• Sonuç bulunamadı

YEREL KIMLIK SAYI: 26 • NİSAN • MAYIS • HAZİRAN 2011 • ÜÇ AYDA BİR YAYIMLANIR • ÜCRETSİZDİR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YEREL KIMLIK SAYI: 26 • NİSAN • MAYIS • HAZİRAN 2011 • ÜÇ AYDA BİR YAYIMLANIR • ÜCRETSİZDİR"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YEREL KIMLIK

GEÇMİŞTEN GELECEĞE

SAYI: 26 • NİSAN • MAYIS • HAZİRAN 2011 • ÜÇ AYDA BİR YAYIMLANIR • ÜCRETSİZDİR

Seminer

Malatya TKB’yi ağırladı

Buluşma

Liman kenti Samsun

İnceleme

Sanat ve tasarımın önemi

Yaşam Kültürü

Sipsinin hikâyesi

Yöreden

Binlerce yıllık kerpiç

(2)
(3)

sunuş

Değerli Dostlarım,

Yedi yıllık bir görev süresinin sonunda nöbeti devrederken, dingin bir mutluluk duyuyorum. TKB’nin, pek az kuruma nasip olan bir birlik, dayanışma ve hoşgörüyü, on yıldır tutarlılık ve titizlikle korumasına en yakından tanıklık etmiş bir kişiyim. Tek amaç etrafında kenetlenmiş, siyaset üstü bir beraberliği özenle sürdüren böylesi bir organizasyona hizmet etmekten, yedi yıl boyunca her zaman onur duydum. Tüm çalışmalarımızda üye arkadaşlarımdan büyük destek gördüm, kişisel beklenti ve kaygılardan uzak, çok uyumlu bir işbirliği gerçekleştirme fırsatı buldum.

Birliğimizin uzun bir süre bir mekândan bile yoksun olduğu, sınırlı maddi kaynaklar yüzünden gönlümüzden geçen hedefleri gerçekleştirme hayallerimizi ertelemek zorunda kaldığımız yılları, işte bu dayanışma ve uyum sayesinde birlikte aştık. Başta Metin Sözen Hocamız olmak üzere, Danışma Kurulumuz ve Encümenimizle uyum içinde yaptığımız çalışmalar ve üyelerimizin desteği sonucunda, birliğimize yakışır bir mekâna sahip olmanın yanı sıra hedeflerimizden birçoğunu da gerçekleştirme olanağı yarattık.

“200 Ortak 200 Eser” programımızı

tamamladık ve Anadolu’nun dört bir yanında başarılı koruma projelerine katkıda

bulunduk. Özendirme Yarışmamıza katılan projelerin niteliğinin ve niceliğinin, her geçen yıl dikkat çekici biçimde arttığına tanık olduk.

TKB’nin Özendirme Yarışması, tüm

Türkiye’de ses getiren bir platforma dönüştü, yarışmada yer almak ve ödül kazanmak önemli bir prestij konusu haline geldi.

TKB’nin bir birlik olmanın ötesinde, bir eğitim zemini olduğundan hareketle, seminer,

buluşma ve yurtdışı inceleme gezilerimizi aksatmadan gerçekleştirdik. Her biri koruma alanında çok önemli konu başlıklarını ele alan seminer çalışmalarımız, aynı zamanda üyelerimiz için bir deneyim paylaşımı ve birbirinden öğrenme ortamlarına dönüştü.

Görev süreme dönüp baktığım zaman huzurluyum. Bugün bu onurlu görevi, ülkemizin en birikimli kentlerinden biri olan Gaziantep’te, uzun yıllar kaderine terk edilmiş zengin bir mirası çok kısa bir sürede, tüm haşmeti ve heybetiyle gün yüzüne çıkararak kente kimliğini yeniden kazandıran değerli dostum Dr. Asım Güzelbey’e

devretmekten dolayı sevinçliyim.

Çok önemsediğim ancak gerçekleştirme olanağı bulamadığımız iki konuyu, nöbeti devralan ekibin gerçekleştirmesini umut ediyorum. Muhteşem bir tarihin birikimi olan ve bugün küreselleşmenin tehdidi altında bulunan somut olmayan kültürel mirasımızın korunması ve yaşatılmasına yönelik projeler üretmekte yetersiz kaldığımızı düşünüyorum.

Aynı şekilde kentlerimizin, yöntemli bir yaklaşımla geleceği kurgulamalarını ve planlamalarını sağlayan Yol Haritaları’na daha fazla ilgi, zaman ve emek vermelerini diliyorum. Onuncu yılında kurumsallaşmasını tamamlamış olan Tarihi Kentler Birliği’nin de, kendi geleceğini, stratejisini, hedeflerini ve eylem planını belirlemek için bir Yol Haritası oluşturmasının önemine inanıyorum.

Yeni çalışma döneminin tüm üyelerimize yeni ufuklar açması, birliğimizi daha ileri hedeflere ulaştırması dileğiyle, saygılar sunuyorum.

Birlik ve dayanışma ile var olan kurumlar ayakta kalır

(4)

Yönetim Birlik Başkanı Dr. Asım Güzelbey Gaziantep Bld. Bşk.

Encümen

Mehmet Özhaseki-Kayseri Büyükşehir Bld. Bşk.

Veysel Tiryaki-Altındağ Bld. Bşk.

İsmail Ünal-Beşiktaş Bld. Bşk.

Ahmet Yenihan-Erbaa Bld. Bşk.

Osman Gürün-Muğla Bld. Bşk.

Ahmet Eşref Fakıbaba- Şanlıurfa Bld. Bşk.

Plan ve Bütçe Komisyonu Üyeleri

Yaşar Bahçeci-Kırşehir Bld. Bşk.

Selim Aşkın-Kula Bld. Bşk.

Tacettin Özkaraman-Taraklı Bld. Bşk.

Meclis 1. Başkan Vekili

Burhanettin Kocamaz-Tarsus Bld. Bşk.

Meclis 2. Başkan Vekili Abdullah Demirbaş-Sur Bld. Bşk.

Meclis 1. Katibi

Mustafa İça-Kütahya Bld. Bşk.

Meclis 2. Katibi

Burhan Sakallı-Odunpazarı Bld. Bşk.

Meclis Yedek Katipleri Seyit Torun-Ordu Bld. Bşk.

Tekin Bayram-Yalvaç Bld. Bşk.

Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen Danışma Kurulu Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu, Prof. Dr. Ülkü Azrak, Nurullah Çakır, Oktay Ekinci, Süleyman Elban, Prof. Dr. Cevat Geray, Prof. Dr. Zekai Görgülü, Kayhan Kavas, Prof. Dr. Ruşen Keleş, Mithat Kırayoğlu, Hasan Özgen, Derviş Parlak, Fikret Toksöz, Dr. Fikret N. Üçcan

Dergi

Tarihi Kentler Birliği adına İmtiyaz Sahibi Dr. Asım Güzelbey Yazıişleri Müdürü Handan Dedehayır Yazıişleri Ekibi Şirin Şıngın Yılmaz, Nilüfer Oktay Katkıda Bulunanlar Prof. Dr. Ruşen Keleş, Mithat Kırayoğlu, Ece Müftüoğlu Narcy, Yonca Moralı, Gökçen Çınar, Melih Irmak Fotoğraflar ANAR Arşivi, Şirin Şıngın Yılmaz, Ece Müftüoğlu Narcy, Yonca Moralı, Nilüfer Oktay, Sevil Şeten, Yeşim Dizdaroğlu Grafik Tasarım Gönül Göze Yönetim Yeri Tarihi Kentler Birliği

Şerifler Yalısı, Emirgân Mektebi Sok.

No: 7 Emirgân-Sarıyer-İstanbul Tel: 0212 323 31 32 Faks: 0212 277 41 64 info@tarihikentlerbirliği.org www.tarihikentlerbirliği.org İletişim

ÇEKÜL Vakfı

Tarihi Kentler Birliği Bürosu Ekrem Tur Sok. No: 8 Beyoğlu-İst.

Tel: 0212 249 64 64 tarihikentler@cekulvakfi.org.tr www.cekulvakfi.org.tr Basıldığı Yer ve Tarih Stil Matbaası, Seyrantepe, Levent Tel: 0212 281 92 81

Haziran 2011 ISSN: 1308-254X

(5)

editörden

Yeni bir tasarım... Yeni bir içerik...

Geçmişten Geleceğe Yerel Kimlik dergisi ilk yayınlandığı yıllarda öncelikle, TKB üyelerini yeni gelişmelerden ve koruma mevzuatından haberdar etmek, kuruluş amaçları ve hedeflerin sahiplenilmesini sağlamak amaçlarını taşıyordu. Daha çok birlik içi iletişimi sağlamaya yönelik bir haberleşme organı niteliğinde idi. Yıllık buluşma ve seminer takvimini izleme misyonunun ötesinde, giderek yurdun dört bir yanından akan, yerel düzeyde koruma haberlerini gündemde tutan bir platforma dönüştü; dosya konularıyla çeşitlendi.

Zaman içinde okur kitlesi de genişledi:

Belediye başkanlarına valiler, sayıları hızla çoğalan KUDEB’ler, meslek odaları, üniversiteler, koruma kurulları ve

kütüphaneler eklendi.

Bugün Yerel Kimlik artık bir “birlik içi yayın organı” olmanın çok ötesine geçmiş bulunuyor. Derginin, bu sayımızda tanıştığınız yeni yüzü ve yeni düzeni, işte bu gelişmenin gerektirdiği değişim sonucunda gerçekleşti. Bu değişikliğin, on yılı geride bırakan TKB’nin, yeni bir yönetimle yeni bir çalışma dönemine girdiği günlere rastlaması da, ayrıca mutlu bir raslantı oldu. Yeni yüzümüzle ilgili okurlarımızdan alacağımız geribildirimler, uzun araştırmalar ve tartışmalar sonucunda bu tasarımı gerçekleştiren ekibin heyecanının ve çabasının ödülü olacaktır. Bekliyoruz!

Bu sayımızın içeriğine gelince, 2011 yılında gerçekleştirilen Malatya Semineri ve Samsun Buluşması derginin ana dosyaları arasında. Malatya Semineri açılış haberinin ardından, evsahibi kenti tanıtan “Kent Rehberi” ve seminerin

yansımalarını inceleme konusu yapan ÇEKÜL Vakfı’nın Örgütlenme

Koordinatörü Yonca Moralı’nın

“Değerlendirme”si yeni konu başlıklarımız arasında. Samsun Buluşması ise,

Özendirme Yarışması sergisi ve ödül töreni ve TKB Meclis seçimleri ile özellik kazanırken, “Kent Müzeleri” konu başlığı ile bir kez daha gündeme yön verdi.

Danışma Kurulu üyemiz Prof. Dr. Ruşen Keleş, her zaman olduğu gibi yine çok önemli bir konuyu gündeme getiren makalesiyle dergimizin konuğu. Son yıllarda hızlanan koruma çalışmalarının niteliğini yükseltme, kent mekânına estetik kazandırma açısından, önemli saptamalar yapıyor Ruşen Hoca.

Ayrıca bu sayıda, ülkemizin saygın kurumlarından Yapı Endüstri Merkezi kurucusu Doğan Hasol ile yapılmış bir söyleşiyi de okuyabileceksiniz.

Dergimizle ilgili yenilikler arasında, doğal miras ve somut olmayan miras konuları da bulunuyor. Karabük, Yenice Ormanları’nda halka açılan gezi güzergâhları “Doğal Miras”, Burdur çevresinin geleneksel sipsi çalgısı ise “Yaşam Kültürü” başlıkları altında yer alıyor. Ayrıca Mersin, Çorum, Erzincan ve Arapgir’in yer aldığı haberler ve dikkat çeken yayınlar derginin diğer başlıkları arasında.

Geçmişten Geleceğe Yerel Kimlik dergisi, tasarımı ve içeriği ile Tarihi Kentler Birliği’nin ikinci on yılını

müjdelerken, bu yeni dönemin tüm birlik üyelerine yeni ufuklar açmasını diler.

Handan Dedehayır

(6)

içindekiler

Sunuş Mehmet Özhaseki Editör Handan Dedehayır Haberler Aktüel Arkeolojidergisi Boğazköy Sfenksi dönüş yolunda Kardeşçe, Özgürce, Yeşilce Darkale Köyü örnek köy olma yolunda Mimar Sinan’ın kenti Ağırnas’ta bütüncül koruma Çorum’un Bayat Köyü’nden sanat yükseliyor Eski Arapgir sit alanı ilan edilecek Malatya/Seminer Tarihi Kentler Birliği, 2011’in ilk seminerini Malatya’da yaptı

Malatya/Albüm

Malatya/İzlenimler Yılmaz Altındağ/Ömerli Belediye Başkanı Zeynep Bal/Göreme Belediyesi Ahmet Uğur/Seferihisar Belediyesi

Malatya/Değerlendirme Yonca Moralı Malatya/Kent Rehberi Kaysısından antik kentlerine Malatya

Malatya/Yöreden Kerpiç İnceleme Yöneticiler için sanat ve tasarım eğitiminin önemi Prof. Dr. Ruşen Keleş Kapak: Birgi evi

ÇEKÜL Arşivi

(7)

İnceleme

Kültür mirası ve koruma sektörü Ece Müftüoğlu Narcy

Samsun/Seminer

TKB liman kenti Samsun’da buluştu Samsun/Albüm

Samsun/İzlenimler

Ahmet Sevgilioğlu/Kastamonu Bld. Meclis Üyesi Ekrem Uludağ/Buldan Belediyesi

Ogün Şengün/Yalova Belediyesi Samsun/Değerlendirme Mithat Kırayoğlu

Samsun/Kent Rehberi

Yaşam Kültürü Sipsinin hikâyesi Doğal Miras Yenice Ormanları Röportaj

“Tarih yeniden üretilemez”

Haber

Çorum Strateji Çalıştayı yapıldı Haber

Tarihe gülümseyen Mersin Haber

Erzincan ilçeleriyle yol alacak Haber

Kültür Elçileri İstanbul’da buluştu Kitap

Seçtiklerimiz

(8)

kısa...kısa...

Boğazköy sfenksi ülkesine dönüyor

Tarihi eser kaçakçılığı Türkiye’nin hâlâ tam olarak çözemediği sorunlardan biri. Ama son aylarda sorunla ilgili olumlu gelişmeler yaşanıyor. Yıllar önce yurtdışına çıkarılan tarihi eserlerden bazıları, ait oldukları topraklara dönmeye başladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın girişimleriyle Mart 2011’de 1.485’i sikke olmak üzere bin 1.865 eser Sırbistan’dan, 17 eser de İngiltere’den Türkiye’ye geldi. Şimdi ise gözler Boğazköy Sfenksi’nde. 1917’de Türkiye’den Almanya’ya götürülen sfenksin en geç Kasım 2011’de kadar vatanına döneceği söyleniyor. Eserin sergileneceği mekân ise Çorum Müzesi olacak.

Darkale Köyü örnek köy olma yolunda

Manisa’nın Soma ilçesine bağlı Darkale (Tarhala) Köyü’nde bugünlerde hareket var. Arkeolojik kalıntıları, Osmanlı döneminden kalma geleneksel evleriyle özel bir dokuya sahip olan köyde bir süre önce koruma çalışmaları başlatıldı.

“Soma-Darkale Kültür Mirasının Korunması ve Yerel

Kalkınmanın Sağlanması” adını taşıyan projeyi yürüten ekipte her kesimden insan bulunuyor. Soma Belediyesi’nden uzmanların yanı sıra köyün muhtarı, bölgedeki sivil toplum ve kamu kuruluşlarının temsilcileri, Celal Bayar Üniversitesi Soma Meslek Yüksek Okulu’ndan bir öğretim üyesi, Darkale’nin geleceği için çözüm üretiyor. Eylül 2012’ye kadar bitirilmesi düşünülen projenin üç temel hedefinden ilki köyün fiziki şartlarının iyileştirilmesi. Kültürel mirasa sahip çıkılması, korunması ve yaşatılması ile köyün ekonomik ve sosyal yönden kalkınmasının sağlanması için eko turizmin geliştirilmesi ise diğer hedefler olarak sıralanıyor. Proje ekibi geçen aylarda ÇEKÜL Vakfı’nı ziyaret ederek “Köyler Yaşamalıdır” projesi hakkında bilgi aldı ve kendi çalışmalarını paylaşarak görüş alışverişinde bulundu.

Arkeoloji haberleri bu dergide

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden akademisyen, arkeolog ve

gönüllülerin oluşturduğu bir grup tarafından kurulan Aktüel Arkeoloji dergisi, 2007 yılının Temmuz ayından bu yana yayın hayatına devam ediyor. Aktüel Arkeoloji’nin İngilizce ilk sayısı Actual Archeaology Magazine adıyla Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle yayımlandı. Bu özel sayının konuları arasında, Zeugma, Tayinat, Alalakh, Gordion, Sardes, Limyra, soğuk fırtınaları, hırçın denizi ve vahşi kabileleri ile antik dönemde “Konuksevmeyen Deniz” olarak bilinen Karadeniz konul ediliyor.Ayrıca İstanbul’un tarihinin yeniden yazılmasına neden olmakla kalmayıp daha geniş anlamda Avrupa kıtasının insanlık tarihiyle ilgili önemli bulgulara ulaşılan Yenikapı kazıları ve İzmir-Foça- Marsilya Tarihe Yolculuk projesi de dergide yer alan konular arasında.

ÍÍÍ

ÍÍÍ ÍÍÍ

Fotoğraf: Urungu Erdal Özer

(9)

Kardeşçe, Özgürce, Yeşilce

Kıyıyurt, Kızılağaç, Çukuralan yaylaları; Arpayeri, Ayıkurtağzı güzleleri gibi doğal güzellikleri, bağdadi tekniğiyle yapılan evleri; cücül mantarlı bulgur pilavı,

“keş” peynirli pidesiyle her açıdan ilgiyi hak eden kentlerimizden biri... Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Yeşilce beldesinden söz ediyoruz. Yeşilce, sahip olduğu doğal zenginlikler ve kültür mirası ile şimdi kendine yeni bir yol çizmeye hazırlanıyor. Yeşilce Belediye Başkanı Feyzi Ünal, ÇEKÜL Vakfı’nı ziyaret ederek Prof. Dr. Metin Sözen’den bu konuda destek istedi. Yeşilce her yılın temmuz ayında Yayla ve Kültür Şenliği’ne ev sahipliği yapıyor, aynı zamanda Vosvos Şenliği’nin de duraklarından biri... “Kardeşçe, Özgürce, Yeşilce” sloganını benimseyen kent; Mesudiye’nin ev sahipliği yapmak istediği Türkiye Demokrasi Forumu (2013), Avrasya Demokrasi Forumu (2018), Dünya Demokrasi Forumu’nun (2023)

hazırlıklarına yardım edecek ve adından söz ettirecek.

Ağaçların Diliyle İstanbul

Özellikle büyük kentlerin çocukları, doğadan uzak yaşıyor. Kentlerinin bitki örtüsü, çiçekleri, ağaçları gibi özelliklerini bilmiyor. Doğa, insan ve kültür bağını kurmak, yaşadıkları çevreyi farklı yönleriyle algılamalarını sağlamak, gözlem, değerlendirme, koruma gibi davranış şekillerinin gelişmesine destek olmak için Ağaçların Diliyle İstanbul Eğitimi, ÇEKÜL Vakfı’nın kültürel miras eğitim programı kapsamında uygulanıyor. Şerifler Yalısı’nda gerçekleşen eğitimde çocuklar, yalının bahçesinde bulunan ve İstanbul’un bitki örtüsünü yansıtan porsuk ağacı, saray lalesi, söğüt, Japon çamı ve diğer çam ağacı çeşitleri, ladin, manolya gibi ağaç ve çiçekler inceleniyor.

İlköğretim 5 ve 6. sınıflara uygulanan eğitimde bu yıl toplam 13 okuldan 180 öğrenciye ulaşıldı.

Mimar Sinan’ın kenti Ağırnas’ta bütüncül koruma

Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Erciyes Üniversitesi, Mimarlar Odası Kayseri Şubesi ve Mimar Sinan’ın doğduğu kent olan Ağırnas Belediyesi’nin ortaklığında hazırlanan Mimar Sinan’ı anma etkinlikleri 7-8-9 Nisan tarihlerinde yapıldı. Etkinliklere katılan Cumhurbaşkanı Abdulah Gül’e ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen de eşlik etti. Sözen, Ağırnas inceleme gezisi sırasında bütüncül ve süreklilik gösterecek çalışmalarla kentin geleceğe doğru taşınabileceğine dikkat çekti.

Görüşmelerin ardından Gül, Ağırnas’ı himayesine aldığını belirtti. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’ndan projenin tamamlanması, yapılacak çalışmaların sürekliliğinin

sağlanması konusunda destek vermesini istedi.

ÍÍÍ

ÍÍÍ ÍÍÍ

(10)

haber

29 Ekim 1923 tarihinde meclis kürsüsünden Cumhuriyetin ilanını okuyan ve 35 yıl Çorum milletvekilliği yapan İsmet Eker’in, Çorum’un Bayat Köyü’nde yer alan çiftliği sanat merkezi haline getiriliyor. Çorum Valisi Nurullah

Çakır’ın girişimiyle mülkiyeti bir protokolle valiliğe devredilen çiftlikte bulunan İsmet Eker Konağı, 29 Ekim 2012 tarihine kadar restore edilecek.

Çiftlik, İsmet Eker Sanat Merkezi dışında Çorum Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi öğrencileri için uygulamalı derslerin yapılabilceği atölyeler olarak da kullanılabilecek. Ayrıca tahıl siloları arasında kurulacak bağlantı yollarıyla silolar daha kulllanışlı hale getirilecek.

“Çorum Strateji Çalıştayı” için Çorum’da bulunan ve Bayat Köyü’nde gerçekleşen protokol imza törenine katılan ÇEKÜL Vakfı Başkanı Prof. Dr.

Metin Sözen yaptığı konuşmada; “Sanat merkezi olarak nefes almaya

başlayacak ve etkinliklerle kentin sanat nabzını tutacak çiftliğin bir bölümünün, tarihi özelliklerini yansıtan ve kullanım amacını anlatan bir müzeye

dönüştürülmesi gerekiyor,” dedi. Sözen, çiftliğin 2012 yılında restorasyonunun tamamlanması için Çorum Valiliği’ne ÇEKÜL Vakfı olarak destek olacaklarını belirtti. Atatürk’ün Atatürk Orman Çitliği’nin kuruluşunun ardından daha fazla çiftlik kurulması isteği karşısında 1926 yılında hayat bulan Bayat Çiftliği, bir konak, ahırlar, samanlık, tahıl siloları, kuruluk, bahçe, hizmetkârların kaldığı yapılar, tandırlık, mutfak, kümesler gibi pek çok bölümden oluşuyor.

Çorum’un Bayat Köyünden

sanat yükseliyor

Fotoğraflar: Nadir Mutluer

(11)

“Göldağı’nın eteklerindeki yayvan bir tepenin üzerine kurulmuş olan Arapgir ve köylerinde evler, derelerin açmış olduğu derin vadilerle birçok sırt, tepe ve yamaçlar üzerinde, bol yemiş ve kavak ağaçlarının yeşillendirdiği bağlar, bahçeler arasında yerleşmiştir... Arapgir’in daha ziyade, Berenge Hezenek, Cömertli gibi mahallelerinde en güzel örneklerini gördüğümüz Arapgir evleri, taş-kerpiç karışımı duvarları, kavak ağacından iskeleti ve düz toprak damları ile genellikle 3 katlı yapılardır.

Dağ köylerinde ise tek katlı taş evler çoğunluktadır.”(1) Arapgir, evleri, anıtsal yapıları, yaşam kültürü ile Malatya’nın korunması gereken özellikli ilçelerinden biri.

Prof. Dr. Metin Sözen’in, doğal ve kültürel mirası zengin kente ilgisi ise çocukluk yıllarına dayanıyor. Sözen’in Malatya ve çevresine olan bağı, akademik araştırmaları sırasında da yöreye ağırlık vermesine neden olmuş.

Öğrencileriyle birlikte 1970’lerin sonundan başlayarak Arapgir’in evleri ve anıtsal yapıları üzerine pek çok araştırma yapmış, yapıların özelliklerinin tespit edilmesini sağlamış. Yukarıdaki alıntı ise ÇEKÜL Anadolu Araştırmaları arşivindeki onlarca dosya arasından seçtiğimiz küçük bir bölüm sadece. 1980’li yıllarda başlayan araştırmalar, koruma hareketinin henüz ivme kazanamamasından dolayı zaman zaman kesintiye uğramış.

O yıllarda atılan tohumlar, günümüzde Malatya’nın ilçe, belde ve köyleriyle birlikte, koruma hareketinin önemli aktörleri arasına girmesinin yolunu açmış. 14.

yüzyıla tarihlenen Ulu Cami, Akkoyunlular döneminden kalan Yeni Cami, Cafer Paşa Camisi, Mirliva Ahmet Paşa Camisi, Gümrükçü Osman Paşa Camisi, Çarşı Hamamı, kale kalıntısı, eski mezarlıklar, 4. Murat tarafından yaptırılan Kozluk çayı üstündeki Meydan köprüsü ve evleriyle Arapgir pek çok restorasyon projesine imza atıyor. Arapgir Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu’nun duyarlı yaklaşımıyla 2009 yılında TKB üyeleri arasına katılan kent, “200 Ortak 200 Eser” programından destek alarak koruma çalışmalarını hızlandırdı. ÇEKÜL Vakfı Malatya temsilcisi Bekir Sözen’in çabalarıyla kentler arasında sağlanan koordinasyon ve yürütülen uygulama çalışmaları sayesinde, Malatya’nın farklı kesimlerle buluşması da sağlanıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim

görevlileri ve öğrencilerinin çabalarıyla yapılan envanter çalışmasında 350 sivil mimari örneği tespit edildi.

Üniversite bu evlerinin bazılarında proje çalışmalarına başladı. Eski Arapgir’in sit alanı ilan edilmesi için ise ilk adımlar atıldı.

(1) Semiha Akpınar/1982 tarihli “Arapgir Evleri” isimli araştırmasından

haber

Eski Arapgir sit alanı ilan edilecek

(12)
(13)

TKB üyeleri Malatya’da belde ve ilçelerdeki koruma çalışmalarını dinledi,

inceleme gezisiyle kenti

keşfetti. Fotoğrafları, katılımcı izlenimleri, değerlendirme yazısıyla seminer günlerini, ayrıca kerpicinden kayısısına Malatya’yı sayfalarımıza taşıdık.

Malatya, Tarihi

Kentler Birliği’ni

Konuk Etti

(14)

seminer

2011’in ilk TKB semineri 1-3 Nisan tarihleri arasında Malatya’da yapıldı. Semineri yaklaşık 500 kişi takip etti.

Malatya Valisi Doç Dr. Mehmet Ulvi Saran’ın himayesinde, Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır’ın ev sahipliğinde yapılan seminere Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ve Battalgazi Kaymakamı Abdulmuttallip Aksoy destek verdi. Gündüzbey, Yeşilyurt, Balaban ve Darende’nin belediye başkanları ve kaymakamları da alan gezilerinde misafirleri konuk etti.

Seminer programı, Cuma günü açılış yemeği ve

konuşmalarıyla başladı. TKB ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki açılış konuşmasında “Sevgi dilini oluşturmalıyız, günümüzde buna ihtiyacımız var,”

diyerek belediye başkanlarının çağın ruhunu yakalamaları gerektiğini söyledi.

Belde ve ilçelerde koruma

Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır, konuşmasında kentin zenginlikleri hakkında bilgi verdi. Battalgazi kentinin kurulması ve şimdiki kent merkezine taşınmasının öyküsünü anlatan Çakır, Aslantepe höyüğünün önemine de vurgu yaptı. Beş Konaklar, Karakaş Konağı, İstanbulluoğlu Konağı gibi kent merkezinde yapılan restorasyon çalışmalarını anlatarak, ayakta kalma savaşı veren diğer sivil mimari örneklerinin de restore edileceği haberini verdi.

Malatya Valisi Doç. Dr. Mehmet Ulvi Saran, Yukarı Fırat Havzası’nda yer alan kent hakkında genel bilgileri paylaşarak, geçtiğimiz yıl İl Özel İdaresi bünyesinde KUDEB’in kurulmasıyla koruma çalışmalarının hız kazandığını söyledi. Arapgir’deki Roma-Bizans dönemi köprüleri, Battalgazi’deki Roma surları, Levent Vadisi’ndeki kabartmalar, Ozan köyündeki Roma anıt mezarı,

Battalgazi’deki Selçuklu Ulu Cami, medreseler, kümbetler, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı ve 150 yıllık kerpiç evler gibi tarihi ve kültürel değerleri yoğun olan kentte, koruma bilinci ve sorumluluğunun hayati önem taşıdığını belirterek, bölgenin doğal değerleriyle bir bütün

oluşturduğunu vurguladı.

Saran, koruma çalışmalarının sürdürülebilir olması için idari yapı ve işbirliklerinin uyumuna dikkat çekti, KUDEB hakkında bilgiler verdi. Çalışmaların sadece kent merkezinde sınırlı

Tarihi Kentler Birliği, 2011’in İlk Seminerini Malatya’da Yaptı

1

3 2

(15)

kalmadığını, tarihi ilçe ve beldelerin belediye başkanları ve kaymakamlarıyla eşgüdüm içinde çalıştıklarını vurguladı.

Ardından “Belde ve İlçelerde Koruma” başlıklı oturum başladı. Oturumun konuşmacıları Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener, Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak ve Niksar Belediye Başkanı Duran Yadigâr’dı.

Üç kimlikli kentten örnekler

Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener, ÇEKÜL’ün 7 Bölge 7 Kent projesi kapsamına alınmasıyla kentte koruma çalışmalarının başladığını söyleyerek söze girdi.

Belde ölçeğinde ilk koruma amaçlı imar planının Birgi’de yapıldığını vurguladı. Ayrıca “kamu-yerel-sivil-özel”

birlikteliğinin önemine dikkat çekti: “Pek çok sorunla karşılaştık, Prof. Dr. Metin Sözen’in yönlendirmeleriyle sorunların üstesinden geldik. Koruma çalışmalarına ticari mantıkla yaklaşmamak gerekir. İşte o zaman hataya düşeriz.

Restorasyonlarda kalifiye eleman sıkıntısı yaşadık. Özellikle KDV yönetmeliğinden kaynaklanan maddi sıkıntılarımız oldu.

Yine de vazgeçmedik. Aydınoğulları Beyliği’ne başkentlik yapmış ancak doğal afetler ve bilinçsiz yaklaşımlar yüzünden eserleri harap olmuş bir kentti; yeniden ayağa kaldırdık.

Betonarme binaları kent dokusuyla uyumlu hale getirdik.

Meydanlarımızı, sokaklarımızı yeniden düzenledik. Tüm bunları yaparken yerel halkla birlikte çalıştık. ÇEKÜL Birgi Çevre ve Kültür Evi’nde düzenli olarak halk toplantıları düzenledik. Çalışmalarla ödüller kazandık; başka beldelere örnek olduk. TKB seminer ve buluşmalarında, belediye başkanı arkadaşlarımızı cesaretlendirdik.”

Mustafapaşa Belediye Başkanı Levent Ak, eski adı Sinasos olan kentin bir turizm merkezi olduğunu belirterek, sürdürülebilir kentsel koruma çalışmalarının bu nedenle önemli olduğunu vurguladı. Etkileşimli ve Dengeli Gelişim Modeli’ni uyguladıklarını söyleyen Ak konuşmasına şöyle devam etti: “Turizmle birlikte, Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’ndan dolayı eğitim ve Damsa Barajı’ndan dolayı ise tarım faaliyetleri yürütüyoruz. Kentimizde, 115 adet tescilli 250 adet tescil edilecek eser bulunmakta. Bu eserlerden, 50’sinin rölöve, restorasyon ve restitüsyon projeleri tamamlandı. 30 eserin restorasyonu devam ediyor, 20 eserinki ise tamamlanmak üzere. Bu eserlerden bazılarını müze, butik otel, restoran, kütüphane ve eğitim amaçlı kullanılmak üzere yeniden işlevlendirdik.

1. TKB Başkanı Mehmet Özhaseki 2. Malatya Belediye Başkanı Ahmet Çakır 3. TKB Meclis Toplantısı

4. ÇEKÜL temsilcisi Bekir Sözen (soldan dördüncü) Malatya’da konuklarıyla 5. Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran 6. Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener 4

5 6

(16)

150 yıllık konaklarımızdan biri ‘Bebek Müzesi’ olarak yaşamaya devam ediyor, burada 1500 el yapımı bebek sergileniyor. Bölgedeki en iyi kentsel dokuya sahip olmamızın ana sebebi koruma amaçlı imar planımızın tamamlanmış olmasıdır. Doğa sporları alanında Gomeda, Beyderesi ve Manastır vadileri turizme kazandırıldı. Bu vadilerde artık trekking, dağ bisikleti gibi doğa sporları yapılıyor.”

Oturumun son konuşmacısı Niksar Belediye Başkanı Duran Yadigârise yola çıkmadan önce bir analiz çalışması yaptıklarını söyledi ve detayları aktardı: “Tüm değerlendirmeler, işlevsellik, ihtiyaçlar, turizm potansiyeli, kentin gelişimi ve durum analizi sonuçlarına göre yapıldı.

Yol haritası çalışmalarını Planlama, Belgeleme-Arşivleme ve Muhafaza, Proje, Sosyo-Ekonomik Faaliyetler, Kaynak, Uygulama ve Analiz başlıkları üzerinden yürütüyoruz. Önce kentlilerle anket çalışması yaptık, önceliklerimizi belirledik.

SWOT Analizi ile ulusal ağlarımızı tespit ettik, uluslararası seminerler düzenledik. 10 bin kare fotoğrafla Belgeleme ve Kent Arşivi oluşumu sağlandı. Ayrıca Niksar’ın eski resimlerinden oluşan bir arşiv çalışması yapıldı. Osmanlı arşivlerinden 2 bin adet belge taraması yapıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivlerindeki bin adet dijital belge kent arşivine eklendi. Niksar Kalesi restorasyon çalışması büyük ölçüde tamamlandı. Yağıbasan Medresesi Panaromik Kent Müzesi Dönüşüm Projesi hazırlandı. Restore edilen Eski Hükümet Konağı ise Kent Müzesi olarak işlevlendirilecek.

‘Niksar’ın çarşısı AVM’ye karşı’ söylemiyle Niksar Arasta Çarşısı Restorasyon Projesi hazırlandı. Niksar Sokak Atölyeleri projesi kapsamında ise 23 mahallede 50 atölye açılacak. 10 bin ev kadının projeden faydalanmasını bekliyoruz. Böylece Niksar, sokak dokularıyla, atölyeleriyle aktif yaşamın olduğu bir merkeze dönüşecek.”

“İşadamları kentlerine dönüp bakmalı”

ÇEKÜL Vakfı ve TKB Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr.

Metin Sözen’in değerlendirme konuşmasıyla oturum sona erdi. Sözen konuşmasına TKB’nin beldelere bakış açısını taşıdı: “Büyük şehirler teknik eleman kullanımı, bilgi ve kaynağın aktarılmasında büyük kolaylık yaşıyorlar. Ama beldeler daha zor şartlarda çalışıyor. TKB, bu eşitsizlik ortamını eşitlik ortamına çevirmek istiyor. Belde ve ilçeler, kaynaksızlığa bilgiyle cevap vererek kaynaklarını zorlamaya başladı. Kent içinde hareket başlamışsa kaynak akıtmak 2

1

3

1. Sunumlar dikkatle dinlendi 2. Mustafapaşa Belediye

Başkanı Levent Ak 3. Niksar Belediye Başkanı

Duran Yadigâr 4. Prof. Dr. Metin Sözen 5. Malatya hatırası / Darende

(17)

gerekir. O kentte yetişen işadamları kentlerine dönüp bakmalıdır. Bu nedenle doğru insanlarla dirsek teması yapılmalıdır. Bakanlık görevlileri önlerine gelen dosyaları anlayabilecek, alanda verilen mücadelenin ne kadar zor şartlar altında yürüdüğünü kavrayabilecek düzeyde olmalıdır. Bugün burada sembolik bir seçimle üç belediye başkanımız konuştu. Ama biliyorum ki bu salonda kimi kaldırıp sorsam kentindeki çalışmayı detaylarıyla anlatır. Bu, sizlerin ne kadar işin içinde olduğunuzun bir göstergesidir.”

Metin Sözen ayrıca verilen mücadelenin kalıcı ve örnek olması için yöneticilerin günlük tutmasını tavsiye etti.

Eski Malatya/Battalgazi ve tarihi ilçeler incelendi

Sunumların ardından Malatya’nın eski yerleşimi

Battalgazi ilçesinde incelemeler yapıldı. Battalgazi Belediye Başkanı Selahattin Gürkan’ın ev sahipliğinde, restore edilen Silahtar Mustafa Paşa kervansarayında öğle yemeği yenerek semah gösterisi izlendi. Ardından sokak dokusunun sağlıklaştırıldığı Çukurpınar Sokağı (Kültür Sokağı), Malatya Valisi Doç. Dr. Mehmet Ulvi Saran ve Battalgazi Kaymakamı Abdulmuttallip Aksoy’un eşliğinde incelendi.

Malatya’nın tarihi ilçelerinden Gündüzbey ve Yeşilyurt’taki restorasyon çalışmaları hakkında belediye başkanları tarafından yerinde bilgiler verildi. Kentin içme ve sulama suyunun karşılandığı Kaptaj gezisi ise alan gezilerinin en ilgi çeken bölümü oldu. Katılımcılar, dağın altına doğru ilerleyen yürüyüş parkurundan geçerek kaynak suyunun çıkış noktasını ve suyun hızını görme şansı buldu. TKB Malatya Semineri’nin son günü Balaban ve Darende ilçelerindeki kerpiç mimari örnekleri, Günpınar Şelalesi, Tohma Kanyonu ve Somuncubaba Türbesi gezi rotasındaki önemli alanlar arasındaydı. Balaban’da restorasyonu devam eden kerpiç evlerde çalışan kerpiç ustalarıyla konuşma fırsatı yakalayan katılımcılar, kerpicin yapım ve uygulama aşamaları hakkında bilgi aldı; yaklaşık 150 yıllık evlerde devam eden geleneksel yaşamı yakından görerek, yöre insanıyla sohbet etti. Geziye eşlik eden ÇEKÜL Vakfı Malatya temsilcisi Bekir Sözen de konukların sorularını içtenlikle yanıtladı.

TKB Malatya Semineri, belediyelerin sunumları, alan gezileriyle “Belde ve İlçelerde Koruma”nın iyi örneklerinin doğru algılanmasını ve incelenmesini sağladı.

4 5

Prof. Dr. Metin Sözen: “Bugün burada sembolik bir seçimle üç belediye başkanımız konuştu.

Ama biliyorum ki bu salonda kimi kaldırıp sorsam kentindeki çalışmayı detaylarıyla anlatır.

Bu, sizlerin ne kadar işin içinde

olduğunuzun bir göstergesidir”

(18)

1. Mustafa Paşa Kervansarayı, Battalgazi 2. Zengibar Kalesi, Darende

3. Balaban’da inceleme gezisi 4. Kültür Sokağı, Battalgazi 5. Aşağı Ulupınar Köyü, Darende 1

2 3

4

fotoğrafların dilinden

albüm

(19)

5

(20)

1

(21)

1. Battalgazi Kültür Sokağı

2. Somuncubaba Türbesi / Darende 3. Yeşilyurt Sokak Sağlıklaştırması 4. Baharda çiçek açan kayısı ağaçları 5. Tohma Kanyonu, Darende 2

4 3

5

(22)

izlenimler

Zeynep Bal

Göreme Belediyesi

Mimar

Belediyede yeniyim, daha önce özel sektörde çalışıyordum. TKB seminerleri de benim için yeni bir dünya. Benim belediyelerde asıl gördüğüm bilinç eksikliği. Belediye çalışanlarının, başkanların ve teknik personelin bazı eğitimlerden geçmesi, bazı

prosedürleri öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü koruma bilinci herkes tarafından farklı şekilde algılanıyor, çok fazla görüş ayrılığı var. ÇEKÜL Akademi eğitimlerine katılan belediye çalışanları, bilinçlenme ve gündemi takip etme konusunda daha yeterli hale gelebilir.

TKB Seminerleri de uygulama örneklerini görmek için önemli.

Aynı dili konuşmak için seminer ve eğitimleri takip etmek istiyorum.

Göreme, küçük ama önemli, turizmin yoğun olduğu bir kasaba. Bu nedenle doğal miras ve kültürel mirasın geleceğe aktarılması için daha titiz çalışmamız gerekiyor. İyi bir denge kurmak lazım. Tarihi Kentler Birliği'nin özellikle doğal miras alanlarıyla da ilgili seminerler düzenlemesini bekliyorum. Mustafapaşa Belediyesi ile aynı coğrafyayı paylaşıyoruz.

Onların çalışmalarını da seminerde izlemek oldukça faydalı oldu.

Yılmaz Altındağ

Ömerli Belediye Başkanı

Mimar

Ömerli olarak bu aileye yeni katıldık, böyle bir camiada olmak bizi heyecanlandırıyor.

Dinlediklerimi, gördüklerimi hafızama kaydediyorum. Bu toplantıda özellikle belde belediye başkanlarının çalışmalarını görünce müthiş heyecanlandım. Kültürel mirası korumak sadece büyük belediyelerin işi değil, bütün yerleşimlerde bu mantık olmalı.

Şunu da gördüm: Metin Sözen hocanın, ÇEKÜL Vakfı’nın büyük emeğiyle TKB bir cazibe merkezi haline gelmiş. Vakfın Mardin’deki değerli çalışmalarını da biliyordum zaten... İlçemizin çok

ciddi sorunları var. Koruma, imar planlarının hazırlanması ve özellikle bunların halka anlatılması

konusunda. Seminerde konuşan belediye başkanlarından biri de bundan söz etti. Halkı inandırmada sorunlar yaşayabiliyoruz. Bazen yapılan işler, bazı menfaat gruplarının çıkarını etkiliyor, bu da sıkıntıya yol açabiliyor. Ama bir kez bu yola çıktık, bu sıkıntıları aşacağız.

Bir süre sonra birliğe destek veren önemli ilçelerden biri Ömerli olacak.

Malatya Semineri'nde belde ve ilçelerdeki korumaya dikkat çekildi.

Ömerli olarak biz de

çalışmalarımıza hız kazandıracağız.

Kaynak sorunlarını

ise çeşitli işbirlikleriyle çözmek istiyoruz.

Mehmet Uğur

Seferihisar Belediyesi

Arkeolog

TKB seminerleri kapsamında düzenlenen kent gezilerinin bizim için özel bir anlamı var. Gezdiğimiz yerlerde bol bol fotoğraf çekiyoruz.

Çünkü projelerimiz konusunda halkı ikna edememek gibi bir problem yaşıyoruz. İlçe ve beldelerin en önemli sorunlarından biri bence bu. İnsanlara

“Evinizi giydireceğiz, güzelleştireceğiz.

Masraflarını da biz karşılayacağız”

diyoruz ama yine de tereddütlü yaklaşıyorlar. Daha önce kötü olaylar yaşamışlar, yapılarına zarar geleceğini düşünüyorlar, ayrıca önlerinde bir örnek olmadığı için tam olarak ne yapacağımızı anlayamıyorlar.

Özellikle Battalgazi’de çektiğim fotoğraflar, Seferihisar’da yaptığımız sokak sağlıklaştırma çalışmasında işe yarayacak, hedefimiz konusunda halka bir fikir verecek. Böylece insanları bizim tarafımıza çekebileceğimizi düşünüyorum.

Seferihisar da umarım ileriki yıllarda yaptığı çalışmalarla TKB seminerlerinde yer alır, örnek uygulamalara imza atar. TKB, yaptıklarımızı paylaşmak anlamında önemli bir oluşum.

(23)

değerlendirme

Malatya Semineri’nin Düşündürdükleri

Tarihi Kentler Birliği’nin ÇEKÜL Vakfı ile işbirliği içinde on yıldır sunduğu mekanizmalar sayesinde, koruma kültürü açısından orta ve küçük ölçekli yerleşimlerde de önemli sonuçlar elde edildi.

Malatya’da sunulan örneklerde, bu başarıya giden yolun adımlarını görmek mümkün olmuştur

Tarihi Kentler Birliği’nin temel ilkeleri arasında yer alan

“kapasite geliştirme” ve “deneyim transferi”, özellikle birlik üyelerinin yüzde 75’ten fazlasını oluşturan ilçeleri ve beldeleri hedef almaktadır. TKB’nin on yıldır ÇEKÜL Vakfı ile işbirliği içinde yürüttüğü mekanizmalar, orta ve küçük ölçekli

yerleşimlerin, tarihi ve kültürel değerlerini koruma ve yaşatma süreçlerinde karşılaştıkları bütçe ve kadro yetersizliğinden kaynaklanan engelleri aşmaya yöneliktir. Malatya

Semineri’nde ilçe ve beldeler tarafından sunulan örnekler, başarıya giden yolun anahatlarını gözler önüne sermektedir.

Birgi (İzmir)

1996 yılında Koruma Amaçlı İmar Planı’na kavuşan ilk belde olan Birgi’de koruma seferberliği, beldenin ÇEKÜL’ün “7 Bölge 7 Kent” projesine dahil olmasıyla başladı. Birgi gönüllüleri ile Mimarlar Odası ve Mimar Sinan Üniversitesi’nin katkıları, kent kimliğini öne çıkaran projelerin önünü açtı. TKB’nin “200 Ortak 200 Eser”

programından sağlanan toplam 85 bin liralık proje

yardımı, sokak sağlıklaştırma ve restorasyon uygulamalarını kolaylaştırdı. TKB seminerlerinin dikkatli bir takipçisi olan Birgi Belediyesi, 2009 Özendirme Yarışması’nda

“Uygulama Ödülü”, 2010 yılında da “Süreklilik Ödülü” aldı.

Mustafapaşa (Nevşehir)

Kapadokya’nın küçük bir modeli olan Mustafapaşa, 2004 yılında kavuştuğu Koruma Amaçlı İmar Planı ile 2005’te TKB’den ödül aldı; plan 2008’de revize edildi. Yerel STK’ların, Kapadokya Meslek Yüksekokulu’nun yarattığı

bilinçlenme sonucunda halk, Bakanlığın hibe kredileri ile 60’ı aşkın evin restorasyonunu gerçekleştirdi.

Tarihi konak restorasyonu ve sokak sağlıklaştırma için

“200 Ortak 200 Eser” programından aldığı 75 bin lira proje yardımının yanı sıra İl Özel İdaresi fonları ve kendi öz kaynaklarıyla gerçekleştirdiği çeşitli projelerde belediye, Nevşehir Koruma Kurulu’nun yapıcı desteğini aldı.

Konaklama tesislerine dönüştürülen tarihi ev ve konaklarla belde, bir kültür turizmi odağı haline gelmektedir.

Niksar (Tokat)

Koruma çalışmalarına 2004 yılında Yağıbasan Medresesi’nin restorasyonu ile başlayan Niksar Belediyesi, bugün de çeşitli yurtiçi ve yurtdışı kaynaklardan sağladığı fonlarla birçok projeyi bir arada sürdürmektedir. Niksar Kalesi’nin restorasyonu, Hükümet Konağı’nın kent müzesine dönüştürülmesi, arasta sağlıklaştırılması ve kent meydanı projesi için TKB’den kullanılan bütçenin miktarı 145 bin liradır. Ayrıca Özendirme Yarışmasına altı kere katılan Niksar üç kere ödül kazanmıştır. Halen Avrupa Tarihi Kentler Birliği ile birlikte Sürdürülebilir Kültür Turizmi Projesi yürütmektedir.

Battalgazi ve Balaban (Malatya)

Yıllardır TKB etkinliklerinin kararlı bir katılımcısı olan Battalgazi Belediyesi; ÇEKÜL Vakfı, İnönü Üniversitesi ve Mimarlar Odası’nın katkıları ve halkın katılımıyla, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı etrafında “Eski Malatya”

kimliğini öne çıkarmıştır. TKB’nin 2010 yılı Özendirme Yarışması’nda “Metin Sözen Büyük Ödülü”nü alan sokak sağlıklaştırma projesi, belediye ve kaymakamlık işbirliğinin güzel bir örneğidir. Balaban beldesinde ise yöreye özgü kerpiç mimarinin korunması için ÇEKÜL Vakfı’nın

öncülüğünde, kerpiç ustalarının yetiştirileceği bir atölyenin kurulması hedeflenmektedir.

Sonuç

Kamu-yerel-sivil işbirliğinin gücü ve önemi küçük

yerleşimlerde vurucu bir şekilde öne çıkmaktadır. Türkiye’nin küçük belediyeleri, kadrolarında yoksun oldukları teknik ve bilimsel kaynağı, gönüllü profesyonellerin katkıları, koruma kurullarında çalışan uzmanların yapıcı işbirliği, üniversitelerin halkla birlikte hareket edebilen ilgili kadroları, STK’larla kurulan uzun vadeli ve etkili ilişkiler ve daha donanımlı yerel yönetimlerle geliştirilen işbirliği mekanizmaları sayesinde aşarak, özgün koruma modellerini geliştirmektedirler.

(24)

Asıl kent “aşağı şeher”

Kültepe vesikalarında Melita, Hitit vesikalarında Maldia, Asur İmparatorluğu döneminde Meliddu, Urartu kaynaklarında Melitea...

Malatya sözcüğünün Hititçe “bal” anlamındaki “Melid”den türediği sanılıyor. Kent, Hitit hiyeroglif kitabelerinde bir öküz başı ve ayağı ile ifade edilmiş. Selçuklular “vilayet-i Malatya”yı “Dar-ul Rifa” (saadet, mutluluk yeri) olarak anmışlar. Memluklu kaynaklarında bir Türkmen beyliği olan Dulkadiroğulları’nın yaşadığı Malatya’dan “Üzeyir Ülkesi”

diye söz edilmiş... Malatya adı yanıltmasın. Tarihini okurken akla hep, yerel deyişle “aşağı şeher”i yani Battalgazi’yi getirmek gerekiyor. Çünkü 1800’lere kadar kent burada yükseliyor. 1838’de Osmanlı ordusu kenti bir nevi kışlaya dönüştürünce Malatya ahalisi, aslında yazlık olarak kullanılan Aspuza bağlarına göç edip burada, bugünkü Malatya’yı kuruyor... Aslantepe, Fethiye, Kuruçay, Kalatepe gibi höyükler; Venk ve Taşhoron kiliseleri, Yusuf Ziya Paşa Bedesteni, Battalgazi Ulu Camisi, Sıddı Zeynep Kümbeti, Köprülü Mehmet Paşa Camisi, Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı Malatya’nın kültürel mirasının bugün yakalayabildiğimiz izleri. Kent merkezi ve ilçelerde kerpiç yapılara rastlamanın mümkün olduğu Malatya’nın bir Arkeoloji Müzesi de var.

İlk medeniyet Aslantepe’de mi kuruldu?

M.Ö. 5 binlere uzanan bir geçmişi var. M.Ö 712’de Asur istilası ile karanlığa gömüldü. M.S. 5 ile 6. yüzyıllar arasında yine canlandı ama bu kez kimliğinde Roma köyü yazıyordu. Bizans nekropolü (mezarlık) olduğu dönem, kentin binlerce yıl süren yerleşim rolüne kesin olarak son verdi. Aslantepe Höyüğü, Malatya’nın Orduzu beldesinde. Höyükte 1930’larda Fransız arkeologlar kazı yaptılar.

1960’lardan bu yana İtalyanlar sırlarını çözmeye çalışıyorlar. Nitekim o sırlardan bazıları açığa çıktı hatta arkeoloji dünyasında tartışma yarattı. İlk medeniyetin Mezopotamya değil burada yükseldiği öne sürüldü. Höyükte bulunan işlemeli kılıçlar, M.Ö. 3300-3000’e tarihlenen kerpiç saray, M.Ö. 3500’lere ait tapınak söz konusu iddiayı güçlendiren dayanaklardan bazıları. Görünen o ki, ilk yerleşim yeri olsun ya da olmasın, Aslantepe’nin bize söyleyecek pek çok sözü var. 1990’dan bu yana höyükteki kazıları yöneten İtalyan arkeolog Prof. Dr.

Marcella Frangipane ile Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran’ın amacı da bu zaten: Aslantepe’yi Türkiye ve dünyaya hakkıyla tanıtmak. Valilik, höyüğü bir açık hava müzesine dönüştürme konusunda kararlı. Çevre ve yol düzenlemesinin yanı sıra Aslantepe Höyüğü’nden çıkarılan ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenen bazı heykellerin replikaları da yaptırılıyor. Şimdilik Melita Kralı Tarhunza heykelinin kopyasıyla birlikte, iki büyük aslan heykeli höyükteki yerini aldı. Valiliğin İnönü Üniversitesi ile düzenlediği Uluslararası Arkeoloji

Sempozyumu sayesinde de bilim dünyası bu yıl Aslantepe’yi konuşuyor.

Kayısısından antik kentlerine Malatya...

kent rehberi

(25)

Siz deyin mişmiş, biz diyelim kayısı

Yörede yaşayanlar mişmiş diyor. Türkiye’nin diğer yerlerinde kayısı diye biliniyor. Malatya ile bu leziz meyve özdeşleşmiş durumda. Kaynaklar kayısının anavatanı olarak Orta Asya’yı işaret ediyor. 5 bin yıldır tarımı yapılan kayısının, M.Ö.

4. yüzyılda, Büyük İskender’in seferleri sırasında Anadolu’ya taşındığı sanılıyor. Dünyada kayısı üretiminin yaklaşık yüzde 15’i Türkiye’ye ait. Türkiye’de altı kayısı bölgesi var. Malatya, Elazığ, Erzincan’dan oluşan birinci bölgeyi diğerlerinden ayıran özellik, kuru kayısı ihtiyacının yaklaşık yüzde 90’ını karşılıyor olması… Kayısı ağacı iyi geçirgen, iyi havalanan, sıcak ve besin maddelerince zengin toprakları seviyor.

Erken çiçek açtığı için ilkbaharın geç donlarından etkilenme olasılığı var. Potasyum ve A vitamini açısından zengin olan kayısıdan pestil, reçel, şekerleme türleri de yapılıyor.

Beydağı seyredilir, analı-kızlı yenir

Malatya, Yukarı Fırat Havzası’nda yer alıyor. 2.544 metre ile en yüksek doruğu Beydağları olan Malatya Dağları; Fırat Nehri ve Tohma Suyu kentin doğal özellikleri arasında…

Malatya’nın somut olmayan kültürel mirasına da bakalım:

Ahşap oymacılığı, semercilik gibi el sanatları artık yaşamıyor;

bakırcılık birkaç ustayla hayatta kalma uğraşı veriyor.

Halk eğitim merkezlerinin de katkısıyla köylerde hâlâ halı dokunuyor. Malatyalılar düğün gibi özel günlerinde “dillan”

yani halay çekiyor. Hızır, Bozok semahlarının da kültürde önemli bir yeri var. Malatyalıların sofrasında bulgur, hatırı sayılır bir konuma sahip. Hazırlanma şekline, büyüklüğüne göre baş bulgur, orta bulgur, yarma, sümüt gibi adlar alıyor.

Pıt pıt, analı-kızlı bulgurla yapılan yemeklerden ikisi...

İsmet İnönü ve Turgut Özal

Mustafa İsmet, Malatyalı Kürümoğulları ailesinden. Asker ve siyasetçi. Cumhuriyetin kuruluşuna çok önemli katkıları var. 1. ve 2.

İnönü savaşlarında elde ettiği başarılarla dikkat çekti. Lozan’da Türkiye’yi o temsil etti ve Lozan Antlaşması’nı o imzaladı. Soyadı Kanunu’nun çıktığı 1934’te Atatürk’ün önerisiyle İnönü soyadını aldı. Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Başbakan, Cumhurbaşkanı oldu. Ayrıca uzun yıllar “Milli Şef” unvanıyla CHP Genel Başkanlığı’nı sürdürdü. 1973’te hayata veda etti. 1927 Malatya doğumlu Turgut Özal, 1965 seçimlerinde Başbakan olan Süleyman Demirel’e danışmanlık yaptı, 1967’de Devlet Planlama Teşkilatı (DTP) Müsteşarlığı’na getirildi. Ünlü 24 Ocak 1980 kararlarının baş mimarı oydu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, Bülend Ulusu hükümetinin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı da Turgut Özal’dı. 1983’te Anavatan Partisi’ni kuran Özal’ı, aynı yıl yapılan seçimler iktidara taşıdı. 1989’da Cumhurbaşkanı oldu. Rahat tavırları, liberal duruşu ve uygulamalarıyla dikkat çeken Özal, 1993’te vefat etti.

(26)

yöreden

KERPİÇ

ÇEKÜL Vakfı Sivas temsilcisi, sanat tarihçi N. Burhan Bilget, Anadolu’nun en eski yapı malzemelerinden kerpiçle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Anadolu coğrafyasının

mimariyi belirleyen özelliklerine önümüzdeki sayılarda da

bakmaya devam edeceğiz

1 Kerpicin izine en eski hangi tarihte rastlıyoruz?

Toplu yaşama başlayan insanoğlu tarımda olduğu gibi barınmada da toprağı kullandı ve topraktan üretilen kerpiç insan hayatının vazgeçilmezi oldu. Urartulardan günümüze gelen eski Van Kalesi’nde 1967 yılında yapılan kazılarda kerpiç malzemenin kullanıldığını gördük.

2 Kerpiç neyle hazırlanır?

Kerpicin ana malzemesi topraktır. Su değmediği sürece sağlam bir malzemedir. İç Anadolu’da çok yaygın kullanılır. Kerpiç killi, kumlu ve çorak topraktan olmaz.

Toprağa çürümüş saman karıştırılarak elde edilen çamur iki gün dinlendirilir. Kalıplara dökülen bu çamur serin ve rüzgârlı yerde ters düz edilerek kurutulur.

3 Türkiye’de en çok hangi

bölgede-bölgelerde kerpiç görüyoruz?

Kerpicin Türkiye’de en yaygın kullanıldığı bölge İç ve Doğu Anadolu bölgesidir. Karadeniz ve Akdeniz bölgesinde ağaç, Güneydoğu Anadolu’da taşa bağlı mimari daha yaygındır.

(27)

4 Kerpiç yapıların temel özellikleri hangileridir?

Kerpice dayalı yapılarda su basmanı dediğimiz taş temel üzerine ahşap çatkı arası kerpiç dolgu olabileceği gibi, doğrudan kerpiç örgülü duvar üzeri toprak damla kapatılan evlere de rastlanır.

5 Bir yapı malzemesi olarak kerpicin avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Kerpiç sudan korunduğu sürece çok dayanıklı bir malzemedir. Bunun yanı sıra kerpiç evlerin dinlendirici bir özelliği yazın serin, kışın sıcak olmasıdır. Bu avantajına rağmen su ile teması dayanıklılığını yok etmektedir.

6 Kerpici günümüzde kullanmamız mümkün müdür?

Günümüzde kerpiç ıslah edilerek kullanılabilir. Kerpiç çatkılı evlerde veya doğrudan kerpiç örgülü evlerde taşıyıcı ağaçları çürüse bile kerpice bir şey olmamaktadır.

Çürüyen ağaçları değiştirip aynı kerpiçleri kullanarak konakları ve evleri tekrar uzun ömürlü hale getirebiliriz.

Kerpici taşıyıcı malzeme olarak kullanamazsınız, yalnız dolgu malzemesi olarak kullanabilirsiniz. Son olarak şunu söylemek isterim ki kerpicin tamamlayıcı malzemesi tatlı kireçtir. Tatlı kireçle yapılan sıva sonucu bu iki malzemenin eşsiz uyumu ortaya çıkar.

(28)

inceleme

Yerel yönetimlerde görev alanların kültür ve sanat konularındaki bilgisi ve duyarlılığı önemli bir güvencedir. Bu nedenle,

belediyecilik eğitimi programlarının kültür, sanat ve tasarım gibi konular göz önünde bulundurularak oluşturulması gerekir

Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ TKB Danışma Kurulu Üyesi

Giriş ve kavramlar

Sanat ve tasarım eğitiminin, sanatçı ve tasarımcı adayları için ne denli önem taşıdığı her türlü kuşkunun dışındadır. Öte yandan, sanat ve tasarım olguları karşısında karar alma ve tavır belirleme durumunda olan yöneticilerin, bu konularla ilgili eğitimi de aynı ölçüde önem taşımaktadır. Her ülkede devlet, uluslararası hukuk kurallarının, yasaların çizdiği çerçeve içinde, sanat ve tasarım ürünlerinden yurttaşlarının yeterince yararlanmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak zorunda tutulmuştur. Devlet bu işi, merkezi ve yerel düzeyde kendi adına görev yapan yöneticiler eliyle gerçekleştirir. Devletin politikalarını, yaklaşım ve tavırlarını uygulamaya yansıtması beklenen ajanlar, çeşitli düzeylerde görev yapan kamu görevlileridir. Dolayısıyla, bu kişilerin bu alanda geçerli kurallar ve yerleşik değerler hakkında yeterli bir bilgiye sahip ve bilinç düzeyine erişmiş olmalarının önemi büyüktür.

Bunun ise her düzeydeki kamu yöneticilerinin formel eğitim süreçleri içinde bu konularda eğitilmeleriyle sağlanabileceği açıktır. Ülkemizde uzunca bir süreden beri yaşanan kimi olaylar bu konunun önemini çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır.

Kamusal alan, kentlilik bilinci ve küreselleşme

Kültürel çevremizin korunmasında başarı göstermemizi engelleyen etmenler arasında, küreselleşme gibi evrensel, rantçılık gibi ekonomik, bilinç eksikliği gibi sosyo-kültürel ve kimi zaman da, kasta dayalı ideolojik etmenlerin rol oynadığını görüyoruz.

Bir sanat tarihçimizin de belirttiği gibi, “Genellikle kamu alanlarına uygulanan heykellerin sanatsal nitelikler içerdikleri vakit saldırıya uğramalarının başlıca nedeni, toplumumuzun kamu alanları ve kentlilikle ilgili kültür ve birikiminin eksik ve çok yeni olmasıdır… Toplum demokratik anlamda kendi ulusal ve kamu mekânlarından sorumlu olmayı öğrenecek bir eğitimden geçmemiştir.”(1)

Yöneticiler için Sanat ve Tasarım Eğitiminin Önemi

1 2

(29)

Ne var ki, kamuya açık alanların oluşturulmasında, düzenlenmesinde ve kullanılmasında, halkın kendisi kadar yönetenlerin de önemli sorumlulukları olduğunu biliyoruz.

Kentlerin kamusal alanları olan meydanların, batı ülkelerinde hem işlevsel, hem de estetik özellikleri olduğu dikkat çeker.

Çoğu meydanda kentsel tasarımın önemli öğeleri olarak sanat ürünlerine yer verilir. Ülkemizdeki meydanlar ise biçim, konum ve kullanım yönlerinden batıdakilerden ayrılmaktadırlar.(2)Ayrıca, asıl itici gücü tüketim olan bir dünyada, kenti oluşturan öğelerin bir araya gelişinin daha çok rastlantılara terk edildiği, belli bir kurgu oluşturma ve bütüne ilişkin bir düzen yaratma gibi kaygıların önem taşımadığı dikkat çekmektedir.(3)Bu gelişme karşısında, bugünkü tüketim alışkanlıklarının terk edilerek yerlerine

sürdürülebilir tüketim kalıplarının konması yani yaşama kültürünü değiştirme zorunluluğunun, tarih, kültür ve sanat değerlerinin gereği gibi korunması ve geliştirilebilmesi için, kabul gören bir görüş olarak giderek yaygınlık kazandığı gözlenmektedir.

Değer sistemlerinde erozyon ve bencillik

Çağımızı karakterize eden ve küreselleşme adı verilen dönüşüm, yalnızca kentlerin, kamusal alanların yeniden biçimlenmelerine yol açmakla kalmamakta; insan davranışlarında da önemli değişiklikler yaratmakta, değer sistemlerinde bir yozlaşmaya yol açmaktadır. Bu bağlamda en dikkate değer değişikliklerden biri, bireysel çıkarları en çoğa çıkarma kaygısının, neredeyse toplumun çıkarlarının yerini almış olmasıdır. Bireyler devletten ve belediyelerden, bireyin taşınmaz malının güvenliğiyle, konforuyla ilgilenmesini, başka hiçbir şeye karışmamasını istiyorlar. Bu bencil davranışların kent, çevre, sanat, kültür ve mimarlık değerleri üzerinde, ekosistemin doğal dengelerinin

bozulmasında, biyolojik çeşitliliğin azalmasında çok önemli sonuçlar doğurmakta olduğu görmezden gelinemez.

“Sürdürülebilirlik”, enerji kaynaklarının, suyun, toprağın, biyolojik türlerin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bir dünyada, kentlerin, kentleri oluşturan yapı topluluklarının ve her türlü tasarım ürününün, bu tehlikeli gidiş hesaba katılarak düzenleme konusu yapılmasını gerektiriyor. Koruma-kullanma dengesi olarak da adlandırılan bu dengenin “kullanma” öğesi lehine hızla bozulduğunu gösteren sayısız örnek var. Toplumsal değişmenin kentlileşme ayağı topal kaldıkça, yani kentlere akın eden yığınlar köylülüklerini kentte de sürdürdükçe, her alanda olduğu gibi, kültür, sanat ve tasarım gibi konulardaki düş kırıklığımız da sürüp gidecektir. Sorunun çözümü, her çareye başvurarak, her düzeyde yönetim görevi üstlenmiş olanların eğitimine ağırlık vermekle kolaylaşabilir. Bu eğitimin temel amacı, bireyleri gerçek yurttaşlar yapmak ve kentlileşmelerini sağlamak olmalıdır.

Kültür ve sanat değerlerine saldırılar

Kültür ve sanat yaşamımızın bütün yönleri bu genel değişmelerden alabildiğine etkileniyor. Sanat dalları içinde heykel, denilebilir ki, zaman zaman tartışma gündemine oturan alanların başında yer alıyor. Kent planlarında ya da benzer 1. Pisa, İtalya

2. Lozan Anıtı, Edirne-Karaağaç 3. St. Petersburg, Rusya 4. Gaziantep

3 4

(30)

tasarım çalışmalarında, ne yazık ki, heykelin “yabancı” bir öğe olarak algılanmakta olduğuna tanık olmaktayız.(4)Bu anlayışı yansıtan örneklerin sayısı az olmadığı gibi, sürekli olarak

artmaktadır da. 2008’de İzmir, Bornova’daki Atatürk Parkı’ndaki Atatürk heykeline yapılan saldırıyı, sanatçı Gürdal Duyar’ın İstanbul, Karaköy Meydanı’ndaki Güzel İstanbul adlı yapıtının 9 günde kaldırılmasını, 1990’larda Mehmet Aksoy’un,

Altınpark’a konulan Periler Ülkesinde adlı yapıtının sökülmesini örnek gösterebiliriz. Yine Aksoy’un Kars’ta yarattığı İnsanlık Anıtı adlı heykelinin yıkılması ise son örnek olarak gündemimizdedir.

Devletin ve yerel yönetimlerin sorumlulukları

Devletin sanat etkinlikleri ve sanatçı karşısındaki görevlerinin anayasal kaynağına az önce kısaca değinmiştik. Buna koşut olarak, Anayasanın 63. maddesi tarih, kültür ve doğa varlıklarının korunması konusunda da devlete görevler vermiştir. Bu konularda başarı kuşkusuz, bu alanda görev almış olanların kültüre ve sanata ilişkin eğitimlerinin yeterli düzeyde olmasına bağlıdır.

Belediye Yasası (m.14/a), belediyeleri, belediye sınırları içinde

“kültür ve sanat” hizmetlerini yapmak ve yaptırmakla görevlendirmiştir. İl sınırları içindeyse, bu görev İl Özel Yönetimleri Yasası ile (m.6) bu yönetimlere bırakılmıştır.

Kuşkusuz, yerel yönetimler kültüre ve sanata ilişkin görevlerini devletin çizdiği genel politikalar çerçevesinde ve akçalı kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirirler.(5)

Yasal durum böyle olmakla birlikte, kültür ve sanat etkinliklerinde başarı elde etmenin ön koşulu yerel halkın bu konulara

ilgisinin canlı olmasıdır. O kentte yaşadığı halde, tutum ve davranışlarında, beğenilerinde kentlileşememiş kent halkının, kültür ve sanat ürünlerine ne ölçüde ilgi duyduğu kuşkuludur.(6) Bu durumda, ilginin uyandırılmasına ve içeriğinin

zenginleştirilmesine katkıda bulunmak da yönetimlerin görevi olmaktadır. Çağdaş demokratik toplumlarda, seçimle göreve gelen yöneticiler temsil etmekte oldukları halkın istem ve özlemleri doğrultusunda davranmadıkları sürece iş başında kalamazlar.

Kalsalar da saygınlıklarını yitirirler. Kültür ve sanat etkinliklerine yatkın, bu alanlardaki ürünlere saygılı yerel yöneticiler, ancak kendilerinden bu yönde isteklerde bulunmaya kararlı seçmen kitleleri varsa kültüre ve sanata hizmet edebilirler. Konu, zorlayıcı hukuk kurallarından çok, davranışsal etmenlere bağlıdır.

Yöneticileri eğitmek

Kamusal alanların kentlerin imar planlarına konmasından ve bu planların uygulanmasından sorumlu olan belediyelerin, karar ve yürütme organlarında görev alanların kültür ve sanat

konularındaki bilgisi ve duyarlılığı önemli bir güvencedir. Bu nedenle, belediyecilik eğitimi programlarının sanat ve tasarım gibi konular göz önünde bulundurularak oluşturulması gerekir.

Ne yazık ki, ülkemizde göreve gelen belediyeciler, bu konuda özel olarak kurulmuş eğitim kurumları olmadığından, formel bir eğitimden yoksun olarak belediyeciliğe başlarlar. Örneğin Fransa’da, üst düzey kamu yöneticilerini yetiştirmek amacıyla kurulmuş olan Yüksek Yönetim Okulu’nda (ENA: Ecole National

Yerel yönetimler kültür ve sanata ilişkin görevlerini politikalar çerçevesinde yerine getirirler. Ama kültür ve sanat etkinliklerinde başarı elde etmenin ön koşulu halkın ilgisinin canlı olmasıdır

1. Akdeniz Heykeli, İstanbul 2. Düşünen Adam, İstanbul 3. Floransa, İtalya

4. Marsilya, Fransa

Fotoğraf: Bengi Özkan

1

2

(31)

d’Administration) kültüre, sanata ilişkin konular ders programları arasında ağırlıklı bir yer tutar. 1930’lu yılların başlarında, Nazi rejiminden kaçan bir Alman profesörü, Ernst Reuter’i, Mülkiye’ye öğretim üyesi olarak çağıran yetkililer, geleceğin vali ve

kaymakamlarına bu tür çağdaş değerlerin kazandırılması amacını da güdüyorlardı. 1970’lerde İller Bankası ve 1980’lerde

TODAİE’nin, zaman zaman yaptıkları meslek içi eğitici seminerler de yok artık. Bununla birlikte, üye belediye sayısı 300’ü aşmış olan Tarihi Kentler Birliği’nin kültür, tarih ve mimarlık yapıtlarının korunması konularındaki katkısı büyüktür. Birlik, tüzüğündeki

“tarihi kentleri bir araya getirmek ve bu kentler arasında kentsel, kültürel ve doğal mirasın bir ortak miras anlayışı ile korunmasına ve yaşatılmasına çalışmak” görevi doğrultusunda, eğitsel bir işlev de yerine getirmektedir. Türkiye Belediyeler Birliği’nin eğitim izlenceleri içinde de kültür, sanat ve tasarım konularına ağırlıklı olarak yer verilmesi gerekir. Kimi sivil toplum örgütleriyle meslek kuruluşlarının üyeleri için yaptıkları eğitim çalışmalarından kamu yöneticilerinin yararlanmaları, duyulan ilginin derecesine bağlı olarak, dolaylı bir yarar sağlayabilir.

Kuşku yok ki, salt yöneticileri eğitmekle sorunun kökten çözüleceğini sanmak doğru olmaz. Kültürel gelişme bir bütündür. Her kesim kültür düzeyinin yükselmesinden kendine düşen payı alır. Kesin çözüm bu düzeyin yükseltilebilmesindedir.

Halkın bir bütün olarak sahiplenmediği hiçbir değeri uzun süre ayakta tutmaya olanak olmadığı da göz önünde tutulursa, bu alanda halk eğitiminden de beklenmesi gereken çok şeyler olduğu unutulmamalıdır.(7)Bu konuda radyo ve televizyon programlarından geniş ölçüde yararlanılabilir. Nitekim, 2006’da 5491 sayılı yasayla Çevre Yasası’nda yapılan bir değişiklik, izleme yoğunluğunun en çok olduğu saatlerde belli uzunluklarda çevre eğitimini konu edinen yayınlar yapılması kuralını

getirmiştir. Bu tür öğretici programların halk yığınları üzerinde olumlu sonuçlar yaratabileceği düşünülebilir.

Bu bağlamda, 1997’de İzmir’de toplanan 1. Ulusal Kültür Kongresi’nin Sonuç Bildirgesi’nde yapılan değerlendirme ve uyarıyı anımsamakta yarar vardır. Bildirgede şöyle deniliyor:

“Sanat kavramı çoğu kez Türkiye’de gerçek boyutlarıyla anlaşılamamaktadır. Sanatın algılanabilmesi için temel

eğitimden başlayarak okullarda kültür mirası, birikimi ve varlığı, sanat tarihi, resim ve müzik dersleri zorunlu olarak verilmelidir.

İnsanımızın sanata duyarlılığının geliştirilmesi amacıyla devlet, eğitimin yanında, diğer yolları da kullanmalıdır. Bugün İslam ülkelerinin büyük bir bölümünde dogmatik, çağdaş dünyadan soyutlanmış, kimliğini ortaçağ bağnazlığında arayan bir görüş egemendir. Batılıların büyük bölümü İslam dünyasını yalnızca bu karanlık, kapalı, hoşgörüsüz yönleriyle tanımaktadır.”

O halde, sözlerimizi, resim sanatçısı Zafer Gençaydın’ın şu sözleriyle bitirebiliriz: ”Konusu güzeli yaratmak olan sanat eğer yaşamımızın her alanına girmiş olsaydı, yaşam daha güzel, daha özgür, daha düzenli, daha coşkulu ve insanlar da daha ahlaklı olurdu.” Bu sözler, eğitim yaşamının her alanında görev alanların kulağında küpe olmalıdır.

Kaynakça

(1) Jale Erzen, “Kamu Alanlarında Heykel ve İfade Özgürlüğü”, Mimarlık, No:358, Mart-Nisan 2011, s.11

(2) Pelin Gökgür, Kentsel Mekanda Kamusal Alanın Yeri, Bağlam Yay., İstanbul 2008, s.113

(3) Çağatay Kekinok, “Kamusallığın Üretimi Olarak Kentsel Estetik”, Kent Estetiği, Dosya 23, Aralık 2010, s.15-22

(4) Ahu Antmen, “Kır, Dök, Tükür: Türk Kültüründe Heykel Sanatı ve Lanet”, Sanat Yazıları, C.18, 2008

(5) Ruşen Keleş,”Yerel Yönetimler, Kamusal Alan ve Sanat”, Sanat Yazıları 19, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Ankara, 2010

(6) Ruşen Keleş, “Yerel Yönetimler, Kamusal Alan ve Sanat”, Sanat Yazıları 19, 2010

(7) Cevat Geray, Halk Eğitimi, İmaj Yay., Ankara, 2002 3

4

(32)

inceleme

Günümüzde kültürün yerel ve bölgesel kalkınmaya olan katkısı çeşitli kesimlerce tartışmasız kabul ediliyor. Kentler, küreselleşmenin neden olduğu ekonomik rekabet ortamında farklılaşmak için çabalıyor ve bu süreçte kentlerinin kültürel unsurlarından beslenen politikalar geliştirmenin yollarını arıyorlar. Artık sosyo-ekonomik gelişmenin temel araçları arasında kültür de yer alıyor.

Bu alandaki başarı örneklerini izleyen birçok kent, geliştirdikleri kültür odaklı kalkınma stratejileri kapsamında, kentlerinin kültürel kimliğini ortaya çıkaran tasarım odaklı müdahaleler

gerçekleştiriyor, kültürel altyapı çalışmalarını uygulamaya koyuyorlar.

Kültür odaklı kalkınma stratejilerinin önemi arttıkça uluslararası örgütler de bu konuda politikalar geliştirme rolünü üstlenip, bu rolü yerine getiriyorlar.

UNESCO’nun “Kültürel İfade Çeşitliliğini Koruma ve Geliştirme Sözleşmesi”, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından yayınlanan(1)“Avrupa Kültür Ekonomisi” gibi çalışmalar, UNCTAD’ın “Yaratıcı Ekonomi” raporu, kültürün ekonomik ve sosyal etkilerine vurgu yapıyor, kentlerin potansiyellerini ortaya çıkartmaları yönünde kültür ve yaratıcılığın önemine dikkat çekiyorlar. Kültür, yaratıcılık ve ekonomi arasındaki bu yeni ilişki şekli “kültür ekonomisi” diye tanımlanıyor.

Kültür ekonomisi nedir?

İstanbul Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi Projesi kapsamında hazırlanan “İstanbul Kültür Mirası ve Kültür Ekonomisi Envanteri 2010”(1)başlıklı yayında yukarıda sözü edilen belge, rapor ve çalışmalar ışığında, UNCTAD’ın 2008 tarihli “Yaratıcı Ekonomi”

raporuna paralel olarak, “kültür ekonomisi”, 1. Kültür Mirası,

2. Sanat (görsel sanatlar; resim, heykel, fotoğrafçılık ve sahne sanatları; canlı müzik, tiyatro, dans, sirk vb.),

3. Kültür Endüstrileri (televizyon, radyo, internet yayıncılığı, basın ve yayıncılık, film endüstrisi),

4. Yaratıcı Hizmetler (mimarlık, reklamcılık, tasarım, kültür ve eğlence hizmetleri; kültür merkezi, festival organizasyonları, yeni medya vb.) şeklinde başlıklandırılıyor.

Bu çerçevede kültür ekonomisi bağlamında ele alındığında, ana ilgi konumuz olan “kültür mirası; müzeler, kütüphaneler, arşivler, antika koleksiyonları, arkeolojik kazılar ve el işlerinden oluşuyor” Yayının yazarlarına göre, miras,

“geleneksel ve tarihi bilginin korunması, muhafazası ve canlandırılması” şeklinde

tanımlanıyor. Miras soyut ya da somut olabiliyor.

Kültür Mirası

ve Koruma Sektörü

Kültür mirası artık uluslararası fuarlara konu oluyor. Paris’teki fuarın 2010’daki teması “Akdeniz Kültür Mirası” idi.

2011’de ise “Kent Mirası” konuşulacak

Referanslar

Benzer Belgeler

arihi Kentler Birli¤i’nin Bursa Semineri 8 –11 Ekim 2009 tarihlerinde, Bursa Büyükflehir Belediyesi ve Osmangazi Belediyesi’nin ev sahipli¤inde, ÇEKÜL Vakf›’n›n deste¤i

Tarihi Kentler Birli¤i üyeleri ve di¤er konuklardan oluflan yaklafl›k 400 kifli, Side antik kentinde milattan öncesine dönerken, yeni bafllayan kent mimarisini

Tarihi çevrenin korunmas› hareketi daha çok giriflimci kiflilerin ve Eski Eserler Derne¤i, Tarihi Yap›lar› Koruma Derne¤i, Oxford Mimarl›k Derne¤i gibi sivil

Bu çalışmada, anason (Pimpinella anisum L.) ve kimyon (Cuminum cyminum L.) tohumlarının uçucu yağ bileşenleri ile bu yağların antimikrobiyal ve antioksidan

Hans Scharoun Philharmonie Konsersara- yının bulunduğu muhite ölümüne kadar rn- sasına devam ettiği diğer meşhur projesi; Berlin devlet kütüphane binasının (2) vs Mies van

Yine Likya bölgesinden getirilen e- serler arasında kule tipi mezarlar ile ka- bartmalı mimarî parçalar üzerinde müşte- rek ve günümüzde çok popüler olan bir

Arkeolog. Son aylarda bir soygun olayile gaze- telerin sayfalarında isminden sık sık bah- sedilen, İzmir Kültürpark Arkeoloji Mü- zesini sizlere tanıtmaya çalışacağım.

Burada | gösterilen film lerin hepsi Fransız | film leri idi ve ilk film lerle kıyas 1 edilmeyecek derecede m ütekâm il idiler.. H alkın alâkasını çekmek için,