• Sonuç bulunamadı

ERGENLERDEKİ KİMLİK BOCALAMASI ÜZERİNE CİNSİYETİN ETKİSİ Tümer Türkbay*, Celale Özcan**, Ali Doruk***, Kamile Sekmen**

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ERGENLERDEKİ KİMLİK BOCALAMASI ÜZERİNE CİNSİYETİN ETKİSİ Tümer Türkbay*, Celale Özcan**, Ali Doruk***, Kamile Sekmen**"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tümer Türkbay*, Celale Özcan**, Ali Doruk***, Kamile Sekmen**

ÖZET

Amaç: K im lik d u y g u s u n u n g elişim süreci, c in siye tler a ra s ın d a fa r k lılık la r gösterebilir. B u ça lışm a d a , erg e n le rd e k im lik d u y g u s u g e liş im in d e k i so ru n la rın c in s iy e te y ö n e lik o la r a k a ra ş tır ılm a sı v e k im lik b o c a la m a sın ın p s ik iy a tr ik belirtiler ile ilişkilerin in s a p ta n m a s ı a m a ç la n m ıştır. Yöntem: Ç a lışm a n ın örneklem ini, yatılı bir e rk e k sa ğ lık y ü k s e k m e sle k o k u lu n u n (N=138) ve yatılı bir hem şirelik y ü k s e k m eslek o k u lu n u n (N=76) öğrencileri oluşturdu. D eneklere S o syo d em o g ra fik Veri Formu, Belirti T a ra m a L iste si 90- R (BTL 90-R) ve K im lik D u y g u su D eğerlendirm e A racı (KDDA) uygulandı. Bulgular: Ö rn eklem d eki KDDA to p la m p u a n la r ı k ız erg e n le rd e e rk e k le re o ra n la a n la m lı d e r e c e d e d a h a y ü k s e k t i (p=0.003). K im lik bocalam ası kızların % 23.7’inde, erkeklerin % 12.3’ünjde sa p ta n d ı (p=0.027). K ızlar erkeklere oranla anlam lı d ereced e d a h a y ü k s e k p s ik iy a tr ik belirti sıklığ ın a sa h ip ti (p=0.000). H er iki cin siyette d e kim lik d u y g u s u puanları, B TL 90 -R ’nin g en el belirti in d e k s i ile a nlam lı d ü z e y d e p o z itif ilişki gösterdiği b u lu n d u (sırasıyla k ızla rd a r=0.78 , erkeklerde r=0.60). Tartışma: B u çalışm anın sonuçları, kim lik bocalam ası ve p sik iya trik belirtilerin kız ergenlerde erkeklere oranla d a h a s ık olduğunu gösterm ektedir. Ayrıca, b u çalışm a p sikiya trik belirtilerin kim lik b o ca la m a sı ile ilişkili olabileceğine iş a re t etm ekted ir.

Anahtar Sözcükler: K im lik bocalam ası, ergen, cinsiyet, p s ik iy a tr ik belirtiler.

SUMMARY: EFFECT OF GENDER ON ADOLESCENTS’ IDENTITY CONFUSION

Objective: G ender m a y h a v e a n influence on th e d e ve lo p m en t o f s e n s e o f identity. T he a im o f th is s tu d y is to in vestig a te th e d e v e lo p m e n t o f p ro b lem s in s e n s e o f id en tity w ith regard to g e n d e r a n d a lso to f i n d o u t the relationships b e tw e e n identity confusion a n d psychiatric sym p to m s. Method: The sa m p le consisted o f1 3 8 m ale a d o lescen ts fr o m a h ea lth technician vocational high school a n d 76 fe m a le a d o lescen ts fr o m a nursing vocational high school. Participants w ere g iven a sociodem ographic questionnaire, th e S y m p to m C h eck L ist 90-R (SCL-90-R), a n d th e S e n s e o f Id en tity A s s e s s m e n t Form (SIAF). Results: In th is sam ple, total scores o f SIAF in girls w ere significantly higher th a n th o se o f b o ys (p=0.003). Id en tity confusion w a s fo u n d in 23.7%o o f girls a n d 12.3% o f b o y s (p=0.027). The g eneral sy m p to m in d e x fo r psych ia tric problem s in girls w a s significantly higher th a n b o y s (p=0.000). In b o th se x e s , th e sco res o f s e n s e o f id en tity w ere p o sitiv e correlated w ith th e g en era l sy m p to m in d e x sco res o f th e SC L 90-R (r=0.78 f o r girls a n d r=0.60 fo r b o ys, respectively). Conclusion: This s tu d y su g g e s ts th a t fe m a le a d o lescen ts are more likely to h a ve id en tity con fu sio n a n d p sych ia tric s y m p to m s th a n m a le a d o lescen ts. Moreover, it is also su g g e s te d th a t th e r e c a n b e a p o s i ti v e r e la tio n s h ip b e tw e e n p s y c h i a tr i c s y m p to m s a n d id e n t it y c o n fu s io n . Key Words: Id e n tity confusion, a dolescent, g ender, p sych ia tric sy m p to m s.

GİRİŞ

Ergenlik, bireyin biyolojik, psikolojik ve sosyal alanlarında belirgin gelişimsel değişikliklerin olduğu zorlu bir dönemdir (Cicchetti ve Rogosch 2002). Ergenler bir yandan bu değişikliklere uyum sağlamaya çalışırken, öte yandan önemli gelişim­

sel görevlerden biri olan kimliğini şekillendirmeye yani, kendini bireysel olarak tanımlamaya çaba­

larlar. Gerçi, kimlik şekillenmesi yaşamboyu sürmesine karşın, en dikkat çeken yapılanma ergenlik döneminde gerçekleşmektedir (Archer 1989).

Kimlik şekillenmesinin karmaşık bir süreç olması

*Doç.Dr., G ülhane A s k e r i Tıp Fak., Ç ocuk R u h Sağlığı ve H a sta lıkla rı A n a b ilim Dalı, A n ka ra .

**Yük. Hem., G ülhane A sk e ri Tıp Fak., H em şirelik Y ü k s e k O k u lu , P s i k i y a t r i H e m ş i r e l iğ i B ö lü m ü , A n k a r a .

*** Yrd. Doç. Dr., G ülhane A s k e r i Tıp F ak., R u h Sağlığı ve H a sta lıkla rı A n a b ilim Dalı, A n k a r a

nedeniyle, Marcia (1980) bireyin dört kimlik durum unun birisinin içinde olacağını belirtmek­

tedir. Bunlar; kimlik bocalaması (diffusion- confusion), ipotekli kimlik, m oratoryum ve başarılmış kimliktir. Bu dört kimlik durum unun her birinin; kimlik seçeneklerinin araştırılması ve bunun sonucunda belirli bir kimlik üzerinde karar kılma yani bağlanma boyutları vardır.

Kimlik bocalamasında kimlik seçeneklerinin araştırılm asında ve bir kimliğe bağlanm ada eksiklikler söz konusudur (Marcia 1994). Kimlik bocalaması betimleyici bir tanı değildir. Kimlik bocalam ası psikodinam ik bir tanım lam adır (Erikson 1968). Kimlik bocalaması olan bireylerin daha kötü psişik ve sosyal işlevsellik gösterdikleri bildirilm ektedir (Rothman 1984, Iedem a ve ark.1996).

Çeşitli etmenler kimlik bocalamasının oluşu­

m unda rol alm akta ya da yatkınlık oluştur-

Ç o cu k v e G e n ç lik R u h S a ğ lığ ı D ergisi : 12 (2) 2 0 0 5

(2)

maktadır. En çok vurgu yapılan etmenler; benlik saygısı (Sprinthall ve Collins 1988, Çuhadaroğlu 2001), psikiyatrik bir bozukluğa sahip oluş (Çuhadaroğlu 1999, Başkan 2000) ve cinsiyet farklılığıdır (Erikson 1968, Jones ve Streitmatter 1987, Başkan 2000). Cinsiyet farklılığının kimlik d u y g u su üzerine etkisine yönelik yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bazı çalışmalarda kız ya da erkek oluşun, kimlik şekillenmesi üzerine etkisinin olmayacağı belirti­

lirken (Köker 1997, Varan 1992), başka çalışma­

larda ise cinsiyet farklılıklarının önemli bir etkisi olduğu vurgulanmaktadır (Erikson 1968, Başkan 2000).

Bu çalışmada, Türk gençliğinde kimlik duygusu gelişim ine cinsiyetin etkisinin ve gözlenen psikiyatrik belirtiler ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır.

YÖNTEM Örneklem

Çalışmanın örneklemini bir sağlık teknisyenliği erkek yatılı yüksek meslek okulunun 11'nci sınıf öğrencileri (N=138) ve yatılı hemşirelik yüksek okulunun 1'nci sınıf öğrencileri (N=76) oluşturdu.

Örneklemdeki kız ve erkeklerin sınıfları farklı olmasına karşın, deneklerin yaşları arasında anlamlı farklılık yoktu (18-19 yaş arası).

A raştırm anın öğrencilerde uygulanm ası için gerekli izinler okul idarelerinden alınmıştır.

Katılımcıların hepsi gönüllüdür, uygulama öncesi çalışm anın amacı ve özellikleri konusunda bilgilendirilerek sözlü onam alınmıştır. Veriler 2003 sonbahar eğitim döneminde sınıf ortamında toplanmıştır. Ölçeklerin uygulanması bir araştırıcı ve sınıf öğretmeni eşliğinde, bir ders saatinde yapılmış ve yaklaşık 30 dakika sürmüştür. Her iki grupta toplam 24 denek, tamamlanmış ya da hatalı işaretlenmiş ölçek nedeniyle çalışma dışı tutularak, toplam 214 deneğin (138 erkek, 76 kız) verileri değerlendirmeye alınmıştır.

Veri Toplama Araçları

Deneklere Sosyodemografik Veri Formu, Belirti Taram a Listesi 90-R (BTL 90-R) ve Kimlik Duygusu Değerlendirme Aracı (KDDA) uygu­

landı.

Sosyodemografik Veri Formu

Sosyodem ografik veri form unda; anne ve babasının eğitim düzeyi, aile geliri, aile tipi ve yaşadığı yer sorgulandı.

Belirti Tarama Listesi 90-R (BTL 90-R)

Belirti Tarama Listesi 90-R, psikiyatrik belirtileri taramak için kullanılmaktadır. Birey tarafından doldurulan ölçek, Derogatis ve arkadaşları (1973) tarafından geliştirilmiştir. BTL 90-R, psikopato­

lojiyi 10 grupta değerlendiren 90 m addeden oluşmaktadır. Bu 10 grup şunlardır: somatizasyon, obsesif-kompulsif belirtiler, kişilerarası zedele- nebilirlik, depresyon, anksiyete, hostilite, fobi, paranoid düşünceler, psikotizm ve ek belirtilerdir.

Yüksek puan yüksek belirti sıklığını göstermek- tedir.Türk ergenlerde geçerlik ve güvenirlik yapılmış, genel belirti indeksine yönelik pato­

lojik düzey kesim noktası 1.57 olarak belirlenmiştir (Dağ 1991).

Kimlik Duygusu Değerlendirme Aracı

Kimlik Duygusu Değerlendirme Aracı, ergen­

lerde kimlik bocalamasını değerlendirmek için Dereboy ve arkadaşları (1994) tarafından geliştiril­

miştir. KDDA kimlik gelişiminin farklı yönlerini sorgulayan 28 maddeden oluşmaktadır. Geçerlik ve güvenirlik çalışmaları üniversite öğrencile­

rinde yapılmış, Cronbach alfa katsayısı 0.89 olarak saptanmıştır. Ölçeğin kimlik bocalaması için kesim noktası 70 puandır. (Dereboy ve ark. 1994).

İstatiksel Analiz

Cinsiyetler arasında sosyodemografik değişkenler yönünden farklılıkları araştırmak için Pearson X2 testi uygulandı. iki grup arasında BTL 90-R ve KDDA puan ortalamaları Student t testi ile karşılaştırıldı. KDDA'da patoloji için kesim noktası 70 ve üzeri, BTL 90-R'deki GSI için 1.57 kabul edilerek, her iki cinsiyette belirlenen patoloji oranları Pearson X2 testi ile karşılaştırıldı. ilişki düzeylerini araştırmak için Pearson korelasyon testi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi p <0.05 olarak alındı.

BULGULAR

Erkek ve kız ergenlerin sosyodemografik verileri incelendiğinde; annelerin eğitim düzeyleri her iki grupta da çoğunlukla ilkokul düzeyindeydi. ikinci sırada lise düzeyinde olup, kızların anneleri erk ek lere o ran la d a h a fazla o ra n d a lise mezunuydu (X2 =11.97, p=0.035). Babaların eğitim düzeyleri sıklıkla ilkokul ve lise mezunuydu ve her ikisi arasında anlamlı farklılık yoktu. Kız ergenlerin, erkeklere oranla daha uzun süreli şehir yaşantısı vardı, fakat farklılık anlamlı düzeyde bulunm adı. Gelir düzeyleri her iki g ru p ta benzerdi. Her iki cinsiyette de KDDA puanları ile gelir düzeyi arasında anlamlı korelasyon yoktu (Tablo 1).

(3)

Tablo 1: Ergen kız ve erkek deneklere ait sosyodemografik veriler

K ız E rk e k

S o s y o d e m o g r a f ik

D e ğ iş k e n le r (N = 7 6 ) (N = 1 3 8 )

O k u r - Y a z a r D e ğ i l 0 ( % 0 .0 ) 1 3 ( % 9 .4 )

O k u r Y a z a r 1 ( % 1 .3 ) 6 ( % 4 .3 )

Anne İ l k o k u l 4 8 ( % 6 3 .2 ) 7 9 ( % 5 7 .2 )

Eğitim Düzeyi O r t a o k u l 6 ( % 7 .9 ) 1 6 ( % 1 1 .6 )

L i s e * 1 8 ( % 2 3 .7 ) 2 0 ( % 1 4 .5 )

Y ü k s e k o k u l 3 ( % 3 .9 ) 4 ( % 2 .9 )

O k u r - Y a z a r D e ğ i l 0 ( % 0 .0 ) 2 ( % 1 .4 )

Baba O k u r Y a z a r 1 ( % 1 .3 ) 3 ( % 2 .2 )

İ l k o k u l 2 8 ( % 3 6 .8 ) 4 2 ( % 3 0 .4 )

O r t a o k u l 1 4 ( % 1 8 .4 ) 2 2 ( % 1 5 .9 )

L is e 2 2 ( % 2 8 .9 ) 4 8 ( % 3 4 .8 )

Y ü k s e k o k u l 11 ( % 1 4 .5 ) 2 1 ( % 1 5 .2 )

Önceden Yaşadığı Yer *SUO: SU «cT fD

6 ( % 7 .9 ) 11 ( % 8 .0 )

1 3 ( % 1 7 .1 ) 3 3 ( % 2 3 .9 ) 5 7 ( % 7 5 .0 ) 9 4 ( % 6 8 .1 ) G e l i r D ü z e y i ( E s k i T L ) 4 6 1 . 8 4 0 ± 2 2 3 .2 5 1 0 .8 7 0 ± 1 2 3 .6

* p<0.05 (Pearson X2 testi ile)

Tablo 2: Kız ve erkek deneklerin KDDA ve BTL 90-R puanlarının karşılaştırılması

D eğ işk en ler Kız (N=76)

Erkek

(N=138) t p

KDDA

T o p la m 5 6 .7 2 ± 1 7 .3 6 4 9 .1 5 ± 17.81 3 .0 0 .0 0 3 **

BTL 90-R

G e n e l B e lir ti

İn d e k s i 1 .0 7 ± 0 .6 5 0 .5 8 ± 0.49 6.09 0 .0 0 0 * *

** p<0.01, (Student testi ile)

Tablo 3: Cinsiyetlere göre patoloji düzey kesim noktalarının oranları

D e ğ işk e n le r

K ız (N = 7 6 )

E rk e k (N = 1 3 8 )

X2 p

K D D A a 7 0 1 8 (% 2 3 .7 ) 1 7 ( % 1 2 .3 ) 4 .6 3 0 .0 2 7 *

G B I a 1 .5 7 1 3 (% 1 7 .1 ) 8 (% 5 .8 ) 7 .0 8 0 .0 0 9 * *

* p < 0 .0 5 , **p < 0.01 (PearsonX2 testi ile)

iki cinsiyetin KDDA toplam puanları kızlarda erkeklere oranla anlamlı derecede daha yüksekti (KDDA toplam puan için t=3.00, p=0.003). BTL 90-R'ın genel b elirti ind ek si o rtalam aları karşılaştırıldığında, kızlar daha yüksek puanlara sahipti (t=6.09, p=0.000, Student t testi ile) (Tablo 2). Kızlarda ve erkeklerde GBI ile KDDA toplam puanları arasında yüksek derecede anlamlı pozitif ilişki vardı (sırasıyla r=0.78, p=0.000 ve r=0.61, p=0.000, Pearson korelasyon testi ile)

KDDA toplam puan ve BTL 90-R'ın genel belirti indeksinin "patolojik düzey kesim noktası" göz önüne alındığında; her iki ölçekte de kızların erkeklere oranla daha sık "patolojik düzey kesim noktası" üzerinde puanlar aldığı bulundu (KDDA toplam puan için X2 =4.63, p=0.027; GBI için X2

=7.08, p=0.009) (Tablo 3).

TARTIŞMA

Ergenlik kim lik yapılanm ası için kritik bir dönemdir. Bu dönemde belirgin olarak şekillenen kimlik duygusu; özün zaman içindeki aynılık ve sürekliliği, özün roller içindeki aynılık ve sürekliliği, özün başkaları gözünde aynılık ve süreklilik yaşantısı ile kendi yolunda yürüyor olma yaşantısı bileşenlerini içerir. Böylece ergen kendinin birey olarak benzersiz ve kendine özgü bir tarz içinde varolduğunu ve bu tarzın süreklilik gösterdiğini duyumsar (Dereboy 1993). Offer ve arkadaşları yaptıkları çalışm ada ergenlerin yaklaşık %80'nin başarılı kimlik geliştirdiklerini belirtmektedirler. Çalışmamızda KDDA ölçeğinin patolojik düzey kesim noktasına göre belirlenen kim lik bocalam ası, örneklem in %16.4'ünde saptanmıştır. Çalışmamızdaki kimlik bocalaması göstermeyen ergenlerin oranı Offer ve arkadaş­

larının (1990) çalışma sonuçlarıyla benzerlik göstermiştir.

Kimlik duygusunun yapılanm asını etkileyen birçok etmen olmasına karşın, cinsiyetin etkisi önemli bir yer tutmaktadır (Erikson 1968). Ancak, cinsiyetin kimlik duygusu üzerine etkisine yönelik yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiş­

tir. Erikson (1968) erkeklerin kızlara oranla daha erken başarılmış kimlik statüsüne ulaşmasını beklemektedir. Çalışmamızda Erikson'un savı ile uyumlu olarak, kızlarda erkeklere oranla kimlik duygusunda sorunlar, aşamalı kimlik oluşumun­

daki sorunlar ve kimlik bocalaması daha sık bulunm uştur (erkekler %12.3, kızlar %23.7).

Ülkemizde Başkan (2000) yaptığı tez çalışmasında, psikiyatri polikliniğine başvuran 14-19 yaş aralığında 134 ergen ve başvurusu olmayan üç lisenin her şubesinden seçkisiz 114 ergen ile iki grup oluşturmuştur. Araştırmacı her iki grubu 14-16 ve 17-19 şeklinde iki yaş aralığı dilimlerine ayırmıştır. Sağlıklı grubun 17-19 yaş aralığı alt grubunda, çalışmamızla benzer olarak kızlarda erkeklere oranla kimlik duygusunda daha fazla sorunlar saptamıştır.

Çalışmamızın aksine, erkeklerin daha fazla kimlik duygusu sorunları yaşadığını ya da cinsiyetler arası farklılık olmadığını ileri süren çalışmalar da

(4)

vardır. Jones ve Streitmatter (1987) yaptıkları çalışmada erken ve orta ergenlikte, kızlara oranla erkeklerin daha sık kimlik bocalaması gösterdik­

lerini bulmuştur. Bunun, kızların erkeklere oranla daha erken psikososyal matürite kazanmasıyla ilişkili olduğunu ileri sürmüşlerdir. Aynı şekilde Meuss (1996) başarılı kimlik statüleri geliştirmenin k ızlarda dah a sık o ld u ğ u n u belirlem iştir.

Ülkemizde Köker (1997) ve Varan (1992) cinsiyet­

ler arasında kimlik duygusu sorunlarının farklılık göstermediğini ileri sürmektedirler. Köker (1997) yaptığı çalışmasında, ergen (18-21 yaş), genç yetişkin (25-30 yaş) ve yetişkin (31-45 yaş) şeklinde üç grubu kimlik duygusu gelişimi açısından karşılaştırmıştır. Bu çalışmada ergen grubun diğer iki gruba oranla anlamlı derecede daha fazla kimlik sorunları gösterdiği, ancak üç grupta da cinsiyetler arasında kimlik duygusu yönünden farklılıklar görülmediği bulunm uştur. Varan (1992) üç farklı lisede öğrenim gören ergenlerin artan yaşla birlikte alt kimlik durum larından (ipotekli ve dağınık) üst kimlik durum larına (başarılm ış ve askıya alınmış) d oğru geçiş gösterdiklerini ve cinsiyetler arası farklılığa rastlan m ad ığ ın ı b ild irm iştir. P astorino ve arkadaşları (1997) ise cinsiyetler arasında kimlik duygusunun gelişiminin bütüncül değerlendi­

rilmesinin yanıltıcı olabileceğini ve bu nedenle kimlik bileşenlerinin ayrı ayrı değerlendiril­

mesinin daha doğru olacağını savunmuşlardır.

Yaptıkları çalışmada mesleki, dini, politik, flört, cinsiyet rolleri ve arkadaşlık olmak üzere kimlik gelişiminin 6 bileşenini çalışmışlardır. Flört ve cinsiyet rollerinde kızlar daha az bocalama gösterirlerken, erkeklerin politik kimlikte daha az bocalama sergilediklerini saptam ışlardır.

Bizim araştırm am ızd a ve Başkan (2000)'ın çalışmasında kızların kimlik duygu sorunlarının erkeklere oranla sık olması, Jones ve Streitmatter (1987) ile Meuss (1996)'un çalışmalarında aksi bulguların elde edilmesi kültürel etkiyi düşün­

dürebilir. Ülkemizde Eryüksel (1987) üniversite öğrencileriyle yaptığı bir çalışmada kız öğrenci­

lerin daha çok ipotekli kimlik durum larında olduklarını ileri sürmüştür. ipotekli kimlik statü­

sünde; hiçbir araştırm a yap ılm adan yakın çevredeki otorite figürlerinin (anne-baba, gele­

neksel beklentiler) birey için önerdiği ya da planladığı beklentileri karşılayan bağlanmalar yapılmaktadır. Bu durum daha çok geleneksel yapıların hakim olduğu ve kızların otonomisine daha sınırlı izin verildiği aile ya da toplumlarda gözlenmektedir. Ayrıca, Türk anne-babalar çocuk

yetiştirmede daha az esnektirler, kendi değer ve inançlarını kabul ettirmeye eğilimlidirler (Kağıtçı- başı 1990), bu durum kimlik duygusu şekillen­

mesini etkileyebilir.

Gelişimsel olarak kimlik şekillenmesi erken ergenlikte başlar (Wires ve ark. 1994) ve genellikle geç ergenlikte bocalam aların çözümlenmesi beklenir (Marcia 1994). Erken ergenlikte kimlik bocalaması daha sık gözlenirken, geç ergenlikte daha sık başarılmış kimlik durumları sergilenir (Waterman 1982, Adams ve Jones 1983). Bizim çalışmamızdaki örneklem grubu geç ergenlik dönemindeki bireylerden oluşmaktadır, buna karşın kimlik bocalaması yüksek oranlardadır.

Bunun nedenlerinin daha ileri çalışm alarla sorgulanması gerekmektedir.

Ergenlerde birçok psikiyatrik bozukluğun tanısını koymak daha zordur ve tanının güvenirliği daha azdır (Korenblum 1993). Bu nedenle çalışmamızda psikiyatrik bozukluk tanısı konulması yerine psikiyatrik belirtilerin taranmasının daha uygun olacağı düşünülm üştür. Buna yönelik olarak psikiyatrik belirti sıklığının taranmasında BTL 90-R kullanılmıştır. Çalışmamızda kız ergenlerde erkeklere oranla daha sıklıkla psikiyatrik belirti saptanmıştır. Psikiyatrik belirti sıklığı kimlik duygusu sorunları ile pozitif ilişki göstermiştir.

Birçok çalışmada da kimlik bocalamasında artmış anksiyete (Başkan 2000, Stark ve Traxler 1974), depresyon (Çuhadaroğlu 1999, Başkan 2000), madde kötüye kullanımı (Jones ve Hartman 1988) ve diğer insanlarla ilişki sorunları bildirilmiştir (Wires ve ark. 1994). Ancak, "psikiyatrik belirti­

lerin sıklığının fazla olmasının mı kimlik bocala­

masına yol açtığını, kimlik bocalamasının mı yük­

sek psikiyatrik belirtilere yol açtığını belirlemek güçtür. Akthar (1984) kimlik bocalaması gösteren ergenlerin psikiyatrik bozukluklar için zedele­

nebilir olacaklarını ileri sürmüştür.

Sınırlılıklar

Çalışmamızın birkaç sınırlılığı vardı. Birincisi, çalışmamız geç ergenlik dönemindeki bireylerde yapılmıştır. Geç ergenlik dönemi 18 yaşında başlayıp yirmili yaşlarla devam eden bir gelişim dönem idir. Ne kadar süreceği kişiden kişiye değişir. Geç ergenlik genellikle liseyi bitirmekle başlar. Sonrasında üniversiteye devam eden ya da çalışmaya başlayan ergen artık bir mesleki kimlik edinme, meslek alanında kendini tanım­

lama yolunda ilerler. Bu dönem bir anlamda,

(5)

ergenliğin başından beri yaşanan duyguların, geliştirilen becerilerin (beden imgesi, özerklik, başarı, yakınlık gibi), kurulan özdeşim lerin harmanlandığı ve sentezlendiği bir dönem dir (Çuhadaroğlu 1996). Bu nedenle çalışmamızın sonuçları tüm ergenlik dönemleri için genelle­

nemez. İkincisi, kimlik şekillenmesinde kültürün etkisi önemlidir. Çalışmamız Türkiye'de yapıl­

mıştır, çalışmanın sonuçlarını farklı kültür ya da milletlerdeki ergenler için genellemek mümkün değildir. Üçüncüsü, kimlik duygusu sorunlarını değerlendirmek için KDDA kullanılmıştır, bu ölçek ergenin bulunduğu kimlik statüleri ve kimliğin bileşenleri hakkında bilgi vermemektedir.

Genişletilmiş Objektif Ego Kimlik Statüsü Ölçeği (Oskay 1998) gibi ölçeklerin kullanılması, kimlik statüleri ve bileşenleri (kişiler arası kim lik bileşenleri arkadaşlık, flört, cinsiyet rolleri ve hobiler; ideolojik kimlik bileşenleri mesleki, dini, siyasi kimlikler ve yaşam stili) hakkında daha ayrıntılı bilgi edinilmesini sağlayabilirdi. Dördün­

cüsü, ergenlerde kimlik şekillenmesinde aile ilişkileri önem li etkiye sahiptir (Conger ve Galambos 1997). Yazın alanda aile ile ilgili değiş­

kinlere vurgu yapılmış, çocuk yetiştirme pratikleri, aile tipi ve yapısı, anne babanın eğitim düzeyleri ve m esleki d u ru m la rı ile m ad d i gelirleri araştırılmıştır. Archer (1982) anne babanın eğitim düzeyleri ve ailenin gelir düzeyi yükseldikçe başarılm ış kim lik geliştirm e olasılıklarının artacağını belirtm iştir. Ancak çalışm am ızın sonuçları bununla uyumlu değildir. Aynı şekilde aile yapısının ve tutum larının kimlik şekillen­

mesinde önemli etkisi olduğu belirtilmektedir (Featherstone ve ark. 1992). Ancak, çalışmamızda aile tutumlarını soruşturan ölçekler kullanılma­

mıştır. Bu sınırlılıklara karşın, çalışmamız Türk toplum unda geç ergenlikteki bireylerin kimlik duygusunun şekillenmesi sırasında yaşanan sorunların saptanmasına yönelik öncül bilgiler vermektedir.

Sonuç olarak, çalışmam ızın bulguları ergen kızların erkeklere oranla d ah a sık kim lik bocalaması yaşayacağı ve bunun psikiyatrik m orbidite ile ilişkili olabileceğini d ü şü n d ü r­

mektedir. Ergenlerle psikiyatrik görüşm eler sırasında kimlik bocalamasına yönelik yapılacak sorgulamalarda cinsiyet faktörünün etkisinin de göz önünde bulundurulm ası yararlı olacaktır.

KAYNAKLAR

A d a m s GR, J o n e s RM (1983) Fem ale a dolescent's identity developm ent: age com parison a n d perceived child rearing experience. D ev P sychol 19: 2 4 9-256.

A k h ta r S (1984) T he s y n d r o m e o f id en tity diffusion. A m J P sych ia try 141: 1381-1385.

A rch er S L (1982) T he lo w er a g e b o u n d a ries o f id en tity.

Child D ev 53: 1551-1556.

A rcher SL (1989) The s ta tu s o f identity: reflections on the n e e d f o r in t e r v e n t io n . J A d o le s c , 12: 3 4 5 - 3 5 9 . B a ş k a n T (2000) R u h s a l so r u n u olan ergenlerde kim lik d u y g u s u : K a rşıla ştırm a lı bir ça lışm a . Y a y ın la n m a m ış U z m a n lık T ezi. A n k a r a Ü n iv e rs ite s i, T ıp F a k ü lte s i, P sikiya tri A nabilim Dalı, A n ka ra .

C ic c h e tti D, R o g o s c h F A (2 0 0 2 ) A d e v e l o p m e n t a l p sy c h o p a th o lo g y persp e c tiv e on a dolescence. J C onsult

Clin P sychol 70: 6-20.

C onger J J , G alam bos N L (1997) A d o le sc e n t a n d Youth.

N e w York: A d d is o n - W e s le y E d u c a tio n a l P u b lish e rs.

Ç uhadaroğlu F (1999) Id en tity con fusion a n d d ep ressio n in groups o f a d o lescen ts having psychiatric a n d p h y sic a l sy m p to m s. T u rk J P ediatr 41: 73-79.

Ç u h a d a ro ğ lu F (2001) Id e n tity s t a tu s a n d se lf-im a g e a m ong T u rk ish a d o le s c e n ts. Program a n d A b s tr a c ts o f th e P rom ised C hildhood C ongress, Tel A viv, Israel, April 2 9 - M ay 3, s:19.

Ç u h a d a ro ğ lu F (1996) A d ö le s a n s d a p sik o lo jik g e lişim ö z e llik le r i. K a t k ı P e d ia t r i D e r g is i 17: 7 8 3 - 7 8 8 . Dağ İ (1991) Belirti taram a listesi (SCL-90-R) nin üniversite öğrencileri için gü ven irliğ i v e geçerliği. T ü rk P sikiya tri D ergisi 2: 5-12.

D ereboy F (1993) Kim lik Bocalam ası: A n la m a k, Tanım ak, Ele A lm a k. Ö zm ert O fset, M alatya.

D ereb o y İF, D ereb o y C, C o ş k u n A , Ç o s k u n B (1994).

Ö zdeğer D uygusu, Ö z İm gesi ve Kim lik Duygusu-II. Çocuk ve G ençlik R u h Sağlığı D ergisi 1: 61-69.

D ero g a tis LR, L ip m a n R S , C ovi L (1973) SC L-90: A n o u tp a tie n t p s y c h ia tric rating scale: p relim in a ry report.

P sychopharm acol Bull 9: 13-28.

E rikson E H (1968) Identity: Y o u th a n d Crisis. N ew York:

Norton a n d C om pany.

E r y ü k s e l G (1 9 8 7 ) E r g e n le r in K im lik S ta tü le r in in İn c e le n m e s in e Y ö n e lik K e s its e l B ir Ç a lışm a . Y ü k s e k L is a n s Tezi. H.Ü. S o s y a l B ilim ler E n s titü s ü , P sikoloji B ölüm ü, A n ka ra .

F e a th e r s to n e DR, C u n d ic k BP, J e n s e n LC (1 9 9 2 ) D ifferences in school behavior a n d a ch iev em en t b e tw e e n ch ild ren fr o m intact, re c o n stitu te d , a n d s in g le -p a r e n t fa m ilie s . A d o lesce n ce 27: 1-12.

Ie d e m a J , M e e u s W, D eG oede M (1996) T h e e ffe c ts o f educational a n d relational m en ta l incongruity on identity fo rm a tio n . Soc B e h a v P erson 29: 393-404.

Jo n es RD, H artm an B R (1988) Ego identity: D evelopmental d iffe r e n c e s a n d e x p e r im e n ta l s u b s ta n c e u s e a m o n g a d o lescen ts. J A d o le sc 11: 3 4 7-360.

J o n e s RM, Streitm a tter J L (1987) Validity a n d reliability o f th e BO M BIS f o r ea rly a d o le s c e n ts. A d o le sc e n c e 22:

647-659.

(6)

K a g itcib a si C (1990) F am ily a n d so cia liza tio n in cross c u ltu r a l p e r s p e c tiv e : a m o d e l o f c h a n g e . N e b r e s k a S y m p o siu m on Motivation. Vol 37. içinde V B e r m a n (ed).

U niversity o f N e b ra sk a Press: Lincoln.

K orenblum M (1993) D iagnostic difficulties in a d o lescen t p s y c h ia tr y : w h e r e h a v e w e b e e n , a n d w h e r e a re w e going? A d o le sc P sych ia try 9: 58-76.

K öker S (1997) K im lik D u y g u su K a za n ılm a s ı A ç ısın d a n Ergenlerin, Genç Y etişkinlerin ve Y etişkinlerin K a rşıla ş­

tırılm ası Doktora Tezi. A.Ü. S o sy a l Bilimler E ns. Eğitim de P sikolojik H izm etler A n a b ilim Dalı, A n ka ra .

M arcia J E (1980) Id e n tity in a d o lescen ce. H a n d b o o k o f A d o le sc e n t P sychology içinde, J A d e lso n (ed). N e w York:

W iley, s:159-187.

M arcia J E (1994) T h e em pirical s t u d y o f ego id e n tity . I d e n tity a n d D e v e lo p m e n t iç in d e , A H B o s m a , TLG G raafsm a, HD G rotevant, JD d e L evita (ed). USA: Sage, s:67-81.

M e u s s W (1996). S tu d ie s o n id e n tity d e v e lo p m e n t in a dolescence. J Y o u th A dolesc, 25: 570-598.

O ffer D, O strov E, H o w a r d K I v e ark. (1990) N orm ality a n d a dolescence. P sych ia tr Clin N orth A m 13: 377-3 8 8 . O ska y G (1998) G enişletilm iş O b jektif Ego Kim lik S ta tü sü Ö lçeğinin (E x te n d e d O bjective M ea su re o f Ego Id e n tity Status)-E O M -E IS’in T ü rk ç e y e u ya rla n m a sı-G eçerlik ve g ü ven irlik çalışm aları. P sikolojik D a n ışm a ve R eh b erlik D ergisi 2:17-24.

Pastorino E, D unham RM, Kidwell J ve ark. (1997) Domain- sp e c ific g e n d e r c o m p a ris o n s in id e n tity d e v e lo p m e n t a m o n g c o lle g e y o u th : id e o lo g y a n d r e la tio n s h ip s . A d o lesce n ce 32:560-577.

R o th m a n K M (1 9 8 4 ) M u ltiv a r ia te a n a l y s i s o f th e relationship o f personal concerns to adolescent ego identity sta tu s . A d o lesce n ce 19: 713-727.

Sprinthall NA, Collins W A (1988) A d o lesce n t Psychology.

A D e v e lo p m e n ta l V ie w . N e w Y o rk: M c G ra w H ill.

S ta r k PA, T ra xler A J (1974) E m p irica l v a lid a tio n o f E rik s o n ’s theory o f id en tity crises in late adolescence. J P sychol 86: 25-33.

Varan A (1992) Liseli gençlerin kim lik statülerinin cinsiyet, y a ş ve so syo kü ltü rel çevre a çısın d a n incelenm esi. Ç ocuk ve E rgen P sik iy a trisi G ünleri K ongre K itabı içinde. E ge Ü n iv e r s ite s i P s ik iy a tr is i AD . S a r a y K ita b e v i, İzm ir.

W a te r m a n A S (1 9 8 2 ) I d e n t i t y d e v e l o p m e n t f r o m a d o le s c e n c e to a d u lth o o d : A n e x te n sio n o f th e o ry a n d review o f research. D ev P sychol 18: 341-3 5 8 .

Wires JW , B arocas R, H ollenbeck A R (1994) D eterm inants o f a d o le s c e n t id e n tity develo p m en t: a c ro ss-seq u en tia l s tu d y o f boarding school boys. A dolescence 29: 361-378.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bireylerin akıl yürütme becerilerini neden ya da nasıl mantıksal geliştirdiği değil, daha çok bireylerin geliştirdikleri bilişsel becerilere. karşın, nasıl bu kadar

Büyüme hızının (yılda santimetre olarak) yaşa göre çizildiği hız eğrileri, ergenlerin daha hassas bir şekilde hareket ettiğini göstermektedir.. Hız keskin bir artar

BİR KAÇ SAAT SONRA, ANNESİ, Ali’nin ateşi iyice yükselDİĞİ İÇİN aile doktorLARI Selim Beyi aradı AMA Selim Bey evde yoktu.. BUNUN ÜZERİNE Ayşe Hanım,

In this study, suggestions have been made to decrease the aggressive behaviors to minimum, by assessing the frequency of aggressive behaviors in adolescence, the relationship

suturlar hala açık ve uygun olduğu için ve mandibular büyüme potansiyel olarak devam edebildiği için yüz ve kafatasında iskeletsel büyümede devam eden değişiklikler

Çalışmaların sonuçlarına göre aktif olarak kimlikle ilgili seçenekleri araştıran ergenlerin (başarılı, askıya alınmış kimlik statü- sü, bilgi yönelimli kimlik

te özellikle çok küçük çocuklarda çocuğun yaş ve gelişimsel düzeyi klinik tabloyu daha da karışık hale getirebildiği göz önüne alınarak deliryum,