• Sonuç bulunamadı

Faik Âli'nin YİNE KUHUMLA BAŞBAŞA

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Faik Âli'nin YİNE KUHUMLA BAŞBAŞA"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Z İ Y A G Ü K A L P ' İ N Ö L Ü M Y I L D Ö N Ü M Ü

Türkçülük idealinin canlanması ve şuur kazanması için en büyük rolü oynayan; kül al­ tında kalmış dağınık ve yarı sönmüş kıvılcım­ ları, kudretini bilgi ve üstün vatan sevgisinden alan nefesiyle alevlendiren Ziya Gökalp’ı bun­ dan 26 yıl önce (24 Ekim 1924) te kaybetmiştik.. Asıl ismi Mehmet Ziya olan Gökalp 1876 da doğdu, idadiyi bitirdikten sonra amcası Habib efendiden arapça ve farsça, kendi kendine de fransızca öğrendi. İstanbula geldikten sonra baytar mektebine girdi. Fakat son sınıfta iken siyasî inkilâp fikrine taraftarlığı yüzünden hapsolundu. Taşkışla zindanlarında dokuz ay kaldıktan sonra Diyarbakıra sürüldü.

1909 dan sonra Selânikte İttihat ve Terak­ ki cemiyetinin fikir müşavirlerinden biri ol­ makla kalmadı, ilme ve şuura müstenit milli­ yetçilik fikirlerini de yaymağa çalıştı. Selânik­ te çıkan «Genç Kalemler» mecmuasında Tev- fik Sedat, Demir Taş, Gök Alp imzalariyle makaleler yazarak dilin sadeleşmesine, Türk­ çülük umdelerinin belirmesine, milliyetçilik duygularının yayılmasına çalıştı.

Şark ananesiyle yuğrulmuş olan Gökalp, garp nazariyelerini, memleketin tarihi, İçtimaî, siyasî ihtiyaçlariyle telif etti ve yepyeni bir sosyoloji kurdu. «Yeni Mecmua» onun düşün­ celerini telkin için kurulmuş bir mecmua sa­

yılabilir. ______

Faik Âli'nin

YİNE KUHUMLA BAŞBAŞA

Sarmış senin semânı bütün sis, bütün duman.. Derdin büyüktür, ey benim artık gârip olan Artık dilek ne? bilmeyen âvâre ruhum ah! Nisyan o sermedi geceden başka yok penah. Nisyan?! Fakat kolay mı bu? hatta zaman bile Çok kerre yardım eyleyemez... İşte hâile. Selden firar eder gibi kaçmak düşünceden, Hülyaya, aşka, şîre vedâ eylemek, geçen Bir ömrü yâda almamak artık... o kurtaran En son nefes çıkıncıyadek hiç uyanmadan Rüyası yok bir uykuya dalmak... Bu şeylerin İmkânı olsa mes’ele kalmaz.. Mukadderin Tağyiri iktidarımızın haricindedir.. Lâkin beşer garibedir, esrâr içindedir... Bilmez misin, mahasinin ey hasta âşıkı, Yoktur bizim hayatımızın zerre mantığı? Aksettirir zaman zaman âyinei hayat İdraki durduran ne vekayi, ne hâdisat. Çık, git, biraz sükûnla teselliyi sen yine îcâzi bînihâye tabiatta um, dene.

Ormanların, denizlerin, ormanlı dağların Koynunda cüst-ü cû et.. El altındadır yarın, Bir çok yarınlar... Onlara yalnız o hükmeder. j

Birden döner, umulmadık anlarda hayıu .

Bilmez misin ki her gecenin bir sabahı var, Binbir güzelliğiyle kışın zeylidir bahar.

G A Z E L

Lebin ki ravza-i hüsnün yegâne lâlesidir, Benim de bezm-i hayâlâtımın piyalesidir. Apansızın beni âşık ve bahtiyar etmek Güzel kadınlığının bir sevimli hilesidir. Yüzün bu mâbedi sevdada ruhumun her gün Teveccüh ettiği mihrâbıdır ve kıblesidir. Vücud-i nurun, ey insan kıyafetinde melek, Melekliğin bu güzel ırka istihalesidir. Başında toplu iken saçların ziyadan tac, Çözükken altın akan bir füsun şelâlesidir.

10

Neşredilmemiş Şiirleri

ÖMRÜMÜN SÂDE BİR MUHASEBESİ

Beşeriyet denen bu heıf etde Bir küçük canlı zerreyim ben de. Pek tabiî benim de bir mikdar Hasenatım ve seyyiatım var. Çok çalıştım fakat, ve bunca sene, Hasenâtın tefevvuk etmesine. Bahtını olmuş ya olmamış bana yar,

Yaşadım hakka, adle hürmetkar. Fıtraten şVre müncezip, hüzne Mailim; gerçi büsbütün lâkin [{almadım zevke pek de bigâne. En çok eflâki seyredip, sâkin, Bâzı gözyumnıadan sabaha kadar - Bir ibadet değil mi fikrü nazar ? - Ben de bilmem neler düşünmekten, Dicle vadilerinde yâhut, ben Hiç düşünmeksizin ne kış, ne yazı Atla gezmekten aldığım hazzı Başka bir şeyden almadım belki. Sonradan duyduğum o idrâki Sarsan ezvakı, şimdi her ne zaman

Yâda alsam, içimde bir isyan, Bir nedamet ve bir kesel belirir; Aşk, o yalnız büyük ve yüksektir. Dâima iltizamı çok kerre §erri mucib ve kini câlib iken, Bunu asla getirmeden fikre, Hep kaçındım kötüyle çirkinden.. Ve güzellik akide oldu bana. Samedânî, büyük tabiat ana, Ona meftun, sığınmadan memnun, Bir küçük ruha dâye olmusdu; Tâ çocukken bütün hayâlim onun

Gizli telkinleriyle dolmuştu. Akrabânın veya ehibbanm, Nice hattâ yabancı inşânın

Uğradım nâreva adâvetine, Bilmedim kin nedir, husumet ne

Sanıyordum ki hep bu halâtım, Bu hayâlat ü iştigalûtım, Bu bediî temayülâtımla.

Hep benî nev’e sevgi duygusunu. Ve hususiyle Tanrı korkusunu Üssii âmâl eden hayâtımla Ben de manzume-i tabiatde, Gerçi bâzen hazin ve nâlende, Ve fakat hoşça bir maâl oldum.. Ne de boş zan ? !. Bugün hakikatde Bu muazzam cebini lıilkatde Bir derin çini infial oldum. Hep tahassüsle, hep şiirle dolu

Yirmi üç bin günün hülâsası bu.__________

(2)

F A İ K A L İ

Serveti Fünun ve Fecri A ti’nin değerli şairi Faik Âli 1950 yılı Eki­ minde aramızdan ebediyyen ayrıl­ mıştı. Ölümünün üçüncü yıldönümü- münde bu üstün insan ve kıymetli şairi rahmetle anar, aziz hâtırası önünde hürmetle eğiliriz.

Dergimize takdir ve yardımlarını ehirgememiş olan üstadın yayınlan­ mamış iki şiirini sunuyoruz.

SENELERDEN SONRA

Bir hakikattir bu, zâlim... gördüğüm

rüya değil; Sersem olmuştum, ayıldım... bildi­ ğim düııya değil. Hicret etmiştir siyah olmuş bu ba­ ğın bülbülü; Bâdı ıtraâver değildir, ıtri rûhefzâ değil. Zevki yok gülzânmn, sahrasının,

deryâsınm; Benk-ü nûr iklimi artık âlem-i lıul-yâ değil. Şimdi ıslak, muztarip gözlerle hep

seyrettiğim Bir zaman koynunda huriler yüzen

deryâ değil. Ruhumun yurdumda' yersiz bir ga­ ribim serseri; Mabedim çökmüş, yıkılmış, ııâlişinı

bîcâ değil. Hasret âbad oldu âram ettiğim güi-zar-ı aşk; Faik, eyvah, eski şeydâ bülbül-i gü­ ya değil; Sarsar-ı hicrinle dönmüş şimdi bir viraneye. Kalbim artık bildiğim mâmure-yi

sevda değil... Ağustos 1940. F A İK Â L İ

GA Z E L

Eskimez, eski bir lisanım var, Zinde, tâbende bir zebanım var. Yeni neslin yabancı olduğu bir Başka, îcâz-eser beyanım var. Bir evim yoksa yer yüzünde ne

gam ? Kehkeşanlarda âşiyanım var. Görünen kâinatın üstünde Bana mahsus olan cihanım var. Bu cihanın serîr-i şiirinde Bir melek yüzlü yâr-ı cânîm var. 3 Ocak 1950 FAİK ALİ

(3)

k v \ \ \ v \ \ v v v \ v \ \ v \ \ v \ \ v \ \ v v ^ \ s m s c m »

N e rd e O D em ler?

Rûhumun rûhu gel, anlat nerede Sanki jâni ve denî dünyadan Çok uzak, Arşa yakın bir kürede Bizi fâniliğe bigâne kılan

O telâki, o tenezzühlerimiz, O semâvi, o İlâhî demler? Ki o demlerde sema ruha girer, Biz de bir parça ilâhileşiriz. Şimdi her yâdıma geldikçe çöker, Ağlarım... Nerde o günler, geceler Ki hayâlimde şiir çağlardı? Bir nevazişti esen her rüzgâr, Basdığım yer bütün iklim-i bahar, Başımın yasdığı yıldızlardı.

* **

Bir gün, eyvah, o emel, nağme, neşad

Aleminden kavuran bir sarsar Eserek geçti... Ve artık, heyhat, Ne çiçek kaldı, ne nükhet, ne bahar, Ne nevaziş, ne şiir çağlayanı. Her sabah akşam ufuklarda gülen Ziihre sönmüş, geceler sultanı , Ayrılıp düşmüş uzak mülkünden. Benzemiş kutba hayâlim, hissim,

Şimdi bunlarda da tek bir mevsim, Sade bir kış, ve beyaz bir kış var. Yerde, göklerde sükûnet çağlar... Yorganım kar, döşeğim kar, hep kar... Başımın yasdığı buzdan dağlar.

15 Ekim 1944 Fâik ÂLÎ ► V V V V V V V V V V V İ

(4)

NE GÜZEL ŞEY

t

T -5

î

n o S l

FAİK ALİ OZANSOY Yıldızlı semâlardaki haşmet ne güzel şey

Meh-tâba dalıp yâr ile sohbet ne güzel şey Dünyâmızın üstünde bütün ruhlar uyurken Yıldızların altında ibâdet ne güzel şey Fânî ve adâvetlere mahşer bu cihanda Bir bitmiyecek aşk-u muhabbet ne güzel şey Dünyâda senin âşıkm olmak ne saadet

Allah ile — hâşâ ! — bu rekaabet ne güzel şey Lütfen bana güldün, güzelim, mültefit oldun îeâb-ı necâbet bu... necâbet ne güzel şey Ey hilkatin emsali yok ibdâ’-ı kemâli Senden bana bir zerre inâyet ne güzel şey Hüsnündeki ma'nâ-yı semavî ne ilâhı Aşkımdaki reng-i ebediyyet ne güzel şey.

(5)

TÜRK’ÜN TÜRKÜSÜ

- t T ~ W 2 cq~L~

FAİK ALİ OZANSOY Ey Türk, ey güneş oğlu.

Yurdun güzellik dolu; Toprağı gül kokulu Cennettir Anadolu. Dağ. yayla, sonra deniz, Akdeniz. Karadeniz, Marmara ara deniz. Cennettir Anadolu. Nuruyla Atatürk’ün Yükseldi her ay, her gün; Bak. diyor, doğdukça gün : Cennettir Anadolu.

AJANS TÜR K TAK V İM t

Referanslar

Benzer Belgeler

Göz ile fark edilemeyen bu sayısal damgalar aracılığıyla imge, ses ve video gibi çoklu ortam ürünlerinin içerisine ürünle ilgili ve ürüne özel çeşitli

15g/tube 百多邦黴素軟膏 ] - [Mupirocin ] 藥師 藥劑部藥師 發佈日期 2011/10/10 <藥物效用> 治療膿痂或燒傷細菌感染 <服藥指示>

In this study, a collocation method based on Laguerre polynomials has been developed for solving the fractional linear Volterra integro-differential equations.. For this purpose,

第九條 本辦法限於總館使用,不及於附屬醫院分館。

Within this context, Lawrence and Joyce manage to step out of traditional lines in terms of the concept of hero in their works Women in Love and A Portrait of

kısa bir zaman içinde hadise, İstanbul’un, hertaratında hayal veya tahmin mahsulü mübalağalar ve tafsilatla anlatılmaya başlamıştı, nitesi günkü gazeteler,

“ Böyle bir yayıncılığın bu arayışlara alet olmayacağı konusunda hiçbir güvencemiz yoktur. Ülkemizde herhangi bir televizyon ya­ yıncılığının mutlaka gözetmesi