• Sonuç bulunamadı

Avuçların Altınla Doluysa Ellerini Dua İçin Kaldıramazsın. cib ran. Halil. CIBRAN dan. Hayat Dersleri. Hazırlayan: Özgün Ozan Karadağ.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Avuçların Altınla Doluysa Ellerini Dua İçin Kaldıramazsın. cib ran. Halil. CIBRAN dan. Hayat Dersleri. Hazırlayan: Özgün Ozan Karadağ."

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ran cib

Hazırlayan:

Özgün Ozan Karadağ

SEÇKI

Özel Bir

8 Avuçların

Altınla Doluysa Ellerini Dua İçin Kaldıramazsın

Hayat Dersleri

CIBRAN ‘dan

Halil

(2)

SEÇKIÖzel Bir Hazırlayan:

Özgün Ozan Karadağ

Hayat Dersleri

CIBRAN Hal il ‘dan

Avuçların

Altınla Doluysa Ellerini Dua İçin

Kaldıramazsın

Hayykitap - 818 Edebiyat - 173 Özel Bir Seçki: Hayat Dersleri 8

Avuçların Altınla Doluyla Ellerini Dua İçin Kaldıramazsın Halil Cibran’dan Hayat Dersleri

Hazırlayan: Özgün Ozan Karadağ Hayykitap Edebiyat Yayın Yönetmeni

Caner Yaman Proje Koordinatörü Mecit Ömür Öztürk Kapak ve Sayfa Tasarımı Hızlı Tasarımcı Ali Gürsoy

ISBN: 978-625-7685-22-1 1. Baskı: İstanbul, Mart 2021 Baskı: Yıkılmazlar Basım Yay.

Prom. ve Kağıt San. Tic. Ltd. Şti.

15 Temmuz Mah. Gülbahar Cad. No: 62/B Güneşli - İstanbul

Sertifika No: 45464 Tel: 0212 630 64 73

Hayykitap

Zeytinoğlu Cad. Şehit Erdoğan İban Sk.

No: 36 Akatlar, Beşiktaş 34335 İstanbul Tel: 0212 352 00 50 Faks: 0212 352 00 51

info@hayykitap.com www.hayykitap.com facebook.com/hayykitap instagram.com/hayykitap twitter.com/hayykitap

Sertifika No: 12408

©Bu kitabın tüm hakları Hayygrup Yayıncılık A.Ş.’ye aittir.

Yayınevimizden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez,

çoğaltılamaz, yayımlanamaz.

(3)

7

Medeniyetleri Birleştiren Sanat

Köprüsü:

Halil Cibran

Özlü söz, öykü, mensur şiir, makale, novella, fabl ve denemelere kadar geniş bir yelpazedeki eserleriyle Doğu ve Batı medeniyetlerinin miras- çısı ve taşıyıcısı olmuş Lübnan kökenli Amerikalı bir sanat insanı, Halil Cibran.

Yirmiyi aşkın dile tercüme edilmiş şiirleri ve dünyanın pek çok kentindeki müzelerde sergi- lenen resimleriyle, kalemi de fırçayı da ustaca kullanabildiğini kanıtlar.

Söylemek istediklerini en kısa ve özlü biçimde dile getiren Cibran’ın yapıtlarında, üslup olduk- ça etkilidir. Bilhassa, retorik sual ve seslenmeler onun yazarlığında pek büyük bir öneme sahiptir.

Bu kendine özgü üslup ve bilgece edaya şunlar örnek gösterilebilir: “Ben kimim ey bilgelik ve bu dehşetli yere nasıl gelmişim? Bu büyük arzu- lar, çok sayıda kitaplar ve resimler ne anlama

(4)

gelmektedir? Güvercinler gibi uçuşan şu fikirler nedir? Bilincin boncuk gibi dizdiği, zevkin da- ğıtıp serptiği şu nutuk nedir? Beni bilmediğim yerlere sürükleyen, beni alçakların düzeyine düşüren şu dünya nedir? Tüm bunlar nelerdir, ey bilgelik?”

Ermiş (1923) isimli efsanevi eseri Batı’da bü- yük yankı uyandırırken Cibran adı da tüm dün- yaya yayılır. Amerika’nın 28. Başkanı Thomas Woodrow Wilson’un “O, Batı’yı kasıp kavuran ilk Doğulu fırtınadır.” diye övgüyle bahsetti- ği Cibran, Doğu mistisizmi ile Batı kültürünün gölgesini eserlerine düşürebilen bir yazardır. Bir diğer ABD Başkanı John F. Kennedy de ünlü nutkunda Cibran’ın cümlesini seslendirmiştir:

“Vatan benim için ne yapabilir diye değil, ben vatanım için ne yapabilirim diye sorun!”

İyi bir gelecek isteyenler için mücadelenin kaçınılmaz olduğuna ve hürriyetin de hevesle değil, çabayla elde edilebileceğine inanır o.

Hakikatin, karşılıksız iyiliğin ve güzelliğin tüm yeryüzünde hüküm sürmesinin, despotların ardına düşülmemesinin, özgürlük ve eşitliğin önemini hep haykırmıştır yapıtlarında.

Sağlık sorunları ve fakirliğin sebep olduğu ruh- sal ve fiziksel yorgunluğunda, yayımlanan yapıt- larıyla teselli bulur Cibran. New York’un seçkin- leri ve kaymak takımı onun şiirlerinden oluşan dinletilerle eğlenirken o, izbe dairesinde kabu- ğuna çekilmiş, umarsız son anlarını yaşamakta- dır.

Bu kitabın sayfalarında çağın önde gelen ve en çok okunan kalemlerinden Halil Cibran’ın yaşam öyküsünü; dokunaklı, özgün üslubunun inceliklerini, eserlerindeki en çarpıcı kesitleri bulacaksınız.

Özgün Ozan Karadağ

(5)

11

İnsanlar sözlü hatalarımı övüp sessiz erdem- lerimi kınadıklarında doğdu yalnızlığım.

Ne tuhaftır yavaş yürüyene, yavaş düşünenden fazla merhamet duymanız! Ve gözünü yummuş olana, kalbini kapamış olandan fazla acımanız!

“En doğru yol, en dikensiz yoldur.” diyenler seni aldatıyorlar. Onlar, karanlık evlerinde kay- bettiklerini sokak lambasının altında arayan şaş- kınlardır.

Hatırlamak, kavuşmanın başka bir biçimidir.

(6)

Her birey, eski devirlerde hayat sürmüş krallar ve kölelerin soyundan gelir.

Göz delinmeden oka karşı direnebilir mi, el kesilmeden kılıca karşı durabilir mi?

Bütün varın bir gün baştan başa verilmeyecek mi? Öyleyse şimdi ver, ta ki vermek mevsimi va- rislerinin değil fakat senin olsun! “Vermek iste- rim ama layığına ve müstahakına.” der durursun.

Bahçenizdeki ağaçlar ve otlaklarınızdaki davar- lar böyle söylemiyor. Onlar yaşamak için veri- yorlar. Çünkü vermezlerse ölürler.

Bekleyiş zamanın takozudur.

İnsanlar, hakkımda istediklerini söyleyebilir.

Çünkü ölümün bıçak darbeleriyle hırpalanmış bir ruh, hırsızların yüzlerinden korkmaz;

başının üstünde parlayan kılıcı ve ayaklarının altında akan kanı görmüş bir asker, sokaklarda çocukların attığı taşlardan kaçmaz.

Size hayatın karanlık olduğu da söylenmiştir.

Siz de birtakım bezginlikler içinde, bezgin kim- selerin söylediklerini tekrarlıyorsunuz. Ben size diyorum ki: Hayat hakikaten karanlıktır, hızdan mahrum olursa! Ve her hız kördür, bilgi ile ay- dınlanmazsa! Ve her bilgi boştur, çalışma ile ve- rimlileşmezse! Ve her çalışma kısırdır, sevgi ile bereketlenmezse! Seve seve çalıştığınız zaman kendinizi kendinize, birbirinize ve Tanrınıza bağlamış olursunuz.

Ruh, bir çizgi üzerinde yürümez ve bir kamış gibi yetişmez. Ruh, sayısız yapraklı bir zambak gibi kendini yaprak yaprak açar.

Hepimiz mahkûmuz. Ancak kimimiz pencereli zindanlardayız, kimimiz penceresiz.

Gevezeler sessizliği, yobazlar hoşgörüyü, acı- masızlar iyiliği öğrettiler bana ama ne gariptir ki bu öğretmenlere karşı hiçbir gönül borcu duy- muyorum.

(7)

15 14

Biri sana gülerse ona acıyabilirsin ama sen ona gülersen asla kendini bağışlayamazsın. Ve biri seni incitirse bunu unutabilirsin ama sen birini incitirsen hep hatırlarsın. Bu yüzden şuna emin ol ki; bu ikinci şahıs, senin daha duyarlı ama baş- ka bir bedende olan kişiliğindir.

Eğer ağzın yemekle doluysa şarkı söyleyemez- sin. Ve altınla doluysa avuçların, kaldıramazsın ellerini dua için.

Bilgi ekmeği vadilerdeki taşlardan daha bolken sizin ruhlarınız açlıktan iki büklüm oluyor, yemi- yorsunuz. Kalpleriniz susuzluktan büzülmüşken ve hayat pınarları evlerimizin etrafındaki su ka- nalları gibi akıyorken siz niçin içmiyorsunuz?

Sizden tek talebi, mutlu olmanız olan bir kalbe kavuşmak ne hoş!

En zenginle en yoksul arasındaki fark, bir gün- lük açlık ve bir saatlik susuzluktur sadece.

Çoğu zaman dünlerimize olan borçları ödemek için yarınlarımızdan ödünç alırız.

Günahkâr dediğin zayıflar, yuvadan düşen tüysüz kuş gibidir. İkiyüzlülük ise taşın üzerinde avının ölümünü bekleyen akbaba.

Yalnızca zayıflar öç peşinde koşarlar. Ruhu güçlü olan bağışlayıcıdır ve bağışlamak, zarar görenin onurudur.

Her insan, bir gün geri döneceği umuduyla sa- vaşa gider.

Mutluluk kalbin derinliklerinde doğan ve ora- da yaşayan bir çocuktur. Oraya asla dışarıdan gelmeyecektir.

Tanrı, haddinden fazlaya sahip olanları doyur- sun!

(8)

Yüce gerçek, bir varlıktan diğerine insanoğlu- nun sözleriyle aktarılamaz. Gerçek, ne demek istediğini, seven gönüllere aktarabilmek için ses- sizliği seçer.

Ne diyebilirim o öküze ki boyunduruğunu se- ver ve ormanın içinde başıboş geçen geyik ve deveyi, sürüden ayrılmış zavallı sayar?

Bir şeyin görüntüsü, duygularımız doğrultu- sunda değişir; bu sayede biz nesnelerin içindeki zarafeti ve büyüyü görebiliriz; işte o anda bu si- hir ve zarafet hissi aslında bizim kendi içimizde- kilerdir.

Ey kalp, cahilin biri sana gelip ruhun da beden gibi çürüdüğünü söylerse, çiçeğin çürüdüğünü ama tohumların yaşadığını söyle. Bu, Tanrı’nın kanunudur.

Karıncanın çalışmasını cırcır böceğinin şarkı söylemesinden üstün gören bir bakış açısı ne ka-

HAL IL C IBRAN

Bu kitabın sayfalarında çağın önde gelen ve en çok okunan kalemlerinden Halil Cibran’ın yaşam öyküsünü;

dokunaklı, özgün üslubunun inceliklerini, eserlerindeki en çarpıcı kesitleri bulacaksınız.

İstek duymak yaşamın yarısıdır, kayıtsızlık ise ölümün...

Karanlığa gömüldüğünüzde şöyle söyleyin: Bu karanlık, henüz doğmamış bir şafaktır.

Dünyadaki en güzel üç kadın:

annem, gölgesi ve aynadaki yansıması.

Sen ey insanoğlu, dünyayı Tanrı’nın gözüyle görmeyi ve insan düşüncesiyle O’nun sırlarına sahip olabilmeyi dilersin.

Cehaletin meyvesi işte budur!

Seni sessizliğinde dinleyebilen ya da sükûnetinde anlayabilen birine kaç kez rastladın?

İnsanoğlunun yüreği için nefret, kıskançlık ve kötülük neyse; yeryüzü için de yangın, fırtına ve tufanlar öyledir.

İnanmak bir şeydir, yapmak başka bir şey. Çoğu kimse deniz gibi konuşur fakat yaşamları durgun bataklığa benzer.

Referanslar

Benzer Belgeler

-Pro-anjiojenik faktörler (VEGF, PlGF) Hemoksijenaz defekti, plasental hipoksi, genetik faktörler, Corin eksikliği,. Anjiotensin oto Ab, oksidatif stress, enflamasyon, NK

Haftada steroid sonrası SCA ile doğum önerilir...

Yüz koronal kesitte, dış orbital çap lateral sınırdan, iç orbital çap mediyal sınırdan

Serviks boyu internal os ile eksternal os arasında servikal kanal boyunca

 Baş nötral pozisyonda olmalı, omurga ile baş aynı çizgide olmalı..  Fetal cilt ile amniyon zarının ayrımına

– Küçük outlet perimembranöz VSD yarısı intrauterin dönemde kapanır. • VSD tipi anöploidi

However, in cases where the fetal abnormality is not lethal or the abortion is not for fetal abnormality and is being undertaken after 21 weeks and 6 days of gestation, failure

• Kanuni Sultan Süleyman EAH’de Maternal Mortalite ve Kurtarılmış Anne olgularının saptanması ve değerlendirilmesi. • Çalışmamız 1 0cak 2012-31 Ağustos 2013