• Sonuç bulunamadı

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KİMYA-METALURJİ FAKÜLTESİ BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ 2018 GÜZ YARIYILI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KİMYA-METALURJİ FAKÜLTESİ BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ 2018 GÜZ YARIYILI"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ KİMYA-METALURJİ FAKÜLTESİ

BİYOMÜHENDİSLİK BÖLÜMÜ 2018 GÜZ YARIYILI

BYM4661 BİYOMEDİKAL MALZEMELER GR.1

SUNUM RAPORU DENTAL İMPLANTLAR

HAZIRLAYANLAR 14056034 FADİME ÇETİN

14056031 ÖZLEM ARAÇ

ÖĞRETİM GÖREVLİSİ PROF. DR. M. BURÇİN PİŞKİN

(2)

İSTANBUL,2018

1. Dental İmplant

Herhangi bir nedenden dolayı kaybedilen dişlerin, fonksiyon ve görünüşünü tekrar

kazandırmak amacıyla, kişinin çene kemiğine yerleştirilen ve kişinin vücuduna uygun olan malzemeler kullanılarak yapılan, insan vücudunun kendi parçasıymış gibi kabul ettiği bir vidadır. Çene kemiğine yerleştirilir ve diş kökünün görevini üstlenir [1].

1.1 Geçmişten Günümüze Dental İmplantlar

Dental implantların geçmişi, eksik dişlerin yerini almak için oyulmuş deniz veya taşların insan çene kemiğine yerleştirildiği eski Mısır'a kadar uzanır. Erken implantların diğer belgelenmiş örnekleri, soy metallerden üretilmiş ve doğal kökleri yeniden oluşturmak için şekillendirilmiş olanlardır.

1930'larda Honduras'taki arkeolojik kazılar, Maya uygarlığının, yaklaşık 600 AD'den kalma, bilinen en eski dental implant örneklerine sahip olduğunu ortaya çıkardı. Örnek, üç eksik alt kesici dişin soketlerine yerleştirilmiş diş şekillerine oyulmuş üç parça kabuk içermekteydi.

Daha sonra, iki implantın etrafında kompakt kemik oluşumu olduğu da gözlendi.

Dental implantolojide en önemli gelişmelerden biri, 1957 yılında, Per-Ingvar Brånemark'ın ismiyle İsveçli bir ortopedi cerrahının kemik iyileşmesi ve rejenerasyon çalışmalarına başladığı ve kemiğin titanyum (Ti) ile yakınlaşıp uzayabildiğini ve reddedilmeden metale etkili bir şekilde yapıştırılabildiğini keşfettiğinde meydana geldi. Bu nedenle Brånemark bu fenomeni “osseointegrasyon” olarak adlandırdı ve hem hayvan hem de insan denekleri kullanarak daha birçok çalışma gerçekleştirdi. 1965 yılında, ilk çene diş implantlarını 34 yaşında çene ve çene deformiteleri nedeniyle dişleri eksik olan bir hastaya yerleştirdi.

Brånemark, hastanın mandibulasına dört Ti fikstürünü yerleştirdi ve birkaç ay sonra fiksasyonu sabit bir protez dişler seti için temel olarak kullandı. Diş implantları hastanın ömrünün sonuna kadar, 40 yıldan fazla süre bozulmadan kalmıştır. 1982 yılının mayıs ayında, Brånemark 15 yıllık insan ve hayvan araştırmasının sonuçlarını Toronto'daki Klinik Dişhekimliğinde Osseointegrasyon Konferansı'nda sundu ve konferanstan kısa bir süre sonra,

(3)

Birleşik Devletler'den araştırmacılar Brånemark'ın İsveç'teki yöntemleri konusunda eğitildi.

1982'de ABD Gıda ve İlaç Dairesi Ti diş implantlarının kullanımını onayladı.

Geçtiğimiz yüzyıldaki son gelişmeler, kaliteyi ve ankrajı iyileştirmek için malzeme ve tekniklere odaklanmıştır; 1980'lerin ortasından sonra, dental implantolojide diğer önemli gelişmeler estetik restorasyonlara odaklanmıştır.

Modern seramiklerin gelişimi 1992 yılında başladı ve o zamandan beri, dental implant şirketleri, osseointegrasyonun daha da geliştirilmesi amacıyla implantlara seramik yüzey işlemleri ve seramik benzeri elemanlar eklemiştir.

Bugün, yılda yaklaşık 450.000 kemiğe diş implantları %95 başarı oranı ile minimum risk ve minimum ilişkili komplikasyonlarla yerleştirilmektedir [2].

1.2 Kullanılan implant materyalinden istenen özellikler

İmplant materyali olarak kullanılacak materyallerin gerektirdiği özellikler 4 ana grupta toplanır.

• Biyouyumluluk: Biyomateryal etrafını saran dokularla uyum içinde olmalı ve doku ile etkileşiminde istenmeyen yanıtlar vermemelidir.

• Sterilize edilebilirlik: Biyomateryele sterilizasyon teknikleri uygulanabilir olmalıdır.

• İşlevsellik: Biyomateryalin işlevselliği özel bir fonksiyon için şekillendirilebilme yeteneğine bağlıdır. Materyalin mühendislik ve üretim prosesleri için ekonomik olarak büyük miktarlarda işlenebilme ve fabrikasyon kolaylığı göstermesi istenmektedir.

• Üretilebilirlik: Medikal araçların üretiminde birçok aday materyal bulunsa da biyouyumlulukları fiili olarak üretimine engel olmaktadır (Teoh,2004).

1.3 Dental İmplantlara Neden İhtiyaç Duyulur?

İmplantla ilişkili tedavilerin artan ihtiyacı ve kullanımı, aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi faktörün birleşik etkisinden kaynaklanır:

● Daha uzun yaşayan yaşlanan bir nüfus

● Yaşa bağlı diş kayıpları

(4)

● Sabit protez başarısızlığının sonuçları

● Dişsizliğin anatomik sonuçları

● Çıkarılabilir protezlerin zayıf performansı

● Diş kaybının psikolojik yönleri

● İmplant destekli protezlerin avantajları [1]

1.4 Gelecekte Beklenen Gelişmeler

Dental implantların faydaları hakkında yaşlı nüfusun artan farkındalığı ile, İmplant pazarının 2022 yılına kadar yaklaşık 9,8 milyar dolar seviyesine ulaşması beklenmektedir ve 2017'den 2022'ye kadar %4,7'lik bir CAGR değerinde büyümesi beklenmektedir.

Zamanla, yüzeylerden yavaş yavaş salınan kemik morfojenetik proteinleri ve oral

enfeksiyonlara sebep olan bakterilerin oluşmasını engelleyecek antimikrobiyal ajanlar içeren katkılı yüzeyler geliştirilecektir.

Dışsal olarak uygulanan sinyaller ve hücresel işlev arasındaki ilişkiyi daha iyi anladığımızda elektriksel ve elektromanyetik tedaviler bir canlanma görecektir. Sonuçta, geleneksel kemik grefti, in vivo doku mühendisliğinin prensiplerine dayanan, kendi kendine yapılan kemik dokusuyla değiştirilecektir.

Robot destekli dental implant cerrahisi, yakında implant prosedürleri için bakım standardı olacaktır. Miami merkezli bir şirket olan Neocis, robotik destekli ilk dental cerrahi sistemi olan Yomi'yi tanıttı. Yomi, matkabın yönünü kontrol ediyor ve diş hekimlerine implantların konumu, derinliği ve oryantasyonu ile yardımcı oluyor. Son zamanlarda, Çin'de bir robot, önceden programlanmış komutları takip ederek bir kadına iki diş implantını güvenli bir şekilde yerleştirdi.

Diş hekimliğinde bir başka teknolojik etki, implantlarda 3D baskının kullanılması olacaktır.

3D baskılı hiperelastik kemik, implant yerleştirilmesi için kemik greftine ihtiyaç duyan hastalar için çok umut vaat ediyor. Bu hiperelastik kemik biyoaktif materyallerin ve polimerlerin bir kombinasyonudur. Geleneksel aşılama malzemelerinden daha esnektir ve yüksek oranda gözeneklidir, kan damarlarının ameliyat alanına hızla geçmesine izin verir. Bu hiperplastik kemik, ucuz, ölçeklenebilir ve kolay yapılır[3],[4].

(5)

2.DENTAL İMPLANT TASARIMLARI

Dental implantlar kök formlarına göre; hollow (içi boş silindir), silindir ve vida (screw) gibi isimlerle tanıtılırlar. Günümüzde en çok vida tipi implantlar tercih edilmektedir. Silindir ve vida implantlar da düz, daralan (tapered), konik, ovoid yapılardadırlar.

Pek çok farklı tasarımı olan implantlar yüzey alanını arttırmak, primer stabiliteyi sağlamak, yük dağılımını dengelemek gibi amaçları hedeflerler. Konik implantların, silindirik implantlara oranla marjinal kemik seviyesinin korunmasında daha başarılı olduğu gösterilmiştir. Tüm bunlara ek olarak, marjinal kemik kaybını önlemek için çift yiv sistemi ile tasarlanmış ve marjinal kemikte stresi azaltmaya çalışan bazı implant dizaynları da mevcuttur.

2.1. Dental İmplantın Protetik Komponentleri

Misch ve Misch 1992 yılında dental implantların protetik komponentlerini sınıflarken Amerika Birleşik Devletlerinde kullanılan 5 implant sistemini referans olarak almıştır.

Protez Vidası: Abutmentin içinden geçerek implant gövdesine sıkıca oturan ince vida şeklindedir

Protetik Koping: İnce bir kapaktır ve genellikle vida tutuculuğu için abutmenta uyacak şekilde üretilmiştir

Analog: Herhangi bir cismin aynı veya benzeri anlamına gelmektedir. İmplant analogu, implant gövdesinin veya abutmentın retantif kısmının ana modele kopyalanmasında kullanılmaktadır. İki tip analog vardır:

İmplant gövdesi analogu Abutment analogu

Transfer Koping : Ölçü içerisindeki analoğun konumlandırılmasında kullanılmaktadır. Hem implant gövdesi transfer kopingi hem de abutment transfer kopingi olarak implant

pozisyonunu ana modele aktarmaktadır.

Abutment: İmplantların protezi desteklemesine veya tutuculuğuna hizmet eden parçasına abutment denir. Yapılan bir çalışmada 64’ den fazla abutment çeşidi olduğu belirtilmiştir.

(6)

İmplant destekli protezlerde kullanılan abutment çeşitleri tedavi planlamasına ve yapılacak protezin çeşidine göre değişiklik göstermektedir.

2.2 İmplant Çeşitleri

Şu anda, yaygın olarak tüm dünyada kullanılan ve başarıyla uygulanan implantların neredeyse tamamı doğal diş kökü formunda olan implantlardır, yapay diş genel olarak benzer formda olsalar da, her firmanın her markanın ürettiği implant kendine özel yüzey ve şekil farklılığı mevcuttur.

İmplant çeşitleri için 5 tipte sınıflama yapılabilir

♦ Dizayna göre sınıflandırma

♦ Bağlantı mekanizmasına göre sınıflandırma

♦ Makroskopik yapıya göre sınıflandırma

♦ Yüzeye göre sınıflama

♦ Kullanılan materyale göre sınıflandırma

(7)

Kullanılan materyale göre sınıflandırma

● Metal implantlar

● Seramik kaplama implantlar

● Polimer implantlar

● Karbon implantlar (paslanmaz çelik ve karbonlar üretilirler)

Metalik dental implant materyalleri

Dental implantlar için en sık kullanılan biyomateryaller, metaller ve bunların alaşımlarıdır.

Metaller, yüksek mekanik dayanımları, şekillendirilebilir olmaları, yüksek aşınma ve yorulma dirençlerine sahip olmaları sebebiyle implant materyali olarak tercih nedenidir. Ancak diğer materyallere oranla düşük biyouyumlulukarı, korozyona uğrayabilmeleri, yüksek yoğunlukları, dokulara göre çok sert olmaları ve metal iyon salınımı yaparak alerjik reaksiyonlara sebep olabilmeleri nedeniyle kullanım alanları sınırlı kalmaktadır. Malzemenin korozyona uğraması, malzemeyi zayıflatır. Daha önemlisi korozyon sebebiyle oluşan ürünlerin hücre içine girmesi ile malzemeyle etkileşimde olan doku ve hücre ciddi zararlar

(8)

görür. Biyomalzeme sıklıkla kullanılan metallerden bazıları paslanmaz çelikler, titanyum ve alaşımları, kobalt-krom alaşımları, altın, platindir. Platin ve Altın gibi soy metaller yüksek korozyon direncine sahiptirler ancak mekanik özellikleri zayıftır.

Diş hekimliğinde, implant materyali olarak kobalt –krom alaşımları; hem Co-Cr-Mo hem de Co-Cr-Ni-Mo, kullanımı oldukça yaygındır. Kobalt-krom alaşımlarının elastisite modülü paslanmaz çelikten daha büyüktür ve paslanmaz çelik alaşımlarına göre daha iyi korozyon dirençlerine sahiptir. Ancak bu alaşımların kullanımlarında üzerinde durulan temel konu, paslanmaz çelik alaşımlarına oranla çok daha az olsa da, salınan kromun vücut için kanserojenik potansiyele sahip olmasıdır.

Amalgam

Amalgam bakır, gümüş, kalay ve çinko’dan oluşan alaşımın civa ile karıştırılması sonucu hazırlanan sert ve dayanıklı bir malzemedir. Civa, oda sıcaklığında sıvı fazda olur ve diğer metallerle reaksiyona girmesi sonucu, bir oyuk içini doldurulabilecek plastik kütle halini alır.

Bu özelliğinden dolayı amalgam, diş dolgu maddesi olarak kullanılır. Estetik olmaması ve civa içermesi, başlıca olumsuz yanlarıdır. Son yıllarda amalgamın içerdiği civanın çevresel etkileri önem kazanmış ve civanın doğa için zararlı bir atık olmasından dolayı, bir çok Avrupa Ülkesinde amalgam kullanımı, büyük ölçüde kısıtlanmıştır. Ancak, tüm tartışmalara karşın, diş dolgusunda kullanılan amalgamdaki civanın sistemik toksik etkisi, gösterilebilmiş değildir.

Altın

Altın ve altın alaşımları kararlılık, korozyon direnci ve uzun ömürlü oluşlarından dolayı diş tedavisi açısından yararlı metallerdir. Altın alaşımları, saf altına göre daha iyi mekanik özelliklere sahip olduklarından, dökme işlemine tabi tutulurlar. Bu alaşımların %75 veya daha fazlası altın, geri kalan kısmı ise soy metallerden oluşur. Bakır dayanımı artırır. Platin de aynı etkiyi gösterir. Ancak %4‘ten fazla eklenirse, alaşımın erime sıcaklığı artarak işlenmesi zorlaşır. Az miktarda çinko ilavesiyle, erime sıcaklığı düşürülür. %83’ten fazla altın içeren yumuşak alaşımlar fazla yük altında kalmayacak şekilde dolgu malzemesi olarak kullanılır.

(9)

Daha az altın içeren alaşımlar ise daha serttirler ve yüke karşı dayanımları daha yüksektir. Bu nedenle kaplama malzemesi olarak kullanılırlar.

Titanyum implantlar

Günümüzde diş implantlarının çoğunluğu ticari olarak saf (c.p.) titanyum veya titanyum alaşımlarından yapılmıştır. Materyal konusunda şimdiye dek yapılan araştırmalar, titanyumun mekanik ve biyolojik faktörlerin kesişimi açısından ideal bir materyal olduğunu kanıtlamıştır.

Titanyumun bu özelliği onu örten oksit tabakası ile açıklanabilir. Böylece metal ile çevre doku arasında iyon alışverişi olmamaktadır. Titanyum yüzeyi çeşitli şekillerde kaplanarak veya yüzeyi pürüzlendirilerek yüzey alanı arttırılmış ossöz iyileşme çabuklaştırılmıştır. Ön bölge estetiğin ön planda olduğu, diş kayıplarının titanyum implantlar ile tedavisinde yetersiz ve ince fenotipteki dişetinin altından grimsi yansıma gözlenmektedir.

Titanyum ve alaşımları, mükemmel biyolojik uyumları ve korozyon dirençleri, düşük elastiklik değerleri ve yüksek direnç gibi özellikleri sayesinde diş hekimliğinde dental implantların, hareketli ve sabit protezlerin yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır.

Titanyum implantların gri renkli olması, özellikle dişeti çekilmesi durumlarında estetik problemlere sebep olması, galvanik etkisinin tanımlanmış olması ve alerjik reaksiyonların çok az da olsa gösterilmiş olması dental implant materyallerinde alternatif materyallerin üretilmesi fikrini doğurmuştur.

Son yıllarda ise titanyum ve alaşımlarının medikal ve dental amaçlı kullanımında çarpıcı bir artış olmasının nedeni, kimyasal olarak inert olmaları, yüksek mekanik dirençleri, düşük yoğunlukları, toksik olmamaları, korozyon dirençleri ve yüksek biyouyumluluklarıdır.

Titanyum ve alaşımları hem endoosseoz hem de subperiostal implant olarak kullanılmaktadır.

Polimerler

Polietilen (PE), poliüretan (PU), politetrafloroetilen (PTFE), polimetilmetakrilat (PMMA), gibi polimerler, biyomalzeme olarak geniş bir kullanım alanına sahiptirler. Ne var ki, bazı

(10)

uygulamalar için örneğin, ortopedik alanda mekanik dayanımları zayıf olup, sıvıları yapısına alarak şişebilir ya da istenmeyen zehirli ürünler (monomerler, antioksidanlar gibi) salgılayabilirler. Daha da önemlisi, sterilizasyon işlemleri (otoklavlama, etilen oksit, Co radyasyonu) polimer özelliklerini etkileyebilir.

Genel olarak, polimerizasyonları tamamlanmamış akrilik rezinler polimerizasyon sırasında bütün reaktif maddelerin kullanılması nedeniyle ortamla etkileşime giremezler. Ayrıca polimer moleküllerinin, boyutlarından dolayı, epiderm tabakalarını geçebilme ve difüze olabilme yetenekleri çok azdır. Polimer yapısı içinde reaksiyon ürünleri ve artık monomerler de mevcuttur. Bunlar sadece yüzeye doğru hareket ederler ve organizma ile etkileşime yüzeye ulaştıklarında girerler. Bu nedenle, yalnızca yüzeydeki maddeler biyolojik açıdan önemlidir.

Bu maddelerin konsantrasyonları azaltılabilir böylelikle bu maddeler hasta ağzında çözünemezler ve potansiyel alerjen miktarı azaltılmış olur. Artık monomer konsantrasyonu, iyi bir polimerizasyon işlemi ile de düşürülebilir.

Yüksek seramik doldurucu konsantrasyonlu akrilik rezinler (yaklaşık %60) bazı firmalarca piyasaya sürülmüştür ve seramik-benzeri olarak isimlendirilmişlerdir. Ancak kimyasal açıdan, bunlar akrilik rezindir ve bu yüzden içerdikleri metakrilatlar nedeniyle bazı olumsuzluklara neden olabilmektedirler. Seramiklerin bazı özelliklerinin daha iyi olduğunu ve akrilik rezinlere kıyasla genel olarak daha kaliteli olduklarını ileri sürerek seramiklerin kullanımını yaygınlaştırma çabaları vardır. Ancak seramikler, fırınlama veya sinterleme yoluyla sertleştirilen inorganik materyallerken, seromerler seramik partikülleri ilave edilmiş ve polimerizasyon reaksiyonu ile sertleştirilmiş yapılardır.

Biyoseramikler

Seramiklerin insan yaşamında oluşturduğu bir diğer büyük gelişme ise, geçtiğimiz 40 yıl içinde vücudun zarar gören veya işlevini yitiren organlarının onarımı, yeniden yapılandırılması veya yerini alması için özel tasarımlı seramiklerin geliştirilmesi ve kullanımıyla gerçekleşmiştir. Bu amaçla kullanılan seramikler, “biyoseramikler” olarak adlandırılırlar. İnorganik malzemelerin önemli bir grubunu oluşturan bu malzemeler, sağlık sektöründe çok çeşitli uygulamalarda kullanılmaktadırlar. Sert doku implantı olarak

(11)

iskeletteki sert bağ dokusunun tamiri veya yenilenmesinde ve dişçilikte dolgu malzemesi olarak da yaygın bir biçimde kullanılıp, “diş seramikleri” olarak da isimlendirilirler.

Biyoseramiklerin kullanımını sınırlayan nedenlerin en önemlileri, bazı klinik uygulamalardaki yavaş ilerleyen çatlaklar, düşük mekanik dayanım, kırılganlık ve işlenmelerinin zor olmasıdır.

Bu olumsuzlukları önlemek için kullanılan iki yeni yaklaşımdan birisi, biyoaktif kompozitler, diğeri ise biyoaktif seramiklerle yapılan kaplamalardır.

Biyoseramik türleri

Biyoseramikleri insan vücudunda protez olarak kullanılan, metal olmayan ve inorganik yapıların karmasından oluşan genel bir terim olarak tanımlayıp, biyoinert, biyobozunur ve biyoaktif olmak üzere üç grupda incelenebileceğini açıklamıştır. Biyoinert seramikler, inert yapıda olan ve oksijen iyonlarının oluşturduğu düzlemde metal iyonlarının dağılmasıyla oluşan polikristalin seramiklerdir. İki önemli türü mevcuttur. Alümina (Al2O3) ve zirkonya (ZrO2).

Alümina

Yüksek yoğunluk ve yüksek saflığa (>%99.5) sahip alümina, korozyon direnci, yüksek dayanımı ve iyi biyouyumluluk özelliğinden dolayı, kalça protezlerinde ve diş implantlarında yaygın kullanıma sahiptir. Bu uygulamalarda kullanılan alümina, iri tane yapısına sahip polikristalin alfa-Al2O3’ün, 1600-1700°C sıcaklıkta sinterlenmesi sonucu elde edilir.

Alümina, 20 yılı aşkın süredir ortopedik uygulamalarda da kullanılmaktadır.

Aluminyum oksit iyi osseointegre olmasına rağmen yapılan biyomekanik deneyler implant materyali olarak kullanılmasının sınırlı olduğunu göstermektedir. Ayrıca uzun dönem yüklemeler için de yeterli olmadığı bildirilmiştir. Bu sonuçlardan sonra implant materyali olarak kullanılmak için daha sert bir seramik materyali araştırılmaya başlanmıştır. Sonuç olarak zirkonyum seramik materyalinin implant olarak kullanım potansiyeli olduğu ortaya çıkmıştır

(12)

Zirkonya

Zirkonya da, alümina gibi bulunduğu fiziksel ortam üzerinde inert etki gösterir. Metal yerine kullanılan bu materyal düşük korozyon potansiyeline, düşük termal iletkenliğe, yüksek bükülme dayanımına, yüksek sertliğe, iyi kimyasal özelliklere sahiptir. Ayrıca biyolojik olarak uyumluluğu da pek çok araştırma ile kanıtlanmıştır. Zirkonyum öncelikle hayvan deneylerinde oral implantların üzerine kaplama materyali olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Çok daha yüksek çatlama ve bükülme direncine sahiptir. Ancak uygulamalarında üç önemli problemle karşılaşılmaktadır; Fizyolojik sıvılar nedeniyle zamanla gerilme direncinin azalması, kaplama özelliklerinin zayıf oluşu ve potansiyel radyoaktif malzemeler içermesi.

Zirkonya içerisinde yarılanma ömrü çok uzun olan radyoaktif elementler bulunur (uranyum, toryum, vb). Bu elementleri yapıdan ayırmak çok zor ve pahalı işlemler gerektirir.

Radyoaktivite alfa ve gama etkileşimi olarak ortaya çıkar ve alfa parçacıkları, yüksek iyonlaştırma kapasitesine sahip olduklarından, yumuşak ve sert doku hücrelerini tahrip etme olasılığına sahiptir. Radyoaktivite düzeyi düşük olduğunda da bu etkinin uzun süreli sonuçlarının incelenmesi gerekmektedir.

Piyasada kullanılan implantlar ISO 13356 ve CE standartlarına uygun zirkonyum bloklar biyouyumluluğu ve fiziksel özellikleri kontrol edilmektedir. Firmalar dişeti ve abutment yüksekliklerini kendi dizaynlarına göre modifiye etmektedirler.

AVANTAJLARI:

Diş eti seviyesinde gri renkleşme oluşturmaz ve doğal diş gibi gözükür.

Alerjik rekasiyonlara neden olmaz.

Tam seramik kaplamalara ve lamine kaplamalara oranla çok daha sağlamdır, metal altyapıya yakın sağlamlık düzeyindedir.

Zirkon ısı iletkenliği diğer kaplamalara göre daha azdır.

DEZAVANTAJLARI:

Metal altyapılı porselenlere göre daha pahalıdır.

Özellikle diş sıkması olan hastalarda önerilmeyebilir, metal altyapıya göre daha kırılgandır.

(13)

Kalsiyum-fosfat (Ca-P) seramikler

Kalsiyum ve fosfat atomlarının çoklu oksitleri şeklindeki yapılardır. Hidroksiapatit (HA:Ca10(PO4)6(OH)2), Trikalsiyum fosfat (Ca3(PO4)2) ve Oktakalsiyum fosfat (CaH(PO4)3.2OH) bu yapılara örnek verilebilir. Kalsiyum fosfat bazlı biyoseramikler, tıpta ve dişçilikte 20 yıldan beri kullanılmaktadır. Bu malzemeler, ortopedik kaplamalar ve diş implantlarında, yüz kemiklerinde, kulak kemiklerinde, kalça ve diz protezlerinde “kemik tozu” olarak kullanılmaktadır. Kalsiyum fosfat seramiklerin sinterlenmesi, genellikle 1000-1500°C’de gerçekleşir ve bunu istenilen geometride sıkıştırılması izler. Tüm kalsiyum fosfat seramikleri, değişen hızlarda biyolojik olarak bozunurlar. Biyouygunluk ve toksik olmama gibi özellikler, hidroksiapatiti oküler implant uygulaması için ideal bir biyomalzeme yapmaktadır.

PİYASA ARAŞTIRMASI

(14)

FİRMALAR

● BHI Implants (13)

● Bioservice SRL (10)

● BlueSkyBio (21)

● Bredent medical GmbH & Co. KG (13)

● Dentalis Bio Solution (24)

● GIESSE TECHNOLOGY SRL (21)

● Institut Straumann AG (60)

● ISOMED S.r.L (17)

● Sterngold Dental (10)

● Tag Meidcal (11)

● TAV Dental Ltd. (34)

● Ziacom Medical (12)

● Zimmer Dental (15)

(15)

KAYNAKÇA

1. Misch, Carl E. ​Dental Implant Prosthetics​. Elsevier Mosby, 2005.

2. Gaviria L, Salcido JP, Guda T, Ong JL. Current trends in dental implants. J Korean

Assoc Oral Maxillofac Surg. 2014 Apr;40(2):50-60.

https://doi.org/10.5125/jkaoms.2014.40.2.50

3. Albrektsson T., Wennerberg A. The Impact of Oral Implants — Past and Future, 1966–2042, Journal of the Canadian Dental Association. May 2005, Vol. 71, No. 5.

4. Brunski J.B., Puleo D.A., Nanci A., Biomaterials and Biomechanics of Oral and Maxillofacial Implants: Current Status and Future Developments, The International Journal of Oral & Maxillofacial Implants, Volume 15, Number 1, 2000.

5. A.Pasinli, Biyomedikal Uygulamalarda Kullanılan Biyomalzemeler, Ege Üniversitesi, Makine Teknolojileri Elektronik Dergisi, 2004 (4)

6. S.C. ALANÇ, DENTAL İMPLANT VE BİYO MALZEMELER,Celal Bayar Üniversitesi, Makina mühendisliği, Nisan 2014

7. M. E. ÇÖMLEKOĞLU,Allergy in Dentistry: Casting Alloys, Polymers and Ceramics, Ege Üniversitesi, Dişhekimliği Fakültesi, Protetik Diş Tedavisi AD, İZMİR,2008 8. Dental İmplant ürünleri ve firmaları ‘’​http://www.medicalexpo.com​’’ adresinden

12.12.2018 tarinde alınmıştır.

9. Dental implant fiyatları ‘​https://www.implantdental.gen.tr/​’ adresinden 12.12.2018 tarinde alınmıştır.

10. Dental implant çeşitleri ’​https://citydent.com.tr/bilgiler/implant-cesitleri-nelerdir​’

adresinden 12.12.2018 tarinde alınmıştır.

11. M. Dağ, Ü. KARAÇAYLI, Structural and surface characteristics of dental implants, Atatürk Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi, Dergi Cilt:25, Sayı: 1, Yıl: 2015, Sayfa:

119-127

12. Y. Erkan, Z. C. Karabuda, T.C. İstanbul Üni ̇versi̇tesi̇ Sağlik Bi̇li̇mleri̇ Ensti̇tüsü, Oral İmplantoloji̇ Anabi̇li̇m Dali, Oral İmplantoloji̇ Programi, Akilli Farkli Materyallerden Yapilmiş İmplant Ve Üst Yapilarinin Kuvvet Dağiliminin Sonlu Elemanlar Geri̇lme Anali̇zi̇ İle İncelenmesi̇, Doktora Tezi̇, İstanbul-2010

13. Ahmet PASİNLİ, Biyomedikal Uygulamalarda Kullanılan Biyomalzemeler, Ege Üniversitesi, Ege Meslek Yüksekokulu, Makine Programı,Bornova / İZMİR

(16)

Referanslar

Benzer Belgeler

Soy alaşımların korozyon direncinin yüksek olduğu, soy olmayan metal alaşımlarının ise yüzeyde oluşan pasif oksit tabakasına bağlı olarak korozyon direncinin

 Ağrı; gerçek veya olası bir doku hasarı ile birlikte ortaya çıkan duyusal bir rahatsızlık durumu olup, kişiye özel yani subjektif bir bulgudur..  Ağrı algısı;

Ancak diş devital ise çiğneme sırasında oluşan ağrı, periodontal dokulardaki harabiyet nedeniyle çiğneme işlevinin perküsyona benzer bir etki. oluşturmasından kaynaklanır

yapılan kontrollü kalsinasyonla (117 kPa,123 ˚C, ˚C, 5-7 saat) elde edilen alçı ürünüdür.Bu kristalden 5-7 saat) elde edilen alçı ürünüdür.Bu kristalden suyun

•ISIRMA KAYIT EDİCİ (=Oklüzyon) MUMLAR Karşıt modellerin doğru şekilde kapanışı için kullanılır. Balmumu, parafin veya keresin gibi hidrokarbon mumlardan

ÖĞRETİM KODU İLE AÇILACAK (*) BU DERSLERDEN SADECE BİR TANE SEÇİLECEKTİR.. İKTİSAT BÖLÜMÜ

Yönetimi ZFS 237 Genel Bahçe Bitkileri ZFS227 Gıda Bilimi ve Teknolojisi ZFS-223 Bitki Besin Elementleri

 Hidrojen sülfitgazı, borularda su seviyesi üzerinde yoğunlaşan nem içinde erir ve aerobik koşullar altında (yüksek oksijen seviyeleri) erimiş hidrojen sülfit, sülfürik