• Sonuç bulunamadı

Post-Sovyet topraklarında tek taraflı kuvvet kullanımının dianmikleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Post-Sovyet topraklarında tek taraflı kuvvet kullanımının dianmikleri"

Copied!
269
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)
(18)

1

GĠRĠġ

Ġkinci Dünya SavaĢı‘ndan sonra savaĢta ve savaĢımda yaĢanan değiĢimle birlikte konuya iliĢkin akademik araĢtırmaların sayısında artıĢ meydana gelmiĢ olmakla beraber bu araĢtırmalarda daha çok savaĢın sebepleri ve sonuçlarına odaklanılmıĢ, savaĢın sonuçlarından birisini teĢkil eden sivil kayıplar gözardı edilmiĢtir. Bununla birlikte dünyanın pek çok yerinde görülen çatıĢmalar yüksek sayıda insani kayıplara sebep olduğundan son yıllarda araĢtırmalara konu olmaya baĢlamıĢtır.

Sayıları giderek artan iç savaĢlarda sivillerin hem hedef alınması hem de çatıĢmanın mağduru olmasıyla ortaya çıkan çok sayıdaki sivil ölümler tek taraflı kuvvet kullanımı kavramını öne çıkartmıĢtır. ÇatıĢmaya müdahil olanlardan hangi tarafın bu tür eylemlere baĢvurduğu fark etmeksizin doğrudan sivillere yöneltilmekte ve bu türden bir Ģiddet birden fazla silahsız sivilin ölmesi veya zarar görmesi Ģeklinde vuku bulmaktadır.

Tek taraflı kuvvet kullanımında birden fazla sivilin ölmesi veya zarar görmesi sözkonusu olduğundan soykırım, katliam veya toplu öldürmenin daha kapsamlı ve özel halini teĢkil etmektedir.

Tek taraflı kuvvet kullanımı eylemine baĢvurulması konusunda farklı görüĢler mevcut olmakla birlikte temelde sorgulanan olgu faillerin sivilleri neden öldürdüğü, onlara neden zarar verdiği; faillerin bu tür bir eylemi kullanmalarının ardında yatan sebepler ve bunu açıklamak için motifler tespit edilip edilemeyeceğidir.

ÇalıĢmanın Konusu

Bir çatıĢmanın silahlı bir çatıĢma ya da devletlerarası veya iç savaĢ haline gelmesi, savaĢın ön saflarının yanı sıra, savaĢma yöntemini de değiĢtirmiĢtir. Ana savaĢ kategorilerinden biri olan devletlerarası savaĢlarda, organize olan iki ordu cephe hatları belirgin olan bir savaĢ alanında karĢı karĢıya (yüz yüze) savaĢmaktadırlar ve çoğunlukla donanım, cephane ve askeri kuvvet açısından eĢit konumdadırlar. Dolayısıyla bu tip savaĢlar simetriktir. Buna karĢın, iç savaĢlar çoğunlukla güç ve donanım açısından, bir hükümet ve isyancı bir grup veya iki isyancı grup gibi iki eĢit olmayan grup birbirine karĢı savaĢtığı için asimetriktir. Ġsyancılar gerilla savaĢı gibi nizami olmayan savaĢ taktiklerini kullanırken, hükümet nizami savaĢ taktiklerini kullanmaktadır.

(19)

2

Genellikle isyancı savaĢçıların bu tür çatıĢmalarda daha güçsüz taraf oldukları varsayılmaktadır. Fakat çoğunlukla hedeflerine ulaĢmak için daha güçlü olan tarafa büyük zarar veren vur-kaç stratejisi gibi belli baĢlı strateji ve taktikleri kullanmaktadırlar. SavaĢ tipi ve taktiklerindeki değiĢim araĢtırmacıların bu konuya daha detaylı Ģekilde odaklanmasına sebep olmuĢtur (Örneğin; Gleditsch ve ark. 2002; Fearon ve Laitin 2003; Ross 2004; Buhaug ve Lujala 2005; Verwimp 2006). Bunun sonucunda orta çıkan akademik çalıĢmalardaki artıĢ, iç savaĢların baĢlangıcı ve sürelerini etkiyen faktörler üzerine birçok kavrayıĢ sağlamıĢtır.

Bununla birlikte savaĢ taktiklerinde yaĢanan değiĢiklikler ve bu çerçevede savaĢa gösterilen akademik ilgide araĢtırmacılar çoğunlukla iç savaĢlarda kilit bir nokta olan sivillerin mağduriyeti konusunu gözden kaçırmıĢlardır. Günümüzde ise bu olguyu açıklamayı hedefleyen geniĢ çaplı araĢtırmalar yapılmaktadır. Yapılan bu araĢtırmaların sonuçları savaĢan tarafların savaĢın dinamiklerini değiĢtirmek amacıyla sivillerin hedef alındığını ve sivillerin öldürülmesinin silahlı çatıĢmaların bir sonucu olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte savaĢ-sebepli ölüm sayılarına atıfta bulunarak sivil kayıpların boyutunu ortaya koyan çalıĢmalar da bulunmaktadır. Valentino, Huth ve Balch-Lindsay (2004, s. 375) 1945‘ten bu yana yaĢanan tüm silahlı çatıĢmalarda 13 ile 26 milyon arası sivilin öldüğünü tahmin etmektedirler. Benzer Ģekilde Harff (2003b, s.

2) gayri muharip1 ölümlerin en az 12 milyon olmak üzere 22 milyona kadar ulaĢan bir sayıda olduğunu ileri sürmüĢtür. Fearon ve Laitin (2003) de savaĢın sebep olduğu ölüm sayılarını değerlendirmiĢ ve 1945‘ten bu yana 73 farklı ülkedeki yaklaĢık 127 iç savaĢın 16,2 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olduğunu vurgulamıĢlardır. Azam (2006) savaĢ kayıplarının yüzde 84‘ünün siviller olduğunu, Lacina ve Gleditsch (2005) ise, bu oranın yüzde 90 olduğunu iddia etmektedir.

Bu rakamların yüksek seviyede olması ve sivillerin hem hedef hem de çatıĢmanın mağdurları olması, sivilleri savaĢtaki ana konu haline getirmektedir. Bu kapsamda Ģu sorular öne çıkmaktadır.

- Niçin failler sivilleri öldürür ya da onlara zarar verir?

- Bu tür hareketlerin altında hangi unsurlar yatmaktadır?

- Bu tür hareketlerin ardında hangi motifler mevcuttur?

1 Silahlı olmayan, orduyla alakası olmayan sivil insanlar.

(20)

3

Bu sorular çerçevesinde Ģu hipotezler geliĢtirilmiĢtir:

H1: Bir dönemdeki askeri bir kayıp takip eden dönemdeki tek taraflı kuvvet kullanımı riskini arttırmaktadır.

H2: Bir grup karĢı gruptan toprak kazandığında daha sık tek taraflı kuvvet kullanımına baĢvurmaktadır.

H3: ÇatıĢmaların sayısı tek taraflı kuvvet kullanma eylemine baĢvuruyu arttırmaktadır.

H4: Belli bir dönemde bir tarafın tek taraflı kuvvet kullanma derecesi ne kadar yüksek olursa, takip eden dönemde muhalifin tek taraflı kuvvet kullanım derecesi daha yüksek olacaktır.

H5: Ne kadar çok çatıĢmaya girilirse o kadar çok Ģiddet eylemleri meydana gelmektedir.

H6: Bir grubun diğer gruba yönelttiği tek taraflı kuvvet kullanımı ne kadar ölümcül ise diğer grubun tek taraflı kuvvet kullanım tepkisi de aĢırı olacaktır.

H7: Uluslararası toplum tarafından belli bir çatıĢmacı gruba karĢı oluĢturulan yoğun baskı, bu grubun tek taraflı kuvvet kullanma eylemini azaltmakta; fakat diğer grubun sivilleri mağdur etme eğilimini arttırmaktadır.

H8: Birçok Ģiddet eylemine karıĢmıĢ olan grupların bu eylemlerinin uluslararası müdahalelerden etkilenme olasılığı düĢüktür.

ÇalıĢmanın Amacı

Bu çalıĢmanın amacı, iç savaĢlarda bir devletin ya da milis ya da benzeri bir kuvvetin baĢvurduğu tek taraflı kuvvet kullanımının siviller üstünde meydana getirdiği mağduriyetlerin motif ve sonuçlarını stratejik, intikam ve uluslararası yaptırım mantığı çerçevesinde ortaya koymaktır.

ÇalıĢmanın Önemi

Bu çalıĢmanın amacına bağlı olarak öne çıkarılan en önemli husus siviller ve sivillere yönelik tek taraflı kuvvet kullanımının gerek tanımı gerekse gündeme alınıp alınmamasına iliĢkin muhtemel kanaatleri de ortaya koymaktır. Sivillerin hem hedef hem mağdur olmalarına iliĢkin olarak ilk tespitleri yapan Ziemke değerlendirmeleri

(21)

4

konuya da ıĢık tutmaktadır. ġöyle ki, Ziemke‘ye göre (2007, s. 1) sivilleri önemli kılan dört sebep bulunmaktadır. Birincisi, sivil destek bir askeri kampanyanın baĢarısı için hayati öneme sahiptir. Ġkincisi, gayri muharipleri öldürmek ya da onlara zarar vermek, savaĢ zamanı dikkat edilmesi gereken uluslararası hukuk kurallarına aykırıdır. Bu aynı zamanda örneğin bir dıĢ müdahale ile savaĢan taraflardan birinin yabancı parasal ya da lojistik desteğini tehlikeye atılmasıyla sonuçlanabilmektedir. Üçüncüsü, masum sivilleri öldürmek, onlara zarar vermek ve mağdurlar ile ailelerinin kaçmasına sebep olmak diğer tarafı desteklemelerini sağlamaktadır. Dördüncüsü ise, sivilleri hedef almak savaĢın her alana yayılmıĢ bir özellik değildir.

Yapılan açıklamalardan anlaĢılacağı üzere iç savaĢlarda baĢvurulan tek taraflı kuvvet kullanımından kaynaklanan sivil mağduriyeti önem arz etmektedir. Bu çalıĢmanın konusunu oluĢturan bu tespite yönelik olarak literatürde PRIO-Uppsala ve COW projeleri ve yayımladıkları raporlar haricinde pek çalıĢma bulunmamaktadır.

Bu çalıĢma zikredilen bu eksikliği tamamlamaya yönelik olup, bir baĢka ifadeyle sözkonusu vakaların siyaset bilimi ve çatıĢma çalıĢmalarının Post-Sovyet bölgelerindeki çatıĢmaları ele alınmamıĢ olmasından dolayı bu tip vakalarda sivillere karĢı tek taraflı kuvvet kullanımına dair bilgi ve veri eksikliğinin giderilmesi bakımından da önem arz etmektedir. Yüksek sayıda insani kayıplara neden olan ancak bugüne kadar tek taraflı kuvvet kullanımı kaynaklı sivil mağduriyetleri açısından ele alınmamıĢ olan Azerbaycan, Gürcistan, Tacikistan ve Rusya Federasyonu içerisinde özerklik statüsüne sahip Çeçenistan‘da yaĢanan çatıĢmalar incelenmektedir.

ÇalıĢmanın Yöntemi

Bu çalıĢmada kurgulanan hipotezlere stratejik mantık ve uluslararası yaptırım uygulama mantığı olmak üzere iki bağlantılı mantık çerçevesinde yanıt aranmıĢtır. Stratejik mantık tek taraflı kuvvet kullanımının gerçekleĢtiği ortam üzerinde yoğunlaĢmaktadır.

Diğer bir ifadeyle, siyasi Ģiddetin özel bir biçimini oluĢturan araçsal kullanımı incelemektedir. Uluslararası yaptırım mantığının ölçüsü ise uluslararası topluluğun tek taraflı kuvvet kullanımının meydana gelmesini önleyebilecek olup olmaması çerçevesinde ele alınmaktadır.2

2 Mantıklar, AraĢtırma Projesinden kullanılmıĢtır: Bussmann, Schneider ve Haer‘ın Ġç SavaĢlarda Tek Taraflı Kuvvet Kullanımı (KOSVED): Strateji, AnarĢi ya da Uluslararası Taahhüt Eksikliği,

(22)

5

Hipotezleri test edebilmek için ihtiyaç duyulan data setleri her bir vakadaki çatıĢma süresi için ACLED‘in (Armed Conflict Location and Events Data-Silahlı ÇatıĢma Konum ve Olaylar Verisi) belirlemiĢ olduğu çatıĢma döneminin iki yıl öncesi ve iki yıl sonrasını kapsayacak Ģekilde ayrı ayrı kodlanmıĢtır. Azerbaycan çatıĢması, Ġç SavaĢlarda Tek Taraflı Kuvvet Kullanımı (KOSVED) Projesi için yaklaĢık iki yıllık bir sürede kodlanmıĢtır. Tacikistan, Gürcistan ve Çeçenistan‘da yaĢanan çatıĢmalar için aynı yol izlenmiĢtir.

Kodlamalar her bir vaka için ayrı ayrı 49 kavram (bkz. Ek-3) ile saygın uluslararası basın yayın hizmeti sunan üç kuruluĢun (British Broadcasting Corporation (BBC) Monitoring, Cable News Network (CNN) International ve New York Times) günlük haberlerinin LexisNexis platformu vasıtası ile taranması yoluyla elde edilerek Excel tablolarına iĢlenmiĢtir. Bu Excel tabloları istatistiksel analizler için kullanılan Stata programına aktarılmıĢtır. Stata programında verilere, komutlar kullanılarak bir zaman serisi modeli olan Otoregresif Hareketli Ortalama (ARMA) uygulanmıĢ ve analizleri ortaya koyan grafik ve tablo ve Ģekiller elde edilmiĢtir ve yorumlanmıĢtır.

ÇalıĢmanın Sunumu

ÇalıĢmanın birinci bölümünde savaĢ ve özellikle iç savaĢ ile ilgili kavramlar üzerine literatür incelemesi yapılmıĢtır.

Ġkinci bölümde stratejik, intikam ve uluslararası yaptırım mantıklarının teorik argümanlarını ortaya koyan literatür incelenmiĢtir. Sözkonusu argümanlar doğrultusunda hipotezler oluĢturulmuĢtur.

Üçüncü bölümde çalıĢmada örnek olay olarak seçilen Azerbaycan, Çeçenistan, Tacikistan ve Gürcistan‘daki çatıĢmaların tarihsel sürecine iliĢkin literatür taranmıĢtır.

Dördüncü bölümde hipotezleri test etmek için, ikincil kaynaklardan faydalanılarak bu ülkelerdeki tek taraflı kuvvet kullanımı hakkında kapsayıcı bir veri seti kodlanmıĢtır.

ÇalıĢmanın beĢinci bölümünde Stata programı ile veri setlerine bir zaman serisi analizi modeli olan Otoregresif Hareketli Ortalama (ARMA) modeli uygulanarak hipotezler test edilmiĢ, analizler gerçekleĢtirilmiĢ ve analizlerin sonuçları değerlendirilmiĢtir.

http://www.polver.uni-konstanz.de/en/gschneider/research/strategy-anarchy-or-lack-of-international- commitment-on-the-logic-of-one-sided-violence-in-civil-wars/

(23)

6

BÖLÜM 1: KONUNUN MAHĠYETĠ ve LĠTERATÜR ĠNCELEMESĠ

Bu kısımda çatıĢma, silahlı anlaĢmazlıklar, savaĢ ve iç savaĢ3, savaĢma biçimi ve tek taraflı kuvvet kullanımına iliĢkin literatür detaylı olarak incelenmiĢtir. Tezin odak noktasını oluĢturan stratejik ve uluslararası yaptırım mantıkları ile ilgili teorik altyapı ise ikinci bölümde verilmiĢtir.

1.1 ÇatıĢma

ÇatıĢma, farklı bilim dallarına konu olan bir kavramdır. Örneğin sosyoloji bilimi toplumsal düzeydeki bir çatıĢmanın yanı sıra bireysel seviyedekiyle de ilgilenmektedir.

Psikoloji bilimi kiĢisel, grup ya da toplumsal çatıĢmaları kapsamaktadır. Siyaset Bilimi aktör bazlı çatıĢma ile ilgilenmektedir. Dolayısı ile çatıĢmanın çok boyutlu bir karaktere sahip olduğu ve farklı düzeylerde incelendiği söylenebilir. Bu çalıĢmanın kapsamı açısından siyaset bilimi perspektifi daha uygun olduğundan, araĢtırma ve literatür taraması buna uygun olarak yapılmıĢtır. Siyaset bilimi açısından bakıldığında, bir çatıĢmayı genel olarak iki kategoride sınıflandırmak mümkündür. ÇatıĢma ya savaĢ (silahlı çatıĢma4) ile ya da barıĢ (silah kullanımı olmayan çatıĢma) ile sonuçlanmaktadır.

Dolayısıyla çatıĢmaların tamamının savaĢ ile sonlanması sözkonusu olmadığından çatıĢmanın savaĢ ile eĢdeğer bir kavram olmadığı ifade edilebilir. Cioffi-Revilla (1996, s. 8) savaĢı: ―bir savaĢ (savaĢma olayı); birbirleriyle çatıĢan, ölümlerle sonuçlanan, siyasi hedeflerin peĢinde koĢan iki ya da daha fazla sosyal grubun, en az birinin otoriter bir liderin emri altındaki savaĢçı grup olması ile, maksatlı ve ölümcül bir Ģiddetin meydana gelmesidir‖ Ģeklinde tanımlamıĢtır. Bu çalıĢmada çatıĢma çerçevesi, Ģiddetli bir siyasi çatıĢmanın sözkonusu olması ve sivillere karĢı bir vahĢetin gerçekleĢmiĢ olması koĢulları dahilinde dikkate alınmıĢtır.

1.2 Silahlı AnlaĢmazlıklar

3 Ġç savaĢ, devletlerarası çatıĢma/savaĢ, iç çatıĢma ve yerel çatıĢmalar alternatif olarak kullanılmıĢtır ve bir devleti ve ona meydan okuyan karĢı grubu, isyancı grubu, aktörler olarak içermektedir.

4 Silahlı bir çatıĢma, bir tarafı hükümetin askeri gücü olması kaydıyla iki taraf arasındaki silahlı kuvvet kullanımının savaĢla ilgili en az 25 ölümle sonuçlandığı hükümet ve / veya bölge ile ilgili tartıĢmalı bir uyumsuzluktur durumdur.

(Uppsala‘nın tanımı; aynı zamanda, Journal of Peace Research‘deki çoğu makalede kullanılmaktadır,

örneğin, Wallensteen ve Sollenberg 2001, ss. 629-644)

http://www.pcr.uu.se/research/ucdp/definitions/definition_of_armed_conflict/

(24)

7

Bu kısımda silahlı anlaĢmazlık türlerinden, savaĢ ve iç savaĢ detaylı olarak anlatılmıĢ, bunların dıĢında kalan askeri mücadele türleri bu çalıĢmanın kapsamı dıĢında kaldığından bunlar üzerinde detaylı olarak durulmamıĢtır. Bazı silahlı anlaĢmazlık türleri arasındaki sınırlar kesin bir Ģekilde belirlenemediğinden bu tip anlaĢmazlık türleri birlikte ele alınmıĢlardır. Vasquez (2009)‘in de belirttiği üzere, baĢka kavramsallaĢtırmalar da önem arz ettiğinden böyle bir yol izlenmiĢtir.

1.2.1 SavaĢ

Rauch (2008, s. 70) savaĢın; tarihsel, siyasi, sosyolojik, psikolojik vs. gibi perspektiflerden incelenebileceğini vurgularken Wagner (1993, s. 237) savaĢı, örgütlenmiĢ insan gruplarının birbirilerini yaralamak ve öldürmek ve birbirlerinin mülkiyetini (bir grup diğerine karĢı güç kullanır, zayiat kaçınılmazdır, eylem yeterliği değildir) yok etmek için tasarlanmıĢ silahların kullanıldığı bir mücadele olarak tanımlayarak savaĢı; siyasi, sosyolojik ve psikolojik açılardan ele almıĢtır.

Kalyvas (2007, s. 426) ise savaĢların birçok Ģekilde sınıflandırılabileceğini iddia etmektedir. Kalyvas‘a göre savaĢları sınıflandırmanın odak noktası; olaya dahil olan uluslararası ya da yerli baĢlıca aktörler, bunların saldırgan ya da savunmacı hedefleri, bunların gibi dünya görüĢleri ve sosyal projeleri ―hırs ve kin‖ ve benzeri Ģekillerde olabilmektedir. Kalyvas‘a göre iç savaĢları sınıflandırmanın bir yolu da savaĢın ―ana çatlağı‖na vurgu yapmaktır. Kalyvas‘ın bu sınıflandırma biçimi örneğin etnik ve etnik olmayan savaĢ ayrımının temelini de teĢkil etmektedir.

SavaĢlar çoğunlukla bir bölgeyi savunmak ya da geniĢletmek ya da bölgede yaĢayan insanların zenginliğini ve konumlarını arttırmak için yapılmaktadır. Bu tür amaçların bulunmaması durumunda da, savaĢlar, uğruna kavga edilen ve galip gelenin yenilen insanları ve toprakları kontrol ettiği bölgesel temelli bir rekabetten doğmaktadır.

Buradan, savaĢların sözkonusu amaçlarına bakılmaksızın, özünde bölgesel olduğu söylenebilmektedir (Vasquez 2009, s. 41). Bir bölge üzerindeki kontrol demografik hedefleri de içermektedir. Ja‘ya (2009) göre, insan nüfusu üzerine yapılan akademik çalıĢmalar; Ģiddet, savaĢ, toplu imha veya zorla göç ettirilme gibi yıkıcı uygulamaları içermektedir. Bununla birlikte bu çalıĢmalar çoğunlukla bariz bir Ģekilde demografik hedeflere ulaĢmayı amaçladıklarından ve bunların insan popülasyonu üzerinde etkileri olduğundan bu çalıĢmalara önem atfedilmesi gerekmektedir.

(25)

8

SavaĢ5, her zaman tek bir sebepten meydana gelmediğinden çok karmaĢık bir konudur.

SavaĢmayı tercih etmenin birçok yolu bulunmaktadır. Örneğin Vasquez (2009), savaĢlar üzerine yaptığı analizler sonucunda modern devlet sisteminde nispeten eĢit konumda olan devletlerin birbirleriyle savaĢa girdiği bir model oluĢturmayı denemiĢtir.

Vasquez (2009) savaĢlardan önce meydana gelen rastlantısal diziyi tanımlarken, savaĢın altında yatan temel sebepleri ve yakın sebepleri birbirinden ayırmaktadır. Vasquez‘e göre, savaĢın altında yatan sebepler savaĢı bitiren bir dizi olayı (yakın sebepler) tetikleyen temel sebeplerdir. SavaĢların kaynaklanabileceği birçok sorun arasında, komĢular arasında olan bölgesel sorunların, savaĢla sonuçlanan olaylar dizisine sebebiyet verebilecek çatıĢmanın ana kaynağı olduğunu tespit etmiĢtir. Buradan anlaĢılacağı üzere Vasquez bölgesel anlaĢmazlıkları savaĢın ana sebebi olarak görmektedir. Bölgesel anlaĢmazlıkların aynı zamanda iç savaĢ gibi diğer silahlı çatıĢma türlerinin de ana sebeplerinden birisi olduğunu vurgulamaktadır.

Vasquez (2009, s. 15) savaĢın nasıl tanımlanması gerektiğine hatta kavramsallaĢtırılmasına odaklanılmadığını vurgulamaktadır. AraĢtırmacıların çoğunun değiĢtirilmiĢ günlük ya da sıradan tanımlamalarla çalıĢtıklarını, ―savaĢın ne olduğunu hepimiz biliyoruz‖ ifadelerini savaĢ hakkında teorik olarak belirgin bir Ģey bilmiyor olabileceğimizin sağlam bir iĢareti olarak görmektedir.

Vasquez‘e (2009, s. 24) göre savaĢı tanımlama konusundaki seçeneklerden birisi Ģiddet kavramı çerçevesinde savaĢın tanımını kurgulamaya yönelik bir yaklaĢım geliĢtirmektir.

ġiddetin, fiziksel eylem yoluyla direkt vücuda zarar vermesi gibi dar bir açıklaması bile (mülkiyetin yok edilmesi, psikolojik egemenlik ya da yapısal koĢullar (bkz. Galtung ve Høivik 1971; Galtung 1978) tarafından meydana getirilen zarar gibi geniĢ tanımlar yerine) Bull‘un (1977, s. 184) aklında olana göre çok geniĢ kalmaktadır. Bull‘a göre savaĢ, yalnızca onlara zarar vermeyi değil, karĢı gruptan insanı öldürmeyi amaçlayan organize bir Ģiddeti içermelidir. Aksi takdirde savaĢ sadece aĢırı Ģiddet kullanımı gibi

5 SavaĢ, SavaĢ Bağıntıları Projesi (COW-Correlates of War Project), tarafından askeri birlikler arasında azımsanamayacak sayıda kayıpları (en az 1.000 savaĢ ölümleri olması kriteriyle) içeren uzun süreli çarpıĢma olarak tanımlanmıĢtır. Devam eden çarpıĢmaların söz konusu olması katliamları savaĢ sınıflandırmasından elemiĢtir. SavaĢlar, savaĢanların siyasi konumlarına göre, baĢlıca modern devletler arası sistemin bir üyesi olup olmamalarına göre (1816‘dan günümüze kadar) üç kategoride alt sınıflara ayrılmıĢlardır. Bir sistem üyesi olabilmenin koĢulları olarak, bir devletin 500.000 nüfusa sahip olması, bağımsız olması ve tanınmıĢ olması (BirleĢik Krallık ve Fransa, Milliyetler Cemiyeti ya da BirleĢmiĢ Milletler tarafından) belirlenmiĢtir (Small ve Singer 1982, ss. 38-43, Sarkees, Wayman ve Singer 2003, s. 58).

(26)

9

bir durumu ortaya çıkaracaktır. Fakat bu ayrımı çok açık bulmadığından bu durum Vasquez‘i kendi ayırt edici tanımını ekleyerek savaĢı daha derinlemesine incelemeye sevk etmiĢtir.

Sosyal bir perspektiften bakıldığında savaĢ, ortak organize Ģiddeti içeren çatıĢmaları çözümleme adına yapılan giriĢimler olarak tanımlanabilir.6 Clausewitz (1832, s. 24) savaĢa iliĢkin iki tanım geliĢtirmiĢtir. Bunlar, ―SavaĢ yalnızca politikaların farklı vasıtalar ile devamıdır‖ ve ―SavaĢ kendi arzularımızın gerçekleĢmesi için düĢmanlarımızı mecbur bırakma amacı güden bir Ģiddet hareketidir‖ (aktaran: Vasquez 2009, s. 35). Clausewitz‘e göre Ģiddet asimetriktir7 ve bastırılan taraf kendisini savunduğunda oraya çıkmaktadır. Alternatif olarak, katliamlar, toplu öldürmeler ya da soykırım gibi büyük çaptaki Ģiddetten bahsedilmektedir. Eğer Ģiddet toplu olarak organize edilmiĢse ve diğer bir gruba karĢı yöneltilmiĢse, bir çatıĢma çoğunlukla savaĢa dönüĢmektedir (Voigt 2008, s. 46).

Siyasi bir perspektiften ele alındığında savaĢ, siyasi olarak organize olmuĢ en az iki grup arasında uç noktada askeri Ģiddet olarak tanımlanmaktadır (Chojnacki ve Reisch 2008, s. 2). Voigt (2008, s. 44) çatıĢmanın yapısını betimlemektedir. SavaĢın biçimi ve dinamiği için; bilimsel-ekonomik potansiyel, silah teknolojisi, profesyonelleĢme ve propaganda ana faktörlerinin önemli olduğunun altını çizmektedir. Bu faktörlerin savaĢın süresini, Ģiddetini ve kimin galip ya da mağlup olacağını etkilediğini belirtmektedir.

AĢağıda SavaĢ Bağlantıları Projesi ve Uppsala Üniversitesi ÇatıĢma Veri Programı ve Oslo BarıĢ AraĢtırma Enstitüsü‘nün savaĢ ve silahlı çatıĢmalar konusunda ortaya koydukları çalıĢmalar silahlı anlaĢmazlıkların kurumsal tipolojileri bağlamında ele alınmıĢtır.

Silahlı Anlaşmazlıkların Kurumsal Tipolojileri

6 Organize Ģiddetten üç çıkarım yapılmaktadır. Birincisi, savaĢ kuralları ve gelenekleri olan düzenli bir eylemdir. Bu savaĢa dair kavramların savaĢ uygulamalarını nasıl etkilediği üzerine bir incelemeyi teĢvik eder. Ġkincisi, savaĢın rastgele değil üzerine odaklanılmıĢ ve yönlendirilen bir Ģiddet olduğu anlamına gelmektedir. Toplam etkisi ya da hemen olan bir savaĢın kaosu ne kadar mantıksız olsa da, baĢlatılmasına dair biraz mantıklı bir sebebi yansıtır. Üçüncüsü, bireysel değil, toplu ve sosyal olması bağlamında organizedir. Bu, aralarında kiĢisel bir anlaĢmazlık olan bireyler arasında kiĢilerarası bir Ģiddet değildir. Aslında, teorik olarak savaĢa dair ilginç Ģeylerden biri ise çoğunlukla birbirini tanımayan ve kiĢisel bir anlaĢmazlığı ya da savaĢı kontrol edenler tarafından tanımlanan dıĢında birbirine karĢı hiçbir nefreti olmayan kiĢiler tarafından yapılıyor olmasıdır (Vasquez 2009, s. 25).

7 Voigt‘e göre, asimetrinin en önemli belirtisi orantısız rakiplerdir (2008, s. 136).

(27)

10

Silahlı anlaĢmazlıklar ile ilgili olarak farklı kurumlarca birtakım araĢtırmalar yürütülüyor olmakla birlikte çalıĢmanın amacı açısından iki kurumun yürüttüğü araĢtırmalar önem arz etmektedir. Zira bu kurumların savaĢ üzerine yaptıkları araĢtırmalar savaĢların sebeplerini, sonuçlarını, baĢlangıcını, sürecini, sonuçlanmasını içerdiğinden çalıĢmaları çok yönlü ve kapsamlıdır. Bu çalıĢmanın iç savaĢ bölümü ile ilgili çalıĢmalar izleyen kısımda özetlenmiĢtir.

1. Savaş Bağlantıları Projesi (COW- Correlates of War)

Çoğu davranıĢsal yaklaĢım kendi tipolojilerini katılımcılarının, özellikle de katılımcıların sayısından çok siyasi güçlerinin doğası üzerinde temellendirme eğilimindedir. COW projesi de bu yaklaĢımı takip etmektedir (Vasquez 2009, s. 62).

Sarkees, Wayman ve Singer (2003, s. 60)‘a göre, COW projesi savaĢı geleneksel8 ve geniĢletilmiĢ9 olmak üzere iki tipoloji üzerinden birbirinden ayırmaktadır.

Sarkees ve Schafer (2000, ss. 125-126)‘ın ortaya koyduğu orijinal kategorileme ise Ģu Ģekildedir:

(1) devletler arası sistemin üyesi olan iki ya da daha fazla devlet arasında yapılan devletler arası savaĢlar;

(2) devletler arası sistemin üyesi bir devletin ―metropol‖ünde yapılan ve bir isyancı gruba karĢı savaĢan rejim (devlet) kuvvetlerini kapsayan iç savaĢlar,

(3) devletler arası sistemin bir üyesi ve o sistemin bir parçası olarak kabul görmeyen bölgesel ve siyasi bir varlık arasında yapılan sistem-dıĢı savaĢlar.

SavaĢ durumunun bir ölçütü olarak sistem-dıĢı ve iç savaĢlar için genellikle yıllık olarak 1.000 savaĢ ölümü kriter kabul edilirken, devletlerarası bir savaĢ durumunun söz konusu olabilmesi için, savaĢ ölümlerinin toplamda en az 1.00010 olması gerekmektedir (Sarkees ve Schafer 2000, ss. 125-126).

8 Ana grup olarak uluslararası savaĢlar ve iç savaĢlar arasında ayırım yapmaktadır.

9 Burada savaĢlar üç grupta sınıflandırılmaktadır: Devletlerarası SavaĢlar, Sistem-dıĢı SavaĢlar, iç savaĢın alt kategori olarak oluĢturulduğu Devlet içi savaĢlar (Sarkees, Wayman ve Singer 2003, s. 60).

10 Lacina ve Gleditsch‘e göre (2005, ss. 147-148 ve s. 162), savaĢ ölümleri, bir çatıĢma esnasında bir tarafa yönelik silahlı kuvvetlerin kullanılması yoluyla uygulanan Ģiddetten direkt olarak kaynaklanan ölümlerdir.

(28)

11

Sarkees, Wayman ve Singer (2003, s. 59) mevcut savaĢ verilerini orijinal COW devlet- merkezli odak ile daha uyumlu hale getirmek için tanımlardan bazılarını uyarlayarak kullanmıĢlardır. Örneğin, en önemli uyarlamalardan birisi ―devlet içi‖ ifadesinin tanımıdır. Günümüzde devlet içi savaĢlar, iki ya da daha fazla grup içerisinde veya arasında uluslararası ölçekte tanınmıĢ bir devlet toprağı üzerinde yaĢanan silahlı çatıĢma olarak kabul edilmektedir. Bir hükümeti ve devlet dıĢı aktörü kapsayan iç savaĢlar ve bunun yanında her iki aktörün de hükümet (devlet) olmadığı iki ya da daha fazla grubu kapsayan toplumlararası çatıĢmalar bu kategoride yer almaktadır. Devlet-dıĢı savaĢlar ise toprak sahibi bir devlet ve özerk olmayan bir varlık arasında yaĢanan ve devletin sınırları dıĢında kalan silahlı çatıĢmaları ifade etmektedir.

2. Uppsala Üniversitesi Çatışma Veri Programı (UCDP-Uppsala University Conflict Data Program) ve Oslo Barış Araştırma Enstitüsü (PRIO-The Peace Research Institute in Oslo)

COW Projesi gibi, UCDP ve PRIO da çatıĢmaları, çatıĢma tiplerini baz alarak sınıflandırmıĢtır (Kreutz, 2008).

1. Sistem dışı silahlı çatışmalar: bir devlet ve devlet dıĢı bir grup arasında ve devletin kendi toprakları dıĢında kalan bir bölgede meydana gelmektedir. Bu çatıĢmalar tanım gereği topraksaldır; çünkü bir hükümet kendi devlet sisteminin dıĢında kalan bir bölgenin kontrolünü ele geçirmek için savaĢmaktadır.

2. Devletlerarası silahlı çatışmalar: iki ya da daha fazla devlet arasında meydana gelmektedir.

3. Devlet içi silahlı çatışmalar: bir hükümet ve bir ya da daha fazla iç muhalif grup arasında, bir ya da her iki tarafa diğer devletlerden (ikincil partilerden) bir katılım ile veya katılım olmaksızın meydana gelmektedir.

4. Uluslararasılaştırılmış silahlı iç çatışmalar: bir hükümet ve iç muhalif gruplar arasında diğer devletlerin askeri birliklerle destek vermesi Ģeklinde meydana gelmektedir.

Uppsala Üniversitesi ve PRIO çatıĢmaları Ģiddetlerine göre de sınıflandırmaktadır. Bir yıl içerisinde en az 25; fakat 1.000‘den az savaĢ-bağlantılı ölümü baz aldıkları düĢük yoğunluklu silahlı çatıĢmalar (minor armed conflicts) ve bir yıl içerisinde en az 1.000

(29)

12

savaĢ-bağlantılı ölümlere sebep olan savaĢ (war) arasında bir ayırım yapmıĢlardır (Harbom ve Wallensteen 2009, s. 586).11

Savaşın Eğilimi ve Dönüşümü

Birçok akademisyen devletlerin savaĢa girme konusundaki azalan eğilime iĢaret etmiĢlerdir. Örneğin Levy (1983, ss. 148-149) 1495-1975 döneminde büyük güçlerin dahil oldukları savaĢlarda, yani en az bir büyük egemen devletin her iki savaĢan tarafta yer aldığı savaĢlarda azalan bir eğilim belirlemiĢtir. Levy ―Büyük güçlerin savaĢlarının, algılanan faydalarına karĢın artan maliyetlerinin savaĢın bir devlet politikası olarak kullanılmasının mantıklı bir vasıta olarak yararlılığını düĢürdüğünden büyük ölçüde azalmasına sebep olmuĢtur‖ Ģeklinde bir varsayımda bulunmuĢtur. Bu eğilimi etkilediğini düĢündüğü faktörler arasında, savaĢın büyük yıkıcılığından kaynaklanan artan insani ve ekonomik maliyetleri, savaĢın azalan meĢruluğunu, bölgesel fethin azalan değerini ve siyasi ve etnik sınırlar arasında artan örtüĢmeyi saymaktadır (Sarkees, Wayman ve Singer 2003, s. 51).

Sarkees, Wayman ve Singer (2003, s. 62) savaĢlar üzerine karĢılaĢtırmalı bir analiz yapmıĢlardır. 1816 ve 1997 arasında gerçekleĢen 214 iç savaĢtan yalnızca 42‘sinin (yüzde 19.6‘sının) dıĢ devletlerin müdahalesi ile ―uluslararasılaĢtırılmıĢ‖ olduğunu ortaya koymuĢlardır. 1960‘tan önceki dönemde, 129 iç savaĢın yalnızca yüzde 12,4‘ü uluslararasılaĢtırılmıĢken, bu oran 1960 sonrası dönemde 85 iç savaĢla yüzde 30.6‘ya yükselmiĢtir. Sonuç olarak, uluslararası bir savaĢ eyleminin karĢılaĢtırmalı analizinin, devlet içi savaĢları, devlet-dıĢı savaĢları ve uluslararasılaĢtırılmıĢ iç savaĢları kapsaması gerektiğinin altını çizmiĢlerdir. Bu kapsayıcı uluslararası savaĢ kategorisi için olan eğilim II. Dünya SavaĢı sonrası dönemdeki savaĢ baĢlangıçları açısından genel bir düĢüĢü gösteriyor olsa da, son 50 yılın büyük bir bölümünün barıĢ içerisinde görünmediğini belirtmiĢlerdir. 1980‘ler ve 1990‘lar için savaĢ baĢlangıç sayısının tüm dönem için olan 12 medyanın altında olduğunu; fakat savaĢ sonrası dönemin medyanına yakın olduğunu ortaya koymuĢlardır.

Bununla birlikte II. Dünya SavaĢı‘nın sonundan beri yapılmıĢ olan 200‘ün üstünde iç savaĢ (Cunningham 2011) ve meydana gelen 25 devletlerarası savaĢ üzerine nicel

11 Ayrıca, bu tür ölümü muharip ölümlerinden, yani askeri personel içerisindeki savaĢ-bağlantılı ölümlerin sayısından ve savaĢ ölümlerinden, yani çatıĢmalarda ölen bütün insanların yanı sıra ölümleri savaĢ sebebi ile değiĢen sosyal koĢulların bir sonucu olanlardan da ayırmaktadırlar.

(30)

13

araĢtırmalar bulunmaktadır (Lacina ve Gleditsch 2005, s. 157). Themnér ve Wallensteen‘in (2011, s. 525) çalıĢması da, 1946‘tan beri dünya çapında 151 bölgede 246 çatıĢmanın aktif olduğunu göstermektedir. Devletlerarası savaĢlardaki azalıĢ ve iç savaĢlardaki artıĢlar akademik araĢtırmaların iç savaĢlara yönelmesine neden olmuĢtur.

AraĢtırmacılar çoğunlukla, iç savaĢların sebepleri ve sonuçları ya da baĢlangıçları ve bitiĢleriyle ilgilenmiĢlerdir. GeliĢimine bakıldığında, bu alandaki araĢtırmalar: bir savaĢın patlak vermesinde siyasi kurumların etkisi (örn. Hegre 2000; Schneider ve Wiesehomeier 2008), ekonomik teĢvikler (örn. Collier ve Hoeffler 2004; Collier ve ark.

2003), devlet kapasitesi (örn. Fearon ve Laitin 2003) ve etnik ve dini farklılıklar (örn.

Reynal-Querol 2002) üzerinde yoğunlaĢmıĢtır. Bu çalıĢmada ise, yalnızca en önemli sebepler vurgulanmıĢ ve tartıĢılmıĢtır. Bununla birlikte bu çalıĢmada iç savaĢların en önemli sebepleri olarak görülenler izleyen kısımda detaylı olarak incelenmiĢtir.

Bazı araĢtırmacılar II. Dünya SavaĢı sonrası dönemin birçok savaĢıma tanıklık ettiğini vurgulamıĢlardır. Modern dönemdeki mücadelelerde on milyonlarca insan ölmüĢtür (Small ve Singer 1982) ve soykırım, siyasi kırım ve halk-kırımı gibi savaĢa eĢlik eden ve savaĢ tarafından körüklenen eylemlerden ötürü daha fazlası da ölmektedir (Harff ve Gurr 1988; Rummel 1994). Konvansiyonel olarak kabul edilen uluslararası ve gerilla tipi olarak nitelendirilen iç savaĢların bir geri dönüĢ yaptığını iddia eden araĢtırmacılar de mevcuttur (örn. Clodfelter 1992, s. 971). Sivil çatıĢmalara yönelik araĢtırmalar yapan bir grup akademisyen ise özellikle yeni savaĢ türlerinin ortaya çıkıĢına odaklanmıĢlardır. Örneğin, Holsti (1996) ―üçüncü türden‖ savaĢların çıkıĢına tanık olduğumuzu savunurken, Lake ve Rothchild 1998; Carment ve Patrick 1997 gibi araĢtırmacılar ―etnik savaĢların‖ yaygınlaĢtığını ifade etmiĢlerdir (Sarkees, Wayman ve Singer 2003, s. 50).

1.2.2 Ġç SavaĢ

Wagner (1993, s. 236), devletlerarasındaki savaĢın sebeplerinin ortaya konulmasının, devlet içerisindeki savaĢın sebeplerinin anlaĢılmasına ıĢık tutacağını belirtmektedir.

SavaĢ ile ilgili sebeplerin çoğu iç savaĢ durumu için de geçerli olduğundan, analitik hedefler için zemin oluĢturmaktadır. Burada bu hedeflerden en önemli olanların değerlendirilmiĢtir.

(31)

14

Butler ve Gates (2009, s. 330) iç savaĢları göreceli güç ve denklik kavramları çerçevesinde daha zayıf ve daha güçlü taraf arasındaki farkları göz önünde bulundurarak incelemiĢlerdir. Realizm gibi siyasi teoriler devlet-merkezli bir görüĢe sahip olmakla birlikte devletler yalnızca devletler ile değil aynı zamanda devlet-dıĢı aktörlerle de Ģiddetli çatıĢmalar içerisinde bulunabilmektedirler. Bununla birlikte devlet- dıĢı aktörlerin grup yapısı yerel (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetler, (FARC), Bask Yurdu ve Özgürlük (Euskadi Ta Askatasuna-ETA) ve Ġrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) vs. gibi) ya da ulusaĢırı (el-Kaide) olabilmektedir (Sobek 2009, s. 176).

Misra (2008, s. 7) iç savaĢı birbiriyle ilgili ve örtüĢen, birçok boyutu olan sosyal bir olgu olarak tanımlamaktadır. Her ne kadar iç savaĢın birçok tanımı mevcut olsa da, bunlar olgunun aynı ana boyutları etrafında Ģekillenmektedir. Ġç savaĢ, tanınan egemen bir varlığın sınırları içerisinde savaĢma durumunun baĢlangıcında ortak bir otoriteye tabi olan taraflar arasında silahlı bir mücadele olarak tanımlanabilir (Kalyvas 2006, s.

5). Bu tanım anahtar bir özelliğin altını çizmektedir. Bu özellik çatıĢmanın askerileĢtirilmesidir. ÇatıĢmanın askerileĢtirilmesi; birbirleriyle çekiĢme içerisinde olan en az iki tarafı (askeri ekipmanı ve tam zamanlı milisleri olan nispeten büyük bir isyancı örgütü barındıran) ve iç savaĢı toplumsal ayaklanmalardan, terörizmden, suçtan ve soykırımdan ayıran ve onu devletler arası savaĢtan ayıran egemen otoriteyi12 elinde bulunduranın yetkisine karĢı yöneltilen yerel bir karĢı çıkma durumunu ifade etmektedir (Kalyvas 2007, s. 416).

Bunun yanında karĢılaĢtırma yapmak amacıyla sebepler, destek ve Ģiddet gibi bazı kriterler temel alınarak iç savaĢlar eski ve yeni olarak Tablo 1‘deki sınıflandırmaya tabi tutulmuĢtur.

Eski ve Yeni İç Savaşlar

Kalyvas‘a göre (2001, s. 99), bazı çalıĢmalar çatıĢmanın bir kaynağı olarak etnik çekiĢme üzerine yoğunlaĢmakta ve Soğuk SavaĢ dönemi sonrası iç savaĢları (―yeni‖ iç savaĢlar) kendilerinden öncekilerden (―eski‖ iç savaĢlar) farklı olarak değerlendirmektedirler. ―Yeni‖ iç savaĢlar eski iç savaĢların aksine siyasi bir olgu

12 Devlet-merkezli olan realist yaklaĢım, Westphalia (Vestfalya) sistemi temellidir ve devlet egemenliği fikrini vurgulamaktadır. Bu yaklaĢım devlet-dıĢı aktörleri dıĢlamaktadır (Bercovitch ve Jackson 2009).

(32)

15

olmaktan çok suç teĢkil eden bir olgu olarak algılanmaktadır.13 Eski ve yeni iç savaĢlar arasındaki farklılıklar Tablo 1‘de ortaya konulmuĢtur.

Tablo 1 Eski ve Yeni Ġç SavaĢlar

KarĢılaĢtırma Kriteri Eski Ġç SavaĢlar Yeni Ġç SavaĢlar Sebepler ve TeĢvik Toplu Yakınma/ ġikayet ġahsi/ Özel Yağma14 Destek GeniĢ Halk Desteği Halk Desteği Eksikliği

ġiddet Kontrollü ġiddet Nedensiz/Gereksiz ġiddet

Kaynak: Kalyvas 2001, s. 102

1. Eski iç savaĢlar siyasiydi ve müĢterek olarak geniĢ, hatta sosyal değiĢim gibi çoğu zaman ―adalet‖ olarak anılan asil sebepler uğruna yapılırdı. Yeni iç savaĢlar ise suç unsurludur ve yalnızca özel kazanç- hırs ve yağma gibi özel kazanç elde etme amacıyla teĢvik edilmektedir.

2. Eski iç savaĢlarda en azından bir taraf halkın desteğini sağlamaktayken; yeni iç savaĢlardaki siyasi aktörler halk dayanağı açısından yoksunluk içerisindedirler.

3. Eski iç savaĢlarda Ģiddet eylemleri, özellikle isyancılar tarafından yapıldıklarında kontrollü ve disiplinliydi; yeni iç savaĢlarda ise disiplinsiz milis kuvvetler, özel ordular ve kazanmanın kendi amaçları bile olmayabileceği bağımsız savaĢ lordları gereksiz ve anlamsız Ģiddet kullanmaktadırlar.

İç Savaşın Sebepleri

13 Kalyvas ve Balcells‘in (2009) araĢtırması isyancıların kullanmakta olduğu teknolojinin iç savaĢın süresi ve sonuçları ve belki de Ģiddetin biçimi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu ortaya koymuĢtur. Kalyvas ve Balcells (2010) Soğuk SavaĢ öncesi ve sonrasındaki iç savaĢlarda isyancıların kullandıkları teknolojinin suç oranı üzerindeki etkisini incelemiĢlerdir. EriĢtikleri bulgulara göre, Soğuk SavaĢ dünya genelinde devletlerin kapasitesini arttırmakla birlikte isyancıların kapasitesi üzerinde benzer bir etkiye sahipti. Ġki süper güç, müttefik devletere devasa büyüklükte askeri ve ekonomik destek ve aynı zamanda geliĢen dünyanın her bir yanındaki isyan hareketlerine geniĢ çaplı destek sağlamıĢlardır (s. 418). Ġki tarafa da sağlanan bu teknolojik destek, çatıĢmayı daha Ģiddetli ve yüksek suç oranlı hale getirmektedir.

14 Voigt‘un (2008) ve Azam‘ın (2002) aksine, Kalyvas (2001, s. 103) yağmalamanın, savaĢın sebeplerine mi yoksa muhariplerin motivasyonuna mı yoksa ikisine de mi iĢaret ettiği konusunun belirsiz olmasından dolayı sorunlu olduğunu öne sürmüĢtür. Odaklandığı konu ise nedenselliğin yönüdür- insanlar yağmalamak için mi savaĢmaktadır yoksa savaĢmak için mi yağmalamaktadır?

(33)

16

Midlarsky (2009) iç çatıĢmanın baĢlangıcının ve sonucunun anlaĢılmasına yönelik genel bir odak ile mantık, duygular, rejim özellikleri ve etnisite konuları üzerine sorular ortaya atmıĢtır. Midlarsky‘e göre iç savaĢların askeri, sosyal ve siyasi dinamiklerinin etkileĢimlerini bu konular çerçevesinde yakından incelemek iç çatıĢmanın baĢlangıcının ve sonucunun anlaĢılması açısından önemlidir. Ġç çatıĢmaların baĢlaması ve sonlanması her iç çatıĢma için farklılık arz ettiğinden özgün bir nitelik taĢıdıkları anlamına gelmektedir. Ġç savaĢların sınıflandırılması üzerinde çalıĢan Kalyvas (2007, s. 425) özgün iç savaĢların aynı konsept altında sınıflandırılabileceğini ve bunun olması durumunda, alt-kategoriler arasında anlamlı farklılıkların olabileceğini kabul etmenin önem arz ettiğini belirtmiĢtir.

Bazı araĢtırmacılar iç savaĢların sebeplerini araĢtırırken ekonometrik verilere odaklanmıĢlardır. Örneğin, Murshed (2010) iç savaĢların baĢlangıcını ve sonucunu politik ekonomiye derinlemesine bakarak incelemiĢ ve uzun vadeli barıĢın nasıl sağlanabileceğinin yollarını araĢtırmıĢtır. Bunun yanında çatıĢmanın ekonomik ve siyasi sebepleri arasında daha kapsamlı bir bağlantıya duyulan ihtiyacı, özellikle büyümenin rolü ve bunun düĢük kaliteli siyasi kurumlarca nasıl sınırlandırıldığını tartıĢmaktadır.

Ayrıca Esteban, Mayoral ve Ray (2010, s. 2) gelir ya da malvarlığı eĢitsizliğinin çatıĢma için büyük bir potansiyel taĢıdığı konusundaki geleneksel bakıĢ açısında Marksist paradigmanın etkisinin somut olarak görülebildiğini ifade etmektedirler.

Humphreys (2005), isyanın basit bir Ģekilde fakir ülkelerdeki bireylerin fayda maksimizasyonu hedefinden kaynaklandığını öne sürmektedir. Aynı zamanda, doğal kaynaklar iç savaĢlarda halen bağımsız bir etkiye sahip olsa da, Sobek (2009, s. 179) tarıma bağlı olan güçsüz devletlerde iç savaĢ yaĢanmasının daha muhtemel olduğunu iddia etmektedir. Humphreys (2005), hammaddeler ve iç savaĢın baĢlangıcı arasındaki korelasyonun altında yatmakta olan ―rekabet eden mekanizmalar kümesine‖ dikkat çekmektedir. Bu mekanizmaların bir kısmını; açgözlü isyancılar, yabancı Ģirketlerin ve devletlerin bir çatıĢmaya girmesi ya da bir çatıĢmayı beslemeleri için teĢvik unsurunu oluĢturan doğal kaynakların varlığı yoluyla açgözlü yabancılar; doğal kaynaklara olan bağımlılık eĢitsizliğe, ticaret Ģoklarında savunmasızlığa, zorunlu göç ve doğal kaynakların eĢitsiz dağılımı gibi sosyal bölünme süreçlerine sebep olabilen yakınma/Ģikayet; ayaklanma finansmanı; ―kaynakların laneti‖ yoluyla devletlerin güçsüzleĢtirilmesi ve seyrek ağlar oluĢturmaktadır (Kalyvas 2007, s. 421). Collier ve

(34)

17

ark. (2003) ve Collier ve Hoeffler (2004), doğal kaynakların çokluğunun etkisine vurgu yapmaktadır. Kalyvas (2007) ise fakirlik unsuruna vurgu yapmaktadır. Fakirliğin isyana katılmanın fırsat maliyetlerini düĢürürken, doğal kaynakların siyasi amaçlarla baĢlayan;

fakat sonunda suç örgütlerine dönüĢen isyanları finanse etmeye olanak tanıdığını belirtmektedir (Kalyvas 2007, s. 420).

Collier ve diğ. (2003, ss. 53-54) ―ihracatları hammadde kaynaklarına bağımlı olan, düĢük, durgun ve eĢit olmayan bir Ģekilde dağıtılmıĢ milli gelirli ülkeler tehlikeli bir biçimde uzun süreli çatıĢma riskiyle karĢı karĢıyadır‖ ifadesi ile gözlemsel eĢdeğerlik sorunlarının varlığına iĢaret etmiĢlerdir. Collier ve Hoeffler (2004, s. 567) ayrıca,

―hammaddelerin yetersiz kamu hizmeti, yolsuzluk ve ekonominin kötü yönetilmesi gibi iç savaĢa sebebiyet verebilecek diğer özelliklerle iliĢkili olduğunu […] Ġsyancıların finansal imkânlardan ziyade zayıf bir yönetime karĢı olan tepkileri nedeniyle potansiyel olarak, çatıĢma riskinde artıĢa sebebiyet verebileceğini‖ belirtmektedirler. Nitel araĢtırmaların bir kısmı ise nedensel mekanizmaların araĢtırılması yerine varsayımların kullanılmasının tuzaklarına vurgu yapmıĢtır. Örneğin; Kalyvas (2007, s. 421) ve Gutierrez‘e (2004) göre, gereç seçici teĢvikin eksikliği, yağmaya karĢı yaptırım ve Kolombiya FARC‘ının üyelerine dayattığı ağır talepler göz önünde bulundurulduğunda, yasadıĢı doğal kaynaklara, yani kokaya olan güçlü bağımlılıklarına rağmen, Kolombiya FARC‘ı ―suçlu isyancılar‖ tezine uymamaktadır.

Doğal kaynaklar ve iç savaĢlar arasındaki bağlantı konusundaki çalıĢmalara yöneltilen doğal kaynak nedir?, Hangisi doğal kaynak? gibi eleĢtiriler üzerine doğal kaynakları ayrıĢtırmak için birçok giriĢimde bulunulmuĢtur. Örneğin, Lujala, Gleditsch, ve Gillmore (2005) yağmalanabilir kaynakları yağmalanamayanlardan ayıran doğal kaynak donatımı göstergeleri tasarlamıĢlardır. Buna göre sözkonusu yazarlar spesifik olarak iki tür elması (birincil ya da yağmalanamaz ve ikincil ya da yağmalanabilir) birbirinden ayırmıĢlardır. Elmasın iç savaĢın baĢlangıcı ve tekrar etme oranıyla çeĢitli Ģekillerde iliĢkili olup olmadığını test etmiĢlerdir. Sobek‘in bu bağlamda vardığı sonuç, doğal kaynakların varlığının iç savaĢın muhtemel bir karı olduğu yönündedir. Bu yaklaĢıma göre isyancılar doğal kaynakları yağmalayarak kar elde etmektedirler. Fearon ve Laitin (2003) ve Ross‘un (2004) dahil olduğu bilim adamları benzer bir ayrıĢtırma yolu takip etmiĢlerdir. KiĢi baĢına yakıt-dıĢı kirayı, kiĢi baĢına kıyıya yakın yakıt kirasını, kiĢi baĢına açıkta yakıt kirasını, kiĢi baĢına birincil elmas üretimini ve kiĢi baĢına ikincil

(35)

18

elmas üretimini ayırarak, petrol, elmas ve diğer mineral varlıklar için daha doğru ve dıĢsal ölçüler kurgulamıĢlardır (Sobek 2009, ss. 177-181; Kalyvas 2007, s. 421).

Bazı bilim adamları ise etnik kökenin iç savaĢlar üzerindeki etkisini incelemiĢlerdir.

Daftary ve Troebst (2003) her bir bölgesel ya da etnik çatıĢma15 vakasının eĢsiz olduğunu ve yalnızca tek bir teorik perspektif ya da analitik bir model çevresinde tanımlanmasının beklenemeyeceğini öne sürmüĢlerdir. Kalyvas, tarihsel bir perspektifi benimseyerek, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya‘nın 1990‘ların baĢında dağılmasının ardından patlak veren Ģiddetin yeniden ―etnik çatıĢma‖ üzerine odaklanılmasına yol açtığın iddia etmiĢlerdir. Hem sosyal devrimin hem de etnik çatıĢmanın daha geniĢ bir kavram olan iç savaĢın bir parçası olduğu konusundaki farkındalık, 1990‘ların ortasında yeni bir araĢtırma alanına öncülük etmiĢtir. Kalyvas, o zamandan beri siyaset bilimcilerin iç savaĢ çalıĢmalarının hızla arttığını gözlemlemenin olağan bir durum olarak algılanmasını; bu hızlı artıĢın neyden kaynaklandığını sormanın daha az olağan karĢılanmasını (Kalyvas (2007, s. 417) eleĢtirerek iç savaĢın nedenlerinin araĢtırılması gerektiğine vurgu yapmıĢtır.

Montalvo ve Reynal-Querol (2005, s. 10) etnik kutuplaĢma ve iç savaĢların süresi arasındaki iliĢkiyi incelemiĢlerdir. KutuplaĢmanın derecesi arttıkça savaĢın süresinin de uzadığını tespit etmiĢlerdir. Eğer bir ülke yüksek derecede etnik/dini kutuplaĢmaya sahipse, büyük ihtimalle savaĢın bu hatlar boyunca patlak vereceğini öngörmüĢlerdir.

Esteban, Mayoral ve Ray (2010) etnik bölünmenin çatıĢma üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalıĢmıĢlar ve çalıĢmalarında etnik kutuplaĢmanın çatıĢmanın oldukça belirgin bir eĢleniği olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Etnik parçalanmıĢlık ile ilgili bazı istatistiksel çalıĢmalarda dil üzerinden hesaplanan ve kutuplaĢma ölçülerinde somutlaĢan gruplararası uzaklıklar, etnik çatıĢmanın son derece önemli eĢleniklerinden birisi olarak ortaya çıkmıĢtır.

Wimmer ve Min 2006; Toft 2003; Sambanis 2001; Posen 1993 gibi birçok araĢtırmacı iç savaĢın nedenlerinden birisi olan etnik bölünmenin rolüne vurgu yapmıĢ ve (etnik) grup dinamikleri ve grup demografisi üzerine odaklanmıĢlardır. Sonuç olarak üç varsayım ortaya koymuĢlardır. Ġlkine göre, devletin çökmesi bir ―güvenlik ikilemi‖

yaratmaktadır. Bir devletin yokluğunda, diğer grubun niyeti hakkındaki belirsizlik

15 Etnik çatıĢma, devlet sınırları içerisinde ya da ötesinde savaĢan taraflardan en az birinin etnik saflar boyunca ya da belli bir etnik grup adına seferber ve organize olması Ģeklinde ortaya çıkan bir tür yurttaĢ çatıĢmasıdır (Tishkov 1999, s. 576).

(36)

19

kaçınılmaz olarak çatıĢmaya yol açar. Ġki grup ta diğerinin niyetini bilemediğinden, her birinin, diğer gruplardan gelen saldırı karĢısında kendisini korumak için savunma kabiliyetlerini güçlendirme güdüsü söz konusudur. Bununla birlikte çoğu savunma kabiliyeti saldırı amaçlı kullanabileceğinden, savunma amaçlı bir güçlenme saldırı niyetine iĢaret ediyor gibi görünebilmektedir (Posen 1993). Ġkincisine göre, iç savaĢ, iki grup arasındaki anlaĢmaları garanti edebilecek üçüncü bir tarafın yokluğunda ortaya çıkan ―taahhüt problemi‖ nedeniyle meydana gelir (Fearon 1998). Üçüncü varsayıma göre, iç savaĢ; belli bir toprak parçası üzerinde (örn. Dağlık Karabağ, Güney Osetya veya Abhazya) etnik nüfus yoğunluk modelleri ile güçlendirilmiĢ etnik ağlara dayanan bir askeri meydan okuma üzerinde temellendirilerek, ayrılıp kendi devletlerini kurmak isteyen etnik ayrılıkçılar tarafından gerçekleĢtirilmektedir. (Toft 2003; Kalyvas 2007, s.

419).

Kalyvas‘a göre bu argümanlar; etnik karĢıtlığı ortaya koymak amacıyla ana gösterge olarak kullanılan etnikdilsel bölünmüĢlük indeksinin (Ethnolinguistic Fractionalization Index- ELF) istatistiksel olarak anlamsız çıkması nedeniyle ekonometrik literatürde ortaya çıkmıĢ ve eğretilik bir takım sebeplerden ötürü artmıĢtır. Birinci olarak, ELF yapısal olarak problemli olması ve etnisitenin iç savaĢla sonuçlandığı güç algılanan kanalları yakalamakta baĢarısız olmasından dolayı eleĢtirilmiĢtir (Montalvo ve Reynal- Querol 2005, s. 7). Ġkinci olarak, Sambanis (2001) etnisitenin iç savaĢların tamamından ziyade etnik iç savaĢların sebeplerini öngörmesi gerektiğini iddia etmiĢ ve bu göz önünde bulundurulduğunda etnisitenin etnik iç savaĢın baĢlangıcının bir belirleyicisi olacağını ileri sürmüĢtür. Üçüncü olarak, etnik bölünmüĢlük yerine etnik kutuplaĢmanın gösterge olarak kullanıldığı ileri sürülmüĢtür. Montalvo ve Reynal-Querol (2005), iç savaĢta etnik bölünmüĢlüğün anlamsız, etnik kutuplaĢmanın ise son derece anlamlı faktörler olduğunu tespit etmiĢlerdir.16 Benzer bir Ģekilde, Cederman ve Girardin (2006)

16 Schneider ve Wiesehomeier (2010, s. 1103) savaĢ bir defa patlak verdikten sonra çatıĢmanın riskini arttıran özelliklerin aynılarının çatıĢmanın alevlerini benzer Ģekilde ateĢlemeye devam edeceğini beklemenin mantıksız olduğu görüĢünü eleĢtirmiĢlerdir. OluĢ sıklığı (frekans) değiĢkenini kullandıkları çalıĢmalarındaki bulgu, vakanın örneklerini oldukça değiĢtirdiğini göstermektedir. Gösterdikleri üzere, genellikle kullanılan baĢlangıç değiĢkeni yerine bu göstergenin kullanılması Montalvo ve Reynal- Querol'un kutuplaĢma varsayımlarının lehine sonuçlar elde etmesinin nedenlerinden birisidir. Montalvo ve Reynal-Querol tarafından incelenen 127 iç savaĢ olayından 47‘si baĢlangıç değiĢkenlidir. Bu baĢlangıçların 25‘i sonraki 5-yıllık dönem boyunca devam etmiĢtir. Dolayısı ile, bir çatıĢmanın devam etmesi riski, bir ülkenin baĢtan bir çatıĢma yaĢama ihtimalini ilk olarak tercih etmesinden daha büyüktür. BeĢ yıldan daha fazla süren savaĢlara Güney Sudan ya da Angola‘da görülen çatıĢmalar örnek teĢkil etmektedir.

Eğer oluĢ sıklığı değiĢkeni kullanılırsa, aynı çatıĢma örnekte defalarca tekrardan görülecektir. Bu tıpatıp aynı vakaların çoklu sayımı, çeĢitlilik değiĢkenlerinin zaman içerisinde hiç değiĢmemesi kadar ciddi bir

(37)

20

bu konuyu tartıĢmıĢlar ve etnik azınlık kuralı (ethnic minority rule) kanalının kullanılarak etnisitenin iç savaĢtaki etkisinin ölçülmesi gerektiğini öne sürmüĢlerdir (aktaran Kalyvas 2007, s. 420).

Grupların her zaman iç savaĢlara etnik farklılıklar sebebi ile katıldığı söylenemez.

Rekabet, kültürel üstünlük, ideoloji, politik güç, bir ekonomik sektörün kontrolü veya daha genel anlamda kamu mallarının edinimi nedeniyle iç savaĢlara müdahil olabilmektedirler. Bu durumda, kazananın kimliği kaybeden taraf için önem arz etmektedir; çünkü kazanan tarafın kendisine sağladığı ―kamusal mal‖, kaybeden taraf için bir bedel oluĢturacaktır. Kaybeden taraf için söz konusu olan bedel ise, kazanan tarafın kimliğinden bağımsızdır (Esteban, Mayoral ve Ray, 2010, ss. 4-5). Asimetrik çatıĢmalardaki maliyet-fayda hesaplamasına odaklanan Paul‘un (1994, s. 7) karar seviyesi teorisi (decision level theory) de benzer bir bakıĢ açısı sunmuĢtur.

Magee ve Massoud (2010), ekonomik açıklığın iç çatıĢma riskini azalttığını ifade etmiĢlerdir. Evera (1999, s. 14) ise olumlu bir bakıĢ açısıyla, ―kaybedenler yenilgilerini önceden bilebilselerdi ve iki taraf da savaĢmanın bedelini önceden görebilselerdi, çatıĢmalar daha az olurdu‖ ifadeleri ile durumu değerlendirmiĢtir. Eğer hükümetlerin geleceği haber veren kristal küreleri olsaydı, yalnızca kendi durumlarını iyileĢtirecek savaĢlara katılırlardı. Neredeyse yok denecek kadar az savaĢ iki taraf için de koĢulları iyileĢtirdiğinden, savaĢlar çok nadir olurdu. Gelecekteki kaybedenler pahalıya mal olacağından savaĢlardan kaçınmak için çabalarlardı. öylece, savaĢların temelindeki neden geleceğin opaklığında17 ve bu opaklığın sağladığı iyimser yanılsamalarda yatar.

Bu yanılsama devletleri yanlıĢ bir umut ile ya da Pirus18 zaferi umuduyla savaĢmaya yönlendirir (Evera 1999, s. 14). Konuya benzer bir bakıĢ açısından yaklaĢan Fearon (1995, s. 382) savaĢın maliyetli olması gerçeğine rağmen neden savaĢıldığını tartıĢmıĢtır. Fearon çatıĢma halini yaĢayan devletlerin karĢılaĢtıkları pazarlık sorunlarını basit bir Ģekilde biçimselleĢtirerek, gerçek anlamda rasyonel devletlerin geniĢ Ģartlar altında pazarlığı riskli ve pahalı bir savaĢa tercih edeceklerini belirtmiĢtir. Aynı zamanda göreceli gücün ve kararlılığın rasyonel olarak yanlıĢ hesaplanmasının özel

durumdur. Bağımlı değiĢkenin özelliklerinin istatistiksel bir farklılık yarattığını göstermek için, Schneider ve Wiesehomeier Montalvo ve Reynal-Querol‘ın sonuçlarının değerlendirmesinde sonuç değiĢkeni olarak hem ―oluĢ sıklığı‖nı hem de ―baĢlangıcı‖ kullanmaktadırlar.

17 Saydam, Ģeffaf olmayan; metal tahta taĢ gibi maddeler.

18 Pirus ile ilgili olan, Epirus‘un Antik Yunan kralı; Epirus‘un kralı tarafından kazanılan pahalıya mal olan savaĢa ait (özellikle Romanları yenmek için afallatıcı kayıplarını sürdürmesi) : ―bir Pirus zaferi‖

tanımlamasıdır (Evera 1999, s. 14).

(38)

21

(Ģahsi) bilgilerden kaynaklanması gerektiğini öne sürmüĢ ve bir savaĢın nasıl özel bilgiler ve pazarlamadaki o bilginin yanlıĢ yorumlanmasına yönelik teĢviklerin bir kombinasyonundan ortaya çıkabileceğini değerlendirmiĢtir. Bunun yanında çalıĢmasında, savaĢın savunulabilir rasyonalist açıklamalarının ikinci bir sınıfı olarak taahhüt problemlerini de tartıĢmıĢtır.

Slantchev ve Tarar (2011, ss. 135-147) ―karĢılıklı optimizm‖i savaĢın realist bir açıklaması olarak tartıĢmıĢlardır. Zira bir devlet, taleplerini elde etmek için her zaman savaĢa girebileceğinden, savaĢarak kazanmayı beklediği Ģey, barıĢçıl müzakerelerde asgari Ģartı oluĢturmaktadır. Bu beklentiler, aktörlerin savaĢı kazanma ihtimalinin diğer Ģeylerin yansıra, güç dağılımı ve silahlı kuvvetlerin kalitesi ve morali gibi subjektif tahminlerine bağlıdır. Bunu yerine getirmek için gereken maliyetler, savaĢın süresi, müttefiklerin ve muhalif devletlerin davranıĢları, ekonominin ve nüfusun savaĢ çabalarını sürdürme kabiliyeti vb. unsurlara dayanmaktadır. Her iki tarafın da savaĢarak çok Ģey kazanmayı beklemesi durumunda, her iki taraf ta kabul edilebilir düĢük bir maliyetle kesin olarak kazanmayı umuyorlarsa, asgari taleplerini karĢılayabilecek hiçbir anlaĢma söz konusu olmayabilir. Bu durumda savaĢ kaçınılmaz bir sonuç haline gelir ve bu argüman ―karĢılıklı optimizm‖ olarak adlandırılır (Slantchev ve Tarar 2011, s. 135).

İç Savaş Savaşımı

Sosyal bilimlerde yapılan araĢtırmaların büyük bir çoğunluğu, iç savaĢların ve devrimlerin baĢlangıcını ve sonucunu etkilediği düĢünülen sosyal ve siyasi faktörlerin incelenmesine odaklanmıĢtır. Kalyvas‘a göre (2005, s. 89) sosyal bilimciler savaĢımı gözden kaçırmıĢ, siyasi ve sosyal faktörleri yok sayarak iç savaĢları askeri taktiklerine, tekniklerine ve silah güçlerine indirgemiĢlerdir. Ġç savaĢ politikaları silahlı mücadele ile iliĢkilendirilmiĢ ve sonuç olarak, savaĢ çalıĢmaları marjinalleĢtirilmiĢ ve betimleyici örnek olay incelemelerine indirgenmiĢtir.

Paul (1994), askeri ve ekonomik olarak daha zayıf19 (daha güçsüz) olan bir devletin göreceli olarak daha güçlü olana karĢı savaĢ açma nedenlerini analiz etmiĢtir. Ġç savaĢ türü silahlı bir anlaĢmazlıkta, çatıĢmada yer alan taraflardan birisi değiĢmekte, devlet

19 Paul‘a göre (1994, s. 17), satükodan veya savunmacı taraftan memnun olmayan saldırgan güçsüzdür, statükodan yana olan bir aktörse statükonun sağladığı faydadan yararlanmak isteyen taraf, güçlü olandır.

(39)

22

aktörünün düĢmanını bir devlet değil organize olmuĢ hükümet-dıĢı bir örgüt oluĢturmaktadır.

Tarih, savaĢ meydanında karĢı karĢıya gelip çarpıĢan, meydan okuyan ve müdafaacı/

müdafi olan taraflara defalarca tanıklık etmiĢtir. Güç dengesi gibi güç politikalarının geleneksel okulları, güç denkliğinin savaĢı kazanma Ģansını olumsuz etkilemesinden dolayı savaĢın eĢit güçler arasında patlak verme ihtimalini daha düĢük görmektedir.

Daha zayıf güçlerin daha güçlü muhaliflere karĢı yapacağı saldırılar, mantıklı karar mercilerinin kaybedecekleri bu tür riskli giriĢimlerde bulunmayacağı fikrinden dolayı imkansız olarak görülmektedir. Caydırıcılık gibi modern çatıĢma davranıĢı/yönetimi okulları, özellikle de üstün gücün, meydan okuyan tarafın savaĢ alanında baĢarı kazanmasını engelleyecek kabiliyete sahipse, zayıf güçlerin savaĢ baĢlatma ihtimalini düĢük olarak görmektedir (Paul 1994, ss. ix-x).

Kalyvas (2000, s. 5) ve Hultman‘a göre (2007, s. 208), iç savaĢların büyük çoğunluğu

―düzensiz‖ veya ―gerilla‖ savaĢları Ģeklinde gerçekleĢmektedir. Genellikle isyancılar ve devlet görevlileri olmak üzere iki rakip aktör vardır. Bir yanda isyancıları bertaraf etmek için geniĢ çaplı temizleme operasyonları gerçekleĢtirecek düzenli orduya sahip olmasına güvenen devlet görevlileri, diğer yanda ise doğrudan çatıĢmadan kaçınmakta olan ve ―kurtarılmıĢ bölge‖ veya ―üs‖ kurmak amacıyla izole olan garnizonlara pusu kuran ve saldıran isyancılar. Kalyvas (2005, s. 90; 2007, s. 427) ayrıca, geleneksel ve düzensiz savaĢım biçimlerini de karĢılaĢtırmıĢtır.20 Geleneksel savaĢım, açık cephe hatları boyunca karĢı karĢıya gelen iki düzenli ordunun yüz-yüze karĢılaĢmasını gerektirmektedir. Bu savaĢ biçimi, iki taraf arasında, iki tarafın da açıkça belirgin cephe hatlarında birbiriyle karĢı karĢıya geleneksel olarak yüzleĢme konusundaki isteklilikleri bakımından ortak olarak paylaĢılan bir güç dengesi algısını gerektirmektedir. KarĢılıklı rızanın sözkonusu olmaması durumunda, ki bu gelecekteki bir zafere olan rasyonel bir inancın olduğunu varsayar, alıĢılagelmiĢ bir savaĢ gerçekleĢemez (Beaufre 1973). Diğer

20 Düzensizler (ayaklanmacılar, isyancılar ve gerillalar olarak da adlandırılmakta) eğitimsiz, disiplinsiz ve çoğun zaman bir emir komuta zinciri olmaksızın siyasi kontrol ile sonlandırılmaktadırlar (Gilbert 2009, s. 9). DüĢmanlarından ne adalet ne de merhamet beklemektedirler. Sırtlarını sınırlı savaĢın geleneksel düĢmanlığına dönmüĢ ve kendilerini bir diğerine vermiĢlerdir—gerçek olanına—yok etmeye kadar uzanan terör ve terörle mücadeleden ortaya çıkan düĢmanlığa (Ralph 2010, s. 288). Düzensiz savaĢım, devlet ve devlet-dıĢı aktörler arasında meĢruluk ve nüfus üzerinde bir etkiye sahip olmak için Ģiddetli mücadele olarak tanımlanmaktadır. Bir düĢmanın gücünü, etkisini ve iradesini kırmak için tüm askeri ve diğer kabiliyetleri kullanabilmesine rağmen, bu savaĢım, direkt ve asimetrik yaklaĢımları desteklemektedir. Yapısı gereği, kendi milletinin ve stratejik partnerinin kesin kararlılığını test edecek uzun süreli bir mücadeledir.

(40)

23

yandan düzensiz savaĢım, stratejik olarak daha zayıf olan tarafça ―seçilen türlerde, zamanlarda ve yerlerde taktik taarruzları üstlenmek için‖ seçim gerektiren bir savaĢ biçimi olmaktadır (Simons 1999, s. 84).

Silahlı bir çatıĢmadaki aktörler arasında var olan güç dengesindeki bir değiĢim savaĢ meydanındaki durumu da etkilemektedir. SavaĢ biçimindeki değiĢim de bunun diğer bir sonucunu teĢkil etmektedir. SavaĢların savaĢımındaki simetrik koĢullar21, çoğu iç savaĢ için asimetrik olanlara dönüĢmüĢtür. Bu yeni durum asimetrik savaĢma teorisiyle açıklanabilir. Asimetri22 üzerine yapılan bazı çalıĢmalar incelendiğinde, Paul tarafından

―asimetrik çatıĢma‖ kavramının ortaya konulduğu ve bu kavramın askeri ve ekonomik güç kaynakları eĢit olmayan iki aktörü içeren çatıĢma olarak tanımlandığı görülmektedir. Bununla birlikte Paul‘un araĢtırmasının ana odağı, aĢırı güçlü ve aĢırı güçsüz tarafları içeren çatıĢmalar değil, nispeten eĢit olmayan güçleri içeren çatıĢmalar olmuĢtur. Ayrıca Paul (1994, s. 16) araĢtırmasının kapsadığı asimetrik çatıĢma biçimi anlamında zayıf aktörün savaĢ baĢlatmasından önce en az dört zorunlu Ģartın var olması gerektiğini ileri sürmektedir. Bunlar, ciddi bir menfaat çatıĢmasının varlığı, daha zayıf olan tarafın anlaĢmazlık konusuna daha fazla önem vermesi, daha zayıf olan tarafın mevcut durumdan memnun olmaması ve daha zayıf olan tarafın mevcut durumun gelecekte kötüye gitmesinden ya da hiçbir değiĢikliğe uğramayacak olmasından endiĢe etmesidir. Hultman (2007, s. 208) da iç savaĢtaki asimetriye vurgu yapmaktadır. Ġç savaĢların tamamı için sözkonusu olmamakla birlikte iç çatıĢmalar asimetri ile karakterize edilmekle birlikte çoğunda isyancılar merkezi güce yani hükümete meydan okuyan zayıf rakipler olarak kabul edilmektedir. ―Ġç çatıĢmanın en belirgin özelliği asimetrisidir: bir taraf (hükümet) güçlü ve diğeri (ayaklanmacı) güçsüzdür.‖ Ġç savaĢ üzerine yapılmıĢ olan çalıĢmaların çoğu bu varsayıma dayanmaktadır.

21 Voigt (2008, s. 9) savaĢta simetrik bir savaĢımın olmadığını, bunun da asimetrik olduğunu öne sürmektedir.

22 Rosen güçteki asimetriyi ve ―bedellere katlanma konusundaki istekliliği‖ değerlendirmekte;

Katzenbach ―somut‖ ve ―soyut kaynaklardaki asimetriyi incelemektedir; Galtung ―sosyal‖ ve ―bölgesel savunmayı‖ (hedeflerdeki asimetri) birbirinden ayırmaktadır; Kissinger, genel stratejideki asimetriden (fiziksele karĢı psikolojik yıpratma) bahsetmektedir ve Kraemer ―sömürgeci‖ye karĢı ―sömürgeci olmayan‖ gerilla savaĢlarını ayırt etmektedir (aktaran, Mack 1975, ss. 176-178). Mack bu asimetriler ıĢığında bir çatıĢmanın incelenmesinin savaĢın belirli yanlarına açıklamalar getirdiğini; fakat genel resmi kaçırdığını ifade etmektedir. Mack‘in çalıĢmasında tanımlanan asimetriler—tehlikede olduğu algılanan menfaatlerdekiler, seferberliktekiler, müdahale kabiliyetindekiler, ―kaynak gücündekiler‖ ve devamı—analitik açıklık uğruna kendi bağlamlarından soyutlanmıĢtır (1975, s. 188).

Referanslar

Benzer Belgeler

Sağ gözde optik sinir başının sola göre daha küçük olduğu ve sağ göz optik diskin çev- resinde sarı hipopigmentasyon gösteren halka (doub- le ring sign) olduğu

Argued to achieve detection accuracy of 0.9975 and effectively increased virtual machines security using machine learning techniques Framework or Platform [29] Label attacks

İnguinal tüberküloz lenfadeniti çok nadir akciğer dışı yerleşim gösteren tüberküloz lenfadenit şeklidir.. Bu olgu sunumunda, 25 yaşında erkek hastaya eksizyonel

Sağ pulmoner arter yokluğu olgularında hemoptizi sık gözleniyorsa veya hipoplazik akciğer dokusunda kistik bronşektazik değişiklikler varsa pnömonektomi

Infantlarda unilateral diyafragma paralizisi veya evantrasyonu çoğunlukla ventilatör teda- visini gerektirecek solunum yetmezliği yapar- ken, bilateral olgularda durum çok

Phthiriasis palpebrarum, Phthirus pubis’nin (kasık biti) neden olduğu nadir görülen bir göz kapağı enfestasyonudur ve sıklıkla diğer blefarokonjonktivit nedenleri

Özellikle Lübnan'da ya~anan ia~e s~k~nt~s~~ (buhran~) ve Suriye'de devam edegelen ayr~l~kç~~ Arap istekleri ile ba~lant~l~~ ho~nut- suzluktan faydalamlarak yap~lacak bir seferde

Üslûbu bu zâtınki derecesinde mükemmel olmamakla bera­ ber lisanı düzgün, sağlam ve berrakdı ve onun gibi daha çok eser verebilecek bir yaşda vefâtı