ÖĞRENMEDE BİLİŞSEL
YAKLAŞIMLAR
GESTALT ÖĞRENME YAKLAŞIMI
Gestalt Kuramı, 1900’lü yılların başlarında
“Davranışçı ve yapısalcı yaklaşımlara“ tepki olarak ortaya çıkan, bilişsel temelli bir
kuramdır.
Teorinin öncüleri arasında;
• Max Wertheimer,
• Kurt Koffka,
• Wolfang Köhler,
• Kurt Lewin yer almaktadır.
Gestalt psikolojisi adını, Almanca bir
sözcük olan “Gestalt“tan almıştır ve hiçbir dilde tam karşılığı bulunmamaktadır.
Sözcüğe genellikle; biçim, şekil, form,
yapı, örüntü, entegre olmuş bütün gibi
anlamlar yüklenmektedir.
Gestalt Kuramı’na göre “Bütün kendini oluşturan parçaların tümünden farklı ve daha fazla bir anlam ifade eder.“
İnsana ve dış dünyaya ilişkin geçerli
bilgiye ancak ve ancak bütün göz önünde tutularak ulaşılabilir. Parçalar, bütün
hakkında bilgi vermez.
Kuram “bütüncül yaklaşım“ olarak da ifade edilmektedir. Buna göre insanlar, herhangi bir uyaranı bütünlük içinde algılama eğilimindedirler.
Gestaltçılara göre dünyayı bütün olarak algılarız. Bize gelen uyarıcıları birbirinden ayrılmış bir şekilde değil, bir arada
anlamlı bütünler halinde örgütlenmiş bir
biçimde görürüz.
Gestalt Yaklaşımının Temel İlkeleri
1. İnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılar. Bütünü oluşturan parçaların aralarındaki ilişkiler algılamada
önemlidir.
2. Bütün, kendini meydana getiren
parçaların toplamı olmayıp, onların
toplamından daha fazla bir anlam ifade
eder.
3. Öğrenme, uyarıcı-tepki bitişikliğiyle
açıklanacak kadar basit değildir. Öğrenmede organizmanın algılaması önemlidir.
Dolayısıyla öğrenme, uyarıcı-algısal
örgütleme-tepki şeklinde gerçekleşmektedir.
4. Davranış, kişinin karşılaştığı durumu
algılamasına ve bu durumu kendi amaçları açısından yorumlamasına bağlıdır. Öğrenme de bu belirtilen algı ve yorumdaki
değişmedir.
5. Gestalt yaklaşımı öğrenmeyi algı ve algılama yasalarından yola çıkarak
açıklamıştır. Algı yasalarına başlangıç
oluşturacak olan geniş kapsamlı kavram
pragnanz yasasıdır.
Gestalt Yaklaşımı - Algılama
Gestalt Yaklaşımı, öğrenmeyi algı ve algılama yasalarından yola çıkarak açıklamıştır.
Gestalt psikologları yaptıkları çalışmalarda;
şekil-zemin ilişkisi, tamamlama, yakınlık, süreklilik, benzerlik, basitlik vb. yardımcı algılama yasalarını ortaya koydular. Bu yardımcı yasaları, genel bir yasa altında (Pragnanz Yasası) kümelendirdiler.
Koffka’ya göre, pragnanz yasası kontrol
edici koşullar izin verdiğinde organizmanın
‘daha iyi bütüne’, ‘daha iyi bir şekile’, ‘daha iyi bir biçime’ yönelme eğilimidir.
Birey uyarıcıları belli örgütleyici yasalara göre, (pragnanz yasası-denge durumu)
algılar. Yani beyin kendine gelen
uyarıcıları, pragnanz yasaları çerçevesinde aktif bir şekilde tam ve anlamlı bir forma- biçime dönüştürerek algılar.
DUYUM ALGI
Uyarıcıların beyne ulaşmasıdır. Ancak
organizmanın uyarıcıyı fark edebilmek için
sağlıklı duyu organlarına sahip
olması
gerekmektedir. (5 duyu)
Duyumların beyin tarafından
yorumlanma
sürecidir. Algılama, dış dünyadan duyu organlarımız yoluyla
duyusal bilginin beyin tarafından seçilip örgütlenerek
yorumlanması sürecidir.
Önce duyum, sonra algı vardır. Duyum, algının ön şartıdır. Duyum olmadan algı olmaz. Algı özneldir.
Ses duymak (DUYUM)
Uçak sesi olduğunu anlamak (ALGI)
Bir nesneyi görmek (DUYUM)
Tren olduğunu tanımlamak (ALGI)
Algıda Organizasyon - Örgütleme
Birey kendisine gelen uyarıcıları tek tek değil, anlamlı ilişkiler bütünlüğü içinde algılar. Buna algıda organizasyon denir.
Şekil-zemin ilişkisi
Yakınlık yasası
Tamamlama yasası
Benzerlik yasası
Süreklilik yasası
Basitlik yasası
Şekil-Zemin İlişkisi
Genelde nesneleri şekil, nesnelerin
üzerinde bulunduğu ortamı ise zemin olarak algılarız.
Organizmanın ihtiyacına bağlı olarak algı alanına giren ve organizma için daha fazla dikkat çeken uyarandır.
Zemin ise, şeklin gerisinde kalan, dikkat edilmeyen şeydir.
Şekil, zeminden daha dikkat çekici ve daha çarpıcı özelliklere sahiptir.
Şekilde olan uyaran zemindeki nesneye göre daha etkilidir ve daha iyi anımsanır.
Tahta zemin üzerindeki yazılar
Gökyüzündeki yıldızlar
Sınıftaki sıralar
Bazı durumlarda şekil ve zeminin
birbiriyle yer değiştirdiği, hangisinin şekil hangisinin zemin olduğuna karar
verilemediği durumlarda olabilir.
Yakınlık Yasası
Yerleştirilme yerlerine göre birbirine daha yakın olan nesneler birlikte
kümelendirilerek algılanırlar.
Yakınlık yasası okuma ve yazmada da etkilidir.
Örneğin;
Buc ümle yiok umakt azo rland ını
zmı?
Tamamlama Yasası
Bir nesne, şekil vb. uyarıcının tümü
görülmese bile, tümü görülüyormuş gibi
algılama tam olur.
Tamamlama yasası yalnızca görsel
algılamada geçerli değildir. Diğer duyu organlarının kullanıldığı algılarda da etkilidir.
Sözlerini daha önceden bildiğimiz bir
şarkıyı, kısık sesle dinlerken tam olarak
duyamasak bile tamamlayarak algılarız.
Benzerlik Yasası
Bazı özellikler (şekil, renk, doku vb.)
yönünden birbirine benzer olan nesneler birlikte kümelendirilerek algılanma
eğilimi gösterirler.
Süreklilik Yasası
Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden birimlerin birbirleriyle ilişkili
görünme eğilimine süreklilik yasası denir.
İçgörüsel Öğrenme
Köhler, maymunlarla yaptığı deneylerde karmaşık öğrenmelerin bazen iç görü
yoluyla aniden oluştuğunu bulmuştur.
Muzlar, kafeste maymunların
ulaşamayacağı ve yeni teknikler
kullanarak alabileceği biçimde
yerleştirilir.
Deneylerin sonucunda, öğrenmenin bilişsel bir fenomen olduğu sonucuna varıldı. Buna göre, birey problemin
çözümünü bir süre düşündükten sonra bulur.
Problemin çözümü için gerekli bütün araç- gereç ve yolları problem çözülünceye kadar düşünür. Problemin çözümünü aniden
bulduğunda, problemin çözümü için iç görü kazanmış olur.
Üretici Düşünme
Wertheimer, problemler için denenen iki çözüm biçimi olduğunu belirtmiştir.
A türü çözümler, yaratıcılık ve içgörünün olduğu çözümlerdir.
B türü çözümler, eski kuralların uygunsuz bir biçimde uygulandığı çözümlerdir.
İki çözüm türü de geçmiş yaşantıya bağlıdır.
Fakat A türü çözümde problem yaratıcı bir biçimde örgütlenir.
Alan Kuramı
Kurt Lewin’in geliştirdiği kurama göre, insanların davranışları o anda yaşanılan birçok psikolojik durumdan kaynaklanır.
Psikolojik durumlar bireyin yaşam alanını oluşturur.
Bireyin davranışını etkileyen durumlar olumlu (+) ve olumsuz (-) değerler alır, sürekli olarak değişir ve bir durumdaki değişiklik öteki durumları da etkiler.
Liseyi yeni bitiren bir genç, askeri okula gitme durumuyla karşı karşıya geldiğinde, değişik psikolojik durumların etkisi
altında kalır.
Olumlu Davranışlar Olumsuz Davranışlar Yüksek sosyal statü Askeri disiplinden sıkılma Yaşam için yeterli para
kazanma Mezun olunca zorunlu hizmetin
olması
Okurken çok para harcamama Askeri mesleklerin yorucu olması
Vatana hizmet etme Ölüm tehlikesinin olması Mezun olunca iş bulma sorunu
yaşamama
Aileden uzak olma
Basitlik Yasası
Algının bütüne yönelik olduğuna ve düzenli olanın öncelikli olarak
algılandığına ilişkin bir yasadır.
Algıda Değişmezlik
Daha önce bilinen ve tanınan nesnelerin, değişik koşullar altında farklı görünmesine rağmen, söz konusu nesnelerin ilk
halleriyle algılanması durumuna denir.
Örneğin; Gökyüzünde uçağın küçük bir
nesne gibi görünmesine rağmen bizim onu büyük haliyle algılamamız.. (Büyüklük-
Hacim değişmezliği)
Algıda Seçicilik
Bireye gelen binlerce uyaran içinde dikkatini sadece birine yöneltmesi durumuna denir.
Algıda seçiciliği sağlayan süreç dikkattir.
Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız uyarıcıları
algılar, diğerlerini algılamayız.
Derinlik Algısı
Nesnelerin üç boyutlu olarak algılanmasına denir.
Derinlik algısını, çevresel etkenler ile
gözün yapısal özellikleri etkilemektedir.
Algı Yanılmaları
a. İllüzyon (Yanılsama) : Uyarıcıların yanlış yorumlanarak algılanmasıdır.
b. Halüsinasyon (Sanrı) : Nesnel gerçekliği olmayan bir uyarıcıyı varmış gibi
algılamaya denir.
YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM
Kuramın temsilcileri; Piaget, Vygotsky, Leontev, Vico ve Dewey’dir.
Yapılandırmacı öğrenme, insan
öğrenmesinin nasıl oluştuğu ile ilgili bir yaklaşımdır. Bu kuram, öğrenen kişinin öğreneceği bilgiyi kendisinin
oluşturduğunu belirtir.
Yapılandırmacı öğrenme kuramında, bireyin önceden bildikleri önemlidir.
Öğrenme, bireyin eski bildiklerinin yeniden yapılandırılmasıdır.
Kuramın en önemli özelliği, bireyin yeni bilgiyi kendisinin keşfetmesine,
oluşturmasına, yorumlamasına ve
geliştirmesine fırsat vermesidir.
Yapılandırmacı Öğrenme Kuramının Temel Prensipleri
1. Bilgi, öğrenen kişi tarafından yapılandırılır.
2. Öğrenen sahip olduğu bilgi yapısına göre öğrenir.
3. Bilgi çevreden pasif biçimde alınmaz, birey tarafından aktif olarak yapılandırılır ve bu yapılanma sosyo-kültürel ortamda
gerçekleşir.
4. Yapılandırmacı yaklaşımda ‘öğrenciye ne öğretilmeli?’ sorusu yerine ‘öğrenci nasıl öğrenir?’ sorusu önemlidir.
5. Bilgiye ulaşmak, bireyin yaşamını
düzenleyen bir uyum sürecidir; bilen kişi zihni dışında var olan bağımsız bir
dünyayı keşfetmez.
6. Yapılandırmacılık etkin öğrenme,
eleştirel düşünme ve problem çözme
becerilerini geliştirir.
Yapılandırmacı Öğrenme Faaliyetlerinin Beş Aşaması
1. Dikkat çekmek aşaması : Soru sormak, bir problemi tanımlamak vb.
2. Keşfetmek aşaması : Deney yapmak, araştırmak vb.
3. Açıklamak aşaması : Yetersiz-eski düşüncelerin daha doğru- yeni olanları ile değiştirilmesidir.
4. Bilgiyi Derinleştirmek aşaması : Kavramların genişletilerek, ilgili kavramlar ile ilişki
kurulması sürecidir.
5. Değerlendirme aşaması : Elde edilen bilgi ve becerilerin değerlendirilmeye tabi tutulduğu süreçtir.
Yapılandırmacı Sınıfın Temel Özellikleri
1. Kütüphane kaynaklarını kullanmak 2. Yönergeleri bırakıp model olmak
3. Değerlendirme araçları geliştirmek 4. Gürültüye izin vermek
5. Sabırlı olmak 6. Öğrenen olmak
7. Verileri haftalık toplamak
Yapılandırmacı Sınıflarda Öğretmenin Rolleri
1. Öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir yardımcı, dost ya da danışman olmak
2. İşbirliği ve etkileşimi kolaylaştıracak tutum ve davranışlar sergilemek
3. Gerçekleştirilecek öğrenmelerin, öğrenci merkezli olmasını sağlamak
4. Öğrencilerin ön bilgilerini açığa çıkarmak 5. Açık uçlu sorular sormak
6. Öğrencilerin seviyelerine uygun etkinlikler düzenlemek
7. Öğrencileri problem çözmeye ve araştırmaya teşvik etmek
8. Açık fikirli olmak
9. Bireysel farklılıkları dikkate almak
10. Öğrenme ortamını, öğrencilerin gelişimine uygun şekilde düzenlemek
Yapılandırmacı Sınıflarda Öğrencinin Rolleri
1. Öğrenci, öğrenme sürecinde sorumluluk alır.
2. Öğretimin planlanması, uygulanması ve
değerlendirilmesi aşamalarına etkin biçimde katılır.
3. Bilginin işlenmesi tamamen öğrencinin kontrolü altında olmalıdır.
4. Öğrenci aktiftir.
5. Eleştirel ve sorgulayıcıdır.
6. Meraklı ve girişimci bir ruha sahiptir.
7. Özgürce düşünür.
8. Öğrenmeyi öğrenir.
9. Bilgiyi araştırır, keşfeder, yorumlar ve
çevresi ile etkileşim kurar.
İŞARET VE BEKLENTİ YAKLAŞIMI
Temsilcisi Edward Chace Tolman’dır.
Tolman, davranışçıların davranışı çok küçük birimlere bölüp analiz ederken, bütünü
gözden kaçırdıklarını savunmuştur.
Davranışçıların savunduğu gibi küçük davranış birimleri ile değil, bütüncül
davranışlarla çalışılması üzerinde durmuştur.
Davranışları bir bütün olarak ele almayı amaçlayan bu kuram, davranışçılık ile
gestalt kuramını birleştirmeye çalışır.
Tolman’ın kuramı yöntem olarak davranışçıdır. Fakat davranış, amaç doğrultusunda bilişsel süreçlerle
keşfedilir.
Tolman’a göre organizmanın davranışlarının üç yönü vardır;
Davranışlar amaca yönelik etkinliklerdir
Davranışlar
bütüncüldür. Davranışlar bilişseldir.
Amaçlı davranışçılık
Tolman’a göre davranış, amaçlı etkinliklerdir, yani amaca yönelik davranışlardır.
İnsan ya da hayvan sadece uyarıcıya tepkide bulunmaz; inançlarıyla,
tutumlarıyla etkinlikte bulunur ve
amaçlarına ulaşmak için çaba harcar.
Örneğin; bir öğrencinin ders çalışması, labirentte bulunan bir farenin yiyeceği elde etmesi için çaba harcaması, su
içmek, telefon açmak vb.
Bu esnada yapılan kas hareketleri önemli
değildir. Önemli olan organizmayı amaca
ulaştıran etkinliktir.
Davranış aynı zamanda organizmayı amaca ulaştıracak şekilde değişen
koşullara göre değişir, uyum sağlar.
Örneğin, birey işyerine kendi
otomobiliyle gidebilir. Eğer otomobili o gün yoksa taksiyle, bir arkadaşının
aracıyla ya da bisikletle gidebilir.
Davranışlar bütüncüldür
Bütüncül davranışın özelliği amaçlı
oluşudur. Tolman’a göre davranışı küçük
birimlere bölerek çalışmak, davranışın
bütünlüğünü, anlamını kaybettirir. Bu
nedenle davranışlar bütün olarak ele
alınmalıdır.
Davranışlar bilişseldir
Organizmanın uyarıcılara karşı
gösterdiği tepkileri basit olarak U-T bağı ile açıklamak yeterli değildir.
Davranışların bilişsel yönü söz konusudur.
Tolman’ın amaçlı davranışlı kuramında davranış amaçlıdır, bütüncüldür,
bilişseldir.
Tolman’a göre öğrenme
Temel olarak çevreyi tanıma ve keşfetme sürecidir.
Organizma, araştırma yoluyla bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunları kullanarak amacına ulaşır.
Organizmanın bir davranışı yapmadan önce o davranışın sonucu ile ilgili bir beklentisi vardır.
Örneğin, bir öğrenci gündüz saat 12.00 (uyarıcı) olduğunda, bunu öğle yemeğinin (uyarıcı) izleyeceğini öğrenir.
Bu nedenle, Tolman bir uyarıcı-tepki
kuramcısı değil, uyarıcı-uyarıcı kuramcısı
olarak anılır.
Tolman’ın Öğrenme Kuramında Ortaya Koyduğu Kavramlar
Beklenti : Bireyin bir işaret gördüğünde, bir sonrakinin onu izleyeceğini
öğrenmesine denir.
Örneğin;
Su vanası açıldığında suyun gelmesi beklenir.
Suyun gelmesini beklemek bir beklentidir.
Denence : Yaşantı geçirmeden önceki ilk geçici beklentilere denir. Denenceler
yaşantılarla doğrulanır ya da doğrulanmaz.
Doğrulandığında ise beklenti devam eder.
Doğrulanmadığında ise terk edilir.
Örneğin;
Lezzetli yemek - Lezzetsiz yemek
Güdülenme : Organizmanın çevredeki hangi olaylara dikkat edeceğini belirtir.
Örneğin;
Aç bir organizma çevrede yiyecekle ilgili olaylara dikkat eder, susuz bir
organizmada su ile ilgili uyarıcılara
dikkatini yöneltir.
Bilişsel harita : Organize edilmiş bilgiye denir.
Denenceleri test etme süreci, bilişsel haritaların gelişiminde önemli bir yere sahiptir.
Çevreyi keşfetme süreci sonunda ise bilişsel haritalar oluşur. Çevreye ilişkin bilişsel haritalar bellekte saklanır.
Örneğin, bir öğrenci okula gitmek için hangi yolu kullanacağını, hangi durakta otobüse bineceğini, hangi durakta
ineceğini bilişsel haritalar oluşturarak bilir.
Bilişsel haritalar, bireyi amacına
ulaştıracak ipuçlarını taşır.
En az çaba ilkesi : Organizmanın bilişsel haritasını kullanarak, diğer koşullar eşit olduğunda kendisini en kısa şekilde
amaca ulaştıran yolu seçmesine denir.
Ara değişkenler : Davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden
psikolojik süreçlerdir.
Bağımlı ve bağımsız değişkenler
arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bilişsel
süreçler, beklentiler, amaçlar, varsayımlar
ile istekleri kapsar.
Zihinsel deneme yanılma : Organizmanın seçimden önce seçme noktasında durup, karar verme ögelerini bilişsel olarak
geçirdiği süreçtir.
Bu bilişsel deneme yanılma süreci çözüm
bulununcaya kadar devam eder.
Tepki Öğrenmeye Karşı Amaç Öğrenme Kanıtları
1. Ödül Beklentisi : Tolman’a göre organizma, belli bir yere giderse belli bir pekiştireci elde
edeceğini öğrenir. Eğer pekiştireç ödül
beklentisine uygunsa performansı artar, değilse performansı azalır.
2. Yer Öğrenme : Tolman’a göre yer öğrenme deneyleri, uyarıcı-tepki psikologlarının dediği gibi belirli uyarıcılara karşı belirli tepkilerin
öğrenilmediğini, organizmanın içinde bulunduğu çevresel koşullara göre uygun alternatif
davranışları, bilişsel haritasını kullanarak sergiler ve en az çabayla amacına ulaşmayı öğrenir.
Örtük (gizil) öğrenme : Performansa
dönüştürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme, performansa dönüştürülünceye kadar
bellekte saklı kalmaktadır.
Bu tür öğrenmeler, organizmanın
bilinçsizce, farkında olmadan ve istemeden gerçekleştirildiği öğrenmelerdir.
Organizma öğrenmiş olduğunu sonradan öğrenir.
Örneğin; Üniversiteyi yeni kazanan ve ailesinden ayrılarak başka bir kente
yerleşen bir gencin, evde yemek
pişirmeye başlayınca, daha önce hiç yemek pişirmediği ve yemek pişirmeyi
öğrenmek için özel bir çaba göstermediği
halde birçok yemeğin nasıl pişirileceğini
biraz bildiğini fark etmesi gibi.
Örneğin; Bir şarkının sözlerini özel olarak ezberlemediği halde, ders
çalışırken söylemeye başlayan bir
öğrencinin şarkının sözlerini öğrenmiş
olduğunu fark etmesi gibi.
Örtük sönme : Öğrenmenin organizmayı amaca ulaştıramaması durumudur.
Tolman’a göre sönme, organizmanın
davranışların amaca götürmemesini
öğrenmesiyle gerçekleşir.
Bilişsel senaryo : Organizmanın bir
durumla karşı karşıya geldiğinde, nasıl
davranacağına ilişkin zihninde önceden
sahip olduğu bilişsel proje-tasarımdır.
Öğrenmenin Değişkenleri
a. Çevresel değişkenler
Beslenme programı
Amaç nesnenin uygunluğu
Verilen uyarıcıların tür ve biçimleri
Öğrenme durumunda gerekli olan motor tepkilerin türü
Labirentte ilerleme ve başarılı olma biçimi
Deneme sayısı ve bu denemelerin birlik doğası
b. Bireysel Farklılık Değişkenleri
Kalıtım
Yaş
Önceki Eğitim
Organizmanın hormon, ilaç ve vitamin
koşulları
c. Ara değişkenler : Ara değişken, bağımsız değişken ve bağımlı değişken arasındaki ilişkiyi açıklamaya yardımcı olmak üzere oluşturulmuş bir yapıdır.
Tolman, ara değişken olarak bilişi
görmektedir.
Tolman’ın Kuramının Eğitime Katkıları
1. Öğrencilerin eğitim amaçları dikkate
alınarak, eğitim ortamlarında buna yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.
2. Tolman’a göre öğrenme, çevreyi keşfetme sürecidir.
3. Öğrencilere birtakım davranışlar
kazandırılırken, sonuçta elde edecekleri ödül hakkında bilgilendirilmeli ve her ödül öğrencinin özelliklerine göre
belirlenmelidir.
4. Öğrencilere sunulan eğitim-öğretim etkinlikleri kendi bilişsel haritalarını geliştirecek düzeyde olmalıdır.
5. Tolman’a göre ders, ünite ya da başka bir öğrenme birimi olarak öğrenmeye karşı
istek ve ihtiyaç yaratmalıdır.
6. Tolman’a göre, gerek programın
hazırlanmasında gerekse öğretimin düzenlenmesinde çevresel faktörler,
bireyin ve ara değişkenlerin özelliklerine
uygun olmalıdır.
NÖROFİZYOLOJİK YAKLAŞIM
Beyin Temelli Öğrenmenin Tanımı
Beynin işlevini en iyi yapacak kuralların oluşturulması, beyin gücünün bütün
potansiyeli ile öğrenme, anlamlandırma, örüntüleme, kodlama ve işleme
süreçlerini dikkata alan bir öğrenmedir.
Beynin Özellikleri
Yetişkin bir insanın beyni yaklaşık olarak ağırlığı 1.2 ile 1.5 kg arasındadır.
Vücut ağırlığımızın %2’sini oluşturur.
Beynimizde bulunan nöron hücresi yaklaşık 100 milyardır.
Her bir beyin hücresi yaklaşık 15.000 beyin hücresi ile bağlantı kurabilecek özelliktedir.
Beynin Bölgeleri
1. Ön Lob : Planlama, mantıksal düşünme, duygusal ifade
2. Motor Kabuğu : Organizma hareketlerinin kontrolü
3. Duyu Kabuğu : Vücut, his, dokunma, sıcaklık
4. Çeper Lop : Algı, uzamsal, mekansal
işlem
5. Arka Kafa Lobu : Görsel işlemler
6. Beyincik : Hareket, motor beceriler 7. Wernice Alanı : Dil, öğrenme, anlam
8. Şakak Lob : İşitme süreci, öğrenme, hafıza ve duygu
9. Broca Alanı : Konuşma
Beyin Gelişimini Etkileyen Unsurlar
1. Kalıtım : Bireyin doğuştan getirdiğibirtakım özelliklerin, kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.
2. Çevresel Uyarım : Beynin gelişimi için ihtiyaç duyulan uyarıcılardır.
3. Beslenme : Hücrelerin büyümesi ve
beynin gelişimi için önemli bir ihtiyaçtır.
4. Steroidler : Cinsel gelişim ve stres tepkileri gibi birçok işleve sahip olan hormon sınıfıdır.
Beyin Temelli Öğrenme ve Bilgi İşleme Teorileri
1. Bilgi İşleme Modeli : Hatırlanacak olan bilgi öncelikle kişinin algılarına ulaşır, sonra algılanır, duyuşsal girişten çalışan hafızaya transfer edilir, sonra tekrar
işlenerek uzun süreli hafızaya transfer
edilir.
Duyuşsal Giriş : Bilginin saklanılması ve bilince ulaştırılması sürecidir.
Algılama : Bilgilerin ve uyaranların zihinde anlamlandırılması, yorumlanması sürecidir.
Dikkat : Belli bir noktaya karşı odaklanılması durumudur.
Kısa Süreli Bellek : Kişinin algıladığı ya da dikkat ettiği bilgiyi hafıza sisteminin ikinci bileşenine transfer etmesidir.
Uzun Süreli Bellek : Fazla miktarda bilginin uzun süre boyunca saklandığı bellek bileşenidir.
Diğer Bilgi İşleme Kuramları
1. İşlem seviyeleri teorisi : Bu teori, bir
uyarıcı zihinde ne kadar detaylandırılırsa onunla ilgili zihinsel işlemelerin o kadar çok olduğu esasına dayanır.
2. İkili kod teorisi : Bu teoride, bilgi uzun süreli hafızada görsel ve sözel olarak iki şekilde bulunur.
3. Paralel ayrışan işleme modeli : Bu model, algı girişi, çalışan hafıza ve uzun süreli
hafızanın bilgiyi aynı anda işlemesi fikrine dayanır.
4. Bağlantıcı Modeller : Bilgi beyinde bağlantı istasyonlarında saklanır.
Beyin Temelli Öğretim İlkeleri 1. Beyin paralel bir işlemcidir.
2. Fizyolojik işleyişimizi etkileyen her şey öğrenme kapasitemizi de etkiler.
3. Anlam arayışı doğuştan gelir.
4. Anlamlandırma arayışı, örüntüleme yolu ile ortaya çıkar.
5. Duygular örüntülemede önemlidir.
6. Beyin, parça ve bütünleri aynı anda algılar ve oluşturur.
7. Öğrenme, hem odaklanılmış dikkati hem de çevresel algılamayı kapsar.
8. Öğrenme, güçlüklerle gelişir, tehditlerle zayıflar.
9. Her beyin biriciktir.
10. Öğrenme, bilinçli ve bilinçli olmayan
süreçleri kapsar.
Beyin Temelli Öğretim İlkelerinin Eğitim İçin Uygulamaları
1. İyi bir öğretim, paralel işlemleri tüm boyutlarıyla yönetebilmelidir.
2. Beyin temelli öğrenmede; yeniliğe, keşfetmeye ve güçlüklerin üstesinden gelmek için açlık ve merak duyan beyin doyurulmalıdır.
3. Öğretmenler, öğrencilerin duygularının, tutumlarının öğrenmeyi etkileyebileceğini ve gelecekteki öğrenmeleri
belirleyeceğini unutmamalıdır.
4. Öğretmen, öğrencinin dikkatinin dışında kalacak materyaller de organize etmelidir.
5. Öğretmen ve yöneticiler, öğrencilerde rahat olan bir uyarılmışlık durumu
oluşturmaya çalışmalıdırlar.
6. Öğretmenler, öğrencilerin görsel, işitsel, duygusal tüm tercihlerini kullanmalarına fırsat vermelidir.
7. Öğretmenler, farklı konuların etkileşimi, drama, benzetişim, hikaye, performans,
alan gezileri, projeler ve gerçek yaşamdan kesitler içeren sınıf içi uygulamalar
kullanmalıdırlar.
Kaynakça
Aydın, B., Can, G., Ersanlı, K., Kılıç, M., Külahoğlu, Ş., Öztürk, B.,Bilge,F., Küçükkaragöz, H., Kısaç, İ., Korkmaz, İ. ve Bilgin, M. 2002. Gelişim ve öğrenme Psikolojisi. Pegem Yayıncılık, Ankara.
Binbaşıoğlu, C. 1991. Öğrenme psikolojisi. Kadıoğlu Maatbaası, Ankara.
Onur, B. 1997. Gelişim psikolojisi. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Selçuk, Z. Gelişim ve öğrenme. Nobel Yayıncılık, Ankara.
Yörükoğlu, A. 1997. Çocuk ruh sağlığı. Özgür Yayınları, İstanbul.