Gül Bülbül 2
- şiirler -
Yayın Tarihi:
12.04.2021
Yayınlayan:
Antoloji.Com Kültür ve Sanat
Acıtan Suskunluk
Yüz vermeden yürümek hayatı Tesellimi olur yolumuza
Yada kimsenin bilmediği üzgün insanı taşırız bedenimizde
Değilse eğer dost...nefesin bedenine Kim üzer seni yüreğinden başka
Bazen derinleşiyoruz içten içe gönlümüze doğru Belkide her şeyi dışarı döküp anlatamadığımız için içimize akıtıyoruz
Zor zamanların suskunluklarını
Hükmünü yitiriyor çoğalan sessizliklerde cümleler Ve duygular zorlaşıyor insanın yakasında
Bir ucunda yarısı bir ucunda yarası Öylece başka diyarlarda
Kıyılarına çağırıyor ömrümüz Elimizden tutacak sesler ararız
Bakarken camdan can kırığı düşlerimize Saman alevi gibi
Rüzgarın getirdiği sevinçlere tutunuruz İzimizi süren ömür boyu
Konuşamadığımız düğümdür boğazımızda hayat Usulca yazıyorum artık anlamış gibi
Yormadan sormadan
Koynumdaki kederli acıtan suskunlukları
Gül Bülbül 2
Aksarayım
Küçüktük ve kar yağardı Aksaray'a Görünmeyen gün ışığında gündüz son nefesini verirken
Erken başlardı gece
Hiç bir akşam farklı değildi
Çocuk fısıltılarımızın suskunluğunda
Ve hiç bir mevsim düş kurmadan geçmezdi Bir birinin aynısı gibi olan günlerden
Küçüktük ve kar yağardı Aksaray'a Karın beyazı saçlarımızda ıslanırdı
Sesimizde buz tutardı...dumanı üstünde Bazen haylaz bir masal düşerdi dilimizden Ateşine üflediğimiz sobanın etrafında O zamanda şiirler birikirdi hayallerimde Kitap kitap sayfalarınca
Biliyorum bir daha yağmayacak o eski karlar Aksaray'a
Çatılardan çocuklar kadar uzayan buzlar sarkardı Kaygan toprakta bir ayakkabı dolusu çamur İz tutardı düşmeyelim diye
Sobada yarı yanmış küllü kömür İsli hüzünler salınıyor şimdi eğnimde Düşünürüm ne çok külfetti
Karın yağması sobanın tütmesi Çocuk kalbimizin hep
Ayaklarımızdan önce üşümesi
Biz büyüdük Aksaray'a kar yağmıyor artık Bana bir ıssızlık çöküyor
Sabahın ayazdan aydınlığında içime ağlıyorum Korkuyorum soğuktan perdeler yarı aralık Yüzüm ellerimin arasında
Hasan dağını izliyorum
Gül Bülbül 2
Akşam Üstü
Kızıl bir şafak örttü Akşam üstünde ufku
Gece mavisine büründü deniz Gemiler kıpırtısız yol alırken
Martılar eşlik ediyor tayfaların ıslık seslerine.
Yalnızlığın ve uzakların şarkısını dinliyorlar Muhabbetlerine ortak oluyor
Gök yüzünde yıldızlar Ellerin de demli çay.
Gül Bülbül 2
Amatör Hayat
Ömrümüz etimizde seğriyen dalgalardan ibaret Ama istersen çoğaltırsın hayatı
Çoğaltırsın nefes nefes tutunarak Bırak bir kez daha
Ayırma bizi
Yaralarımı sarılı yerlerinden kırma Kanatma bir daha
Ben dağların kovuklarına sakladım Gün yüzü göstermedim
Acıyan yanlarıma
Leylanın mecnunun masallarına Hiç kulak asmadım
Kendi düşlerimi kovaladım gizliden
Olmama ihtimaline alıştırdım hayallerimi Zor oldu belki
Duvar diplerinde, kuytularda Ağladım çömelipte diz üstü
Şimdi yazsam düşer mi gözlerin mısralarıma Evvelden ezelden
Sözlerime dokunurmu bakışların
Kelimelerin boğazıma düğümlendiği zamanlarda Sen bana bakma ne olur
Say ki donmuşum göz pınarlarında
Say ki mevsimler üşümüş kapı eşiklerinde Zemheride güneş
Ağustosta kar
sevdalar ölüm döşeğinde Etimde seğriyen hayat Say ki amatörce beklemiş Ve yeniden
Düşlerimden masallarımdan
Acıyan yanlarıma bir sevda can olmuş
Gül Bülbül 2
Anne Gitme
Anneler nasıl tanır çocuğunu uzaktan Annedir çünkü
En sevdiği annesi İlk tanıdığı çünkü İlk soyu - içtiği suda
Adar kendini bitmeyen duaya Yığılan yüküne halim yok desede Her seferinde aynı
Çünkü iki hecedir Annedir çünkü İlk toprak
İlk abdestini al oğul
Kapıya bir ses bırak vuranı duysun Askıya iliştir gözlerini
Geleni görsün Halim yok bugün İki kelime dört hece Anne gitme
Şiirler yarım kalmasın
Avuçlarım öteki dünyaya dua toplar Tövbesi bitmez insanın
Taze gelin değilim
Yürümez bulutlara ayaklarım Sakladığım ne varsa bu dünyalık Yığılır kapı önlerinde - eşiğe
Her çocuğun ellerinde bir el İlk tanıdığı çünkü ilk hecesi Anne gitme
Şiirler yarım kalmasın
Gül Bülbül Gül Bülbül 2
Aşk
aşk yağmurlu bir akşam üstü pencereme düşen
garip bir gölgeydi.
soluk soluğa okuduğum esrarengiz düşler yumağı bir roman.
ve bir duada
aminlerle biten hasbi haldi.
Gül Bülbül 2
Aşkın Olmasa
Gülüşün bilesin gülüşün vurur Aşkına tüneyen kalbimi
Sesin tokat gibi dalgalanır Buz kesen kulaklarımda.
Saçlarımda kar salkımlar Tutulmuş köşe başları Soğuk kaldırımlar
Bulutları delen bakışıların Sokakta
Üşüyor yüreğim Üşüyor ellerim
Kör dövüşü yaptırma Sana gelen yollarda Avaz avaz bağıran Pul pul dökülen
Dudaklarımda gevelediğim cümlelere Sen yokla kendini
Aşktan yana bir fısıltı duy Konuşarak
Taştan taşa vurduğun Kırk parça
Dağılıp dökülen Yüreğimden Diken ayıklatma
Bu bendeki çıldırtan arzu Ürküten sevda
Tetikte kıvranan kalbim Geceyi aydınlatan
Sigara dumanı Böylesine uğraşmak Çekilirmi
Mısralara kurşun döktüren ...aşkın....
Olmasa.
Gül BÜLBÜL
Aşktan Ey aşk
Bulut bulut yağdıysam saç tellerine Kirpiklerini ıslatmayıp unuttuysam Meylettiysem avuçlarına dolmaya Aşktandır hep böylesine ıslanmam
Aşktandır gözlerinden çığ çığ yuvarlanmam Ey aşk
Karanlığı bürünerek
Boş gözlerle baktıysam geceye Ayı unutup güneşi görmek için Kaybolduysam yıldızların arasında Ve içten içe öptüysem yüreğinden Sığınmak istiyorsam sıcak nefesine Aşktandır bütün bunlar aşktan Ey aşk
Yürüyorsam mahallenin kaldırımlarında Duvar yazıları yazdıysam sokaklarına
Köksalan ıssızlığımda sen çekiyorsam ciğerlerime Kabul görüyorsa ikliminde yaşanan sevda
Sebepse cümleler akşamüstü duygusallığına Aşktandır bu soluk zamanlar
Aşktandır gök kubbenin altında ağlamalar Ey aşk
İçimde karamsar korkak sızı Adın geçince buralarda
Kanatları kırılmış ezilen yüreğimle Devşirme heveslere tutunarak
Yalvar yalvar bağırıyorsam sensizliği Aşktandır bu sürünmelerim
Çöl güftesi gibi yitik sesler çıkarışım Aşktandır aşktan
Ey aşk
Üç vakte kadar masallarına bağlamışsam Gelecek zamanları
Ayaz çığlıklarla fısıldıyorsam Kesip acıtan adını
Ve senden başka donuyorsa Ruhumda tüm gülüşler
Aşktandır bu dirhem dirhem Ölmelerim
Aşktandır bu saman sarısı hallerim
Aylardan Şubat Mevsim kış
Aylardan güzelmi güzel Sevgi dolu şubat
Dışarıda üşüyen güvercinler Kanatları ak ak
Çocuklarda mutlu bir telaş
Haftaya kardan adamlar yapılacak Yüzü çizik
Gözleri kömürden
Yamaçda gri bir bulut örter güneşi Duraksayarak
Buzlu taş yokuşlardan tırmanır Ellerinde fileler
Dizlerinde romatizma şikayeti teyzeler Mevsim kış
Aylardan şubat
Bir aydınlık dökülür gök yüzünden Lapa lapa
Beyaza bulanır toprak İrice berrak
Saydam bir buz kütlesi sarkar çatıdan Kapı önlerinde titreyen patiler
Saklanır avlu diplerine Korkarak
Mevsim kış Aylardan şubat
Bakışlardaki düşler biçimlenir Buğulu camların avucunda Üşümekten korkup
İçine kapanır ağaçlar Yalnızlaşıp mahsunca Baharı beklerler
En güzel çiçeğin kavgasına tutuşmak için Mevsim kış
Çokluca sessizlik Mevsim kış
Aylardan Saçları ıslak AmaMutlu bir şubat
Gül Bülbül 2
Ayrılık Hesapları
Bilmiyorum incinir mi yüreğim Kapatsam perdeleri gözlerine Yada döker mi sesini gökyüzü
Koklarsak yağmurun gümüş rengini Döker mi ağıtlarını bizim için gizlice Şimdi eski zamanlar uzakta
Belkide üşür taze tutmak için yokluğunu öylece Sığmıyor hesapladıklarımız takvimlere
Daha sabahdan olduruyoruz karanlığı Batmadan güneş gecenin derinine
Parmaklarımdan sarkan hıçkırıklı vedanın
Biliyorum uzayacak tenimdeki kavurucu sessizliği Göz kapaklarımın titreyişinden sarsılır keder Ölürmü içimin dinmeyen sancısı zamanla Bu görünmez gidiş bu bilinmez bekleyiş Kana bulayan kılıç keskinliğinde
Hıçkırıklı bir şarkı gezinir ufkumda
Usul usul inliyor sözleri içimdeki meydanda Bu ne elemdir dudağımda sesin rengi kamaşır Kırar intiharın uzanan kanatlarını
Olsaydı varlığın kalkan takvimlerin hesabına
Gül Bülbül 2
Azalan Gönül
Bu yıkılan azalan gönülde Hangi ayrılığın acısı var
Kirpiklerimde gezinen ılık yağmur Söyle gökkuşağı ne zaman açar Gül Bülbül 2
Babavatan
Yıkılır bir babavatan
Sesi dudaklarımda kıvrılan ağıtlar Dizi dizi
Gönül bahçeme düşer.
Varlığımızı ağırlayan Düşler kucağı
Anne kollarında eskiyen ninniler Pencere asmalarına konan
Üveyik kuşları
Örgülü saçlarımızı terketmiş Kına kokularıda uçmuş Kuşların kanatlarında Kaç bahar kaç yaz geçti
Çatallanan duvar yıkılan damdan ayrı Kaç zemheri tüketti
Belleğimizden
Köy çocuğu geçmişimizi Şimdi ne kadar sarmalasak BoşTütmeyen ocağın rüzgarı İçimizde büyüyen sılanın halı Oturur yüreğimizde
Söylediğimiz gurbet türkülerine Masumca siner
Bir nefes yavşan otu İki çift söz incitir
İçini sızlatır babavatan damdan sarkan
Annenin yalnızlığı Ve evlere sığmayışı.
Öksüz düşlerde kalmış
Saman alevinde çörek çeken Kara sacın ocakta
Ot süpürgenin, kapı önlerinde bekleyişi
Depreşir adı geçince
saç tellerimizden dökülen İnce su gurbette bir ırmak uğultusu İncinen yüreğimize.
Gül BÜLBÜL
Gül Bülbül 2
Baki Olan Bir Aşktır
Ne zaman bakışlarında gezinsem Bir sızı başlar öteden beri
Susturamadığım.
Vakit bellemişim senli hayalleri Direnir
Ayıklarım Ayrık Otlarından Senli
Cümlelerimi.
Sükutum
El değmemiş teninde Baki olan bir aşktır Tutunduğum.
gül BÜLBÜL
Gül Bülbül 2
Belirsizlik
İliştirdim kalbimi Çıkmaz sokaklarda Belirsiz bir sevdaya.
Yorulmadı gönlüm Hayır...
Şikayet değil.
Senin ellerin,etin kemiğin Hepsi birer inilti.
Dev dev vuruşların silahsız Kırk yamalı bohça gibi.
Gözlerime bakışların...
Kaderden uzak manasız,manasız.
Misvakla tortularından aklını
Kirlenmiş hınçlardan kurtar kanatlarını.
Sahipsiz kalbim, kalbine ünlüyorken adını.
Güneşi öptüğün dudağın kavrulur Belirsiz sokaklarda
Belirsiz sevdalar savrulur.
Gül Bülbül 2
Benim Kitabım
Okudukca uzaklara göç eden kelimeler Yenilerine tutunana kadar
Kanat çırpıyorlar dilimde Sonra gözlerim
Kitabın gecesinde uyuyor.
Bazı kelimeler kısa kısa yürüyor Ama keskince...
Hıçkırıklarla göz yaşlarını göğe damlatacak kadar.
Kaç kişi duyar...
Çoktan azmı...
Kelimelerin taaruzunu
Harflerdeki ateş eden kırılmayı yanmayı Her kitabımın...
Kabzasında salkım saçak hayaller Astım,mı çengellere takıp
Duygularımı bir bir sayfalardaki çivilere Gayrı yüklenirim yüklerimi ne gam Yitirmiş beyazını
Kalemin lacivertine bulanan sayfalar
Bazen en zifiri boğuşmalar yaşanır satırlarında Bazen sırtını sıvazlar maviliğin uçsuz bucaksız Kocaman yüreklidir bazen
Avuçlarımın arasında kitabım
Yusuf yürekli olumuş anlatılanlar kalemin ucunda Sabır devşirmiş her dokunuşta kağıda
Mahçupluğun mızrapsız vuruluşu Tutuşur tarifsiz bakışlarımda
Bir militan sancısı tutunur tüm kitaplarımda
Benim Olmayan Şehir Hiç benim olmadı bu şehir Garip baktım penceresinden
Gurbette gibiydim her doğan günde Denizine karışan akşam maviliğinde Kavramadı toprağı ayaklarım
Hep ürkek emanet adımlarla yürüdüm Hiç benim olmadı bu şehir
Hiç çığlık çığlığa koklamadım portakal çiçeklerini Taarruzda bekleyen bir teneke köz tuttum ellerimle Ismarlama zoraki sohbetler
Eksik gibiydi bir yanım hep Kapılardan yanaydı yüzüm
Gitmek için gün sayan misafir gibi Hiç benim olmadı bu şehir
Az az sevdim
Her gün birazdaha derine batıyor tırnaklarım Etime karışıyor
Kalkıp gitmelere gücüm yetmiyor artık Dengesini kuramıyorum
Eteklerimde hergün çoğalan ağırlık
Kırık dökük hikayelerle suskunluğum artıyor Canım kanım dediklerim bu şehirde çoğalıyor Hiç benim olmadı bu şehir
Dört kolla sarılamadım tutunamadım Üşümeyen soğuk beton heykeller gibi Yürüdüm kaldırımlarda
Aklımdan geçenler
Dilimin konuştuklarıyla yerdeğiştirip durur Her söze her cümleye iki vatan sığdırırım Merhemler yaptım suskunluklarıma
Yıllarca sıkılmadan usanmadan
Benim olmayan şehrin kaldırımlarına taş ektim Ağır voltalar vurdum sırılsıklam yaz ayında Onca insan nıye ?
Gitmek varken özlem kokulu
Masallar anlatır eski hatıralarından
İri iri gözlerini açmış vatan kokan çocuklarına Çok kişili sofraların çala kaşık sesleri
Kıkırdayan küçük gülüşleri vardı Göç etmeden önce tüm kırlangıçların
Gül Bülbül 2
Beşik
Çarmıha vurmuşlar bizi Boğuyorlar.
Gelecek düşlerimize Yakasız ak göynek Biçilir...
Gece gibi.
Uğraştım olmadı.
Elle tutulur Gözle görülür
Titreyen yüreğimde Sana karşı
Duygular çoğalmadı.
Değişmedi.
Kahvelerin telvesinde Yıldızlarda
Avuç içlerimizde
Saman yolu hikayelerinde aradık.
Sol yanımız Ürkek
Suskun bekledi...
Olmadı.
Vakit...
Akşam
Hava kararıyor Sisli bir bulut
Senin gözlerinde uyuyor.
Anlamlı anlamsız Gülümseyen gece Alaymı ediyor.!
Oysa gözlerinde uyuyan bulut Sulu sepen kar olacak...
Karanlığımıza.
Yalpalayan...
Yığınla düş kırıklığı
Boşuna ölen zamanlarda.
Bir toprağın derviş sözü Durur
Nasırlaşmış kafalarda.
Kiralık çocukluğumuz Saç tellerimizden sarkan Boş beşik kertikleriyle Üşür.
Omuzlarımızda
gül BÜLBÜL
Biliyormusun
seni sevdim ben biliyormusun kanadı kırık kuşlar gibi
seni sevdim ben biliyormusun gülmeye muhtaç düşler gibi buğulu camlara adını yazdım yıldızları senin için saydım güneşe sensiz baktım
seni sevdim ben biliyormusun
gül yapraklarını defterimin arasına koydum sana şiir yazıp hayal kurdum
telefonda sesini duyup özledim seni sevdim ben biliyormusun
yüzünü potre diye çizip duvara astım kimse görmesin diye üstünü örttüm elimi uzatıp hayaline dokundum seni sevdim ben biliyormusun kardelen çiçeği gibi diktim yanına yaklaşıp yanağını öptüm hiç inkar edip saklamadım seni sevdim ben biliyormusun şafak vaktinde ufku seyrettim tüm güzellikleri sana benzettim dua edip seni seni diledim seni sevdim ben biliyormusun Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 13.9.2007 01:54:00 Gül Bülbül 2
Bir adam (babam)
Bir adam yürür,gözlerimde gönlümde Adımları uçurum uçurum
Yol onumu çeker o yolumu bilinmez Sanki,dev bir masal kahramanı Asırlık çınarlar gibi
Gölgesi ağır Erişilmez.
Saçlarında beyaz karlar Muştular indirir
Zirvesi görünmeyen dağlara.
Ele vermese de kendini
Oturur içinde kıpırtısız bir çocuk.
Ölümsüz bir ses düşler Kulaklarında kalacak.
Günahsız geçtiği yıllardan.
Koca çınar...
Gölgesinde toplasa yeryüzünü Kocaman bir han yapsa
Buz tutmuş ellerini
Göklere uzanan baston yapsa
Asırlık çınarın tutunurmu yaprakları Bir bir.
Yoksa ölürmü ruhunda bu şehir.
Rüzgar esse bulutlar dolansa Yağmurlar yağsa
Elbette...
Ulu çınar toprağında bir gün Yeniden doğsa.
Gül Bülbül 2
Bir Sabah
Boğazımda bir sabah yutkunmakta Yanmakta yine karanlığın beşiğiden...
Şafağıma sızan güneş
Akşamdan mı kaldı bu hüzün
Bulutları başımın üstünde benmi taşırım Titreyen kirpikler
Bu yağmurlu göz Bu mahmurluk niye Kederimle geceyi büküp
Dokunurum ıslak kanatlarına sabahın Yakasına çöktüğüm günde
Dilimden düşen üç beş ağlayan cümle Gönlümde bir yığın duygu seli
Kalemin yarım ucunda şiir olur
Gül Bülbül 2
Bir Sen Ol
Bir gece şarkısı çal
Kapımı çalar gibi, bir düş görür gibi ,dolunayda Güneşde yanar gibi
Rüyalarımı çevir senden yana Kıyasıya mücadelem ol
Katran karası biriken saçlarımdan Usulca sızan tel ol.
Kimsesiz kalır gibi sokulayım yanı başına Kuytularda
Ellerimden dökülsün eski fotoğraflar
Yer açılsın kanat çırpan serçenin korkulu şiirlerine Bir gece yağmuru ol
Nisan ayında yağar gibi
Yüzüme gözüme süreyim, iyileştir beni Bir sebep bul
İplik iplik örül bahtıma
Üşümüş gibi kıvrılayım avuç içlerine IsıtGözlerin değsin zemheride gözlerime Bir sen ol
Umut kurayım yoluna
Boynu bükük bir ben düşeyim ellerine
Gül Bülbül 2
Bir Yudum Mutluluk
Bir yudum mutluluk benimkisi Çoğalırken düşlerimde huzur Mavi kelebekler uçar
Ruhumun kanatlarında Sevincimle
Gökyüzüne selam yollarım Güne bakan çiçekleri
Ve gözlerindeki gülüşlerinle Gül Bülbül 2
Birazda Biz Olsak
Üşüyen ellerimi ısıtsan yüreğinle Hüzünlü ama
İçimi okusan
Birazda konuşsa gözlerimiz.
Radyo dinlesek
Spiker aşk üzerine söyleşi yapsa Biz çoğalsak
Muhabbetimiz çay
Bardak bardak dökülse.
Biraz yeşil olsun seyrimiz Dağlara doğru ağla sevgili Kara yağmura inat
Birazda ıslansak deli deli İçimizin sesi sussa
Boş yere tartışsak Danışıklı
Dövüş gibi
Söylemlerimiz kifayetsiz Cümlelerimiz destursuz olsa Biraz benim sol yanım Biraz senin sol yanın Sızılarımız
Karşılık bulsa Erimiyor güzelliğin Çirkinliğin olsada Nedirki sır
Açıktan aleni
Yollarıma gül döksen sevgili Beklerken camda ruhum Yağmuru.
Sen biraz
Kirpiklerime donsan Sevgili
Ürüyan gezerken gecede Birazda
Karanlık olsan Görmese seni Cümlealem Birazda
Gül Bülbül 2
Bitermi dost luk
Bir kahve acısına kırk yıl tutunan dostluk Bir bilsen
Nasıl parça parça düşüyor kalbimden gidenler Batıyor doğrularımın üstüne ölümcül gövdeler Kabime tüneyen güvercin ürkekliğinde
Her gün Her an
Palazlanırken yalnızlığım kendime dönük Kızıl kelimeler üşüşür dilime
Utanır mı ? dost rengi cümleler Boğazımda kıymıklı acı yutkunurken
Bir deli gönül kırıklığı soluyorken nefesimde Sol yanımda çırpınır karanlık gece kuşu Eşeler onca ağıtlarımı gözlerinden
Sarsılır kalbim dost depremleri yıkarken duvarlarımı Bir kaç ceset düşüyor ayak diplerimize
Varsın tökezlesin diyorum
Zaten boz bulanık toz dumanmış yürüdüğümüz yollar Isıran bir telaş
Bir celsede idam verip kurşuna diziyor uzaklaşırken yürüyen sesinde hala Eksik anlatılmayan izler kalıyor Oysa benim dudaklarımda kuruyan Bıraktığın
Böğürtlen kızılı kan var Ah o ısıran dilin
Ah o avuçlarıma düşen güneşin ısıtamadığı yüzün Şimdi bu ağlaşmalar güzelleştirir mi bizi
Kaç okka eder vursam hesaba yiten duygular Ne kadar yazılabilir yazılsa
Çirkinliği örtecek
Kaç kelimenin boğazına dolanır kalem Ayazların estiği gecede kim bilir
Kaç kırlangıç dönecek tepemizde
Parmaklarımız uzanıp kaç hesap yapacak Göğsünde uyanmadığımız kaç sabahı sayacak Öğrenir mi kalbimiz kimsesiz kalınca
Kahvenin renginde kırk yıl demlendiğini
Coğrafyam
bir sözle ayrıldığım gün doğduğum topraklar
tüm düşlerim...çoktan ölmüştü artık cennetim kül mü olacaktı yada uzakta gölgedemi kalacaktı
ömrümün gün batımında ardımda kalan sükutumsun coğrafyam
hep senden yana dönük yüzüm hep sana aşık kalbim hangi kelimelerin ucundan tutsam
hangi cümleyi sığdırsam satırlara
cocukluğumdan hangi masalı hatırlarım yokluğunda senden uzakta dert daşım coğrafyam
yürek soğuyunca üşüyen umut olur diyorlar sanki arkamdan palas pandıras koşan gölgem seninle hiç hemhal olmamış gibi
adı destan adı kocaman coğrafyam bi dur soluklan çök şöyle bir kenara gövdemin katılığını kırarak
besleme içindeki engerek yılanı sana yakın bir düzlük seç
ve yokuş aşağı akıt zehrini
öfkenin elinden tutma bırak yankısı bölsün karşı tepeyi
insan özüne dökülenlerle var olur
biliyorum uzaktasın ve uzaktan sarılır yüreğin çocuk hayallerime
hissettiğim çocukluğumdan kalan hangi yaşanmışın yorgunluğu
coğrafyamın ruhu kutlu şehirlerde yaşar
Çağlayan sözler
Adını anmak gönlümde nur Adını anmak kalbimden vurur Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 13.9.2012 17:50:00 Gül Bülbül 2
Çekim Gücü
Varlığının varlığımla buluşması
Kalbimden ellerim uzanır sana doğru Dökülür ellerimden dökülür uğur böcekleri Onca ısrarım niye dersen
Senin sesine bakışına sirayet eden Bitmeyen kederlerin var
Anlat bana...
Karanlıklarda gölge gibi süzülen varlığını Görüyorum seni...
Her gün her an ve her mevsimde başka başka renklerle yaşadığını Köşesiz rüzgarların seni savuracağı korkutur beni
onun için
Söylediklerim çarpar sana belki iri iri
Belkide ellerinden tutar bende seninle yürürüm Anlatamadığın kederli mevsimlerde
Seni bana bıraksan Önce...
İnce ince yağmurların sızdığı buğulu camlarda görsen adını Sonra yazmak isterken
Niye en çok seni anlattığımı Kalemi tutunca
Kağıda doğru garip bir telaş başlıyor
Bende mekan seni düşündüğüm yerler oluyor Çünkü senin dışındaki fikirler
Fazlalık olup yoruyor beni Taşra sekilerinde yetiştim
O yüzden mi sana yetişemiyor ellerim
Oysa senin varlığın benim şehrimin biraz fazlası çokluğu Kurşun geçirmez duvarları
Varlığına gömülen varlığım Şimdi benim gözlerime bulanan Damarlarımda kıvranır
Birazdan ben susacağım
Yalvaran haykırışlarım düşecek Kırıp dökmeden
Sürüklenen ayaklarının dibine
Çocuk Kalan Anılar
Bir zamanlar dumanı tütüyordu hayatımın Sokak sokak...
Ev evdi..
Bahardı henüz düşlerim
Ne çabuk izbede kalmış küf kokulu tütsüler yakar Oldum Yaşanmışlıklarımın ardından
Maziyi hayal ediyorum Unutulmasın ölmesin. diye Hep aklımda kalsın
Çocukluğumun gençliğimin. izleri
Babamın gümüş zincirli köstekli saati Annemin sıra sıra dizilmiş oyalı yazmaları Evimizin mayalı hamur kokan ocaklığı Çocukluğumun en güzel kahvaltısı Sıcak sıcak yağladığımız çörekler Ve dalında şarkılar söylediğimiz Gölgesinde evcilik oynadığımız Pelit ağaçları
Bir küsüp bir barıştığımız
Aslında gönül bağıyla hep bağlı kaldığımız Kin gütmediğimiz
Kem bakmadığımız
Bilirim şimdi hepsi hasretler
Bilirim şimdi hepsi maziyi özlemekteler.
Anılarda demlenen
Çocukluğumuz, çocukluğumuz
gül BÜLBÜL Gül Bülbül 2
Dilden akan
incelip evlere sızan
yıkılmış kara yüzler korkulu mimiklerle dil diyor
usul bir bekleyiş yavaşça ses diyor dudağın şekli bürünüyor
havada oturan taşın şekline ve bir cümle savruluyor
cellat huzurun boynunu vuruyor şu gökyüzünde sıçrayan ses toprağa doğru ıslanan renkte içini dökmenin telaşı var
parmak uçlarından sıyrılan bulutlar sabahına dökülen gün ışığı sarkıntısında arala perdeyi gör yağmurun
cama nasıl yapıştığını
doğrult aklını diz çökmesin karartılara senin omuzlarını taşıyan devlerin yağmurda ayak izleri büyüktür
konuşunca ağızlarında dilleri büyüktür sözün tartısı dildedir
dil ile vurulana kar etmez
okşasanda yetim saçlarını ayakların erisede yolunda
akarsın gözlerinden düşüp birgün toprağa
Gül Bülbül 2
Donuk Gölgeler
Bak işte yıllar sonra gözlerine düşen gölgem Ayaklarının dibinde
Bas üstüne
Belki dirilir cesedim Ayak izlerinde dalgalanır Dalgalandıkca kanım
Yeniden biçimlenir etim omuzlarımın üstünde Sağdaki gözüm soldakini hedef alır
Baktığın yer öyle böyle değil İnsan insanı
Vurmak için uzattığı tüfekten tanır Gerçekmi bunlar-değilmi yoksa Dirilerin arasında salınan ölü Bu gürültü
Şu sana uzanan gri yıllar
Çiçeğin üzerinde rüzgarın getirdiği Barut kokusu
Bak yine gözlerine düşen gölgem Bağrımda tetiğine bastığın sancı Hesapla mesafeyi bulaşmasın Tırnaklarımda çamur
Toprağı taradım ellerimle Denk değil biliyorum
Benim toprağım senin ayak izine Ellerimi nereye uzatsam gölgeler Kayboluş zihnimde donuk bir resim İnsanlar diyorum
Şu diriler
Nerede kiminle
Hangi uzaklaşan kavmin peşindeler
Gül Bülbül Gül Bülbül 2
Dörtlük 1
Cennetin umudu tazelenir gönlümde Her bereket tohumu yağmur damlasında.
Vakit sabahı kuşanmak da güneş doğuyor Karanlık için sanki intihar oluyor.
ll
Sızar içime gözlerimden akan su İnceden inceye kalbimi yıkar.
Kimse bilmez halimi, melalimi Zaman taarruz da yürekler yakar.
lll
Tevekkülün mertebesini Teslimiyetin gücünden alırız.
Gecenin gündüzü örtmesiyle
Yeryüzünde yusuflu dualar buluruz.
Gül Bülbül 2
Dualı Şiirler Ey varlık sebebim
Billahi senin emrinle hayattayım Bin kez dönülmüş tövbelerden Yeminlerden
Darmadağın günahkarım
Yinede yeniden tövbelerle kapındayım Affına talibim...
Aşkların en güzeli sen
Adınla mesudum andıkca her zerrem Huzurum olur dualarla dilimde
Mühlet, müddet, sınır sanadır tüm yolculuklar Bu yüzden eteklerime yapışmış çekiştirmekte Dünyada dünyalıklar
Mülteci ruhum arafta,çırpınır şaşkın Bire kul olmanın avuntusu ahvalimde Ömür bu misafirde olsa dünyada Rengi teni emanet
Hasbihaller hep aşkınla
Tevekkülüne teslim yaşamak dualarda Bismillahda şanınla bütünleşmek
Doğarken fecirde nurun uyanık gönüllerimize Ey varlık sebebim
Anmassam adını bir nefes Yorgun kederler yürür kalbime Dualar akar parmaklarımdan Affını ister her kelimesinde
Hükümsüzleşir merhametin yanında Üç günlük dünya.
İdrakim zayıf Öğret ALLAhım
Zayıf şükürlerden kurtulayım Affın milladım olsun
Aşkın iki cihan servetim Ağlayıp cırpınan şu gönlüm
Mağfiretinle bayramında cemaline ersin
Gül Bülbül 2
Düş Yakamdan Mahpus
Mahpusta düşlerime cam kırıkları batar Yüreğimden kan damlar prangalarıma.
Ve dokunsan yıkılır İçimin boş mahsenleri.
Gülmek ibadet gibi kutsal Mıh döven sinelerimde
TUFANI gizlenemez yük, ömrümün İçimde çırpınan kanatlarım taşımaz Anladım silinmiş kaderimden yollar
VE hatta karlar yağmış heryanım soğuk.
Güneşin doğmayan
Kaç yaprağını koparayım günlerimden Salkım saçak hayallerim donuk.
Yığın yığın insan yığınlarca hayal kırıklığı Saman sarısı benzimde, sigara dumanı izleri İki tel beyaz akan saçlarımda
Yılların bozamadığı düş kırıklığı
Ürkek baktığım tavanlara, sessiz çığlıklarımı astım.
Bir yusuf fısıldadı, buralısın dedi artık.
Voltalarımdan pazar yeri kurdum avluya Silip süpürüyorum yan ranzaları
En çakal fiyatlardan Gülüşler satıyorum
Ölüme çeyrek kala piyasalarında.
Gül Bülbül 2
Düşünceli duygular Hangi toprakda
Hangi suyla beslenir bu karanlık.
Dünya bu devinimde Boğuluyor insanlık.
Muhabet nasıl yaşanır Tatbiki yok.
Kapatırsan aşkını yücelerin Düşünemez kalpler varlığını.
Ruhları alınmış cesetler sürüsü On ikiye kurup saatleri
Uyandırmalı cennetleri.
Utanmaktan bir miktar
Dökülseydi bedenlerin üstüne Tedavi olurmuydu insanlık Karanlıklardan yana.
Aşığı olmak,hazır olmadan...
Ateşine narın..
Yavaş yavaş yanmak.
Göremez haldeyiz gömülmeye başladığımızı Akılla kalp girdabında
Mizacını bulmak
Bedenin, dilin hakkını vermek Ritminden koparmadan.
Kadim dünyanın taklit değerlerini Gözdesi kılmak varlığın.
Sıçra artık insanlığın adamlığına Al nasibini
Seni en üstün kılan sözlerden.
Koy başını kahraman sohbetin kıyısına.
En derun düşünceler sarsın benliğini.
Bırak kararan paslı bedeninden Aksın sancılı dumanlı isli sular.
Gül Bülbül 2
Ey Yar
Ömrümün tutkusu Ey yar...
İki dirhem Bir çekirdek Söyle...
Kime giydirdin yüreğini.
Gül Bülbül 2
Eylül Eylül...
Eylüldü ayrılıklar yazıp ayrılıklar okutan Eylüldü seni alıp aşılması zor yollar kılan Eylüldü yaprak yaprak hüzün yağdıran...
Yüreğimizdeki dallardan.
Eylüldü sonbahar kuşatması bal rengi...
Gözlerini ıslatan.
Eylüldü kocaman yürekli güneşi ağlatan.
Eylüldü dalgalı denizler gibi aşkları yıpratan.
Eylüldü aylardan yıllardan ve sahici hayat dan.
Ve bir eylül zamanı
Eylül vurgunu yürekler.
Gül Bülbül 2
Gecem
Yine karanlığı giydirdim geceme Nereye baksam yıldızlar uçuşur Ay taç yapmış kendini
Gökyüzünün kara dalgalı saçına Ve alabildiğine özgürüm
Dönen başım uçsuz bucaksız havada Alevden şarkılar söylüyorum
Kendi sessizliğimde İçim dışıma kırgın Acıtmıyor artık canımı
Sessizliğim yalnızlığım ve gece Denizin çiçeklerin bütün kokularını Ben kokluyorum
Şehir boş sokaklar boş
Herşey benim bana konuşuyor gecede Biliyorum bitecek bu ahenkli söyleşi Kızıl öpücükler konacak kanatlarına ufkun Sonra karanlık elini çekmeye hazırlanıyor Sabahın gülümsemesi yakın
Yıldızlar kaybolmak için
Erkenci bir kuş penceremde Mahçup
Teselli eder gibi bakınıyor.
Gül Bülbül Gül Bülbül 2
Geçmiş Buyur dedim
Çatılan kaşlarını kabullenerek Kapı eşiklerinde
Kasılıp kalan bakışlarla Buyur dedim
Sessiz ve Acıyarak
Ağır aksak bir hoşgeldin döküldü Kararsız dudaklarımdan
İnsan bu kadar küçültürmü Kırgınlıklarını
Kelimelerini cümlelerini Batmıyor çatık kaşların Ağaran saçların
Gittikçe azalan kilon
Varlığınla şekillenen saatler Homurdalandığın öfken Hepsi ufalmış
Üzerinde okunaksız kesintisiz Çizik
Yanlışlıkla tuvale dökülen boya gibi Bakışlarımda
Sende gördüğüm karışıklık Solukluk
Ütü izlerim silinmiş Epriyen pantolonundan İçimde
Sarfedilen sözlere yazık Serzenişler
Artık bağırarak konuşabiliyorum Diyen iç ses.
O heybetli bıyıklarıyla oynayan Ürküten adam
Şöhretini kaybetmiş İhtiyarlayan
Günlerden
Gücüm yok Ne debelenenleri
Ne de zaferleri yarıştırmaya Benden uzaklaşan gitmeleri Yeniden canlandırmak
Huzuru
Tartaklamak olacak Azat ediyorum Tüm geleceği
Geçmişin prangalarından.
gül BÜLBÜL Gül Bülbül 2
Gidersen Gidersen
Kırık kanatlarımın üstüne basarak Akşam üstü şahitliğinde
Mavi rüyalarımız sessiz ve sefil Yarım kalır.
Sana derya olan
Kalbimde bir ceylan zamansız ölür.
Gidersen
Gülüşlerini toplama gözlerimden ne olur Soğuk rüzgarlı kabusların
Duvarlarımda çınlayan manasız sessizlik Boğazımda düğüm düğüm hıçkırık
düştüğümü fısıldar Gidersen
Tutunmak düşer ah desede yüreğim Belliki ayazlarda iklimsiz, çeliktendir Duadaki ellerim.
Soğuk bir özgürlük nefesimde Can havli hüzün
Titreyen tahta bacaklarımda.
Gidersen Kim bilir
Hangi merhemi süreceğim Hesabıma düşen yaralarıma Soyutlayıp dünyadan kendimi İzinli sayacağım
Tüm hevesleri ceplerimde saklı tutup Gidişine
Her gün bir çentik atacağım Gül BÜLBÜL
Gitme
Sancılı hıçkırıklar düşüyor sabahlarıma artık Hoyrat ellerde saçlarımın rengi dolanır
Radyodan sözlerini anlamadığım şarkıların uğultusu Beni uyandırmaya çalışır
Neden böyle her şey el gibi, yabancımı olduk Aynı şeyleri sevmedik mi yoksa
Sadece benim düşlerim mi Gözlerimin yağmurunda ıslanan Sevgili
Biz el ele geçmedikmi gök kuşağının altından Sevgili
Aynı sabahta güneşin doğuşunu Beraber öpmedikmi yanağından
Ateşten isyanlar var akşamın karanlıklarında ünleyen Şimdi böyle insafsız arsız ezerken bakışların
Dilinden dökülen hangi ferman can verir Sır gibi sakladığım yürek yangını adına Kaç zamandır çekildi ellerin ellerimden Sevgili
Kaç ayrılık ölümün ipini geçirdi
Emanetler bırakıpta boyun büken sevdaya Ahraz dillerimizden şimdi beddualar yükselir Oy...ihtimaller üzerine tüy diken sevgili Sen bu kasvetli ateşin üstüne küller atsanda Sönmeyecek
Sevgili
Öksüz masumiyetin celladısın yokluğunla Ömrümün hangi evresinde böldün yollarımı Giderken üfleseydin surlara
İflas etmiş düş kırıklığıyla kopmuşken kıyamet Sürgün edilmiş yetimler gibi kala kalmazdım Sevgili
Böyle başı bozuk dağılışımın sırrı Kum saati akışındaki varlığına bağlı
Eğer dökülürse saçlarımın rengi ellerinden Ne olur gitme
Bende kal
Gitme 2
Gözlerim nemi eksilmeyen çimenler gibi Hangi bulut düştü mavi gökten
Hüzünler ıslanıyor böyle sırılsıklam
Etkisinden kurtulamadığım tesellisiz sözler devriliyor Kötü kelimelerle eğreti sesler düşüyor dudaklarından İncitiyor böğrümü yar
Yazdıkca kucaklaşıyorum Satırlarımda hayalinle
Oysa sen benim şiirlerime sığdıramadığım Tükenmeyenimdin sevgili
Giderken ayak izlerine düşen sesin Kum taneleri gibi çoğalıyor
Göçebe haline el sallıyor arkandan yar Biliyorum bundan sonra ruhumuzda Ölümüne kapışmalar
Ve çöreklenir içimize avuç avuç kırık camlar Oysa ben ne kadar istemiştim
Artık demlensin senli düşler gözlerimde Söyle sevgili
Hangi satırıma sığdırayım şimdi seni Saçlarımda beyaz papatyalar
Gülüşün öyle kalbimin orta yerinde kalakalmışken Gidersen
Yokluğun eprimiş salkım saçak giysiler gibi Omuzlarıma ağır gelir
Sen aşk gibi yanan dağlarımın öte yakası Baharlarımı yok etme
Ve gitme
Ne kadar duaya dursada şimdi yüreğim Ellerim açılmıyor yükünü hafifletmek için Belki çıkmaz yollardan
Yada karşı sapaktan döner gelirsin Bölük pörçük uykularımın
Yine kalabalık rüyaları olursun
Gül Bülbül 2
Gölge
Omuzumda taşıyorum
Varla yok arası bir gölgeyi.
Siyah beyaz kasvetinde tüm külfeti Kalmamış hatırlayan
Unutmuş hatır sayan.
Sanki göçüp gitmiş masumiyet Dünya dergahından dilsiz ve ayan.
Gül BÜLBÜL Gül Bülbül 2
Gönlümün Efendisi
Aynı gök kubbenin altında Bilmediğin kişiyi sevemessin
Sevmek sevdiğinin varlığına izahat bulmaktın O yüzdendir
Bir acı kahveyle başlayan serüvende Seni sonsuz sevgiyle aşkla severken Hep yanıbaşımda istemek
O yüzdendir Yıllar önce
Kalbimi yüreğimi nefesimi sana hediye edişim Ve karşılığında
Tek isteğim
Senin kalbini gönlünü hediye almak Sonsuzluk aleminde rahmanın katında
Seninle eş olmanın elhamdülillahını yaşamak Her tebessümünde ömrüme sana dair
Bir düğüm attın Her düğümde
Benim yeniden kahramanım olursun Ben seninle olan yazgıma
Tevekkülümü minnet bilirim Seninle birlik olmanın sevdasını Ömrüm yettiğince yaşayacağım Günümüz kutlu olsun
Gönlümün efendisi Gül Bülbül 2
Göz Yaşım Göz yaşım Çöl ayazım
Omuzlarımda candan yorgunluğun Ellerimde ay
Sana yüreğimden yıldızlar Sayabildiğin kadar say İliklerimde
Korkulu fütursuz yıkıcı fay
Sokaklar caddeler büyülü bir anahtar Ey dağımın karı
Mahallemin denizimin iyotlu rüzgarı Estiysen kime ne
Başımda deli deli
Ömrümün fırtınalı sancısı
Katliamlar yaşanır savurduğun her yerde Yinede ekşitmem yüzümü
Gül ayazım Sığıntım Sabahım
Çağırırsan asarım kirpiklerine kendimi Öl dersen kapatırız birlikte gözlerimizi.
Gül BÜLBÜL Gül Bülbül 2
Gurbet Krizi
Kız kalasinden bir akşam üstü Mersin semalarını izlerken
Gurbet türküleri dinliyorum radyodan Acı acı yankılanıyor denizin dalgasında.
Boğazımda tarifsiz sancılı bir yutkunma Yağmursuz gözlerimde kararan bakışlar Dudaklarımda pişman çığlıklar.
Sen izliyorken
Kız kalesinden kıbrısı.
Denizde dingin bir mahçubiyet Üzerinde ay.
Kurtulamadı gurbetin sancısında yüreğim Kucağına sığınmış türkülerin
Sırtını sıvazlamakta
Ağlayan hayallerim hıçkırıklarım.
Tutunduğumuz maviliklerde
Hani en güzelimiz denizdi ya tarifsiz.
Şimdi ücra sessizlikte sensizlik Şimdi boğulmakta deniz
Boğulmakda mersin Ağlamakta ay.
Tutunca turuncu kanatlarından Gökyüzünün bağrına dağılmış Ağlamakta kırlangıçlar
Gül Bülbül 2
Gül,ki
Çırpınışın yaremi, gurbetemi, hasretemi Bakan gözlerinden çekeyim gözlerimi
Sukuta ersin yere düşen hayallerin ve çaban Hu,ların aksın bin parça yaralı kalbinden Yıldızlar dualarına konsun ayın gölgesinde Ve şükür aklınla buluşsun ahların ardından Sesim dudaklarında yer bulsun,konuş Ne olur anla, leylanın aşkındaki
Mevlaya götüren nezaketi
Yitirme billur gönülleri, papatyaları, gülleri Matem kuyusundan çekeyim, uzat ellerini Gülsün ümitle bakan gözlerin
Dünyaya ışık saçsın duaya kalkan ellerin Güneşi aydınlatır inancın, ve tenin
Gül,gül artık gül ki,güller büyüsün Sonbahar kuşatması sarı saçlarından Gülki, elmaslar çiçek çiçek sıra olsun Gülki, yağmurlar hakka akan sel olsun Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 31.3.2007 13:01:00 Gül Bülbül 2
Gülüşün aklımda asılı kaldı
bir masal esintisiyle üfledim ben kendimi, aşkın akılalmaz büyüsüne.
biliyorum! kalbimi unufak edecek,beni yaşayamaz kılacak.
belkide gül yapraklarım bir bir düşüp toprağa karışacak
ama yinede ben bu acıyı,canımı koparırcasına yaşamak istiyorum aylar yıllar sürecek belki,zaman verip hudut çizememki! ...
yüreğimdeki coşku kafamdaki kurguyu asıyorum ben düşler sokağına hezimetim kesin ona şüpem yok,
ama deymezmi:söylesene masal perisi,onun gülüşüne dolaşmak karmakarışık olup çözülemeyecek düğümler atmak.
.
Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 20.8.2011 18:55:00 Gül Bülbül 2
Günahlar
Aklından geçen ne varsa Vur bakışlarınla yere düşsün Taşımaz kolların
Bu ne ağırlık
İrili ufaklı bağıran sözler Nasılda çaresizlik
Nasılda vebali boynuna Günahlar
Sırtın dönük ateşten
Yırtılan bir gömlek enseden Buğuz edecek kadar
Yok olan vakitsiz
Göğe savrulan parmaklar sayısız Sayısı zindanlarda
Sayısız
Nasılda vebali boynuna Günahlar
Boş kapılarda beklemek
Yorgun omuzlarında uzanan solgunluk Sıksam dişlerimde ısırılan
Akıyor dilimden tuzla buz olanlar Canı yanan
Kanayan yaralar Ya günahlar
Yastığımda uyuyan ellerime Yüzüme bulaşan
Kıymık kıymık Her yanım kesik Her yanım
Kan gül BÜLBÜL
Gül Bülbül 2
Güzeldi gözlerin Güzeldi gözlerin
Hani hani bir gün söylemiştim aniden Ne güzel gözlerin var diye
Deliveriyor kalbimi
Suskun ürkek yosun yosun bakarken Buğulu bir cam gibi gözlerin
Adımı yazmak istedim bakışlarına Hep gözünde olayım
Sana dair kalayım diye Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 13.8.2011 12:19:00 Gül Bülbül 2
Hatırı sayılan sözler bırakın insanları
düşleri ve gülüşleriyle birlikte yaşasınlar Gül Bülbül
Kayıt Tarihi : 24.1.2012 11:15:00 Gül Bülbül 2
Hep Çocuklar Düşer
Nereye uzatsam sesimi boşluğa düşer Dilimde dağınık çabalayan üç beş kelime Doğruluğunu dinlemek için
Anlamını bulmak için Uzuyor kısalıyor
Çoğalıyor çoğalıyor ve küçülüyor Bir çocuğun parmaklarında eziliyor Bom... bomba birdaha düşüyor Tamda kalem tutan eline
El boşta kalıyor
Işık kurnazca toparlanıp dağılıyor Zihninde boşluğa düşen el
Karanlık da ne çok iş kalıyor
Gözler ölüme bulanan toprağı tırmalıyor Yere düşen kapının anahtarını arıyor El yordamı izi düşmüş
Tamda şuraya
Kapı önüne fatihanın
Fatihadan anla her insan yalnız ölür Yalnız bekler toprağın rahminde Düşen üç beş kelime
Sivrilir duyulur cesetlerin arasından Yere düşen kapı tokmağında el Pat pat
Çocuk işte koşarak vuruyor Belki düşen el
Patlayan bomba yıkılan duvarlar Yıkılan üçbeş kelime ve çocuk Okunmamış fatiha
Açsa gözlerini yerli yerinde durur
Gül Bülbül Gül Bülbül 2
Hercai
Yamacın öte yakasında
Bahar yoksunu bir hasret bekler Mendilsiz göz yaşlarım ellerimde Öfken gazel yaprağı titremesiyle Kıymıklar batırır
Derinden derinden bedenlerimize Ayaklarımıza bulanan toprak kokusu Aceleci düşler kurdurur
Erguvan göçü mevsiminde Cemre sancısı çeken
Pasifik yüreklerimize Bu yüzdendir böylesine Aşklar devriliyor sırılsıklam Hıçkırıklar bıraktığım yerde
Tesellisiz bir lodos esiyor kollarımda Sancılı ağıtlar
Bundan böyle
Karanlık akşamlarımda Hoyrat ellerinle kopardın Renksiz çaresiz çiçekleri
Öfken dizlerindeki dermana talip Tükenince kavgandaki
Masum cümleler
Senin gönül sahilinde kim bilir Kaç yalnız ruh
Misafir oldu bilmeden Bu kadar cüretkar
Bu kadar fütursuz hercai oluşunu.
Gül BÜLBÜL
Hicaz Ve Hüzün
içimde bir yerlerde hüzün ve gözyaşı ile yıkanmış kayıp kentin türküleri küçük tınılarıyla yüreğimi okşuyor,
duyması zor belki dinlemek lazım delicesine delicesine sanılarımız var bazen
aslında gerçek sandığımız yüreğimizi sızlatan rüyalar gibi yaşadıklarımız
bittiğini yada biteceğini kabullenmekte zorlandığımız duygular bizim sanılarımızdır.
çekip giden duygularla son hicaz hüzünlerini kristal bardağı tutuyormuşcasına özenle saklarız yüreğimizin en kuytu köşesinde.
gecenin en mavi anında yıldızların kadife kadife döküldüğü ayın iğde çiçeği kadar taze olduğu o hoş nikabın içinde sunulan delikanlı yüreğimizi sızlatan sevdalardan değil mi?
böyle zamanlar senin kollarında uzamalı akrebi sımsıkı avuçlarında tutmalısın yelkovanın sırtında savaşmalısın
sahici olan ne varsa içinde yaşamalıyız.
bakışların hırçın rüzgarlar gibi esmeli sevdalı sokaklarda.
aşk ölüm gibi, ölüm de bazen aşk olmuyor mu?
öyle ise adım adım ciğerlerine çektiğin hüzün ve sevdayı cebinde taşıma.
sevdalı gülüşlere yol ver kan ter içinde bırakma gökleri kıskandıran umutla yol alsın
ulaşsın sonsuz mihrabına...
bir vuslat bir deli yürek elbette yakınlığı muamma.
Gül Bülbül Gül Bülbül 2
Hikayem Sahil Kıyılarımda deniz
Ayaklarımın altında yakıcı kum taneleri Kavi bir güneş
Isıtıyor yorgun eğinimi Tepemde palmiye ağacı Dik duruşu ayakta kalışı Eğilmeyişi
Gölgeler sırtını yaslayan
Rüzgara çalım atan omuzları.
Martıların kanatlarında sahile vuran rüzgar İç çekişlerin hüznünü taşır
Iğıldayan sesinde
Kalabalıklar farketmiyor
Denizin kıyılara nasıl çırpınarak Süzüldüğünü.
Kumların güneşle kavrulup
Ayaklar altında ezilerek yandığını.
Güneşin her an alabildiğine Dünyayı öperek yanaklarından Isıttığını
Palmiyenin toprağa pas vermeden Başını göklere diktiğini
Rüzgarın martıların kanatlarında Şairlere inat
En romantik En duygusal
Şarkıları fısıldadığını farketmiyorlar Ve bütün
Gizemli güzellikler gibi
Bu ahenkde yosun kokularıyla Sahilde kayboluşunu bekliyor
Gül Bülbül
Hoşca kal
Soğuk ayazı fakir bir ayrılış Dil ucunda emanet bir hoşçakal
Gerçekten söylenen zaman ağlaması bumu Belkide kısa görünen kış güneşi besbelli Gözlerini hayal etmek
Mezarlık düşleri gibidir artık
Üzgün kalemimden savunma sızıntısı şiirler Dökülür
Destursuz gelişlerin ardında kalan
Derviş edasında boynu bükük gariban susuş Oysa her aşk leyla niyetiyle başlar
Mecnun rolüne giyinen efkarlı ruhlarda Önü ardı düşünülmemiş şair yanılgısı Not düştüm tarihini
Ocak ayının sonlarına doğruydu
Böyle hatırlanacak benliğimde kalbimde Maviyi göremeyen
Kar beyazı acı izi
Belkide ben zamansız izin verdim Bir el kalbime değsin dedim Hep kendimi öldürüp yeniden Doğmak mı
Canımı acıtmak mı beni besleyen bilemedim Ağırladık geçicide olsa birkaç güzel sözü dillerde Aynı anda beraber okuduk
Sırtımızı sıvazlayan içimizde kıpırdayan Kış ayazı kar masalı mısraları
Dedim koşma... bu heves niye
Şarkılar dinlemeden şiirler okumadan Yağmurda ıslanmadan iliklerine kadar Düşürme sakın saçlarının telinden
Gülümsemesi yüzüne gözüne bulaşana kadar Oysa ben seni gökyüzünden daha güzel sanmıştım Değilmiş
Eğer olsaydı
ÖyleYarım yamalak bir hoşçakala sığmazdı
Hoşçakal
Hoşçakal lastik çizmelerim Çocukluğum
Okul yollarımızdaki bozulmuş Tarlalar
Bir liraya aldığımız Kokusus çemenli ekmek Tadına hoşçakal
Hoşçakal
İp atladığım arkadaşlarım Salıncak kurduğumuz pelit Ağacı
Dikenli ama inanılmaz güzel kokan Nazarlık iğde çiçeği
Hepinize hoşçakal Dikilmiş tepemize
Hasan dağının dumanlı başı Gurbetin başlangıç noktası Kara kışına hoşçakal
Sabah erken uyanan kuşlar Müstakil evimiz
Küçük bahçemiz
Annemin kadife çiçekleri Demet demet hoşçakal
Gazellerde oynadığımız saklambaç Beş taşlar
Hayallerimizi anlattığımız Çocukca sohbetler
Masum masum hoşçakal Mayalı ekmek kokusu Küflü peynirin tadı Büyük kergi mahallesi Sokak sokak hoşçakal
Çabuk bitsin diye saydığımız Yün yumakları
Kulaklarımda kalan çıkrık sesi Tetire yeşile kök boyasına Boyanan ipler
Yumak yumak hoşçakal Tavana çivilenen ıstar ağacı Erişi argacı
Her ilmeği kesen bıçağım Elimde vurduğum kirkit Parmağımı açıtan makas Kesik kesik hoşçakal
Ana baba bacı gardaş bildiği Annemin dert ortağı
Ümmet dayım hoşçakal Canım ailem düşümde Bacı gardaş işinde
Kalsınlar hep bu şehirde AKSARAYIM HOŞÇAKAL
05,01,2020
Gül Bülbül 2
İnce Sızı Öncesi ıssızlık
Öncesi içten yakan hıçkırık Aldırmazlığım deliliğimden değil Aşarken. menzilimi
Düşündürür...
Üşüten suyun. rengimi
Yoksa gözyaşına. benzerliğimi Senki kesik nefesim
Çöz ruhumda sürünen can kafesimi Üfle kalbime
Ya rap bu yolculuk girdabında İliklerimde sen
Gözlerimin gördüğü
Saçları sürgün...tenime gurbet İçimde kıvranan sızı
Senden ayrı yüreğim zebil...
Bittimi acep.
Ötelerde kalan kurnaz kibir
gül BÜLBÜL 23.08.2020 Gül Bülbül 2
İnsan
Pusu kurmuş yollar yuvarlanır sarılır Düğüm düğüm urgan
Tutulmuş dikenli ulaşılmaz olmuş Bir sandığa kapatılmış tıkılmış insan Bitmez tükenmez dumanı sırılsıklam Yağarken dağların üstüne gök kuşağı Yedi renk yedi adam yedi uzanan el Tutar dizginini toplar
Salınarak dökülen bereketi Omuzlarından yeryüzünün Kış kıyamet dövünür gecede Şafağın durulup aydınlanmasını Ay kutlar
Yıldızlar pusuda bekleyen bulutların Avuçlarına saklanır.
Tükenmeyen rüzgarın uğultusu sinsi korkuluk Canavar diyor sabaha
Caddelerde kalabalık, geride kalan çocuk Bazen dağların içi içine sığmaz
Kızıl bir uğultu sarar
Akar demir gibi yüreğinden kanı Eteklerini katranlı ala boyar
Yola uzanır boydan boya kara gövdeli ağaçlar Savurur naralarını çığ çığ yuvarlanır
Kımıltısız hareketsiz güçsüz insan gücü
Sığmıyor beyazına yeşilinde toprağını arıyor dağların Tepelerden aşan yalnızlık bekler şehri
Tükenmez yorgunluğu kalabalığın Kabına sığmayan efendiler yaşar
Ezerek bedenini kırarak kolunu kanadını Ürkütür
Gagasında su damlası götüren kırlangıcı İnsan niçin sığmaz dağın eteklerine Boğazlayarak basamakları zamansız Hep göğe uzatır yolunu
Sahip olmak için yakıcı ateşe Bir tebessüm işaret eder ona
Yolculuğunda ölümün nefeslik ömrünü
Dünyanın memesini emer oluk oluk Kanmaz tezgahcı
Kıvranırken günah yüklü kervan Ve dağlar ağlarken başı dumanlı
Gül BÜLBÜL
Gül Bülbül 2
İnsani
ala dağlardan gürültülü bir suskunlukla bir yol başlıyor
insan bu yolculuğunda derin bir sükuna sığınıyor dünden daha yalnız
dünden daha efkarlı
kim bilir gördüğümüz kalabalıklar ne çok insan taşır zihninde
hangi bilinmezlik yüklü
omuzlarında zoraki dik duruşlar adım adım ağırlaşır ayaklarında şaşkınlığını atmazsa umutsuzluğun yırtılıp dağılırsa el yordamı hayalleri alnına düşen terler uzaklaşıyorsa
bir cazibesi kalmıyor dik duran omuzların ve insan
hayallerinin hayaletini görmeye başlıyor ala dağın çağlayanlarından çoğalabilmek aka bilmek derinden
vaktinden önce tetiğine basmadan sözlerin anlayanla anlamlara düşmek avuçlarda tutunmak
avare duruşlardan çekmek varlığını çarmıha gerili vicdanı yumuşatmak öğrenip büyüyüp insan olurken
dünyayı yerinden başka yere taşımak
Gül Bülbül 2
İstanbul
Meneviş gülüşlü çocuklar
El sallar yedi tepenin yedisinden Çokca özlem, biraz sevinç yaşatır İstanbul, safi duran kız kulesinden.
Geçilmeyen caddeler, bilinmeyen sokaklar Bakir yaşar aşkları
Hıçkırıklar sızılı, gurbet kokar bağrında Öpülmeyen gözünde neler saklı istanbul.
Çok şiir yazıldı, çok masal anlatıldı Büklüm büklüm boğazında
Seyretmeye doyamadığım
Eteklerinde salınır öbek öbek insanlar Kaç kalbin var yaralı
Kaç el örer yıkık dökük hisarını Kaç gönülde namın yürür istanbul.
Corafyanda çarpan yürekler Maviliğinden ilham alır istanbul.
Gök yüzünde minarelerin yıldız gibi dizili Ezanların dokunan gönül sesi istanbul Dudağında yığın yığın dualar
Her mısrada nur damlıyor istanbul.
Gül Bülbül 2
İsyanmı Bu
Harfler ağlıyor kalemin isyanından
Tastamam kederin resmini yazıyor deftere Mevsimlerin geçişinden topluyorum gözlerini Ne ağlayan harfler
Ne isyankar kalem
yüreğimdeki taaruzun çığlığını susturamıyor Gül BÜLBÜL Gül Bülbül 2
İyi ki
portakal çiçeği kokan sabahım yıldızları saydığım geceden kaldın nisan ayaklarını sürürken kıştan iyi ki dediğim
üç güzel gülüş düşer tüm günümü aydınlatan Gül Bülbül 2
İzin Ver Acın Acım Olsun Aklım bir telaşta
Kaderi unutup kendimce
Bir yol bulma çabasıyla kıvranıyorum Hıçkırık seslerine benziyor
Sana yazdığım mısralar.
Aynı kelimeleri tekrar edip teselli olmak istiyorum.
Yeryüzü kararmış
Toprağın akışında ara ara öbekler var Göğe yükselen ağıtların ve acın
Öbeklerin ayak uçlarına damlar.
Bakışların tepetaklak Sesine dünyanın
Gözlerin kapalı kulakların tıkalı cevaplar veriyorsun Hayal kırıklıklarıyla dolaşan cümlelerinde
Paniklemeye yakın düşüncem Sana bakarken
Sanki yanan bir volkanın Lavları saçılır gözlerinden.
Gördüğün her noktaya Sende kopan
Fırtınanın ahvali ne olur bilmem Ama ben elimi uzatıyorum Nicedir
Harlı ateşine
Yavaşca tırmanıyorum dağlarına Zorlaştırıyorsun
Dünya sürgününe dahil olmamı Düğümlenir ellerinde, aramızdaki bağ Bazen hislerini hissetmek
Odak noktam olur düşüncelerimde Yüreğindeki söküklere
Ulaşmanın yollarını arıyorum Gayrısı mümkün değil
Yolculuğumda
Gül BÜLBÜL
Joy
Gerçek zamanda yer alman gerek Gönlünü çekme uzlete joy.
Sana ihtiyacı var Canda cananın.
Gül Bülbül 2