• Sonuç bulunamadı

ÖĞRENMEDE BİLİŞSEL YAKLAŞIMLAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÖĞRENMEDE BİLİŞSEL YAKLAŞIMLAR"

Copied!
85
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖĞRENMEDE BİLİŞSEL

YAKLAŞIMLAR

(2)

GESTALT ÖĞRENME YAKLAŞIMI

 Gestalt Kuramı, 1900’lü yılların başlarında

“Davranışçı ve yapısalcı yaklaşımlara“ tepki olarak ortaya çıkan, bilişsel temelli bir

kuramdır.

 Teorinin öncüleri arasında;

• Max Wertheimer,

• Kurt Koffka,

• Wolfang Köhler,

• Kurt Lewin yer almaktadır.

(3)

 Gestalt psikolojisi adını, Almanca bir

sözcük olan “Gestalt“tan almıştır ve hiçbir dilde tam karşılığı bulunmamaktadır.

 Sözcüğe genellikle; biçim, şekil, form,

yapı, örüntü, entegre olmuş bütün gibi

anlamlar yüklenmektedir.

(4)

 Gestalt Kuramı’na göre “Bütün kendini oluşturan parçaların tümünden farklı ve daha fazla bir anlam ifade eder.“

 İnsana ve dış dünyaya ilişkin geçerli

bilgiye ancak ve ancak bütün göz önünde tutularak ulaşılabilir. Parçalar, bütün

hakkında bilgi vermez.

(5)

 Kuram “bütüncül yaklaşım“ olarak da ifade edilmektedir. Buna göre insanlar, herhangi bir uyaranı bütünlük içinde algılama eğilimindedirler.

 Gestaltçılara göre dünyayı bütün olarak algılarız. Bize gelen uyarıcıları birbirinden ayrılmış bir şekilde değil, bir arada

anlamlı bütünler halinde örgütlenmiş bir

biçimde görürüz.

(6)

Gestalt Yaklaşımının Temel İlkeleri

1. İnsanlar gördüklerini bir bütün olarak algılar. Bütünü oluşturan parçaların aralarındaki ilişkiler algılamada

önemlidir.

2. Bütün, kendini meydana getiren

parçaların toplamı olmayıp, onların

toplamından daha fazla bir anlam ifade

eder.

(7)

3. Öğrenme, uyarıcı-tepki bitişikliğiyle

açıklanacak kadar basit değildir. Öğrenmede organizmanın algılaması önemlidir.

Dolayısıyla öğrenme, uyarıcı-algısal

örgütleme-tepki şeklinde gerçekleşmektedir.

4. Davranış, kişinin karşılaştığı durumu

algılamasına ve bu durumu kendi amaçları açısından yorumlamasına bağlıdır. Öğrenme de bu belirtilen algı ve yorumdaki

değişmedir.

(8)

5. Gestalt yaklaşımı öğrenmeyi algı ve algılama yasalarından yola çıkarak

açıklamıştır. Algı yasalarına başlangıç

oluşturacak olan geniş kapsamlı kavram

pragnanz yasasıdır.

(9)

Gestalt Yaklaşımı - Algılama

 Gestalt Yaklaşımı, öğrenmeyi algı ve algılama yasalarından yola çıkarak açıklamıştır.

 Gestalt psikologları yaptıkları çalışmalarda;

şekil-zemin ilişkisi, tamamlama, yakınlık, süreklilik, benzerlik, basitlik vb. yardımcı algılama yasalarını ortaya koydular. Bu yardımcı yasaları, genel bir yasa altında (Pragnanz Yasası) kümelendirdiler.

(10)

 Koffka’ya göre, pragnanz yasası kontrol

edici koşullar izin verdiğinde organizmanın

‘daha iyi bütüne’, ‘daha iyi bir şekile’, ‘daha iyi bir biçime’ yönelme eğilimidir.

 Birey uyarıcıları belli örgütleyici yasalara göre, (pragnanz yasası-denge durumu)

algılar. Yani beyin kendine gelen

uyarıcıları, pragnanz yasaları çerçevesinde aktif bir şekilde tam ve anlamlı bir forma- biçime dönüştürerek algılar.

(11)

DUYUM ALGI

Uyarıcıların beyne ulaşmasıdır. Ancak

organizmanın uyarıcıyı fark edebilmek için

sağlıklı duyu organlarına sahip

olması

gerekmektedir. (5 duyu)

Duyumların beyin tarafından

yorumlanma

sürecidir. Algılama, dış dünyadan duyu organlarımız yoluyla

duyusal bilginin beyin tarafından seçilip örgütlenerek

yorumlanması sürecidir.

(12)

 Önce duyum, sonra algı vardır. Duyum, algının ön şartıdır. Duyum olmadan algı olmaz. Algı özneldir.

 Ses duymak (DUYUM)

 Uçak sesi olduğunu anlamak (ALGI)

 Bir nesneyi görmek (DUYUM)

 Tren olduğunu tanımlamak (ALGI)

(13)

Algıda Organizasyon - Örgütleme

 Birey kendisine gelen uyarıcıları tek tek değil, anlamlı ilişkiler bütünlüğü içinde algılar. Buna algıda organizasyon denir.

 Şekil-zemin ilişkisi

 Yakınlık yasası

 Tamamlama yasası

 Benzerlik yasası

 Süreklilik yasası

 Basitlik yasası

(14)

Şekil-Zemin İlişkisi

 Genelde nesneleri şekil, nesnelerin

üzerinde bulunduğu ortamı ise zemin olarak algılarız.

 Organizmanın ihtiyacına bağlı olarak algı alanına giren ve organizma için daha fazla dikkat çeken uyarandır.

 Zemin ise, şeklin gerisinde kalan, dikkat edilmeyen şeydir.

(15)

 Şekil, zeminden daha dikkat çekici ve daha çarpıcı özelliklere sahiptir.

 Şekilde olan uyaran zemindeki nesneye göre daha etkilidir ve daha iyi anımsanır.

 Tahta zemin üzerindeki yazılar

 Gökyüzündeki yıldızlar

 Sınıftaki sıralar

(16)

 Bazı durumlarda şekil ve zeminin

birbiriyle yer değiştirdiği, hangisinin şekil hangisinin zemin olduğuna karar

verilemediği durumlarda olabilir.

(17)

Yakınlık Yasası

 Yerleştirilme yerlerine göre birbirine daha yakın olan nesneler birlikte

kümelendirilerek algılanırlar.

(18)

 Yakınlık yasası okuma ve yazmada da etkilidir.

Örneğin;

Buc ümle yiok umakt azo rland ını

zmı?

(19)

Tamamlama Yasası

 Bir nesne, şekil vb. uyarıcının tümü

görülmese bile, tümü görülüyormuş gibi

algılama tam olur.

(20)

 Tamamlama yasası yalnızca görsel

algılamada geçerli değildir. Diğer duyu organlarının kullanıldığı algılarda da etkilidir.

Sözlerini daha önceden bildiğimiz bir

şarkıyı, kısık sesle dinlerken tam olarak

duyamasak bile tamamlayarak algılarız.

(21)

Benzerlik Yasası

 Bazı özellikler (şekil, renk, doku vb.)

yönünden birbirine benzer olan nesneler birlikte kümelendirilerek algılanma

eğilimi gösterirler.

(22)

Süreklilik Yasası

 Algı alanında bulunan ve aynı yönde giden birimlerin birbirleriyle ilişkili

görünme eğilimine süreklilik yasası denir.

(23)

İçgörüsel Öğrenme

 Köhler, maymunlarla yaptığı deneylerde karmaşık öğrenmelerin bazen iç görü

yoluyla aniden oluştuğunu bulmuştur.

 Muzlar, kafeste maymunların

ulaşamayacağı ve yeni teknikler

kullanarak alabileceği biçimde

yerleştirilir.

(24)

 Deneylerin sonucunda, öğrenmenin bilişsel bir fenomen olduğu sonucuna varıldı. Buna göre, birey problemin

çözümünü bir süre düşündükten sonra bulur.

 Problemin çözümü için gerekli bütün araç- gereç ve yolları problem çözülünceye kadar düşünür. Problemin çözümünü aniden

bulduğunda, problemin çözümü için iç görü kazanmış olur.

(25)

Üretici Düşünme

 Wertheimer, problemler için denenen iki çözüm biçimi olduğunu belirtmiştir.

 A türü çözümler, yaratıcılık ve içgörünün olduğu çözümlerdir.

 B türü çözümler, eski kuralların uygunsuz bir biçimde uygulandığı çözümlerdir.

İki çözüm türü de geçmiş yaşantıya bağlıdır.

Fakat A türü çözümde problem yaratıcı bir biçimde örgütlenir.

(26)

Alan Kuramı

 Kurt Lewin’in geliştirdiği kurama göre, insanların davranışları o anda yaşanılan birçok psikolojik durumdan kaynaklanır.

Psikolojik durumlar bireyin yaşam alanını oluşturur.

 Bireyin davranışını etkileyen durumlar olumlu (+) ve olumsuz (-) değerler alır, sürekli olarak değişir ve bir durumdaki değişiklik öteki durumları da etkiler.

(27)

 Liseyi yeni bitiren bir genç, askeri okula gitme durumuyla karşı karşıya geldiğinde, değişik psikolojik durumların etkisi

altında kalır.

Olumlu Davranışlar Olumsuz Davranışlar Yüksek sosyal statü Askeri disiplinden sıkılma Yaşam için yeterli para

kazanma Mezun olunca zorunlu hizmetin

olması

Okurken çok para harcamama Askeri mesleklerin yorucu olması

Vatana hizmet etme Ölüm tehlikesinin olması Mezun olunca iş bulma sorunu

yaşamama

Aileden uzak olma

(28)

Basitlik Yasası

 Algının bütüne yönelik olduğuna ve düzenli olanın öncelikli olarak

algılandığına ilişkin bir yasadır.

(29)

Algıda Değişmezlik

 Daha önce bilinen ve tanınan nesnelerin, değişik koşullar altında farklı görünmesine rağmen, söz konusu nesnelerin ilk

halleriyle algılanması durumuna denir.

 Örneğin; Gökyüzünde uçağın küçük bir

nesne gibi görünmesine rağmen bizim onu büyük haliyle algılamamız.. (Büyüklük-

Hacim değişmezliği)

(30)

Algıda Seçicilik

 Bireye gelen binlerce uyaran içinde dikkatini sadece birine yöneltmesi durumuna denir.

 Algıda seçiciliği sağlayan süreç dikkattir.

Dikkatimizi yoğunlaştırdığımız uyarıcıları

algılar, diğerlerini algılamayız.

(31)

Derinlik Algısı

 Nesnelerin üç boyutlu olarak algılanmasına denir.

 Derinlik algısını, çevresel etkenler ile

gözün yapısal özellikleri etkilemektedir.

(32)

Algı Yanılmaları

a. İllüzyon (Yanılsama) : Uyarıcıların yanlış yorumlanarak algılanmasıdır.

b. Halüsinasyon (Sanrı) : Nesnel gerçekliği olmayan bir uyarıcıyı varmış gibi

algılamaya denir.

(33)

YAPILANDIRMACI YAKLAŞIM

 Kuramın temsilcileri; Piaget, Vygotsky, Leontev, Vico ve Dewey’dir.

 Yapılandırmacı öğrenme, insan

öğrenmesinin nasıl oluştuğu ile ilgili bir yaklaşımdır. Bu kuram, öğrenen kişinin öğreneceği bilgiyi kendisinin

oluşturduğunu belirtir.

(34)

 Yapılandırmacı öğrenme kuramında, bireyin önceden bildikleri önemlidir.

Öğrenme, bireyin eski bildiklerinin yeniden yapılandırılmasıdır.

 Kuramın en önemli özelliği, bireyin yeni bilgiyi kendisinin keşfetmesine,

oluşturmasına, yorumlamasına ve

geliştirmesine fırsat vermesidir.

(35)

Yapılandırmacı Öğrenme Kuramının Temel Prensipleri

1. Bilgi, öğrenen kişi tarafından yapılandırılır.

2. Öğrenen sahip olduğu bilgi yapısına göre öğrenir.

3. Bilgi çevreden pasif biçimde alınmaz, birey tarafından aktif olarak yapılandırılır ve bu yapılanma sosyo-kültürel ortamda

gerçekleşir.

4. Yapılandırmacı yaklaşımda ‘öğrenciye ne öğretilmeli?’ sorusu yerine ‘öğrenci nasıl öğrenir?’ sorusu önemlidir.

(36)

5. Bilgiye ulaşmak, bireyin yaşamını

düzenleyen bir uyum sürecidir; bilen kişi zihni dışında var olan bağımsız bir

dünyayı keşfetmez.

6. Yapılandırmacılık etkin öğrenme,

eleştirel düşünme ve problem çözme

becerilerini geliştirir.

(37)

Yapılandırmacı Öğrenme Faaliyetlerinin Beş Aşaması

1. Dikkat çekmek aşaması : Soru sormak, bir problemi tanımlamak vb.

2. Keşfetmek aşaması : Deney yapmak, araştırmak vb.

3. Açıklamak aşaması : Yetersiz-eski düşüncelerin daha doğru- yeni olanları ile değiştirilmesidir.

4. Bilgiyi Derinleştirmek aşaması : Kavramların genişletilerek, ilgili kavramlar ile ilişki

kurulması sürecidir.

5. Değerlendirme aşaması : Elde edilen bilgi ve becerilerin değerlendirilmeye tabi tutulduğu süreçtir.

(38)

Yapılandırmacı Sınıfın Temel Özellikleri

1. Kütüphane kaynaklarını kullanmak 2. Yönergeleri bırakıp model olmak

3. Değerlendirme araçları geliştirmek 4. Gürültüye izin vermek

5. Sabırlı olmak 6. Öğrenen olmak

7. Verileri haftalık toplamak

(39)

Yapılandırmacı Sınıflarda Öğretmenin Rolleri

1. Öğrenmeyi kolaylaştırıcı bir yardımcı, dost ya da danışman olmak

2. İşbirliği ve etkileşimi kolaylaştıracak tutum ve davranışlar sergilemek

3. Gerçekleştirilecek öğrenmelerin, öğrenci merkezli olmasını sağlamak

4. Öğrencilerin ön bilgilerini açığa çıkarmak 5. Açık uçlu sorular sormak

(40)

6. Öğrencilerin seviyelerine uygun etkinlikler düzenlemek

7. Öğrencileri problem çözmeye ve araştırmaya teşvik etmek

8. Açık fikirli olmak

9. Bireysel farklılıkları dikkate almak

10. Öğrenme ortamını, öğrencilerin gelişimine uygun şekilde düzenlemek

(41)

Yapılandırmacı Sınıflarda Öğrencinin Rolleri

1. Öğrenci, öğrenme sürecinde sorumluluk alır.

2. Öğretimin planlanması, uygulanması ve

değerlendirilmesi aşamalarına etkin biçimde katılır.

3. Bilginin işlenmesi tamamen öğrencinin kontrolü altında olmalıdır.

4. Öğrenci aktiftir.

5. Eleştirel ve sorgulayıcıdır.

(42)

6. Meraklı ve girişimci bir ruha sahiptir.

7. Özgürce düşünür.

8. Öğrenmeyi öğrenir.

9. Bilgiyi araştırır, keşfeder, yorumlar ve

çevresi ile etkileşim kurar.

(43)

İŞARET VE BEKLENTİ YAKLAŞIMI

 Temsilcisi Edward Chace Tolman’dır.

 Tolman, davranışçıların davranışı çok küçük birimlere bölüp analiz ederken, bütünü

gözden kaçırdıklarını savunmuştur.

 Davranışçıların savunduğu gibi küçük davranış birimleri ile değil, bütüncül

davranışlarla çalışılması üzerinde durmuştur.

(44)

 Davranışları bir bütün olarak ele almayı amaçlayan bu kuram, davranışçılık ile

gestalt kuramını birleştirmeye çalışır.

 Tolman’ın kuramı yöntem olarak davranışçıdır. Fakat davranış, amaç doğrultusunda bilişsel süreçlerle

keşfedilir.

(45)

Tolman’a göre organizmanın davranışlarının üç yönü vardır;

Davranışlar amaca yönelik etkinliklerdir

Davranışlar

bütüncüldür. Davranışlar bilişseldir.

(46)

Amaçlı davranışçılık

 Tolman’a göre davranış, amaçlı etkinliklerdir, yani amaca yönelik davranışlardır.

 İnsan ya da hayvan sadece uyarıcıya tepkide bulunmaz; inançlarıyla,

tutumlarıyla etkinlikte bulunur ve

amaçlarına ulaşmak için çaba harcar.

(47)

 Örneğin; bir öğrencinin ders çalışması, labirentte bulunan bir farenin yiyeceği elde etmesi için çaba harcaması, su

içmek, telefon açmak vb.

 Bu esnada yapılan kas hareketleri önemli

değildir. Önemli olan organizmayı amaca

ulaştıran etkinliktir.

(48)

 Davranış aynı zamanda organizmayı amaca ulaştıracak şekilde değişen

koşullara göre değişir, uyum sağlar.

 Örneğin, birey işyerine kendi

otomobiliyle gidebilir. Eğer otomobili o gün yoksa taksiyle, bir arkadaşının

aracıyla ya da bisikletle gidebilir.

(49)

Davranışlar bütüncüldür

 Bütüncül davranışın özelliği amaçlı

oluşudur. Tolman’a göre davranışı küçük

birimlere bölerek çalışmak, davranışın

bütünlüğünü, anlamını kaybettirir. Bu

nedenle davranışlar bütün olarak ele

alınmalıdır.

(50)

Davranışlar bilişseldir

 Organizmanın uyarıcılara karşı

gösterdiği tepkileri basit olarak U-T bağı ile açıklamak yeterli değildir.

Davranışların bilişsel yönü söz konusudur.

 Tolman’ın amaçlı davranışlı kuramında davranış amaçlıdır, bütüncüldür,

bilişseldir.

(51)

Tolman’a göre öğrenme

 Temel olarak çevreyi tanıma ve keşfetme sürecidir.

 Organizma, araştırma yoluyla bir işaretin diğer bir işarete götürdüğünü keşfeder ve bunları kullanarak amacına ulaşır.

 Organizmanın bir davranışı yapmadan önce o davranışın sonucu ile ilgili bir beklentisi vardır.

(52)

 Örneğin, bir öğrenci gündüz saat 12.00 (uyarıcı) olduğunda, bunu öğle yemeğinin (uyarıcı) izleyeceğini öğrenir.

 Bu nedenle, Tolman bir uyarıcı-tepki

kuramcısı değil, uyarıcı-uyarıcı kuramcısı

olarak anılır.

(53)

Tolman’ın Öğrenme Kuramında Ortaya Koyduğu Kavramlar

 Beklenti : Bireyin bir işaret gördüğünde, bir sonrakinin onu izleyeceğini

öğrenmesine denir.

Örneğin;

Su vanası açıldığında suyun gelmesi beklenir.

Suyun gelmesini beklemek bir beklentidir.

(54)

 Denence : Yaşantı geçirmeden önceki ilk geçici beklentilere denir. Denenceler

yaşantılarla doğrulanır ya da doğrulanmaz.

Doğrulandığında ise beklenti devam eder.

Doğrulanmadığında ise terk edilir.

Örneğin;

Lezzetli yemek - Lezzetsiz yemek

(55)

Güdülenme : Organizmanın çevredeki hangi olaylara dikkat edeceğini belirtir.

Örneğin;

 Aç bir organizma çevrede yiyecekle ilgili olaylara dikkat eder, susuz bir

organizmada su ile ilgili uyarıcılara

dikkatini yöneltir.

(56)

 Bilişsel harita : Organize edilmiş bilgiye denir.

 Denenceleri test etme süreci, bilişsel haritaların gelişiminde önemli bir yere sahiptir.

 Çevreyi keşfetme süreci sonunda ise bilişsel haritalar oluşur. Çevreye ilişkin bilişsel haritalar bellekte saklanır.

(57)

 Örneğin, bir öğrenci okula gitmek için hangi yolu kullanacağını, hangi durakta otobüse bineceğini, hangi durakta

ineceğini bilişsel haritalar oluşturarak bilir.

 Bilişsel haritalar, bireyi amacına

ulaştıracak ipuçlarını taşır.

(58)

 En az çaba ilkesi : Organizmanın bilişsel haritasını kullanarak, diğer koşullar eşit olduğunda kendisini en kısa şekilde

amaca ulaştıran yolu seçmesine denir.

(59)

 Ara değişkenler : Davranışı yönlendiren ve çevresel uyaran ile gözlemlenebilen tepkiler arasında arabuluculuk eden

psikolojik süreçlerdir.

 Bağımlı ve bağımsız değişkenler

arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bilişsel

süreçler, beklentiler, amaçlar, varsayımlar

ile istekleri kapsar.

(60)

 Zihinsel deneme yanılma : Organizmanın seçimden önce seçme noktasında durup, karar verme ögelerini bilişsel olarak

geçirdiği süreçtir.

 Bu bilişsel deneme yanılma süreci çözüm

bulununcaya kadar devam eder.

(61)

Tepki Öğrenmeye Karşı Amaç Öğrenme Kanıtları

1. Ödül Beklentisi : Tolman’a göre organizma, belli bir yere giderse belli bir pekiştireci elde

edeceğini öğrenir. Eğer pekiştireç ödül

beklentisine uygunsa performansı artar, değilse performansı azalır.

2. Yer Öğrenme : Tolman’a göre yer öğrenme deneyleri, uyarıcı-tepki psikologlarının dediği gibi belirli uyarıcılara karşı belirli tepkilerin

öğrenilmediğini, organizmanın içinde bulunduğu çevresel koşullara göre uygun alternatif

davranışları, bilişsel haritasını kullanarak sergiler ve en az çabayla amacına ulaşmayı öğrenir.

(62)

 Örtük (gizil) öğrenme : Performansa

dönüştürülmeyen öğrenmedir. Öğrenme, performansa dönüştürülünceye kadar

bellekte saklı kalmaktadır.

 Bu tür öğrenmeler, organizmanın

bilinçsizce, farkında olmadan ve istemeden gerçekleştirildiği öğrenmelerdir.

Organizma öğrenmiş olduğunu sonradan öğrenir.

(63)

 Örneğin; Üniversiteyi yeni kazanan ve ailesinden ayrılarak başka bir kente

yerleşen bir gencin, evde yemek

pişirmeye başlayınca, daha önce hiç yemek pişirmediği ve yemek pişirmeyi

öğrenmek için özel bir çaba göstermediği

halde birçok yemeğin nasıl pişirileceğini

biraz bildiğini fark etmesi gibi.

(64)

 Örneğin; Bir şarkının sözlerini özel olarak ezberlemediği halde, ders

çalışırken söylemeye başlayan bir

öğrencinin şarkının sözlerini öğrenmiş

olduğunu fark etmesi gibi.

(65)

 Örtük sönme : Öğrenmenin organizmayı amaca ulaştıramaması durumudur.

 Tolman’a göre sönme, organizmanın

davranışların amaca götürmemesini

öğrenmesiyle gerçekleşir.

(66)

 Bilişsel senaryo : Organizmanın bir

durumla karşı karşıya geldiğinde, nasıl

davranacağına ilişkin zihninde önceden

sahip olduğu bilişsel proje-tasarımdır.

(67)

Öğrenmenin Değişkenleri

a. Çevresel değişkenler

 Beslenme programı

 Amaç nesnenin uygunluğu

 Verilen uyarıcıların tür ve biçimleri

 Öğrenme durumunda gerekli olan motor tepkilerin türü

 Labirentte ilerleme ve başarılı olma biçimi

 Deneme sayısı ve bu denemelerin birlik doğası

(68)

b. Bireysel Farklılık Değişkenleri

 Kalıtım

 Yaş

 Önceki Eğitim

 Organizmanın hormon, ilaç ve vitamin

koşulları

(69)

c. Ara değişkenler : Ara değişken, bağımsız değişken ve bağımlı değişken arasındaki ilişkiyi açıklamaya yardımcı olmak üzere oluşturulmuş bir yapıdır.

 Tolman, ara değişken olarak bilişi

görmektedir.

(70)

Tolman’ın Kuramının Eğitime Katkıları

1. Öğrencilerin eğitim amaçları dikkate

alınarak, eğitim ortamlarında buna yönelik düzenlemeler yapılmalıdır.

2. Tolman’a göre öğrenme, çevreyi keşfetme sürecidir.

3. Öğrencilere birtakım davranışlar

kazandırılırken, sonuçta elde edecekleri ödül hakkında bilgilendirilmeli ve her ödül öğrencinin özelliklerine göre

belirlenmelidir.

(71)

4. Öğrencilere sunulan eğitim-öğretim etkinlikleri kendi bilişsel haritalarını geliştirecek düzeyde olmalıdır.

5. Tolman’a göre ders, ünite ya da başka bir öğrenme birimi olarak öğrenmeye karşı

istek ve ihtiyaç yaratmalıdır.

6. Tolman’a göre, gerek programın

hazırlanmasında gerekse öğretimin düzenlenmesinde çevresel faktörler,

bireyin ve ara değişkenlerin özelliklerine

uygun olmalıdır.

(72)

NÖROFİZYOLOJİK YAKLAŞIM

(73)

Beyin Temelli Öğrenmenin Tanımı

 Beynin işlevini en iyi yapacak kuralların oluşturulması, beyin gücünün bütün

potansiyeli ile öğrenme, anlamlandırma, örüntüleme, kodlama ve işleme

süreçlerini dikkata alan bir öğrenmedir.

(74)

Beynin Özellikleri

 Yetişkin bir insanın beyni yaklaşık olarak ağırlığı 1.2 ile 1.5 kg arasındadır.

 Vücut ağırlığımızın %2’sini oluşturur.

 Beynimizde bulunan nöron hücresi yaklaşık 100 milyardır.

 Her bir beyin hücresi yaklaşık 15.000 beyin hücresi ile bağlantı kurabilecek özelliktedir.

(75)

Beynin Bölgeleri

1. Ön Lob : Planlama, mantıksal düşünme, duygusal ifade

2. Motor Kabuğu : Organizma hareketlerinin kontrolü

3. Duyu Kabuğu : Vücut, his, dokunma, sıcaklık

4. Çeper Lop : Algı, uzamsal, mekansal

işlem

(76)

5. Arka Kafa Lobu : Görsel işlemler

6. Beyincik : Hareket, motor beceriler 7. Wernice Alanı : Dil, öğrenme, anlam

8. Şakak Lob : İşitme süreci, öğrenme, hafıza ve duygu

9. Broca Alanı : Konuşma

(77)

Beyin Gelişimini Etkileyen Unsurlar

1. Kalıtım : Bireyin doğuştan getirdiği

birtakım özelliklerin, kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.

2. Çevresel Uyarım : Beynin gelişimi için ihtiyaç duyulan uyarıcılardır.

3. Beslenme : Hücrelerin büyümesi ve

beynin gelişimi için önemli bir ihtiyaçtır.

4. Steroidler : Cinsel gelişim ve stres tepkileri gibi birçok işleve sahip olan hormon sınıfıdır.

(78)

Beyin Temelli Öğrenme ve Bilgi İşleme Teorileri

1. Bilgi İşleme Modeli : Hatırlanacak olan bilgi öncelikle kişinin algılarına ulaşır, sonra algılanır, duyuşsal girişten çalışan hafızaya transfer edilir, sonra tekrar

işlenerek uzun süreli hafızaya transfer

edilir.

(79)

Duyuşsal Giriş : Bilginin saklanılması ve bilince ulaştırılması sürecidir.

Algılama : Bilgilerin ve uyaranların zihinde anlamlandırılması, yorumlanması sürecidir.

Dikkat : Belli bir noktaya karşı odaklanılması durumudur.

Kısa Süreli Bellek : Kişinin algıladığı ya da dikkat ettiği bilgiyi hafıza sisteminin ikinci bileşenine transfer etmesidir.

Uzun Süreli Bellek : Fazla miktarda bilginin uzun süre boyunca saklandığı bellek bileşenidir.

(80)

Diğer Bilgi İşleme Kuramları

1. İşlem seviyeleri teorisi : Bu teori, bir

uyarıcı zihinde ne kadar detaylandırılırsa onunla ilgili zihinsel işlemelerin o kadar çok olduğu esasına dayanır.

2. İkili kod teorisi : Bu teoride, bilgi uzun süreli hafızada görsel ve sözel olarak iki şekilde bulunur.

3. Paralel ayrışan işleme modeli : Bu model, algı girişi, çalışan hafıza ve uzun süreli

hafızanın bilgiyi aynı anda işlemesi fikrine dayanır.

4. Bağlantıcı Modeller : Bilgi beyinde bağlantı istasyonlarında saklanır.

(81)

Beyin Temelli Öğretim İlkeleri 1. Beyin paralel bir işlemcidir.

2. Fizyolojik işleyişimizi etkileyen her şey öğrenme kapasitemizi de etkiler.

3. Anlam arayışı doğuştan gelir.

4. Anlamlandırma arayışı, örüntüleme yolu ile ortaya çıkar.

5. Duygular örüntülemede önemlidir.

(82)

6. Beyin, parça ve bütünleri aynı anda algılar ve oluşturur.

7. Öğrenme, hem odaklanılmış dikkati hem de çevresel algılamayı kapsar.

8. Öğrenme, güçlüklerle gelişir, tehditlerle zayıflar.

9. Her beyin biriciktir.

10. Öğrenme, bilinçli ve bilinçli olmayan

süreçleri kapsar.

(83)

Beyin Temelli Öğretim İlkelerinin Eğitim İçin Uygulamaları

1. İyi bir öğretim, paralel işlemleri tüm boyutlarıyla yönetebilmelidir.

2. Beyin temelli öğrenmede; yeniliğe, keşfetmeye ve güçlüklerin üstesinden gelmek için açlık ve merak duyan beyin doyurulmalıdır.

3. Öğretmenler, öğrencilerin duygularının, tutumlarının öğrenmeyi etkileyebileceğini ve gelecekteki öğrenmeleri

belirleyeceğini unutmamalıdır.

(84)

4. Öğretmen, öğrencinin dikkatinin dışında kalacak materyaller de organize etmelidir.

5. Öğretmen ve yöneticiler, öğrencilerde rahat olan bir uyarılmışlık durumu

oluşturmaya çalışmalıdırlar.

6. Öğretmenler, öğrencilerin görsel, işitsel, duygusal tüm tercihlerini kullanmalarına fırsat vermelidir.

7. Öğretmenler, farklı konuların etkileşimi, drama, benzetişim, hikaye, performans,

alan gezileri, projeler ve gerçek yaşamdan kesitler içeren sınıf içi uygulamalar

kullanmalıdırlar.

(85)

Kaynakça

Aydın, B., Can, G., Ersanlı, K., Kılıç, M., Külahoğlu, Ş., Öztürk, B.,Bilge,F., Küçükkaragöz, H., Kısaç, İ., Korkmaz, İ. ve Bilgin, M. 2002. Gelişim ve öğrenme Psikolojisi. Pegem Yayıncılık, Ankara.

Binbaşıoğlu, C. 1991. Öğrenme psikolojisi. Kadıoğlu Maatbaası, Ankara.

Onur, B. 1997. Gelişim psikolojisi. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.

Selçuk, Z. Gelişim ve öğrenme. Nobel Yayıncılık, Ankara.

Yörükoğlu, A. 1997. Çocuk ruh sağlığı. Özgür Yayınları, İstanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüm arazi ve laboratuar çalışmaları neticesinde elde edilen veriler, alanda tasarlanan yapı özellikleri ve yüklerine bağlı olarak değerlendirilerek, temel sisteminin seçimine

Sadece hesap makinasında işlem yapılıp hesaplamalar gösterilmeden yazılan sonuçlara doğru olsalar bile puan verilmeyecektir.. Gidiş Yoluna

Thomson Innovation 提供我們一個專利檢索的平台,在 Thomson Innovation

Her yıl ABD’de yaklaşık 1 milyon insanın arılar tara- fından sokulduğu ve buna bağlı oluşan anaflaktik şok sonucunda her yıl 120’ye yakın ölüm vakası

• Boutcher(1992) ve Schidt(1991) ise “bir bilgi kaynağından bir başkasına odaklanma ve herhangi bir zamanda dikkat edilebilen bilgi miktarı olarak tanımlamışlardır....

getirilen tepkiyi meydana getirme becerisi kazandığı bir tür öğrenmedir....  Sönme: Koşullu

 Guthrie’ye göre bitişiklik, organizmanın belli bir uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi, daha sonra aynı uyarıcıyla. karşılaşıldığında

 Kişinin kendini algılaması olumlu ya da olumsuz olabilir.. Fakat bu algı her zaman