• Sonuç bulunamadı

Y Gökadamızdaki Yerbenzeri Ötegezegenler Sanılandan Fazla B Kuyrukluyıldızla Çarpışmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Y Gökadamızdaki Yerbenzeri Ötegezegenler Sanılandan Fazla B Kuyrukluyıldızla Çarpışmak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kuyrukluyıldızla

Çarpışmak

R. Büşra Kamiloğlu

B

ir kuyrukluyıldızın gezegene çarpması felaket haberi gibi görünse de yapılan çalışmalar, çarpışmanın her zaman kötü sonla bitmeyeceğini gösteriyor. Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan Nir Goldman ve ekibi, çarpışmanın proteinlerin yapıtaşı olan aminoasit yapımı için mükemmel bir ortam oluşturabileceğini söylüyor. Aminoasitler canlıların temel yapı taşlarından olduğu için çarpışmanın sonunda potansiyel yaşam alanları oluşabiliyor.

Bir gezegeni sıyırıp geçen bir

kuyrukluyıldızın içindeki buz zerreciğinde ne tür kimyasal tepkimeler gerçekleştiğini merak eden araştırmacılar bunun bir canlandırmasını yapmışlar. Canlandırma, kuyrukluyıldızın merkezindeki buzun yapıtaşı olarak bilinen su, metil alkol, amonyak, karbondioksit ve karbon monoksitten oluşan 210 molekül içeriyor ve 29 km/sn hızla hareket eden bir kuyrukluyıldızın gezegene çarpmasıyla başlıyor. Çarpışma anında bir şok dalgası yayılıyor. Bu şok dalgası kuyrukluyıldızda basınca neden oluyor ve bu basınç dalgası kuyrukluyıldızın etrafında sesten daha hızlı hareket etmeye başlıyor. Sonuç olarak içindeki moleküller deforme oluyor ve

bağları kırılıyor. Ama bu çarpışma kafa kafaya değil, gezegeni sıyıracak şekilde gerçekleşiyor; aksi halde ortaya çıkacak enerji her iki gök cisminin de sonu olabilir.

Görece düşük basınç ve sıcaklık koşullarında gerçekleştirilen ilk canlandırmada üre ve karbon-azot bağları içeren kararsız bileşikler oluştuğu gözlenmiş. Bu bileşikler aminoasit oluşumuna dair ilk ipuçlarını oluşturuyor. Simülasyonun ikinci basamağı daha yüksek basınç ve sıcaklıkta gerçekleştirilmiş. Bu koşullardaysa karbon-nitrojen bağı içeren daha büyük ve karmaşık moleküller oluştuğu tespit edilmiş.

Canlandırmada kuyrukluyıldız, çarpışmadan sonra gevşeme, soğuma ve genleşme evrelerinden geçiyor. Bundan 50 piko saniye sonra karbon-azot bağları içeren hidrojen siyanür ve üre gibi beş çeşit molekül oluşuyor. Ekibe en ilginç gelen durum ise karbondioksite yapışmış glisinin (bir tür aminoasit) neye benzediğini görmeleri oldu.

Aminoasitleri oluşturan bileşenlerin kuyrukluyıldızın içinde de olduğu bir süredir biliniyordu. Yapılan son çalışmalarla, radyasyonun da etkisiyle kuyrukluyıldızınkine benzer ortamlarda aminoasit sentezinin gerçekleşebileceği görülmüş oldu.

Gökadamızdaki

Yerbenzeri

Ötegezegenler

Sanılandan Fazla

Yunus Can Esmeroğlu

Y

aklaşık yarım yüzyıl önce Amerikalı gökbilimci Frank Drake, Samanyolu’nun Dünya benzeri gezegenlerle dolu olduğunu öne sürmüştü. Haklı mıydı acaba? Güncel gözlemlere göre, önceden Güneş benzeri yıldızlar olan beyaz cücelerin büyük bir çoğunluğu geçmişlerinde en az bir kayasal gezegen barındırmışlardı ki kayasal gezegenler yapı olarak Dünya’mızla birçok ortak özelliğe sahip.

Güneş benzeri yıldız sayısı da Samanyolu’ndaki birkaç yüz milyarlık yıldız nüfusunun yarısından fazlasını

oluşturduğuna göre, gökadamızda yüzlerce hatta binlerce uygarlık bulunması mümkün. Ancak hâlâ gökadamızdaki kayasal gezegen sayısı konusunda astronomların kafası karışık. Bugünün teknolojisi bile bu sayıyı belirlemeye yetmiyor. Ancak geride bıraktığımız Nisan ayının 13’ünde İngiltere Glasgow’da yapılan Kraliyet Astronomi Topluluğu toplantısında araştırmacılar yeni bir yöntem önerdi. Bu yöntem beyaz cüceleri kullanıyor. Beyaz cüceler geçmişlerinde tıpkı bizim güneşimiz gibi parlarken milyarlarca yıl boyunca genişleyerek kırmızı dev olarak adlandırılan devasa (Güneş çapının 200 katı kadar) bir türe dönüşürler. Daha sonra içe çökerek ve yavaş yavaş sönerek, kırmızı dev olmadan önceki boyutlarının yarısına kadar küçülürler. Yani beyaz cüce olurlar. Bu sırada etraflarını ince bir atmosfer çevreler. Araştırmacılara göre bu atmosfer kayasal gezegenler hakkında önemli ipuçları barındırabilir.

Yapılan araştırmalarda birkaç yüz ışık yılı uzaklıktaki beyaz cücelerden gelen ışıktaki kimyasal izler, bu gök cisimlerinin atmosferlerinde kalsiyum gibi ağır elementlerin bulunabileceğini gösteriyor. Bu ağır elementler için tahmin edilen tek kaynak ise kayasal gezegenler. Bu çalışmaya göre kayasal gezegenler sanılandan çok daha fazla.

NASA

Haberler

Referanslar

Benzer Belgeler

İnşaat malzemelerinin en mühimleri ve binanın ma- liyetinde en çok yekûn tutanları olan demir, çimento ve kereste devlet elinde olduğundan bunlar üzerinde yapı- lacak yeni

Serebral beyaz cevher lezyonları, S.pneumoniae’nın etken olduğu menenjit enfeksiyo- nu seyrinde çocuk ve erişkin az sayıda olguda bildirilmiş olmakla birlikte 15 , S.mitis

Şeyh Bin Ziyad El Nahyan ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Le Myung arasında 2009 yılının Aralık ayında imzalanan nükleer teknoloji transferi anlaşmasına göre, KEPCO 2010

[r]

Daha sonra öteki araş- tırmacılarla birlikte bunları, ya tek tek, ya da kök hücrelerin kültürde oluştur- dukları ve "neurosphere" diye adlandı- rılan sinir kök

Genler, hücrelerimizin çekirdek- lerinde bulunan ve özelliklerimizin kalıtım yoluyla yeni kuşaklara geç- mesini sağlayan kromozomları oluş- turan muazzam DNA

yöntemi, daha çok damla sulama yöntemine benze- yen, a¤aç alt› mikro ya¤murlama yöntemidir.. A¤aç- lar›n alt›na yerlefltirilen küçük ya¤murlama bafll›kla- r›yla

nomik olan bu sistemde güneş ışınımını daha ge- niş bir alandan toplamak ve çalışma sıvısı kullan- madan suyu doğrudan ısıtmak mümkündür, an- cak toplam sistem