

(11)

Doç. Dr. Ahmet INANIR

@

şekil şartlanndaki eksiklik sebebiyle varisieri tarafından vazgeçilmeye uğraşılan örnekler görülmektedir:

Mesele: Zeyd bir mescide dükkamnı vakfeylese ve şahitler olmasa, müseccel olma- sa, ba'dehfi Zeyd fakir olsa, rücu etse, şer'an kadir olur mu? el-Cevap: Olur. (İbn Kemal

nr. 1967: vr. 52a) ·

Mesele: Zeyd-i vak.ıfın camii etrafında ücreti camia harc olunmak içün bina ettiği dükkaniarın Zeyd fevt oldukdan sonra vakfiyyeti müseccel bulunmayub ve vakfiyyede dahi olmasa şer'an oğlu satınağa kadir olur mu? Beyan buyurulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a'lem-: Benden sora dahi vasiyyet üzerine tasarruf ol~!lsun deyub bunun üzeri- ne fevt oldu ise olmaz. Sülüsden vakıf lazımdır. Ketebehfı Ebussuud el-hakir ufiye anhu.

(Anonim nr. 2867: vr. 37a).

Müşterek dükkaniarın bölüneyecek bir mahiyetteyken vakfedilmeleri caiz değildir.

Ama bölünebilirse vakfedilebilir:

Mesele: Zeyd ile Amr ort~ satun aldıklan dükkanda hisse-i şai'ası mezbfır dükkan taksime kabilken vakf eylese sahlh olur mu? el-Cevap: Hükm-ü hakimle olur. Dükkan

kısmet olunmak ile intifa' olunmak ma 'hud değildir. Ebussuud. (Ebussufıd nr. 178: vr. vr.

86b).

Varisierin bazen murisin dükkanlannı vakfetmesine karşın söz konusu varlıkların vakıf olmadığı şeklinde itirazda bulunduğu görülmektedir. Bunun sebeplerinden biri de

vakıflana mülkleri, muhtemel varisterinin bilgisi dışında vakfettiği ya da çok değerli bu mülkleri vakıftan geri almak istedikleri söylenebilir:

Mesele: Zeyd'in vakfına mütevelli olan Amr: Zeyd falan hamam ve falan dükkaw ve falan menzili ve filan karyeyi vakf-ı sahlh ile vakfedip ve şart beyan edip teslim-i mütevelli dahi edip hakim hükmetıniştir deyfı dava edip verese inkar ettiklerinde şiihid mütevelliııin davasına mutabık şehadet ettiklerinde: sıhhat-i vakfa hükmolundu demek yeter mi yoksa şühüd-i vakıfları ve şartı ferden ferda zikredip hakim dahi ferden ferda zikrettiklerin yazmak lazım mıdır? el-Cevap: Kadı eşref-i ulemadan ise icmal kafidir ve illa tafsll lazımdır. Ebussufıd (Ebussuud nr.l_78: vr. 131 a)

Bazen de vakıf vefat ettikten sonra mirasçılar kendi aralannda ihtilaf edebilmekle ve söz konusu akan kendi kişisel mülkiyetine geçirmeye çalışabilmektedir. Hatta söz konusu

vakıfbelgesi saklanarak vakfın işlevsiz kılınmaya çalışıldığı da görülmektedir:

Mesele: Zeyd sıhhatında üç evini ve beş dükkanını ve iki ahırını zevcesi Hind'e ba'dehı1 kızlan Zeyoeb iie Hatice'ye ba'debuma eviatiarına batneo ba'de batnin vakf edüb tesll'm ve teseli edüb on iki yıl Hind vakf-ı mezbfui ınutasamf oiub Zeyneb vak:fiy- ye-i saklayub zikr ol ınanlar Zeyd'den (?)intikal etmiş mülkümdür deyub hissesin Hatice ... zevci Amr'a bey' edüb Amr dahi cüqıle-i Bekir' e bey' edüb ... akçe harc eyleyüb üç

yıl mikdan tasarruf eder iken haliyyen Hi nd vakfiyye-i mezbure-i bulsa mazmılnuo is- bat eyleyüb mezbfu vakfian Bekir'den alınağa Şer'an kiidir olur mu? Beyan buyrulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a 'lem-: Olurlar. Ketebelıı1 Ebussuud el-lıakir ufiye anlıu.

(Anonim nr. 2867: vr. 29b). -

(12)

@

XVI. Yiizyll Osmanlı Fetva Liter:ııüriine Göre Ahilerin işyerleriyle Ilgili Karşılaşhklan Hukuki Soruolar ve Çözümieri

Çami,

medrese ve çarşırun bir arada bulunduğu Selçuklu ve Osmanlı şehir mima- risi dikkate alındığında bu dükldiolaruı camiye yakın ve şehrin merkezinde yer aldıklan söyfenebilir.-Bunlaruı çeşitli yangınlar ve kötü niyetli yönetimlere rağmen asırlar boyu

varlığını devam ettirmesi ve işletilmesi bunlarla ilgili düzenlernelerin ne kadar yerinde ol-

duğunu gösterir. Bunlann değişen şartlara bağlı olarak güncellendiği de anlaşılmaktadır.

Mesela Kanuni döneminde çıkan yangınlar sebebiyle klasik i care akdi yanında icareteynli akitlerin geliştirildiği görülmektedir.

Diğer taraftan vakıf dükkaolarının amacına hizmet ederneyecek kadar barıtp oldu-

ğunda dükkanlann değerinde başka dükkaolarla değiştirildiği (istibdal) görülmektedir.

Ancak bu yöntemin zaman zaman vakfın değerli malına el koymaya yönelik gizli amacı

da içinde baruıdırabileceğinden fakibierin vak:fın zarar görmesinden endişe ederek ne- redeyse istibdali zarı1ret durumianna münbasır kılarak cevaz verdikleri anlaşılmaktadır:

Mesele: Zeyd, Amr ile oturduklan vakıf evi ve dükkanı istibdal etseler sonra sahibi Zeyd'in dükkanını alıp Amr'a icareye verse, Zeyd dahi Amr'a verdiği dükkaru talep ey- lese, şer'an alabilir mi? el-Cevap: Alabilir. (İbn Kemal nr, 118: vr. 54b-55a)

Mütevellinin vakıf dükkanlaruıı amacına uygıın kiraya veremediği takdirde başka vakıf görevlilerin sözkonusu dükkarun atıl kalmaması için mütevellisinin izniyle vakıf dükkanı kiraya verdiği de görülmektedir. Bu durum vakıf kurma bilinci yanında vakıf mallarının amacına uygıın bir şekilde kullanılması hususunda toplumsal bir bilİı!cin var-

lığına işaret eder.

Mesele: Bir evkafda vazifehılr olan Zeyd, vakfın birkaç odalarını ve dükkanlannı, dükkaolann hesabı gün deyn icaresini ayın vadesinde vazifem dahi alın." dedikte, mü- tevelli kabul edip izin ~erse, Zeyd bu şart üzere dükkanları ve odalan günedüp icaresi- ni alsa, haliyen hizmetinin ecr-i mislini mütevellidl;!n talep edip alabilir mi? el-Cevap:

Alamaz. (İbn Kemal nr. 971: vr. 14b)

Vakıf Dükldinların Satımı

Vakıf dükkaolan bukuken mülk dükkaolan gibi alırup sattlamaz. Çiinkü onların satı­

Allah yoluna adanmış ve kamu yaranna kullanılmak üzere vakfedilmiş olduklanndan özel mülkiyet gibi değildir. Dolayısıyla mütevelli bunlan mülkiyetini nakledecek tasar- ruflarda bulunmaz. Ancak satım akdi dışında icareye vb. verebilir. İcareteyli vakıflarda olduğu gibi peşin "i care-i muaccele" adıyla bir ödeme yapılmış olsa da yine de bu bir satış değil kiralamadır. Ebussuud bu dükkaniann hukUki durumunu ~u şekilde açıklamaktadır:

Mesele: Fi zamanina Rumelinde olan reayanm ellerinde olan erazi-i öşriyyeleri ve baraciyyeleri ve vedia vermesi ve iaresi ve bey' olundukdan sonra şuf'a cari olması ve istibdal üzerine teamül-i nas mukarrer olub kuzat dahi sicillerine kayd edegelmişlerdir

ve büccet verüb imza ede gelmişlerdir. İnde'ş-şer' kuzatın ettikleri nicedir şer-i şerife muvafık mıdır yolısa kanun-ı sırf mıdır? beyan bu)'urulub müsab oluna. el-Cevap: Erazi-i merkUma ne öşriyyedir ne baraciyyedir. Arzı memlekettir. Hin fetilıde ne ğanimine kıs­

met olunuh öşriyye kılırırnışdır ne ashabına temlik olunub baraciyye kılınmışdır. Belki rakabe-i arz beytülmale ibraz ol unu b mutasarnf olanlar icare tariki ile verilmişdir. Ziraat ve biraset edüb haracı muvazzafını ve harcı mukasemesini verüb tasarruf ederler. Tabrir

(13)

Doç. Dr. Ahmet INANIR

@

olunan ihkaının ve vediat ve ariyeten kalanı şer'i değildir. N as içinde cari olan bey' u şira

vakf dükkfuılan i care ile sakin olanlar bey' ettikleri gibidir sipiibi izninsiz olan muamelat külliyyen batıldır amma hakk-ı tasarrufiçün bir mikdar nesne alub ferağat ettikden sonra sipahi tapu ile vermek şeri şerife muhalif değildir. Aldığı akçe arzın ücret-i muaccelesidir kuzat mahza reayanın verüb alınasına bey' u şira itlak edüb hüccet vermek asla şeria- tı şerifeye muvafık değildir. İnşası dahi imzası dahi batıldır. Ketebehul fakir Ebussuud.

(Ebussuud or. 3341: vr. 166a).

Fetvada da görüldüğü üzere vakıf dükkaniarının alınıp satılması mülk dükkaniarının alınıp satılınası gibi değildir. Aynen miri arazi de olduğu gibi rakalıesi değil kullanım hakkı ancak sipahi onayıyla alınıp satılabilir. Örfi hukuka göre dükkaniarın bu şekilde alı­

rup satılınası şer'i hukuka da aylan değildir. Bu hukuki durumuna rağmen bazı kimseler söz konusu bu dükkanlan borçları karşılığında rehin olarak verebilınektedir. Esas borcu ödemedikleri için de mürtebininin onlan alacak yerine mülkiyetine geçirmeye çalıştığı

görülmektedir. Ebussuud Efendi bu tür tasarrrufların gayri meşru bir tasarruf olduğunu

ifade etınektedir:

Mesele: Zeyd mutasamf olduğu vakıf dükkanda olan harac ma'killin (?) Amr'dan bir mikdar akçe alub rehin koyub ba'dehu Amr ben dükkaru senden satun aldım deyı1

beyyine ikame edüb Zeyd rehin koduro deyı1 beyyine ikamet eylese Şer'an kangisinin beyyinesi evladır? Beyan buyurulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a'lem-: Vakıf dük- kan bey' olunmaz. Ketebebıi Ebussufıd el-hakir ufiye anbu. {Anonim or. 2868: vr. lOOb).

Kadıların zaman zaman vakıf ve işlemlerine müdalıele ettikleri ama nihayetinde mütevellinin kararı geçerlidir:

Mesele: Mütevellisi marifetinsiz Bişr-i naib Amr'ı bir vakt dükkandan ibriic ettir- dikde Zeyd'e vermek istedikde mütevelli Zeyd vermeyüb Amr'a verrneğe kadir olur mu?

el-Cevap: Olur. Ebussufıd (Ebussuud or.l78: vr. 172b ).

Mesele: Zeyd-i müteveffarun mutasarrıf olduğu vakıf dükkaruru harabe mütevec- cih olmuş iken oğullarından Amr yedi sekiz yıl vakfa icaresini verdikden sonra ahardan Bekir' e bey' edüb Bekir dahi ma 'm ur edüb dört yıl mutasarrıf olu b vakfa icaresini verirken Zeyd'in iibar oğullan Bekir ve Halid mütevelliden yedierinde temessük olub Bekir'den dükkaru alınağa kadir olur mu? Beyan buyrulub müsab oluna. el-Cevap -Allah-u a'lem-:

Vakfa enfa'

k4n

ise mütevelli ana verir. Ketebehu Ebussuud el-hakir ufiye anhu {Anonim or. 1072: vr. 9b ).

Öteden beri pazaryeri olan kamu alanında özel dükkanlar inşaa edildiği görülmekte- dir. Bu durum sİpahilerin yetkilerini aşarak ahiler lehine işyeri açılmasına imkan tamdık­

ları görülmektedir. Ebussuud Efendi'nin bu hususta ıstıshab ilkesi doğrultusunda hüküm verdiği anlaşılmaktadır:

Mesele: Bir kasaba içinde kadiml terk-i bazarın olan yerde sİparnden tapuya aldım deyı1 Zeyd dükkanlar ilidas eylese kasaba ehli bize zarardır deyı1 mezbfu dükkaniarı

kal' ettirmeğe kıldir olur mu? el-Cevap: Anune-i ı:ıasın kadimden bazargılbları ise olur.

Ebussuud(EbussuCıd nr.l78: w._}Ob).

(14)

XVI. Yiizyıl Osmanlı Fetva Literatürüne Göre Ahilerin İşyerieriyle İlgili Kıırşılaşııklan Hul.'llki Sorunlar ve Çöıümleıi

@ .

Bazen rehin

bırakılan dükkanın satışa

konu

olduğu

ve. bununJa ilgili

~ava açılıp a_Çı­

lamayacağı sorulmaktadır:

'Mesele: Zeyd Amr'dan iştira eyledügi dükkaru Bekir bin-i bey'de hazır olub ba'de- hu mezbfu dükkan bende iki akçeye rehindir deyü dava edüb hin7i bey'de sakit olmuş

iken davası şer'an istima olunur mu? el-Cevap: Olunur beyyine-i adile olıcak. Ebussuud (Ebussuudnr.l78: vr. 194b).

Vakıf Dükkaniarın Kiralanması

KanUni devrinde 1554'te İstanbul'da çıkan yangın Ayasofya'dan Tahtakale'ye kadar olan kısmı, 1555'te çıkan yangın ise Galata'yı büyük hasara uğratmıştır. 1554'teki şid­

detli fırtına da deniz kabarmış, dereler taşmış, birçok insan boğulmuş tur. ı 563 'teki aş ın yağınur neticesi oluşan seller ise bundan da büyük zarariara yol açmıŞtır. (Cezar ı963:

317-4 ı 4 )3 Peşpeşe çıkan bu yangınlar sonucunda vakıf mallannın çoğu harap olmuş, bun-

ların tamiri için de gerekli kaynak ve de nonnal kira akdi ile'bunlan kiralayacak kiracı bulunamamıştır. Bu sebeple vakıf dükkanJan, iciireteyn diye anılan biri peşin kira bedeli ve diğeri vadeli kira b.edeli olmak üzere çift kira bedeli ödenmek üzere kiralanmaya baş­

lanmıştır. Bu şekilde kiraya verilen dükkanlarda iciire-i muaccele denilen vakıf dükkanın

gerçek kıyınetine yakm yahut eşit peşin kira bedeliyle, diğeri ise icarey-i müeccele adıyla

periyodik olarak her ay ya da her yıl alınan veresiye kira bedeli takdir edil.nıiştir. Bu saye- de vakıf malını tamir etmek veya kiracıya tamir ettirmek imkanı ortaya çıkmış ve ayrıca

cüzi de olsa periyodik bir kira alınabilmiştir. (Akgündüz ı988: 354 vd.; Cin-AKgündüz 1990: ll, 53-54)

Mesele: Zeyd-i mütevelli bir mikdar akçe ücret-i muaccele alub bir mikdar dahi ücret-i müeccele tayin edüb Amr'a bir dükkiin verdikden iki yıl sonra Bekir ücret-i mu- accele-i ve müeccele-i ziyade eylese Bekir'in etdügi taassub olub ecr-i misilden zeya- de idügi mukarrer olıcak Zeyd dükkanı Aıru'dan alub Bekir'e verrneğe kadir olur mu?

el-Cevap: Ecr-i mis il ·itibarı Arnr'ın i caresinin müddet-i muayyenesi olu b sıhbat üzerine akd olunduği takdireectir müddet-i muayyene olmayıcak sahib değildir ücret-i muaccele deyü alduğinin iki yıllık mikdarın ehl-i vuküfma'rifetiyle alıkoyub bakisin Aınr'a verüb

dükkanı olur. Ebussuud (Ebussuud nr.l78: vr. ı 72a).

Kiracılann vakıf mallan ile ilgili uygunsuz İcraatları bununla da kalmamış, kimi

kiracılar vakıflardan kiraladıklan bu dükkiinJan, kiraya verdikleri şirketlere içlerindeki

sandık vb. malzemeleri satıp, dükkanı da yirmi yıllığına verdikleri, böyle bir satışın caiz olup olmayacağı

sorulunca Ebussuı1d Efendi ''Ne bey u sira sabih olur, ne bayi'lere akçesi heliii olur, tasid-i mahz ve haram-ı sırfdır" fetvasını vermiştir. Buna göre her ne kadar müşteri kira-

ladığı dükkanın gerçek kira bedeli.nin bu olmadığı.nı, kiraya veren kişinin vakıf mütevelli- sine çok düşük bir ücret ödediğini, kendi kirasının bundan çok yüksek olduğunu; satın aldığı dillekan mallannın da piyasa değerinden çok yükseğe sabldığıru bilerek, razı olup

https://www.istanbul.neı.tr/istanbul-rehberi/dosyalar/bolumler/kanuni-sultan-suleyman­

donemil3/48.

(15)

Doç. Dr. Ahmet İNANfR

@

gönül hoşnutluğu ile satın almışsa da bu, piyasadaki benzerleri ile mukayese edilemez.

Çünkü burada lasid bir kiralama yönteminin olduğunu bilerek kiralama yapmışlardu·.

Diğer alış-verişlerde böyle bir fasit zemin bulunmamaktadır. Fasit zemin üzerinde yapı-

lan akitler de fasit olacaktır. Mülk salıibinin dülddinını rehin ve kiraya verebilmesi için

dükkanın boş olması gerekir. (Düzenli 2007: 306)

Osmanlı' da vakıflar vakıfın tayin ettiği mütevelliler marifetiyle yönetilmektedir.

Mütevelülerin vakıf şartlarına uygun tasarrufian sonraki mütevelileri de bağlar. Ama bazen sonraki mütevelli önceki mütevellinin tasarruflanru ortadan kaldırmaya çalıştığı

görülmektedir. Mütevellilerin zaman zaman vak.fa zarar veren bu tür tasarruflan fetvalara ve yargıya taşındığı görülmektedir:

Mesele: Zeyd Amr-ı mütevelllden dükkanlar bina etmek içün bir mikdar yeri ecr-i misil ile icareye alub dükkanlar bina ettikden sonra Bekir mütevelll oldukda vakf içün dükkanlar bina ederim deyfı Zeyd'in dükkanlannı kal' ettirmeğe kildir olur mu? el-Ce- vap: Amr'a Zeyd'e yevmi üç yıla değin ya dahi eksüge icare-i sahiha ile verdi ise ta'ylrı

etdügi ücret ecr-i misil olıcak müddet tamam oluncaya değin Bekir dükkaniarı kal' et-

tirmeğe kadir değildir. Eğer icare-i mezbfırenin müddet-i muayyenesi yok ise yahud üç

yıldan ziyade ise ay abirinde kal ettirüb yerine vakıf içün dükkan bina etmeğe kildir olur.

Ebussuı1d(Ebussuı1d nr.l78: vr. 172a).

Mesele: Bilatahliye evin ve dükkanın rehni ve icaresi caiz midir? el-Cevap: Değildir.

(İbn Kemal nr.118: vr. 55b).

Mesele: Zeyd, Arnr ile tutdukları dükkanın i caresini verse, sonra rusfıru talep eylese, şer'an alabilir mi? el-Cevap: Alamaz. (İbn Kemal nr.l967: vr. 53b)

Mesele: Zeyd, bir mescide dükkanını vak.feylese ve şahitler olmasa, p1üseccel olma- sa ba'dehfi Zeyd fakir olsa rü.cı1' etse, şer'an kadir olur mu? el-Cevap: Olur. (İbn Kemal nr.l967: vr. 52a)

Bu dönemde işyeri sahiplerinin kiracıları kira müdderi bitmeden çıkanna arzusunda olduklan da söylenebilir. Bu tercibte yeni piyasa koşuHanna göre eski kiracının ucuza

oturmasından kaynaklandığı anlaşılmakta~ır:

Mesele: Zeyd mülk dükkanın üç yıl va'de ile icareye verse ba'dehu va'de-i mezbfire tamam olmad~ dükkanı Amr'dan alubalıara verrneğe kiidir olur mu? el-Cevap: Olmaz.

İcare-i sahılıa old i ise. Ebussuı1d (Ebussuud nr. ı 78: vr. 170b ).

Mesel e: Zeyd dört yıl va' de ile Amr'ın dükkanını icareye alub va' de tamam olmadın

mutasamf olduği zamanın· icaresini verüb dükkandan.çıkmağa kadir olur mu? el-Cevap:

Olur. Bir yere gitmek lazım o lıcak. Ebussuı1d (Ebussufid nr._I 78: vr. 170b ).

İslam hukukunda yaşadığı bilinen ama nerede yaşadığı bilinmeyen kimseye gaib, hayatta olup olmadığı bilinmeyen kimseye ise mefkfıd denir. Gaib kimsenin ve işlerini

velisi ki -babası öncelikli olarak bu hakka s.ahiptir- yerine getirdiği anlaşılmaktadır:

(16)

@

XVI. Yüzyıl Osmanlı Fetva Liıeratürüne Göre Ahilerin işyerleriyle Ligili Karşılaşnklan Hukuki Sorunlar ve Çözümleri

Mesele: Zeyd-i ğaibinAmr'da icar ile olan mülk dükkanını Zeyd'in babası Amr'c,ian alub ziyade ... ile alıara verrneğe lcldir olur mu? el-Cevap: Ismarlayub gidÜb Amr'ın ica- resinin müddet-i muayyenesi yok ise olur. Ebussuud. (Ebussuiid nr.l78: vr. 83a).

Mesele: Zeyd, Amr'a bir vakıf dükkanı ecr-i misilden noksan üzere isticar edip mutasamfiarken Bekir, mezkiir dükkanı ecr-i misline kabul edip mütevellisinden isticar murad ettikte merkfunen Zeyd, Amr'a "yirmi otuz yıldan beri bu miktar icareyle mutasar-

nfız'' diye dükkaodan çıkmasalar mütevelli mezkiirlan çıkanp ecr-i misliyle Bekir'e ver- meye kadir olur mu? el-Cevap: Kadir olur. Harrarahı1Ahmed (Ebussuiid or. 2867, 63b).

Mesele: Zeyd, değirmeni ve evini ve bir dükkanını ve bahçeyi nice zaman mülkiyet üzerine tasarruf ettikten sonra bunlann vakıf ettiği sabit ve zahir olup Zeyd'in elinden

alınsa, Zeyd'in tasarrufu miktan değirmenin ve dükkanın ve evin ecr-i misli bahçenin hasılı dahi olunsa, vakıf içün Zeyd'den alınır mı? el-Cevap: Alınır. (İbn Kemal nr.l967:

vr. 170b).

Ecr-i misli üzere birer akçeye Zeyd'in tasarruf edegeldügi vakf dükkanı Amr nis- beten ... akçe edüb elinden alınağa kadir olur mu? el-Cevap: Ay başında olur. Ebussuud

(Ebussuı1dnr.l78: vr. l72b).

Fatih Sultan Mehmed'inAyasofya evkafından olan dükkanlarli:ı mütevellinin üç yıl­

dan fazla süre için icareye verilmemesini istemesinin temelinde vakıf dükkalannı çok ucuz fiyatlara ilk girenierin kullanımında kaldığı anlamına gelmektedir. Tabii bu__şartın da

kiracılar açısından üç yıl sonra çıkacağı veya yeniden sözleşme yapacağı bir dükkana ki-

racı olmak cazip gözükmemektedİr. Mütevelli vakıf dük.kanlannı vakıfın şartlarına uygun bir şekilde icareye vermekle sörumludur. Ebussuiid Efendi vakfin menfaatinin vakıfın şartlanndan daha öncelikli olduğunu, gerekirse söz konusu şartlarıo görmezden gelinebi-

leceğini ve her halükarda ecr-i misil kiranın ödenmesi gerektiğini ifade etmektedir:

\

Mesele: Sultan-ı azimu'ş-şan Sultan ıylehmed Han aleyhirrahmetü ve'l-gufran haz- retleri Ayasofya evkafının vakfıyesinden mütevelli evkafı üç yıldan ziyadeye vermeye deyfi şart etmiş. iken mi!_tevelli bu şartı·ri'ayet etmeyüb evkafının dükkanlanm ve mah- zenlerini ve hanlannı müste'cirlerin ellerinde nice yıllar komak şer'an caiz midir? el-Ce- vap: Caiz olmaz. Şart-ı vak.ıfoass-ı şiiri' gibidir. Vakfa nef'i olan şerayitin ri'ayeti elbetde vacibdir. Husiisan şart-ı vakıfdan kat'ınazar olunsa dahi emr-i şeriat budur imtisallazım­

dır. Ebussuiid min hattihl. Silret-i mezbiirede dükkanlann üç yılda bu akd-i icaresin tecdid etmek müyesser ise bazı haniitlano ve mahzenlerin içinde olan alat ve esbab çıkanlub

alıariere icareye verilmekde harac-ı azim olduğundan gayri m~Ste'cirler banelere ve mah- zenlere rağbet etdikleri cemi'i havayic ve levazımlano koyub devam üzerine iSti'mal edüb gayri mesken ve mahzen olmamak içinde üç yılda bir ellerinden alınuh alıara verile verileceğin bilecek müSl:e'cirler rağbet etmeyüb evkafa zarar liizım gelse dahi üç yılda tecdid-i akd lazım olur mu? el-Cevap: Bunun gibi mııddelerde müSte'cirler hanlan ve mahzeoleri ecr-i misillerinden eksik ile tasarruf ederlerse mütevelli her birine ecr-i IDisil ile kabul ey le deyü teklif edüb kabul ederse üç yıla akd-i cedid ile akd edüb elinde mukar- rer edüb kabul etmezse ihrac edüb kabuledene ecr-i mis il ile akd-i cedid ile icareye verüb ibtidaen ecr-i misil ile tasarruf edenleri yerlerinde mukarrer kılub çayırlan icareteri cem etdikde her biri ile şuhiid mahzanoda tecdid-i akd etmek lazımdır. Ebussuiid. Silret-i mez-

781tm~W~l!iiili w1

(17)

Doç. Dr. Ahmet İNANIR

@

bfuede Hazret-i vakıf kuddise sınuhu'l-aziz vakfiyede 41 ı).,WI ~J: O.F."I ı) ~..Y. 1)4 JS.J

deyfı şart-ı sarib buyurmuş iken mütevelli artura na vermeyüb eğer dükkanıardır eğer han-

lardır eğer mahzenlerdir her birini müste'cirlere ecr-i mislinden eksik ücretler ile verüb tasarruf ettirse güzeşte tasarruflan zamanın kusur-i tazmin olunmak şer'an lazım olur mu? el-Cevap: Olur ecr-i misilden kusuri n~ mikdar ise bi kusı1r tazmin olunub zaman-ı tasarrufiannın ecr-i misli tekmil olunmak lazımdır. Ebussuud. Sfuet-i mezbfuede zaman-ı

valcfa gadreden mütevelll mi lazım olur yahud müSl:ecirlere mi? el-Cevap: Bir rivayetde

nısfını mütevelliye nısfinı müSl:e'cire tazmin olunur. Bir rivayetde cümlesi müSl:e'cire tazmin olunur. Fetava-yı Tatarbaniyye'de kavl-i evvel usUl-i aslıab-i Hanefıyye evfakdır.

Amel kavl-i sam üzerinedir deyfı meSl:Urdur. Lakin taksir-i Q!ütevelli kabilinden o lıcak fi zamanina kavl-i evvel ile amel evladır. Ebussuud. Sfuet-i mezbfuede müSl:e'cirler güzeşte zamanın mislinin kusUrini zamana razi olmadıklarından gayri min ba'd olan ücret-i rati- belerin ecr-i misil üzerine verrneğe dahi razi olmayub bazaristan dükkaniarı kendiler otur-

madıklan vakit alıariara yevmi onara on beşere kiraya verirler iken valcfa yevmi birer akçe verirler ziyade taleb olundukda kadimden böyle veregeldik ziyadesi bizimdir deyfı

ta'allül iseler kendülerin dükkanda sandıklan ve cüz'i esbablanndan gayri kiraya verile- cek nesneleri yüni (?) ücret-i zayide anların ekli helal olur mu? el-Cevilp: Dükkandan

kat'-ınazar olundukda ve sandıklannın ve esbablanmn ecr-i misli ne mikdar ise ziyade-i mezbüreden anların olan ol mikdar kalildir ma adası cemi'an vak:tindır. Mezbfuelere ha-

ram-ı sırfdır. Mütevelli cümlesin vakfa zabt etmek laztmdır. Müsabele ederse cerime-i azimed ir. Ebussuud. Süret-i mezbfuede mütevelli müsabele etmeyüb miraran mutalebeler ve muhasamalar edüb asla olmayub bakiyye-i ecr-i misli vermediklerinden gayri bazılan

sakin olduklan dükkanda olan sandıkların ve bazı cüz'i esbabların bey' edene dükkanlan yigirmi iki yılını dahi ziyadeye bey' edüb akçesin alurlar bir mekfile bey' u ş ira sahih olu b

aldıklan kendilere şer'an bela) olur mu? el-Cevap: Ne bey' u şira sahüı olur ne bey'lara akçesi bela! olur !asid-i malız ve haram-ı sırfdır. Ebussuud. Süret-i mezbfue bayi'ler bey' ettiklerinde dükkan bile olmayub hernan kendülerin milki sahibieri olan sanduldan ve

t<sbabları olub hebalan şey'-i katil idügin bilürlerken büsn-i ihtiyarlan ile iştira edicek dahi bey' u şirii fiisid olub serneoleri şer'an haram olur mu? el-Cevap; Ol te:ivirce dahi bey' u şirii fiisid ve semeni haramdır. Ebussuüd. Sfuet-i mezbfuede sair maddelerde bayi ve müşteri bey' u şira etdikleri meta 'ın behasın edna idügin ikisi bile bilürlerken teriizi ve büsn-i ihtiyarlan ile meta'ın ez'af-u muza'af ziyade beba etdükleri bey' u şira sahih ve

meşru olub semeni bayia bela! olub bu maddede bey' u şira na meşru ve semeni haram

olmağa sebeb ·nedir? el-Cevap: Eğerçi müSl:e'cirlerin bey' etdikleri kendülerin milk-i

sahüıleridir dükkiin bile değildir ve müşteriler anın bebası edna idügin bilürler ve az'af-u muza'afa ziyade bebaya tamam rızaları ile ve büsn-i ihtiyarlan ile alur lakin ol esbab bahanesi ile dükkandan edna kira verüb iciire-i fliside ile oturub ticaret etmek şartı ile olurlar eğer dükkiina ecr-i misli olan beşer onar akçe kira verilüb evvela eydi esbabı ol behaya almak muhal idi sayir gabn-i fahiş ile olan bey' u şira bunun bu şart-i flisid na

meşrü'a mebni değildir. Müşterinin busüs-i ... bir garaz-ı sahih muteallık olub ad'af

hebasına alur yahud bayi'in semeni kemal haceti ve zarüreti olub meta'ı ihtiyiin ile rusf

hebasına verür hatta müşterinin bayi'den yahud bayiin müşteriden borcası (?) olub bey' u

şira aldı ana mebni olsa ol dahi fiisiddir semeni haramdır. Ebussufıd. Süret-i mezbürede bayi ve müşteri dükkanı bile bey' etmedülderinden gayri esbabı ol bebaya bey' u şira et-

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber, bütün varlık evrenini gözetleyen, onlara Allah’ın bilgisiyle donanan bir hayatı müjdeleyen, sadece iyiye ve güzele tereddütsüz bir şekilde

bulunan bu kelimeler genel olarak çocukları karşılamakta ve bunların kullanıldığı âyetler çocuklarla ilgili muhtelif hükümleri de ihtiva etmektedir. Çocukların eğitim ve

Madde 9- İl Mesleki Eğitim Kurulu toplantılarına katılan başkan, üye, müşavir üye ve işletmelerde beceri eğitimi gören meslek lisesi öğrencilerinin

Kehf suresinde uzun uzadıya kıssaları anlatılan Aslıab-ı Kehf (Mağ~ra Arkadaşları) kıssasındaki kahramanların isimleri, sayıları, olayın geçtiği yer ve zaman

İnsanlık tarihi ve İnegöl’ün turizme kazandı- rılması için çok önemli olan höyük, yerleşimin merkezinde olması nedeniyle İnegöl sakinleri tarafından

Kanun uyarınca kıdem tazminatı ödenen hizmet erbabına, bu tazminat dışında, ilave bir tazminat ödemesi yapılması halinde, bu tutar ile kıdem tazminatı

 Sendikalar: Geçim şartlarının giderek zorlaşması ve bu yöndeki masrafların artması, enflasyon karşısında ücretlerde meydana gelen kayıplar gibi nedenlerle

A) Kişiliğimizin başka parçaları da vardır. B) Fiziksel görünüm, hiç kuşkusuz kişiliğimizin önemli bir parçasıdır. C) Ama unutmayalım ki yalnızca bir parçasıdır. D)