• Sonuç bulunamadı

Ders Notları ≈

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ders Notları ≈"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇ SULAR ZOOBENTOZU

Version 0.1.99

Ders Notları

(2)

T R A K Y A Ü N İ V E R S İ T E S İ

Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü

Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü 22030

Edirne Türkiye uguner@trakya.edu.tr Kod adı: Dede Korkut

DERLEME

(3)

İ ç i n d e k i l e r

İçsular zoobentozu Tarihi ... 4

Temel kavramlar ... 7

Temel Molekül Su ... 12

Yüzey gerilimi ... 16

Kılcal hareket ... 16

Su , yüksek erime ısısına sahiptir ... 17

Elektriksel iletkenlik ... 19

Suyun halleri ... 20

Canlıdaki Suyun yeri ve önemi ... 20

Suyun vücuttaki görevleri ... 22

Göl ve Akarsular ... 23

Göllerin Morfolojik Yapısı ... 23

Bentozun boyuta göre sınıflandırması ... 27

Makrofauna ... 29

Mikroorganizmalar ... 30

Bentoz kavramı ... 32

Göllerdeki Zonasyon ... 34

Bentik Zon ... 35

Limnetik Zon ... 37

Göl Zemini Zonasyonu ... 37

Bentik Organizma Toplama Araç ve Yöntemleri ... 38

Sahilden Toplama ... 39

Kayalık Sahilde Toplama ... 39

Kumluk ve Çamurlu Sahillere Toplama ... 39

Büyük göllerde bentik toplama ... 40

Ekman Kepçesi ... 41

Peterson kepçesi ... 42

Ponar Kepçesi ... 43

Örneklerin kayıt edilmesi ... 44

Littoral zonun özellikleri; ... 44

(4)

Bentik organizmalar ... 46

Mikrofauna ... 47

Fitoplankton ... 48

Zooplankton ... 49

Protozoa ... 52

Rotifer: ... 53

Kopepodlar: ... 54

Coelenterata(tatlı su polip): ... 56

Nemathelmintes: ... 57

Bryozoa(mercan): ... 57

Annelida: ... 59

Oligochaeta ve Hirudinea morfolojisi , ekolojisi ve dağılımları ... 59

Sülükler (Hirudinea) ... 60

Sülüklerin Anatomisi... 62

Sülüklerin Hareketleri ... 62

Sülüklerde Dolaşım ve Solunum ... 63

Sindirim Sistemi ve Beslenme ... 63

Sinir Sistemi ... 64

Duyu Organları ... 64

Sülüklerde Üreme ... 65

Sülüklerin Ekolojisi ve Dağılımı ... 66

Bazı Önemli Sülük Türleri ... 66

Acanthobdellida ... 66

Rhynchobdellida ... 66

Gnathobdellida ... 66

Sülüklerin Üretim ve Yetiştirme Teknikleri ... 66

Laboratuvar Koşullarında Üretim ve Yetiştiricilik ... 67

Büyük akvaryum ve tanklarda üretim ve yetiştiricilik ... 67

Küçük Kaplarda Üretim ... 67

Superphylum Arthropoda ... 69

Mysidacea ... 70

Isopoda ... 71

Amphipoda ... 72

Decapoda ... 73

(5)

Ordo Hemiptera (tahta kuruları , yarım kanatlılar) ... 80

Ordo Trichoptera ( Evcikli Böcekler ) ... 83

Ordo Coleoptera ( Kın Kanatlılar ) ... 83

Gastropoda ... 87

Bivalvia ... 88

Bentik ekosistemler ... 89

Bentik organizma Çeşitliliği ... 90

Taban büyük omurgasızları ... 94

Biyoçeşitlilik Değişiklikleri Etkileyen Faktörler: ... 96

Bazı biyolojik indeks ve matriks ... 96

Q matriks ... 97

İndeksler ... 97

Abundas ... 98

Dominas ... 99

Pestisidlerin Sınıflandırılması ... 100

Pestisidlerin Çevreye Yayılmaları ... 102

Biomagnifikasyon ... 102

Bentik Besin zinciri ... 104

Besin Zinciri Yıkımı ... 105

Kaynaklar ... 112

(6)

İçsular zoobentozu Tarihi

Limnoloji tarihi ve temel limnolojik temel kavramlar hakkında bilgi verilmiştir.

M.Ö 384-322 yılları arası Aristo’ nun “Historia Animalum” adlı eserinde doğada sadece deniz suyu olmadığı birbirinden farklı iç suların bulunduğu kaydedilmiştir. Bunları gölde yaşayan ,nehirde yaşayan , bataklıkta yaşayanlar diye ayırmışlardır A.W.Leeuwenhoek (1632-1723) sudaki mikroorganizmaları ilk defa inceleyen araştırmacıdır.Daha sonra Otto Friedrich Müller (1786) ilk defa mikroskobik canlıların sınıflandırmasını yapmıştır. Hensen ( 1887) ilk defa sudaki küçük hayvan , bitki ve suda askıda kalan artıklar için plankton terimini kullanmıştırLimnolojinin tarihçesinin başlangıcı Francois Alphonsa Forel’in (1841-1912) bu konu ile ilgili yayınladığı ilk kitabında yer alır. Bu kitapta Cenova’da Leman gölünün dip faunası hakkında 30 yıldan daha fazla yaptığı araştırma sonuçlarını yayınlamıştır.Forel’in araştırmaları 3 cilt halinde “ Le Leman monographie Limnologique” adı ile 1892-1904 yılları arasında yayınlandı. Göller ile yapılan araştırmaların yanında 1875 lerde S.A Forbes’in nehirlerde kuş , balık ve böcekler üzerinde yapılan araştırmaları da bulunmaktadır. 1894-1899 da C.A Kofoid nehirlerin hidrografi ve planktonu üzerinde çalışmıştır. Bu eserin ilk iki cildi Leman gölünün jeolojisini , kimyasal ve fiziksel özelliklerini kapsar.1904 de yayınlanan 3.cildi ise gölün biyolojik özelliklerini tanımlar.Limne yunanca göl ,havuz ,bataklık anlamına gelir. Forel limnolojinin kurucusu olarak kabul edilir.

 Birinci dünya harbinden önce tüm limnolojistler daima tek gölün fiziksel , kimyasal özellikleri ve biyolojik görünüşlerinin tanımları ile ilgileniyorlardı. 20.yüzyılın ilk on yılı süresince sözü geçen avrupalı limnolojistler’den Wesenberg-Lund vardı. Bu araştırıcılar tek değil birden fazla sucul sistem analizlerini karşılaştırmaya ihtiyaç olduğunu gördüler. 1940-1980 yılları arası Limnoloji ve ekolojiye hakim olan başka bir araştırıcı G.Evelyn Hutchinson (1903-1991) dır.Bu araştırıcı göl metabolizması ,biyojeokimya ,paleolimnoloji ,göl sınıflandırması ve fitoplankton çeşitliliği konularını içeren çalışmalarını üç cilt halinde ( 1957-1976) yılları arasında Limnoloji kitabı olarak çıkardı. Birinci cilt jeolojik ve fizikokimyasal limnolojiyi kapsar.İkinci cilt ise limnobiyoloji , ekoloji , topoloji ve göl gelişmesinde oluşan tabakalaşma problemlerini kapsar.

1950 yıllarına kadar Hutchinson gölün tüm özellikleri ile ilgilendi. Daha sonra yaptığı araştırmalarda göllerin fiziksel ,kimyasal ve biyolojik özelliklerini istatistik yöntem ve matematiksel modelleme ile açıklamaya çalışmıştır Akarsuların ekolojisi ile ilgili H.B.N.Hynes (1970) Forel’in göller üzerine çıkan

Bölüm

1

Bu bölüm için Power point sunumu adresi:

(7)

çalışmaları 70 yıl sürmüştür.Bu araştırıcının buluşları halen limnoloji biliminin temelini oluşturmaktadır.

Göllerinin Bentik Makroomurgasızlarının

Tarihi

Göllerdeki bentos konusundaki en eski kayıt 1844 yıllardan başlamaktadır. Büyük gölle dökülen sular konusunda Jackson 1844, Agassiz 1850; Michigan gölü konusunda ise Stimpson 1871 ve Hoy 1872;

Büyük Göllün derin suları konusunda Smith 1871, 1871b, Verrill 1871, çalışmalar yapmışlardır. İlk çalışmlar balık populasyonu besin kaynağı olan canlılar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Nicholson 1873 Toronto yakınlarındaki Ontaria gölünde daha akademik çalışmalar yapmıştır. Bunla beraber bu bölgedeki çalışmalar balıkçılık üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Tiçari balıkçılık faaliyetlerinde 1940’lar ve 1950’ler meydana gelen dramatik azalış, insan faaliyetleri sonucunda göllerde meydana gelen değişmelerin tespit edilmesi için 1950’ler de ve 1960’larda bir çok çalışmanın yapılmasına ve dolasiyla bentos konusunda geniş bir kaynağın oluşmasına neden olmuştur.

Bununla beraber bu konudaki çalışmaların değeri konusunda bazı şüpheler olabilir. Çalışmalardaki bazı materyallerin tanımlanamaması yada verilmemesi problemleri vardır. Bu çalışmada Büyük Göllerin Bentosları ve taksonomisi kısaca özetlenmiştir. Beş göldeki bentik faunanın alt üniteleri dağılım ve abundasları verilmiştir. Bentik bileşenler ve üretimi bakımından büyük göller sistemi Palaertik göller olarak sınıflandırılır.

Bentik Bileşenlerin Taksonomisi

Sistematik çalışmalar sonucunda göllerdeki habitatları iki ana kısma ayırabilir Profundal zon geniş fakat oksijen ihtiyacının fazla olması nedeniyle bu tek düze ortama uyum yapmık yapmış

abundansı düşük bir habitat ; dar ancak ekolojik olarak önemlive yüksek tür çeşitliği ve yüksek fiziksel kondisyonu canlıları barındıran sığ sular ve boşalım alanların oluşturduğu habitat.

Profondal bentosun makroskopik bileşenleri üçü Oligochaeta, Chironomidae ve Spheriidae taxaları olan dört ana taxada incelebilir. Brinkhurst et al. 1968, tarafından özetlendiği gibi ampipod crusteceanlar temiz bentik çevrede baskındır ve taksonomisi ve yayılılmlar konusunda çalışmalar vardır. Pontoporeia affinis çoğunlukla baskın bir türdür ve Profundal amphipod metre karede 14.000 kadar bulabilir (Henson 1966,1971). Oligochaetalardan lumbriculidlerde Stylodrilus heringianus yüksek göllerde aşadakilerine oranla çok daha fazladır. Tubificidae Büyük, göl, Michigan, ve Huron göllerin önemli bir yere sayiptir.

Tubifistlerin taksonomisi 1960’lara kadar yeterli seviyede değildi ve araştırmacılar genelikle familya yada cins düzeyinde tanımlamalar yaparlardı fakat Brinkhurst ve arkadaşlarının yaptığı çalışmalar sonunda göl biyolojisi konusunda yeterli anahtarlar ortaya çıkarıldı. Bununla birlikte taksonomi konusunda halen bazı problemler vardır. Örneğin Limnodrillus cinsi için şekli ve gelişen penlerin boyutu sınıflandırmada kullanılmaktadır ancak L. hoffmeisteri (yüksek düzeyde toleransı vardır ve kirlilik durumunda sayıları çok fazla olabilir) L.claparedeimus (büyük ihtimale aynı tolerans düzeyinde ) entity referansı olarak verilen L. spiralis (?) (Hiltunen 1969a) yada L.hoffmeisteri “varyantı“

Herrington (1962) ve Burch (1972) küçük bir midye grubu olan Sphaeriidae (Fingernail yada pea clams) sistematiği çalışmış halen bu canlılar üzerindeki çalışmalar sistematik önemi ve çeşitliliği nedeniyle sürmektedir.

(8)

 Bütün göllerde gözlenen Chironomidae (İnsecta, Diptera) grubu da zor bir gruptur.

Hamilton ve arkadaşların (1969) çalışmalar sonunda isimlendirme (nomenclature) konusunda çok daha stabil bir duruma gelinmiş; Mason (1968) şekilli anahtarı ve Saether (1969, 1973) bir

 Limnoloji su içinde yaşayan canlıları inceleyen bilim dalı hidrobiyolojinin alt dalıdır.

Hidrobiyoloji kendi içinde alt dallara ayrılır.

- Limnobiyoloji , -Su biyokimyası ve mikrobiyolojisi -Endüstriyel ve içme sularının biyolojisi , -Balık biyolojisi

Hidrobiyoloji bilim dalının diğer bilim dalları ile ilişkileri var. Bunlar Oseanografi , balık endüstrisi , su ekonomisi , çevre koruması , limnoloji ve ekolojidir. Dünyanın okyanus , göl , nehir ve yer altı sularını kapsayan kısmına hidrosfer denir. Hidrosferi inceleyen bilim dalına hidroloji denir.Hidroloji kendi içinde de ilgi alanlarına göre farklı isimler alır. Hidrografi , suyun fiziksel ve kimyasal yapısını inceleyen bilim dalıdır. Hidrojeografi , havzanın topoğrafya ve jeolojisini inceleyen bilim dalıdır. Yeryüzündeki suyun %97.5’ nı Okyanus ve deniz suyu oluşturur , %2.5 ‘nı Tatlı sular oluşturur , % 0.4’nıda yüzey ve atmosferik su oluştururHidrobiyoloji ise su içindeki canlıları inceleyen bilim dalıdır. Limnoloji’nin tarihçesinin baslangıcı Francois Alphonsa Forel’in bu konu ile ilgili yayınladıgı ilk kitabında yer alır.(Leman gölü)Limne yunanca göl ,havuz ,bataklık anlamına gelir. Forel limnolojinin kurucusu olarak kabul edilir.Amerikalı E.A Birge Forel’in fizikokimyasal agırlıklı limnoloji kavramını biyolojik konulara daha çok yer veren bir bilim dalı haline getirmistir.Birge’nin çalısmaları.

70’yıl sürmüstür.Bu arastırıcının bulusları halen limnoloji biliminin temelini olusturmaktadır.

Limnoloji: su içinde yasayan canlıları inceleyen bilim dalı hidrobiyolojinin alt dalıdır.

(9)

Temel kavramlar

Abiotik faktör: Belli ortamdaki canlı varlıkların yaşamını etkileyen fiziksel vekimyasal faktörlerdir.

Acısu: Tuzluluğu (salinitesi) ‰ 34’den az olan sulara denir.

Adlitteral zon: Supralittoral zonun üzerinde yer alan ve denizin etkisiyle ancak belli karasal formların gelişebildiği kıyı bölgesidir.

Aerobiont: Serbest oksijenden yararlanarak hayatını sürdüren organizmalardır.

Afital sistem: Bentik bölgede ışıksız olan ve klorofilli deniz bitkilerini içermeyen zonlardan oluşmuş bölgelerdir.

Akuakültür: Ekonomik öneme sahip sucul formların yapay yöntemlerle üretilmesidir.

Alg: Deniz ve tatlısularda yaşayan Thallophyta grubuna ait klorofilli bitkisel organizmalardır.

Allopatrik tür: Yayılış sınırları birbirinden uzak türlerdir.

Anadrom: Üreme periyodunda denizden tatlı suya geçen balıklardır. Bunlara “potamotok” adı da verilir.

Anaerobiont: Yaşaması için gerekli oksijeni ortamda bulunan organik maddeleri parçalayarak elde eden organizmalardır.

Arka sahil: Kıyısal bölgede iç sahil hattı ile , kıyı çizgisi arasında kalan bölgedir.

Assosiasyon: Belli koşullar karşısında aynı gereksinimlere sahip olan çeşitli türlere ait bireylerin oluşturdukları devamlı topluluktur.

Atol: İçerisinde alçak adacıklar bulunabilen bir lagünü çevreleyen halka şeklindeki mercan resifleridir.

Autekoloji: Tek bir türe ait birey ve bireylerin ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen ekoloji dalıdır.

Autotrof: İnorganik maddelerden , organik maddeleri üretebilen klorofilli organizmalardır.

Azoik zon: Hayvansal organizmaların yaşamasına uygun olmayan bölgelerdir.

Barofil: Çok yüksek basınç altında yaşayabilen organizmalardır.

Bentik bölge: Denizel ekosistemde , sahilden başlayarak en derin çukurlara kadar olan , tüm dipleri içeren bölgedir.

Bentoloji: Bentosu inceleyen bilim dalıdır.

Bentos: Ergin dönemde , yaşamlarını bentik bölgede sürdüren canlıların oluşturduğu topluluğa denir.

Besin zinciri: Beslenme seviyesine bağlı olarak organik madde bitkisel organizma ve hayvansal organizma arasındaki ilişkidir.

Besleyici element: Organizmaların yaşamının devamlılığında önemli rolü olan azot , fosfor , silis gibi elementlerdir.

Bilateral simetri: Vücudun tam ortasından geçen bir düzlemin , vücudu iki eş yarıya (sağ ve sol) ayırdığı simetri tipi.

Binomial nomenklatür: (Nomenclatura binaris=Binomial sistem); Bilimsel olarak , hayvanların isimlendirilmesinde ilki cins (genus) adı , ikincisi ise tür (species) adı olmak üzere en az iki isim kullanılır. Bunlardan cins adı büyük , tür adı ise küçük harfle yazılır.

Bu sisteme , İkili isimlendirme denir.

Biomass: Birim alan veya hacimdeki canlı organik madde miktarıdır.

Biosönoz: Bir biotopta karşılıklı olmayan eğilimlerle bir araya gelmiş ve çeşitli faktörlerin etkisiyle özel bir yapı oluşturmuş organizmaların ortaya koyduğu topluluktur.

Biota: Bir bölgenin fauna ve florasıdır.

Biotik faktör: Besin , beslenme ve organizmalar arasındaki ilişki sonucu ortaya çıkan , canlı yaşamını etkileyen faktörlerdir.

Biotop: Yaşam şartlarında belli özellikler gösteren coğrafik bir saha veya değişken hacimli bir ortamdır.

Biyocoğrafya: Canlıların geçmişte veya günümüzde yeryüzündeki dağılımını inceleyen bilim dalıdır.

Biyolüminesans: Bazı canlıların biyolojik aktiviteler sonucu ışık verme özelliğidir.

(10)

Biyosfer: Yeryuvarının canlıları içeren bölümüdür.

Boğaz: Okyanuslarla denizler , veya denizlerle denizler arasındaki ilişkiyi sağlayan su yollarıdır.

Boring: Sucul ortamda doğal olmayan yüzeylerin organizmalar tarafından yaşam alanı olarak kullanılmak amacıyla delinmesi olayıdır. Bu olayı oluşturan organizmalara da

“Borring organizmalar” adı verilir.

Demekoloji: Populasyon ekolojisi de denir. Çeşitli türlere ait bireylerin bolluk değişimlerini ve bu değişimlerin nedenlerini araştırır.

Demersal: Dipte veya dibe yakın olarak yaşayan balıklardır.

Detritivor: Detritusla beslenen formlardır.

Detritus: Deniz dibindeki organik parçacıklardır.

Deuterostom: Embriyodaki blastoporun , gelişerek anüsü oluşturduğu; ağzın ise , blastoporun bulunduğu kısmın tam aksinde açılan yeni bir delikten geliştiği canlılara verilen tanımlamadır.

Dış sahil: Düşük gel-git seviyesinden başlayarak denize doğru uzanan dalga kıvrımlarının oluştuğu bölgedir.

Dimorfizm: Aynı türün farklı iki formdan oluşmuş şeklidir.

Diploblastik: Embriyonal gelişim sırasında 2 hücre tabakası olan hayvanlara verilen tanımlamadır.

Divergens: Dip sularının çeşitli nedenlere bağlı olarak yüzeye çıkması olayıdır.

Ecdysozoa: Eskiden protostomia grubu altında tanımlanan canlıların 18S RNAr analizleri sonucu ayrılmış olan alt gruplarından biridir. En belirgin ortak özellikleri hepsinin kütiküler bir dış iskelete sahip olmaları ve büyüme sırasında kabuk değiştirmeleridir (=ecdysis).

Edafik: Canlıların dağılımında önemli etkiye sahip olan substratumla ilgili dış faktörlerdir.

Ekoloji: Organizmaların kendi aralarında ve ortamla olan karşılıklı ilişkilerini araştıran bilim dalıdır.

Ekosistem: Organizmaların kendi aralarındaki karşılıklı ilişkileri ve ortam faktörlerinin etkisi sonucu oluşan ekolojik ortam ekolojiye ait bir kompleks oluşturur.

Buna ekosistem denir ve biri organik olan biosönoz; diğeri inorganik olan biyotop olmak üzere iki ana elemandan oluşmuştur.

Endemik: Belli bir bölgede yaşamasıyla bu bölgeyi karakterize eden türdür.

Endofauna: Substratumun içine gömülü olarak yaşayan hayvansal organizmalardır.

Endolit: Kayayı oyarak bir oyuk içinde yaşayan organizmalardır.

Epibiosis: Diğer bir organizma üzerine tespit edilmiş fakat ondan besin almadan yaşayan organizmalardır.

Epifauna: Substratumun üst yüzeyinde yaşayan hayvansal organizmalardır.

Epilit: Kayaların yarık , çatlak veya üzerlerinde yaşayan organizmalardır.

Epinöston: Su filmi üzerinde yaşayan nöstonik organizmalardır.

Epipelajik zon: Pelajik bölgenin 40-60 metre arasında değişen en üst tabakasıdır.

Epizoon: Hayvanlar üzerine tespit edilmiş fakat ondan besin almadan yaşayanorganizmalardır.

Eşik: Boğazlarda su altındaki en yüksek bölgedir.

Etholoji: Hayvanların davranışlarını inceleyen ve tanımlayan bir bilim koludur.

Eufotik zon: Güneş ışığının fotosentez için yeterli olduğu , denizlerin yüzeysel tabakasıdır.

Euhalin: Tuzluluk derecesi ‰ 30 - ‰ 40 arasında değişen ortamlardır.

Euriaerobiosis: Değişik oksijen konsantrasyonlarında yaşamını sürdürebilen , oksijen konsantrasyonuna karşı hoşgörü sınırı geniş olan organizmalardır.

(11)

hoşgörü sınırları geniş olan formlardır.

Fanerogam: Spermatofita grubuna dahil çiçekli bitkilerdir. Denizlerde Posidonia , Zostera gibi birkaç türle temsil edilirler.

Fasiyes: Bölgesel bazı ekolojik faktörlerin etkisiyle , bir biosönozda bir veya birkaç türün baskın olarak oluşturdukları populasyonlardır. Son dönemlerde “kommunite” ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır.

Filogeni: Organizmalar zaman içinde değişirken oluşan soylarının tarihi anlamına gelir.

Genlerin bir sonraki nesle aktarılması yoluyla türlerin önceki formlardan oluştuğunu ve filogenik ağacın dalları boyunca genlerin aktarılması yoluyla tüm organizmaların birbirlerine bağlı olduğunu öne sürer.

Fital sistem: Bentik bölgede klorofilli bitkilerin bulunduğu zonlardan oluşan bölgedir.

Fitobentos: Bentik bölgede yaşayan bitkisel organizmaların oluşturduğu topluluktur.

Fitoplankton: Pelajik bölgede bitkisel planktonik formların oluşturduğu topluluk.

Fotofil: Şiddetli ışığa gereksinim gösteren organizmalardır.

Fouling: Denizel ortamlarda doğal olmayan substratumun yüzeyinde organizmalar gelişmesi olayıdır. Bu olayı oluşturan organizmalar da “Fouling organizmalar” adını almaktadır.

Geçiş tabakası: Denizlerin yüzey tabakası ile derin su tabakası arasında yer alan ve temperatürün ani değişiklik gösterdiği tabakadır. “Termoklin” adını da alır.

Gigantizm: Aynı türe ait bireylerin , sıcaklık azalışına paralel olarak boylarının artışıdır.

Habitat: Çoğu zaman biotop’un sinonimi olarak kullanılır ve organizmanın üzerinde yaşadığı yer olarak tanımlanır.

• Hadal zon: Bentik bölgenin 6000 - 7000 metre derinlikten sonra gelen bölümüdür.

Halofil: Deniz kıyılarındaki tuzlu ortamlarda yaşayabilen canlı türleridir.

Herbivor: Bitkisel besinle beslenen organizmalardır.

Heterotrof: İnorganik maddelerden kendi besini sentez edemeyen bu nedenle yarı autotrof veya çürüyen organik maddeler üzerinden beslenme zorunluluğu olan hayvanlardır.

Hidrolojik dolaşım: Doğadaki suyun atmosfer , karalar ve okyanus arasındaki çeşitli formlarda dolaşımıdır.

Holoplankton: Yaşamının tüm evrelerini planktonik geçiren olarak sürdüren hayvansal organizmalardır.

İç sahil: Gel-git olayında yüksek ve alçak su seviyesi arasında kalan bölümdür.

İnfralittoral: Sahilde , littoral bölgenin devamlı su altında kalan kısmından 30 – 40 metreye kadar inen bölümüdür.

Karnivor: Et yiyen hayvanlardır.

Karsinoloji: Zoolojinin Crustacea subphylumunu inceleyen dalıdır.

Katadrom: Üreme periyodunda tatlı sudan denize geçen balıklardır. Bunlara“Talassotok”

adı da verilir.

Koloni: Aynı türün birden fazla bireyinin toplu halde yaşamasıdır.

Kommensalizm: İki türün birbirlerine zarar vermeden karşılıklı fayda sağlayarak yaşantılarını sürdürme şeklidir.

Kommunite: İlk kez Petersen tarafından kullanılan bu terim biosönozun sinonimi olarak kabul edilir.

Koroloji: Canlıların topografik ve coğrafik dağılışlarını inceleyen biyocoğrafyanın bir dalıdır.

Kozmopolit: Her yerde bulunabilen türlerdir. Bunlara aynı zamanda “ubikuist” türler adı da verilir.

Larva: Bir hayvanın yaşam süresinde ana babaya benzemeyen en genç evresidir.

Limikol: Çamur substratumda yaşayan bentik formlardır.

Littoral sistem: Sahilden 150-200 metre derinliğe kadar devam eden , ışıklı Bentik bölgedir.

Lophotrochozoa: Eskiden protostomia grubu altında tanımlanan canlıların 18S RNAr

analizleri sonucu ayrılmış olan alt gruplarından biridir. 2 temel hayvan grubunu kapsar:

Trochozoa (trocophora larvası görülen hayvanlar) ve Lophophorata (ağzı çevreleyen silli

(12)

tentaküller=lofofor taşıyan hayvanlar).

Malakoloji: Zoolojinin Mollusca filumunu inceleyen dalıdır.

Mediolittoral: Bentik bölgenin supralittoral ve infralittoral arasında kalan ve suya batıp çıkan kısmıdır.

Meroplankton: Yaşam evrelerinin bir bölümünü bentonik veya nektonik olarak geçiren diğer dönemlerinde planktonik olan genç veya ergin bireylerin tümüdür.

Metazoa: Hücre çeperi bulunmayan heterotrofik ökaryotik çok hücreli canlıları yani hayvanları kapsayan gruptur.

Molismoloji: Doğanın kirlenmesini araştıran bilim dalıdır.

Monotipik tür: Türler , alttürlere ayrılmıyorsa buna monotipik tür adı verilmektedir.

Nanizm: Aynı türe ait bireylerin sıcaklığın artışına paralel olarak boylarının küçülmesidir.

Nekton: Pelajik bölgede aktif olarak yer değiştiren organizmalardır.

Neritik bölge: Kıta sahanlığı üzerinde yer alan su kitlesi.

Nöston: Su yüzeyinde yaşantılarını sürdüren organizmalardır.

Oligofotik: Pelajik bölgenin öfotik ve afotik tabakaları arasında yer alan az ışıklı su tabakası olup ışık fotosentez için yetersizdir.

Parapatrik tür: Yayılış sınırları temaslı olan türlerdir.

Pelagos: Pelajik bölgede yaşayan bitkisel ve hayvansal organizmaların tümüdür.

Pelajik bölge: Bentik bölgeyi örten su kitlesidir.

Planktoloji: Planktonu inceleyen bilim koludur.

Plankton: Pelajik bölgede pasif olarak yer değiştirerek yaşantısını sürdüren organizmalardır.

Polihalin: Tuzluluk derecesi ‰ 18 ile ‰ 30 arasında değişen sulardır.

Polimorfizm: Aynı türün farklı birçok formdan oluşmuş şeklidir.

Politipik tür: Türler alttürlere ayrılıyorsa buna politipik tür denmektedir.

Pollusyon: Bir ortamın kirlenmesi olayıdır.

Populasyon: Belirli bir bölgede bulunan bir türe ait bireylerin oluşturduğu topluluktur.

Primer prodüktivite: Bir bölgedeki klorofilli autotrof organizmaların sağladığı verimdir.

Protostom: Embriyodaki blastoporun gelişerek önce ağzı oluşturduğu; anüsün ise arkenteronun ağzın aksi yönünde genişlemesi ile ikinci sırada oluştuğu canlılar için kullanılan tanımlamadır.

Radial simetri: Vücuttan diklemesine (yere paralel olarak) geçen tüm düzlemlerin , vücudu eşit iki parçaya ayırdığı simetri tipi , ışınsal simetri.

Red-tide: Bazı planktonik formların hızla gelişmesi sonucu ortamda yoğunluklarının artması nedeniyle deniz suyunun kırmızımtırak bir renk alması olayıdır.

Salinite: 1 kg deniz suyunun içerdiği katı maddelerin gram olarak ifadesidir.

Sedenter: Substratum üzerinde sürünerek kısa mesafede yer değiştiren organizmalardır.

Sesil: Substratuma tespit edilmiş halde yaşantısını sürdüren organizmalardır.

Seston: Deniz suyunda asılı halde bulunan canlı ve cansız tüm parçacıklardır.

Siafil: Şiddetli ışığa gereksinim duymayan ve ancak gölgede yetişen alg türleridir.

Simbiyoz: “Ortak yaşama” anlamına gelen simbiyoz , birden fazla canlı türünün , belirli koşullar altında bir arada yaşaması olarak tanımlanır.

Simpatrik tür: Yayılış alanları karışmış türlerdir.

Sinekoloji: Çeşitli türlerden oluşan bir grubun bireyleri ve ortamları ile ilişkilerini inceleyen ekoloji dalıdır.

Sirkalittoral zon: Bentik bölgenin , deniz fanerogamlarının (çiçekli bitkilerinin) bittiği yerden başlayıp , (30-40 m) , ışığa en az toleranslı alg türlerinin ortadan kalktığı derinliğe kadar (150-200 m) devam eden zonudur.

(13)

Stenohalin: Belli tuzluluk derecelerinde yaşayabilen formlardır.

Stenoterm: Belli sıcaklık derecelerinde yaşayabilen formlardır:

Stenök: Belirli özellikteki ortamlara yerleşme yeteneği olan; hoşgörü sınırı düşük olan organizmalardır.

Substratum: Bentik formların üzerinde yaşantılarını sürdürdükleri zemindir. Katı veya yumuşak yapıda olabilir.

Supralittoral zon: Bentik bölgede su dışında kalan fakat denizin etkisinde olan bölümdür.

Süspansivor: Suda asılı halde bulunan parçacıklarla beslenen formlardır.

Triploblastik: Embriyonal gelişim sırasında 3 hücre tabakası olan hayvanlara verilen tanımlamadır.

Tripton: Deniz suyunda asılı halde bulunan inorganik parçacıklardır.

Tür: Yapısal ve işlevsel özellikleri yönünden birbirine benzeyen , aynı çevresel koşullara benzer tepki gösteren , doğal koşullarda serbest olarak birbirleriyle çiftleşip verimli yavrular oluşturabilen , bireyler topluluğudur. Bu tanıma “belli bir bölgeyi işgal eden”

sözcüğü de eklenirse “ekolojik tür” tanımı ortaya çıkmaktadır.

Upwelling: Bir çeşit divergenstir. Özellikle sahil kesimlerinde rüzgarın etkisiyle , nutrient bakımından zengin dip sularının yüzeye çıkmasıdır.

Vagrant bentos: Yer değiştirme yeteneğinde olan formların oluşturduğu bentik topluluktur.

Zoobentos: Deniz dibinde yaşayan hayvanların oluşturduğu topluluktur.

Zooplankton: Pelajik bölgede bulunan hayvansal plankterlerdir.

(14)

Temel Molekül Su

Temel biyolojik molekül olarak su hakkında bilgi

verilmiştir.

Su canlıdaki evrensel çözücüdür. Dipolar yapısı sayesinde birçok madde suda kolay çözülür. Yüklü gruplara (özellikle dipol) sahip her molekül uygun oranda suda çözünür. Su molekülleri ile hidrojen bağları kurarak suda çözünen moleküllere suyu seven , hidrofilik moleküller denir.

Örneğin , sakkaritler , nükleik asitler ve proteinlerin büyük bir bir kısmı bu gruba girer. İyon içermeyen , apolar moleküller suda çözünmezler.

Bunlara suyu sevmeyen , hidrofobik moleküller denir. Sadece karbon ve hidrojen atomlarından oluşan hidrokarbonlar bu grup moleküllerdir. Bir hidrofobik bileşik örneğin benzen , suyla çalkalandığı zaman su ve benzen molekülleri birbirinden çabucak ayrılır. Su moleküleri hidrojen bağlarıyla , benzen moleküleri de hidrofobik ilişkilerle kendi aralarında bağlanırlar. Her iki bileşik kendi yerinde bulunur , birbiriyle karışmaz. Polar olmayan bir molekül su ile hidrojen bağları oluşturmaz.

Yüklü olmayan moleküllerdeki bir hidrojen atomunun yerine yüklü bir grubun , örneğin , fosfat , amino ve hidroksil gruplarının geçirilmesi durumunda , molekül su ile hidrojen bağı oluşturur yani suda çözünür hale gelir. Bu gruplar dışında peptit ve ester bağları su ile ilişkiye giren önemli kimyasal gruplardır. İki uçtaki pozitif ve negatif yükler , katı moleküllerin özel bölgelerine bağlanabilir. Böylece suyun yüklü iyonlar

Bölüm

Bu bölüm için

2

Power point sunumu adresi:

(15)

gruplar proteinlerde , nükleik asitlerde ve diğer hücresel moleküllerde bulunur. Hidrofobik bağlar , örneğin zar içi proteinlerin fosfolipit yapraklarına bağlanmasında rol oynar.

Şekil 1 Suyun içinde iyon halde çözünen maddeler(NaCI)

Su , kohezyon kuvvetine sahip renksiz , kokusuz ve tatsız sıvı bir bileşiktir. Kimyada formülü (H2O) 2 Hidrojen ve 1 Oksijen atomundan meydana gelmiştir. H+ iyonu içeren bir madde ile (ör. asit) ve OH- iyonu içeren maddenin (ör: baz) tepkimesi ile oluşur. Yanıcı olmadığı gibi söndürücü özelliği vardır. Bu özelliği yangınlarda ateşi söndürmeye yarar. Su , kendi molekülleri arasında çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir. Moleküllerin dipol olması nedeniyle su , birçok maddeye yapışabilir , suyun ıslatma özelliği buradan gelir.

(16)

Şekil 2 Suyun dipol özeliği

Su aynı zamanda adezyon (farklı iki maddenin molekülleri arasındaki çekim kuvveti) kuvveti yüksek bir maddedir. Hidrojen bağı nedeniyle su molekülleri birbirlerini de çekerler yani su molekülleri arasında kohezyon gücüde çok yüksektir. Suyun kohezyon ve adezyon yetenekleri , suyun belirli kılcal yapılar içinde kopmadan yükselmesine ve taşınmasına yardımcı olur.

Kohezyon: (Latince cohaerere) bir arada bulunma anlamındadır.

(17)

ömrü saniyenin trilyonda biri kadardır; ancak komşu moleküller arasında sürekli yeni bağ kurulur ve bu da bileşiği bir arada tutar. Bu olgu sonucunda sıvılardaki yüzey gerilimi adı verilen olgu meydana gelir. Bu kuvvet suyun veya yoğun bir sıvının moleküllerini bir arada tutan kuvvettir. Bir musluktan su damlarken önce küçük bir damla oluştuğunu , sonra damlanın büyüyüp aşağı doğru uzadığını ve nihayet musluktan kopup bağımsız halde , fakat yine de bir bütün olarak yere doğru düştüğünü gözlemişizdir.

Şekil 3 kohezyon ve adezyona göre suyun hareketi

Adhezyon (Yapışma) Kuvveti ise farklı iki madde arasında var olan ve bu iki maddenin birbirine yapışmasını sağlayan çekim kuvvetidir.

Günlük hayatta adhezyonun örneklerini sıkça görmekteyiz. Yağmur damlalarının cama yapışması , denizden çıkan bir insanın vücudunun ıslak kalması , durgun bir su üzerinde hareket eden yaprağın suyu sürüklemesi ve benzeri durumlar adhezyona örnektir. Adhezyon , bir sıvının (örneğin suyun veya yoğun bir sıvının) cama yapışması durumunda etkin olan kuvvettir. Çay içerken bardağı kaldırdığınızda küçük çay tabağının da birlikte kalktığına çok kere şahit olmuşuzdur. İşte iki cam tabakayı birbirlerine yapıştıran , suyun özelliği olan Adezyon kuvvetidir. Bir sıvının molekülleri ile içinde bulunduğu kabın yüzeyi arasındaki kuvvetler adhezyon kuvvetlerdir. Tüm bilinen yapıştırıcı maddeler bu kuvvetlerin işleyişi prensibine dayanılarak üretilir.

(18)

Yüzey gerilimi

Su , molekülleri arasındaki güçlü kohezyon kuvveti nedeniyle oluşan yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Bu görülebilir bir etkidir , örneğin , küçük miktardaki su çözünmez bir yüzey üzerine (örn: polietilen) konduğunda , su , diğer madde ile beraber düşene dek kalacaktır. Bu kuvvetin kaynağı temel olarak su moleküllerini bir arada tutan moleküller arası çekici kuvvetlerdir(Hidrojen bağlarıdır). Suyun içinde olan moleküller her yönden komşu moleküllerle kuşatıldıkları için , üzerlerine etkiyen toplam kuvvet sıfırdır. Buna karşın , yüzeydeki moleküllerin sadece bir tarafı diğer su molekülleriyle çevrili olduğu için , bunlar içeriye doğru net bir kuvvetle çekilirler. Bu durum yüzeyde bir gerilme oluşturup yüzeyin minimum olmasını sağlar. Hacimleri eşit birçok geometrik şekil içinde yüzey alanı en az olan küredir. Su damlalarının küresel bir şekil alması da yüzey geriliminin en az yüzey oluşturacak şekilde molekülleri hareket ettirmesidir.

Kılcal hareket

Kılcal hareket , suyun çok dar (kılcal) bir boru/kanalda yerçekimi kuvvetine karşı hareketini ifade eder. Bu hareket oluşur , çünkü su boru/kanalın yüzeyine yapışır ve daha sonra boru/kanala yapışan su , kohezyon kuvveti sayesinde üzerinden daha fazla suyun geçmesini sağlar. İşlem , yerçekimi adezyon kuvvetini yenecek kadar su boru/kanaldan yukarı geçinceye dek tekrarlanır. Bu olayı doğada da görmek mümkündür. Örneğin ağaçların kılcal damarlarında su en yüksek dallara kadar yerçekimine karşı hareket edebilmektedir.

o Hava-sıvı=>Adezyon: moleküllerin cinsi farklı o Sıvı-sıvı =>Kohezyon: moleküllerin cinsi aynı

(19)

Şekil 4 su ve civanın sahip olduğu adezyon ve kohezyon küvetlerinin karşılaştırılması

Su , yüksek erime ısısına sahiptir

Erime ısısının yüksek olması suyun donmasını geciktirir; böylece biyolojik sistemler düşük sıcaklıklara dayanıklı olabilen özelliklerini kazanırlar.

1 gr suyun sıcaklığını 1 °C arttırmak için 1 kalori'lik enerji gereklidir. Bu özgül ısı , amonyak dışındaki tüm maddelerinkinden yüksektir. Böylece su sıcaklıklarda fazla artış olmadan daha fazla enerji depolayabilir ve böylece canlı sistemde sıcaklık ve metabolik olaylar daha kararlı olabilmektedir.

100 °C'de 1 g suyu 1 g su buharı haline dönüştürmek için 539 kaloriye ihtiyaç vardır. Gizli buharlaşma ısısının yüksekliği canlı sisteminin izotermal olmasında en önemli katkıya sahiptir. Suyun gizli buharlaşma ısısı , H bağlarından dolayı yüksektir.

Suyun Isınma (özgül) ısısı yüksektir.

Suyun gizli buharlaşma ısısı yüksektir.

1 gram buzu eritmek için 0 °C'de 80 kalori gerekir.

(20)

.

Suyun basit fakat çevre açısından son derece önemli bir özelliği de suyun sıvı hali üzerinde batmadan yüzebilen , suyun katı hali olan buzdur. Bu katı faz , (sadece düşük sıcaklıklarda oluşabilen) hidrojen bağları arasındaki geometriden dolayı , sıvı haldeki su kadar yoğun değildir.

Hemen hemen tüm diğer maddeler için , katı form sıvı formdan daha yoğundur. Standart atmosferik basınçtaki saf su , en yoğun halini 3.98

°C'de alır ve aşağı hareket eder , daha fazla soğuması halinde yoğunluğu azalır ve yukarı doğru yükselir.

Şekil 5 Suyun sıcaklığa bağlı yoğunluk farkı

Bu dönüşüm , derindeki suyun , derinde olmayan sudan daha sıcak kalmasına sebep olur , bu yüzden suyun büyük miktardaki alt bölümü 4

°C civarında sabit kalırken , buz öncelikle yüzeyde oluşmaya başlar ve daha sonra aşağı yayılır. Bu etkiden dolayı , göllerin yüzeyi buz ile kaplanır. Hemen hemen tüm diğer kimyasal maddelerin katı halleri , sıvı haline göre yoğun olduğundan dipten yukarı donmaya başlarlar.

Suyun hacmi , bilinen tüm sıvıların aksine , belirli bir sıcaklığa (+4 °C'ye) Donma noktasıyla en yoğun olduğu nokta farklıdır

(21)

soğuk olan bölgelerde sudaki yaşamın devam etmesine olanak tanır.

Deniz , nehir ve göllerin üst kısmı donar , buz üst kısımda kaldığı için su içindeki canlılar yaşamlarını sürdürmeye devam edebilirler.

Üçlü Noktası (saf haldeki sıvı su , buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu)

Suyun üçlü noktası (saf haldeki sıvı su , buz ve su buharının dengede bulunduğu sıcaklık ve basınç kombinasyonu) , kelvin sıcaklık ölçü biriminin tanımlanması için kullanılır. Sonuç olarak , suyun üçlü nokta sıcaklığı , 273.16 Kelvin (0.01 °C) ve basıncı 611.73 Pascal'dır (0.0060373 ATM).

Şekil 6 suyun farklı basınç ve sıcaklıkta durumu Elektriksel iletkenlik

Genellikle yanlış bir kanı olarak , suyun çok güçlü bir elektrik iletken olduğu düşünülür ve elektrik akımının öldürücü etkilerini iletme riski bu popüler inanış ile açıklanır. Su içindeki tüm elektriksel özelliği sağlayan etkenler , suyun içinde çözülmüş olan karbondioksit ve mineral tuzların iyonlarıdır. Su , iki su molekülünün bir hidroksit anyonu ve bir hidronyum katyonu halini alması ile kendini iyonize eder , fakat bu

(22)

elektrik akımının yaptığı iş veya zararlı etkilerini taşımak için yeterli değildir. ("Saf" su içinde , hassas ölçüm cihazları , 0.055 µS gibi çok zayıf bir elektriksel iletkenlik değeri saptayabilirler.) Saf su , oksijen ve hidrojen gazları içinde de çözülmüş iyonlar olmadan elektroliz olabilir;

bu çok yavaş bir süreçtir ve bu şekilde çok küçük bir akım iletilir.

(Elektroliz , elektrik akımı yardımıyla , bir sıvı içinde çözünmüş kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması işlemine denir.)

Suyun halleri

Su yerkürede değişik hallerde bulunur: su buharı , (bulutlar) , su (denizler , göller) , buz (kar , dolu , buzullar) gibi. Su sürekli olarak su döngüsü olarak bilinen döngü içinde değişik fiziksel hallere dönüşür. Su , kendi içinde farklı maddelerin koku ve tadlarını barındırabilir. Bu nedenle , insan ve hayvanların , suyun içilebilirliğini anlamak için duyuları gelişmiştir. Kaynak suyu veya mineral su diye bilinen tat , aslında suyun içinde çözülmüş olan minerallerin tadıdır. Saf su (H2O) , tatsızdır. Bu yüzden , kaynak veya mineral suyunun saflığı diye bilinen şey , suyun içinde zararlı (toksik) maddeler , kir , toz veya mikrobik organizmalar olmadığını belirtir.

Canlıdaki Suyun yeri ve önemi

Yetişkin bir insan vücut ağırlığının %60-70'i (2/3'si) sudur. Bu oran yaşa , cinsiyete , kiloya bağlı olarak farklılık gösterir. Örneğin yeni doğan bebeklerin vücudundaki su oranı %75'dir. Yaşamın ilk 5 gününde %70'e inen su oranı , sonradan yavaş yavaş azalarak bir yaşın sonunda yetişkindeki su oranına yaklaşır. Erkeklerdeki su oranı kadınlara ,

• Tüm biyokimyasal Reaksiyonlar Sulu Ortamda Gerçekleşir

• İyi bir çözücüdür

• Hidrolazlar gibi enzimler için substrat

• Isı düzenleyicidir

(23)

doku sıvısını oluşturur. Hücre içinde bazı kimyasal reaksiyonlara katıldıktan sonra tekrar hücre dışına çıkar ve tekrar doku sıvısına dönüşür. Dokulardan kan dolaşımına katılır. Kan dolaşımı aracılığı ile böbreklere gelerek önemli bir kısmı idrar olarak vücut dışına atılır. Diğer bir kısmı ise deri , solunum ve sindirim sistemi vasıtasıyla kullanılıp vücuttan atılır.

Yetişkin bir insanın günlük su ihtiyacı 2500-2600 ml kadardır. Suyun vücuda alımı ve atılımı bir denge içinde oluşur. Vücutta normal sıvı hacminin korunması için günlük sıvı alımının günlük sıvı kaybına eşit olması gerekir. Bu denge bozulduğunda hastalıklar ortaya çıkar. Yemek yemeden aylarca yaşanabilir , ancak susuz sadece birkaç hafta dayanılabilir. İnsan vücudunda su dengesini düzenleyen (regüle eden) merkezler ve sistemler mevcuttur.

Vücuda su alımı (Hidrasyon) : Vücuda besinlerle (1000 ml) ve içeceklerle (1200 ml) ağız yoluyla su alımına ekzojen su kazanımı denir. Bir de vücudumuzda hücre metabolizması esnasında meydana gelen kimyasal reaksiyonlar sonucu oksidasyon ürünü olarak 300 ml kadar su açığa çıkar.

Vücutta bu şekilde su açığa çıkmasına endojen su kazanımı denir.

Vücuttan su kaybı Dehidrasyon : Vücuda alınan su , idrarla böbreklerden (1500 ml kadarı) , solunum havasıyla akakciğerden (500 ml kadarı) , terleme yolu ile deriden (500 ml kadarı) ve gaita ile bağırsaklardan (100 ml kadarı) vücut dışına atılır.

• %1: Susuzluk hissi , ısı düzeninin bozulması , performans azalması ,

• %3: Vücut ısı düzenin iyice bozulması , aşırı susuzluk hissi ,

• %4: Fiziksel performansın %20-30 düşmesi ,

• %5: Baş ağrısı , yorgunluk ,

• %6: Halsizlik , titreme ,

• %7: Fiziksel aktivite sürerse bayılma ,

• %10: Bilinç kaybı ,

• %11: Vücut dirençsizliği , olası ölüm ,

• %12: %97 oranında ölüm ,

• %15: %100 ölüm.

(24)

Suyun vücuttaki görevleri

1. Hücrelerin ihtiyacı olan maddeleri hücreye taşımak ,

2. Hücrelerin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gerekli olan katı maddelerin çözünmesini sağlamak ,

3. Hücrelerde metabolik faaliyetler sonucu oluşan atık maddeleri boşaltım organlarına (böbrek , akciğer , deri , sindirim kanalı) taşıyarak vücut dışına atılımını sağlamak ,

4. Vücut ısısını dengede tutmak , 5. Kanın hacmini dengelemek ,

6. Besinlerin sindirimine yardımcı olmak ,

7. Beyin , omurilik gibi bazı organları dış etkenlerden korumak , suyun görevleridir.

8. Suyun ısı kapasitesinin yüksek oluşu vücut ısısının ayarlanmasını sağlar.

9. Buharlaşma entalpisinin yüksek oluşu nedeniyle vücuttaki fazla ısı terleme ve buharlaşma ile dışarı atılır.Vücut ısısı dengelenir.

Buharlaşma ısısı yüksek olduğu için su kaybı az olur. Vücuttaki suyun

%20 sinin kaybı hayati tehlikeye neden olur.

10. Suyun sıvı halinin yoğunluğu katı halinin yoğunluğundan fazladır.

Bu sayede su üstten donmaya başlar. Bu da suda yaşayan canlılar için hayati önem sağlar..Bu maddede açıklamam gereken bi konu var; su üstten donduğu için su dışındaki düşük ısıdan su daha çok etkilenmez.. Yani su yüzeyindeki buz tabakası , suyu yorgan gibi örttüğünden dışarıda su -15 derecelerdeyken bile su o kadar soğumaz.

11. Su donarken dışarı ısı vererek izolasyon görevi yapar.

12. Su , vücuttaki boşluklara pasif difüzyonla geçer ve basınçla dengeyi sağlar.

Vücuda alınan besinlerin bir kısmının çözülmesini sağlayarak sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca suda bazı vitaminler çözünür , bunlar da metabolizmanın düzenlenmesinde yardımcıdır.

13. Vücutta iyonize olarak asit- baz dengesinin korunmasında rol oynar.Besin maddelerinin ve oksijenin hücrelere taşınmasını ve biyokimyasal reaksiyon ürünlerinin dışarı atılması için taşıyıcı olarak görev yapar

(25)

Göl ve Akarsular

Lotik ve lentik ekoloji ve kommuinite yapısı

hakkında

Belli bir havzayı kapsayan , deniz ile baglantısı olmayan durgun su kütlesine göl denir.-Durgun sulara lentik sistemler adı da verilir.-Belirli bir yönde akan su kütlesine akarsu veya lotik

sistemler denir.

Göller Tipleri

1. Tektonik Göller:

2. Volkanik Göller

3. Alüvyon Set Gölleri ve Lagünler:

4. Buzul Göller 5. Çöküntü Göller

Tektonik Göller:Yeryüzü hareketleri esnasında olusan çukurluklarda suların birikmesiyle olusur. (Dar Derin Uzun) Beysehir , manyas kus cenneti , Egirdir , Sapanca.

Volkanik Göller:Sönmüs yanardag kreterlerinin lavlarla kaplanması sonucu suların birikmesiyle olusur. Örnegin van gölü nemrut kreter gölü.

Alüvyon Set Gölleri ve Lagünler:Böle göller nehir ve denizlerin biriktirdiği alüvyonlar ile olusur. Bafa , Eymir , Tortum , Abant , K.çekmece.

Buzul Göller: Jeolojik devirlerde buzulların hareketleri sonucu vadinin kazınarak derinlesmesiyle olusur. Dogu Karadeniz , Hakkari Dagları

Çöküntü Göller: Kalkerli bölgelerde nehir yatagı veya vadilerde çöküntü sonucu olusur.

Yapay Göller: Sulama içme suyu saglama elektrik enerjisi üretme amaçlar ile baraj gölleri olusturulur.

Göllerin Morfolojik Yapısı

Göller denize akma egilimindedir. Gölleri akısının olup olmadıgına göre ikiye ayırabiliriz. Açık göl ve kapalı göl.

Açık Göl: Gölün akarsu veya dip sızıntısı ile su kaybetmesi.

Bölüm

3

Bu bölüm için Power point sunumu adresi:

(26)

Kapalı Göl: Ancak buharlasma ile su kaybı.

Şekil 7 gölde ısı tapakalaşması

Bir gölün morfolojisi havzası ile bağlantılıdır. Havza fonkisyonu : a) Boyutu: havza boyutunda artış ile taşmayan su hacmi oranı

artar.

b) Şekli: Uzun ve dar su havzaları , kare su havzalarının , daha düşük akış-oranlarına neden olur.

c) Arazi-eğim: Eğim ve arazi kullanımı bir gölün morfolojisi üzerinde büyük etkileri vardır. Eğim ne kadar büyük olursa suyunun akış hızı o kadar artar..

d) Drenaj deseni: bir alanın Drenaj deseni akarsu ve kolları seyrine bağlıdır.

e) Toprak ve jeoloji: havzanın toprak ve jeoloji da toprağa sızan su miktarını belirler.

f) Bitkisel örtü :Havzanın vejetasyonu sızma oranlarını , erozyon , sediment üretimi ve evapotranspirasyon oranı tipi ve kalitesi belirler. Yoğun bitki örtüsü erozyonu azaltır.

(27)

Akarsuların yapısı

Yaşama boyunca bir akarsular üç döneme ayrılır bunlarda gençlik dönemi, olgunluk ve yaşlılık dönemidir

Gençlik Dönemi: Akarsuyun kaynağında başlar

Olgunluk Dönemi: Bu dönemin özelliği olan ılımlı bir eğime karşın, akarsuyun su hacmi artmıştır.

Yaşlılık Dönemi: Bir akarsu vadisinin yaşlılık dönemi, akarsu yataya yakın, eğimli bir ova üzerinde aktığı zaman meydana gelir.

Bu şekilde erozyon azalır, ancak gelişmenin bu döneminde akarsular, önceden aşındırma sonucu meydana gelen bol miktarda tortuyu da beraberlerinde taşırlar.

Yaşlılık döneminde akarsuların hacmi arttığından, sık sık yataklarından taşarlar. Akarsuların taşıp sular altında bıraktıkları ovalara sel ovaları adı verilir.

Şekil 8

Her taşma sonunda toprağın üzeri verimli bir örtüyle kaplanır, bu nedenle sel ovaları dünyanın en iyi çiftlik alanlarıdır. Bazı akarsular, biriktirilmiş tortulardan oluşan deltalar’da son bulur. Deniz akıntıları genellikle bu tortuları uzaklara sürükler. Bu tortuların bir kısmı deniz yatağında yerleşerek balçığı oluşturur. Yenileşen Akarsular Herhangi bir engelle olmasaydı akarsular, üzerinde aktıkları yeryüzü şekillerini düz ovalara dönüştürünceye dek aşındırırlardı. Bazan jeolojik hareketler sonunda, nehirlerin üzerinde aktıkları kara parçaları yükselir yada deniz seviyesi alçalır. Bu olaylar akarsuların eğimi artırır. Jeologlar, bu tür akarsulara yenilenen akarsular adını verirler.

(28)

Şekil 9

(29)

Bentozun boyuta göre sınıflandırması

Nehir ekosistemlerinde bentik makro omurgasızları madde ve enerji akışının düzenleyenmesi besin ağlarının oluşturulması önemli ekolojik görevleri vardır. Sucul ekosistemlerde enerji ve besin akışı arasındaki bu bağlantıda bentik organizmalar kilit rol oynar. Örneğin , omurgasız miktarı ve çeşitliğinde az bir miktarda artış besin maddelerinin birkaç yıl boyunca bir nehir , biyokütle bolluğu ve artışlar sonuçlanır. Sırayla bu makroinvertebrat toplum yapısı ve önemsiz değişiklik ile balık yerli türler için artan gıda kaynaklarının sonuçlandı trofik yollar. bentik bölgeler ölü akışı etkilenir çünkü ek olarak , organik madde , çalışmalar üzerinde yapılmıştır dere ve nehir suyu akışları ve bentik bölge üzerinde ortaya çıkan etkileri arasındaki ilişki. Düşük akış olayları bentik gelen besin taşınmasında sınırlama göstermek yüzeylerde gıda ağları ve alt tabaka içine besin kaynaklarının yok olmasına neden bentik makroinvertebrat biyokütle , bir düşüşe neden olmuştur.

Şekil 10 sudaki canlı larıın ekolojik grupları

(30)

Bentik sistem sucul ekosistemlerde enerji düzenler Çünkü , çalışmalar iyi ekosistemi anlamak için bentik bölgenin mekanizmaları yapılmıştır.

Bentik Diatomlar , Avrupa Birliği'nin tarafından kullanılan Su Çerçeve Direktifi İngiltere'de göllerin ekolojik durumunu tespit ekolojik kalite oranları kurmak için araştırma başlayarak bentik toplulukları üzerinde yapılıyor onlar olarak kullanılabilir. Sucul ekosistemler Sağlıklığı konusunda öenmli bir göstergedir. Kentleşmiş kıyı bölgelerinde bentik toplulukları bakir bölgelerde bentik toplulukları için işlevsel olarak eşdeğer değildir.

Ekolojistler arasındaki ilişkiyi anlamak için çalışıyorsunuz heterojenite ve bakımını biyolojik çeşitlilik sucul ekosistemlerde. Bentik alg kısa vadeli değişiklikler ve akarsularda heterojen koşullara toplum yanıtları incelemek için doğal olarak iyi bir konu olarak kullanılmıştır. Bentik içeren potansiyel mekanizmaları anlamak perifiton ve dere içinde heterojenite etkileri akışı ekosistemlerinin yapısı ve fonksiyonu daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir. Bentik brüt birincil üretim biyoçeşitlilik noktaları sürdürülmesinde önemli olabilir kıyıdaş bölgeleri içinde Büyük göl ekosistemleri. Ancak , belirli ekosistemler içinde bentik habitatlar göreceli katkıları kötü araştırdı ve daha fazla araştırma gereklidir. Benthos organizmalar içinde özelikle omurgasız canlılar baskındır. Bu organizmalar balıklar için önemli bir besin kaynağıdır ve bunun yanında remineralizasyon ile organic maddelerin ekosisteme tekrar dönmesinde önemli rol oynar. Bentik faunanın büyük kısm çamur içini gömülen organzimalardan oluşur bu organizmalara , "Infauna" denir.

(31)

Şekil 11 Bentos

(Tardent itibaren) tipik infaunal organizmaları gösteren tabanının Profili. a) Kıskaç (Balaniden) , b) Mavi midye ( Mytilus edulis ) , c) halkalı solcan Lanice conchilega , d) halkalı Lagis koreni e) Salyangoz Littorina littorea f) rasor cisim ( Ensis americanus ) , g) , çift kabuklu Cardium h ) çift kabuklu Scrobicularia plana i) çift kabuklu Mya arenaria , k) Polychaet Arenicola Marina , I) halkalı Hediste diversicolor , m) , çift kabuklu Macoma balthica

• infauna üç farklı boyutta sınıfa ayrılır:

Makro ve Meiofauna ve Mikroorganizmalar

Makrofauna

Makrofauna büyük organizmalradan (> 0 ,5 mm) polychaeta (Polychaeta) , kabuklular (Bivalvia) , salyangoz (Gastropoda) , amphipods (Amphipoda) ve derisidikenlileri(Echinodermata). Içerir. Son derece küçük organizmalar (> 63 <500 mm) meiofauna aittir. Bu fauna kumlu zeminii tercih eder.

(32)

Mikroorganizmalar

Mikroorganzimalar protistler ve bakteriler vardır. epi veya megafauna (>

1 cm) deniz tabanının yüzeyine yaşayan organizmalar gibi denizyıldızlı , yüzme yengeçler ve anthozoan'da gibi büyük ve hareketlidir. İnfauna örneklemesi göl tabanına araştırmalarında farklı kepçe ve bagerlerle yapılır (Van Veen Kepçe , Kutu corer) ile gerçekleştirilir. Standart kepçe nicel veriler sağlamaktadır. Epifauna taraklardan veya 2 m ışın trol ile örneklenir. Bu dişliler geminin arkasında çekilir. Filenin morina sonu örgü boyutu yakaladı fauna boyutunu belirler. Birçok bentik organizmalar etrafında tarama görülen olanlar değil , gömülen canlılardır Çoğu bentik organizmalar omurgasız iki gruba bölünebilir.

İki gruba: epifauna (hayvanlar üstünde veya ilişkili yaşayan sedimanlar , kayaların , taşların , kabukları , kazıkları , veya altbitki örtüsü. , gelgit ya da sığ Gelgit genellikle hayvanlar kumlu ya da çamurlu içinde konut bölgeleri) ve infauna (hayvanlar lagün Kat yüzey tabakaları). Epifauna bir tarafından örneklenen yüzeyinin bilinen bölgede bakarak , ve infauna tarafından örneklenen sediment çekirdeklerinden hayvan dışarı tarama.

(Daha küçük bentik hayvanlar-tek-hücreli hayvanlar ve küçük omurgasızlar-vardır. Genellikle örneklenmiş değil , ama çoğu da vardır!) ve diğer grup epifauna (hayvanlar üstünde veya ilişkili , yaşayan sedimanlar , kayalarin , taşlarin , kabuklari , kaziklari , veya alt bitki örtüsü. , gelgit ya da siğ gelgit genellikle hayvanlar kumlu ya da çamurlu icinde konut bölgeleriinde) infauna (hayvanlar lagün kat yüzey tabakalari). epifauna bir tarafindan örneklenen yüzeyinin bilinen bölgede bakarak , infauna tarafindan örneklenen tortu hayvan dişari tarama çekirdeklerinden. (daha küçük bentik hayvanlar-tek-hücreli hayvanlar küçük omurgasizlar

• Megafauna (-flora)

• Makrofauna >10 mm

• Meiofauna 10 – 0.1mm

• Interstitial organizmalar

• Mikrofauna <0.1mm

(33)

Şekil 12 Bentik organizma boyutları

Bentik ekoloji Ana konular şunlardır:

• Farklı zamansal ve mekansal ölçeklerde epifaunal biyoçeşitlilik belirlenmesi

• Dip ve epifauna araştırılması.

• Bentiğin yapısı ve bentik toplulukların foksiyonal çeşitlilik , çevresel faktörler ve gıda kullanılabilirliği rolü

• Farklı bentik boyutu sınıflar arasındaki ilişkiler

• Bentik besin ağları

• Bentik tür dağılım modellemesi

• Bentik topluluklar üzerindeki antropojenik etkiler

(34)

Bentoz kavramı

Bentik ve bentoz hakkında bilgi verilmiştir.

Bentoz kısaca , "alt" anlamına gelir. Bentos yunanca kaynaklıdır. Bentos özelikle denizlerden biyokütlenin büyük bir kısmını oluşturur. Biyokitle , belirli bir zamanda , belirli bir anda , birim alandaki bütün canlı malzemenin ağırlığıdır.Benthos içinde , üzerinde yaşayan organizmalar , dip kısımda bentik bölge olarak bilinen yerde veya yakınında yaşarlar.

Bnetikte en önemli fiziksel parametrelerden biri derinliktir Derin su basıncına adapte olan birçok organizma üst su sütunu kısımlarında yaşayamaz. Basınç farkı su derinliği her 10 metre için yaklaşık olarak 1 atm artar. Işık diğer önemli bir parametre olarak bentik bölgede özelikle denizlerde çok sınırlıdır yada yoktur bu nedenle bentik organzimalar enerjileri üstündeki su sütunlarında ölen organizimalarınmalardan sağlarlar. Bu ölü ve çürüyen madde bentik bölgeye sürdürmektedir ve bu yola bentik gıda besin bulur. Bu yolla bentik kısımda yaşayan organizmalar temizleyici veya detritivores olarak çalışır.

Bölüm

Bu bölüm için

4

Power point sunumu adresi:

(35)

Şekil 13 Göllerde ve denizlerde taban ya da dip tabakalar

Dünyadaki tatlı sular da dikey ve yatay tabakalaşma gösterirler ancak daha küçük , daha sığ ve tuzsuz olmaları nedeni ile okyanuslardan ekolojik anlamda oldukça farklıdırlar. Göllerde çevre üzerinde en önemli olan faktör sıcaklıktır. Düşen sıcaklık ile daha yoğunlaşan okyanusların aksine tatlı sular en yoğun hallerine 4°C’da ulaşırlar. Dünyanın ılıman bölgelerinde bulunan göller ilkbahar ve yaz dönemlerinde ısındığında sıcak olan su yukarıda kalırken daha serin ve yoğun olan su aşağıda kalır.

Bu iki hat arasında sınırlı miktarda dönüşüm olur. Sıcaklığın değişimi ile birlikte bu iki tabaka da karışır. Tropikal göller yılda tek bir döngü geçirdiğinden görece daha kararlıdır. Bu tip göller eğer yeterince derin ise dip bölümleri anaerobiktir. Nehir ve dereler gibi tatlı su kaynaklarının denizlere karışması birdenbire olmaz. Her iki ekolojik ortamın birleştiği alanlar tuzluluğun normal denizden az olduğu sular ile karakterize edilebilecek olan estuarinlerdir. Estuarinler deltalar , kıyı şeritleri ile parmak biçimli deniz girintileri ile tanınırlar. Bu bölgeler genellikle gelgitlerden çok etkilenirler. Açık okyanuslarda yaşayan canlıların çoğu stenohalindir ve tuzluluğun azaldığı yerlerde yaşayamaz. Bu nedenle

(36)

düşük ve değişken tuzluluğa sahip estuarin alanlarda genellikle euryhalin deniz canlıları ile tuzluluğa dirençli bazı tatlı su organizmaları bulunabilir. Bu faunada ayrıca sadece estuarinlerde bulunan ve başka hiçbir yerde yaşayamayan bazı türler de mevcuttur. Ilıman bölgelerde ve tropiklerde de çok özel yapıda farklı estuarinler bulunur. Bunların bazılarında açık kökler (pneumatoforlar) vardır ve bu alanlarda çok farklı bir omurgasız faunası gelişmiştir.

Göllerdeki Zonasyon

Bir göl onu oluşturan göl aynası ve dip kısmından meydana gelir. Benzer olarak nehir ve daha küçük akarsularda su kitlesi ve dip kısımda materyalden meydana gelir. Göller ekolojik özellikleri bakımından Bentik ve Limnetik (Pelajik) olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Bentik bölge kıyı çizgisinden gölün en derin bölgesine kadar tüm dipleri içerir. Limnetik bölge ise göl çukurunu dolduran ve bentik bölgeyi örten su kütlesinden oluşmuştur.

Şekil 14

(37)

Bentik Zon

Göl ve nehirlerde farklı yapıda olsada bentik zon tüm Tatlısu sistemlerinde bulunur. Bu zonda yaşayan canlılar farklı yapıların üzerinde tutunarak sabit kalırlar.

Bentik bölge derinlik ve içerdiği bitki türlerine göre 4 bölüme ayrılır.

o Supralittoral zon: Gölün su dışında kalan sahil kısmı , o Littoral zon: 10 m. derinliğe kadar olan bitkili dip kısım o Sublittoral zon: 10 m. den itibaren bitkilerin ortadan kalktığı

bölgeye kadar olan dip kısım.

o Derin zon: Bitkisiz derin kısımlar.

Şekil 15

Bentik bölge akarsu veya tatlı su sisteminin sediment yüzeyi, hemen üstündeki su ve bazı alt yüzey katmanları içerir.

(38)

Şekil 16

Bentos:Göllerin kıyı çizgisinden itibaren en derin yerine kadar olan tüm göl tabanında yaşayan organizmalar Burada bulunan canlılar bulunma yerleri göre

1-Rhizomenon bitkiler üzerinde yapışanlar 2-Biotekton(taşların yüzeyini örten organizmalar;

Cladophara)

3-Perifiton(sucul bitkiler üzerinde yaşayan epilitik algler ve mollusklar)

4-Psammon(kumlu zeminde yaşayan organizmalar) 5-Tallus(meyil bölgesi , mavi-yeşil alg bulunur) 6-Profundal(derin bölge)

(39)

Şekil 17 Göldeki zonlar

Epilitik: Taşlar üzerine yapışanlar.

Epifitik: Sucul bitkiler üzerine yapışanlar.

Epizoik: Hayvanlar üzerinede.

Epipelik: Sediment üzerinde.

Epipsammik: Kumun içine veya üzerine .

Limnetik Zon

Su aynası(su kütlesinde) meydana gelir. Gölün su kütkesi kısmıdır. Dikey yöndeki sıcaklık farklılaşmalarına göre 3 tabakaya ayrılır. Bu bölgede yaşayan organizmalar ekolojik özelliklerine göre farlı gruba ayrılırlar;

Plankton: Pasif olarak yer değiştiren organizmalara verilen addır.

Göllerde yaşayan formlara algler , protozoonlar , rotiferler ve krustaseler (Cladocera , Copepoda , Ostracoda) verilebilir.

Nekton: Aktif olarak yer değiştirebilen organizmalardır. Özellikle çeşitli balık türleri ile temsil edilmişlerdir.

Nöston: Yaşamlarını gölün zemin kısmında sürdüren organizmalardır.

Bu faunanın çoğunluğunu çeşitli böcek grupları (Veliidae , Gerridae , Gyrinidae) oluşturur.

Plöston:göl yüzeyinden rüzgar etkisiyle yer değiştirebilen organizmalar.

Göl Zemini Zonasyonu

Epilittoral; su seviyesi üzerinde olup su serpintilerinden etkilenmez.

(40)

Supralittoral; su seviyesi üzerinde olup su serpintilerinden etkilenir.

Eulittoral; mevsimsel su değişimlerinden etkilenir , dalgaların etkisindedir.Üst infralittoral; su üstü köklü bitkiler bulunur. Orta infralittoral; yüzen yapraklı köklü bitkiler bulunur. Alt infralittoral; su altı köklü bitkiler bulunur. Littoriprofundal; geçiş zonu , fotosentetik formlar eğer mevcut ise genellikle dağılmıştır. Profundal; bitkisiz , ince çıplak çamur

Abissal zon; 600 mt üzerindeki derinlikler içinLittoral zon; suyun kara ile birleştiği kısımdan köklü su bitkilerinin kaybolduğu derinliğe kadar olan bölge.Littoral zonda bitkiler iyi gelişir fazla miktarda ışık var.

Bentik canlılar çevresel faktörlerin etkisiyle derinliğe bağlı olarak bazı yerleşme düzenleri gösteriler. Buna göre bentik canlıların dipteki dağılışları aşağıdaki bölgeler içinde incelenir:

 Littoral bölge: Sahil çizgisinden 200 metre derinliğe kadar devam eden bentikbölgeye littoral zon (bölge) adı verilir. Bu bölgede yoğun olarak bitkisel canlılara rastlanır. Çünkü ışığın sudaki yoğunluğu bu bölgede bitki gelişimine elverişlidir. Littoral zon kendi içinde şu kısımlarda incelenir;

• Supralittoral zon: Genellikle su dışında kalan bölgedir.

• Mediolittoral zon: Periyodik olarak suya girip çıkan bölgedir.

• İnfralittoral zon: Sahil çizgisinden 40 metre derinliğe kadar olan bölgedir.

• Sirkolittoral zon: 40–200 metre derinlikler arasında kalan dip bölgesidir.

Derin deniz bölgesi: Bu bölgede bitkisel canlılar yoktur. Bu bölgede kendi içinde şu bölgelere ayrılır:

• Batial zon: 200–3000 metre derinliklerdeki dip bölgesi.

• Abissal zon: 3000–7000 metre arası derinliklerdeki dip bölgesi.

• Hadal zon: 7000 metreden daha derinlerdeki dip bölgesi.

Bentik Organizma Toplama Araç ve Yöntemleri

Daha önceden de belirttiğimiz gibi , bentik bölge sahilden en derin

(41)

Sahilden Toplama

Sahilde toplama yapacak araştırmacı bölgeye gelmeden önce neler yapacağını ve hangi canlıları nerelerde bulacağını bilmelidir. Sahildeki toplamalar zemin yapısına göre iki kısımda ele alınır;

Kayalık Sahilde Toplama

Bu tip yüzeylerde az sayıda gereçle yapılabilir. Bunun için şu malzemelere ihtiyaç vardır. Plastik küvet , plastik torba , plastik tüp , bıçak , büyüteç , kalın kaplı ve sudan etkilenmeyen bir defter , pens , kalem ve etiket.

Araştırma sahasından mümkün olduğu kadar fazla örnek toplamak için sahanın iyice gözden geçirilmesi gerekir. İlk olarak supralittoral bölgede bulunan taş , kaya , ve bitki artıkları kaldırılarak altlarına gizlenmiş olan canlılar toplanır. Sonra da mediolittorale inilerek buradaki kayaların alt ve üst taraflarındaki canlılar toplanır. Ardından da infralittoral bölgenin ulaşılabilen yerlerinden örnekleme yapılır. Bu bölgede bolca bulunan ve deniz hayvanlarına sığınak oluşturan üzeri yosunlarla örtülü kayalar sahile çıkarılır ve üzerinde bulunan canlılar dikkatlice toplanır.

Kumluk ve Çamurlu Sahillere Toplama

Bu tip zeminlerde canlılar genelde kum veya çamur içine saklanmışlardır.

Bu zeminlerde çalışırken yukarıda belirtilen araçların yanı sıra kürek , kepçe , boru ve elek bulundurulmalıdır. Bu tip zeminlerde önce supralittoral sonra mediolittoral ve en sonrada infralittoral bölgelerden örnekler alınmalıdır. Örnekler kum ya da çamur içinde gizlenmiş olabileceği için boru ya da kürek yardımıyla zeminin altına inilmeli ve oradan alınan örnekler sahile çıkarılarak yıkanmalı ve elenmelidir. Bu çalışmalar yapılırken toplanan canlıların zedelenmemsi çok önemlidir.

Şekil 18

Referanslar

Benzer Belgeler

veya geçiş amacıyla üstlendiği yükümlülükler bakımından yetkili Açık deniz veya başka devletin karasularından. gelen gemiler üzerinde sadece

•  Hareketsiz (Bazı enterokoklar hariç).. •  Kapsüllü

Not: Sadece 1 e ve kendine bölünebilen sayılara asal sayı denir.Bir n sayısının asal sayı olup olmadığını denetlemek için, 2 den n-1 e kadar sayıların n nin böleni

Gözde temel olarak üç resim oluşumu (işlenmesi) olur. Birinci resim reseptör hücrelerince oluşturulur. İkinici resim bipolar hücrelerince, üçünçü resim ise

Glikozun hücre membranından geçişi kolaylaştırılmış transport ile olmaktadır(GLUT). Suyun difüzyonunda da aquaporin adındaki suya özel taşıma kanalları görev

Kaya malzemesi ve kaya kütlesinin fiziksel ve mekanik özelliklerinin tayini, arazide kaya kütlesine etkiyen gerilmelerin belirlenmesi, kaya ve kaya kütlesinin deformasyon

 Nispi nemi yüksek olan havanın sıcaklılğı azaldığında, belli hacimdeki havayı doymuş hale getiren su buğusu miktarı da azalacak, doygunluk neminden

köyündeki Kanadal ı TÜPRAG şirketinin altın madenine topraklarını satmayan Ahmet Karaçam’ın tek başına direnişi devam ediyor.. Madenin astronomik tekliflerini elinin