ÖĞRENMEDE DAVRANIŞÇI YAKLAŞIMLAR
DAVRANIŞÇI ÖĞRENME KURAMLARI
Kurucusu Amerikalı John Watson’dur.
Watson, 1920’de zihinde olup bitenlerle hiç ilgilenmeden, bireyin gözlenebilen davranışlarını incelemeyi amaçlamış ve davranışçı yaklaşımı kurmuştur.
Yaklaşımın diğer öncüleri; Ivan Pavlov,
Frederik Skinner, Edward Thorndike,
Guthrie’dır.
KLASİK (TEPKİSEL) KOŞULLANMA
Herhangi bir uyarıcıya gösterilen tepkinin, onun yerini alan başka bir uyarıcıya da gösterilmesidir.
Klasik koşullanma, organizmanın koşulsuz uyarıcılara (doğal uyarıcı) gösterdiği
tepkiyi (doğal tepki), koşulsuz uyarıcıların
yerine geçen yapay uyarıcılara da (koşullu
uyarıcı) göstermesidir.
Klasik koşullanmaya göre, organizma bazı uyarıcılara (koşulsuz uyarıcı) doğuştan bir takım tepkiler (koşulsuz-doğal tepkiler)
verme eğilimindedir.
Organizma, doğuştan getirdiği bu tepkileri uygun eşleşmeler sonucunda başlangıçta
nötr olan uyarıcılara karşı göstermekte ve
bu şekilde birtakım koşullu tepkiler ortaya
koymaktadır.
PAVLOV’UN DENEYİ
Pavlov, klasik koşullanma yoluyla
öğrenmenin nasıl oluştuğunu, bir köpeğin salya salgılamasını zil sesine
koşullandırarak kanıtlamıştır.
Pavlov, köpeğe yiyecek vermeden önce zil çalmış ve hemen ardından köpeğe yiyecek vermiştir. Önceleri köpek zil sesini duyunca hiçbir tepki vermemiştir. Ancak köpeğe zil sesinden hemen sonra yiyecek verilme
işlemi tekrarlanmıştır.
Bir süre sonra köpek, zil sesi ile yiyecek arasında bir bağlantı kurmuştur. Zil sesi, bir bakıma yiyeceğin yerine geçmiş ve
yiyeceğe gösterdiği tepkiyi zil sesine karşı da göstermiştir.
Böylece Pavlov köpeğe zil sesine karşı
salya tepkisi vermeyi öğretmiştir.
Deneyin
Aşamaları Uyarıcı Tepki
Koşullanmadan önce
Zil Sesi
(Nötr Uyarıcı) Tepki yok
Et
(Koşulsuz/Doğal Uyarıcı)
Salya
(Koşulsuz/Doğal Tepki)
Koşullanma
sırasında Zil Sesi + Et Salya
Koşullanmadan
sonra Zil Sesi
(Koşullu Uyarıcı) Salya
(Koşullu Tepki)
Nötr Uyarıcı
Organizmada hiçbir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır.
Koşulsuz (Doğal) Uyarıcı
Organizmanın doğal olarak tepkide bulunduğu uyarıcıdır.
Koşulsuz (Doğal) Tepki
Koşulsuz uyarıcıya karşı gösterilen doğal ve
otomatik tepkidir .
Koşullu Uyarıcı
Organizmanın önceleri tepkide
bulunmadığı, ancak koşulsuz uyarıcı ile eşleştirildikten sonra koşulsuz uyarıcının
ortaya çıkardığı tepkiyi oluşturan uyarıcıdır.
Koşullu Tepki
Organizmanın öğrenme sonucunda koşullu
uyarıcıya karşı gösterdiği tepkidir.
KLASİK KOŞULLANMANIN İLKELERİ
1. Habercilik 2. Bitişiklik 3. Pekiştirme 4. Genelleme 5. Ayırt Etme
6. Alışma-Duyarsızlaşma 7. Koşullanmanın Sönmesi 8. Kendiliğinden Geri Gelme 9. Duyarlılık Kazanma
10.Üst Düzey Koşullanma 11.Karşıt Koşullanma
12.Öğrenilmiş Çaresizlik
13.Kendini Gerçekleştiren Kehanet
HABERCİLİK
Koşullu uyarıcının, koşulsuz uyarıcının geleceğini bildirmesidir.
Koşullu uyarıcı, kendisinden sonra
koşulsuz uyarıcının geleceğini bildirirse ileriye koşullanma olur.
Eğer koşullu uyarıcı, koşulsuz uyarıcıdan sonra verilirse, bu durumda koşullu
uyarıcı koşulsuz uyarıcının sona erdiğini
bildirmiş olur. (geriye koşullanma)
BİTİŞİKLİK
Koşullanmanın oluşması için önce nötr uyarıcı verilir, hemen ardından koşulsuz uyarıcı verilmelidir.
İki uyarıcının verilme zamanının yakın
olması bitişiklik ilkesidir.
PEKİŞTİRME
Koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkidir.
Bu etki sayesinde koşullanma devam eder.
Klasik koşullanmada pekiştireç,
davranışa bağlı olarak verilmez,
davranıştan önce verilir.
GENELLEME (UYARICI GENELLEMESİ)
Organizmanın koşullu bir uyarıcıya gösterdiği tepkinin aynısını, koşullu
uyarıcının tam aynısı olmayan ama ona benzeyen başka uyarıcılara da
göstermesidir.
AYIRT ETME
Organizmanın, benzer uyarıcılar içinden sadece istenen uyarıcıya beklenen tepkiyi vermesi veya koşullu uyarıcıyı
benzerlerinden ayırarak ona farklı tepki
vermesidir.
ALIŞMA - DUYARSIZLAŞMA
Koşullu tepkiyi ortaya çıkaran uyarıcının tekrar tekrar verilmesi sonucunda söz
konusu uyarıcının tepkiyi ortaya çıkarma
gücünün azalmasıdır.
KOŞULLANMANIN SÖNMESİ
Koşullanma gerçekleştikten sonra
koşullu uyarıcı verildiği halde koşulsuz
uyarıcı verilmezse koşullu tepkinin şiddeti
giderek azalır ve tamamen ortadan kalkar.
KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME
Sönme olayı gerçekleştikten sonra
organizmanın koşullu uyarıcı verildiğinde yeniden koşullu tepki vermeye
başlamasıdır.
DUYARLILIK KAZANMA
Organizmanın koşullu uyarana karşı
göstermiş olduğu tepkinin beklenenin
üstünde şiddetinin artmasıdır.
ÜST DÜZEY KOŞULLANMA
Organizma bir uyarıcıya karşı
koşullandıktan sonra koşullu uyarıcıyla
ilişkilendirilen başka bir uyarıcıya karşı
da koşullu tepki vermeye başlamasıdır.
KARŞIT KOŞULLANMA
Koşulsuz uyarıcının tersi bir uyarıcı
verilerek, koşullu tepkinin tersinin ortaya
çıkarılmasını sağlamaktır.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
Organizmanın, birçok kez çaba sarf
etmesine rağmen hedefine ulaşamadığı için, koşullar uygun olduğu halde bile beklenen çabayı göstermemeye
koşullanmasıdır.
KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET
Kişinin olumsuz duygu ve düşüncelerinin kendinden veya çevreden kaynaklanan
nedenlerle davranışlarına yansıması veya
beklendiği şekilde gerçekleşmesidir.
KLASİK KOŞULLANMANIN SINIRLILIKLARI
1. Garcia Etkisi (Olumsuz Tat Koşullanması) 2. Gölgeleme
3. Engelleme
GARCİA ETKİSİ
Bitişiklik ilkesine göre koşullanmanın oluşması için nötr uyarıcı ile koşulsuz uyarıcının art arda verilmesi gerekir.
Ancak Garcia uyarıcılar arasında geniş
zaman aralıkları olsa da koşullanmanın
gerçekleşebildiğini ortaya koymuştur.
GÖLGELEME
Koşullanma sırasında birden çok uyarıcı koşulsuz uyarıcı ile eşleştirilmeye
çalışılırsa bu durumda daha baskın olan
uyarıcı koşullu uyarıcı özelliği kazanır,
yani diğerlerini gölgeler.
ENGELLEME
Önceden tepki gösterilen bir koşullu
uyarıcının, daha sonra eşleştirilen nötr bir uyarıcıya karşı organizmanın tepki
vermesini engellemesidir.
EDİMSEL (OPERANT) KOŞULLANMA
Edimsel koşullanma, içten gelerek yapılan hareketler (davranışlar) olan
edimlerin de koşullanabileceği ve bu yolla da bir öğrenmenin gerçekleşebileceği
görüşüne dayanır.
Bu kuram, Skinner’in çalışmaları
sonucunda ortaya çıkmıştır.
Bu kurama göre tüm davranışlar öğrenilmiştir.
Kuramın temelinde, “davranış ortaya
çıkardığı sonuçtan etkilenir.“ görüşü
vardır.
İnsanların karmaşık uyarıcı durumları ile karşılaştığında gösterdiği davranışa edim adını veren Skinner, bu edimlerin onları izleyen sonuçlardan etkilendiğini ileri sürer.
Buna bağlı olarak davranışları tepkisel
ve edimsel açıdan ikiye ayırır.
Tepkisel Davranışlar
Edimsel Davranışlar
Organizmanın kendisi
tarafından ortaya konmayan, organizmada zaten var olan ve bir uyandırıcı uyarıcı
tarafından ortaya çıkarılan davranışlardır.
Tepkisel davranışlar gibi organizmada zaten var olup bir uyarıcı tarafından ortaya
çıkarılmayan, organizma tarafından ortaya konulan ve
sonuçları tarafından kontrol edilen davranışlardır.
Edimsel koşullanma, ilk defa tesadüfen yapılan davranışın hoşa giden uyarıcıya götürmesinden sonra, söz konusu
davranışın daha sonraları bilinçli ve
amaçlı olarak yapılması ve hoşa gitmeyen
uyarıcıya maruz kalındığında davranışın
yapılmaması sürecidir.
EDİMSEL KOŞULLANMA SÜRECİ VE TEMEL İLKELERİ
Skinner Kutusu
Aç fare Kafes
Rastlantısal Manivela
Besin
Edimsel koşullanmanın temeli olan bu deneyden çıkarılan sonuç; “Davranışın sonuçları tarafından kontrol edildiği ve olumlu sonuçlanan (pekiştirilen)
davranışların devam ettiğidir.“ Bu sonuç
aynı zamanda edimsel koşullanmanın temel ilkesidir.
Skinner, Edimsel koşullanma eğitimine iki
ayrı alanda yenilik getirmiştir.
KADEMELİ YAKLAŞMA (BİÇİMLENDİRME - ŞEKİL VERME)
Biçimlendirme, planlı bir şekilde ve
aşamalı bir süreç içinde organizmaya yeni
bir davranışın kazandırılmasıdır.
Örneğin; 5 yaşındaki çocuğa dişlerini fırçalama davranışını kazandırmak isteyelim. Bunun için atmamız gereken adımlar şunlardır:
1.
Adım: Kazandırılacak davranışın en üst düzey formunun belirlenmesi
2.Adım: Kazandırılacak davranış açısından
organizmanın bulunduğu durumun tanımlanması 3.Adım: Kazandırılacak davranış açısından
organizmanın bulunduğu durum ile davranışın en üst düzey formunun ara davranışlara bölünmesi ve tanımlanması
4.Adım: Her bir ara davranışın pekiştirilmesi ve
dönüt verilmesi
DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Biçimlendirilecek davranış organizmanın gelişim düzeyine uygun olmalıdır.
Biçimlendirilecek davranışın temel, ara ve en üst düzeyi iyi tanımlanmalıdır.
Tanımlanan ara davranışların hangilerinin ne zaman ve nasıl pekiştirileceği belirlenmelidir.
Ara davranışların pekiştirilmesinde kullanılacak olan pekiştireçler belirlenmelidir.
Süreç kontrollü bir şekilde sürdürülmelidir.
PROGRAMLI ÖĞRETİM
Davranışları biçimlendirmenin doğrudan uygulandığı yöntemdir.
Programlı öğretimde öğrenciler
bilinenden bilinmeye doğru ilerler ve
doğru davranışları pekiştirilir.
Programlı öğretimde şu ilkeler bulunur:
1.Davranışsal amaçların belirlenmesi 2.Küçük adımlar
3.Etkin katılım
4.Anında düzeltme
5.Öğrenmenin ilerlemesi 6.Bireysel hız
7.İpucu verme
8.Performans değerlendirilmesi
EDİMSEL KOŞULLANMA İLE İLGİLİ İLKELER
1. Genelleme ve Ayırt etme a. Uyarıcı Genellemesi
b. Davranış Genellemesi
2. Davranışta Kontrast (Zıtlık-Karşıtlık) 3. Sönme
4. Kendiliğinden Geri Gelme 5. Alışkanlık Kazanma
6. Batıl Davranış
7. Kaçma ve Kaçınma Koşullanması
8. Premack İlkesi
Genelleme ve Ayırt etme
Edimsel koşullamada uyarıcılar
genellenebileceği gibi davranışların genellemesi de söz konusudur.
Bu bağlamda uyarıcı genellemesi ve
davranış genellemesi olmak üzere iki
genellemeden söz edilebilir.
a. Uyarıcı Genellemesi
Organizmanın koşullu uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi, koşullu uyarıcı ile
benzerlik gösteren diğer uyarıcılara da
göstermesidir.
b. Davranış Genellemesi
Bir davranışın pekiştirilmesi sadece o davranışın sıklığını artırmakla kalmaz, aynı zamanda benzer davranışların
gösterilme eğilimini de artırır. Buna
davranımın genellemesi denir.
Ayırt Etme
Organizmanın benzer uyarıcılar ve benzer durumlar arasındaki farkları
kavrayıp, farklı tepkilerde bulunmasıdır.
Ya da pekiştireç alabileceği durumlarda davranışı yapması, diğer durumlarda
yapmamasıdır.
Davranışta Kontrast (Zıtlık-Karşıtlık)
Birbirinden farklı ayırt edici uyarıcı ortamlarında, davranışın pekiştirilen
ortamda artması, pekiştirilmeyen ortamda
ise azalması veya kaybedilmesine denir.
Sönme
İstenmeyen bir davranışın, davranışı
pekiştiren uyarıcıların (pekiştireçlerin)
ortamdan kaldırılması suretiyle sıklığının
azalması ve nihayet ortadan kalkmasıdır.
Kendiliğinden Geri Gelme
Sönen davranışın tekrar ortaya çıkmasına denir.
Hem klasik koşullamada hem de edimsel koşullamada karşımıza çıkan bir
kavramdır.
Alışkanlık Kazanma
Aynı davranışın tekrar tekrar yapılmasıdır.
Alışkanlıklar daha çok edimsel
koşullanma sonucu olur.
Batıl Davranış
Batıl davranışlar, davranış ile çevresel olay arasındaki izlerlik ilişkisinin bir
sonucudur ve davranışın tesadüfen
pekiştirilmesi sonucu ortaya çıkar.
Kaçma ve Kaçınma Koşullanması
Bireyin, olumsuz bir durum yaşadıktan sonra ortamdan veya uyarıcıdan
uzaklaşmasına kaçma, olumsuz bir durum yaşamamak için uyarıcıdan uzak
durmasına veya davranışı yapmamaya
çalışmasına ise kaçınma denir.
Premack İlkesi
Bireye, istemediği veya hoşlanmadığı davranışları yaptırmak için hoşlandığı davranışların pekiştireç olarak
kullanılmasıdır.
Ancak önce hoşlanmadığı davranış yaptırılır, sonra sevdiği davranışı
yapmasına izin verilir.
PEKİŞTİREÇ VE PEKİŞTİRME
Pekiştireçler, pekiştirme işleminde kullanılan uyarıcılardır.
Öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayan ve öğrenilmiş davranışın yapılma sıklığını arttıran uyarıcılardır.
Pekiştirme, istenilen davranışın yapılma
sıklığı artırmak için yapılan işlemlerdir.
Pekiştireçler ikiye ayrılır;
Olumlu Pekiştireç
Olumsuz Pekiştireç
Olumlu Pekiştireç
Organizma için hoş olan, organizmanın elde etmekten haz aldığı ve organizmaya verildiğinde (ortama konulduğunda)
davranışın yapılma olasılığını artıran
uyarıcılardır.
Birincil olumlu pekiştireçler (Koşulsuz Uyarıcı)
Yeme, içme, dinlenme, korunma, cinsellik gibi temel biyolojik gereksinimleri doğrudan
doğruya karşılama özelliğine sahip öğrenilmemiş pekiştireçlerdir.
İkincil olumlu pekiştireçler (Koşullu Uyarıcı)
Tek başlarına doğrudan doğruya bir
gereksinimi karşılama özelliği olmayan, ancak birincil pekiştireçlerle ilişkilendirilmeleri
sonunda pekiştireç özelliği kazanan
uyarıcılardır.
Olumsuz Pekiştireç
Organizma için hoş olmayan,
organizmanın kaçınmak istediği ve ortamdan çıkarıldığında istendik
davranışın yapılma sıklığını artıran
uyarıcılardır.
Birincil olumsuz pekiştireçler
Organizmaya zarar veren, yaşamı tehdit eden uyarıcılardır. (Elektrik şoku, dayak, aşırı
soğuk, rahatsız edici yüksek tonlu sesler, pis koku vb.)
İkincil olumsuz pekiştireçler
Herhangi bir nötr uyarıcının, birincil olumsuz pekiştireç ile ilişkilendirilmesi sonucu
pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır.
PEKİŞTİRME TARİFELERİ
1. Sürekli Pekiştirme
2. Sabit Oranlı Pekiştirme
3. Değişken Oranlı Pekiştirme
4. Sabit Aralıklı (Zamanlı) Pekiştirme
5. Değişken Aralıklı (Zamanlı) Pekiştirme
Sürekli Pekiştirme
Yeni bir davranışın/alışkanlığın
kazandırılması sürecinde kullanılır ve istenen olumlu davranış her
gözlendiğinde pekiştirilir. Sönmeye karşı
en az dirençli tarifedir.
Sabit Oranlı Pekiştirme
Pekiştirmenin kaçıncı davranıştan sonra verileceğinin bilinmediği pekiştirme
tarifesidir.
Yani bu tarifede davranış sayısı sabittir ve birey kaçıncı davranıştan sonra
pekiştireç alacağını bilir.
Değişken Oranlı Pekiştirme
Pekiştirecin, kaçıncı davranıştan sonra verileceğinin bilinmediği pekiştirme
tarifesidir.
Birey hangi davranıştan sonra veya kaç davranış yaptıktan sonra pekiştireç
alacağını bilmediği için sürekli aktiftir.
En etkili pekiştirme tarifesidir.
Sabit Aralıklı (Zamanlı) Pekiştirme
Pekiştirecin belirli sabit zaman aralıklarıyla verilmesidir.
Başka bir deyişle, pekiştirecin ne zaman geleceğinin bilindiği pekiştirme
tarifesidir.
Değişken Aralıklı (Zamanlı) Pekiştirme
Pekiştirecin verilme zamanının sürekli değişmesidir.
Yani pekiştirecin ne zaman geleceğinin
bilinmediği pekiştirme tarifesidir.
CEZA VE CEZA TÜRLERİ
Ceza istenmeyen bir davranışın yapılma
sıklığını azaltmak veya tamamen ortadan
kaldırmak için yapılan uygulamalardır.
Ceza türleri;
Birinci Tür Ceza
Davranışın yapılma sıklığını azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için organizmaya hoşa gitmeyen bir uyarıcının verilmesidir.
İkinci Tür Ceza
Davranışın yapılma sıklığını azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak için organizmanın hoşuna giden bir uyarıcının ortamdan
çıkarılmasıdır.
BİTİŞİKLİK VE BAĞLAŞIMCILIK KURAMLARI
BİTİŞİKLİK KURAMLARI
Temsilcileri J. Watson ve Guthrie’dir.
Her ikisi de pekiştirece önem vermezler.
Uyarıcı ve tepkinin bitişikliğini dikkate
aldıkları için “bitişiklik kuramcıları“ olarak anılırlar.
Bitişiklik kuramı; uyaran ile tepki arasındaki çağrışım için tek koşulun, ikisi arasında zaman olarak yakın bir ilişki bulunması olduğunu
vurgulayan öğrenme kuramıdır.
WATSON
Watson, öğrenmede pekiştirme ya da ödüllendirmeden söz etmemiştir. Ona göre bir uyarıcıya verilecek tepki, o
uyarıcıya karşı en son yapılmış ve en sık
tekrarlanmış tepkidir. Bu ilkeye “en son
ve en sık tepki ilkesi“ adı verilmektedir .
Watson’a göre yaptığımız şey
öğrendiğimiz şeydir. Organizma yaptığı davranışı öğrenir. Ancak eşit düzeyde iyi yapılan davranışlar arasından hangi
davranışın öğrenileceğine karar veren
sıklık ve yakınlık olmak üzere iki ilke
olduğuna inanır.
Sıklık ilkesi
Belli bir uyarıcıya en sık olarak verilen
tepkinin, bu uyarıcıya bir dahaki seferlerde gösterilme olasılığı en yüksek olan tepki
olduğunu ifade eder.
Yakınlık ilkesi
Belli bir uyarıcıya en yakın zamanda
verilen tepkinin, yeniden gösterilme olasılığı
en yüksek olan tepki olduğuna işaret eder.
Bitişiklik ilkesi, Watson’a göre bir şartlanmanın olabilmesi için nötr uyarıcı ile koşulsuz
uyarıcının ardı ardına verilmesi gerekir. Buna bitişiklik ilkesi denir.
Örneğin, aşıya giden çocuğun doktordan
korkması için canının yanması gerekir. Bunun için önce nötr uyarıcı, sonra şartsız uyarıcı
korku koşullaması için ortama sırasıyla
sunulması gerekir.
Watson’un öğrenme psikolojisine en
önemli katkısı korkuların giderilmesinde kullanılan
“sistematik duyarsızlaştırma“ tekniğine
öncülük yapmasıdır.
Korku Koşullanması
Çok kolay oluşan ama zor ortadan
kaldırılabilen bir koşullamadır. Daha kısa zamanda oluşur.
Beyaz fare………. Tepki yok
Beyaz fare + Yüksek ses……… Korku
Beyaz tavşan………... Korku
GUTHRIE
Guthrie’nin temel öğrenme ilkesi, Watson’un öğrenme yaklaşımına benzemektedir.
Guthrie’ye göre, eğer bir uyarıcıya belli bir tepki verilmişse, uyarıcı tekrar
sunulduğunda, aynı tepki tarafından
izlenmek eğilimindedir.
Bu ilke, klasik koşullanma ilkesinden daha genel bir anlamı içermektedir.
Çünkü belli bir tepkinin, bir koşulsuz uyarıcı tarafından ortaya çıkarılmasını gerektirmez. Koşullu uyarıcı ve tepkinin birlikte ortaya çıkması, öğrenme için
yeterlidir.
Öğrenmenin Tek Yasası = Bitişiklik
Guthrie’ye göre bitişiklik, organizmanın belli bir uyarıcıya karşı gösterdiği tepkiyi, daha sonra aynı uyarıcıyla
karşılaşıldığında tekrar göstermesidir.
(uyarıcı-tepki bitişikliği)
Belli bir uyarıcı örüntüsüne karşı bir tepki gösterildiğinde bu ikisi arasında çağrışım meydana gelmektedir. Aynı
uyarıcılar tekrar ortaya çıktığında aynı
tepkiyi gösterme eğilimi görülmektedir.
Öğrenmede Tek Deneme İlkesi
Guthrie, bir öğrenme ilkesi olarak sıklık yasasını tamamen reddeder. Ona göre
öğrenme, tek bir yaşantı ile gerçekleşir.
Öğrenme, uyarıcı ile tepki arasındaki bitişikliğin bir sonucudur ve öğrenme,
uyarıcı ile tepki arasındaki bir eşleşmeden
sonra tamamlanır. Yapılan tekrarlar bağın
gücünü artırmaz.
Örneğin, bir kişi bindiği otobüsün kaza yapması sonucu korkmuş ve yolculuk kaygısı başlamıştır.
Kazadan sonra tekrar yolculuğa çıkmak
istediğinde aynı korku ve kaygıları fark etmiştir.
Örneğin, çivi çakmayı öğrenen birisinin tekrar tekrar çivi çakma denemesinde bulunması onu daha yeterli kılmaz. Her zaman karşılaşılan
çiviler farklı ebattadır ve çivinin çakıldığı ortam
farklı olabilir.
Sonunculuk İlkesi
Bitişiklik ve tek denemede öğrenme ilkeleri, sonunculuk ilkesini de
gerektirmektedir.
Sonunculuk ilkesi, belli bir uyarı örüntüsüne karşı yapılan sonuncu tepkinin, aynı uyarıcı örüntüsü ile
karşılaşıldığında tekrar gösterilmesi
eğilimidir.
Alışkanlıkları Yok Etme Yöntemleri
Alışkanlık, çok sayıda uyarıcıyla ilişkili
hale gelen bir tepkidir. Tepkiyle ilişkilenen uyarıcı sayısı ne kadar çok olursa,
alışkanlık da o denli güçlü olur.
Bu nedenle tepkiyle ilişkilenen uyarıcı
sayısı çoğaldıkça alışkanlığı bozmak ya da
yok etmek de o denli güçleşir.
Eşik (alıştırma) Yöntemi
İstenmeyen tepkinin ortaya çıkmasını önlemek için, bu tepkiye neden olan
uyarıcının çok az miktarda ya da belirsiz olarak sunulması esasına dayanır.
Bu yöntem uyarıcının az miktarda
sunumunun istenmeyen tepkiye neden
olmayacağını, bu uyarıcı ve tepki eşleştirmesi sağlandıktan sonra, uyarıcının kademeli
olarak daha belirgin verilmesi durumunda da istenmeyen tepkinin ortaya çıkmayacağını
öngörmektedir.
Eşik yönteminde, öncelikle istenmeyen davranışa neden olan uyarıcı tespit edilir.
Daha sonra uyarıcının dozu, istenmeyen
tepkiyi doğuracak eşiği aşmadan, zaman
içerisinde yavaş yavaş arttırılır.
Bıktırma (yorma) Yöntemi
Bu yöntemde bireyin, istenmeyen
davranışı bıkıncaya, yoruluncaya kadar yapması sağlanır.
Daha sonra birey ya da hayvan bu tepkiyi
göstermekten bıkacağı için aynı uyarıcıya
karşı yeni bir tepki göstermeyi öğrenir.
Zıt Tepki Yöntemi (bağdaşmayan uyarıcılar)
İstenmeyen tepkiye neden olan uyarıcıyı, tam tersi bir tepkiye neden olması
beklenen bir diğer uyarıcı ile
eşleştirilmesine dayanmaktadır.
Watson ve Guthrie’nin Karşılaştırılması
Watson Guthrie
1. Watson’un bitişiklikten
kastettiği, nötr uyarıcı ile şartsız uyarıcının peş peşe verilmesidir.
(uyarıcı-uyarıcı)
2. Her ikisi de öğrenme de pekiştirmeyi
önemli bir etken olarak
görmemişlerdir.
3. Her ikisi de
sonunculuk ilkesine önem verir. Ancak Watson, davranışların öğrenilmesinde
tekrara (sıklık) önem vermiştir.
1. Guthrie’ye göre ise bitişiklik,
organizmanın bir uyarıcıya karşı
tepkide bulunması ve daha sonra o uyarıcıyı gördüğünde aynı
tepkiyi vermesidir (uyarıcı-tepki)
2. Guthrie tek deneme ilkesine vurgu
yapmıştır.
BAĞLAŞIMCILIK KURAMLARI
Kuramın temsilcisi Thorndike’dır.
Thorndike ilk yazılarında öğrenmenin
temelinin, duyusal uyarıcılar ile harekete geçiriciler arasında kurulan bir bağ
olduğunu kabul eder.
Alışkanlıkların meydana gelmesini ya da yok olmasını bu duyusal uyarıcılar ile
tepkiler arasındaki bağların güçlenmesine ya da zayıflamasına bağladığından
Thorndike’ın kuramı “bağ“ psikolojisi ya da “bağlaşımcılık“ olarak
adlandırılmaktadır.
En önemli çalışmaları;
Eğitim Psikolojisi, Zihinsel ve Toplumsal Ölçme, Hayvanlarda Zeka ve İnsan Doğası ve Toplumsal Kurallar kitaplarında
toplanmıştır.
Thorndike, ilk uyarıcı-tepki psikoloğudur.
THORNDIKE’IN ÖĞRENME İLKELERİ
Bağlaşım cılık
Küçük adımlar ilkesi
Seçme ve
Bağlama
Bağlaşımcılık
Uyarıcı ile tepki arasında sinirsel bağın kurulması ilkesine dayanır.
Örneğin; Okula yeni başlayan bir öğrenci, zil çaldığında dersin başlayacağını (sınıfa
girmesi gerektiğini) ya da teneffüse çıkması gerektiğini öğrendiğinde, zil ile teneffüs ya da ders arasında zihninde bir çağrışım
meydana gelir. Bu çağrışım, nöronlar
arasında kurulan sinaptik bağlardan
kaynaklanmaktadır.
Küçük adımlar ilkesi
Thorndike’a göre öğrenme birden bire içgörü kazanarak-kavrayarak ortaya
çıkmaz, büyük atlamalardan çok, küçük, sistemli adımlarla meydana gelir.
Örneğin; Bir müzik aletini çalmayı
öğrenen birinin yaşadığı süreç gibi.
Seçme ve Bağlama
Thorndike’a göre öğrenmenin en temel biçimi deneme ve yanılmadır.
İnsan veya hayvan belli bir problemle karşılaştığında problemin çözümüne katkısı olmayan başarısız davranışları eler, problemleri çözen ya da başarıya
götüren davranışları ise seçer. Thorndike
bu duruma seçme ve bağlama adını verir.
THORNDIKE’IN ÖĞRENME
KURAMININ TEMEL KANUNLARI
Hazır Bulunuşl uk Yasası
Etki Yasası
Tekrar
Yasası
Hazır Bulunuşluk Yasası
Hazır bulunuşluk yasası, organizmanın
belirli bir tepki veya davranış için gereken hazırlıklara sahip olup olmadığını ifade
eder.
Örneğin; İlköğretime yeni başlayan
çocuklardan bir bölümünün yazı yazmak
için olgunlaşma düzeyleri yetersiz olabilir.
Tekrar Yasası
Tekrar yasasına göre, birey tekrar ederek öğrenir, tekrar edilmeyen davranışlar unutulur.
Tepkilerin doğruluğu hakkında geri bildirim vermeden yapılan tekrarın
etkisinin ya çok az olduğunu ya da hiç
etkili olmadığını ortaya koymuştur.
Etki Yasası
Hedefe yönelik davranışların ortaya çıkardığı sonuçtan etkilenmesine etki kanunu denir.
Thorndike’ın öğrenme psikolojisine kazandırdığı en önemli katkı, etki
yasasıdır. Yani bir etkinliğin doyurucu
dolayısıyla ödüllendirici olması bağı
kuvvetlendirir.
Uyarıcı - Tepki Bağını Kolaylaştıran Faktörler
1. Tepki çeşitliliği (Çoklu Tepkiler)
2. Dikkat Çekici Uyarıcılar (Ögelerin Gücü) 3. Öğrenici (Bireyin) Özellikleri
4. Tepki Analojisi
5. Çağrışımsal Geçiş
Tepki çeşitliliği (Çoklu Tepkiler)
Thorndike’ın çoklu tepkilerde ifade etmek istediği, daha çok hazır
bulunuşluğu ifade eder.
Belli bir davranışı öğretmeye çalıştığımız birey, o davranışın gereklerini yerine
getirecek kapasiteden-hazır
bulunuşluktan yoksun ise o davranışın
öğrenilmesi mümkün olmayacaktır.
Dikkat Çekici Uyarıcılar (Ögelerin Gücü)
Öğrenme sürecinde ortam karmaşıktır ve birçok uyarıcı içermektedir.
Birey, ortamda bulunan uyarıcıların
hepsine tepkide bulunmaz, bunun yerine
bazılarını seçerek o uyarıcılara tepkide
bulunur.
Öğrenici (Bireyin) Özellikleri
Bireyler arasında kalıtımsal özellikler gibi, değişmez farklar veya hastalık,
yorgunluk, farklı duygusal koşullar vb.
değişmeye açık özelliklerin farklılıklar
oluşturmasıdır.
Tepki Analojisi
Analoji, kelime olarak iki şeyin
benzerliğinden hareketle birisi hakkında verilen kararın diğeri hakkında da
verilmesi olarak tanımlanır.
Tepki Analojisi ise, organizmanın yeni
durumlara benzetmeler yolu ile tepkide
bulunmasıdır.
Çağrışımsal Geçiş
Çağrışımsal geçiş, bir uyarıcı durumuna gösterilen tepkinin, ortama giren yeni bir uyarıcıya da gösterilmesi durumudur.
Örneğin; Bir köpeğe et gösterilir, sonra
‘buraya gel!’ komutu verilir, ayağa
kalkması sağlanır. Sonra et yavaş yavaş
ortamdan çıkarılır. Sonunda sadece komut
verilir, köpek ayağa kalkar.
Diğer Çalışmaları
Etkinin
Yayılması Ait Olma İlkesi Çağrışımsal
Zıtlık
Etkinin Yayılması
Etkinin yayılması; bir davranışın
pekiştirilmesi, o davranışla birlikte
bulunan doğru veya yanlış başka
davranışların da pekiştirilmesini
sağlamasıdır.
Ait Olma İlkesi
Ait olma ilkesi, öğrenecek şeylerin tek tek değil, organize bir şekilde sunulması gerektiğini vurgular.
Tepkinin meydana getirdiği etki,
organizmanın ihtiyaçlarıyla ilgili ise
öğrenme daha etkilidir.
Çağrışımsal Zıtlık
Çağrışımsal zıtlık ilkesi daha çok öğrenmenin yönüyle ilgilidir.
Sözgelimi belirli bir yönde öğrenilen
konu, tersten tekrarlanmaya çalışıldığında
zıtlık ilkesi devreye girer ve zorlanırız.
Kaynakça
Aydın, B., Can, G., Ersanlı, K., Kılıç, M., Külahoğlu, Ş., Öztürk, B.,Bilge,F., Küçükkaragöz, H., Kısaç, İ., Korkmaz, İ. ve Bilgin, M. 2002. Gelişim ve öğrenme Psikolojisi. Pegem Yayıncılık, Ankara.
Binbaşıoğlu, C. 1991. Öğrenme psikolojisi. Kadıoğlu Maatbaası, Ankara.
Onur, B. 1997. Gelişim psikolojisi. İmge Kitabevi Yayınları, Ankara.
Selçuk, Z. Gelişim ve öğrenme. Nobel Yayıncılık, Ankara.
Yörükoğlu, A. 1997. Çocuk ruh sağlığı. Özgür Yayınları, İstanbul.