• Sonuç bulunamadı

31 Mart 2003

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "31 Mart 2003"

Copied!
48
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9. TÜRKİYE HARİTA BİLİMSEL VE TEKNİK KURULTAYI

31 Mart - 04 Nisan 2003 Bilkent Otel ve Konferans Merkezi

ANKARA

(2)

GENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU Genel Başkan : Hüseyin ÜLKÜ II. Başkan : Atila KARAÇELEBİ Genel Sekreter : A. Fahri ÖZTEN Genel Sayman : Nihal ERDOĞAN Örgütlenme Sekreteri : Cengiz DAĞDELEN

Üye : Salih YAVUZ

Üye : Ramazan PINAR

Kurultay Başkanı : Prof. Dr. Ayhan ALKIŞ Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı : Prof. Dr. Tevfik AYAN

KURULTAY YÜRÜTME KURULU

Namık GAZİOĞLU 1 Nolu Mesleki Uygulamalar, Örg. ve Yasal Temeller Kom. Bşk.

Prof. Dr. Tevfik AYAN 2 Nolu Mesleki Eğitim ve Yayınlar Komisyonu Bşk.

Dr. İlhan EKİNCİOĞLU 3 Nolu Arazi Bilgi Sistemleri ve Veri Standartları Kom. Bşk.

Doç. Dr. Ha1i1 ERKAYA 4 Nolu Mühendislik Ölçmeleri Kom. Bşk.

Prof. Dr. Ergün ÖZTÜRK 5 Nolu Ölçme - Dengeleme Kom. Bşk.

Prof. Dr. Rasim DENİZ 6 Nolu Jeodezi Kom. Bşk.

Prof. Dr. Ahmet YAŞAYAN 7 Nolu Fotogrametri Kom. Bşk.

Prof. Dr. Doğan UÇAR 8 Nolu Kartografya Kom. Bşk.

Prof. Dr. Nazmi YILDIZ 9 Nolu Kırsal ve Kentsel Alan Düzenleme Kom. Bşk.

Tevfik YÜKSEL 10 Nolu Kadastro Kom. Bşk.

Prof. Dr. Ahmet AÇLAR 11 Nolu Taşınmazları Değerlendirme Kom. Bşk.

Muhittin İPEK 12 Nolu Dış İlişkiler Kom. Bşk.

(3)

Atila KARAÇELEBİ (Üye) Doç. Dr. Rahmi N. ÇELİK (Üye) Dr. Haluk ÖZENER (Üye) Ülkü Asiye KUTLU (Üye)

Gülden GÜROL (Üye)

Hasan ADAY (Üye)

KURULTAY BİLİMSEL DANIŞMA KURULU

Prof. Dr. Ahmet AÇLAR Prof. Dr. Şerif HEKİMOĞLU Prof. Dr. Ahmet AKSOY Prof. Dr. Burhan Celil IŞIK Prof. Dr. Feyza AKYÜZ Prof. Dr. Hüseyin Baki İZ Prof. Dr. Emirhan ALGÜL Prof. Dr. Erdal KOÇAK Prof. Dr. Ayhan ALKIŞ Prof. Dr. Şenol KUŞÇU Prof. Dr. Orhan ALTAN Prof. Dr. Sıtkı KÜLÜR Prof. Dr. Tevfik AYAN Prof. Dr. Derya MAKTAV Prof. Dr. Ömer AYDIN Prof. Dr. Ergün ÖZTÜRK Prof. Dr. Orhan BAYKAL Prof. Dr. Mehmet SELÇUK Prof. Dr. Hüseyin DEMİREL Prof. Dr. Muzaffer ŞERBETÇİ Prof. Dr. Zerrin DEMİREL Prof. Dr. Gönül TOZ

Prof. Dr. Rasim DENİZ Prof. Dr. Doğan UÇAR Prof. Dr. Arslan DİLAVER Prof. Dr. Tamer ÜNAL Prof. Dr. Hüseyin ERKAN Prof. Dr. Ahmet YAŞAYAN Prof. Dr. Onur GÜRKAN

KURULTAY DANIŞMA KURULU

Hüseyin ÜLKÜ : HKMO Genel Başkanı A. Fahri ÖZTEN : HKMO Genel Sekreteri Cengiz DAĞDELEN : HKMO Örgütlenme Sekreteri

Nihal ERDOĞAN : HKMO Saymanı

Salih YAVUZ : HKMO Yönetim Kurulu Üyesi Hasan ZENGİN : ADANA Şube Başkanı

İlyas OSMANAĞAOĞLU : ANKARA Şube Başkanı Ömer DÖNDÜRÜR : ANTALYA Şube Başkanı Temel ÖZTÜRK : BURSA Şube Başkanı S. Alparslan ÖZTÜRK : DİYARBAKIR Şube Başkanı M. Tevfik ÖZLÜDEMİR : İSTANBUL Şube Başkanı Tuncay BOYACI : İZMİR Şube Başkanı Prof. Dr. Ferruh YILDIZ : KONYA Şube Başkanı Ertuğrul ÇÖL : SAMSUN Şube Başkanı

Suat ATAY : TRABZON Şube Başkanı

(4)

ÖNSÖZ

Bilim ve teknoloji ışığında insanoğlunun yaşamı her geçen gün hızla değişime uğramaktadır. Teknolojiyi yönlendirme durumunda olan bilim; ürettiği teknolojinin yarattığı sermaye gücünün etkisiyle insanlığın söz konusu değişimden tam anlamıyla olumlu yönde etkilenmesi için bazen yeterli olmamakta, teknolojiyi besleme ve geliştirme döngüsü içine sıkışarak kendisi de zarar görmektedir. Oysa özgür düşüncenin ürünü olan bilim, insanlık için en güçlü ışık kaynağı olarak gelişimin sınırsızlığına olduğu kadar, paylaşımın eşitliğine de aracı olmalıdır.

Harita ve Kadastro; Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği bilimle en güçlü bağlara sahip olan bir mühendislik disiplinidir. Yeryuvarının kendisi ile üzerinde doğal ve yapay nesnelerin geometrisinin, yeryuvarının gravite alanının belirlenmesini ve bunların zaman içindeki değişimlerini inceleyen, yeryuvarı-insan-mülkiyet ilişkisinden başlayarak insanoğlunun sosyal, kültürel, ekonomik ve fiziksel yaşamının planlanmasında en önemli veriyi, yaşanılan mekanla ilişkilendirilmiş bilgiyi sağlayan Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği, dünyanın üçüncü bin yıla gelişinde vazgeçilmez rolü oynayan mühendislik disiplinlerinin başında gelmektedir.

Bilgiyi üretme ve yönetme üzerine geliştirdiği birikim ve becerileri ile Harita ve Kadastro Mühendisliğinde evreni tanıma, izleme ve yararlanma faaliyetlerinin yoğunlaşmakta olduğu gözlemlenmektedir. Günümüz dünyasının her coğrafyasında yaşanılan olumsuz süreçler dikkate alındığında globalleşme noktasından bakılarak insan oğlunun gerçekleştirilemeyen kardeşliği ve refahı, mesleğimiz açısından değişim sarmalına yön çizme gereğini ortaya çıkarmaktadır. Bu yön insanlığın yararı hedefinden sapmamalıdır.

31 Mart – 4 Nisan 2003 tarihleri arasında dokuzuncusunu gerçekleştirdiğimiz Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı ile; Harita–Kadastro mühendisliği ve diğer mühendislik alanındaki bireylerin bilgi birikimlerinin paylaşıldığı, kendi alanı dışındaki bilgilere gereksinimin vurgulandığı, meslek sorunlarının tartışılarak çözümlerin üretildiği, dış dünyaya açılımların sergilendiği, özgür, sevgi dolu bir sosyo- kültürel ortam yaratılmaya çalışılmıştır.

(5)

9. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı, logosunda yer alan “Değişim, Gelişim, Nereye?” sorgusuyla dünyamızın varoluşundan bu yana değişim evreleri simgeselleştirilerek maviden başlayan ve günümüzde gri olan yeşil rengin tehlikeli geleceği kırmızıyı durduracak, değişimi yeniden yeşile, maviye dönüştürecek bir gelişim arayışımız ifade edilmiştir. Verildikçe çoğalan sevgi örneği, bilginin de paylaşıldıkça anlamlandığına ve çoğaldığına inanan haritacılar, 31 Mart- 4 Nisan tarihlerinde önce sektörün sesini dinlemek sonra duyurmak, düşüncelerini toplumla paylaşmak üzere bir araya gelmişlerdir.

9. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı çalışmalarının güç kaynağını oluşturan, yukarıda özetle açıklanan temel düşüncelerimizin paylaşılacağını ümit ederek, Harita ve Kadastro Mühendisliği ve diğer meslek disiplinleri ile bireylerine olumlu katkılar sağladığı gibi, ülkemiz kalkınmasında önemli gelişmelere ivme kazandırdığına inancımız tamdır. Verilen bunca emeğin güzelliğe dönüşmesinde katkısı olan kişi, kurum ve kuruluşlara teşekkürü borç biliyoruz.

Saygılarımızla,

TMMOB

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

(6)

I. Açılış Konuşmaları II. Kutlama İletileri III. Medya Plaket Töreni

IV. Bilimsel Teknoloji Sergisi Açılışı V. Kurultayın Panel Oturumları

Üçüncü Oturum (31 Mart 2003, Pazartesi)

“Gençlerin Gözüyle HKM”

Oturum Yöneticisi : Özgür AVCI Konuşmacılar : Seçkin ODABAŞI

Taylan ÖCALAN Hüseyin TOPAN Dördüncü Oturum (01 Nisan 2003, Salı)

“Referans Sistemleri”

Oturum Yöneticisi : Prof. Dr. Onur GÜRKAN Ulusal Temel Ağlar : (C.DEMİR, O.GÜRKAN) Beşinci Oturum (01 Nisan 2003, Salı)

“Taşınmaz Yönetimi”

Oturum Yöneticisi : Prof. Dr. Ahmet AÇLAR Kamulaştırma Yasası, Bilirkişilik (C. İŞLEYİCİ) Panel (01 Nisan 2003, Salı)

“Yeni Dünya Düzeni, Mühendislik, Toplum ve Savaş”

Oturum Yöneticisi : Yavuz ÖNEN

Konuşmacılar : Oğuz OYAN

Mehmet ELKATMIŞ Şükran SONER Ergun TÜRKCAN H. Tarık ŞENGÜL

1 35 39 45 49 51

67

97

109

İÇİNDEKİLER

(7)

Sekizinci Oturum (02 Nisan 2003, Çarşamba)

“Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) 2”

Oturum Yöneticisi : Prof. Dr. Ferruh YILDIZ Arazi ve Çiftçi Kayıt Sistemi ( N. ŞAHİN, R.R. ÖZLÜ)

Milli Emlak Otomasyon Projesi kapsamında e-Devlet (A.ERMİŞ, S.ŞAHİN) Onuncu Oturum (02 Nisan 2003, Çarşamba)

“Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği”

Oturum Yöneticisi : Prof. Dr. Rasim DENİZ Konuşmacılar : Prof. Dr. Şenol KUŞÇU

Dr. Orhan ERCAN

Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELİK Dr. Emin BANK

Mustafa Kemal YERTUTAN Onikinci Oturum (03 Nisan 2003, Perşembe)

“Kamu İhale Yasası GATS”

Oturum Yöneticisi : Erdal AKDAĞ Konuşmacılar : Arif ŞİMŞEK

Seyhan ERDOĞDU Şirin Gülce EREN Forum (03 Nisan 2003, Perşembe)

“Meslek Sorunlarına Çözümler Eylem Planı”

FORUM YÖNETİCİSİ : Doç. Dr. Erol KÖKTÜRK

Konuşmacı : Ayhan KALYONCU

“Mesleki Sorunların Tartışılması ve Geleceğe Yönelik Politikaların Belirlenmesi Kurultayı Ön Rapor Özet Sunular”

Ondördüncü Oturum (04 Nisan 2003, Cuma)

“Devletin Yeniden Yapılandırılması, Yönetişim”

Oturum Yöneticisi : Ayhan KALYONCU

Konuşmacılar : Prof. Dr. Birgül AYMAN GÜLER Yönetişim Sorunu

Prof. Dr. Türkel MİNİBAŞ Devletin Yeniden Yapılandırılması Kapanış Oturumu

Sonuç Bildirgesi İstatistiki Bildiriler

155

201

261

301

381

411 415 421

(8)

AÇILIŞ KONUŞMALARI

31 Mart 2003

(9)

Sayın konuklar, değerli katılımcılar, saygıdeğer basın mensupları, Türk Mühendis Mimarlar Odaları Birliği, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odamızca düzenlenen, 9.

Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayına hoş geldiniz.

Açılış konuşmalarına geçmeden önce sizleri, dünyada emperyalistlerin işgaline karşı verilen ilk ulusal kurtuluş savaşının önderi Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları, ülkemizin aydınlanması, kalkınması, çağdaşlaşması yönünde katkı veren çok değerli insanlar ile mesleğimizin gelişmesinde, yükselmesinde emeği geçen tüm değerli meslektaşlarımızın anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

(Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı)

Kurultayımızın açılışını yapmak üzere, Kurultay Başkanımız Sayın Ayhan ALKIŞ’ı kürsüye davet ediyorum.

ÜLKÜ ASİYE KUTLU

(10)

Saygıdeğer Parlamenterimiz, Sayın Müsteşarımız, Genel Müdürümüz, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği Başkanımız, Odamızın Saygıdeğer Başkanı, sevgili konuklar ve basınımızın seçkin temsilcileri,

9. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı’na hoşgeldiniz, onur verdiniz. Sevgiye, dostluğa ve barışa duyduğumuz özlemle, haritaların tüm ülkeleri, tüm insanları birbirine bağlayan, yakınlaştıran, bütünleştiren sıcaklığı ile hepinize hoş geldiniz diyor, en içten saygılarımı sunuyorum.

İlk Kurultayımızın 1987 yılında yani bir 16 yıl önce yapıldığını anımsıyorum. Değerli Hocamız Burhan TANSUĞ aramızdaydı ve bu kurultayın başkanlığını yapıyordu.

Geçtiğimiz kurultayda çok sevdiğimiz meslektaşımız değerli ağabeyimiz Haldun ÖZEN aramızdaydı. Ve bir çok değerli meslektaşlarımızla bugüne dek taşıdığımız kurultayların dokuzuncusunu kutluyoruz.

Kurultayımız; içinde yaşadığımız, yaşadıkça etkilerini her geçen gün biraz daha hissettiğimiz küreselleşme sürecinde hemen yakınımızda Ortadoğu’da, komşumuzda siyasi, ekonomik haritaların değişmesini hedef alan bir savaşın gölgesinde toplanıyor.

Dileğimiz kaba kuvvetin değil, savaşın değil, özgürlüğün ve barışın yaygınlaşması, küreselleşmesidir. Küreselleşme olgusundan çokça söz ediliyor. Küreselleşme; bugüne dek yaşadığımız biçimi ile sermayeyi, egemen güçleri, sömürüyü küreselleştirmeyi hedefliyor. Başka bir deyişle, sermaye küreselleşiyor ama bilgi küreselleşmiyor. Güç egemenliği küreselleşiyor, aklın egemenliği küreselleşmiyor. Sömürü küreselleşiyor, paylaşım küreselleşmiyor, eğitim küreselleşmiyor.

Dileğimiz odur ki, bu sözünü ettiğim içerikte bir küreselleşme dünyamızda gerçekleşsin. İşte o zaman küreselleşme tüm insanlığın refahı, kalkınması, gelişmesi, kaliteli yaşamı için olacaktır. Bu gerçekleşmediği sürece küreselleşme olgusu hep sorgulanacaktır. Yani, küreselleşme beşerileşmeyi de beraberinde getirecek midir?

Başka bir deyişle, küreselleşme mi beşerileşecektir, yoksa beşerileşme mi KURULTAY BAŞKANI

Prof. Dr. AYHAN ALKIŞ

(11)

küreselleşecektir? İşte küreselleşme adına tüm dünyamızı ve ülkemizi siyasi, ekonomik ve sosyal istikrarsızlığa yönelten, böyle bir savaşın gölgesinde sloganımız, ileriye yönelik; “Değişim, Gelişim, Nereye?” Ben bu sözcüklerin aralarında hemen hemen hepinizin “ama nereye?” sözcüğünü okuduğunuzu düşünüyorum.

Evet Kurultay süresince bütün bu sorulara yani değişimin gelişimin nereye olduğu sorusuna cevap arayacağız. Bir birey olarak, bir kurum olarak, bir toplum olarak bizim de içinde yaşadığımız insanlık ailesi, temeli bilgi olan, bir değişim ve dönüşümden geçiyor. Bizler, dünyamız sanayi çağını geride bırakıyor, bilgi çağına doğru ilerliyoruz.

İşte bu süreçte kol gücünden, beyin gücüne, sanayi işçisinden, bilgi işçisine, üretim ekonomisinden, bilgi ekonomisine geçiş süreci yaşıyoruz. Bilgi artık tek başına rekabet nesnesi değil, bir meta değil, herkesle paylaşılan bir zenginliğe dönüşmesi gerekiyor.

Bu dönüşümün geçekleşmesi gerekiyor. Bu biçimiyle bilgi bir kez topluma ve kamuya mal olduğunda, ona sunulduğunda, onu paylaşmanın maliyeti adeta, marjinal anlamda sıfırlanıyor. Yani bilgi bedeli olmayan bir kamu malına dönüşüyor. İşte bu bilgiye erişme ya da bilgiye sahip olma hakkını talep etmek, bu dünyada yaşayan herkesin, her bireyin, her toplumun hakkı olmalı. O zaman geriye ne kalıyor? Geriye, işte bu bilgiden yararlanma yeteneği, kabiliyeti kalıyor. Gelişme de burada yatıyor. Gelişme sadece bilgiye erişmek değil ama aynı zamanda onu yenilikler yaratabilmek, yenilikçi düşünceler yaratabilmek için paylaşmaktan geçiyor. Bu anlamda bireyler, kuruluşlar ve ülkeler katma değer yaratmak yani gönenci arttırmak, zenginleşmek için bilgiye erişerek, bilgiden yararlanarak yenilikleri öğrenmek ve paylaşımı arttırarak katma değer yaratmak durumundadırlar. Ülkelerin, toplumların ve bireylerin gelişimi de tamamen birebir bununla orantılı görülmektedir. Tek başına bireyin yaratma gücü olarak örnekleyebileceğimiz, sermayesi sadece akıl olan yazılım yeteneği bunun tipik örneklerinden biridir.

Evet, nasıl bir değişim, gelişim ve nereye? Değişim ve gelişimin yönünü bilirsek, işte nereye sorusuna yanıt bulabiliriz. Bu soru içerisinde nasıl bir gelecek, bu gelecekte nasıl bir meslek sorularını sıkça soracağız. Ve yanıtını arayacağız, bulacağız. İçinde yaşadığımız bu süreçte meslekte değişim ve gelişim mesleğin özünde olan teknolojinin hızla değişim ve gelişimi sürecinde hızla devingen bir biçimde artıyor. Bunun motoru, hepinizin bildiği gibi bilim ve teknoloji. Aracı, nitelikli insan gücü. Amacı; bireyin, toplumun yaşam kalitesini arttırmak, toplumun gönencini arttırmak.

Bu açıdan baktığımızda harita kadastro sektörü ve jeodezi fotogrametri mühendisliği, bilimle teknolojiyi en çok bütünleştiren mühendislik alanlarından, dallarından biridir.

Çağdaş kentleşme ve planlamanın en temel altyapılarından, vazgeçilmez altyapılarından biridir. Özellikle içinde yaşadığımız coğrafyanın, mekanın, mekanı tanımlayabilen ve bunu hukuksal güvence altına alabilen bir daldır. Ürünü olan, sade ürünü olan haritayı ele alırsak; o da bize çevremizi, ülkemizi, dünyamızı ve evrenimizi

(12)

tanıtan önemli bir iletişim aracıdır. İçinde yaşadığımız iletişim ve bilişim toplumu sürecinde önemli bir iletişim aracıdır.

Değerli konuklar, değerli meslektaşlarım haritacılık, jeodezi fotogrametri mühendisliği hepinizin bildiği gibi yalnızca bilgiyi üretmek değil, günümüzde daha da önemli olan bilgiyi yönetmek süreciyle de iç içedir. Bu açıdan bakıldığında mesleğimizin de katkıda bulunduğu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Coğrafi bilgi sistemleri, mekansal bilgi sistemleri ve ‘e-devlet’ projesi bunlar arasında sayılabilir. Ben özellikle çağdaş bir yönetim modeline teknolojik bir altlık oluşturması bakımından ‘e-devlet’

projesinin altına ülkemizin de altına imzasını attığı ‘e-devlet’ projesinin, önemli bir proje olduğunun altını çizmek istiyorum. Bunun asla bir amaç olmadığını, bunun belki de bir araç olarak devlette gerçekten kökleşmiş statükoyu değiştirmenin, devleti daha üretken ve etkin kılmanın bir aracı olarak ‘e-devlet’ projesinin ülkemiz için önemli bir işlevi olduğu inancını taşıyorum. Ve bu konuda da mesleğimizin ürettiği ürünlerin bilginin ve bu bilgilerin yönetim süreçlerinin ‘e-devlet’ gibi bir proje içersinde vazgeçilmez bir içerik taşıdığını vurgulamak istiyorum. Kısaca, ‘e-devlet’ projesine mesleğimiz ve meslek insanlarımızın da sahip çıkması gerekecektir.

Saygıdeğer konuklar; Avrupa Birliği ve dünya ile bütünleşme sürecine baktığımızda diğer alanlarda olduğu gibi mesleki alanımızda da bir standartlaşma, kalite güvencesi, mesleki etik, mesleki yetkinlik gibi konuların gündemde kaldığını ve kalacağını görüyoruz. İşte bu süreçte eğitim ve öğretime baktığımızda verdiğimiz formasyon eğitiminin uluslararasılaşması, evrenselleşmesi açısından, akreditasyon önem taşımaktadır. Bir amaç olmamakla birlikte eğitimimizde, sürekli kaliteyi geliştirmek zorundayız. İşte bu gelişim süreci sonunda belki akreditasyon bizim diğer toplumlarla paylaştığımız bir ortak belgeden ibaret kalacaktır. Ve bu süreci özümsemiş birçok üniversitemiz aralarında bölümlerimizin de olduğu bazı üniversitelerimiz bu süreci ısrarla sürdürmektedirler. Uygulamaya baktığımızda ise formasyonla ünvan tamamen iç içe geçmiş durumdadır. Yani, diploması olan her türlü ünvanı almakta, ünvanı olan da her türlü yetkinliği kullanabilmektedir. Ne yazık ki bu bizim yalnızca kendi meslek alanımızda değil, tüm alanlarda olduğu gibi liyakatsizliği teşvik ettiğimiz bir sistemdir.

Oysa mesleki yetkinlik bir liyakat konusudur. Bu da batıdaki örnekleriyle söylemek istemiyorum ama ne yazık ki buna mecburuz. Profesyonel mühendislik, Avrupa Mühendisliği gibi kavramları, biz de saygın bir biçimde liyakati ön plana çıkarmak amacıyla, Avrupa ve Dünya ile bütünleşmek amacıyla almak ve üstlenmek zorundayız.

Mesleklerin en temel sorunlarından birinin kalite gelişiminde meslek içi eğitimsizlikte, en temel sorunlarından birinin bu olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerimizin de temel sorunlarından birisi budur. Çünkü, verilen eğitimin hiçbir objektif, nesnel kriteri yoktur. Mezunları da aynı şekilde, denetleyemediğiniz bu kalite süreçlerinin sonunda mutlaka kalitesiz ürünler ortaya çıkacaktır, buna da şaşmamak gerekir.

(13)

Değerli konuklar, değerli meslektaşlarım evet, dokuzuncu kurultayımızda pek güzel söylendiği gibi değişim ve gelişimin nereye gideceğini sorgulamak zorundayız, sürekli sorgulamak zorundayız. Belki bu kurultayda bulamadığımız, sorduğumuz ama yanıtını bulamadığımız soruların yanıtlarını daha sonra yapabileceğimiz çalıştaylarda yapmalıyız, yapabilmeliyiz. İşte buralarda mesleki politikalarımızı, ülke politikalarımız açısından, ülkemizin bilim ve teknoloji politikaları, ülkemizin kalkınma politikaları açısından mesleki politikamızı ve stratejilerimizi belirlemeliyiz. Mesleki eylem planımız olmalı. Örneğin içinde yaşadığımız dünyada komşu ülkelerine acaba haritacılık hizmetlerini nasıl taşıyabiliriz? İnsanımızın en büyük sermayesi, en büyük üretimi yazılım alanında görülüyor. “Acaba, bu alanı nasıl teşvik edebiliriz?” gibi soruların yanıtlarını kuşkusuz bu süreçlerde arayacağız. Eminim ki bulacağız.

Dokuzuncu Kurultayımızı bu duygularımla sizlerle paylaşıyorum. Onuncu Kurultayımızda Odamız bir yarım yüzyılını tamamlamış olacak, önemli bir süreci geride bırakmış olacak. İşte bu kurultayın olabilirse, bu benim bir dileğim, bunun uluslararası olmasıdır. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı yerine Uluslararası Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı olarak kutlanmasıdır. Bu mesleki birikimlerimizin bana göre önümüzdeki yıllarda zirveye taşındığı yıllar olacaktır. Bildiğiniz gibi önümüzdeki yıl 2004 yılı, hem odamızın hem TMMOB’umuzun 50. kuruluş yılıdır.

Aynı zamanda Uluslararası Fotogrametri ve Uzaktan Algılama Birliğinin 20. toplantısı önümüzdeki yıl Türkiye’de ve İstanbul’da yapılacak. Bu Türkiye için önemli, Türkiye ve mesleğimiz için önemli bir fırsattır. İşte bu amaçla mesleğimizin ve bu mesleğin yetiştirdiği sizlerin gücünün uluslararası düzeyde, sesinin uluslararası düzeyde çıkacağına inanıyorum.

Bugüne dek kurultaylarımızı hazırlayarak bilgi ve deneyim birikimimize katkıda bulunan odamıza, minnet ve şükranlarımı sunmak istiyorum, kendi adıma, kurultay adına. Bu yılki kurultayı hazırlayan yönetim kurulumuza, başta yönetim kurulumuz olmak üzere, onun başkanı, Sayın Hüseyin ÜLKÜ’nün şahsında tüm Yönetim Kurulu Üyelerimize, Kurultay Yürütme Kurulu Başkanımız Profesör Doktor Tevfik AYAN’a ve onunla birlikte özenle çalışan sekreteryaya en içten saygılarımı ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Aynı şekilde bu kurultayın finansmanına büyük ölçüde destek vererek teknolojiyi sergilemek suretiyle katkıda bulunan firmalara da, sponsorlara da en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Kurultayımıza başarılar diliyorum efendim.

Teşekkür ederim.

(14)

Sayın Başkanlar, Sayın Milletvekilim, Sayın Genel Müdür, Sayın Müsteşar, değerli konuklar, değerli basın mensupları, değerli meslektaşlarım;

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, Harita Kadastro Mühendisleri Odamızın düzenlemiş olduğu 9. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayımıza hoş geldiniz.

Sizleri en derin saygılarımla selamlıyorum.

9. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı'nın düzenlemesinde görev üstlendiğimde bu kurultay nasıl bir işlev üstlenmelidir, nasıl bir misyona sahip olmalıdır, diye düşünerek yola çıktık arkadaşlarımızla. Size bu öyküyü kısaca özetleyeceğim.

Harita kadastro sektörünün toplumsal düşüncelerinin sesi olarak gördüğümüz kurultayın önce sektör bireylerine, sonra sektör dışına ve toplumuna ileteceği mesajların derlitoplu, özlü olabilmesi ve olgun bir tartışma ortamı sağlanabilmesi için bu kurultaydan önce sınırları belli konularda düzenlenmiş, beyin fırtınası anlamına gelebilecek daha küçük çaplı toplantıların sonuçlarını buraya taşıyabilmeyi amaçladık.

2002 yılında geçekleştirilen bu toplantılardan bazıları, Uluslararası CBS 2002 Sempozyumu, Jeodezik Ağlar ve Tektonik Çalıştayı, Mesleki Sorunların Tartışılması ve Geleceğe Yönelik Politikaların İzlenmesi Kurultaylarıdır. Bundan başka sektörümüzde yürütülmekte olan TAKBİS, CBS, Ulusal Temel Ağlar, Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği, Kamulaştırma Yasası, Eğitimde Kalite Güvenliği, Taşınmaz Değerleme Sistemleri gibi önemli çalışmaların kurultayımızda öne çıkarılarak incelenmesi öngörülmüştür. Bunun için konu uzmanlarından çağrılı bildiriler sağlanmıştır. Kurultay katılımcılarının da ilgi duydukları bu konulara özgün düşünceleriyle katkı vermeleri amaçlanmaktadır. Kurultayımıza bilimsel olma niteliği kazandıran bilimsel çalışmaların da sunulup tartışma ortamının yaratılması gerekiyordu. Bu alanda bizleri umutlandıran seksene yakın bildiri sayısı başlangıçta taşıdığımız kurultay süresi olarak acaba 5 gün biraz fazla mı uzun endişelerimizi doğrusu silip götürdü. Çok değerli bazı bildirileri de değerlendirmek üzere toplu

KURULTAY YÜRÜTME KURULU BAŞKANI Prof. Dr. TEVFİK AYAN

(15)

sunuma olanak veren başka bir salonda iki poster oturumu düzenlemek zorunluluğunda kaldık.

Diğer yönden kurultay çerçevesinde son yıllarda ekonomimizde yer almaya başlayan gayrimenkul yatırım ortaklığı kavramıyla önem kazanan mesleğimizin önemli çalışma alanlarından biri olan taşınmaz değerlemesi konusunda yoğun eğitim sağlayan bir sertifika programı düzenlenmiştir. Bu programa gösterilen ilgi ve öngörülen katılımcı sayısının kısa zamanda rezerve edilmesi bizleri sevindirmiş, gelecek için umutlandırmıştır. Ayrıca mesleğimizin geleceği, gelecek kurultayın düzenleyicileri olan gençlik temsilcileri olarak ayrı üniversitelerimizden öğrenci kardeşlerimizin hem düşüncelerini öğrenmek hem de onların sesini sektörümüze yansıtabilmek için gençlerimize de bir oturum ayrılmıştır. Gelişmenin, sürdürülebilir kalkınmanın önemli bileşenlerinden birinin gençlik ve gençliğin katılımı olduğuna inanıyoruz. Gelecek için yapılan planlar ancak gençliğin katılımıyla yaşama taşınabilir, sürdürülebilir. Onlar yalnızca geleceğin mirasçıları değil, aynı zamanda bu günün de ortaklarıdır.

Değerli meslektaşlarım, başarının güvencesinin öz eleştiri olduğuna inanıyorum. Bir çift söz de bu yönde söylememe izin veriniz. Kurultaylarımızda görmeye alışık olduğumuz yabancı konuklarımız bu kurultayda aramızda yoklar. Bu gün, bu saatte, dünyamızda, hava sahamızda olup bitenleri ülkemizin ekonomik ve politik durumunu bir an için belleklerinize taşıyınız. Bizim dışımızda oluşan bu koşullar yabancı dostlarımızın çağırılmasını olanaklı kılmadı. Bu durumun bağışlamanıza yeteceğine inanıyorum.

Son 10 yıldır dünyadaki hem teknoloji hem de sosyal alandaki değişim mesleğimizde dünya ölçeğinde bir dönüşüme sebep olmaktadır. Haritacılık adeta kabuk değiştirmekte, öğretim kurumları, öğretim içerikleri, donanımları hatta isimlerini de değiştirerek yeniden yapılanmalara gitmektedir. Bunun ülkemize yansıması da kuşkusuz kaçınılmazdır. Bu gün Harita Kadastro sektörümüz bu transformasyonu yaşamamaktadır. Değişimin kısa vadeli rantlarını gelişim sanıp, aldanmak, daha kötüsü aldatılmak da ne yazık ki olasıdır. Biz kurultayımızda ülkeyi saran kaçınılmaz güdümlü olması da olası değişim sarmalında doğru yönü belirleyecek düşünce sistematiğinin kurgulanmasını sağlayacak bir kıvılcım olabilmesi umuduyla “Değişim, Gelişim, Nereye?” sloganını benimsedik ve duyurduk. Kurultay afişimizde ve logomuzda değişim sarmalı ifade edilmiş, sorgunun altı, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının amblemiyle çizilmiştir. Haritacıların odalarıyla, çalıştıkları kurumlarla meydana getirdikleri birlik ve gruplarıyla hem kurumsal hem de bireysel olarak bu dönüşümde misyon üstlenmeleri gerekmektedir. Meslek bilinci diyeceğimiz bu sahiplenişe bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü, nasıl olsa camiamızı da saracak yönünü bizlerin belirlemediği, tabanın onaylamadığı, değişimin bizi arzu etmediğimiz noktalara sürüklemesine izin vermemeliyiz. Mesleğimizin

(16)

geleceğine yön verecek gelişim düşüncesini benimsemenin yeterli olamayacağını da artık öğrendik. Bir adım daha atarak bu kurultayımızda gelişimin yol haritasını da yapalım istiyoruz. Sorunlarımızın çözümüne ilişkin eylem planı en geniş katılım platformu olan kurultayımızda tartışmaya açılacaktır. Burada yapılacak işler karara bağlanacak, takvim ve iş bölümü yapılacaktır. Biz mesleğimizdeki değişimi doğru bir yörüngeye oturtma çabasındayken, kurultayımızın hemen öncesine rastlayan, komşu coğrafyasında sahneye konan dünyamızdaki politik değişim, hedeflerimize yeni bir yön göstermiştir. Değişim artık yörünge değiştirmiştir. Dünya değişimini bir başka yörüngede sürdürecektir. Haritacılar kendi ülkesindeki, kendi mesleklerindeki transformasyondan başka dünyanın, yeni değişim yörüngesinde de misyon üstlenmeye hazırlanmalıdırlar.

Değerli konuklar, değerli meslektaşlarım, sözlerimin sonunda katılımlarıyla bizleri onurlandıran sayın konuklarımıza, bilgi birikimlerini bildiriler halinde sunarak bizimle paylaşan araştırmacı bilim adamlarımıza, görev kabul eden oturum başkanlarına, mesleğimiz dışında aydınlanma gereği duyduğumuz konularda bilgilerini bizimle paylaşan komşu mesleklerden konuşmacılarımıza, panel yöneticisi ve konuşmacılarına en içten şükranlarımı sunuyorum. Onlar olmasaydı kurultayımız böyle verimli, böyle görkemli olmazdı. Kurultayımızın geçekleşmesinde en büyük paylardan biri yeni ürünleriyle bizi bilgilendiren ve kurultayımıza maddi destek vererek sergimize katılan firmalarımıza aittir. Bunlardan bazıları kullandıkları sergi alanlarının dışında da maddi destek sağlamışlardır. Kendilerine kurultayımız adına teşekkür ediyorum.

Kurultayın meydana gelişi bir kararla başladı. Bu kararı alan Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yönetim Kurulunun Sayın Başkanı ve değerli üyelerinin tükenmeyen desteği ve verdikleri güven, düzenleyicilerin gayretleri için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Kendilerine ve bu arada yürütme ve danışma kurulu üyelerine, kurultay bilimsel danışma kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Ayrıca düzenleme kurulunda benimle yer alan özverili, uyumlu çalışma zevkini bana yaşatan düzenleme kurulu sekreteryasına takdir, sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum.

Son teşekkürüm yukarıda saymadığım, işini, eşini bırakarak çağrımıza uyup, kurultayımıza koşarak katılan meslektaşlarımıza. Sizlerin katılımı kurultayların başarısını, niteliğini belirler. Bu bakımdan da çok önemlidir. Başarılı bir kurultay yarattınız. İyi ki varsınız. Hepinize tekrar en derin saygılarımı sunuyorum.

(17)

Çok değerli konuklar Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Merkez Yönetim Kurulumuz adına tümünüzü ayrı ayrı sevgi ile kucakladığımızı bilmenizi istiyorum.

Sevgi ve bilgi insanlık yaşamında yaşadıkça çoğalan iki kaynak. Burada hep birlikte sevgilerimizi ve bilgilerimizi paylaşacağız. Ve hepimizde olan sevgilerden, bilgilerden çok daha fazlasıyla bu kurultaydan ayrılacağız. Öncelikle bu dileklerimizi özellikle belirtmek ve altını çizmek istiyoruz. Çünkü günümüz dünyasında artık sevgiden yoksun, sermayenin saldırı günlerini yaşıyoruz.

Değerli katılımcılar, değerli konuklar, Türkiye 1923'den beri nüfusu 5 kat artmış büyük bir ülke. Ancak, 1923'de 200.000 çocuğuna 10.000 öğretmenle eğitim veren Türkiye bugün 15 milyon çocuğuna sadece 600.000 öğretmenle eğitim veriyor. 1960'larda 450 milyon Dolar olan ve 2000 yılında 45 milyar Dolara çıkan döviz kazancı olan bir ülkeyiz biz. Ama bugün ekonomik çıkmazların olduğunu ve bütçelere baktığımızda büyük bölümünün faize gittiğini, eğitime, sosyal harcamalara ve de üretim için yatırımlara ne yazık ki, %5 gibi çok az yatırım harcamalarına neredeyse faiz dışı fazlanın gelecekte yarısına denk düşen bir bütçeyle önümüzün kesildiği günleri yaşamaktayız. Biz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak her zaman şunu söyledik, eğitimin ve üretimin olmadığı yerde mühendislik yoktur. Onun adından söz edilemez ve bu gün Türkiye öyle bir noktaya getirildi ki, orman dışına çıkarılan arazilerinin satışının yapılabilmesi için anayasasının 169 ve 170. maddeleri anayasa komisyonundan geçmiş durumda. Şöyle bir bakalım, 1991'de TUSİAD Türkiye ormanlarıyla ilgili bir rapor hazırlıyor. O raporun daha ilk sayfasında ormanların özelleştirilmesi çalışmalarının hemen başlatılması gerektiği yazılıyor. 1998'de Orman Bakanlığı ile Dünya Bankası bir ortak çalışma yapıyor ve bir rapor hazırlıyor. O raporda ilgi kuruluşlar, kurullar diye bir deyim var. İlgi kurulları, ilgi kuruluşları deyimi kullanılıyor, ilgili kurullar demiyor, ilgili kuruluşlar denmiyor. Çok düşündüm ben, aslında çok iyi seçilmiş bir sözcük. Çünkü, bu raporun hazırlanmasında ilgili kuruluşların katılması gerekiyorsa orada TMMOB'un, orman mühendislerinin, harita ve kadastro mühendislerinin mutlaka yer alması gerekli. Ama onlar onu değil, ormanlar özelleştirilirse, orman toprakları bu ekonomik kıskaçta satılırsa, onları

HARİTA ve KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI GENEL BAŞKANI HÜSEYİN ÜLKÜ

(18)

alabilecek kuruluşlara, kişilere yönelik bir ilgiden söz ediyorlar diye düşünüyorum ben.

1999'da Ankara Sanayi Odasının yaptığı yuvarlak masa toplantısında Sayın Fikret EREN Türkiye ormanlarının ve meralarının mutlaka satılması gerektiğini, bunun için özelleştirmeden önce, tahkim yasasından önce, anayasanın 169 ve 170. maddelerinin değiştirilmesinin zorunlu olduğunu çünkü, bu alanların hiçbir zaman özel mülkiyet konusu teşkil edilemeyeceği yönünde anayasa mahkeme kararlarının bulunduğunu özellikle belirtiyor ve diyor ki, biz bu toprakları satarsak, 210 milyar Dolar elde etmiş olacağız. Türkiye Cumhuriyetini ulusal kurtuluş savaşı sonunda kuran, bir ulusun ülke topraklarının 210 milyar Dolara satışının yolu Ankara Üniversitesinde bilim insanı olan biri tarafından gösteriliyor değerli arkadaşlar. Bugünlere öyle geliniyor. Bu konu burada bitiyor mu değerli arkadaşlar? Değerli katılımcılar, bitmiyor. Ne yazık ki, bundan önceki DSP, ANAP, MHP hükümetleri döneminde hazırlanmış olan doğrudan yabancı yatırımlar kanun tasarısı, 26.12.2002'de Başbakan Sayın Gül tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına iletiliyor. Bu yasa; yabancı yatırımlar danışmanlık hizmetleri tarafından organize edilmiş bir yasa. Bilim insanlarımız geçekten iyi araştırmalar da yapıyorlar. Bu konu onların bire bir izleyip ortaya koyduğu bir durum. Yabancı yatırımlara danışmanlık hizmetleri kuruluşu, Dünya Bankası'nın bir kuruluşu. Bunlar gelip bedava hizmet etmiyorlar. Hizmetlerinin karşılığının %35- 40'ını Dünya Bankasından, diğer kesimini de çağrılı oldukları ülkelerin devletleri, hükümetleri tarafından ödeniyor. Bunlar sadece rapor hazırlamıyor. Dünya Bankası Başkanının 2000'de Türkiye'yi ziyaretinden hemen bir yıl sonra Ankara'da, İstanbul'da, Gaziantep'te yuvarlak masa toplantıları, çalıştaylar yapılıyor. Buraya da çağrılan ve bu çalıştaylara katılan kuruluşlara baktığımızda gerçekten çok ilginç. Bunlar arasunda TMMOB yok, TMMOB'a bağlı meslek odalarımız ihtisas alanlarına giren diğer odalarımız yok. Türkiye Odalar Borsalar Birliği var, TUSİAD var, YASED, Reklamcılar Derneği bu çalıştayda var.

1974'de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bir kararı var değerli arkadaşlar. Türkiye'de yabancı tüzel kişilerin gayrimenkul edinmesi Anayasaya aykırıdır diyor. Çünkü, yabancı tüzel kişiliklerin gücünün ne olacağı belli olmadığı için Türkiye Cumhuriyeti Devletini tehdit edebilir bir konuma gelebilir diyor. 1986'da Anayasa Mahkememiz aynı yorumu yapıyor. Ama doğrudan yabancı yatırımlar yasasında, Türkiye'de kurulan yabancı sermayeli şirket, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ve Türk şirketlerinin Türkiye'deki gayrimenkul edinme haklarının tamamına sahip oluyor. Hiçbir kısıtlama kalmıyor. Yabancı sermayenin Türkiye'ye teknoloji getirmesi beklenirken, artık yabancı sermaye Türkiye'ye girip, Türkiye topraklarında emlak spekülatörlüğü yapabilecek konuma getiriliyor. Ben buradan değerli Büyük Millet Meclisinin tüm üyelerine ve Sayın Başbakanına seslenmek istiyorum.

Bu yasa sizden önceki hükümetler döneminde hazırlanmış bir yasadır. Sizler bundan önceki hükümetler döneminin yanlışlarını bu toplum, bu halk önünde eleştirerek

(19)

iktidara geldiniz. Lütfen geçmiş yanlışlıkları geleceğe taşıyan ve Türkiye topraklarının bugün Silopi'de, Mardin'de kiralanıp sonra terk edilip giden toprakların, yarın yabancılar tarafından satın alınmasının kapılarını lütfen aralamayın. Hepimizin bildiği GAP'da İngilizler dahil, İsraillilerin toprak edinme ön adımlarını attığını gazetelerde okuduk. Ama biz Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak şunu da biliyoruz.

İsrail'de İsrailli bir Arap, bir kooperatif köyünde ev edinmek istiyor. Bu ev sen Arapsın diye İsrail yurttaşına devlet arazisi olarak verilmek istenmiyor. Anayasa Mahkemesine gidiliyor, İsrail Anayasa Mahkemesi İsrailli Yahudiler gibi, İsrailli Arap'ın da devlet arazilerinden edinme hakkının bulunduğunu mahkeme kararına bağladığı halde 2002'de İsrail Hükümeti İsrail Devlet Arazilerinin Yahudilerin dışında herhangi bir kişiye satılamayacağı yönünde yasa tasarısı düzenliyor. Bütün dünyanın kendi topraklarını kendileri için son derece titizlikle koruduğu korumaya çalıştığı bir dönemde, bizim kendi topraklarımızı, bu toprakları ele geçirmek isteyen emperyalistlerin topla, tüfekle ele geçiremediği bu cennet ülkeyi sermayeleri ile ele geçirmelerini lütfen engelleyin.

Irak'a özgürlük getireceğini söyleyen Amerika Birleşik Devletleri Irak çocuklarına oyuncak olarak misket değil, yaşamlarını sona erdirecek misket bombalarıyla geldi.

Çocukların 100 bine yakını, ambargo nedeniyle hastalıktan, ilaçsızlıktan öldü. Aynı Amerika, yıktığı harap ettiği Irak'ın yeniden inşası için bütçesinde ayırdığı 19 milyar Doları alt yapılarla ilgili bunları teker, teker kendi şirketlerine ihale edeceğini açıkladı.

Çünkü, benim yasalarım böyle dedi. İngilizler telaşa düştü, cevap şöyle, korkmayın

%50'sini biz bu işlerin taşeron olarak bütün dünyanın şirketlerine vereceğiz. Ama ben buradan yine Sayın Başbakana Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına seslenmek istiyorum. 7 Mart 2003'de Kamu İhale Kurumu kendi yönetmeliklerinde ihale ile ilgili yönetmeliklerde bir değişiklik yaptı. Bu değişiklerden biri de Türkiye'de ortak girişim yapacak danışmanlık hizmetleriyle ilgili şirketlerin tümünün istenen belgeleri sunması gerekli ancak, yabancı katılımcıların vergi ve sigorta borçlarının yok olduğunu kendilerinin beyan etmesi yeterli. Çok değerli katılımcılar; bu ihale yasası yapılırken uluslararası standartlarda ve eşitlik ilkesini taşıdığı söyleniyordu. Türk mühendis mimarlarının kendi sigorta ve vergi borcunun olmayacağını gidip ilgili dairesinden aldığı belge ile belgelemesi gerekli ama yabancı şirketlerin sadece ifade etmeleri, kendilerinin bir belge imzalamaları yeterli sayılıyor. Bu nasıl uluslararası bir standart?

Biz bunu kavrayamıyoruz. Artı, Anayasamızın eşitlik ilkesine aykırılığı açık. Sayın Başbakan daha önce ihale yasası ile değişiklikler zorunlu olduğunu söylemişti.

Gerçekten zorunlu olduğunu biz de biliyoruz. Ama bu zorunluluk yabancı sermayenin lehine değil, yine kendilerinin ifade ettiği Türk mühendis, mimar ve diğer müteahhitlerin, yapımcıların lehine yapılmalıdır. Amerika Birleşik Devletleri kendi şirketlerini alenen koruyorsa, Türkiye Cumhuriyeti kendi teknik elemanını, kendi şirketlerini açıkça ve alenen korumalı diye düşünüyoruz.

(20)

Çok değerli katılımcılar bir gazete kupürü var elimde. El Cezire Televizyonunda esir düşen kişilerden biriyle konuşuldu biliyorsunuz. Bu kişilerden biri Patrik Miller. Okul parası kazanabilmek için askere gitmiş. Annesi diyor ki, “Keşke göndermeseydik.

Belki bir daha hiç okuyamayacak.” Ben bunu şöyle bağlıyorum değerli katılımcılar. 2.

Dünya Savaşından sonra Alman yazarlarından biri 'Garp Cephesinde Bir Şey Yok' romanında şunu söylüyordu. “Biz savaştan hep birlikte elsiz, kolsuz döndük. Elimiz, kolumu eksikliği anlamında eşittik ama aramızda temel bir eşitsizlik vardı.

Ağabeylerimiz savaşa gitmeden önce okumuşlar mühendis, doktor, iktisatçı olmuşlar.

Biz ise okuyamamıştık. Bilgimiz diplomamız eksikti.” Diyor. 19 milyar Doların bütçeden ayrılması bu güne kadar bir ülkeye yapılan yatırımların en büyüğü olduğu gibi, Amerikan yetkililerinin belirttiğine göre sadece 2. Dünya Savaşından sonra Marshall Planı nedeniyle bu kadar büyük para ayrılmış ve Avrupa'da kullanılmış. Sanki bu bize şunları anlatıyor. Ortadoğu'da sadece Irak değil, bütün çevresi tarumar edilecek.

Akıllı bombalarla, akılsız insanlar tarafından yakılıp yıkılacak ve daha sonra da inşa edilmeye çalışılacak. Bu tehlike çemberinin en önünde Türkiye Cumhuriyetinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak teskereye ret oyu veren, bütün milletvekillerimize böyle bir savaşın içersine bizi itmedikleri için, huzurlarınızda ben teşekkürü bir borç biliyorum.

Bizim de türkülerimiz var değerli dostlar. Bir çoklarının cilt, cilt kitaplarda anlatamadıklarını Türkülerimiz çok kolay anlatıyor. “Karavanası bakırdan, zenginimiz bedelli, askerimiz fakirden” diyor. Demek ki, bu sadece bizim için değil. Amerika Birleşik Devletlerinin de askerleri fakirden. O nedenle bizler Amerika Birleşik Devletlerinin halkına düşman değiliz. Bu savaşı organize eden sisteme karşıyız. O sistemin mutlaka ve insanca değişmesinden yanayız. Eğer bu gün baştakilerin değişmesinin değişmesi yeterli görülürse, sistem kendi aktörlerini yeniden yaratacak ve yarın tekrar karşımıza çıkacaktır.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Ankara Şubemizin bir etkinliğinde İkonos Uydusunun görüntülerinin 7 ülkeye verilmediğini, onlara yasak konduğunu, bir arkadaşımız söyledi. Bunun içinde Irak ve Kuzey Kore de bulunuyor. Çok değerli katılımcılar, orada söyledim, yinelemek istiyorum. Irak, İran ile savaşırken Saddam'a Amerika Birleşik Devletleri desteklemişti. Binladin'i Afganistan'da Sovyetlere karşı kullanırken onun sırtını sıvazlamıştı. Bugün onları terörist diktatör ilan ediyor ve ambargolar koyuyor. Bugün bizi stratejik ortak olarak gören Amerika'nın 10 yıl sonra bu ambargolarla baş başa bırakabileceğini bizler bilmek zorundayız. Bilmek zorundayız ki; bilgiyi, bilimi, tekniği, teknolojiyi geliştirmek ve kendimiz yaratmak zorundayız. O nedenle bu savaş günlerinde, bu kurultayımızın Türkiye'nin geleceğine, bilimine, tekniğine katkı vereceği inancıyla tümünüzü tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

(21)

Değerli konuklar, saygıdeğer meslektaşlarım, sevgili öğrenciler, sevgili gençler. Biraz önce kurultay başkanının da söylediği gibi önümüzdeki yıl hem odamızın hem de TMMOB'un 50. yıl kuruluş yılı. Aynı zamanda bu 50. kuruluş yılının içersinde haritacılık alanında önemli bir uluslararası etkinlik olan ISPRS kongresi İstanbul, Türkiye'de gerçekleşecektir. ISPRS, Uluslararası Fotogrametri ve Uzaktan Algılama Birliği, 1911 yılında kurulmuştur.

Şu anda 105 ülkenin üye olduğu ve 20 tane bölgesel kuruluşun gözlemci statüsüyle çalışmalarına katıldığı uluslararası bir kuruluştur. 1911 yılında Viyana'da kurulan ISPRS organizasyonun 1912 yılındaki ilk kongresine Türkiye, o zaman Osmanlı Hükümeti olarak, önemli sayıdaki mühendisiyle iştirak etmiştir. Ülkemizdeki fotogrametri çalışmaları geçen yüzyılın başlarında gerek sivil sektörde ve gerekse askeri sektörde çeşitli yersel ve hava fotogrametrisi uygulamalarıyla birlikte başlamıştır.

ISPRS organizasyonu bilimsel aktivitelerinin zirvesini 1912 yılından itibaren her 4 yılda bir düzenlediği uluslararası kongreler ile yürütür. Bu kongrelere ülkeler bir olimpiyat gibi hazırlanırlar. Ülkemiz 1998 yılında bu olimpiyata, kongreye düzenleme yarışmasına katılmaya karar vermiş ve diğer aday olan Avusturya, Çin ve İspanya gibi ülkelerin oylama sonucunda önüne geçerek bu kongrenin düzenlenme hakkını 2000 yılındaki Amsterdam Kongresi'nde elde etmiştir. Kongre fotogrametri, uzaktan algılama ve bilgi sistemlerindeki en son teknolojik gelişmeleri, gerek ortalama 1600'e yakın tebliği, gerek 7000 m2'lik sergi alanı ile sizlerin, Türk haritacılık sektörünün ayağına, İstanbul'a getirecektir.

Kongremiz İstanbul'da, hatırlarsanız HABİTAT II Kongresi'nin de yapıldığı, kongre vadisinin ana elemanı olan Lülfi Kırdar Kongre Salonu ve Sergi Merkezinde düzenlenecektir. Lütfi Kırdar Kongre Salonu ve Sergi Merkezi bu kongre için gerekli olan tüm alt yapıya sahip olup, Rumeli Salonu ile birlikte büyük bir sergi olanağına kavuşmuştur. Güzel İstanbul'umuzun bu görüntüsü kongre salonuna arkanızı verdiğiniz zaman Gök Kafes'i ortadan çıkaracak olursanız göreceğiniz manzaradır.

ISPRS KONGRE DİREKTÖRÜ Prof. Dr. M. ORHAN ALTAN

(22)

Dilerim, buraya gelen katılımcılar da Gök Kafes'i ortadan çıkararak, bu şekilde bir görüntüyü elde etme imkanına sahip olurlar. Önümüzdeki yıl, 2004, Temmuz ayı içerisinde açılışını yapacağımız kongremize bütün dünyadan ortalama 2.500'ün üzerinde katılımcı beklemekteyiz. Tahmin ederiz ki, ülkemizde böyle bir kongrenin düzenlenmesi uluslararası gelişmelerle ilgili olumsuz havayı kısa sürede giderecektir.

Yine Sergi merkezi gördüğümüz gibi 7.000 m2 olup, içerisinde sergiyle ilgili her türlü olanak mevcuttur. Kongre 12'sinde başlamaktadır. Kongre öncesi ve sonrası yabancı misafirler için Türkiye'yi tanıtıcı kongre turları bulunmaktadır. 12, 13 ve 14'ünde özellikle genç meslektaşlarımıza önereceğimiz Tutorial ve Work Shop adını verdiğimiz çeşitli dersler ve çalıştaylar vardır. Gerçekten mesleğinde son derece yüksek deneyime sahip bir çok kişi tarafından belirli bazı konularda dersler verilecektir. Yarım, tam, iki ve iki buçuk gün olmak üzere çalıştaylar hazırlanacaktır. Kongre Çarşamba 14 günü açılış töreniyle başlayacak, 15 ve 16'sında Kongre Genel Oturumları devam edecektir.

Yirmincisi Türkiye'ye de düzenlenen bu ISPRS kongresi içersinde ilk defa olarak gençlikle ilgili farklı bir oturum yapılması planlanmaktadır. Onun için ben genç meslektaşlarımın ve genç katılımcıların bu noktaya özellikle dikkat etmelerini rica ediyorum. 20. Kongre bütün dünya gençliğine 2004 yılında bir çağrı yapmaktadır.

Youth Session dediğimiz, özellikle yanlız gençlerin katılabileceği ve kendi aralarında organize edecekleri özel oturumlar düzenleyeceğiz. Yine aynı şekilde Pazar günü İstanbul'u ve ülkemizin tarihini, kültürünü ve geleneklerini daha rahat ve yakında tanıyabilmeleri için “Orienting with GPS Technology” adı altında İstanbul'da gençler arasında GPS ile bir yarışma düzenliyoruz. ISPRS tarihinde ve uluslararası kongreler tarihinde ilk kez düzenlenen bu yarışmanın büyük bir heyecanla bilim dünyasına katkılarını bekliyoruz.

Yine ertesi hafta Pazartesi günü sergi açılışıyla birlikte kongre devam edecek ve Cuma günü kongre kapanış oturumuyla sona erecektir. Kongrede ülkemizin kültür, gelenek ve tarihinin tanıtımı için çeşitli kongre öncesi ve kongre sonrası turlar düzenledik. Yine katılımcıların refakatçileriyle birlikte katılabilecekleri gündüz turlarını düzenlemeye çalışıyoruz. Bunlarda bize Magister Tur yardımcı olmaktadır. İstanbul'umuzun çeşitli yerlerine ve ülkemizin çeşitli kentlerine düzenleyeceğimiz turlarla birlikteyiz. ISPRS web sitesini (http://www.isprs2004-istanbul.com) lütfen bir kenara not ediniz. Yine ISPRS'in bu kongre sergisinde bir küçük standı var. Sizin dolaşım alanınız içerisinde merdivenin başında bir küçük masa. O küçük masaya lütfen uğrarsanız, sizler hazırlanan ISPRS kongresinin ikinci duyurusunu alabilirsiniz. İkinci duyuruda bu anlattıklarım ayrıntılarıyla 50 sayfalık bir bülten şeklinde bulunmaktadır.

ISPRS ile birlikte ülkemiz bu yıl da ISPRS'e hazırlık olmak üzere kültürel mirasımızın tanıtılması ve kültürel mirasımızın belgelenmesiyle ilgili olarak fotogrametrik, uzaktan algılama ve bilgi teknolojilerinin birlikte sunulduğu bir uluslararası sempozyuma da ev sahipliği yapacaktır. Bu da Antalya'da 30 Eylül - 4 Ekim 2003 tarihleri arasında olan

(23)

19. CIPA Uluslararası Sempozyumu'dur. CIPA Sempozyumu'nu düzenleyeceğimiz yer TALYA Kongre Merkezi, yansı da görüyorsunuz Talya Oteli ve yanındaki kongre merkezi. Bunun duyurusu yapıldı. İkinci duyurusu sene içerisinde bitmişti. Şubat ayının sonunda yaklaşık 202 tane özet bütün dünyadan geldi. Bu 202 tane özet, toplam 9 tane çalışma grubu ve 3 tane hedef grubun başkanları tarafından sözlü sunum veya poster sunum biçiminde değerlendiriliyor. Değerlendirmeler yakında tebliğlerinizin tamamlanması için sizlere gönderilecektir. Bu sempozyuma da katılmanızın ve kültürel mirasın korunmasında yeni teknolojilerin ne türde algılanıp, kullanılabileceği konusunda en son bilgileri elde edebilmenizin sizler için yararlı olacağını umut ediyorum.

Evet her ikisiyle ilgili olarak sizleri sempozyum ve kongre direktörlüğü adına saygılarla selamlıyorum. Umut ederim gerek bu yılki, gerek diğer yıldaki kongre çalışmalarından ülkemiz adına başarıyla çıkarız. Saygılarımla.

(24)

Sevgili Konuklarımız, sevgili arkadaşlar,

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği adına hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bu zengin içerikli kurultayı öncelikle planlama kararını alan yönetim kurulumuza, odamızın yönetim kuruluna, daha sonra bu kurultayın hazırlanmasında emeği geçen bütün dostlarımıza, bu arada kurultay başkanı Sayın ALKIŞ'a ve Sayın AYAN'a da çok çok teşekkürler ediyorum.

Bu kurultaya katılanlara, bilim insanlarına, bizleri aydınlatacak olan arkadaşlarımıza bir teşekkür borçluyum. Aslında zaman sıkıntım nedeniyle sizlerle ancak kısa bir süre beraber olabileceğim. Başarılar diliyorum. Bu arada yalnız biraz sizi kıskanıyorum, onu da söyleyeyim, ifade edeyim, lütfen.

Bir kurultay sonuç bildirgesi olacak. Kurultay sonuç bildirgesi bizim için çok önemli.

Sayın arkadaşlarım Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin genel anlamdaki politikaları; odalarımızın düzenlemiş oldukları bu tür teknik kongrelerde, kurultaylarda, sempozyumlarda çıkan sonuç bildirgeleriyle zenginleşiyor, oluşuyor aslında. Bu bakımdan bu sonuç bildirgesine önem verdiğimizi bir kez daha ifade ediyorum.

Gündemimiz yoğun, gündemimizde neler var? Ben birkaç satır başlığıyla sizlerle paylaşacağım bunu. 31 Mart, evet tarihimizde bir 31 Mart var ama bu gün, 31 Mart 2003'ün Türkiye'deki mühendis ve mimarlar açısından ilginç bir konumu ve yeri var.

GATS yani ticaret, hizmet ticaretinin genel anlaşması. Yani, ne oluyor? Sayın ALKIŞ çok net bir şekilde ifade etti. Günümüzde küreselleşme, bugünkü küreselleşme sermayenin, malların serbest dolaşımına dayanıyor. Bu serbest dolaşımın bir de ticaret, hizmet ticareti alanı var. Bu alan biliyorsunuz, uzun yıllardan beri tartışılıyor, görüşülüyor. Bu gün ülkeler GATS anlaşması çerçevesinde, hizmet ticareti genel anlaşması çerçevesinde; ülkelerin yükümlülüklerini ve taahhütlerini bildirecekler.

Karşılıklı olarak ve bunlarda Eylül ayında gündeme gelecek, tartışılacak, belli kararlar alınacak. Önemli bir konu tahmin edebileceğiniz gibi, aslında bu konuda da ulusal

TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ BAŞKANI

KAYA GÜVENÇ

(25)

politikalar olmayınca, ülkemizdeki mühendis ve mimarlar ne işe yararların yanıtı iktidarlar tarafından bilinemeyince veya bilinmek istenmeyince veya görmezlikten gelinmek istenince; olay, yine acaba faizi nasıl öderim, ya da faiz ödemeyi kolaylaştırmak için nasıl bir tavizde daha bulunurum? Biliyorsunuz, her şeyi satıyorlar.

Mühendis ve mimarların da hak ve çıkarlarını çok da görmek istemiyorlar. Ne diyor bu GATS olayında? Bir araştırma yaptık. Bunlardan haberiniz vardır. Daha önce çeşitli yerlerde yayınlandı. Ama özetle mühendislik ve mimarlık alanında bizi çok rahatsız eden iki tane temel konu var. Bir tanesi sınır ötesi ticaret diye adlandırılan. Yani, Türkiye'de yerleşik olmayan bir mühendisin, özel kişi olarak bir mühendisin ya da bir mühendislik bürosunun veya şirketinin, tüzel kişilik olarak Türkiye'de hiçbir şekilde bulunmadan, bulunduğu yerden bir mühendislik ya da mimarlık hizmetini yapması ve bunun karşılığında bir bedel alması anlamına geliyor. Sınır ötesi ticaret diye tabir ediliyor. Sevgili arkadaşlarım, dünyanın gelişmiş ya da gelişmemiş, hemen hemen ülkelerinin çok büyük çoğunluğu sınır ötesi ticarete hayır derken, bizim hazinemiz,

“ben libarel ülkeyim efendim” diyor ve sınır ötesi ticarete “evet” diyor. Uyardık, görüştük, konuştuk, bugün son günü, açıklamadılar, ne tür bir kararla gideceklerini açıklamadılar ama ben tahmin ediyorum, nasıl bir şey olacağını. Ha o olay bitmiyor.

Yani, hayat öyle bir hazinenin vereceği bir taahhütnameyle bitmiyor. Siz haklarınıza sahip çıkarsanız, hep beraber bu haklarımızı korursak hiçbir şey yapamazlar bundan emin olunuz. Ama her atılan adımın bizler açısından ne kadar zor olduğunu ifade etmemiz lazım.

İkinci konu, gene bu GATS'la ilgili mühendislik, mimarlık hizmetleriyle ilgili. Serbest kişilerin dolaşımı. Şimdi serbest kişilerin dolaşımı… Yani, pardon özel kişilerin serbest dolaşımı. Yani, mühendis ve mimar olan arkadaşlarımız, başka ülkelerde mühendislik ve mimarlık hizmetleri yapabilecekler. Bu konuda da hemen hemen bütün ülkelerin çekinceleri var. Yine hazinemiz liberal bir ülke olmanın getirdiği o şeyle, anlamsız bir gülümsemeyle, “Efendim serbesttir” diyor. Serbesttir, diyor biliyorsunuz yabancıların Türkiye'de çalışma izinlerini düzenleyen yasa da Hazine, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin yetkilerini ortadan kaldırmak istedi. Epey bir mücadele sonunda, parlamenter arkadaşlarımızın, komisyondaki arkadaşlarımızın yardımlarıyla bu olaydan kendimizi kurtardık. Yani, özetle Hazine, mühendis ve mimarların serbest dolaşımına “Evet” diyor ama dünyanın çok sayıda ülkesi buna hayır diyor. Burada kısa bir belki notu da tekrar aktarmam gerekiyor. Yine Sayın Rektörümüz açıkladılar, çok önemli bir konu; dünyada artık akademik belgeleme mesleğin yerine getirilmesi için, gerçekleştirilmesi için yeterli görülmüyor. Akademik belgeleme yani, diploma. Bunun yerine bütün dünyada çeşitli adlar altında, profesyonel mühendislik deniyor, sertifikalı mühendislik deniyor, yetkin mühendislik deniyor. Çok çeşitli adlarla ve çok çeşitli koşullar altında meslek örgütlerinin de bir anlamda bir yeni belgelendirme, yeni bir yeterlilik belgesi vermesi gerekiyor. İşte bütün dünya mühendis ve mimarların serbest dolaşımı için esas itibariyle bu belgeyi esas alıyor. Avrupa Birliğini oluşturan üye

(26)

ülkelerin kendi aralarında mühendis ve mimarların serbest dolaşımı mümkün değildir sevgili arkadaşlarım. Bizimkiler açmak istiyorlar. Yani, Türkiye'de biz kendi ülkemizde mühendis ve mimarlar, Türkiye vatandaşı mühendis ve mimarlar, yabancı mühendis ve mimarlarla rekabet edemeyecek duruma getirilmek isteniyoruz.

Avrupa'da 3 ülke son olarak İngiltere, Fransa ve İtalya kendi aralarında 3 meslek örgütü kendi aralarında bir protokol düzenleyerek, bu protokol çerçevesinde ancak mühendis ve mimarların bir başka ülkede mühendislik ve mimarlık hizmetlerini yapmasına elverişli koşulları ya da şartları bir şekilde gündeme getirdi. İşte GATS olayı, gündemi- mizde bugün itibariyle, 31 Mart itibariyle gündemimizdeki maddelerden birisi.

Bütçe bir başka konu, daha mürekkebi kurumadı, bütçedeki imzaların. Ama 4 katrilyon liralık yeni bir sınırlama, kısıtlama paketi geldi. Nerden kısıtlanacak? Tabi ki yatırımdan kısıtlanacak. Çünkü, ne yaparsanız yapınız; yasak olan, günah olan, suç olan, Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü durumunda, bugünkü siyasi iktidarların anlayışında faizleri ödememektir. Faizi ödediğiniz takdirde, her şeyi yapabilirsiniz.

Örneğin, emeklinin ilaç parasından kısıntı yapabilirsiniz. Yatırım, hiç yapmayabilirsiniz. Memurların maaşları konusunda tereddüt, mütereddüt olabilirsiniz.

Hak edilmiş, işçilerin ikramiyelerini erteleyebilirsiniz, her şeyi yapabilirsiniz. İşte bütçe, bütçe çıktı ama bu bütçeyle Türkiye'nin nereye varacağı, bu bütçe ile Türkiye'nin kalkınma yönünde neler yapabileceği hep beraber bildiğimiz konular.

Bir başka konu, özelleştirmeler. Özelleştirmeler. Geçen hafta Petrol-iş Sendikası özelleştirmelere karşı bir kampanya başlattı. Sevgili arkadaşlar biliyorsunuz, uzun yıllardan beri devam ediyor. Yetkililerin söylediklerine göre; şu ana kadar 10 milyar Dolar'lık özelleştirme yapılmış. 10 milyar özelleştirme karşılında da 9,5 milyar Dolar harcama yapılmış. Benim aklım almıyor. Sizin aklınız alıyor mu bilmiyorum? Yani, ne yapacaksınız? İşte kendi mantıkları çerçevesinde yanlış ama kendi mantıkları çerçevesinde hani gelir elde edecektiniz? Şimdi, bu geliri elde etmek için, 10 milyar Dolar'lık geliri elde etmek için 9,5 milyar Dolar harcayacaksınız, ne geldi elinize? Ne kaldı elinizde? 500 milyon Dolar para kaldı. Yani, kamunun mallarını satacaksınız, kamuya hiçbir şey geri getirmeyeceksiniz. İşte mantık budur. İşte Petrol-iş'in başlattığı kampanya önümüzdeki aylarda hep beraber omuz vermemiz gereken, desteklememiz gereken bir kampanyadır. Çünkü, kamusal alanın daralması sadece yatırım açısından, sadece bu ülkenin ekonomik geleceği açısından değil, aynı zamanda demokrasisi açısından da son derece önemli. Tekellerin, uluslararası tekellerin veya yerli tekellerin, tekellerin egemen olduğu kamusal alanın daraldığı bir yerde demokrasinin sınırlarının ne olabileceğini tartışmak durumundayız.

Son bir nokta, Sayın sevgili Hüseyin ÜLKÜ arkadaşımız uzun uzun anlattı. Orman alanlarının talanı. Bu hafta meclise gelecek. Dediğim gibi satacaksınız ve faizi ödeyeceksiniz. Tek espri budur. Ama buna gerekçe olarak gösterilen rakamlar acaba

(27)

sizleri tatmin ediyor mu? 25 milyar Dolar elde edeceklermiş? Hesaplar açık meydanda, yani, orman alanlarını ya da orman alanları vasfını kaybetmiş olduklarını iddia ettikleri alanları ne yapacaklar? Kızılay'daki arsa fiyatına satacaklar neredeyse, oradan da 25 milyar Dolar. Bu tamamen bir bahane. Olayı büyük gösterip, biliyorsunuz bu klasik bir yönetim tarzıdır. Olayı büyük gösterip arkasından bunu meşru kılacaksınız. Meşru, yani kamuoyu nezdinde “Eh ne yapalım canım 25 miyar Dolar da gelecekse sesimizi çıkartmayalım” dedirteceksiniz. Bu yanlıştır. Buna karşı tabi ki sesimizi yükselteceğiz ama yine başka bir noktaya gelelim, olayın farklı yönlerini de Hüseyin arkadaşımızın söylediklerine ek olarak ifade edeyim. Bu yeni bir imar affıdır. Çünkü, sözü edilen bu alanların çoğu artık kentleşmiş alanlardır. Örneğin, işte Sultanbeyli denilen yerleri falan biliyorsunuz bunları, bir anlamda böyle gelmektedir. Bununla ilgili bir kısa da not iletmek istiyorum. Şimdi sivil toplum diye büyük bir iddia ile çıktı bu hükümet biliyorsunuz, seçim alanlarında işte sivil toplumla nasıl yakın ilişkiler içinde olacaklarını, Cuma günü de Milli Produktivite Merkezi'nin genel kurulu vardır. Milli Produktivite Merkezi'nin Genel Kuruludan TİSK yani, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı kalktı, bu hükümete teşekkür etti, bundan önceki hükümete de teşekkür etti ve dedi ki “yani çok yoğunlar ama biz bir randevu talep ettiğimiz zaman hemen olmasa bile bir iki gün içinde bir zaman ayarlıyorlar ve bizimle görüşüyorlar.

Yani, çok demokratik bir hükümet, çok demokratik bir iktidar var karşımızda” aman ne kadar mutlu. Sayın Baydur dedim, bakanlar ve hükümet sizinle görüşme konusunda duydukları heyecanı, bizimle görüşme konusunda duymuyorlar onun için sizin 2 günde alabildiğiniz randevuları biz 2 ayda alamıyoruz dedim. Şaşırdı, “Olur mu öyle şey”

dedi, “ama sivil toplum.” “Hayır” dedim, Bu iktidarın, bundan önceki iktidarlar gibi sivil toplum diye bahsettikleri ya da görüşlerini aldıkları örgütler biz değiliz sevgili arkadaşlarım Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği değildir, Türk Tabipler Birliği değildir. Sendikalar arada sırada o da çok önemli konularda doğrudan ilgili olan konularda görüş alıyorlar. Onun dışında, başbakan, bundan önceki başbakan söyledi.

Mecliste açık ve net bir şekilde ifade etti. Sivil toplum yani, TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB, TİSK yani sermaye çevreleri, güzel. Bunu niçin söyledim? Bizi o kadar çok seviyorlar ve bizimle o kadar haşır neşir oluyorlar ki, orman mühendisi başkanımızı kış aylarında bilime, mühendisliğe tamamen aykırı gerekçelerle orman zararlılarıyla mücadele etsin diye Sarıkamış Ormanına sürdüler. 3 ay süre ile. İşte iktidar, işte sivil toplum anlayışı bu. Tabi ki bunun arkasında ormanla ilgili, ormanlık alanlarla ilgili Anayasa değişikliği gündemdeydi ve muhtemelen Salih arkadaşımız da bu nedenle ortalıklarda pek dolaşmasın diye göndermiş olsalar gerekir.

Gündemimizin başka maddeleri var, aslında. Gündemimizin herkesi çok yakından ilgilendiren bir başka maddesi var, o da savaş. Savaş, saldırı aslında şöyle ifade edeyim.

Şimdi bu özelleştirme orman alanlarının talanı ve satışı, bütçe, şimdi bütün bunlarla Irak'ta kadın, erkek demeden, çocuk, yaşlı demeden akıllı ya da akılsız bombalarla yapılan katliam arasında çok önemli bir fark yoktur. Bunlar bir bütünsel politikanın, bir

(28)

bütünsel anlayışın bence birer unsurudur. Amerika Birleşik Devletlerinin Irak'a saldırısı konusunu tartışmaya gerek yok, ne denli hukuksuz, ne denli meşruluk dışı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. İnsanlık suçudur. İnsanlık suçudur. Türkiye ne yazık ki, ikinci teskereyi ret ettikten sonra yine bu katile yardım ve yataklık konumuna düşürülmüştür, hava sahasını açmakla. Amerika Birleşik Devletleri 1946'dan beri, 2.

Dünya Savaşı'ndan beri kurulmuş olan Birleşmiş Milletlere dayalı düzeni ortadan kaldırmaya yönelmiştir.

O anlayış, uluslararası tekelci sermayenin sınırsız ve kuralsız egemenliğidir. İşte o kuralsızlık bütün kararlara karşın, bütün dünya halklarının tepki göstermesine karşın, Irak'ta cinayete dönüşebilmektedir. Türkiye'de milyonlarca insanın ret etmiş olduğu IMF politikaları neredeyse başka zorlar, tehditler kullanılarak Türkiye'de uygulanmaktadır. Bu kuralsız ve sınırsız egemenlik Türkiye'mizde ve Dünyamızda son dönemin en önemli noktalarından birisidir. Bilim, sevgili arkadaşlarım GPS sizler çok yakından bilen insanlarsınız. Benim meslek alanım itibariyle biraz daha uzağım ama bir mühendis olarak ne anlama geldiğini biliyorum. Böyle bir sistemi, böyle bir teknolojiyi bilimin getirdiği böyle bir teknolojiyi siz insanlık için mi kullanırsınız?

Yoksa akıllı bombalar, füzeler dediğiniz sistemlerle insanları öldürmek için mi? Burada çok temel bir olay var ve sizin bu broşürünüzün, yönetim kurulunun önsözünden bir cümleyi izninizle sizle paylaşacağım. “Özgür düşüncenin ürünü olan bilim, insanlık için en güçlü ışık kaynağı olarak gelişimin sınırsızlığına olduğu kadar paylaşımın eşitliğine de aracı olmalıdır.” Sevgili arkadaşlarım bizler bilimle, teknolojiyle iç içe olan bir mesleğin insanlarıyız. Ve yıllardan beri, 70'lerden beri Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği, bilimi ve tekniği sömürgenlerin değil, halkın hizmetine sunmayı amaçladıklarını ifade etmişlerdir. Son dönemde gördüğümüz ve yaşadığımız olaylar ne yazık ki bunun aksi yönünde gitmektedir. Sebebi de çok basittir. Bilimin sonuçlarını, bilimsel araştırmaların sonuçlarını ya da teknolojik geliştirmenin elde ettiği ürünleri, hizmetleri her neyse, kullananlar iktidar sahibi olanlardır. Ve sizler iktidar sahibi olmadığınız sürece yani, üretenler bir anlamda iktidar olamadıkları sürece ne yazık ki bu tür Irak'ta ki cinayetleri, katliamları görmek ne yazık ki engellenemeyecek. O nedenle de Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği biliyorsunuz geçen dönemden beri, büyük krizden beri, ekonomik krizden beri bir tek şey söylemektedir. Emekten yana, insandan yana bir siyasi irade oluşturmak zorunludur ve bu siyasi iradeyi iktidara taşımak gerekmektedir. Bunları yapmadığımız takdirde ne yazık ki, bu tür olayları burada eleştirmekle yetinmek zorunda kalacağız.

Sevgili arkadaşlarım, yine önsözünüzde yer alan çok güzel bir sözle bitiriyorum konuşmamı. Kısa bir süre sizlerle beraber oldum. Şöyle söylüyor önsözünüz.

“Çözümlerin üretildiği, açılımların sergilendiği, özgür, sevgi dolu bir sosyo-kültürel ortam yaratılması amaçlanmıştır” kurultayla ilgili olarak. Ben kurultayın bunu başaracağına inanıyorum. Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum.

(29)

Sayın Milletvekilleri, değerli bürokratlar, çok değerli katılımcılar, basımızın çok değerli temsilcileri.

Türkiye 9. Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı dünyanın ve ülkenin bir çok olumsuzluklarla karşı karşıya olduğu bir dönemde toplanmakta. “Değişim, Gelişim, Nereye?” sloganıyla ifade edilen sorunları tartışmak, çözüm üretmek amacıyla çok kapsamlı bir gündemle toplanıyor.

Bu toplantıda bana da söz hakkı verdikleri için Sayın Kurultay Başkanımıza, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Sayın Başkan ve yönetimine teşekkür ediyorum.

Gündemde çok önemli teknik, mesleki konuların yanı sıra, yeni dünya düzeni, mühendislik, toplum ve savaş, kamu ihale yasası, devletin yeniden yapılandırılması gibi tüm dünyanın tartıştığı, ülkemizde de tartışılan konular gündeme alınmış ve bu konudaki katılımcıların düşünceleri kamuoyuna sunulacak ve umarım kamuoyu da bundan yeteri ölçüde yararlanacak. Mühendisler ülkemizin ve dünyanın bu sıkıntılı günlerinde her zamanki vatanseverlik ve sorumluluk duygusuyla bu önemli konuları ülke gündemine taşıyarak önemli bir görevi yerine getirmekteler. Kuruluşunun 49.

yılında 250.000 üyesi, ülkenin en iyi yetişmiş, eğitilmiş kesimlerinden birisini yani, mühendisleri, mimarları temsil eden Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği'ne çok zor günlerde ülkenin sorunlarını sırtlayan, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası'na ve onun üyelerine ve bu kurultaya katkıda bulunan tebliğ sunan bütün katılımcılara öncelikle şükranla saygılarımı sunuyorum.

Gündemdeki temel konularından birisi, kurultayınızın yeniden yapılanma, devletin yeniden yapılanması, yerel yönetimler. İzninizle bu konudaki kimi düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Hepimizin bildiği gibi reform, çok ilgi duyulan, cezbeden, herkesin ilk bakışta tereddütsüz evet dediği, bir tümce. Ancak, bunun içeriğinin adından daha önemli olduğunu yaşadığımız dönem, bize gösterdi.

1960'lardan itibaren başlayan değişik kesimlerdeki reform fikri, düşüncesi hayata geçirildiği zaman gördük ki, özellikle yerel yönetimler konusunda her reform

YENİMAHALLE BELEDİYE BAŞKANI TUNCAY ALEMDAROĞLU

Referanslar

Benzer Belgeler

Naz Yeni, Mehmet Kaya, Sibel Velioğlu, Kemal Tutkavul, Gülnihal Kutlu Türk Epilepsi ile Savaş Derneği biri temel bilim alanında diğeri klinik bilimlerde olmak üzere

Renklerin gerçeğe en yakın halini Filli Boya Renxmatik yelpaze kartelasında

Kocaeli Sanayi Odası olarak biz de söz konusu etkinliklerinize destek ve sanayiciler ile sizlerin arasında bir köprü olmaya hazırız. Kocaeli Sanayi Odası olarak

(Mevzuat Komisyonu Kararları, özetlemeye dayalı bilgi aktarımından kaynaklanabilecek eksikliklere ve yanlış anlamalara yol açmamak için Komisyon Raporu metninden

Dernek Yönetim Kurulumuz, Kongre Düzenleme Kurulumuz ve Bilimsel Danışma Kurulumuzun özverili çalışmaları ve değerli konuşmacıların bilimsel katkılarına siz

Koç Holding’in 2013 yılı kombine satış gelirleri %6 artış ile 123.478 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamdan, uluslararası muhasebe standartları uyarınca

31 Ağustos 2012 tarihinde sona eren ve Arçelik, Tofaş, Ford Otosan, TürkTraktör, Otokar, Arçelik-LG Şirketlerimiz ile Aygaz Gazal İşletmemizin içinde bulunduğu MESS Grup

Türkiye Nükleer Tıp Derneği adına sizleri 6 - 10 Nisan 2013 tarihleri arasında Antalya’da düzenlenecek olan 25.. Ulusal Nükleer Tıp Kongresine davet etmekten