• Sonuç bulunamadı

ve şe Yazan: Dr. Alfred Striemer

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ve şe Yazan: Dr. Alfred Striemer"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r i n ş a c ı l ı ğ ı v e ş e

Y a z a n : Dr. A l f r e d S t r i e m e r

h r l e r i n g e n i ş l e t i l m e s i

Ç e v i r e n : A d n a n K o l a t a n

Yeni kasabalar, köyler, mahalleler inşası, insanlığın cn eski zamanlardanberi emek sarfettiği bir mevzudur. Her devirde bir takım yeni icabatın gözetilmesini lüzumlu kil-miş olan bir mevzudur. İkametgâhların serpinti halinde, yani dağınık olarak, veyahut da toplu tarzda kurulmuş ol-masından vücı.ıde gelmiş kasaba ve şehirlerin muhtelif şe-killerini, aynı zamanda da, eskiden surlar ve hendekler va şatolarla muhafaza altına alıı.mış şehirleri görüyorum. Z a -manımızdaki şehir inşacılarmın gözetmek zaruretinde bulun-dukları esaslar ise tamamen başkadır. Gerçi şimdi şehirl»r eskisi gibi muhafaza edici surlar ve emsali tesisata lüzum göstermiyorlar. Buna mukabil, şehir inşacısmm omuzları-na iktisadî, içtimaî ve malum buluomuzları-nan teknik bakımlardan ağır vazifeler yüklenmiştir. Asrımızda meydana getirilen bir çok iskân mıntakaları, sanayi sahalarında, ehemmiyetli birer şehir haline inkılâb etmiş, o derece bir inkişaf göstermiştir. Kesif nüfuslu sahalarda yeni şehirler meydana g e lecek, evvelce işe yaramazken faydalı bir hale getirilmiş o -lan bir takım arazi parçaları üzerinde yeni iskân mıntaka-ları kurulacak ve hudutlarda da yeni kasabalar doğacaktır. Bütün bunların planlanmasında esaslı mahiyette bir çok m e selelerle karşılaşacağız. Muvaffakiyetimizin derecesi bu m e -selelere bağlı bulunacaktır. Kurulacak bir şehrin azami ne büyüklükte olması lâzımgeldiği, iktisadî v e içtimaî bakımlardan alınacak tedbirler, yani insan topluluklarının en m u vafık surette bir araya getirilmesi meseleleri... Sonra, k ü -çük v e orta cesametteki şehirlerde karşılaştığımız mesele-ler... Yani, küçük şehirlerden büyük şehirlere ve köylere doğru kaçış, büyük şehire, kÖ3-e akın!.. Vesaire...

Yeni şehirlerin tesis ve imarı v e mevcutların genişletil-mesi meselesi bir bakımdan elverişli bir meseledir. Yani, önümüzde pek çok misâlleri vardır ve bu misâller bize k ı y metli fikirler vermektedirler. Tam manasile yeni olan v a -zifelerimizin başında teknik hususat gelir. Eski zamanlara nazaran bugün seyrüsefer büyük bir rol oynuyor. At koşu-lu arabalar yerine motörlü arabalar, uzun kamyon dizileri ve bir sürü bisikletler kaim olmuştur. Bu vaziyeti biraz ol-sun hafifletmek için, şehirde durmadan gelip geçen nevi-den olan seyrüsefer hareketleri zamanımızda otomobil şo-selerine intikal ettirildi. Su işleri, Havagazi. Elektrik. Kana-lizasyon, Çöp işleri gibi sair teknik vazifeler ise ihtisas sa-hibi kimselerin vazifeleridir. Azamî ekonomik fayda temin etmek meselelerinde tecrübe kesbetmiş ve bu işi de herhal-de kolayca başarabilecek kabiliyette ihtisaslı mühendislerin vazifesidir.

Demek oluyor ki, mimara taallûk eden vazife şehirin inşaat bakımından plânım yapmak, caddelerin, meydanla-rın. yeşil sahaların tesis plânım tanzim etmek v e ikamet-gâhlarla resmi binaların plânlarım vücude getirmektir. Fci-kat bu sahada mimarların yaratacakları şey ancak şehiriıı bir kısmıdır, yani şehirin gözle görülebilen kısmıdır. Çün-kü, şehirin bir de gözle görülmiyen kısmı vardır.. Gözle görülebilen kısım evlerden, caddelerden, meydanlardan m ü

-rekkep bir yekûndur. Bunu bir şehir haline getiren şey ise orada oturacak, orada yaşıyacak olan insanlardır v e n e -tice itibaı-ile bahse mevzu teşkil eden de onlardır. Binalar ve sokaklar asırlarca dururlar, insanlar ise değişirler, y e r -lerini, tabiatlarını, mahiyet-lerini, ihtiyaçlarını ve hususiyet-lerini değiştirirler.

işte böylece, karşımıza bir sual çıkmış oluyor: Binler-ce nüshası mevcut bulunan eski şehirler yaşayan nesillerin arzu ve ihtiyaçlarına acaba ııe dereceye kadar uygun bulu-nuyorlar? Onları ne dereceye kadar tatmin edebiliyorlar?.. Biliyoruz ki. imkânını bulan binlerce insan orta şehirler-den ve küçük şehirlerşehirler-den büyük şehirlere, köylere kaçıyor, oralarda yerleşiyor... Acaba niçün?... Bunun sebebleri kıs-men iktisadî ve içtimaîdir. Çünkü, bir ferdin yaşayış vazi-yeti eğer müsait değilse, onu er güzel bir şehir ve en güzel bir ev dahi cezbedip bağlıvamaz. Fakat, zamanımızda in-sanların ihtiyaçları, bilhassa kadınların ihtiyaçları, değişmiş-tir. Bunu da nazarı itibara almak lâzımdır... Bu ihtiyaçla-rın küçük şehirlilerce dahi tatmin edilmesi mümkün kılın-malıdır.

Eski şehirleri tetkik edenlerimiz, onları plânlayan insanların pek akıllı kimseler olduğunu ve bizim onlardan b u -gün bile bir ç o k şeyler öğrenebileceğimizi anlayacaklardır. Bu sözümü söylerken, binaları derinliğine uzun tertip etmek suretile plânlamış olan eski mimarları düşünüyorum. B u pek mükemmel bir usul idi., ister esnaf, ister tüccar, ister memur evi olsun, her evin arkasında kâfi miktarda bir a v -lusu ve 500 - 600 metre karelik bir bahçesi vardı. Bundan başka, şehrin dışında her ev için bir kaç dönüm arazi bulu-nuyordu. Şehirliler bu arazide kendi ihtiyaçlarına göre pa-tates ve sebze yetiştirirlerdi. Böyle, arkalarında avlu ve bahçe bulunan bir dizi evler yapılmasının büyük faydası, ön taraftaki sokağın kısa olmasını mucip bulunmasında idi. Bunu, zamanımızdaki iskân tarzı ile mukayese edersek, et-rafı bahçe ile çevrilmiş seyrek evler sisteminde bahçeler öyle büyüktür ki, her biri birer patates tarlası haline g e l -miştir ve sokaklar o kadar uzundur ki, kaldırım yapmağa para yetiştirilemez. Su. hava gazi, elektrik gibi en mühim ihtiyaç maddeleri tesisatı yapılamaz, çünkü upuzun yollar-da bu tesisatı yapmağa para yollar-dayanmaz. Fazla olarak, bu sokaklar dağınıklığa sebeb olur, şehir mahiyeti kaybolur. Hepsi birbirine benzer, seyrüsefer yoktur. Sokakların ya-zın ve karlı kışta tamiri güçtür, işe, mektebe, pazara git-mek için çok uzun yollar kat etgit-mek zarureti vardır.

(2)

-lûmat sahibi bulunması lâzımgelir.

Bugün, işçilerin evlerini ziyaret edenler, yeni hayat şartlarının yükselmiş olduğunu görüp anlarlar, iyi mektep görmüşlerdir-, sinemalar kadınlara evlerin içinin nasıl tan-zim edilmesi icabettiğini öğretmiştir, radyo onlara dünya ahvali ile temas etmek imkânını vermiştir ve hele bir çok işçi evlerindeki radyo cihazları büyük cinstendir. Seyahat-ler yaparak dünyanın birçok şehirSeyahat-lerini ve güzellikSeyahat-lerini görmüşlerdir. Bilhassa gençler tamamen başka ve yeni şart-lar altında yetişiyorşart-lar. Evli insanşart-lar kadar para kazanı-yorlar. Seyahatlere çıkıyorlar, motosiklet motörbot alıyor-lar. Bir çok mecmualar okuyorlar, lüks hayata dair resim-ler görüyorlar; ve nihayet, evlendikresim-leri zaman, hayatla-rının fenalaşmasına razı almıyorlar. Yaşamak, seyrüsefer hayatının içine katılmak, dünyayı gözle görüp zevkini çı-karmak istiyorlar. Değişikliklerle dolu, revnaklı bir yaşa-yış onların emelidir., işte yapacağımız inşaat, tamamen de-ğişmiş olan bu insanlar içindir Tatmin etmemiz icabeden ihtiyaçlar eski zamanlardakne nazaran büsbütün başkadır.

Garip değil mi, eski küçük Alman şehirlerinde gördü-ğümüz inşaat tarzı bugünkü insanların ihtiyaçlarına, yeni is-kân sahalarında ekseriyetle tatbik edilmekte olan villalar halindeki inşa tarzından çok daha uygundur.

Birçok küçük şehirleri iktisadî ve içtimaî bünyeleri ve bütün hayat şeraiti bakımından inceden inceye tetkik ettim

Halk, birçok sebebler yüzünden iktisadiyatı bo-zulmuş olan küçük şehirlerden kaçıyor. Çünkü vakti-le gayet makul bir tarzda tertip edilmiş olan bünyesi parça-lanmıştır, Gıda maddeleri fiatları büyük ve küçük şehir-lerde müsavi bir hale gelmiştir. Bu yüzden küçük şehir halkının masrafları varidatına nisbetle çok yükselmiştir Bu vaziyete rağmen, eski şehirlerin plânlanışını, bildiğim bütün yeni plânlanmış şehirlerden üstün buluyorum. Bil-hassa yük vesaiti ve kamyon yolları makul bir sahaya sev-kedildiği takdirde küçük şehirde vesaitinakiiye seyrüseferi kat'î bir ehemmiyeti haiz değildir.. Halbuki, buna rağmen yeni plânlar bilhassa seyrüsefer esasına istinad ettirilerek vücude getirilmektedir. Bence, sokaklardaki insan gidiş glişi çok daha mühimdir, çünkü, içtimaî bir esasa istinad e-der. Bugün, küçük şehirlerde oturan insanlar dahi, büyük şehirlerdeki gibi kendilerini bir insan gidiş geliş ceryanına bırakmak, birşeyler seyretmek, güzel mağaza vitrinleri gör-mek istiyorlar. içlerine girip rahatça dolaşabilecekleri ve alış veriş yapabilecekleri güzel, büyük mağazalar istiyorlar. Büyük şehirlerin alış veriş caddelerinde görülen rengârenk ışıkları istiyorlar. Bütün bunlar zamanımızdaki insanları tatmin eden, onlara serbestlik, ferahlık veren, zamanımızın yeknasak iş ve çalışma hayatına karşı bir tevazün temin e-den lüzumlu şeylerdir. İşte bu hedefe en mükemmel suret-te götürecek olan vasıta, caddeleri dar yapmaktır. Pek ga-rip bir fikir gibi görünüyor, değil mi?... Evet, geniş değil, dar caddeler yapmak lâzımdır, insanların bir ceryan halin-de akmaları için, nehirlerhalin-de olduğa gibi. ceryanmın yatağını, yani caddeyi daraltamayız. Caddanin bir tarafında y ü -rüyenler öte tarafta neler bulunduğunu, kimlerin orada git-mekte olduğunu görmek isterler. Halbuki geniş, büyük delerde az bir insan kalabalığı bir ıssızlık verir. Dar cad-caddelerde aydınlık ta fazladır. Çünkü, iki yandan gelen ışıklar birbirine katılır. Mühim bir noktayı daha tebarüz ettirmeliyiz: Avrupamn yeni büyük şehirleri ekseriya can sıkar. Hepsi dümdüzdür. Hepsi bir biçimdir. Onları ya-bancı eller yaya-bancı insanlar için yapmıştır. Eskilerin ken-di sokaklarım yaparken ona verken-dikleri hususî karakter,

sah-sî mahiyet ve sevgi, bahsettiğimiz yeni caddelerde yoktur. Bir çok eski şehirlerde ay ışığında dolaştığımız zaman bugün bile gördüğümüz o şairane köşe bucaklar, küçük geçitler, ufak ufak sokaklar ve birdenbire önümüze çıkıveren her-hangi bir aralıktan bakınca gözlerimizin önüne serilen muh-teşem temaşa mevzuları, damların arzettiği silüet... Yeni şehirlerde böyle şeyler var mı? Sonra, o küçük şehirlerin küçük sokaklarından bin defa geçersiniz de yine her defa-sında yeni yeni şeyler gözünüze çarpar, yeni yeni keşifler-de bulunursunuz...

Sevgi ve vekaı- ile, saygı ile yapılmış olan eski asırların eski evlerinde yaşıyan kadınlar sürü sürü çocuklar doğu-rurlardı.. Evler dolusu çocuklar.. Halhbuki bugün daha ge-niş, daha sıhhî yerlerde yaşanmakta bulunmasına rağmen nııfus meselesi ehemmiyetli bir mevzu halini almıştır.

Hal edilmesi imkânsız gibi görünen zamanımızın birçok tezahürleri elbette mühim bir takım sebeblere istinad edi-yor. Artık yollar, evler, şehirler yapmak sadece bir teknik meselesi olmayıp milletlerin hayatî, cemiyetin içtimaî ve ik-tisadî yaşayışı ona tabidir. Her hangi bir makine yapıp içi-ne buhar veya gaz doldurarak işletmek mümkündür. Fakat herhangi bir ev veya yol yapıp içine insanları doldurarak yaşatmak mümkün değildir. Şüphesiz, böyle bir evde in-sanlar oturabilirler.. Fakat onların içtimaiyat, iktisadiyat ve nufus siyaseti bakımlarından ne hale gelecekleri, nasıl ya-şayacakları ayrı bir mesele teşkil eder..

Hayatta mühim rol - parayı erkeklerin kazanmasına rağmen - kadınlardadır. Çünkü, erkeklerin kazandığı para-yı onlar sarfederler. ister ev, ister şehir yapsın, her inşa atçı mutlaka kadınlara danışmalıdır. Fakat ticaret erbabı-na ve eserbabı-nafa da danışması icabeder. Çünkü onlar, şehirin iktisadiyatını ve içtimaiyatını yapanlardır ve kadınların te-mayüllerini ve arzularını iyi bilirler. Halbuki, şimdiye ka-dar yapı işlerinde kendilerine danışılmış olduğunu hiç ha-tırlamıyorum. Küçük şehirlerin bir çok meseleleri vardır. Tetkikatımızı ne kadar derinleştirirsek bu meseleler o kadar artar. Eğer bu meselede aydınlanmak istiyorsak, evlerin içine, evlerin idare edildikleri, evrilip çevirildikleri, bu ida-renin hesaplarının yapıldığı yerlere girmeliyiz. Ancak bu takdirde dir ki, zamanımızda hakikatin ne merkezde bu • lunduğunu öğrenebiliriz.

Çok ehemmiyetli olan bir mesele de, şehrin ne büyük-lükte olması lâzımşeldiği meselesidir. Bir çok kasabalar pek küçüktürler, iktisaden kifayetsiz bir surette tertip e-dilmişlerdir. Bugünkü insanların arzu ve ihtiyaçlarını tat-min edebilecek bir merkezden mahrumdurlar. Bir çokları da lüzumundan fazla büyüktür. Lüzumundan fazla küçük şehirde iktisadiyatın şahsî bir takım vaziyetlerin tesir ve nüfuzu altına girmesi büyük bir mahzur teşkil eder. Her ne kadar insanlar bir birlerile iyi geçinmeğe ve komşuluk et-meğe mecbur bulunmaktalar ise de para meselelerinde bu mülâhazalara ekseriya yer verilmez. Bu noktada insanlar daima dinledikleri, keyiflerinin istediği, menfaatlerine uy-gun geldiği gibi hareket etmek sterler. Halbuki çok küçük şehirde bunu yapmak zordur. Çünkü oradaki ticaret ve iş yerleri, dükkânlar şahsiyat ve hususiyat ile alâkadar çer-çeve içinde kalır Her geçimsizlik, her kavga derhal iktisa-diyat sahasına intikal eder. Bunun en büyük zararı ise ka-sabanın umumuna dokunur. Mübayaat büyük şehire kaçar, çünkü orası daha serbesttir, gözlerden uzaktır. Motörlü nakil vasıtaları, ucuz ve iyi demiryollar bu meselede kolay-lık teşkil ederler.

(3)

ka-saba için pek mühimdir, ihtisas mağazaları ve rekabet küçük şehirlerde de lüzumludur.

Demek oluyor ki, bir kere şehirin icabeden büyüklük-te olması mühimdir. Çünkü bu takdirde o şehirde yaşıyan herkes, refaha götürebilecek bir hayat yolu tutabilir. Bu hedefin ise ancak muhtelif mesleklerin doğru bir surette bir araya toplanmasile, ona göre bir tertip yapılmasile elde e-dilmesi mümkün olabilir. Aynı zamanda, şehirin icabeden büyüklükte olması, yukarıda bahsettiğimiz arzu ve ihtiyaç-ların tatmin edilebilmesi için dahi lâzımdır. Belediyelerin idare masrafları da ehemmiyetli olup bu bakımdan da aza-mî vaziyetler vardır. Şehirlilerin cebinden çıkmakta olan bu idare masrafları bir çok şehirlerde pek yüksektir. Bir çoklarında elverişli bir haldedir. Şehir halkının gelir dere-celerine göre gruplanması da şehir inşacısı için ehemmiyet-li bir mesele teşkil etmeehemmiyet-lidir. Gerek hususî, gerekse resmi müesseselerde mümkün olduğu kadar az miktarda, sakal yüksek maaşlı memur kullanılması ve herkesin iş bulabil-mesi için de bu müesseseler adedinin kâfi derecede fazla bu-lunması mühimdir. Bunun halli de yine bir tertip ve bün-ye meselesi teşkil eder. Doğru bir tertip, mesleklere göre güzel bir ahenk mahsulü olabilir, istihsâlin artması temin edilince de kasabanın kendi ihtiyaçlarına kendisinin kifayet

etmesi azamî derecede imkân dahiline alınmış sayılabilir. Böyle tertip edilmiş bir kasabada içtimaî yardım mükellefi-yetleri ve yardım mecburimükellefi-yetleri de tahammül edilebilir bir dereceye indirilmiş olur.

Bütün bunlar, işte, kasabanın icabeden büyüklükte bu-lunması meselesine sıkı bir surette bağlıdır. Bir çok saha-larda derin malumata malik bulunduğumuz şu zamanda, bu sahadaki malûmatımızın pek eksik bulunması gariptir. Sebebi de, buradaki sıkı münasebetlerin gözetilmiş olmayı-şındandır. Ekseri memleketlerde işçiler, resmi ve hususî müessese memurları şehir halkının en büyük kısmım teşkil ederler. Onların haklı olarak hayattan ve Belediyeden iste-dikleri, bekledikleri şeyler ön safta gelmelidir ve müstace-len tatmin edilmelidir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Olayların sebebini açıklarken genellikle şu ifadeleri kullanırız: “ çünkü, için, dolayısıyla, bu sebeple, bu yüzden, bundan dolayı…”.. Top oynarken düştüm

dışına da seyrisferle kolayca irtibatlı olarak Adli- ye ve Belediye binaları oturtulur. Okul ve kilise binaları ise çok daha sakin mıntıkalara konulur. İhtiyaçlara göre

Bir şehrin bakımlı görünmesi için en mühim olan şey şüphesiz sokak ve cadde işleridir.. Bir ma- hallenin temiz tutulması ancak oradaki cadde ve sokakların orta ve

Trakya Umumî Müfettişi General Kâzım Dirik'in büyük bir vukuf ile vücuda getirdiği bu kıymetli eser, dilimizde halıcılık hakkında ilk neşriyatı teşkil eder..

Orta ölçekli kentler Brunet’nin (1997) yukarıda ifade ettiği gibi tanımları ve kavramları ile farklılaşıyor olsalar da; Bu şehirler uzun zamandır varlık

ların iskânında tasarruf ve temlikinde de birer nâ- zım olurlar. Hisse senetleri ekseriya muhtelif dairelerin inşası bitmeden satılmış olur. İnşaattan sonra bunlara te-

In many cases, it is necessary to carry out a renal biopsy which, as in our case and other previously published reports, shows an interstitial nephritis without any

“Furuğ Ferruhzad yalnız başına, yıllar boyunca dilsiz kalmış olan İran kadını­ nın açık dilidir.. Ferruhzad İran kadını­ nın suskusunun usanmış acdı düğümü­