• Sonuç bulunamadı

Anayasa Mahkemesi’nin 5177 Say

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anayasa Mahkemesi’nin 5177 Say"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Anayasa Mahkemesi’nin 5177 Sayılı Yasa ile değişik Maden Yasası’nın 7/1. maddesini iptal etmesi üzerine, oluşan yasal boşluğu doldurmak için bir süredir kamuoyundan gizlenerek yürütülen Maden Yasası Değişiklik Taslağı, Bakanlar Kurulu’nca 3 Mart 2010 tarihinde TBMM Başkanlığı’na gönderilmiş. Hızla yasalaştırılacağını tahmin ettiğim yasa değişikliği taslağına ilişkin değerlendirmeleri bu yazı kapsamında sunuyorum. Değerlendirmeler, yasa taslağı metnindeki ilk dikkat çeken yönlere ilişkindir. Geliştirilmesinde yarar bulunmaktadır.

Kamu Yararı kararı müsteşarlar ‘Kurul’undan

Taslak madencilik faaliyetlerine ilişkin yeni bir idari yapı yaratmıştır. Maden Yasası’nın 3. maddesine eklenmesi öngörülen tanımlar arasında yer alan “Kurul: Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında oluşturulan ve madencilik

faaliyetlerinin kısıtlanacağı alanları belirleyen, maden işletme faaliyetleri ile diğer yatırımların kamu yararı açısından önceliğini ve önemini tespit ederek karar veren kurulu” ifade ediyor.

Yasanın 7. maddesine eklenmesi öngörülen düzenlemeye göre; Kurul, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı, yatırım kararına onay veren kurumun bağlı veya ilgili olduğu bakanlık müsteşarı veya ilişkili kurum ise kurum başkanı ve Maden İşleri Genel Müdürü olmak üzere beş kişiden oluşur. Ancak, yatırımcı kuruluşun Bakanlığa bağlı veya ilgili bir kurum olması halinde bağlı veya ilgili kurumun en üst amiri Kurula katılır.

Maden Yasası’nın 7.maddesine yapılması öngörülen fıkralarla;

· Madencilik faaliyetleri ile Devlet ve il yolları, otoyollar, demir yolları, havaalanı, liman, baraj, enerji tesisleri, petrol, doğalgaz, jeotermal boru hatları, su isale hatları gibi kamu yararı niteliği taşıyan yatırımların birbirlerini engellemesi, maden işletme faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi, yatırım için başka alternatif alanların bulunamaması durumunda, madencilik faaliyeti ve yatırımla ilgili karar, Kurul tarafından verilecek. Kurul tarafından gerek

görülmesi halinde toplantılara yatırım ve ruhsat sahibi de katılacak. Kurul’un alacağı karar, kamu yararı kararı yerine geçecek.

Örneğin; İzmir’in yaşamsal sorunu hakkında Kurul karar verecek. “çamlı Barajı mı, Efemçukuru Altın Madeni mi” sorusuna Kurul karar verecek, bu kararın verileceği toplantıya altın madeni işletmecisi Tüprag’ın temsilcisi de katılabilecek, Kurul’un aldığı karar kamu yararı kararı yerine geçecek. Sizce Kurul neye karar verir, neyi tercih eder? · Kurul karar verirken, görünür rezerv alanı ile diğer yatırımın çakışması halinde öncelikle madenin makul bir sürede üretilebilme imkânının olup olmadığını dikkate alacak.

Aynı örnekten gidelim Kurul, “önce Efemçukuru Altın Madeni işletilsin, işletme sonunda Çamlı Barajı yapılsın” diyebilecek. Bu teklif Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu tarafından İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı’na daha önce yapılmamış mıydı?

· Kurulun hazırlatacağı raporların giderleri, danışmanlık ücretleri, yolluk, gündelik ve benzeri tüm harcamalar (madenci) yatırımcı tarafından karşılanacak. Kurul, bir başka yatırım nedeniyle madencilik faaliyetinin

kısıtlanmasına karar verirse, faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça kaşılanacak.

Yine Efemçukuru örneğinden gidecek olursak; Kurul, şayet Çamlı Barajı’nın yapımını tercih ederse, Tüprag’ın şu ana kadar harcadığı yatırım giderlerini İzsu karşılayacak. Böylesi bir durumda İzsu ya da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı çamlı Barajını yapmakta ısrarcı olur mu?

Maden ruhsatlar, kutsal belge kabul edilmiş

Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği Maden Yasası’nın 7. maddesinin 1. fıkrası yerine öngörülen düzenleme ile ÇED olumlu kararı verilmiş madencilik faaliyetleri hiç bir şekilde kısıtlanamayacak. Kısıtlamalar ancak yasayla

yapılabilecek. Maden işletme yöntemi, faaliyetin yapıldığı bölge, madenin cinsi, yapılan yatırımın çevresel etkileri, şehirleşme ve benzeri hususlar dikkate alınarak kısıtlamaya gidilmesinde halinde de kazanılmış haklar yani maden

(2)

ruhsat hakları korunacak.

Hassas Alanlara Yine Madencilik Ruhsatı

Maden Yasası 7.maddesine eklenmesi öngörülen düzenlemelerle; “Özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları, muhafaza ormanları, aktüel durumuna veya orman amenajman planına göre yüzde 41 ve üzeri oranında kapalı doğal olarak yetişmiş sedir ve ardıç ormanları, Kıyı Kanununa göre korunması gerekli alanlar, 1 inci derece askeri yasak bölgeler, 1/5000 ölçekli imar planı onaylanmış alanlar, 1 inci derece sit alanları ile madencilik amacı dışında tahsis edilen ve Genel Müdürlük tarafından uygun görüş verilen elektrik

santralleri, organize sanayi bölgeleri, petrol, doğalgaz ve jeotermal boru hatları gibi yatırım alanlarına ait koordinatlar ilgili kurumlar tarafından Genel Müdürlüğe bildirim yapılmasını müteakip bilgi işlem kayıtlarına işlenir” den sonra bu alanlara yapılan ruhsat başvurularının hak sağlaması halinde (koşulları belirsiz) ilgili kurumlardan izin alınması ile ruhsat verilecek.

Orman İdaresinin izni ile ormanlar da yasal olarak madenciliğe açılıyor

Orman alanlarının madencilik yapılması genel olarak Orman Yasası’nın 16. maddesinde yapılacak değişikliğe bırakılmasının yanı sıra, Maden Yasasının 7.maddesine eklenecek fıkra ile Orman İdaresinin izni ile orman sayılan alanlarda yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu geçici tesislerin yapılabilecek. ÇED İzni ile Yaban Hayatı Koruma ve Gelişim Sahalarında madencilik serbest

Yasanın 7. maddesine eklenecek “yaban hayatı koruma ve geliştirme sahalarında maden arama ve işletme

faaliyetlerine Çevresel Etki Değerlendirme raporunda belirlenen esaslar dahilinde izin verilir. Alınan izinler ruhsat hukuku sonuna kadar devam eder” fıkrası ile Anayasa Mahkemesi kararı aşılmaya çalışılmış.

İzin alınması gereken alanlar, MİGEM (Maden İşleri Genel Md)in görüşü alındıktan sonra ilan edilebilecek;

Yasanın 7.maddesine eklenmesi öngörülen fıkra ile işletme ruhsatı verildikten sonra, alanın başka yasalara göre izne tabi alan haline gelmesi halinde (örneğin SİT alanı vb), ilgili yasaların öngördüğü yükümlülüklerin yerine getirilerek, ruhsat ile kazanılmış işletme hakkı korunacak, madencilik faaliyeti sürdürülecektir. Örneğin; SİT alanı levhası altında madencilik yapılacak. Diğer yasalara göre, izin alınması gereken alan ilan edilmeden önce MİGEM’in görüşü

alınacak. MİGEM olumlu görüş bildirmezse ne olacak? Sizce maden ruhsatı verilmiş alana ilişkin, kısıtlayıcı düzenlemelere MİGEM olumlu görüş bildiri mi?

Yargının iptal etmesine karşın, İçme ve kullanma suyu havzalarının orta mesafeli koruma alanları yasayla madenciliğe açılıyor

Daha önce Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Su Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin 19 Maddenin (e) bendi ile ( -orta mesafeli koruma alanı- ) Madenlerin çıkarılmasına; sağlık açısından sakınca bulunmaması, mevcut su miktar ve kalitesini bozmayacak ve alıcı ortama atıksu deşarjı oluşturmayacak şekilde çıkartılması, faaliyet sonunda arazinin doğaya geri kazandırılarak terk edileceği hususunda faaliyet sahiplerince noter tasdikli, yazılı taahhütte bulunulması şartları ile Bakanlıkça izin verilebilir” düzenlemesi getirilmişti. Yönetmeliğin iptali için TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Arif Ali Cangı, Noyan Özkan, Ömer Erlat ve Serkan Cengiz tarafından açılan dava sonunda yönetmeliğin bu maddesi hukuka aykırı bulunmuş ve iptal edilmişti. Bu sayede “rezervuardan 1 km.lik mesafeden itibaren” madencilik faaliyeti yapılmasının önüne geçilmişti.

Yargının hukuka aykırı bulduğu düzenleme şimdi yasal kılıfla yeniden karşımıza çıkıyor. Yasanın 7.maddesine eklenmesi öngörülen fıkra ile “Kazanılmış haklar korunmak kaydıyla içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000 metre mesafe genişliğindeki şeritte, patlayıcı madde kullanılmaması, alıcı ortama arıtma yapılmadan doğrudan su deşarj edilmemesi şartıyla çevre ve insan sağlığına zarar vermeyeceği bilimsel ve teknik olarak belirlenen maden arama ve işletme faaliyetleri ile altyapı tesislerine izin verilir” düzenlemesi getiriliyor. Madencilik faaliyetleri, yapısı gereği, ağır metal kirliliği ve diğer kirliliğe yol açar. Bu nedenle, su havzalarında

(3)

kirlenmeye yol açacağı çok açıktır. Hiçbir ekonomik değer insan ve canlı yaşamından daha önemli değildir. Buna karşın, suyun kirlenmesi pahasına orta mesafeli koruma alanları madenciliğe açılmak istenmektedir.

Belediyeler saf dışı ediliyor; madencilik için İşyeri Açma ve çalışma Ruhsatlarının tamamı İl Özel İdareleri tarafından verilecek;

Yasanın 7.maddesine eklenen fıkra ile “maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve çalışma ruhsatları il özel idareleri tarafından verilecek”.

Belediye Yasası ve Büyükşehir Belediye Yasası’na göre Belediye sınırları ve mücavir alanları içindeki gayrisıhhi müesseselerden 1. sınıf gayrisıhhi müesseselere Büyükşehir Belediyeleri tarafından, 2. ve 3. sınıf gayrisıhhi

müesseselere ise İlçe Belediyeleri tarafından işyeri ruhsatı verilmesi düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeye uygun olarak İşyeri Açma ve çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik’te de aynı yönde düzenleme bulunmaktadır.

Yasa değişikliği ile madencilik faaliyetleri için yine özel bir düzenleme getirilmekte, bütün madencilik faaliyetleri için işyeri açma ve çalışma ruhsatlarının İl Özel idareleri tarafından verilmesi öngörülmektedir.

Ruhsatlara ilişkin İl Genel Meclisinde görüşme yapılmadığı, İl Özel İdaresinden sorumlu Vali Yardımcıları

tarafından imzalandığı göz önüne alındığında, her şeyin Ankara’dan gelen talimata uygun yapılacağı açıkça ortadadır. Baştaki örnekte; Efemçukuru Altın Madeni’ne GSM ruhsatını, su havzası olan bölgeyi korumakla yükümlü olan İzmir Büyükşehir Belediyesi değil, İzmir İl Özel idaresi verecek. İzmir Büyükşehir Belediye Encümeni’nin 08.01.2009 tarihli kapatma kararının bile uygulanmadığını düşündüğümüzde, yasa değişikliğinin İzmir için doğuracağı tehlike ortada.

İmar alanlarında da maden ruhsatlarına dokunulmayacak

Yasanın 7. maddesine eklenen fıkra ile; Ruhsat alındıktan sonra imar alanları içine alınan maden sahalarında yapılacak madencilik faaliyetleri için ilgili merciden izin almaya dahi gerek olmayacak, imar planı bulunmayan alanlarda yapılan veya yapılacak olan madencilik faaliyetleri ile bu faaliyetlere bağlı geçici tesisler ve bunların müştemilatı için imar planı yapılmayacak, işletme ruhsatları çevre düzeni ve imar planları notuna işlenecek, imarsız alanlarda yürütülen madencilik faaliyetleri için gerekli olan geçici tesisler ve bunların müştemilatı, inşaat ve yapı kullanma iznine tabi olmayacak.

Oysa 3194 Sayılı İmar Yasası’nda kimlerin ya da hangi yapılar için yapı ruhsatı aranmayacağı sınırlı olarak sayılmıştır. İmar Yasası’nda madencilik faaliyetleri için getirilmiş bir muafiyet bulunmamaktadır. Diğer yandan, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “imar kirliliğine neden olma” başlığı altında düzenlenen 184. maddesinin 3. bendine göre; "Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır". Ceza Yasasında suç sayılan eylemler, madenciler açısından suç olmaktan çıkartılıyor. Anayasa’nın 10.maddesindeki “yasa önünde eşitlik ilkesi altüst ediliyor.

Sonuç olarak

Hazırlanan yasa taslağı yine çevre sağlığı ve canlı yaşamını koruma kaygısı taşımıyor, tüm izinleri merkezi yönetime devrediyor, maden ruhsatlarına kutsallık, madencilere dokunulmazlık sağlamayı hedefliyor.

Bu tasarının yasalaşması halinde, yaşam alanları daha korumasız hale gelecek, siyasi iktidarın tercihine, küresel maden şirketlerinin insafına terk edilecek.

Tasarının gerekçesi, hedefini ve amacını açıklıyor, genel gerekçesi sürdürülebilir kalkınma. Tasarı aynı zamanda siyasi iktidarın ekoloji politikası(zlığı)nı (http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?

aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=981460&Date=28.02.2010&CategoryID=42) çok net ortaya koyuyor. Tasarı ile madencilik alanında neoliberal politikaların tam olarak yerleştirilmesini sağlanmayı hedefliyor, doğal olarak canlı yaşamının korunmasına öncelik verilmiyor, ekolojik taşıma kapasitesi ve toplumsal yarar dikkate

(4)

alınmıyor, kalkınma masalıyla yıkıma giden yolda ısrar ediliyor.

Bu durumda yaşam savunucuları tasarının bu haliyle yasalaşmaması için var gücüyle mücadele etmesi gerekiyor. Hepimize kolay gelsin.

not: MADEN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (03.03.2010 tarihli kanun tasarısı - http://www.basbakanlik.gov.tr/Forms/pDraftOfALaw.aspx)

Arif Ali Cangı Avukat

Mart/2010

Referanslar

Benzer Belgeler

maddesinin birinci fıkrasının ilk tümcesinde, genel nüfus sayımlarında sokağa çıkma yasağı konulacağının belirtildiği, oysa temel hak ve

Madeni işleten mültezimin, kömür madeninin mevcut olduğu 3413 dönümlük arazinin her dönümü için 1887 Maden Nizamnamesi’nin 42.. maddesi gereğince 10’ar kuruş

Dava dilekçesinde, madde kapsamına giren sözleşmelerin idari sözleşmenin tüm koşullarını taşıdığı; yargı kararlarında, idarenin özel bir kişi ile

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nda (“KVK Kanunu”) ilgili kişi olarak tanımlanan kişisel veri sahiplerine (“Bundan sonra “Başvuru Sahibi”

DAVANIN KONUSU : Ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünü bozacak eylemlerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın dördüncü

Bilal Erdoğan: Sümeyye eve gelmiş, şimdi buraya gelecek, yanımıza gelecek, tamam babacım, hallediyoruz bugün inşallah, başka bir şey var mı.. Tayyip Erdoğan: Şey

İt raz konusu kuralla Yargıtay Başkanlar Kurulunun 'Yönet m Kurulu' kararlarına t raz üzer ne verd ğ kararların aleyh ne başka yargı merc ne başvuru olanağının

Dava d lekçes nde özetle, Danıştay Başkanının başkanlığında, Başsavcı, başkanvek ller ve tüm da re başkanlarından oluşan Danıştay Başkanlar Kurulunun gen ş