• Sonuç bulunamadı

Fatiha Suresi - Nouman Ali Khan

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Fatiha Suresi - Nouman Ali Khan"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

Fatiha Suresi - Nouman Ali Khan

Kur'an surelerini tanıyacağımız bu seriyi sizlerle paylaşma fırsatı bulduğum için heyecanlıyım. Fatiha suresiyle başlamak istiyorum. Kur'an'da en çok

konuşulanlardan, hatta belki de en çok konuşulan suredir. Bu surenin tefsirine/açıklamasına çalışacak olursanız, göreceksiniz ki açıklamaları

diğerlerine kıyasla çok daha yoğundur. Bu yüzden kısaca özetlemek zor, ama deneyeceğim inşaAllah. En güzel yerinden başlayalım.

Bu serilerde de göreceksiniz ki, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bazı sureler hakkında bizzat kendi tefsir etmiştir. Bu yüzden, şahsi kanaatimce

başlanacak en güzel yer burasıdır. Bu sure emsalsizdir. Çünkü sadece

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) değil, Allah bizzat bu sure hakkında konuşmuştur. Allah'ın yorum yaptığı, hakkında özel şeyler söylediği başka bir sure daha yoktur. Bu, Fatiha'nın gerçekten emsalsiz oluşundandır.

Bu harika rivayetle başlayalım. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Mekke'den hicret ettikten sonra olan bir olaydır bu. Şimdi metinden de anlaşılacağı gibi Medine'dedir.

"ىَّلعملا نب عفار ديعس يبَأ نع"

Ebu Said ibn Mualla, Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) bir sahabesidir, aralarında geçen bir olayı anlatıyor.

“Mescid-i Şerif’te namaz kılıyordum. Rasûlüllah Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) beni çağırdı." ve ben cevap veremedim. Namazı müteakip huzurlarına vardım ve “Namazda idim” diye özür dilediğimde,

O da dedi ki "Allah şöyle demedi mi?”

ْاوُبي جَتْسا ّ لِ

لوُسَّرل لَو اَذ إ

مُكاَعَد اَم ل ْمُكي يْحُي

‘Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Resûlü’nün çağrısına uyun.’”

Medenî bir sure olan Enfal suresinin bir ayetidir bu. Böylece hicretten sonra gerçekleşen bir olay olduğu netleşiyor. Çünkü sakin bir şekilde mescidde namaz kılıyordu ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de onu Mescid-i Nebevide çağırdı. Diyor ki; Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) beni çağırdı ve dedi ki;

(2)

2

"دجسملا نم جرختنأ لبق نآرقلايف ةروس مظعأ كملعأ لاأ"

Mescidden çıkmazdan önce sana Kur’an’daki en büyük sûreyi öğreteyim mi?

ذخأف يديب

Sonra elimi tuttu. Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) yaptığı şey, öğreteceğini pekiştirdiğini gösteriyor.

املف اندرأ نأ جرخن

Çıkmak istediğimizde, (Peygamberimiz çıkmak istediğinde) ben;

Diyor ya, "Mescidden çıkmadan önce bir şey söyleyeceğim" Sonra başkalarına öğretip, başka işlerini yaptığı için meşgulleşti. Biraz zaman geçiyor ve

Peygamber çıkmak üzere. Ama henüz Kur'an'ın en büyük suresini öğretmiş de değil.

"نآرقلايف ةروسمظعأ كنملعلأ تلق كنإ َّلِا لوُسَر اي"

"Yâ Resûlallah! Bana Kur’an’daki en büyük sûreyi sana öğreteyim mi demiştiniz?" dedim.

Çünkü bekledi, yapacak başka işleri vardı ama mescidde bekledi.

Peygamberimizin haber vereceği en büyük sureyi bekliyordu. Sonra Peygamber dedi ki: "نيملاعلا برلله دمحلا" Yani Fatiha'yı okudu. Sadece Fatiha'yı okumadı, başka şeyler de söyledi. Ama başka bir şeyi anlamanızı istiyorum. Burası Medine. Fatiha, Kur'an'ın ilk suresi, tam inen ilk suredir. Kur'an'ın ilk

vahyolunan surelerinden biridir. Bu neredeyse bir 10 sene sonra olmuş bir olay.

Fatiha'yı ve faziletlerini herkes bilir. O zaman neden o genç adamı tutup "Gitme.

Kur'an'ın en büyük suresini sana öğreteceğim." desin ki? "Destansı olmalı, çok büyük bir şey olacak." Onu tutuyor, ve o surenin Fatiha olduğunu söylüyor.

Genç adam Fatiha'yı bilmiyormuşçasına. Halbuki biliyordu. Bilmeniz gereken önemli yer şu ki, Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bununla bizlere bir şey öğretiyor. Fatiha'nın önemi tazelenmesi ve tekrar tekrar hatırlanması

gereken bir şeydir. Fatiha'nın değerini özümsediğinizi farz edip geçemezsiniz.

Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Kur'an'ın kendi sözleriyle sizlere bugün bunu açıklamaya çalışacağım. Söylediğim gibi, Kur'an'da diğer hiçbir sure Fatiha gibi tanıtılmamıştır. Çok olağanüstüdür. Buna çalışırken fark ettim ki, Fatiha'ya gerektiği değeri vermiyormuşum. Allah hepimize değerini anlamayı ve idrak etmeyi nasip etsin. Devam ediyor (Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)): "هتيتوأ يذلا ميظعلا نآرقلاو ،يناثملا عبسلا يه"

O, yedi el-mesânîdir.

Yedi ve arapça kelime el-mesânî (يناثملا, birkaç şey anlamına gelir).

(3)

3

Yaygın çevirisi "Çok methedilen 7"dir. Birçok medh ile dolu olan 7.

7 burada Fatiha'nın 7 ayetidir. Yani diyor ki, "Bu, Kur'an'ın en büyük suresidir."

"Çok methedilen 7 ayettir. En çok methedilen 7 ayettir." Veya, "methedilmeye en çok layık olan"lardır. Sonra da "ميظعلا نآرقلاو" diyor. Yani, Fatiha kendisi büyük beyandır. Peygamberimize (sallallahu aleyhi ve sellem) göre Kur'an'ın özü

Fatiha'dadır.

"ميظعلا نآرقلاو"

"هتيتوأ يذلا"

"Bana verilen."

"نآرقلا" sadece kitabın adı değildir.

"نآرقلا" kelimesi ayrıca beyan anlamına gelir. Bu demek oluyor ki; "Bana verilen en büyük/yüce beyan Fatiha'dır." Bu güzel hadiste Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) söylediği şey budur.

Diğer bir hadiste, Ebu Hureyre (radiyallahu anhu) ile konuşuyor.

Diyor ki, "ميظعلا نآرقلاو ،يناثملا عبسلا يه نآرقلامأ"

"Kur'an'ın anası, özü çok methedilmiş olan yedidir."

Mesânî kelimesinin bir anlamını verdim, diğerini söylemedim, az sonra

açıklayacağım. "Ve büyük Kur'an'dır." Fatiha'nın kendisi "büyük Kur'an" olarak adlandırılmıştır. İsimlerinden biridir. "Büyük beyan" SubhanAllah.

Şimdi, "يناثملاعبسلا", "Methedilen yedi veya yedi başka bir şey" aslında ne

demek? Nereden geliyor? Allah'ın vahiylerindendir. 15. sure olan Hicr suresinin bir parçasıdır, Kur'an'ı tanımlar.

Allah diyorki; " َمي ظَعْلا َنآ ْرُقْلا َو ي ناَثَمْلا َن ّم اًعْبَس َكاَنْيَتآ ْدَقَل َو" (Hicr/15, 87)

"Andolsun, biz sana tekrarlanan yedi âyeti ve büyük Kur’an’ı verdik."

Burada "methedilen/tekrarlanan yedi" nin ne olduğu belirsizdir. Mekki surede geçmektedir. Yıllar sonra Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine'de genç adama bunu açıklıyor.

"Allah tekrarlanan/methedilen 7 derken neyi kastetti biliyor musun? Fatiha'yı kastetti."

Benim aklımı başımdan alan asıl şey; medh için birçok arapça kelime varken neden "mesânî" kullanıldı? Bu kelime çok farklı, çok eşsizdir.

Esna (ءانثا) fiilinden gelir, " َروُدُص َنو ُنْثَي" Kur'an'da geçer.

Esna, "isneyn/نينثا." kelimesinden gelir, iki demektir.

Ve "sena/انَث" bir şeyi ikiye bükmektir.

Örnek olarak "ضرلأاانس/sene'l ard"

(4)

4

Yeryüzünü tutup ikiye katlamak demektir, böylece tohum ekebilirsiniz. Kazıyı iki katına çıkarırsanız bu aktif "senî" demektir. Benzer şekilde, eğer kağıdı ikiye katlarsanız "باتكلاءانث" demektir. Kitabı ikiye katlamak/bükmek. Yani "ءانث"

kelimesinin "ikili/eşli" kelimesi ile bir ilgisi vardır gelir. Çok derindir. Kur'an, güzel bir şekilde eşleştirilmiş yedidir. Bunun daha derinine ineceğiz inşaAllah.

Peki "ikili" ne anlama gelir? Diğer rivayetleri okurken bunu aklınızda bulundurmanızı istiyorum. Ama bununla ilgili bir şey söyleyeyim. Fatiha'yı namazda her okuyuşumuzda başka bir sureyle eşleştirip okuruz. Her zaman başka bir sureyle eşleştirip okumak, Kur'an'ın en güzel yönlerinden biridir.

Namaz için durduğumda Bakara veya Ali İmran ile başlayamam. Sadece

Fatiha'yı okumak mümkündür. Ama Fatihasız bir sure okumak mümkün değildir.

Bunun neden önemli olduğunu biliyor musunuz? Biliyorsunuz, bir konuşmada, konferansta önce bir giriş yaparsınız daha sonra asıl konuya geçersiniz. Tıpkı Allah'ın, "Her ne okursanız okuyun, girişi Fatiha'dır." diye düşünmemizi istiyor gibidir. Mesela, Nas suresini okuyorsunuzdur. Önce giriş olarak Fatiha, sonra Nas. Kur'an'ın her suresi için düşünceniz bu çerçevede olmalıdır. Fatiha'nın anlamını unutmayın. Fatiha'yı lens gibi düşünebilirsiniz. Kur'an'ın geri kalanını o lens ile görürsünüz. Yani " َني مَلاَعْلا ّبَر ّلِ ُدْمَحْلا" dediğinizde,

" مي حَّرلا نمْحَّرلا "

Allah'ın yoğun sevgisi, ilgisi ve merhameti.

" ني ّدلا م ْوَي ك لَم"

Allah'ın din gününün sahibi oluşu

" ُني عَتْسَن َكاَّي إو ُدُبْعَن َكاَّي إ"

Allah'la olan taahhüdümüz.

Hidayet isteğimiz. Bu düşünce, okuduğunuz her şeyi kapsamalıdır ve her şeyi onun renginde görmeniz gerekmelidir. Örnek olarak, kişi eğer okuduğunu öfkeyle okuyacak olursa, içinde öfke okur. Korkuyla okuyacak olsa, içinde korku okur/görür. Kur'an'da okuduğumuz şeylerde Fatiha'yı okumalıyız. Çünkü o olmadan iki parçadan biri eksik kalır. Mesânînin anlamlarından biri de budur.

Devam edelim. Yolculuk yapıyorduk, sonra bir kız geldi ve dedi ki,

"Evin şefinde bir terslik var ve tüm insanlar gitti.

(Evin şefi) zehirlendi, ne yapacağımızı, onu nasıl iyileştireceğimizi bilmiyoruz." O günlerde tedaviler bazı ilaçlarla yapılıyordu ve büyüye inanılıyordu. Bir de

Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) âdetinden 'rukye' vardır. Birine iyileştirme amaçlı Kur'an okuyabilirsiniz.

(5)

5

Yani hiç kimsenin bilmediği bu adam geliyor ve "Ben yardım edebilirim" diyor, oraya gidiyor ve adamı iyileştiriyor. Ne yaptığını bilmiyoruz ama bir şey okuyor ve adamı iyileştiriyor. O kadar mutlu oluyorlar ki, 30 koyun ve süt gibi hediyeler veriyorlar. Çünkü zehirlenen adamı iyileştirdi. Adam geri dönüyor, kimse ne olduğunu bilmiyor. Herkes "Bu adam kim, zehirlenmiş adamı iyileştirmek için ne yaptı?" Sorduk;

"Tedavide iyi misiniz? Bu tip şeylerde tecrübeli misiniz?"

"Hayır, hiçkimseyi iyileştirmemiştim. Sadece Fatiha'yı, Kitab'ın anasını okudum.

Sadece Fatiha'yı okudum ve iyileşti."

"Tamam, yeterli. Peygambere (sallallahu aleyhi ve sellem) sorana kadar seni daha fazla dinlemeyeceğiz"

"Sonra Medine'ye geri döndük."

"Olanları Peygambere anlattık." "Kim ona (adama) onun (Fatiha okumanın) rukye olduğunu söyledi?"

Yani, "Bu şekilde iyileştirileceğini biliyormuş." Aslında burada Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) Fatiha ile iyileşmenin mümkün olabileceğini onaylamış oluyor. "Hediyeleri de aranızda paylaşın, onlara sarılmayın." dedi.

"Çevreye dağıtın." SubhanAllah. Fatiha'nın iyileştirme ve tedavi konusunda da faziletleri olduğunu da kabul etmiş oldu. Üçüncü rivayet, " َّلِا ي ضر ساَّبع نْبا نَع امُهْنع"

امَنْيب ُلي رْب ج هيلع ملاَّسلا د عاق َدن ع ّي بَّنلا ىّلَص ُالل هْيَلَع مَّلَسو َع مَس اًضي قَن ْن م ه ق ْوَف َعَفَرَف ، هَسْأَر

Bir keresinde Cebrâil aleyhisselâm Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında oturmakta iken,

Resûl-i Ekrem yukarı taraftan kapı gıcırtısına benzer bir ses işitti ve başını kaldırdı.

اذه اب َن م ب ءاَمَّسلا َح تُف

َم ْوَيلا ْمَلو حَتْفُي طَق َّلا إ َم ْوَيلا

Cebrail, "Bu, şimdiye kadar hiçbir şekilde açılmayıp sadece bugün açılan bir gök kapısıdır," dedi.

َلَزَنَف كلَم هن م

ٌ \NPeşinden o kapıdan bir melek indi.

َلاقف : كَلَم اذه َلَزَن ىل إ ض ْرَلأا ْل زْنَي مل

طَق َّلا إ َم ْوَيلا

Bunun üzerine Cebrâil: "Bu, yeryüzüne inen bir melektir. Bugüne kadar hiç inmemişti." dedi.

َمَّلَسَف لاقو

Melek sadece bir gaye üzerine gelmişti.

Melek selâm verdi ve Peygamberimiz’e (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:

ْر شبَأ نيَرون ب اَمُهَتي توُأ

ْمَل ، اَمُهَتْؤُي ي بَن َكَلبَق

(6)

6

Müjde! Sana, senden önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur verildi.

Daha önce hiçbir peygambere verilmeyen iki nur sana verildi.

ةحتاَف باتكلا مي تاوَخو ،

ة َروُس ةرَقَبلا

Biri Fatihatu'l Kitab (Fâtiha sûresi), diğeri Bakara sûresi’nin son âyetleri.

نَل َأرقَت ف ْرحب َّلا إ اهنم

هَتي طْعُأ

SubhanAllah, sadece Fatiha ve Bakara'dan bahsetmek için indi.

"Bunlardan okuyacağın her harfe karşılık sana sevap ve ecir verilir."

Fatiha okurken biz ne istiyoruz? " َمي قَتسُملا َطاَر ّصلا اَن دها"

Allah'tan samimi bir şekilde hidayet istiyoruz. Fatihayı samimi bir şekilde okursanız, geri çevrilmezsiniz. Bu Allah'ın sözüdür ki sadece bunun için bir melek indirilmiştir. SubhanAllah.

Dördüncü rivayet, " ُهْنَع َّلِا َيضَر َةَرْيَرُهيبَأ ْنَع"

نم ىلص ةلاص مل أرقي اهيف مأب نآرقلا يهف جادخ اثلاث ريغ مامت

"Her kim ki içinde Kur'an'ın anası okunmayan bir namaz kılarsa,"\NYine Fatiha demiyor, Kur'an'ın anası diyor. Annenin çocuktan ayrılamayacağını biliyorsunuz ya, aynen bu sûrede Kur'an'dan ayrılamaz. Anne çocuğunu nasıl gözetiyorsa, Fatiha'da bizim Kur'an'a bakış açımızı düzenler/gözetir.

"Her kim ki içinde Kur'an'ın anası okunmayan bir namaz kılarsa eksiktir, tamamlanmamıştır."

ماملإا ءارو نوكن انإ ةريره يبلأ ليقف

Ebu Hureyre, "Biz, imamın arkasında duruyoruz", okumuyoruz, dediğinde, أرقا

اهب يف

كسفن "İçinizden okuyun" dedi.

"Fatiha'yı içinizden okuyun."

يدبع نيبو ينيب ةلاصلا تمسقىلاعت الل لاقلوقي ملسو هيلع الل ىلصالل لوسرتعمس ينإف

نيفصن

Bu, Kur'an hakkındaki en engin hadislerden biridir.

Peygamber'in (ملسو هيلعالل ىلص) şöyle dediğini işittim: "Allah buyurdu ki"\NAllah kendisi söylüyor. Allah methedilen/tekrarlanan/eşi olan 7 şey diyerek zaten Fatiha'dan bahsetmişti. Şimdi Allah yeniden birincil şahıs olarak hadis-i kudside Fatiha'dan bahsediyor. Diyor ki; "Ben namazı kulumla kendi aramda iki kısma böldüm, yarısı bana ait, yarısı da ona."

"لأس ام يدبعلو"

"Kuluma istediği verilmiştir."

" نيملاعلابر للهدمحلا دبعلا لاق اذإف"

Kul: "Elhamdülillahi Rabbi'l-alemin, (Hamd alemlerin Rabbine aittir)" deyince,

(7)

7

" يدبعيندمح ىلاعتالل لاق" "Allah: "Kulum bana hamdetti." der."

" ميحرلانمحرلا لاق اذإو" "er-Rahmanirrahim" deyince, Allah diyor ki; "يدبع يلع ىنثأىلاعت الل لاق"

Allah: "Kulum bana senada bulundu" der. Oradaki kelime 'esna', 'mesani' ile aynıdır. "Benimle bir birliktelik kurdu." 'Esna', 'iki' anlamına geldiği gibi 'medh' anlamına da gelir. Aslen Allah'la bir bağlantı/birliktelik kurmak demektir.

Birisiyle bir bağlantı kurmak. Biriyle iyi bir birliktelik kurmuşsanız, bu 'sena'dır.

Biriyle kötü bir birliktelik kurduysanız, bu da 'sena'dır. Allah burada, kulu "er rahmanirrahim" dediğinde benimle bir birliktelik kurmuş olur diyor.

"Kulum "نيدلاموي كلام " deyince,"

" يدبعيندجم لاق"

Diyor ki "Kulum din gününün sahibi Sen'sin deyince,"

Allah: "Kulum beni temcid ve ta'ziz etti (büyükledi, büyüklüğümü beyan etti)."

der. Arapçada 'temcîd', birinin büyüklüğünü tazim etmek demektir.

"يدبعيلإ ضوف ةرم لاقو"

"Kulum "Din gününün sahibi Sen'sin" dediğinde, tüm sorunlarını benim ellerime bırakmıştır."

"لأس اميدبعلو يدبعنيبو ينيب اذه لاق نيعتسنكايإو دبعن كايإ لاقاذإف"

"Kulum, "yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım isteriz" deyince,"

"Allah: "Bu benimle kulum arasında bir (taahhüddür). Kuluma istediğini verdim"

der."

"نيلاضلا لاو مهيلع بوضغملا ريغ مهيلعتمعنأ نيذلا طارص ميقتسملاطارصلا اندها لاقاذإف"

Kul, Fatiha'nın son kısmını okuduğunda,

"Bizi doğru yola sevket, o yol ki kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur, Gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerin değil."

"يدبعل اذهلاق"

"Allah; "Bu da kulumundur."

"لأس ام يدبعلو"

"Kuluma istediği verilmiştir" buyurur."

Şu güzel rivayete bir bakın. Allah şahsen tüm Fatiha'yı okuyor ve bizimle Kendi arasında bir konuşmaya dönüştürüyor.

Burada, yeryüzünde, her " َني مَلاَعلا ّ بَر لله ُدْمَحْلَا" deyişimde, Allah, şahsen yanıtlar.

Bana cevap verebilmek için zaman ayırır.

(8)

8

Her " ُني عَتْسَن َكاَّيإو ُدُبْعَن َكاَّيإ )'( ني ّدلا م ْوَي ك لاَم )'( مي حَّرلا نَمْحَّرلا " deyişimde. Bana cevap vermek için tüm sureyi okumamı beklemiyor. Okuduğum her ayete cevap veriyor. Her seferinde. Her okuduğunda, bu kelimeleri her söylediğinde. Çok muhteşemdir. Allah sadece hakkında yorum yapmıyor, ayrıca her ayetini okuyor. Bu yüzden "çok methedilen"lerdir işte. O kadar çok meth edilmiştir, ki meth eden (Allah) kendisi okuyor. (Fatiha'yı) Okuyanı tasdik ediyor. (Fatiha'yı) Okuyanla bir bağlantı/birliktelik kuruyor. Ki, bu da 'mesani'nin anlamlarından biridir. O kadar muazzam bir okuyuştur ki, farkına bile varmadan Allah ile direk bir iletişime geçiyorsunuz. İnanılmaz. Bu rivayete bakarsanız, üç parçaya

ayrılmıştır. Başlangıç kısmı, "Bu Bana ait." Kulum bana hamd etti, bana 'sena'da bulundu. Benim büyüklüğümü beyan etti. Bunların hepsi bizim Allah için

yaptıklarımızdır. Orta kısım, "Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden yardım isteriz." Allah ne diyor; "Bu, Ben'imle kulum arasındadır (taahhüddür)." Son kısım ise, "Bizi doğru yola ilet." "O yol ki kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoludur." Gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerin yolundan bizi uzak tut.

Allah diyor ki; "Bu da kulumundur." Allah için olan şeyler ile başlıyor, ortadaki kısım Allah ve bizim aramızda, son kısım ise bizim için. Tamamen dengelenmiş, subhanAllah. 'Mesani' kelimesindeki eşleşme budur. Fatiha'nın tanımı olan 'Mesani' kelimesi ile Kur'an hakkında çok güzel bir gizemi anlıyoruz.

"ي ناَثَمْلا َن ّم اًعْبَس"

Kur'an'daki her şeyin bir eşi vardır. Kur'an'daki her şeyde; Allah bir şeyi öğretir, sonra onu başka bir şeyle eşler. Günden bahseder, geceyle eşler. Cehennemden bahseder, cennetle eşler. İyi insanlardan bahseder ve kötü insanlarla eşler. O, eşyayı eşliyor. Bazen bu ikililer açık olurken bazen olmazlar. Ama Kur'an'ın birçok yerinde eşleşmeler vardır. Şimdi, müsaade istemeden önce "يناثم"

hakkında bazı şeylerden bahsedeceğim. Allah bu yedi ayetin eşlenmiş,

dengelenmiş, iki şeyin bir araya getirilmiş tek şey olduğunu söylemiyor. Ama bu onların en yücesi/büyüğüdür. Fatiha hakkında bazı incelemelerden bahsettikten sonra kapatacağız, inşaAllah. Fatiha hakkında gerçekten emsalsiz şeylerden.

İlki şudur, eğer farkettiyseniz; Hamd Allah'a mahsustur derken, ُدْمَحْلَا

لله ّ بَر َني مَلاَعلا نَمْحَّرلا )'(

مي حَّرلا ك لاَم )'(

م ْوَي ني ّدلا

Bunlar Allah hakkında vargılardır. Allah'ın kim olduğu hakkında. Adeta Allah'ın kim olduğunun bilgisidir. İlk 3 ayete direk "ilim/bilgi" diyebiliriz.

Sonra " ُني عَتْسَن َكاَّي إو ُدُبْعَن َكاَّي إ" diyoruz.

(9)

9

Yani (ilim) harekete neden oluyor. Sana ibadet etmeye hazırım, ve yardımını bekliyorum. Şimdi harekete geçtiniz. Allah'ın (kim olduğunun) ilmi ile sizin hareketiniz eşleşti. İlim ve hareket arasında bir ikili oluştu. Şimdi, Fatiha'nın kalan kısmına bakarsak, "Bizi doğru yola ulaştır." Doğru yol nedir? Lütufta bulunduklarının yoludur. Eğer bu insanları düşünecek olursak, bizden önce gelen başarılı insanların yolunu takip etmemiz gerekiyor. Çünkü bu insanlar doğru ilim üzerine doğru hareket (amel) edenlerdir. İlim ve hareketi doğru bir şekilde birleştirmişlerdir. Eğer ilerlersek "Öfke duyulanların yoluna değil." Onlar kimdir peki? Bilip de doğru şekilde uygulamayan insanlardır. Onlar, öfke

duyulmaya layıktırlar. Bunlar öfke duyulanlardır. Yani, ilimleri var ama hareket (amel) yok. "Delâlette olanlar" ise harekete geçmek istese de geçemeyen insanlardır. Çünkü, onu sağlayacak ilimleri yok. Geriye gidersek, ilim ve hareket (amel) eşleşmiştir. İlimle başlıyor, sonra harekete geçiyoruz. Sonra Allah, hem ilmi olan, hem de ona göre hareket eden insanları tanıtıyor. Sonra ilmi olup ona göre hareket etmeyenleri tanıtıyor. Sonra da hareketi olan (ilimsiz olduğundan dolayı yanlış) ama ilmi olmayan insanlardan bahsediyor. Kusursuz bir ikili, subhanAllah. Fatiha hakkında paylaşmak istediğim çok güzel diğer bir ikili ise, Çok fazla var, ama sadece birkaç tane daha paylaşacak olursam, "İnşa el- habr"dır. Bunu çok seviyorum. İnşa kelimesi arapçada duygusuz bir şekilde bir şeyler söylemektir. Habr ise birini bilgilendirdiğinizde kullanılır. Bu sure, " ّلِ ُدْمَحْلا

ّبَر

َني مَلاَعْلا ", baştan sona müthiş derecede bilgilendirme içerir. Ondan bir şeyler öğretebilirsiniz. Bu metnin içinde yer alanlardan saatlerce bahsedebilirim. Bu 'habr' demektir, bilgilendiricidir. Ama bazen; işe geç kalmışsınızdır, trafikte sıkışmışsınızdır ama bir şekilde aradan kıvrılırsınız, park yeri bulursunuz, ofise gidersiniz sonra saatinize bakarsınız ki geç kalmamışsınız. Dersiniz ki;

" َني مَلاَعْلا ّبَر ّلِ ُدْمَحْلا"

İşte burada, bilgilendirmek değildir gayeniz. Duygularınızı belirtiyorsunuzdur.

Fatiha; bilgilendirici konuşmalarınızın ve söylediğiniz olguların ve duygularınızın kusursuz bir harmanıdır. Evet, medh ve şükür 'gerçek'ten Allah'adır. O,

'gerçek'ten Rahman'dır, Rahim'dir. O, 'gerçek'ten din gününün sahibidir.

Bunların hepsi olgudur. Ama aynı zamanda bunları kalbiniz bu kelimelere hasretmiş gibi de söyleyebilirsiniz. Bunlar duygularınızdır. Bu sure ilim ve

duyguyu çok güzel bir şekilde eşleştiriyor. Kalpte olan ile akılda olanı... Bu sure, subhanAllah... Bu girişte sizinle paylaşacağım son ikili ise,

Rahmet ve yargı/adalet ikilisidir.

(10)

10

Bazı insanlar Allah'ın (azze ve celle) rahmetini umarlar. Bu " مي حَّرلا نمْحَّرلا " ile karşılanmıştır. Ama diğer yandan, bazıları Allah'ın sadece yargısını, azabını düşünür. Allah yargılayınca azabından kimse kurtulamaz diye düşünülür. Çünkü hiç birimiz kötülüklerimizi örtecek kadar iyilik işlememişizdir. Bizim güzel

amellerimiz misliyle karşılık görüyor, bunu biliyoruz. Okuduğumuz her harfte 10 sevap kazanıyoruz, basit bir duayla bile yüz bin sevap alabiliriz. Sevaplar bize doğru saçılıyor âdeta, sanki sebepsiz şekilde sevap alıyoruz. Sevap, sevap, sevap. Ama kötü bir şey yaptığımızda sadece bir günah alıyoruz. Sonra istiğfar edince o da gidiyor. Yani terazide merhamet ağır basıyor. Ama eğer Allah'ın merhametini çok fazla düşünürsek, o zaman rahatlarsınız ve "Nasıl olsa affeder, sorun değil" demeye başlarsınız. Sonra O'nun hükmüne tembel bir şekilde yaklaşmaya başlarsınız. Kendiniz hakkında endişelenmezsiniz, "Evet, bazı haram şeyler yapıyorum ama çok ta değil." Sonuçta o Rahman ve Rahim. Yani, bundan çıkar aramaya başlayabilirsiniz, ama yine dengelenmiştir. Bu yüzden "din

gününün sahibi" olması önemlidir. Bazı insanlar Allah'tan çok korkarlar, "Beni cezalandıracak, yakacak, cehenneme atacak, her şeyi soracak..." Onlar için korku ön plandadır ve Allah onların gözünde çok korkunç hale gelir. Peki Fatiha ne yapıyor? Bir yönden Rahman ve Rahim olan'a dayanın/güvenin diyor. Diğer yönden O'nun sevgi ve merhametinden çıkar elde edemeyeceğinizi unutmayın.

Çünkü O, "din gününün sahibi"dir. Bu iki şeyi dengeliyor. Benim O'nunla olan ilişkimi bile dengeliyor. O'na ibadet edeceğimi beyan ettim. Bunu 'ben' beyan ettim. Ama aynı zamanda, bu O'nun (rızası) için yapmak istediğim bir şeydir.

Peki O benim için ne yapacak? " ُني عَتْسَن َكاَّي إ". O'nun yardımını bekliyoruz.

Yani, önce Allah'ın istediğini yaparsanız, sonra istediğinizi kazanacaksınız.

Allah'ın istedikleri ve kendi istedikleriniz arasında da bir denge (eşleşme) vardır.

Bu sure, her yönden eşlidir, her yönden dengelenmiştir. Bu yüzden " ،يناثملا عبسلا نآرقلاو

ميظعلا "dir. Allah, bizlere bu muazzam surenin değerini idrâki nasip etsin.

Ve her okuyuşumuzda bu surenin güzelliğini beyan etmemize yardım etsin.

Nouman Ali Khan

Çeviri: gencmuslumanlar.com

Nouman Ali Khan Derslerini facebook.com/noumanalikhanturkce sayfasından takip edebilirsiniz.

Nouman Ali Khan Türkçe Altyazılı Videolar İçin Tıklayın.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ve bu çok önemli bir mesele, artık düşmanın savaş stratejisini biliyoruz, Allah bunu Kur’an’ da kaydetmiş, yani öyle yanından gelip geçmelik küçük bir şey

"Bu yıl, sizin için çok muhteşem olacak.. Efendiler sizin için

(Bu ifadenin içerisine) dâhil edebileceği bütün isimleri içerisinde Allah’ın eklemeyi seçtiği iki ismi… Çünkü en güzel isimler O’na ait. Bir şey yaptığımız

Ve Allah diyor ki: "Bugün size müjde var; altlarından ırmaklar akan cennetlerde ebedi kalacaksınız." Ama daha sonra Allah bir sonraki ayette, mahşer gününde uyanıp

Eğer bi- lirseniz, şüphesiz Allah katında olan sizin için daha hayırlı- 96.. Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan

İbn Kayyim el-Cevziyye şöyle der: "Onların Allah (subhanehu ve teala)'yı sevmeleri, Allah'ın Resulu (sallAllahu aleyhi ve sellem)'e uymalarına bağlanmıştır..

Allah “Onların göğüslerine fısıldar” dediği zaman aynı zamanda kastedilen şey şu: Şeytan tüm bu duyguları alıp, bu duygular Allah’ın bana ve size

İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- "Kitabu's-Salât" isimli eserinde bu hadis-i şerifi naklettikten sonra şöyle demiştir: "Namazı terk edenin özellikle bu dört