• Sonuç bulunamadı

ŞEHİR İNŞA SANATI Yazan : Theodor Fischer Türkçeye çeviren : P

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ŞEHİR İNŞA SANATI Yazan : Theodor Fischer Türkçeye çeviren : P"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ş e h i r c i l i k

Ş E H İ R İ N Ş A S A N A T I Yazan : Theodor Fischer Türkçeye çeviren : Prof. Y. Mimar

Kemâli Söylemezoğlu

(4 üncü konferans

Bündan evvelki konferanslarımızda orta halli kimselere mahsus zengin villâlarının bulunduğu bölgeyi, küçük ve büyük endüstri bölgesini tesbit ettik. Fakat ikametgâh gurubu içine aldığı-mız umumî binaların yerini henüz düşünmedik. Ge-rek eski zaman ve geGe-rekse orta zaman şehirlerinin kale ve mabetleri şehrin küçücük evleri üzerinde hakim bir tavırla yükselirdi. Halbuki modern şe-hirlerde bu tesir maalesef temin edilememektedir.

Amerikan şehirlerinin Dev büro binaları yanında bir kilise binasının hali mütevazı denecek kadar bi-le değildir. Zira bu kilisenin çan kubi-lesinin abi-lemi ancak dev binanın sonuncu katının penceresi hiza-sına kadar yükselebilmektedir. Durum bizim Avru-pa şehirlerinde henüz böyle değildir. Umumî resmî binalarla dinî binaların şehir manzarası içinde ikar metgâhlardan bariz bir şekilde ayrılabilmesi bile şehircilik bakımından en mühim tesirlerden biri temin edilir. Bu hedefe de belki ikametgâhların az katlı olarak inşa edilmesi fikir ve cereyanının tu-tunması ile varılabilir. Zaten bu cereyan idealist fi-kirli bir çok içtimaiyatçının ileri sürdüğü başlıca tezlerden biridir. Şimdiki halde resmî binaların in-şası için mevcut parayı çok itinalı bir tetkik neti-cesinde sarfetmelidir. Evvelâ bu binaların büyük bir kül halinde bir araya toplanması fikri ileri sü-rülebilir. Herhangi eski sarav binasının şehir üzerinde olan tesirini mĞseljâ bugün de belli bir plâna

göre şehrin muayyen bir yerinde toplanmış olan resmî binalar yapabilir. Okulların müşterek bir

çok ihtiyaçları vardır. Meselâ jimnaısftik sialonları kapalı yüzme havuzlar; vesaire gibi ki bunlar da pekâlâ idarî kısımları ayrı olmakla beraber bir gu-rup teşkil edebildiler. Eski zamanlarda

Putpe-restler mabetlerini yarı yana inşa ederlerdi amma (*) Bundan önceki konferanslar 1941 — 1 - 2; 3 - 4 , 1942 — 7 - 8 inci sayılarda yayınlanmıştır.

bugün biz iki kiliseyi yan yana inşa edemeyiz. Kili-se binasının bir takım müştemilât veya hayır mües-seseleri binaları ile birlikte düşünülmesi bize çok katlı ikametgâh ve büro binaları arasında epeyce kıymet ifade edecek olan kitlelerin bir araya topla-nabilmesi imkânını verebilir. Böylece aradığımız çarelerden birini bulmuş oluruz.

Diğer bir tane, daha önemlisi de binanın yapı-lacağı yerin iyi intihabıdır. Seyri seferin içine pos-ta, borsa ve hâl binaları yerleştirilir. Seyri seferin

(2)

şe-hirlerin manzarasını karakteristik bir şekilde süs-leyen fabrika bacaları istisna teşkil eder. şayet ku-lenin bir mana ifade etmesi isteniyor a uzak mesa-felerden görülebilmesi de temin edilmelidir. De-mekki kulenin iki veya daha ziyade caddenin mih-verlerinin bir birlerini kestikleri noktaya tesadüf ettrilmesine dikkat edilecektir. Böylece kule cadde üzerindki binaların perspektifle gittikçe alçalan sa-çaklarına mukabil kuvvetli ve güzel bir tezatla di-key olarak yükselir. Seyriseferi zengin olan bir caddenin üstüne bir kilise cephesini cadde hudu-dundan geri çekmeden inşa etmek hiç bir zaman iyi olmaz. Zira kilisenin önünde buradan boşalacak kalabalık halk için serbest bir saha lâzımdır. Böy-lece yine bir hususiyet meydana; geliyor. Bina etra-fa nazaran önem kazanıyor ve binanın mima-risine yardım edilmiş olunuyor. Rönesans ve daha ziyade Bardk sanatı eski âdetlere pek bağlı kalma-dı. Orta zaman kısmen de eski zaman şehri i,çin_şark istikameti kanun halinde idi. Bu hususta mistik - li-türjik sebepler ve ayni zamanda güneş ziyası gibi pratik sebepler rol oynamış olsa gerektir. Bizi bu-rada bu usulün şehir manzarası üzerine yaptığı te-sir alâkadar eder. tnsaıı Nürnberg şehrine yahut da

çok miktarda kilise binası olan her hangi bir şehre yukardan baktığı zaman bu kilise binalarının isti-kamet birliğinin meydana getirdiği tesirden kendi-ni kurtaramaz. Bu tesir hakikaten çok kuvvetlidir. Burada bizi bağlayan şey sadece sanatın eski ve doğru olan «tekerrür» usulü ile yine bunun kadar önemli olan «tezat» usulüdür. Bu tezadı da şehrin karışık ve hareketli çatı deryası içinde ben-zer istikametteki kilise çatılarının sakin eleman o-lar ak yükselmesinde buluyoruz. Bu usule bağlana-rak kilise meydanlaı ı etüdüne başlayan bir kimse bizim sakin ve aynı zamanda kullanışlı eski kilise meydanlarını güzel ve iyi gösteren aynı mes'ut ne-ticelere ulaştığım hayretle görecektir.

Güzel ve iyi meydanlar hakkında bir kaç kelime daha söyliyelim. Seyrisefere kendi hakkını vermiştik. Zira onu sanat dolayısiyle fazla fedakâr-lığa mecbur etmek pek o kadar lüzumlu değildir. Seyrisefer meydanları birer geçittir. Bu meydanla-rın ancak lüzumu kadar geniş ve ferah olması icap eder. Yoksa burada rahatça dumıak ve etrafı sevret-mek için bir yer mevzu bahis olamaz. Evet böyle olması icap ederdi amma hakikatta böyle olmamış-tır. Çünkü zayıf görüşlü devirlerde seyrisefer mey-danları da azametli ve muhteşem bir şekilde tertip edilmiştir. Böylece burs da sıkısan seyrisefer insanı rahatsız eder ve görülmesi istenilen güzel şeyler seyredilemez. Ayni mikyasta sathi olan ve adeta

virtiyozite haline gelen Barok sanatı tıpkı meydan-larda olduğu üzere bina içindeki vestibül ve mer-diven gibi geçit yerlerini gitgide fazla ihtişamlı bir hale soktu. Rönesans sanatı için binanın bu kısımla-rı daima esas kısımlara hazırlayıcı mahiyette idi, or-ta zaman sanatı ise bu gibi uslllerden or-tamamen u-zakte kaldı. Seyrisefer meydanlarının yalnış kulla-nışlı olmasına dikkat edilmesi ve buna mukabil mi-marî kıymetleri olan meydanların büyük

seyrisefer-den uzak tutulması şehirler için ideal olabilir. Bu söylediklerimiz büyük şehirler içindir. Or-ta büyüklükte bir şehir de mimarî meydan ile sey-ri sefer meydanı birleştisey-rilerek çarşı meydan^ pa-zar yapılan meydan) vücuda getirilir. Fakat burada da seyriseferin meydanı yarmadan yalnız temas e-derek geçmesi kaydı mevcuttur. Çarşı meydanının seyı-iseferle temas halinde olmayan kısımlarda pa-zar kurulur. Böylece seyrisefer sekteye uğratılmaz. Pazar bu sahayı kaide el arak muayyen saatlerde iş-gal eder. Ayni meydan bszı hususî günlerde şehir halkının bayram ve merasim yeridir. Tabiî bu sure-ti hal mütevazı vaziyette küçük şehirler içindir. Şehir büyüdükçe meydanların kullanılışına göre ay-rı ayay-rı yerlere ihtiyaç hasıl olur. Seyrisefere seyri-sefer meydanı pazar için pazar meydanı veya ka-palı çarşı ve merasim için de mimarî meydan vü-vude getirilir. Mimarî meydan tabiri pek hoş obna-makla beraber yerleşmiş bir tabirdir. Hakikatte vücude getirilen meydan buraya konulacak mimarî için. değildir. Bu meyandan şehir halkının umumî ha-yatı içindir. Buradaki mimarî de ancak meydanı süslemeğe yarar. Tabiî bu şekil daha ziyade cenup memleketleri için kabili tatbiktir. Maamafih eski-den bu cins meydanlar bizde de kullanılıyordu. Za-manla merasimler ve siyasî toplantılar kapalı yer-lerde yapılmağa başlandığından bugün birçok mey-danlarda ot yetiştirilmektedir. Ot yetiştirme tabir-ni bir tenkit gibi telâkki etmemelidir. Zira böylece şehir belediyelerinin intizam fikirline haksız yere hü-cum edilmiş olur. Hakikaten meydanların günden güne göze çarpan lüzumsuzluğu ile Belediyelerin bu hareketi arasında çok yakın bir münasebet var-dır zira seyriseferin kullanmadığı bir metre murab-bağlık bir saha bile bahçıvan eli sürülmeden bıra-kılmaz.

(3)

açık bir ifade ile söyliyecek olursak: Bahçe sanatı ile şehir - inşa sanatı arasında evvelemirde mühim hiç bir münas:ibet yoktur diyebiliriz. Biz orta za-man şehri bahçeyi hemen hemen hiç tanımadığı gi-bi rönesans devri şehirlerinde de bahçe yoktur. Mevzubahis şehirlerde evlere bağlı olup umumun istifadesine tamamen açık olmayan bahçelerin bu-lunduğu tabii inkâr edilemez. Fakat bu bahçeler şehi" içinin sanat bakımından süslenmesi için ya-pılmamıştır. Bunda da: Şehir inşa sanatı bakımın-dan elde edilecek tesirlerin pekâlâ bahçe sanatının yardımı olmadan da kabil olabileceği; şehir inşa sanatımızın mimarî karakterinin araya bahçe sana-tının karışması ile, zarar görmekte olduğu; şehir-le,rde bahçeciliğe pek fazla yer ayrıldığının şehirle-rimizde. gezerken attığımız her adımla daha kuv-vetle görüldüğü neticesini çıkarıyorum, tik ham-lede stil meselelerinin bahis mevzuu etmedim. A-ğaçlarn serbest olarak araziye dağıtılması veya sıkı bir nizama tabi tultumast şekli bir birinden farklı olduğu gibi yine bahçenin mimaıri ile tam bir tezat teşkil ederek serbestçe kıvrılan yollarla, yürek şek-linde çayır satıhları, serbestçe dikilmiş ağaç gu-rupları ile tanzim edilmesi veyahut mimarinin mun-tazam hatlarına uyarak bahçenin bu hatları bir da-ha belirtmesi arasında tesir itibariyle farklar var-dır. Bugün bu mevzuda da mimarın müdahalesi sa-yesinde ehemmiyetli bir ileri adım atılmıştır. Fakat genede kusurun büyük bir kısmı arta kalmıştır. Buna sebep mimırî esvslara fevkalâde ünsivet ka-zanmış olan zamanımız bahçe sanatkârları değil de daha ziyade geçen devrin «Vis İ.nertiae» sının bah-çe amatörleri üzerine olan tesirinin devamıdır. Bu hususta bilhassa bayağılık ve mikyassızlık hakim oluyor ve böylece bu ise en az elverişli şehir mey-danları tabiî bahçe sistemi ile tanzim edilerek, şim-di sırası gelmlişken söylenebileceği gibi, berbat eşim-di- edi-liyor. Nerede birkaç metre ımurabbaı boş yer bu-lunsa hemen orada, ama meselâ sevrisefcr yolları arasında, ve umumî binaların etrafında veyâ abide-lerin arkasında olsun derhal bir ağaç gurubu, çi-men sathı ve hattâ kabil olursa yılankavi yollar ile küçük bir park mevdana getirilmesi icap ediyor. Bu sözlerimizle bahçıvanlığı şehir inşa sanatı çer-çevesinden tamamen çıkarmış oluyorsak da şehir plânını tanzim eden kimse tarafından umumî bah-çelere ayrılan sahava baihl®? sanatının girmesi mem-nuniyetle kabul edilir. Burada park kelimesi yerine mahsus umumî bahçe kelimesini kullandım. Zira park mefhumu bugünkü şekli ile artık eskimişdir. Zamanla nrenslere ait oları sarayların biivük park-ları tabiî olarak halka açıldı ise de maalesef zavallı halk buraya alışamadı. Zaten alışmak hakkı da

yoktu. Burada şu yasaktı veya bu yasaktı an-cak gezmeğe müsaade vardı. Mütemadiyen gezmek ve bazan da biraz sandalla gezmek. Zamanla insanı sıkan bu yerlerden halk ve hususiyle gençler uzak-laştılar kırlara, nehirlere, göle ve dağlara açılmağa başladılar. Güzelliği ile en ziyade meşhur parklar bile boşaldı güneşlenen birkaç ihtiyardan başka kim-se parka uğramaz oldu. Bu parklara çocuk arabala-rının girmesi de yasaktı. Acaba bu vaziyet dünya-nın her yerinde böyle mi idi. İngilterede parklar ahbapların bir araya toplanarak pazar günleri öğle yemeğinden sonra gezdikleri gezinti yerleri değildi. Halk bu paıkları pratik ihtiyaçlarını karşılayabile-cek mahiyette bulduğundan halk bahçeleri haline sokmuştu. Siyasî veya dinî mahiyette halk toplan-tıları, spor ve hususiyle kürek sporları, bütün bun-lar kendilerine bu parkbun-lar içinde yer bulurbun-lar. Parkın çok büyük olan çayır kısmında sürülen ot-lar ve bu çayırot-larda «yasak» levhaot-ları yoktur. îşte bu kocaman bahçeler İngilterede böylece canlı du-rurken bizdekiler ihtiyaı ve sönük bir halde kaldı-lar. Acınacak bir nokta daha vardır ki o da bizim bahçe, sanatkârlarımızın vaktile bir halk bahçesi meydana getirmeleri lâzım geldiği zaman sadece prenslere ait parkları taklit etmekten başka bir şey yapamamış olmalarıdır: Ağaı; gurupları, yılankavi yollar, üstüne basılması yasak olan çayırlar ve ni-hayet sandalla, gezmek için kırmızı balıklı havuzlar. Şimdi bu da artık böyle değildir. Eski ağır başlı gezinti hahçeleri içinde bol bol spor yapılır, çocuk-lar için oyun yerleri ve ıslak, çayırçocuk-lar vardır. Bu bahçelerde çiçek ve ağaçlar münasip yerlere dikil-miştir. Bahçenin her köşesinde boş zamanını dile-diği şekilde serbestçe geçirmek isteyen kalabalığın neşesi görülür. İşte ancak bahçe sanatı şehir inşa-sında yerini bulmuştur. Ancak şimdi niçin çalıştığını anlamıştır. Bahçe mimarnm toz tutmuş Cetvelinin to-zunu almış olması ve paslı bahçe makasını biletmiş olması isin esas",m teşkil etmez. Asıl mesele bahçe-nin pratik bir mana kazr-nmasındadır. Demekki. tek-tar bu tatısız «muayyen bir maksada yaramak dü-şüncesi» ne gelmiş olduk.

Bu düşünce ile belki de başlangıçta ortaya koy-duğumuz esas meselelerden üçüncüsünü de müna-kaşa edebiliriz. Evvelâ seyrisefer icaplarının nazarı itibara alınmasını tavsiye etmiştim. Sonra ikamet meselelerini geniş manada tetkiketmiştik. Şimdi de sıra tabiat karşısındaki hareket tarzımıza geldi. Ya-yut da şöyle diyelim: Şehir kurucusu olarak tabiata yaklaştığımız vakit .acaba tabiat bizim arzu ve ih-tiyaçlarımız1,! nasıl karşılayacaktır? Böylece

(4)

zannedilen hakimiyetini tabiatın verdiği imkânın sanat vasıtasiyle daha ziyade kuvvetlendirilmesinde arayanlardanım. Bu fikrin aksini düşünenler ise in-sanın tabiat üzerine olan hakimiyetini n:2; olursa

ol-sun göstermek istiyorlar. Bunlara göre sanatkârane fikir tabiattın hiç faydalanmadan ortaya konulur ve zorla tatbik edilir. Birbirinden tamamen farklı iki görüş işte bu şekilde ifc.de edilmektedir. Yalnız be-nim partimin doğru düşündüğünü iddia etmemekle beraber bu fikirlere uygun olarak bir kaç söz söy-lememe müsaade etmenizi rica edeceğim. Yukarda anlattığımız düşünüş şekline göre öğrendiklerimizi evvelâ yola tatbik etmeniz icap ediyor. Düz arazi-de vaziyet kolaydır. Zira herhangi bir maniye ras-geli.ninciye kadar dümdüz gidilebilir. Bu sureti hal gayet tabiî görülmekle beraber pratikte her zaman tahakkuk ettirilemez. Her ne kadar iki nokta ara-sında en kusa bağlantı düz hat ise bazan dümdüz yol yapacağız diye çok pahalı arsaların satın alın-ması icap eder. Bu vaziyette yolun sağa veya sola saptırılarak biraz uzatılması ile daha iktisadî bir netice elde edilmiş olur. Ekseriya sadece mevcut yollan takip etmek en makul hareket tarzıdır. Bun-dan evvelki bahislerde şehir içindeki esas kutrani yolları izah etmiştik. İşte bu yollar umumiyetle şeh-rin eski kır yollarıyla intibak eder. Demekki şehir kutrani yollan için kır yollarından istifade etme-mek pek makul bir hareket sayılmaz. Aksi takdirde pek büyük tatbikat güçlükleri sun'î olarak meyda-na getirilmiş olur. Yalnız şunu da derhal ilâve ede-lim ki şehrin seyrisefer damarı teşikl edilirken ar-tık eski kır yolunun ufak tefek kıvrımları bir ta-rafa bırakılır ve yalnız yolun esas hareketi muhafa-za edilir. Esas yollar için yapıldığı gibi eski tali yollarda elverişlilik derecelerine göre a.vni şekilde yeni yolla,r haline sokulabilir. Yalnız eski yol her iki taraftan ayni miktarda arsa alınarak genişletil-melidir. Bu takdirde is bir cok memleketlerde gö-rüldüğü üzere kolaylıkla ve tatlılıkla, yapılabilir. İstimlâk vs ifraz tehlikeli silâhlardır. Bunların ko-layca ve hiç bir şeye kulak asmadan kullanılması belki de rahat olabilir. Fakat bunların biraz tole-rans ile tatbiki şematik usullerle yahut da keyfi ha-reketlere kapı açabilir. Bu nokta üzerinde biraz durmamız icao ediyor. Çok sıkı sık bi r şekilde inşa edilmiş olan evler gittikçe kalabalıklaşan seyri.sefe-re mani oluyordu. Sokakları genişletmek hususun-da mal sahihlerinin gösterdikleri inadı yermek mak-sadiyle başlangıçta belediyeler kanunî vasıtalara ihtiyaç olduğunu hisisettiler. Böylece istimlâk ka-nunları teklif ve elde edildi. Bu nevi sokak geniş-letilmelerinde sağ ve so! tarafta münasip vaziyetler elde edebilmek için dc her iki taraftan aşağı yukarı

bir bina arsası derinliği kadar yerin kazanılması icap etti. Bu maksatla mıntıka istimlâk kanunları meydana getirildi. Bazan şehrin büyüyeceği taraflar-da eski arsa vaziyetinin yeniden vücude getirilen hizaya nazaran çok karışık olduğu görüldüğü gibi, yeni inşaat hizasının şematiklik içinde mevcut arsa vaziyetine ehemmiyet vermedan tesbit edilmesi yü-zünden buralarda inşaat yapılması istendiği takdir-de muhakkak olarak ifrazın da yapılması lâzım gel-diği görüldü. Bu biçim hallerde bazan kötü niyetli komşular ifraza iştirak etmezler ve böylece bütün o civarm ve hattâ umumun menfaatine zarar vermiş olurlar. Zira şehrin büyüdüğü kısımlarda yapılan inşaatın iktisadî olabilmesi için muayyen bir niza-ma tabi tutulniza-ması ve gelişi güzel, bir bu uçtan bir öbür uca kadar dağınık bir şekilde yapılmaması icap eder. Yolların temiz ve kirli su tesisatının aydın-latmanın ve emniyet tedbirlerinin pahalılığı niza-ma konulniza-mamış iniza-mar hareketlerinde akla sığniza-maya- sığmaya-cak kadar yükselir. Bu mahzurların da bir takım kanunlarla düzeltilmesi çareleri aranmış ve böy-lece mecburî ifraz kanunları düşünülmüştür. Bazı yerlerde bu cins kanunlar mevcuttur. Bu kanunların mevcut olması hattâ bir çok hallerde ifrazın gönül rizası ile yapılmasını mucip olmaktadır. Bütün bunlar iyi ve güzel olabilir. Lâkin her tarafta olduğu gibi bura-da bura-da mabura-dalyenin bir ters tarafı vardır. Geçen yüz yılların, vatan toprağı üzerine çizdiği hürmete de-ğer muhtelif cinsten çizgiler vardır. Eski bir tarla yolu tarlalar ve hudut taşlarının sıralanış şekli ve-ya şu eski duvarlar bu eski hendek bize neleri ha-tırlatmaz? İşte bütün bunlar hiçe sayılıp dümdüz edilecek. Bunca nesillerin kederini görmüş ve taşı-mış olan o eski toprağın sırf geometrik işi kolaylaş-sın diye, bir kalem darbesi le bir çırpıda dümdüz edilmesi mi lâzım. Acaba böylelikle herhangi bir şekilde kazanılabilecek olan şeyler kaybolmuş ol-muyormu. Buarada bize miras kalan mülkiyet hak-kından ve bu hakkın kutsiyetinden bahsetmemem daha iyi oluyor. Zira aksi halde tamamen objektif olarak söylediğimiz mütaleaların sükuneti içinden çıkıp politikaya girmiş oluruz. Şayet biraz evvel bahsettiğimiz hayat görüşü hak kazanırsa plân yap-makla mükellef olan kimJsenin kalemi için, bazan

(5)

eder. Camillo Sitte'nin şehir inşa sanatının unutu-lan meselelerini tekrar hatırlattığı 1882 tarihine ka-dar biz de bu hususta epey geri idik. Mecburî ifraz kanunları bugün her yerde İsrarla belediye idare-lerinden istenmektedir. Bu kanunlar her halde el-de edilecektir. Artık, bunların aleyhine çalışmak manasızdır. Bu kanunların bir takım faidelerle bir-likte gayet büyük mahzurları da getirdikleri asla unutulmamalıdır. Bu kanunlara olan ihtiyacın da sırf inşaat hattının kötü ve şematik bir şekilde tes-bitinden ileri geldiğini kabul husuisunda israı- ediyo-rum ve yüz misalden 99 unda bunu ispat edeceğime inanıyorum. Mecburî ifrazın iki faidesi olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Bunlardan birincisi: En dar arsaların bile diğerleriyle hamur edilerek ifraza ta-bi -tutulup inşaata sâlih ta-bir hale girmesi; ikincisi de: Hamıır haline sokulan arsadan serbest ve yeşil sahaların istenildiği yerde ve istenilen ebatta ayrı-labilmesini temin etmesi. Mütevazı bir hesapla u-mum arsanın % 5 i bu nevi istirahat yerlerine ayrı-labilir. Şayet bu yerler arsalar ifraza tabi tutulma-dan teker teker bütün arsalartutulma-dan hisse alınarak te-inin edilmeğe kalkışılırsa, neticede hiç bir işe yara-mayan param parça bir acube meydana çıkar. Be-lediyeler meseleyi daha şümüllu olarak alsalar her halde umumiyetle mahdut sahalı ifrazlardan çok da-ha iyi çareler bulunur ve bize büyük ve her şey-den evvel güzel yerlerde yeşil sahalar temin edilmiş olurdu. Böylece bazı şehirlerde meselâ München' de tatbik edilmekte olan sokakları döşeme nizamna-mesini hatırlatmak istiyorum. Bu nizamnameye gö-re herhangi bir sokağın inşası, umumî menfaat na-mına bu sokakta arsası olanlar tarafından düşünü-len tarihten daha evvel, lüzumlu görülüyorsa bele-diye tarafından peşin olarak yapılır. Mevzubahis sokak için Belediye tarafından sarfedilen para ta-mamen geri ödeninciye kadar bu sokakta yeni in-şaate müsaade edilmez. Böylece belediye peşin ola-rak sarf ettiği paranın geri ödenmesini temin etmiş olur. Bahçe yapmak, için elverişli büyük sahalar da ayni usulle ya basit bir satın alma tarzından şim-dilik belediyenin parası ile elde edilebilir. Bu para-nın hiç olmazsa en mühim kısmı bahçe yapılacak mıntıkanın etrafında oturanlara taktsim edilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak bu bina- lar bugün için lâzım ve belki yarın için de daha lüzumlu ola- cağından garaj yapıları tekniği, kat garajlarının esaslarını, karşılaşılacak

MİMAR serbest tiyatro ve basit oyunlar için sahne, ön cihetinde oyun avlusuna karşı ultraviyole şuaatı için camla mücehhez güneş banyosu vardır. Bu- rada dairevi

117 Kumrulu, Vergi Davalarının Kuramsal Niteliği, s.. gereksiz yere analize sokulduğunu ifade ederek Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun bir kararında da belirtildiği

For continuous inductor current mode, the parameters of the BL Buck-Boost converter are set to correct the inner power factor in the handles (DICM).VSI's dc

若是癌細胞清除的不夠乾淨,往往會轉移至全身其他位置,尤其是癌症晚期的患者,

H 0 : Kendi işinde çalışma yıllarına göre 1-5 yıl, 6-15 yıl ve 20 yıldan fazla çalışanların iş aile çatışmalarının enerji alt boyutu açısından aralarında

Objective: The aim of this study is to identify the rectovaginal GBS colonization rate in pregnant women in our hospital and to evaluate the outcome of culture