• Sonuç bulunamadı

1-GİRİŞ VE AMAÇ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "1-GİRİŞ VE AMAÇ"

Copied!
43
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1-GİRİŞ VE AMAÇ

Tüm toplumlarda temel evlilik biçimi, tek eşle evlenme şeklinde olmasına rağmen çok eşli evlilik toplumumuzda halen görülmektedir. Genel olarak çok eşlilik toplumumuzda benimsenmemesine ve zaman içerisinde azalmasına karşın sosyal olarak kabul edilen bir olgudur. Çok eşli evlilik olgusu sosyal-kültürel yapıdan bağımsız değildir. Toplumun sahip olduğu normatif yapılar evlilik çeşitlerini belirler.

Toplumumuzda çok eşli evlilikler güç, varlık, saygınlık belirtileri olarak kabul görmektedir. Sosyo-ekonomik açıdan Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde sıklıkla rastlanmaktadır (1, 2).

Çok eşlilik aile içi ilişkilerde önemli sorunlara ve ailenin tüm üyelerinde ruhsal bozukluklarda artışa neden olan ve ciddiyetle ele alınmayı gerektiren önemli bir toplumsal olgudur. Çok eşli ailelerde kadınların mutsuz oldukları ve daha fazla ruhsal bozukluk gösterdikleri yapılan araştırmaların ortak bir bulgusudur. Çok eşlilik, çocukları da önemli derecede olumsuz etkilemektedir. Çok eşliliğin bulunduğu ailelerde, çocukların okul başarısında azalma olduğu ve sosyal uyumlarının yetersiz olduğu bildirilmiştir. Ancak literatürde çok eşli erkeklerle ilgili yapılmış çalışma bulunmamaktadır (3,4).

Bu çalışmada, çok eşli erkeklerin, tek eşli erkeklerle sosyodemografik özellikleri, kişilik özellikleri ve genel psikopatoloji açısından karşılaştırılmaları amaçlanmıştır.

(2)

2.1. Aile

Şu ya da bu biçimde evlenmelerle ortaya çıkan aile, kültürün (yaşam biçiminin) bir parçası olan toplumsal örgütün temel birimi olarak toplumun

oluşmasında görevler ve işlevler üstlenir (5).

Aile, oluşturduğu toplum içerisinde evlilikle ilgili; seks yasağı, soy izleme, yörel yerleşme, otorite, miras benzeri konularda bir dizi kurallar, adetler, töreler koymakta ve düzenlemeler yapmaktadır. Bunların tümünün birer kurum olarak gelişmesi ve yaygınlaşması yanında topluluklardan topluluklara kimi değişiklikler göstermesi, toplulukların yaşam biçimlerinin farklılıklarından kaynaklanmaktadır.

Bu kurumsal ayrılıklar ve düzenlemeler, yaşam biçimlerine bağımlı olarak anlam ve değerlerle doyurularak, bir yaşam biçiminde salt yasak sayılanlar diğer bir yaşam biçiminde serbest, serbest olanlar da bir başkasında sınırlı olabilmektedir (5).

Toplumların sahip oldukları farklılıkları aile ekseninde ele aldığımızda; her toplumun kendine özgü bir aile yapısının var olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Aile yapılarındaki bu farklılığın en önemli nedenlerinden birisi farklı toplumsal değerler ve ilişkilerdir. Toplumun sahip olduğu normatif yapılar evlilik çeşitleri ve evlilikle kazanılan statüleri belirler (2).

Aile, özel mülkiyetin, klasik anlamda yöneten-yönetilen ilişkisinin de kaynağı olarak kabul edilir. Çünkü insanın soyut anlamda egemen olma (tahakküm etme) duygusunu güçlendiren ve şekillendiren sahip olma durumunu somutlaştıran pratikleri üreten bir alan olarak da kabul edilir. Bu aynı zamanda insanın sahip olduğu ilkel duyguların (cinsellik ve özel mülkiyet gibi) belli normlara bağlı olarak toplumsallaşmasını da sağlayan bir süreci kapsamaktadır. Dini öğretilerde aileye olan güçlü vurgunun sebebi, onun cinselliği meşru kılan önemli bir kurum olması ve kutsal sayılan insan türünün devamını sağlamasıdır (2).

Ailenin evrensel bir tanımını yapmak güçtür. Çünkü tarih boyunca ailenin gerek yapısında gerekse de işlevinde ciddi değişimler meydana gelmiştir (6) ve bundan dolayı da aslında aile, tartışmalı bir alandır. Ancak tüm tartışma ve eleştirilere rağmen ailenin, insan için var olan ortak paydalar çerçevesinde tanımlanabilir bir toplumsal olgu olduğu da unutulmamalıdır. Her şeyden önce aile, toplum içindeki bireyler için roller ve statüler üreten bir mekanizmadır (2).

Aile, evlilik veya kan bağı ile birlikte yaşayan gruba denir (7). Aile, sadece

(3)

bağlılıkla ilgili değil, aynı zamanda düşünülerek ve planlanarak yapılan birlikteliktir.

"Toplumsal yaşamın ana unsurlarından olan aile, ana-baba çocuklar ve tarafların kan akrabalarından meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir kurumdur. Aile yaşamsal niteliği gereği toplumsal kurumlar içinde birinci sırayı almaktadır. Çünkü ailenin görevlerinden biri insan türünü üretmek ve devam ettirmektir. Ailenin temel bir kurum olmasının bir başka nedeni de çocuğun toplumsallaşmasında oynadığı roldür.

Böylece aile, çocuğun dünyaya getirilmesinde, yetiştirilmesinde, korunmasında ve topluma kabul edilmesinde çok büyük bir görev üstlenmektedir." (8) Yerine getirdiği işlevler ve yaygınlığından dolayı aile, toplumdaki davranış örüntülerinin ve normların oluştuğu en temel birim olarak toplumsal değişme ile beraber bazen değişmiş bazen de toplumu değiştirmiştir. Bu yapı, zamanla toplumun temel kurumu haline gelmiş ve toplumda bireylere statüler ve roller biçen önemli bir kurum özelliği kazanmıştır (2).

Ailenin ürettiği kurallar, hem aile üyelerinin hem de aile içindeki bireylerin rollerini de belirlemektedir. Aile, zaman içinde büyük yapısal değişimler geçirmiştir.

"Bütün kurumlar gibi aile de toplumun tüm toplumsal yapısından etkilenir. Bu etkilenme nedeni ile farklı gelişme düzeylerinde olan toplumlarda farklı aile tiplerine rastlanır" (9). Günümüzde karşılaşılan en önemli farklılaşma ise, geleneksel geniş aile ile çekirdek ailedir. Geniş aile, anne, baba, teyze, dayı veya amca ve anneanne veya babaanne ve/veya onun erkek ve kız kardeşlerini içine alan aile tipidir. Çekirdek aile ise, anne baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan ailedir (10).

2.2. Evlilik çeşitleri Dünyanın her yerinde eş seçimlerinde yasaklık üzerine kurulmuş kimi kısıtlamalar vardır. Bu yasaklardan evrensel olanı yakın akrabalar arasında seks ilişkisidir. İster soy dağılmışsa alana, ister seks güdüsüne duyulan doyumu meşrulaştırma, isterse bir üretim birimi kurma amacına yönelik evlenmeler, bir olanak yaratma ve hazırlama sorunudur. Herkesin her zaman, herkesle

evlenmeyeceği bir toplumsal kuraldır. Bu olanaklar, kimi yaşam biçimlerinde çocuklarını denetleme hakkına sahip aileler tarafından karşılanır ya da bireysel çabalarla gerçekleştirilir. Geleneksel toplumlarda evlenme, bireylerden çok aileleri birbirlerine bağlar ve evlenmede karar organı aile reisleridir. Bu organ kendi yaşam

(4)

biçimlerinde anlamlı ve geçerli olan kertmeden kız kaçırarak evlenmelere değin kimi şekilleri kurumlaştırır (5).

Ekonomik uğraşları geleneksel tarımcı ve hayvancı olan topluluklarda “başlık konusu” evlenme olaylarında ön plana çıkar. Böylece başlık, evlenecek kızın

koşullara göreli değeri olur (1). Köysel bölgelerde başlık parası vermeden

evlenenlerin kimi özel durumları dikkate almak gerekecektir. Söz gelimi berdel tür evlilikler, kız kaçırma başlık geleneği olan yörelerde başlıksız evlenme türleridir (5).

Aile sosyolojisinin üzerinde durduğu temel konulardan birisi de evlilik tipleridir. Toplumu tanıma noktasında ailenin temel bir referans olmasının en önemli nedenleri ise, topluma ilişkin bir çok değerin ve normun üretilen ilişkiler ağının merkezi konumunda olması ve insan türünün kabul edilen en yaygın üreme pratiği olmasıdır. Bu anlamda, evlenme ile çiftleşmeyi karıştırmamak gerekir. İlkel veya uygar her kişi kendisine evlenmek için bir eş seçeceği zaman bazı kurallarla karşılaşır. Bunlar, kişilerden çok toplumsal taleplerin arzu ettiği kurallardır.

Geleneksel toplumlarda bireyler, kişisel tercihlerini içinde bulundukları grubun dışına taşıyamadıkları için toplumsal grubun belirleyiciliğini dikkate almak zorundadırlar (10). Türkiye'de de bu durum halen devam etmektedir.

Aile bireyleri kurumsal yapının öngördüğü roller çerçevesinde karşılıklı ilişkilerde bulunurlar. Bu ilişkilerin ve kurumsal yapının doğası ise, sahip olunan kültürel değerler tarafından belirlenir. Aileler, kendilerine bağımlı olan bireylerine kendilerini bakmakla sorumlu hissettiklerinden onların bir çok ihtiyacını da

karşılarlar (11). Çünkü insan yavrusu doğarken dış dünyaya karşı doğal bir korumaya sahip değildir. Her yeni doğan çocuk bir koruma ve bakıma muhtaçtır, bu uzun süreli korunma ihtiyacı, diğer canlılarınkinden farklı bir koruma ve bakımdır. Bu bağlamda insanın birlikteliği de diğer canlılarınkinden farklıdır.

Hayvanlar aleminde bir çok birliktelik ve ilişki türü vardır fakat genellikle her türün davranışında bir devamlılık vardır. İnsan için de bir genelleme yapmak

mümkün ancak evlenme tarzları açısından tek tip bir evlilikten veya eşleşme

tarzından söz edilemez. Mesela kimi toplumlarda çok karılılık (polygany) kimilerinde ise çok kocalılık (poliandry) tipi evliliklere rastlamak mümkündür. Esasında evlilik biçimleri ve aile tipleri, toplumların sahip oldukları dini değerler, hukuk anlayışı, geleneksel değerler ve akrabalık anlayışları ile belirlenen karmaşık bir yapılanmaya

(5)

sahiptirler (12).

Aslında fizyolojik bir olay olan çiftleşme, insan için daha başka anlamlara da sahiptir. Sözgelimi karşılıklı duygu paylaşımı, birlikte yaşama ve bu yaşamın

sorumluluklarını beraber üstlenme gibi işlevleri de içerir. Zaten birlikteliği meşrulaştıran da toplumsal kabullerdir. Tabi ki evlenme olmadan da çiftleşmenin olması mümkündür. Ancak evlilik, birliktelikten doğan her tür yetki ve sorumluluğun paylaşılması ve meşrulaştırılması, varolan toplumsal kurallar çerçevesinde kabul görmesini sağlama işidir. İşlevi hemen hemen her toplumda aynı olan evlenme, toplumdan topluma büyük farklılıklar gösterir fakat, genel bir sınıflandırma yapmak gerekirse evliliğin iki formunun olduğu söylenebilir. "Eş sayısı"na göre yapılan evlilikler ve "evlenilenler arasındaki ilişkiye" göre evlilikler (2).

2.2.1.Şematik olarak evlilik türleri 1. Oturulan yere göre;

a. Matrilokal: Erkeğin kadının ailesinin evinde oturması (iç güveyliği), b. Patrilokal: Kadının erkeğin ailesinin evinde oturması c. Neolokal: Kadın ve erkeğin ailelerinden ayrılarak ayrı ev açmalarıdır.

2. Eş sayısına göre ise;

a. Monogami: Tek eşle evlilik,

b. Poligami: Çok eşle evlilik çok eşlilik de kendi içinde ikiye ayrılır:

1. Poliandri: Bir kadının aynı anda birden fazla erkekle evlenmesi, 2. Polijini: Bir erkeğin aynı anda birden fazla kadınla evlenmesi 3. Eşin Seçildiği Gruba Göre Yapılan Evlilikler:

a. Endogami: Akraba arası evlilik,

b. Ekzogami: Akraba dışı evliliklerdir (10).

Aile içi ilişkilerin dayandığı otoriteye göre de ailenin yapısı değişiklik arz edebilir ve sanayi devrimi ile birlikte aile içi ilişkiler, karşılıklı iş bölümü ve

paylaşım esasına dayalı olarak gelişmeye bağlamıştır. Bu anlamda ailede artık tek bir tarafın egemenliğinden veya belirleyiciliğinden söz edilemez. Ancak geleneksel toplumlarda kadınların önemli bir kısmı, hala hem ekonomik olarak hem de

toplumsal statü olarak erkeğe bağımlı olarak kabul edildiklerinden adı geçen tarzda bir iş bölümü veya paylaşımdan söz edilememektedir. Bütün bu farklılıklara rağmen

(6)

sosyolojik anlamda hemen hemen tüm toplumlar için geçerli olan bir ayrımdan söz etmek mümkündür (2).

Geleneksel evlilikler ve geleneksel olmayan evlilikler: Geleneksel tavır ve ilişkiler çerçevesinde yapılmış her evlilik gelenekseldir. Bu durum zaman ile (tarihle) veya formla ilgili değildir. Daha çok evliliğin yerine getirdiği işlevler ve evlilikten beklentiler çerçevesinde oluşan ilişkilerle ilgili bir durumdur. Toplumsal değişim ve dönüşümlere bağlı olarak da ailede büyük değişimlerin olduğu, olacağı da

unutulmamalıdır. Sözgelimi Mustafa Aydın'ın da belirttiği gibi, günümüzde Türk ailesi, hem Batı görünümlü biçimiyle hem geleneksel kalıplar içindeki tam bir geçiş dönemi ailesi özelliği göstermektedir ve bu noktada (aile yapımızın sağlamlığına ilişkin görüşlerin aksine) bir tip oluşturamamıştır (6).

2.2.2.Levirat ve sorarat evlilikler

İçten evlenme (endogami), belirli bir grubun kendi üyeleri arasındaki ilişkiyi devam ettirmek ve grup içi uyumu korumak için yapılır. Kuşkusuz her toplumdaki içten evlenmenin çeşitli nedenleri vardır ama Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Bölgesindeki içten evlenmeler temelde " mal/miras bölümünün engellenmesi."

(8, 13) Ve "sahip olunan sınıfsal yapıya denklik" esasında gerçekleşir. Bu nedenlerden ikincisi, sahip olunan sınıfsal yapıya denklik temelinde gerçekleşen evlilikler bireylerden çok sınıfsal yapının taleplerine ve uygunluğuna göre yapılır.

Bireyin özgür iradesi aşiretin veya familyanın (geniş ailenin) dışında bir alanda kendini gerçekleştiremez. Bu iki nedene bağlı olarak geçekleşen en yaygın evlenme biçimleri ise levirat ve sororattır (2).

İçten evlenmenin en yaygın görevi, evlenmeler yoluyla iki aile arasında kurulmuş olan birlikteliğin devamlılığını korumaktır. Nitekim bu yörelerde evlilik için kullanılan "kız almak- kız vermek" ifadesi de aslında evliliğin kişilerden çok aileler veya kabileler arasında yapıldığı anlamına gelir ve evlenenlerin yaşamı ve evlilikleri üzerinde başkalarının (alış-veriş işlemini gerçekleştirenlerin) söz hakkı devam eder. Bu bağlamda bazı toplumlarda evli erkek öldüğünde dul kalan karısı ölenin kardeşi ile evlendirilir. Veya karsısı ölen erkek karısının kız kardeşi ile evlendirilir. Birinci uygulamaya levirat, ikincisine sororat denir (10).

Ailenin bütünlüğü ve devamlılığının esas olduğu ilkel toplumlarda ve

(7)

geleneksel toplumlarda rastlanan bu evlilik, toplumsal alana yansımayan kimi sorunlara neden olabileceği kaçınılmazdır. En basit bir yönden konuya değinmek gerekirse her şeyden önce bireylerde ciddi ve keskin bir rol değişimine neden

olduğudur. Kayınbirader olarak davrandığı ve buna göre ilişkide bulunduğu birisinin birden kocası olması doğal olarak kişiyi etkileyecektir (2).

Günümüzde evliliklerin geleneksel evliliklerden temel bir farklılığı var ki o da; eş seçimidir. Geleneksel toplumlarda evliliği yapan bireyin, kendi başına karar verme imkanı ve şansı yoktur. Bu durum en çok da kadınlar için geçerlidir.

Sözgelimi geleneksel evliliklerde kocası ölen kadınlar, ölen kocanın eşi olarak anılmaya devam ederler (14).

Hangi toplumlarda olursa olsun bu tip evlilikler; aile birliğini ve devamını korumaya yönelik fedakar bir davranışın sonucudur. Bireyin topluluğa veya aileye kurban edilmesidir. Çünkü, bu evliliklerde "evlenmeye" karar verenler genelde bireyler değil aileler veya toplumsal koşullardır. Aslında levirat ve sororat tipi evliliğin kökeni Museviliğe kadar dayanır. "Ölenin kardeşlerinden birisi dul olan yengesi ile evlenmelidir" Özellikle de levirat tipi evliliğin Yahudilikten kalma bir gelenek olduğu söylenir. Muhtemelen Yahudilerin "öteki"ler ile olan ilişkilerinin sınırlılığından kaynaklanmaktadır. Sosyolojik ve dini anlamda kapalı bir toplum olan Yahudilerde böyle bir geleneğin oluşmasını anlamlandırmak çok zor değildir (2).

2.2.3. Geleneksel toplumlarda evlilik

Kadın erkek arasındaki ayrımcılığın en açık belirlendiği alanlardan birisi de kuşkusuz evlilik ile ilgili olan konularda oluşan toplumsal değer yargıları ve

geleneklerdir. Geleneksel toplumlarda kimi kadınlar, evlendikleri aile veya eşleri ile anıldıklarından kendilerine ait kimlik oluşturma noktasında ciddi sorunlar

yaşamaktadırlar ve bu durum, sadece geleneksel toplumların sorunu olarak da görülmemelidir. Günümüzde de aynı sorunun devam ettiğini söylemek mümkündür.

Özellikle Hindistan'da kocası ölen kadının kendini yakması ve diğer başka toplumlarda rastlanılan dul kadının bir daha evlenememesi (evlenmesine izin verilmemesi) bunun açık örnekleridir (1).

Çağdaş toplumlarda da ciddi yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen, toplumsal normlar bazında kadının statüsünü evliliğin belirlemesi temel bir sorun

(8)

olarak devam etmektedir. Oysa evlilikle birlikte kazanılan statü değişken bir statüdür. Geleneksel toplumlardaki tutuculuğun aşılamaması ise geleneğin veya geleneklerin top yekün bir "toplum projesi" olarak değerlendirilmesinden

kaynaklanmaktadır. Bu tip toplumlarda toplumsal devamlılıktan çok devamlılığın hangi eksende kurulduğu önemlidir. Bu devamlılık için de her türlü yol meşru görülür. Bu bağlamda geleneksel toplumlarda dul kalan kadının daha önce gelin olarak geldiği ailenin dışında bir birey ile evlenmesi bir ilke olarak doğru kabul edilmez. Çünkü evlenen kadın, bir aileye dahil edilmiş sayılmaktadır ve kimliği o aile ile varlık bulmaktadır. Çünkü bu tip topluluklarda birincil gruplara özgü ilişki biçimleri egemendir. Temeli Cooley tarafından atılan birincil grupta bireylerin ilişkisi toplumsal-duygusal düzeydedir. Yaygın ve kendi hatırları için desteklenen ilişkilere sahip ve üyelerinin yüz yüze temasının sağlandığı birincil grup özelliğine sahip olan topluluklarda (9) birey, topluluğun öngördüğü ilişki biçiminin dışında farklı bir ilişki düzeyi geliştiremez.

Kadınların sahip oldukları statülerin kendilerinin oluşturdukları başarıdan değil, ait oldukları aileden geldiğini kabul eden bir anlayışa sahip olan geleneksel ilişkilerin ve yapıların egemen olduğu toplumlarda, doğal olarak kadının dul kaldıktan sonraki hayatına da yön verme eğiliminde olması kaçınılmazdır. Çünkü onların ait oldukları "klan" onlara bir kimlik ve şahsiyet kazandırmıştır. Bu ise hem cinsel tatmin ve hazzın gerçekleşmesini engellemekte hem de evliliğin sahip olduğu temel işlevin veya işlevlerin gerçekleşmesine engel olmaktadır (2).

Çağdaş sosyolojik yaklaşıma ve antropolojik iddiaya göre kadınların sahip oldukları rollere kaynaklık eden asıl şey, cinsiyet esasında değil, toplumsal esasta gerçekleşendir. (15) Bu konu tartışmalı olmakla beraber (16) doğal hukuk ilkeleri çerçevesinde ele alındığında kişilerin doğuştan sahip oldukları özelliklerden dolayı herhangi bir hak mahrumiyetinin kabul edilemezliği bağlamında bir eşitlik ve denklik olgusuna dayanılması hem teorik olarak hem de pratik olarak ortaya konulmaktadır.

2.3. Çok eşlilik

(9)

Tüm toplumlarda temel evlilik biçimi, tek eşle evlenme şeklindedir. Bunun tersi düşünülemez. Çünkü, en başta kadın-erkek nüfus dengesi farklı uygulamalara izin vermez. Bununla birlikte sosyo-kültürel yapıya bağlı çeşitli nedenlerle, geçmişte ve günümüzde çok evliliğe hala rastlanmaktadır (1).

Çok eşli evlilik olgusu sosyal-kültürel yapıdan bağımsız değildir. Diğer sosyal olgular gibi sosyal-kültürel yapıya sıkıca bağlı olup, sistemin bir ürünüdür. Çünkü sosyal-kültürel yapıyı oluşturan kurumların her biri, diğerlerine işlevsel bir biçimde bağlanarak bir bütünü oluşturmakta; böylece tüm sistemin devamına, değer ve amaçlarına katkıda bulunmaktadır. Bu bakımdan, çok eşli evlilik olgusu toplumların eğitimi, ekonomileri ve aile yapıları; değer ve inanç sistemleriyle ilişki kurularak anlaşılabilir (1).

Kadın haklarıyla özgürlüğünü konu alan çalışmalarda ise, erkeğin üstünlüğüne dayanan cinsiyet ayırımı ataerkil düzenle başlamaktadır. (17, 18, 19) Erkeğe tanınan bu ayrıcalık kadına tek eş evliliği, erkeğe çeşitli toplumlarda farklı adlar altındaki beraberliklerini sağlayan cinsel başıboşluğu getirmiştir. Yüzyılların birikimi

sonucunda oluşan cinsel ayrımı destekleyen ataerkil düzen veya aile, üretim-tüketim ilişkileri ve dinsel öğretiler üzerine kurulmuştur (1).

Toprağa bağlanma, tarla kültürünün gelişmesi hayvanların çoğalması, verimin artması, artan ürünün aile mülkiyetine geçmesini sağlamış, bu durum cinsler

arasındaki dengeyi kadının aleyhine bozmuştur. Çünkü özel mülkiyet, sınıf ayırımını ve ayırımı yaratan kurumları beraberinde getirmiştir. Bu düzen içerisinde erkek üretim araçlarına, mülke, silaha ve tutsaklara sahip olmuştur. Mal varlığının çocuklara geçirilmesinin gerekliliği, erkeğin babalığının pekişmesine, kadınınsa yalnızca ait olduğu erkeğe sadakatle bağlı tutulmasına yol açmıştır. Her şeyi elinde bulunduran baba, kadının da sahibidir. Ona istediği şekilde hükmedebilir; mallarını devredecek bir erkek çocuğa veya toprağında çalıştıracak sayıda çocuklara sahip değilse birden fazla kadınla evlenebilir (18).

Antropologlar poligamiyi tipik olarak "birden fazla kadının olduğu evlilik ilişkisi" olarak tanımlamaktadır (20). Sosyologlar poligamiyi, erkeklerin, çocuk sayısını arttırırken her bir çocuğa yaptıkları yatırımı azalttıkları bir üreme stratejisi olarak tanımlar (21). Poligam evlilikler Orta Doğu, Afrika, Asya, ve Pasifik

Adalarında yaygındır; ancak, Avrupa, Kuzey Amerika ve diğer Batı toplumlarında da

(10)

vardır (22). Bildiğimiz kadarıyla, poligami prevalansıyla ilgili doğru ve güncel istatistikler mevcut değildir. Afrika ülkelerinde, bu oran %20 ila %50 arasında değişmektedir ve daha düşük eğitimli erkek ve kadınlarda, Müslümanlar arasında ve kırsal alanlarda daha yaygındır; ancak, son yıllarda, ikinci bir kadına bakabilen yüksek eğitim almış erkekler arasında poligami oranı artmaktadır (23). Chamie (1986) tahminlerine göre Müslüman ülkelerdeki evli erkeklerin %2-%12’si poligamdır.

Çok karılı evlenmeler, küçük topluluklarda, güç, varlık ve saygınlık belirtisi olarak da kabul görmekte ve varlığını korumaktadır. Ülkemizde ağaların ve din liderliğinin (şeyhliğin) yaşam bulduğu bölgelerde ağalar ve şeyhler aynı zamanda birden fazla kadınla evlidirler. Bu da bize gösteriyor ki, evliliğin biyolojik sınırında çok karılılık ekonomik koşulların zorladığı durumların bir sonucu olarak da ortaya çıktığıdır (1)

2.3.1.Türkiye’de çok eşli evlilik Kadının toplumdaki konumuyla ilgili tartışmalar Osmanlı kültür hayatında, batılılaşma hareketi ile bağlantılı olarak başlamıştır. Osmanlıların çok eşli evlenenler olarak tanınmasında; padişahların, devlet erkanı ve zenginlerin haremlerinde, nikahlı eşleri yanında sayısız cariyenin bulunmasının payı vardı. (24) Osmanlı

imparatorluğunda aile hukukuna yapılan ilk doğrudan müdahale olan 1917 aile kanunu erkeklerin çok eşliliğini, uygulamada bazı şartlar öne sürerek engellemek istiyordu (Bunun için ilk eşin onayını aramakta ve boşanmayı zorlaştırmak için de tarafların anlaşması şartını getirmekteydi.) (1).

Cumhuriyet Medeni Kanunu’nun ilk taslaklarında çok kadınla evlenmek için hakimden özel izin alınması gerekiyordu. Medeni Kanunu’ nun 1926’ daki son şeklinde çok eşlilik yasaklanmıştır (25).

Çok eşli evliliklerin batıdan doğuya doğru arttığı, yoğunlaştığı görülür.

Diğer bir değimle, çok eşli evliliğe ekonomik bakımdan gelişmemiş yörelerimizde daha çok rastlanmaktadır (1).

Türkiye ‘de çok karılı erkeklerin evli erkeklere oranı % 2’yi bulmaktadır.

Gelişmiş büyük kentlerden daha küçük yerleşim yerlerine doğru incelenecek olursa, çok eşli evlilik oranı üç büyük şehirde yüzdeye girmeyecek kadar az, kent ve

(11)

kasabalarda % 1, köylerde ise % 3’tür (26).

Ülkemizde çok eşli evlilik konusundaki sayısal veriler, bu evlilik biçiminin Doğu Anadolu Bölgesi’nde daha yoğun olduğunu göstermektedir. Farklılığı yaratan nedenler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yapı farklılaşmasından, diğer bir deyimle, bu bölgede aşiret düzeninin hakim olmasından kaynaklanmaktadır. Aşiret kavramı, kan ve akrabalık yoluyla ilişkide bulunan insanları içine alır. Aşiret yaşamında doğal ve sosyal çevreye karşı korunmak için çok insana, çok erkeğe ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer taraftan aşiretin gücü, topluluğu oluşturan kişi sayısı ve erkek sayısına bağlıdır. Geniş aşiret güçlü aşiret demektir. Güçlü aşiret diğer aşiretler üzerinde sosyal, ekonomik hatta politik yetkilere sahiptir. Bu yüzden bölge erkekleri, çocukları ve erkek çocukları oldukları halde, yeniden evlenirler. Güçlü aşireti olan kişilerin toplum içindeki statüleri de yüksek olur, canları ve malları da güvence altındadır. Bu yüzden erkekler güçlü aşiretlerden kız alarak o aşiretin bir üyesi olurlar. Aşiretler arası düşmanlıklar kız vermeyle çözümlenir. Aynı şey iki aşiretin uyumlu olması, geçinmesi için de geçerlidir. Kız verilirken erkeğin evlenmemiş olması şartı aranmaz. Özellikle aşiretteki söz sahibi kimselerin, ağa, şeyh ve ekonomik gücü yüksek olanların yeniden evlenmesi toplum tarafından istenir hatta teşvik edilir (1).

Aşiret düzeninde kadınlara mirastan hiç pay verilmez. Aşiret kurallarının yaptırım gücü yüksektir (27). Görüldüğü gibi bu ve benzeri yapı özellikleri çok eşli evliliği destekleyici öğeler taşımaktadır.

Diyarbakır’ın iki ilçesiyle bunların köylerindeki evlilikler konusunda, 1985’te yapılan bir araştırmada birden fazla evlilik yapan erkeklerin oranı % 14.63, üç ve daha fazla evlilik yapan erkeklerin oranı ise % 4 oranında bulunmuştur. Bu oran daha önce doğu bölgesi ve Türkiye geneli için saptanmış bulunan oranlardan yüksektir (28).

Diyarbakır’ ın şehir merkezini ve gecekondu semtlerini karşılaştırmalı olarak ele alan bir açıklamada, çokeşli evliliklerin dağılımı gecekondu semtlerinde % 9.6, şehir merkezinde % 1.5 olarak saptanmıştır (29).

Çokeşli evliliklerin yerleşim biçimleri birbirinden farklıdır. Genel olarak üç tip ayırt edilir. Kimileri apartmanda yan yana veya altlı üstlü iki dairede yaşarlar. Bu yerleşim tipi gecekondu bölgelerine, bir duvarla ayrılmış iki avlulu konutlar

(12)

biçiminde yansımıştır. Kimileri, aynı apartman dairesinin veya gecekondunun odalarını paylaşırlar. Bu tip yerleşimde her kumanın özel bir odası vardır. Evin öteki bölümleri ortak olarak kullanılır. Çok eşli ailelerin üçüncü yerleşim biçimi de, kumaların birbirinden ayrı sokaklarda veya mahallelerde yaşamalarıdır. Bununla beraber kumalardan birinin şehirde, ötekinin ya da ötekilerinin köyde yaşadığı tespit edilmiştir (1).

2.3.2. Çok eşli evliliklerin nedenleri

Bölgedeki erkelerin ve kadınların evlenme yaşı çok düşüktür. Kızlar 11, erkekler 14 yaşından sonra aileleri tarafından evlendirilmektedir. Erken evlilik erkeğin ilk gençlik duygularını yaşayamamasına yol açmakta, eksik kalan duygular sonraları aşık oldum, sevdim gibi uygulamalarla tamamlanmaktadır. Erken

evlendirilen erkek evliliğini bir süre sonra sıkıcı bulmakta, yeni arayışlar içine girmektedir. Cinsine tanınan üstünlüğün verdiği serbestlikle hareket eden erkek, ilişki kurduğu kadınla, kadının adını kurtarmak için imam nikahı kıyarak

evlenmektedir. İkinci evliliklerden çoğunun aşk, sevgi ilişkisi üzerine kurulduğu dikkat çekmiştir (1).

Eğitim durumu çok eşli evliliği etkileyen önemli bir etkendir. Diyarbakır kırsal toplumlarında yapılan bir tutum araştırmasında, erkeklerin eğitim düzeyi yükseldikçe çokeşli evliliği uygun görmedikleri saptanmıştır (30). Çok eş evlilikte

“sosyal sınıf, coğrafi yerleşim, eğitim” olmak üzere üç ölçekte yer verir. Bunlar çokeşli evliliğinin dağılımını ve yoğunluğunu etkilemektedir. Eğitim düzeyinin çok eş evliliğini etkilemesi; eğitilmiş erkeğin kadın-erkek eşitliğini benimsemesi, çok çocuğa gereksinim duymaması, bilinçli bir yaşta evlendiği için eşini tanıyarak seçmesi ve benzeri nedenlerdendir (31).

Okumamış erkelerin ekonomik durumları düzeldikçe evlendikleri eş sayısı da artmaktadır. İlginçtir ki, kırsal bölgelerde kadınlar bile zengin erkeğin birden fazla kadınla evliliğini haklı göstermektedir. Yoksul erkeklerin evlilik nedenleri,

çocuksuzluğa ve rastlantı sonucu beklenmeye bir aşk öyküsüne dayandığı halde;

zengin erkeklerin evlenme gerekçeleri ikinci, üçüncü evliliği zorunlu kılmayan durumlardır. Erkeğin gelir durumu iyi ise, ikinci kez evlenmeleri toplumca da onaylanmaktadır (1).

(13)

Çok eşli evliliğin önemli nedenlerinden biri de kadınların ve ailelerin ekonomik düşkünlükleridir. Kadının ekonomik güvenceye sahip olmaması, kuma olarak gitmesini zorlamaktadır. Aynı güçlükler, kıdemli kadının evi terk etmemesine, aileyi ikinci kadınla paylaşmasına yol açmaktadır (1).

Erkeğin köyden kente göçmesi de çok eşli evliliklere yol açan etmenler arasındadır. Erkekler, o zaman köyde, gözü kapalı evlendik kente geldik, aklımız değişti, gözümüz açıldı demektedir (1).

Kadın kocasından ayrılmış ise baba kızının geçimini ve namusunu koruma adına kızını yaşlı da olsa evli bir erkeğe ikinci veya üçüncü eş olarak

verebilmektedir. Özellikle genç ya da orta yaşta dul kalan kadının, küçük çocukları da varsa bu durum önemli kumalık nedenidir. Böylece kadın ve çocuklara sosyal anlamda güvence sağlanmaktadır (1).

Kadının resmi nikâhının önemini bilmemesi, erkeklerin çok eşli evliliklerini oldukça kolaylaştırmaktadır. Sahip olunan çocuklar, resmi nikahlı kadının üzerine yazdırılır. Üzerine kuma alan kadınlar kocalarının ölümü halinde, hem kendilerinin, hem de çocuklarını eşit pay alacağını düşünürler. Hepsi de aynı babanın çocuğu derler. İmam nikahı evlenme yaşına gelmemiş kızları evlendirirken de kolaylık sağlar. Ayrıca imam nikahı ile yapılan evlenmeler ve boşanmalarda hükümet işlerini hiç bilmeyen aileler resmi kurumlarla karşılaşmamakta, çeşitli formalitelerle geçen zaman kaybından da kurtulmaktadırlar (32). Geleneksel olarak boşanmanın kabul görmemesi çok eşliliği kolaylaştırmaktadır.

Çok eşliliği teşvik eden diğer durumlar kadının infertil olması, erkek çocuk doğuramaması, zihinsel veya fiziksel hastalıklardır (33). Kadınların çocuksuz, boşanmış veya dul olmaktansa, ek eşler olmayı tercih ettikleri öne sürülmektedir (34).

İnfertilite, gelişen dünyada, psikolojik ve sosyal sorunlara neden olan, önemli bir sorundur. Çocuk sahibi olamama damgalanma ve dışlanmaya neden olabilir (35, 36). İnfertil evlilikler genellikle boşanmayla, evlilik dışı ilişkilerle veya erkeğin başka bir eş seçmesiyle sonuçlanır (37, 38, 39).

Çok eşli evlilik için başka bir açıklama bir din olarak İslamdadır ve bir erkeğin 4 kadına kadar evlenmesine izin verir (Kuran, Sure 4, bölüm 3). Yine de İslam poligamiyi, sadece aşağıdaki koşullarda kabul etmektedir: Her hangi bir

(14)

zamanda bir erkek dörtten fazla kadın alamaz; birden fazla kadın alabilmek için yeterli ekonomik kaynaklara sahip olması gerekir; ve tüm kadınlara eşit

davranmalıdır (40, 41).

Çok eşli evlilik için başka bir açıklama “Berdel evliliktir”, yani iki erkek

birbirlerinin kız kardeşleriyle evlenmektedir. Bunlardan biri ikinci bir kadınla evlendiğinde, diğeri de aile içindeki onur ve gücü dengelemek için başka bir kadınla evlenmek zorunda kalabilmektedir (1).

Ölen kardeşin karısının bir miras olarak küçük kardeşe kalması adeti de, evliler arası yaş farkı nedeniyle erkeğin yaşdaşı bir kadınla ikinci evliliğin yapmasını doğallaştırır. Aynı zamanda, iki kadınla evlenmelerde kadınlar arasında kimi

durumlarda uyum yerine anlaşmazlıklar olacağını da kabul etmek gerekir. Bu çatışmayı ve uyumsuzluğu çözümlemek için varlıklı iki evli aile reisleri, iki ev açmak zorunda kalırlar. Erkeğin bu iki evden akşam hangisine gideceği haberi, gündüzden belirtilir (1).

2.3.3. Çok eşliliğin olduğu aile mensuplarında görülen sorunlar

Kumalar arasında erkelerin son karısını sevdiği görüşü yaygındır. Gerçekten de erkek son eşine ayrı bir ev açmışsa, önceki yaşlı eşini önemli ölçüde terk

etmektedir (1).

Poligam aileler aynı evde beraber, veya her kadın kendi çocuklarıyla ayrı bir evde yaşayabilir. Büyük kadın, poligam evlilikte erkeğin ilk evlendiği kadın olarak tanımlanır. Küçük kadın ise evliliğe sonradan katılan kadındır (31).

Pek çok toplumda, büyük kadınların statüsü daha yüksektir. Diğer kadınlar üzerinde kontrolleri olabilir ve diğer kadınlara göre ayrıcalıklara sahip olabilirler, aynı zamanda erkek üzerinde önemli etkilere sahip olabilirler (22). Negev’deki Bedevi toplumunda ise ilk kadının statüsü ikincisine göre daha düşüktür. (4) Kocası ona önceden söylemeden başka bir kadınla evlenerek onu şaşırtabilir (43). Bedevi toplumundaki ilk evlilik genellikle çiftler gençken, aile ve genişleyen aile içindeki sınıf ve güç ile ilişkili fayda ve "politika" düşüncelerinden köken alan ebeveyn kararlarına göre görücü usulüyle olur (44, 45). İkinci bir kadınla evlilik ise, pek çok durumda, aşk veya bağımsızlık göstergesi olarak, özgür bir tercihtir Bu

(15)

durumda küçük kadınlar, ilk kadınlara göre ekonomik kaynaklar, sosyal destek, ve erkeğin ilgisi açısından ayrıcalıklı konumdadırlar (46, 4).

Farklı ülkelerde uygulanan çalışmalar iki-kadın, kıskançlık, ev kazancının ve duygusal kaynakların eşit olmayan dağılımına yol açabilir (47, 48, 49). İki-kadın ve farklı kadınların çocukları arasında huzursuzluk yaratabilir (46,50 ). İlk eşte ruhsal hastalık oranı yüksek bulunmuştur (3).

Çok eşlilik, aile içi ilişkilerde önemli sorunlara ve aile üyelerinde ruhsal bozukluklarda artışa da neden olan ve ciddiyetle ele alınmayı gerektiren önemli bir toplumsal olgudur (3). Orta Doğu ve Afrika’nın farklı ülkelerinde yapılan çok sayıda çalışma poligam ailelerin çocuklarının duygusal, davranışsal, ve fiziksel problemler, negatif benlik-imajı, okulda başarısızlık ve sosyal uyumda zorlukları açısından monogam ailelerin çocuklarına göre daha olumsuz etkilendiklerini ortaya

koymaktadır (51, 52, 53). Ayrıca, adolesanların poligamiyi, yetişkinlere göre daha az destekledikleri de ortaya konulmuştur (54, 55). Bunlar daha çok farklı kadınların çocukları arasındaki ekonomik zorluklar ve iletişim problemlere işaret etmişlerdir.

Polygamous ailelerde artmış aile içi stres ve çocukların olumsuz etkilenmeleriyle birlikte şiddet davranışları da oldukça sık görülmektedir (46, 4, 51, 42, 56).

Kadınlar , zor, çok zordur kumalık derler. Bu terimle kıskançlıkları, çatışmaları, ihmalleri, eşitsizlikleri, katlandıkları üzüntü ve çektikleri acıları dile getirmek isterler. Kadınlar aralarındaki çatışma ve çekişmeleri erkeklere

söylemezler. Çünkü deneyimleriyle bu durumun kumaların aleyhine sonuçlandığını öğrenmişlerdir. Erkek, kumaların birbirini şikayet etmelerine dayanamadığında kumaların hepsini döver. Belirgin bir biçimde anlaşamayanları da evden kovar.

Erkekler dayağa kumalar arasındaki geçimsizliği giderdiği gerekçesiyle sıkça başvururlar. Bu çatışmalar arasında kadınlar kocayı kendilerine daha çok bağlama yolları ararlar (1).

Amerika’da müslüman ailelerde yapılan bir çalışmada çok eşli ailelerdeki kadınlar tipik olarak mutsuz bulunmuştur. Ancak ilk eş veya eşler bu evlilikten daha fazla olumsuz etkilenmekteydi. Çünkü, kocanın yeni bir kadınla evlenmesi ev ortamında büyük bir değişime neden olmakta ve önceki eşlerle onların çocukları için travmatik bir olay olmaktadır (57).

Arap ülkelerinde yapılan çalışmalarda (31, 4, 58), Afrika’da yapılan

(16)

çalışmalarda (59, 60) ve Amerika’da müslüman ailelerde yapılan çalışmada (57) çok eşli ailelerde ilk eşlerin daha mutsuz oldukları ve daha fazla ruhsal bozukluk

gösterdikleri ısrarlı bir bulgudur. Çünkü, kocanın yeni bir kadınla evlenmesi ev ortamında büyük bir değişime neden olmakta ve önceki eşlerle onların çocukları için travmatik bir olay olmaktadır. Ancak bazı çok eşli evliliklerde ilk eşin ailede statüsü daha yüksektir. Bunlar diğer eş veya eşler üzerinde de güç sahibidirler ve ailede ayrıcalıklı yerleri vardır. Diğer evlilik veya evlilikler onun izni alınarak yapılmıştır (61).

Çok eşlilik çocukları da önemli derecede olumsuz etkilemektedir. Cezayir’de çok eşliliğin aile içi stresi artıran önemli bir faktör olduğunu ve bunun da kadınlarda olduğu gibi onların çocuklarında da çeşitli mental bozuklukların ortaya çıkmasına zemin hazırladığı bildirilmiştir (56). Birleşik Arap emirliklerinde yapılan diğer bir çalışmada çok eşliliğin olduğu ailelerden gelen çocuklarda mental bozukluk oranı yüksek bulunmuştur (62). Çok eşli ailelerden gelen çocuklarda tek eşli ailelerden gelen çocuklara göre okul başarısında ve sosyal uyumda yetersizlik, aile içi çatışmada artış saptandı.

Çok eşli eşliliklerin nedenleriyle ilişkili birçok sosyokültürel faktörlerden

bahsedilmekle birlikte; kişileri bu tür evliliğe yönlendirecek kişilik özellikleri hakkında çalışmalara rastlanılmamıştır.

Kişilik kavramı, bireyin kendine özgü olan ve başkalarından ayırt ettiren uyum özelliklerini içerir. Bu özellikler bireyin bilişsel değerlendirmelerine dayanarak iç ve dış dünyaya uyum için geliştirmiş olduğu duyuş, düşünüş ve davranış

örüntülerinden oluşur. Bu örüntüler, belli durumlarda belli duygusal tepki gösterebilme yetileri, engellenme ve çatışmalar karşısında yerleşmiş baş etme biçimleri ve savunma düzenekleridir. İnsanda kişiliğin gelişmesi, evrimsel

(filojenik) gelişmeye bağlı olan olgunlaşma (maturation) ve öğrenmeye bağlı olan bireyleşme-toplumsallaşma süreçlerinin birbirlerini etkilemesiyle olur (63).

2.3.4.Kişilik bozuklukları

A Kümesi Kişilik Bozuklukları

Paranoid Kişilik Bozukluğu: Diğer insanlardan kötü niyetli hareketler

(17)

bekleme eğilimindedirler. Şüphecilik ve güvensizlik temel belirtileridir. Toplumda

%1-2 oranında görülür. Erkeklerde daha fazladır. Genellikle erken yetişkinlikte başlar ve yaşamın tüm alanını etkiler. Bu bozukluğu olanların hemen hemen tamamında, başkalarının herhangi bir şekilde kendisini istismar edeceği veya zarar vereceği yönünde beklentileri vardır. Genellikle, bir kanıta dayanmaksızın

arkadaşlarının veya yakınlarının sadakat veya dürüstlüğünden kuşku duyarlar.

Patolojik şekilde kıskançtırlar.

Şizoid Kişilik Bozukluğu: Sosyal ortamdan uzaklaşmanın, izole yaşantının olduğu kişilik yapısıdır. Duygularını ifade edemezler. Genelde tek bir etkinlikte bulunurlar. Yakın arkadaşlıkları ve sırdaşları yoktur. Soğuk ve uzak görünürler.

Günlük olaylarla veya başkalarının ilgilendiği şeylerle ilgilenmezler. Toplumda meydana gelen değişiklikleri en son fark ederler. Erken çocuklukta başlar. Böyle kişilerin yaşam öykülerinde tek başlarına yaptıkları uğraşlar ve bir rekabete

dayanamayan başarılar bulunur. Gerçeği değerlendirme yetileri normaldir. Toplumda

%7 oranında görülür. Erkeklerde daha sıktır.

Şizotipal Kişilik Bozukluğu: Davranış, düşünce, duygulanım, konuşma ve görünümde bir çok gariplik ve egzantriklikler vardır. Alınganlık fikirleri, olağandışı yaşantıları, kuşkuculuk, acayip düşünce biçimi belirgindir. Toplumda %3 oranında görülür. Toplumda cinsiyet oranı bilinmemektedir. Şizofrenik hastaların biyolojik akrabaları arasında daha yaygındır. Şizotipal kişilik bozukluğu hastalarında düşünce ve iletişim kurma bozulmuştur. Kişiler arası ilişkilerin oldukça zayıf olması ve insanlar arasında uygun şekilde davranmamaları nedeniyle yalnız yaşarlar.

B Kümesi Kişilik Bozuklukları Antisosyal Kişilik Bozukluğu: Başkalarına hak tanımayan uyumsuz davranışların olduğu kişilik yapısıdır. Suç işleme eğilimi, sürekli yalan söyleme, dürtüsellik, kavgacılık, sorumsuzluk, vicdan azabı çekmeme temel bulgularıdır.

Genellikle 18 yaşından sonra oluşur. 30’lu yaşlardan sonra kendiliğinden düzelme olabilir. Antisosyal kişilik bozukluğunun yaygınlığı erkeklerde % 3, kadınlarda %1’

dir. Kentlerin fakir bölgelerinde yaşayanlarda ve buraların yer değiştiren sakinleri arasında daha yaygındır. suç işleyenlerin % 75’inden fazlasında antisosyal kişilik bozukluğu vardır. Antisosyal kişilik bozukluğu hastaları sıklıkla normal, hatta cana

(18)

yakın ve sevimli görülebilirler.

Borderline (Sınır) Kişilik Bozukluğu: Ayrışma bireyselleşme sorunları, duygulanımı denetleme sorunları ile ilgili belirtiler ve yoğun kişisel bağlılıklar temelde görülebilir. Terk edilmeye karşı aşırı korku duyma, hep-hiç yasasıyla davranması, kimlik karmaşası, kendine zarar verici davranışlar, sürekli boşluk hissi, öfke patlamaları gibi belirtiler görülür. Borderline kişilik bozukluğu hastaları nörozlarla psikozlar arasında yer almaktadır. Ürün süreli psikotik epizot, düşünce bozuklukları ve diğer klasik şizofreni belirtilerinin olmaması ile şizofreniden ayrılır.Toplumda %2 oranında görülür. Kadınlarda daha sıktır. Genelde annelerinde de bu bozukluk vardır. İleri yaşlarda düzelme olabilir. Genelde 40 yaşından önce tanı konulur.

Histrionik Kişilik Bozukluğu: Dramatik, duygusal, etkileyici davranış

kalıplarının olduğu bozukluktur. İlgi odağı olma beklentisi, baştan çıkarıcı davranma, fiziki görünümüne aşırı dikkat ve insanları kullanma, gösteriş, başkalarından kolay etkilenme ön plandadır. %2-3 oranında görülür. Kadınlarda daha yaygındır. Baştan çıkarıcı özelliğe karşın cinsellikten korkma temel bulgudur. Histrionik kişilik bozukluğunu borderline kişilik bozukluğundan ayırt etmek güçtür; fakat, borderline hastalarda intihar girişimleri, kimlik karmaşası ve kısa psikotik atak olasılığı yüksektir.

Narsistik Kişilik Bozukluğu: Kendini beğenme ve öz saygı ile aşırı

ilgilenmenin olduğu bozukluktur. Üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi, kendini karşısındakinin yerine koyamama, küstahlık temel belirtileridir. Temelde anne ile çatışmalar yatar. Genel popülasyonda % 1’den daha azdır. Narsistik kişilik bozukluğu kronik ve tedavisi güç bir bozukluktur. Güzellik, güç ve gençlik niteliklerine aşırı değer verdiklerinden yaşlanmayı kaldıramazlar. Bundan dolayı, orta yaş krizlerinde daha çok zedelenebilirler.

C Kümesi Kişilik Bozuklukları

Avoidant (Kaçıngan) Kişilik Bozukluğu: Çekingen ve utangaç kişilik yapısı belirgindir. Reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık gösterirler ve bu onların sosyal çekilmesine neden olur. Kaçınganlık, yakın ilişkiler kuramama, eleştirilmeye aşırı duyarlılık, beceriksiz-küçük görüldüğünü düşünme, sosyal etkinliklere katılmama

(19)

temel belirtileridir. klinik görüşme esnasında dikkati çeken en önemli özellik, hastanın görüşmeciyle konuşurken anksiyete göstermesidir. Toplumda %1 oranında görülür. Temelde ana-baba eleştirilerinin etkisi büyüktür.

Bağımlı Kişilik Bozukluğu: Bağımlı ve boyun eğen kişilik yapısı belirgindir.

Başkalarından öğüt ve destek alma ihtiyacı, sorumluluk alamama, muhalefet edememe, insiyatif kullanamama, tek başına kalamama temel bulgularıdır.

Kadınlarda sıktır. Temelde ayrılık kaygısı/bunaltısı vardır. Görüşme esnasında hastalar itaatkar görünürler.

Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu: Mükemmelcilik ve esnek olamama belirgindir. Ayrıntılar üzerinde aşırı uğraşma, işin bitirilmesini zorlaştıran bir mükemmelcilik, eskimiş veya değersiz şeyleri saklama, cimrilik, katılık ve inatçılık hakimdir. Erkeklerde daha yaygındır. Ailesel geçiş olasılığı vardır. Obsesif-

Kompulsif kişilik bozukluğu olan hastalar görüşmeler esnasında, katı, biçimsel ve esnek olmayan tavırlar gösterebilirler. Spontanlıkları yoktur ve genelde ciddi mizaçtadırlar. Diğer kişilik bozuklukların tersine olarak obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olanlar sıkıntılarının farkındadırlar ve tedavi arayışına giderler.

Başka Türlü Adlandırılamayan Kişilik Bozuklukları

Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu: Gizli bir şekilde bilerek engelleyici,

erteleyici, inatçı ve yetersiz olmayla belirgin bozukluktur. Pasif direnç, somurtkanlık ve kavgacılık, otoriteye karşı çıkma, şanssızlığından yakınma temel bulgularıdır. Bu kişiler, kişiler arası ilişkilerinde ve bağımlı oldukları durumlarda manuplatif

davranırlar. Yakın ilişkilerde nadiren sakin ve mutludurlar. Memnuniyetten çok alınganlıklarıyla uğraştıkları için, yaşamdan, gerçekten ne istediklerini hiçbir zaman bilemezler. Temelde ana-babada benzer problemler vardır.

Depresif Kişilik Bozukluğu: Karamsar, zevk alamayan, görev sorumluluğu olan, özgüvensiz ve kronik olarak mutsuz kişilerdir. Keder, mutsuzluk, keyifsizlik, kendini küçük görme, düşünceli ve endişeli yapı, kötümser, pişmanlık duymaya eğilim temel belirtileridir. Erkeklerle kadınlarda eşit olarak bulunmaktadır. Depresif bozukluğu olan ailelerde yaygındır. Erken dönemde ana/baba kaybı, ana-baba yetersizliği temelde yatan sorundur. Depresif kişilik bozukluğu kroniktir ve ömür boyu sürer.

(20)

Sadomazoşistik kişilik bozukluğu: Bazı kişilik tipleri sadizm, mazoşizm veya her ikisinden elementlerle karakterizedir. Sadizm; cinsel olarak, sıklıkla da fiziksel veya psikolojik kötüye kullanım sonucu başkalarına acı çektirmeyi istemektir.

Mazoşizm; kendisine acı vererek cinsel doyuma ulaşma eğilimidir. Klinik gözlemler gerek sadistik , gerekse mazoşistik davranışları genellikle aynı kişide bulunduğunu göstermektedir. (64)

3.YÖNTEM

Bu çalışma Haziran 2009-Eylül 2009 tarihleri arasında Diyarbakır şehir merkezi ve merkeze bağlı üç köy, Mardin’e bağlı beş köy, Şırnak’a bağlı üç köyde toplam 55 iki eşli ve bu kişilere benzer yaş grubunda aynı köylerde yaşayan 50 tek eşli kişilerle görüşme yapıldı. 70 yaş üzeri olmak, formlardaki soruları

anlayamayacak ölçüde Türkçe bilmemek, soruları anlayamayacak ölçüde mental bozukluğu olmak ve çalışmaya katılmayı kabul etmemek dışlama kriterleri olarak belirlendi. Diyarbakır şehir merkezinde beş, Mardin’e bağlı köylerde 10, Şırnak’ a bağlı köylerde üç çok eşli erkek görüşmeyi kabul etmediler.

(21)

3.1.Katılımcılara uygulanan formlar 3.1.1.Sosyodemografik veri toplama formu

Katılımcıların yaşı, işi, evlilik şekli, evlilik süresi, çocuk sayısı, eşle akrabalık, eşin yaşı, doğup büyüdüğü yer, yaşadığı yer ve süre, ailede çok eşlilik olup olmadığı, eğitimi, eşin eğitim durumu babanın eğitim durumu ve mesleği, aylık gelir düzeyi.

3.1.2.DSM-III-R Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Türkçe Versiyonu – Kişilik Bozuklukları Formu (SCID-II) Özgün adı "Manual for the Structured Clinical Interview for DSM-III-R Personality Disorders" olan; Spitzer ve ark. tarafından DSM-III-R sınıflandırmasına göre geliştirilmiş, ikinci eksende yer alan kişilik bozuklukları tanılarını koyma amacıyla uygulanan yapılandırılmış bir klinik görüşme yöntemidir. (64) Bireyleri 12 Kişilik Bozukluğu açısından değerlendirir. Bunlar; Kaçıngan Kişilik Bozukluğu, Bağımlı Kişilik Bozukluğu, Obsesif Kişilik Bozukluğu, Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu, 'Kendini Zarara Uğratan' (Self Defeating) Kişilik Bozukluğu, Paranoid Kişilik Bozukluğu, Şizoid Kişilik Bozukluğu, Şizotipal Kişilik Bozukluğu,

Histriyonik Kişilik Bozukluğu, Narsistik Kişilik Bozukluğu, Sınır Kişilik Bozukluğu, Antisosyal Kişilik Bozukluğu. Türkçe çeviri ve uyarlamaları Sorias ve arkadaşları tarafından yapılmıştır (65).

3.1.3 Her iki gruba Ruhsal Belirtileri Tarama Listesi (SCL-90-R) Bu ölçek Derogatis (1973) tarafından ruhsal semptomların ne düzeyde

olduğunu ve hangi alanlara yayıldığını saptamak amacıyla geliştirilmiştir. 90

maddeden oluşur ve denek tarafından doldurulur. Ölçeğin 9 alt ölçeği vardır. Bunlar:

 Somatizasyon

 Obsesif- kompulsif bozukluk

 Kişilerarası duyarlılık

 Anksiyete

 Öfke

 Düşmanlık

(22)

 Paranoid düşünce

 Psikotizmdir.

Kişi son bir aydaki durumuna göre yakınmasının şiddetini 0-4 arasında değişen bir ölçek üzerinde derecelendirir. Her bir maddeye verilen puanlar

toplanarak soru sayısına bölünür ve semptomların genel yoğunluğunu gösteren bir sayı elde edilir. Ortalama 1’den büyükse patolojik kabul edilir. Türkiye'de çeşitli araştırmalarda kullanılmış geçerlilik ve güvenirlilik araştırmaları yapılmıştır (66, 67, 68, 69). Hastalar tarafından doldurulan ölçekler klinik değişimin kaydedilmesine, test normlarının karşılaştırılmasına izin verir. Depresyon, anksiyete ve psikotik

semptomlardaki herhangi bir değişiklik için iyi bir tarama sağlar.

Bu boyutlara ek olarak, uyku ve yeme problemleri ile ilgili 7 madde eklenmiş ve toplam 90 maddeden oluşmuştur. Puanlama her madde üzerinde seçenekler için 0 ile 4 arasında puan verilmek sureti ile yapılmaktadır. Alınan toplam puanın 90’a bölünmesi ile genel belirti indeksi (GSI) elde edilmektedir. Symtom Check List 90-R özellikle tarama çalışmalarında çabuk bilgi toplamada avantajları olan bir ölçektir.

SCL–90-R ‘nin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmaları pek çok araştırmacı tarafından yapılmıştır (70, 71, 69, 72).

3.2.İstatistiksel Analiz

Verilerin istatistiksel analizi SPSS paket programı kullanılarak yapıldı.

Sınıflandırılmış olan verilerin frekans ve yüzde değerleri, normal dağılıma uyan Verilerin aritmetik ortalamaları ve standart sapma değerleri hesaplandı.

Sınıflandırılmış verilerin analizinde çok gözlü tablolarda Pearson ki-kare testi, 2X2 tablolarda ise gözlerden herhangi birinin 5 ve daha küçük olması durumunda Fisher ki-kare testi, 6-25 arası olması durumunda Yates ki-kare testi, 25’ ten büyük olması durumunda Pearson ki-kare testi kullanıldı. Normal dağılıma uyan verilerin

istatistiksel analizinde Student t testi kullanıldı. Bu analizlerde p<0.05 olması durumunda veriler arasındaki farklılığın anlamlı olduğu sonucuna varıldı (73).

(23)

4-BULGULAR

4.1. Sosyodemografik özellikler ve evlilikle ilgili bazı özellikler Katılımcılar 55 iki eşli, 50 tek eşli erkeklerden oluşmaktadır.

Çalışmaya katılan iki eşli erkeklerin yaş ortalaması 51.51 ( ± 8.48), tek eşli erkeklerin yaş ortalaması 48.60 ( ± 8.00) olarak saptanmıştır. Her iki grup arasında yaş ortalaması açısından farklılık bulunmamıştır ( t= 4.53, p=0.074).

İki eşli erkeklerin ortalama evlenme yaşı 19.58 (± 3.49), tek eşli erkeklerin ortalama evlenme yaşı 23.54 (± 5.35) olarak saptanmıştır. İki eşli erkeklerin ilk evlilik yaş ortalamasının tek eşli erkeklere göre anlamlı derecede farklılık bulunmuştur (t= 4.53, p= 0,000).

İki eşli erkeklerin 17 (%30.9)’sinin , tek eşli erkeklerin ise 6 (%12.0)’sının 17 yaş altında evlendiği belirlenmiştir. İki eşli erkeklerin anlamlı derede daha yüksek oranda 17 yaş ve altında evlilik yaptığı saptanmıştır ( x2 = 5.45, p= 0.019).

Eğitimsiz iki eşli erkekler 7 (% 12.7), eğitimsiz tek eşli erkekler 2 (% 4.0)

(24)

şeklinde hesaplanmıştır. İki eşli erkeklerin eğitim durumları tek eşli erkeklerin eğitim durumlarına göre anlamlı derecede farklılık bulunmamıştır ( x 2 = 2.55, p= 0.111).

Eğitimsiz babaya sahip iki eşli erkekler 37 (%67.3), tek eşli erkekler 24 (%48.0) şeklinde hesaplanmıştır. İki eşli erkeklerin babaları tek eşli erkeklerin babalarına göre anlamlı derecede daha yüksek oranda eğitimsiz oldukları saptanmıştır (x2 =4.00, p=0.046).

İki eşli erkeklerin 39 (% 70.9)’u köyde, 5 (% 9.1)’ i ilçede, 11 (% 20.0 )’i ilde; tek eşli erkeklerin 42 (% 84.0)’si köyde, 2 (% 4.0)’si ilçede, 6 (% 12.0)’sı ilde doğmuş oldukları belirlenmiştir.

İki eşli erkeklerin 33 (% 60.0)’ü köyde, 1 (% 1.8)’i ilçede, 21 (%38.2)’i ilde;

tek eşli erkeklerin 30 (%60.0)’u köyde, 3 (% 6.0)’ü ilçede, 17 (% 34.0)’ si ilde yaşadıkları tespit edilmiştir.

İki eşli erkeklerin birinci eşlerinden sahip oldukları çocuk sayısı (median) 6.00, ikinci eşlerinden sahip oldukları çocuk sayısı (median) 4.00; tek eşli erkeklerin çocuk sayısı (median) 6.00 olarak hesaplanmıştır.

Ailesinde çok eşli evlilik yapan, iki eşli erkekler 12 (% 21.8), tek eşli erkekler 9 (% 18.0) şeklinde hesaplanmıştır. İstatistiksel olarak anlamlı derecede farklılık bulunmamıştır (x2 = 0.24, p= 0.625).

İki eşli erkeklerin 23 (%41.8)’ü çiftçi, 13 (%23.6)’ü memur, 13 (% 23.6)’ü işsiz, 3 (% 5.5)’ü köy korucusu, 3 (% 5.5)’ü toprak ağası; tek eşli erkeklerin 21 (%

42.0)’i çiftçi, 9 (% 18.0)’u memur, 14 (% 28.0)’ü işsiz, 3 (% 6.0)’ü köy korucusu, 3 (% 6.0)’ü toprak ağası olarak tespit edilmiştir.

İki eşli erkeklerin aylık geliri ortalaması 4.15 (± 4.19), tek eşli erkeklerin aylık gelir ortalaması ise 3.04 (± 4.00) olarak tespit edilmiştir. İki eşli erkeklerin aylık gelir ortalaması, tek eşli erkeklerin aylık gelir ortalamasından istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır (t=1.40, p=0.16). Tablo-1

(25)

Tablo-1 Sosyodemografik özellikler ve evlilikle ilgili bazı özellikler İki eşli

erkek (S=55)

Birinci Eş (S=55)

İkinci Eş (S=50)

Tek Eşli Erkek (S=50)

Tek eş (S=50) Yaş 51.51(±8.48) 51.02(±10.3) 38.84(±9.55) 48.60(±8.0) 44.28(±9.25) Evlenme Yaşı 19.58(±3.49) 19.16(±3.97) 22.96(±5.99) 23.54(±5.5) 20.64(±4.67) 17 yaş ve altı 17(%30.9) 20(%36.4) 5(%9.1) 6(%12.0) 10(%20.0)

Karısı ile yaş farkı 0.82(±4.94) 12.55(±8.05) 4.32(±5.22)

Eğitimsiz olanlar 7(%12.7) 33(%60.0) 20(%36.4) 2(%4.0) 27(%54.0)

Baba 37(%67.3) 24(%48.0)

Doğum yeri Köy 39(%70.9) 42(%84.0)

İlçe 5(%9.1) 2(%4.0)

İl 11(%20.0) 6(%12.0)

(26)

Yaşadığı yer Köy 33(%60.0) 30(%60.0)

İlçe 1(%1.8) 3(%6.0)

İl 21(%38.2) 17(%34.0)

Çocuk

sayısı(median) 6.00 4.00 6.00

Ailesi çok eşli

olanlar 12(%21.8) 9(%18.0)

İşi

Çiftçi 23(%41.8) 21(%42.0)

Memur 13(%23.6) 9(%18.0)

İşsiz 13(%23.6) 14(%28.0)

Korucu 3(%5.5) 3(%6.0)

Toprak ağası 3(%5.5) 3(%6.0)

Aylık geliri (1000

TL) 4.15(±4.19) 3.04(±4.00)

İki eşli erkeklerden 39 (% 70.9)’u birinci eşiyle isteyerek, 36 (% 65.5)’sı ikinci eşiyle isteyerek; tek eşli erkeklerden 40 (% 80.0)’ı eşiyle isteyerek evlenmiş oldukları tespit edilmiştir.

İki eşli erkeklerden 3 (% 5.5)’ü birinci eşiyle istemeden, tek eşli erkeklerden 3 (%

6.0)’ü eşiyle istemeden evlenmiştir.

İki eşli erkeklerden 4 (% 7.3)’ünün birinci eşlerini kaçırdıkları, 13 (%23.6)’ünün ikinci eşlerini kaçırdıkları; tek eşli erkeklerden 2 (% 4.0)’sinin eşlerini kaçırdıkları tespit edilmiştir. İki eşli erkeklerin ilk eşlerini kaçırma oranı, tek eşli erkeklerin eşlerini kaçırma oranına göre istatistiksel olarak farklılık bulunmasa da iki eşli erkeklerin ikinci eşlerini kaçırma oranı anlamlı derecede daha yüksek olduğu tespit edilmiştir ( x2 = 6.77, p= 0.009).

İki eşli erkeklerden 8 (% 14.5)’i birinci eşleriyle berdel usulü ile, 5 (% 9.1)’i ikinci eşleriyle berdel usulü ile; tek eşli erkeklerden 5 (% 10.0)’i eşleriyle berdel usulü ile evlendikleri tespit edilmiştir.

(27)

İki eşli erkeklerden 48 (% 87.3)’i birinci eşleriyle, 7 (%12.7)’ si ikinci eşleriyle; tek eşli erkeklerden 50 (% 100.0)’si eşleriyle resmi nikahı bulunduğu tespit edilmiştir.

İki eşli erkeklerde 23 (% 41.8)’ü birinci eşleriyle 9(% 16.4)’u ikinci eşleriyle; tek eşli erkeklerde 19 (% 38.0)’u eşleriyle akraba oldukları tespit

edilmiştir. İki eşli erkeklerin ilk eşleriyle olan akrabalık oranları, tek eşli erkeklerin eşleriyle olan akrabalık oranlarına göre istatistiksel olarak farklılık bulunmıştır (x2

= 7.01, p= 0.008). Tablo-2

Tablo-2 Evlilikle ilgili diğer özellikler

Evlilik Şekli

Birinci eş (S=55)

İkinci eş (S=55)

Tek eş (S=50)

İsteyerek 39(%70.9) 36(%65.5) 40(%80.0)

İstemeden 3(%5.5) - 3(%6.0)

Kaçırma 4(%7.3) 13(%23.6) 2(%4.0)

Berdel 8(%14.5) 5(%9.1) 5(%10.0)

Diğer 1(%1.8) 1(%1.8) -

Resmi nikâh 48(%87.3) 7(%12.7) 50(%100.0)

Akrabalık 23(%41.8) 9(%16.4) 19(%38.0)

(28)

Katılımcılara ruhsal belirtileri tarama testi (SCL-90-R) uygulandı.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda somatizasyon 3(%10.7 ), eşleri ayrı evde oturanlarda somatizasyon 6(%22.2 ), toplamda somatizasyon 9 (%16.4) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise somatizasyon 8 (%16.0 ) şeklinde hesaplanmıştır. Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık

bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda anksiyete 4 (% 14.3), eşleri ayrı evde oturanlarda anksiyete 5(%18.5 ) , toplamda anksiyete 9 (%16.4) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise anksiyete 6 (%12.0 ) şeklinde

hesaplanmıştır. Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda obsesyon 4(%14.3 ), eşleri ayrı evde oturanlarda obsesyon 4(%14.8), toplamda obsesyon 8 (%14.5) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise obsesyon 6 (%12.0) şeklinde

hesaplanmıştır.Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda depresyon 11(%39.3 ), eşleri ayrı evde oturanlarda depresyon 8(%29.6), toplamda depresyon 19 (%34.5) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise depresyon 10 (%20.0 ) şeklinde

hesaplanmıştır. Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda KAD 10(%35.7 ), eşleri ayrı evde oturanlarda KAD 8(%29.6 ), toplamda KAD 18 (%32.7) şeklinde

hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise KAD 6 (%12.0) şeklinde hesaplanmıştır. İki eşli erkeklerde eşleri aynı evde oturanlar ile eşleri ayrı evde oturanlar arasında istatistiksel olarak farlılık bulunmuştur (x2 =6.38, p=0.012).

İki eşli erkeklerden eşleri ayrı evde oturanlarda psikotik 2(%7.4) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise psikotik 2 (% 2.0) şeklinde hesaplanmıştır.

Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda paranoid 5(%17.9 ), eşleri ayrı evde oturanlarda paranoid 3(%11.1), toplamda paranoid 8 (%14.5) şeklinde hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise paranoid 8 (%16.0 ) şeklinde hesaplanmıştır.

Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır.

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda öfke 7(% 25.0), eşleri ayrı evde oturanlarda öfke 8(%29.6 ), toplamda öfke 15 (%27.3) şeklinde

(29)

hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise öfke 5 (%10.0) şeklinde hesaplanmıştır. İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlar ile eşleri ayrı evde oturanlar arasında istatistiksel olarak farklılık bulunmuştur (x2 = 5.07, p=0.024)

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda ek 10(%35.7 ), eşleri ayrı evde oturanlarda ek 8(%29.6 ), toplamda ek 18 (%32.7) şeklinde hesaplanmıştır.

Tek eşli erkeklerde ise ek 7 (%14.0) şeklinde hesaplanmıştır. İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlar ile eşleri ayrı evde oturanlar arasında istatistiksel olarak farklılık bulunmuştur (x2 =5.06, p=0.024).

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda GSI 5(%17.9 ), eşleri ayrı evde oturanlarda GSI 6(%22.2 ), toplamda GSI 11 (%20.0) şeklinde

hesaplanmıştır. Tek eşli erkeklerde ise GSI 5 (%10.0) şeklinde hesaplanmıştır.

Yapılan x2 testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmamıştır. Tablo-3

Tablo-3 Ruhsal belirti dağılımı

İki eşli (Toplam) S=55

İki eşli (aynı evde)

S=28

İki eşli (ayrı evde)

S=27

Tek eşli S=50

Somatizasyon 9(%16.4) 3(%10.7) 6(%22.2) 8(%16.0)

Anksiyete 9(%16.4) 4(%14.3) 5(%18.5) 6(%12.0)

Obsesyon 8(%14.5) 4(%14.3) 4(%14.8) 6(%12.0)

Depresyon 19(%34.5) 11(%39.3) 8(%29.6) 10(%20.0)

KAD 18(%32.7) 10(%35.7) 8(%29.6) 6(%12.0)

Psikotik 2(%3.6) - 2(%7.4) 2(%2.0)

Paranoid 8(%14.5) 5(%17.9) 3(%11.1) 8(%16.0)

Öfke 15(%27.3) 7(%25.0) 8(%29.6) 5(%10.0)

Fobik K. - - - 1(%2.0)

(30)

Ek 18(%32.7) 10(%35.7) 8(%29.6) 7(%14.0)

GSI 11(%20.0) 5(%17.9) 6(%22.2) 5(%10.0)

Katılımcılara DSM-III-R Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Türkçe Versiyonu-Kişilik Bozuklukları Formu (SCID-II) testi uygulandı. Çok eşli erkeklerin % 3.6 (2 kişi)’sında narsistik kişilik bozukluğu, tek eşli erkeklerin %2 (1 kişi)’sinde obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu tespit edildi. Ayrıca çok eşli erkeklerin %3.6 (2kişi)’sinde antisosyal kişilik özelliği, %3.6 (2kişi)’sinde narsistik kişilik özelliği %1.8 (1 kişi)’nde pasif-agresif kişilik özelliği tespit edildi. Tek eşli erkeklerde ise %2.0 (1 kişi)’sinde narsistik kişilik özelliği tespit edildi. Tablo-4

Tablo-4 Tek eşli ve çok eşli erkeklerde kişilik bozukluğu ve kişilik özelliği dağılımı

İki Eşli Erkek S= 55

Tek Eşli Erkek S=50

Kişilik Bozukluğu 2(%3.6) 1('%2.0)

Kişilik Özelliği 5(%9.1) 1(%2.0)

İki eşli erkeklerden eşleri aynı evde oturanlarda ortalama gelir 3.00 ( ± 40), eşleri ayrı evde oturanlarda 5.34 ( ± 5.14) şeklinde hesaplanmıştır. Yapılan t testinde istatistiksel olarak farklılık bulunmuştur. Tablo-5

Tablo-5 Eşleri aynı evde ve ayrı evde yaşayan çok eşli erkeklerin aylık gelirleri

(31)

İki eşli (aynı evde)

S=28

İki eşli (ayrı evde) S=27

Aylık gelir (1000 TL) 3.00(±2.40) 5.34(±5.14)

Çok eşli erkeklere, çok evlilik yapma nedenleriniz nelerdir? Şeklinde açık uçlu sorulan soruya (birden fazla neden gösterebilecekleri bildirilmiştir.) Çok eşli katılımcılar 42 (% 76.4) kişi mutsuz oldukları için, 34 (% 61.8) kişi küçük yaşta, istemeden evlendirildikleri için, 34 ( % 61.8) kişi evliyken ikinci eşine aşık

oldukları için, 29 (%52.7) kişi ilk eşinin yaşlandığı, cinsel açıdan tatmin etmediği, 13 (%23.6) kişi güçlü bir aileye sahip olmak için (çok sayıda erkek çocuğu sahibi olmak için), gibi başlıca nedenleri ifade ettiler. Tablo-6

Tablo-6 İkinci eşle evlenme nedenleri.

Mutsuzdum 42

Küçük yaşta istemeden evlendirildim 34

Evliyken ikinci eşime aşık oldum 34

İlk eşim yaşlanmıştı, cinsel açıdan mutlu etmiyordu 29 Güçlü bir aileye sahip olmak için (fazla sayıda erkek çocuk için) 13

İlk eşim eğitimsizdi 7

İki eşli erkeklere imrendiğim için 6

İlk eşimle hiç anlaşamıyordum, dünya görüşüm ayrıydı 5

İlk eşimin düzelmeyen hastalığı vardı 5

Berdelle, istemeden evlenmiştim 4

İlk eşim yengemdi, istemeden evlenmiştim 4

İlk eşimden çocuğum olmadığı için 4

Kader, kısmet 4

İlk eşim erkek çocuk doğurmadığı için 3

(32)

Gözüm dışarıdaydı, zina yapmamak için 3

Neden ikinci evlilik yaptığımı bilmiyorum 3

Ailem, çevrem ilk eşimi bana layık görmedikleri için 2

İlk eşim duldu 2

İmkanlarım vardı 2

Genç biriyle evlenip, yaşlandığımda bana bakması için 1

Çok eşli erkeklere sizce eşleriniz çok eşlilikten memnun mu ? sorusuna 39(%70.9) kişi memnun olmadıklarını, 6(%10.9) kişi memnun olduklarını, 10(%18.2) kişi de bilmediklerini ifade ettiler. Tablo-7

Tablo-7 İki eşli erkeklere göre eşlerinin çok eşlilikten memnun olma durumları

Memnun değiller 39 (%70.9)

Memnunlar 6 (%10.9)

Bilmiyorum, onlara sormak lazım 10 (%18.2)

Eğitimsiz iki eşli erkekler (ilkokul ve altı), eğitimli iki eşli erkeklere (ortaokul ve üstü) göre iki eşli evlilikten daha memnun oldukları anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur (x²=5.24, p=0.022). Tablo-8

Tablo-8 Çok eşlilerde eğitim durumuna göre memnuniyet oranları

(33)

İlkokul ve altı S=35

Ortaokul ve üstü S=20

Memnun 25(%71.4) 8(%40.0)

Memnun değil 10(%28.6) 12(%60.0)

Çok eşli erkeklere çok eşli olmanın getirdiği sorunlar var mı? Varsa neler?

Sorusuna 41 kişi aile içi huzursuzluk, 39 kişi maddi sıkıntılar, 17 kişi fazla sayıda çocuk sahibi olduğundan yeterince ilgilenemediklerini, 7 kişi sorun

yaşamadıklarını ifade ettiler. Tablo-9

Tablo-9 Çok eşli olmanın getirdiği sorunlar

Huzursuzluk 41

Maddi sıkıntı 39

Fazla sayıda çocuk olduğundan yeterince ilgilenememe 17

Sorun yaşamıyorum 7

Çok eşli erkeklere evde hangi eş daha baskındır? Sorusuna 34 (%61.8) kişi birinci eşin daha baskın olduğu, 17 (%30.9) kişi ikinci eşin daha baskın olduğu, 4 (%7.2) kişi ise hiçbirinin baskın olmadığını ifade ettiler. Tablo-10

Tablo-10 Çok eşli evliliklerde baskın olan eş

Birinci eş daha baskın 34 (%61.8)

(34)

İkinci eş daha baskın 17 (%30.9)

Baskın olan yok 4 (%7.2)

Çok eşli erkeklere ailede psikiyatrik hastalık öyküsü var mı? Sorusuna 1(%1.8) kişi bipolar bzk., 2 (%3.6) kişi şizofreni, 7 (%12.7) kişi ise tanısını bilmedikleri psikiyatrik hastalık olduğunu ifade ettiler.

Çok eşli erkeklere ikinci evliliği yaptıklarında karşı çıkanlar oldu mu?

Sorusuna 38(%69) kişi aile ve çevrenin karşı çıktığını, 8 (%14.5)kişi aile ve çevrenin desteklediğini, 9 (%16.3) kişi ise karşı çıkan da destekleyen de olmadı şeklinde ifade ettiler. Tablo-11

Tablo-11 Çok eşli evliliklerde çok eşliliğe karşı çıkanlar

Aile ve çevre karşı çıktı 38 (%69)

Aile ve çevre onayladı 8 (%14.2)

Destekleyen de karşı çıkan da olmadı 9 (%16.3)

Çok eşli erkeklere eşleriniz arasında hiç ayırım yapar mısınız? Sorusuna 32 (%58.1) kişi ayırım yapmadıklarını, 18 (%32.7) kişi ikinci eşlerini daha çok sevdiklerini, 5 (%9.0) kişi ise ilk eşlerini daha çok sevdiklerini ifade ettiler.

Tablo-12

Tablo-12 Çok eşli evliliklerde eşler arasında yapılan ayrım

Ayrım yapmam 32 (%58.1)

İkinci eşimi daha çok seviyorum 18 (%32.7)

İlk eşimi daha çok seviyorum 5 (%9.0)

(35)

Çok eşli erkeklere eşleriniz arasında ne gibi sorunlar var? Sorusuna 39(%70.9) kişi kıskançlık, çekişme, rekabet, kavga gibi sorunlar olduğunu, 16 (%29.0) kişi ise ciddi bir sorun yaşamadıklarını ifade ettiler. Tablo-13

Tablo-13 Çok eşli evliliklerde eşler arasındaki sorunlar

Kıskançlık, çekişme, rekabet, kavga 39 (%70.9)

Aralarında sorun yok 16 (%29.0)

Tek eşli erkeklere göre çok eşlilik nedenleri nelerdir? Şeklinde açık uçlu soruya (birden fazla neden gösterebilecekleri bildirilmiştir). Tek eşli katılımcılar

%82(41 kişi)’si zevk için, %80(40 kişi)’i kültürel, dinimiz izin verdiği için,

%76(38 kişi)’sı toplumsal statü, güç, %66(33 kişi)’sı erkek çocuk için, %64(32 kişi)’ü ilk eşlerinden çocukları olmadığı için, gibi başlıca nedenleri ifade ettiler.Tablo-14

(36)

Tablo-14 tek eşli olanlara göre çok eşlilik nedenleri

Zevk için 41

Kültürel, dinimiz izin verdiği için 40

Toplumsal statü, güç için 38

Erkek çocuk için 33

İlk eşlerinden çocukları olmadığı için 32

Cinsel doyumsuzluk 29

Cehalet 29

Küçük yaşta, zorla evlendirildikleri için 26

İlk eşleriyle anlaşamadıkları için 17

Erkek egemenliği 11

Berdel evlilik 10

Çapkın oldukları için 10

Zengin oldukları için 9

Sorumsuzluk 7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun için, bu tür problemlerde karşılaşılan ikili/çoklu sınıflandırma problemlerini etkin bir şekilde yeniden düzenleyerek ikili eşli problemlere

Cocopeat subsrat torbalar veya plastik saksılar 27 litre hacme sahiptir ve 6-7 yıl boyunca Coconut torbaların içerisinde maviyemiş bitkilerini yetiştirebilirsiniz.. Daha

Çok eşli aile, daha büyük bir aile topluluğu içinde varlığını sürdürdüğü durumlarda bağımlı çok eşli aile; geniş ailelerden ayrı tek başına kaldığında ise

Ritmik Cimnastik : Genel cimnastiğin tanımı, tarihsel gelişimi, düzen alıştırmaları, serbest bireysel ve eşli hareketler, aletli bireysel ve eşli hareketler,

Öğrencile- rin işbirlikli öğrenmeye yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla Şahin, Arse- ven, Ökmen, Eriş ve İlğan (2017) tarafından geliştirilen İşbirlikli Öğrenme

• Öğretmen öğrencilerin birbirlerine doğru Öğretmen öğrencilerin birbirlerine doğru ve nesnel dönüt vermeyi öğretmenin. ve nesnel dönüt vermeyi öğretmenin

Komut ‐ Alıştırma ‐ Eşli Çalışma ‐ Kendini ‐ Katılım – Yönlendirilmiş – Problem Çözme

Yapılan bu araştırmada salsa ve tango grubundaki deneklerin vücut ağırlığı, vücut kütle İndeksi değerleri ve vücut yağ yüzdeleri ortalamalarının grup içi ön