SİNEMANIN İLK YILLARI
Sinematografın İcadı
İlk Mucitler…
• Hareketli görüntüleri perdeye yansıtma düşüncesinin kökenleri oldukça eskidir. 1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren gerçekleştirilen teknik buluşlar, bu konudaki denemelerin hız kazanmasını sağlamıştır.
• Sinematografinin icadına doğru giden dönüm noktalarından biri Muybridge’in atlarla ilgili fotoğraflarıdır. Muybridge dört nala giden atların arka arkaya 24 pozunu çekerek atların ayaklarının kısa bir süre tamamen yerden kesildiğini kanıtlar (Abisel, 2010: 24-25).
• Sinemanın icadı söz konusu olduğunda aslında farklı tarihlerde ortaya çıkan çeşitli teknik buluşlardan söz etmek gerekir.
Edison ve Dickson’un ‘Kinetoskop’u
• Örneğin Thomas Alva Edison ve William K. L. Dickson görüntünün bir göz deliğinden bakılarak izlendiği ‘kinetoskop’u 1888’de geliştirir (Abisel, 2010: 14).
• Dickson’un geliştirdiği ve kinetograph adı verilen kamerayla çekilen kısa filmler, kinetoskop aracılığıyla gösterilmektedir. Ancak kinetoskopun özelliği çekilen filmin tek kişi tarafından izlenebilmesidir.
• Çekilen bu filmlerden biri de Edison’un fabrikasında çalışan işçilerden birinin kameraya doğru aksırdığı ve bir iki saniyelik görüntüden oluşan Fred Ott’un Aksırığı’dır (Abisel, 2010; Lanzoni, 2015).
• Kinetoskop aracılığıyla ilk film gösterimleri 1893’ten itibaren yapılmıştır. Ancak bu gösterimler belirtildiği gibi bir seferde yalnızca tek izleyiciye yöneliktir (Lanzoni, 2015: 29).
Lumiére’ler ve Sinematograf
• Halka açık ilk film gösterimi ise 1895’te Paris’te Lumiére kardeşler tarafından gerçekleştirilmiştir.
• Lumiére’lerin icad ettiği sinematograf, daha hafif olması sayesinde daha kolay taşınabiliyordu. Bir diğer özelliği saniyede on altı kare yazımlamasıydı. Saniyede on altı karelik film akışı ilkesi, sessiz döneme damgasını vurmuştur (Abisel, 2010: 31).
• Lumiére’lerin ilk gösterimde sunulan filmleri arasında;
Bahçıvanın Sulanışı, Lumiere Fabrikasından Çıkan İşçiler, Trenin
Gara Girişi filmleri sıralanabilir.
George Meliés’nin Kurmaca Filmleri
• İlk filmler genel olarak basit aksiyonlardan, gündelik hayata dair izlenimlerden ve muzip olayların sergilenmesinden oluşmaktadır. Dolayısıyla Lumiére filmlerinin belgesele yönelik eğilimleriyle gerçekçi sinemanın temelini oluşturduğu kabul edilir.
• Kurmacanın, öykü anlatmanın sinemaya girmesi ise Meliés’le geçekleşecektir. Meliés başlangıçta tiyatroyla, görsel yanılsamayla ve sihirbazlık gösterileriyle ilgilidir. Lumiére’lerin sinematografından ve film gösterimlerinden etkilenmiş;
sinemaya yönelmiştir (Abisel, 2010: 51; Lanzoni, 2015: 34).
• Sinemaya yönelik çalışmalarını kendi küçük stüdyosunda, kendi hazırladığı kostüm ve dekorlarla gerçekleştirmiş, tiyatro oyuncularıyla çalışmalar yapmıştır. Kameranın sabit pozisyonda olması ve kullanılan durağan düzenlemeler, tiyatro sahnesine benzer bir etki yaratmaktadır. Zamanla kurgunun görsel etkisini (Lanzoni, 2015: 35-36), kameranın görsel olanaklarını keşfeder;
“bindirme, erime, hareketsiz görüntü, hızlandırılmış ve yavaşlatılmış hareket, kararma, açılma, maskeleme, tersine hareket” tekniklerini geliştirir (Abisel, 2010: 53). Sinemayı fantastik öyküler anlatmak amacıyla kullanır, yaratıcılığı ve düş gücünü devreye sokar (Abisel, 2010: 53-55). Meliés’nin ünlenmesi sağlayan bu fantastik filmlerin en önemlilerinden biri Aya Seyahat (1902)’dir.
Edwin S. Porter…
• Sessiz dönemin en önemli yönetmenlerinden bir diğeri Amerikalı yönetmen E. S. Porter’dır. Porter kurgunun mucidi olarak kabul edilmiş, kurguyu devamlılığı sağlamak üzere kullanarak sinema estetiğine yön verenlerden biri olmuştur.
• “Porter’ın sinemaya katkısı, filmin bir öyküyü nasıl anlatacağı konusunda temel bir çıkış yolu göstermiş olmasından kaynaklanır” ; Porter sinema sanatının tek bir çekime değil, çekimlerin devamlılığına dayandığını kanıtlar (Abisel, 2010: 63). Bir Amerikan İtfaiyecisinin Yaşamı (1902), Büyük Tren Soygunu (1903) ilk önemli filmlerindendir. Özellikle Büyük Tren Soygunu dramatik olay örgüsü ve kurgusu açısından sinemacılar için yol gösterici olmuştur.
Griffith…
• Sinemanın anlatı açısından zenginleşmesine katkıda bulunan D. W. Griffith, ilk filmlerinde Porter’ın bulduğu alışılmış kalıpların izinden giderken Issız Villa (1909) ile kaçma- kovalama sahnelerini başarıyla kullanmış, “Griffith tarzı son”
ya da “son an kurtuluşu” olarak adlandırılan tarzını geliştirmiştir (Abisel, 2010: 99).
• 1915’te çektiği Bir Ulusun Doğuşu sinemasal özellikleri ve
politik duruşu açısından Amerikan sinemasında yankı
uyandırmıştır. Bu filmin başarısının ardından büyük bir
bütçeyle çektiği Hoşgörüsüzlük (1916) ise sinema tarihinin
önemli yapıtları arasında kabul edilmesine karşın ticari açıdan
bir yenilgi olmuştur (Abisel, 2010: 99-101).
Sessiz Güldürüler, Mack Sennet-Charles Chaplin
• Sessiz film döneminde ortaya çıkan en önemli film türlerinden biri komedilerdir.
• Bazı kaynaklarda ilk gülünç kısa film Fred Ott’un Aksırığı olarak kabul edilse de Bahçıvanın Sulanışı bu konuda daha çok kabul görmektedir.
• Komedinin altın çağı 1910’larda ve 1920’lerde Amerikan sinemasında yaşanmıştır.
• Sessiz komedinin öncüsü olan Sennet, çelişkilerden, zıtlıklardan ve saçmalıklardan yararlanarak mekanik bir güldürü biçiminin öncüsü olmuştur. Uçan pastalar, çılgın kovalamacalar, muz kabuğuna basıp yere düşen insanlar vs. bu mekanik güldürünün temel öğelerindendir (Abisel, 2010: 115-126).